Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
973. İki kerpiç parçası alırsın da, birinden Veysî, birinden Ramin yaparsın!
Mef'ülü, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. IV, 1932)
• Ey aklın ve tatlı canın düşmanı, ey Hz. Musa'nın nuru ve Tur-ı Sînası!
• Senin nişanını, izini, nasıl olduğunu anlatmak için canda kudret, cesaret yoktur!
• Sensiz olan her zevk, ham incir şurubudur, ejderha sokmasıdır!
• Balçıktan yapılmış iki kerpiç parçası alırsın da, birinden Veysî yaparsın birinden Ramin.
• Şekiller yaratan sanatının karşısında şu padişahlar, sanki birer oyuncaktır!
• Geceleyin yolcunun uykusunu bağlarsın! Yani; "Uyuma; kalk, otur!" dersin!
• Gönlün hayal evinde otur, yaptığın çeşit çeşit şekilleri seyr et!
• Seyr et de, yalancı şekilleri gör, doğrusunu gönlünde bul!
• Kalemimi övesin, beğenesin diye bu şekilleri ben, senin için yaptım!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
974. Yiğitliği pervaneden öğren!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(c. IV,1848)
• Aşığın, delilikten başka ne sanatı, ne hüneri vardır?
• Sevgililerin nazlanmaları da, kendilerini aşıklara yabancı gibi göstermekten başka ne olabilir?
• Nurun, ışığın önünde oynamayı, sıçramayı, dönüp dolaşmayı zerrelerden;yiğitlikte bulunmayı, korkmadan kendini ateşe atıp yanmayı da pervaneden öğren!
• Sarhoş arslan gibi sıçra, atıl; ne evveli ne de ahiri, yani ne önü ne de sonu bil! Arslanlara, kedi ile savaşmak ayıptır!
• Sen, sırlar kadehisin; kulağını tıka, gözünü kapa! Çatlak kase, kadehlik edemez!
• Kim, keskin kılıcın önünde kalkan gibi çırçıplak durur da paralanmak ister;kim, altın gibi, kuyumcunun tavasında ateşle bir evde oturabilir?
• Irmağın suyu tatlıdır ama, denizin heybeti nerededir! Nerede şaha vezir olmak, nerede her çeşit kayıttan, bağdan kurtulmak, hür olmak!
• Gece, yıldızlar ve ay yüzünden aydınlık olsa bile, gündüzün yerini tutabilir mi? Boncuk parlak olsa bile, incilik edebilir mi?
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
975. Allahım; Sen'i, gereği gibi anlıyamıyoruz! Sen, canda ve gönüldesin ama, canın da, gönlün de Sen'den haberi yok!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(Mecalis-i Seb'a,s.34)
Dil ü canda nihansın gerçi her şey bîhaber senden
Cihan zatınla dolmuşken cihan da bîhaber senden
Nasıl bulsun seni can ve gönül senden ibaretken
Gönülde candasın amma ki can da bîhaber senden
Hayalin dilde nakşı varsa da bilmez hayal zatın
Dilimde gerçi namın ah, dilim de bîhaber senden
Bütün mahluk ise nam u nişanın gerçi bilmekde
Fakat gördüm ki ben nam u nişan da bîhaber senden
Ilahî künh-i zatın bilmeye sa'y eyleyen zümre
Yuvarlandı yakîn ile güman da bîhaber senden
Cihan durdukça şerh etsem seni mümkin degil zîra
Seni îzah ve şerh aciz, beyan da bîhaber senden
Sinek Cibrîl kanadından nasıl bahs eyler Allah'ım
Seni ta'rif eden ehl-i cihan da bîhaber senden
• Sen, canımda gizli olduğun halde, canımın Sen'den haberi yoktur! Cihan da zatınla dopdolu; fakat, cihanın Sen'den haberi yok!
• Sen, can ve gönülden ibaret olduğun için, can Sen'i nasıl bulabilir? Sen candasın, gönüldesin ama, canın da, gönlün de Sen'den haberi yok!
• Sen'in manevî hayalinin gönülde nakşı varsa da, hayal, zatını bilemez! Bu yüzden hayalin de Sen'den haberi yoktur. Adın dilimde, Sen'i tesbih ediyorum, zikrediyorum ama, Sen'i zikreden dilimin de Sen'den haberi yoktur!
• Aslında, yarattığın herşey, bütün varlıklar namını nişanını bilmektedirler Fakat ben, şunu gördüm ki, nam ve nişan da Sen'den habersizdir!
• Allahım! Sen'in zatının ne olduğunu anlamak için uğraşan, gayret sarfeden bütün mütefekkirler, bilginler, inanç ve tahminlerinin derinliklerinde kayboldular! Yakîn, yani Sen'i tam olarak gereği gibi bilme de, şüphe de Sen'de !
• Dünya var oldukça bütün insanlar, yaşadıkları ömür boyu Sen'i anlatsalar, Sen'in yaratma gücünü, sanatını, kudretini açıklasalar yine bitiremezler! Çünkü, Sen'i etraflıca anlatma, açıklama Sen'den habersizdir!
• Sinek, Cebrail(a.s.)'ın açtığı zaman gökleri kaplayan, güneşleri göstermeyen kanadından nasıl bahsedebilir? Allahım; Sen'i tarif eden, anlatan insanların hepsinin de Sen'den haberleri yoktur! 14- (14 Dîvan-ı Kebîr'de bulunmayıp Mevlana'nın Mecülis-i Seb'a adlı eserindin 34. sayfasında bulunan ve; ( ... ) mısraı ile başlayan bu gazelini, aslına sadık kalarak ve manzum olarak terceme eden Kitapçı merhum Hulusi Efendi "nun" kafiyesi ile tercerne ettiği için, bendeniz de bu gazeli "dal" kafiyesine almadım, "nun" harfıne tercemesini aldım.)
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
976. İçimde, alev alev yanıp duran gizli bir ateş var!
Fe'ulün, Fe'ulün, Fe'ülün, Fe'ul
(c. IV,2087)
• Bu yakıp yandıran aşka bir ömek vereyim: Içimde, alev alev yanıp duran gizli bir ateş var!
• İster ağlayıp inleyeyim, ister ağlamayayım, inlemeyeyim; o ateş, gece gündüz içimde yanmadadır!
• Bütün akıllı kişiler, dünyalık düşünmekte, hırkalarını dikmekteler! Halbuki, aşıkların içlerindeki ateş, hırkaları yakıp durmadadır!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
977. Ey sütten daha yeni kesilmiş masum! Sen, Allah'a bizden daha çok yakınsın!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. V. 21271)
• Ey yaşı küçük, bedeni ter-ü-taze olan güzel; ey süt emmekten daha yeni kesilmiş masum! Lekesiz halinle sen, Allah'a bizden daha çok yakınsın!
• O'nun ruhu benim ruhum, benim ruhum da O'nun ruhu; bir bedende iki ruhun yaşadığını kim görmüştür? -15
(15-Hz. Mevlana bir başka gazelde bu Arapça beyti Farsça söylemişti :
Benim canım senin canın, senin canın da benim canım; hiç kimse iki bedende bir can görmüş müdür?" (nr. 2019) Başka bir yerde de; "Senin canınla benim canım birdir; bir tek can, iki bedende gizlenmiştir!" demişti. (nr. 2108) )
• Benim aşık olduğumu herkes anladı; yalnız, kime aşık olduğumu kimse bilmiyor! 16-
16-Şeyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabî hazretleri (vefatı 1238) Mevlana'nın bu beytini çok beğenmiş, Fusüsu'l-Hikem adlı eserinin Kelime-i Muhammediyye kısmına aynen almış fakat, o zamanın adeti gereği, kimden aldığını yazmamıştır.
• İster benimle sizin aramızı açın, ayırın, ister ulaştırın, kavuşturun; bence, sizden ne gelirse gelsin; iyidir, güzeldir!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
978. Sen, benim canımsın, canımsın, canım!
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. IV,2107)
• Sen, benim canımsın, canımsın, canım; sen, benimsin, benimsin, benim!
• Sen, benim padişahımsın; sen, benim sevdama layıksın; sen, benim dişlerime uygun şekerimsin!
• Sen, benim nurumsun; benim gözümde kal, gitme! Sen, benim gözümsün, ab-ı hayat kaynağımsın!
• Gül, seni görünce, süs çiçeğine dedi ki: "Benim selvi ağacım, gül bahçeme geldi!"
• Sevgilim; şu iki dağınık şey yüzünden nasılsın? Birisi, senin dağınık olan saçların, birisi de, benim perişan ve darmadağınık olan halim!
• İpe benzeyen saçların, benim ayak bağım olmuştur; çenenin çukuru da, benim zindanımdır!
• El çırparak mest bir halde nereye gidiyorsun? Ey benim gülen gönlüm; bana gel!..
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
979. Sen, ab-ı hayatsın; ben de, susuz kalmış bir zavallıyım!
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'ilün
(c.IV, 2081)
• Can, senin verdiğin nimetlere bir türlü doymaz! Senin nimetlerin o kadar yok ki, yemek için senin sofranın başına oturanların binlerce boğazı, binlerce ağzı olması gerek!
• Gel! Sen, ab-ı hayatsın; ben de, susuz kalmış bir zavallıyım! Ne ben senin ab-ı hayatını içmekten usanırım, bıkarım; ne de senin ihsanına son vardır!
• Gel! Sen, bir denizsin; bense, senin denizinde bir balığım! Ama, senin denizinin ucunu, kıyısını kim görmüştür ki?
• Şu çamurlu, şu bulanık su, senin denizinden bir damladır! Böyle olduğu halde bu bulanık su, susuzluktan bunalanlara hayattır, candır!
• Gel; gel ki, sen bir güneşsin; ben de, senin yüzünün ışığı içinde bir zerreyim! Zerre, senin ışığında titreyip oynamadadır!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
980. Aşığa göre,bir yerden bir yere göçmenin, ölümün, yaşamanın bir farkı yoktur!
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c. IV,2102)
• Bilir misin, aşkla aşina olmak, tanışmak nedir? Gönül isteklerinden tamamıyla sıyrılmak, ayrılmaktır! -17
17 Tevfık Fikret, Fuzulî hakkında yazdığı bir şiirde, Fuzulî'nin karakterini anlatırken şöyle yazar:
"Bütün emelleri gönlünden eylemiş ib'ad
Ne verseler ona şakir, ne kılsalar ona şad"
Fuzulî; bütün emelleri, dünyaya ait bütün istekleri gönlünden uzaklaştırmış! Ne verseler ona şükrediyor, ne yaparlarsa yapsınlar, ondan memnun ve asla değil.
• Aşkla aşina olmak, kan olmaktır, gönül kanını içmektir; köpeklerle beraber vefa kapısında beklemektir, bekçilik etmektir!
• Aşık, bir fedaîdir! Aşığa göre, bir yerden bir yere göçmenin, ölümün, yahut yaşamanın hiç bir farkı yoktur!
• Yürü ey müslüman! Kendini kötülüklerden koru, günahtan sakın; sağlıklı ol, zahit olmaya uğraş!
• Çünkü bu şehitler, ölüme sabredemezler; onlar, yok olmaya aşıktır!
• Sen, kaza ve beladan kaçarsın; onların korkusu ise, belasız kalmaktır!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
981. Senin canın ile benim canım birdir; bir tek can iki bedende gizlenmiştir!
Müfte'ilün, Miifte'ilün, Fa'ilat
(c. IV,2108)
• Ben, bu evden hiç çıkmam; ben, bu evin içini kendime yurt edindim!
• Bu ev, yabancının değil, sevgilinin evidir! Burası, tam oturulacak, karar kılınacak bir yerdir; burası, iman evidir! Buradan dışarı çıkmak kafirliktir!
• Başımı, mest olduğum yere koyayım; kulağımı da, şu sesin geldiği tarafa tutayım: "Te-nen ten!"
• Burası, Leyla'nın evidir; ben de Mecnun'um! Benim canım buradadır! Yürü git; benim canımı alma!
• Bu eve kim girerse, onun, bu evde benim gibi kalması gerekir!
• Ey her kadının, her erkeğin yüzüne hasret çektiği, özlem duyduğu güzel! Aya benzeyen o güzel yüzünü örtü ile örtme, güzelliğini gizleme!
• Ey kapısı ızdırap çekenlere, belalarla imtihan olunanlara kıble halini alan aziz varlık! Açtığın bu rahmet kapısını kapama!
• Mum da sensin, güzel de sensin, şarap da sensin! Sen, hem Süheyl yıldızısın, hem de Yemen akiki!
• Bundan sonra geri kalan ömrüm boyu senden ayrılmayacağım! Ben, senin kulunum, kölenim; ben, seninim!..
• Sen gülsen, ben de senin dikeninim; yeşillikte dikensiz gül olmaz!
• Ben geceyim, sense aysın; ben, seninle aydınlanırım! Sen, gecenin canısın;geceyi unutma, onu gönlünden çıkarma!
• Senin canınla benim canım birdir; bir tek can, iki bedende gizlenmiştir!
• Senin canınla benim canım, bir tek güneş gibidir! Bu yüzdendir ki, binlerce topluluk, bütün dünya o güneşle aydınlanmaktadır!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
982. Ey can Musası; sen, çoban olmuşsun! Sürüyü bırak, Tur Dağı'na çık!
Mef'ülü, Fa'liln, Mefülü, Fa'lün
(c. IV,2095)
• Sevgilim; gönlünü bana ver de benimle birleştir! Eğer huzurunda baş eğmezsem, emirlerini dinlemezsem, o vakit benden şikayet et!
• Mecnun oldum, deli divane oldum; Allah aşkına, o güzel saçlarından bu deliye bir zincir yap!
• Kimsenin bilmediği yere gitme; yol şaşırtan gulyabani ile sakın yok düşme! Kervanla sefer et, toplumdan ayrılma!..
• Ey gönül çalgıcısı; o güzel nağmelerinle içimi doldur!
• Ey Zühre yıldızı, ey ay! Yüzünüzdeki parıltılarla, iki gözümü iki meşale haline getiriniz!
• Ey can Musası; sen, çoban olmuşsun! Sürüyü bırak, Tur Dağı'na çık!..
• Ayağından nalınlarını çıkar, Tuva Sahrası'na yalın ayak yürü!
• Sana dayanak, asa değil, Hakk'tır; asayı elinden at; ondan vazgeç!
• Heva ve heves Firavunu hayvan olunca, onun boynuna çıngırak tak!