Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
953. "Güneş nasıldır?" diye soranlara, yüzünü göster;
"Tıpkı böyle!" de!
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün
(c. IV, 1826)
• Birisi sana; "Güneş nasıldır?" diye sorarsa, ona yüzünü göster de; "Tıpkı böyledir!" de! Eğer sana ay'dan bahsederse, damın üstüne çık, ona seslen;
"Tıpkı böyledir!"de!
• Kim peri kızı görmek isterse, ona yüzünü göster; miskten bahsederse, saçlarını çöz; "İşte böyledir!" de!
• Kim sana; "Acaba ay bulutların içinden nasıl sıyrılır çıkar?" diye sorarsa, kaftanının düğmelerini birer birer, yavaşça çöz, ona kendini göster de; "Tıpkı böyle çıkar!" de!
• Birisi sana; "Acaba Hz. İsa ölüyü nasıl diriltti?" diye sorarsa, dudaklarını uzatıp onun önünde bize bir öpücük ver ve; "İşte böyle diriltti!" de!
• Kim; "Acaba aşk şehidi nasıl olur?" diye sorarsa, ona bizi, bizim canımızı göster ve; "Tıpkı böyle olur!" de!
• "Can bedenden ayrıldıktan sonra nasıl olur da geri gelir ve tekrar bedene girer!" inancını inkar edenlere karşı, gel, evimize gir de; "İşte böyle olur diye göster!
• Her nerede olursa olsun, bir aşk feryadı duyarsanız, Allah hakkı için biliniz ki, o feryad bizim hikayemizdir, bizim feryadımızdır! "Bizim feryadımız, işte böyledir!" demektir!
• Dostun vuslat sırrını seher rüzgarından başka kimseye açmadım, söylemedim! Seher rüzgarı da, kendi sırrının safası yüzünden; "Evet" dedi; "Tıpkı böyledir!"
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
954. Ağzımızdaki dil, gönül kapısının halkasıdır!
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün
(c.IV, 1821)
• Aşk ab-ı hayatını damarlarımıza, iliklerimize dök, akıt; gece karanlıklarında geçen hayatımızı, sabah şarabınının aynasına, parlaklığına çevir!
• Ey yeni bir manevî neşenin mayası olan şarap! Sen, benim bedenimde değil de, canımın damarları içinde ak! Gökleri gösteren bir kadeh ol; her iki cihandan da uzak dur!
• Mademki, aşk okları yağdırmak senin adetindir ve aklım da senin avın olmuştur, o halde, yay yüksüğüne benzeyen kalbimi parmağına tak da, bu defa okunu canıma nişan al!
• Akıl bekçisi seni aşk yolundan alıkoymak isterse, bir kurnazlık et ve bir bahane ile onu başından sav; ondan kaç, kurtul!
• Kalk, külahını yana eğ; gam ve keder tuzaklarından sıçra ve kurtul! Ruhun yanağını öp, sevincin saçlarını tara!
• Kalk, gökyüzüne yüksel; meleklerle tanış, dost ol! Gerçek sevgilinin kapısına, sıdk durağına gel; o eşiğe baş koy!
• Mademki gönlüne sevgilinin güzel hayali yerleşti, mademki sen de aşkın tesiri ile eridin, hayale döndün, artık yürü; git, gönlü ve aklı kendine yurt edin!
• Önünde iki leğen var; birinde ateş, öbüründe altın dolu! Aklını başına al da, elini aşk ateşi ile dolu leğenin içine sok!
• Musa Kelimullah gibi yap; altın dolu leğene bakma! Aşk ateşini ağzına al ve dudağını alev vatanı yap!
• Ey sakî; senin işin gücün, ikiliği def etmektir! Gel; gel de, elime o birlik kadehini, tek kadehi sun; ayrılığı, aykırılığı ortadan kaldır!
• Bu dünya vatanının altı yönü vardır! Orada kıbleler çoktur; tek bir kıble arama! Yürü; sen, yoklukta yuva kur; orada yönsüzlük, vatansızlık kıble yeridir! Yokluk sırrını anlamaya çalış!..
• İçinde yaşadığımız zaman, bir eskicidir; hep eskiler alır satar! Sen, orada ölümsüzlük arama; ölümsüz yaşayış yaylasını, zamanın dışında ara!
• Ağzımızdaki dil, gönül kapısının halkasıdır; hep konuşup durarak neden kapı halkası olup kalıyorsun? Sus, konuşma; cana kavuşmak için kapıyı kır da içeri gir!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
955. Feryad, şu çok çabuk geçen ömürden feryad!..
Müstefilün, Müstefilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün
(c. IV, 1789) • Ey aşıklar, ey aşıklar; dünyadan göçme zamanı geldi çattı! Kulağım; "Kervan kalkıyor haberini veren göç davulunun sesini duyuyor!
• İşte şimdi, kervanbaşı kalkmış, herşey hazırlanmış, yükler de develere yüklenmiş; "Ey kervan halkı; uyanın, kalkın! Ne olur ne olmaz, yollar tehlikelerle dolu; bize hakkınızı helal edin!" diyor ! -8
( 8-Şîrazlı Hafız merhum bir gazelinde;
"Sevgiliye giden yolun menzillerinde nasıl dinlenir, nasıl zevk u safaya dalabilirim? Kervanın çanı; 'Yükleri bağlayın!' diye feryad edip durmada!" demiştir.)
• Bu hayat yolunda önden arkadan gelen sesler, göç sesleri, kervan sesleridir;develerin boynundaki çan sesleridir! Bizden evvel göç edenler, ölüp gidenler olduğu gibi, bizden sonra da dünyaya gelenler var; bir çok canlar, mekansızlık aleminden gelmede, sayılı nefeslerini almaya başlamadalar!
• Ötelerden, yıldızlardan, şu baş aşağı dönmüş kandillerin ışıklarından, şu masmavi gök perdesinin ardından, gizli şeyleri açığa vurmak için dünyanın her tarafından bölük bölük şaşılacak insanlar gelmedeler!
• Şu dolap gibi dönüp duran gökyüzünden, sana ağır bir gaflet uykusu gelip seni bastırmış; sen, aklını başına al da, şu ağır uykudan sakın! Feryad, şu çok çabuk geçen ömürden feryad!..
• Ey gönül; sevgiliye doğru git; ey yar, yarin yanında bulun! Ey bekçi, uyanık ol; bekçiler uyumaz!
• Sen, balçıktan yaratılmış idin, gönül oldun; bilgisizdin akıllandın! Seni bu çeşit buraya getiren, yine çekip sürüyerek seni buradan oraya götürecektir!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
956. Dünyada görülen bütün güzelliklerde, her güzel yüzde, O'nun nuru var!
Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün
(c. IV, 1809)
• Dün bahçede, sevgilinin hayali, gülün etrafında dolaşıp duruyordu. Ona;"Bahçede neden dolaşıyorsun? İçeri gir de, yüzünün nuru ile gönlümü, gönül sırlarımı aydınlat!" dedim!
• Ey yüzünün baharı ile ömrümü tazeleyen, yeşerten sevgili! Benim canım da, herkesin canı da, aşk tesirine kapılarak yaptığım işlere hayran oldular, şaşırdılar!
• Ey padişahlar padişahı, ey benim sultanım; ey benim sultanımın sultanı! 0 yanık olan canımı ateşlere attın, yaktın!
• Yalnız yeryüzündeki insanların değil, gökyüzündeki meleklerin bile canı olan sevgili; ey denizlerdeki balıkların adını andıkları, tesbih ettikleri eşsiz varlık! Dünyada görünen bütün güzelliklerde, her güzel yüzde kendinden bir nur, bir iz, bir tatlılık bulunan güzeller güzeli! 9
(9 Arif-i rabbanî İbn-i Fariz hazretleri meşhur Ta'iyye-i Kübra Kasîdesi'nin 242. beytinde şöyle buyurur:
"Her gencin ve her güzel kadının güzelliğinde, Hakk'ın, muvakkat bir zaman için verdiğı bir güzellik vardır!")
• Her büyük varlığın, her üstün, her ulu varlığın ulusu Sen'sin; her peygamberin yol göstericisi, delili Sen'sin! Hem hüküm yürütürsün, hem adalet sahibisin; hem de benim çaresiz aşk derdime Sen çaresin!
• Güneşinin parlaklığı ile şu değersiz toprağım, şu naçiz bedenim gizli bir altın hazinesi oldu; her tarafa uçan düşüncem, ışığınla, nurunla kanatlandı!
• Sen'in lütuf kucağında bir çeng gibi nağmelerle doluyum; yavaş vur da, tellerim kopmasın!
• Can bahçesine rahmetinin ilkbaharı gelince, dikenler ya güller arasında kayboldu, yahut da bütün dikenlerim gül halini aldı!
• Beni yokluktan var eden, beni yaratan, her an beni söyletmede! Sonunda da, beni söyleten kerem buyurdu ve bütün söylediğim sözler, 0 oldu!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
957. Ey alemlere rahmet olarak gönderilen aziz Peygamberimiz Efendimiz!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(Dîvdn-ı Kebîr, IV, 1974)
*Ey gökleri aydınlatan ilahî çerağ, ey yeryüzünü nurlandıran Allah'ın rahmeti benim dertli halimi gör, feryadımı, iniltilerimi dinle, işit!..
*Yüzlerce beladan kaçtım, senin merhametine, inayetine sığındım! Merhamet elini başıma koy, beni okşa; yahut iyilik ve ihsan eteğini aç, iyilikler saç!..
*Ya benim muradımı ver, isteklerimi kabul buyur, yahut bu murad ve istek duygusundan beni kurtar, bu dünya duygularını, isteklerini benden al! verdiğin lütuf sözlerini yarına bırakmaktan vazgeç, geciktirme; bugün vadini yerine getir! Ya öyle yap, ya böyle yap!..
*Ey nebîler sultanı! Ya; "Şüphe yok ki Biz,.sana apaçık bir fetih vermişizdir "10 kapısını aç da, yüzlerce zevk u safa gülistanları, yüzlerce neşe yaseminleri seyredeyim,
*Yahut; "Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?"11 ayetinin ilhamlar taşan memba'ından su, şarap, süt ve bal, bu dört çeşit lütuf, iyilik, ihsan, aşk manevî ırmaklarını gönlüme akıt, feyizlerle coşayım!
*Ey Senayî, ey büyük veli; yürü! Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimiz'in mübarek ruhundan meded, yardım iste; "Mustafa, alemlere rahmet olarak gönderilmiştir!"12
10. Fetih Suresi 48/1.
11.İnşirah Suresi 94/1.
12.Enbiya Suresi 21/107.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
958. Bir zamanlar beden yoktu; ben, tamamıyla candan ibarettim!
Müfte'ilün, Mefa'ilün, Müfte'ilün, Mefa'ilün
(c. IV, 1822)
• Ey cevrinden, cefasından ahım göklere yükselen sevgili; bu kadar cevr etme! Beni çekemeyen, bana hased eden kişi, çektiklerimi duyar da sevinir!
• Gönlümü sen aldın; benim sevgilim sensin! işime gücüme parlaklık veren, yoluna koyan sensin; bağım bahçem sensin, baharım da sensin! Ben, senin için yaşıyorum; ben, senin için varım!
• Sen, benim en yakın dostum idin; tuttun benim gece uykularımı çaldın ve bana yeni bir hırsızlık gösterdin! Halbuki, benim senden başka bir karım yok!
• Sen, benim canımsın; sen, benim dünyamsın, benim gökyüzümün Zühre yıldızısın! Öd ağacına benzeyen gönlüme ateş attın, yaktın!
• Bir zamanlar beden yoktu; ben, tamamıyla candan ibaret idim, seninle göklerde beraber idim! 0 zamanlar birbirimizle konuşamıyorduk; ne benim söz söylemem vardı, ne de söz işitmem!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
959. Biz, dönüp efendimize gidenlerdeniz!
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Fa'ilat
(Dîvan-ı Kebîr. V, 2129) • Biz, dönüp yine efendimize, yaratanımıza gidenlerdeniz; hem de tertemiz bir özle! Çünkü biz, O'na isyan edenlerden değil, emirlerine boyun eğenlerdeniz!
• Efendimiz ne diye bizi satın almaya kalkışır? Zaten biz, kendimizi O'na satmışız!
• Acıkan kişi fazla yerse, mide fesadına uğrar! Fakat biz, O'nun bakışlarına acıkmışız!
• Sen ölüp gidince, toprak altına atılınca, ebediyyen zayi olup gideriz sanırsın! Halbuki bizler, vade verdiği yerde O'nunla tekrar buluşacağız!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
960. Ey canıma can katan! Perdeyi kaldır; Sen'i görmek istiyorum!
Fa'ilatün, Fa-ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c.IV, 1963)
• Ey benim canıma can katan hayatım; perdeyi kaldır! Ey benim gamıma, ke-derime ortak olan, nerde olursam olayım, daima benimle beraber bulunan Rabbim! Ey geceleri bana dost olan sevgili!
• Ey vakitli vakitsiz benim yalvarışlanmı yakanşlarımı duyan, ey varlığımın bütün zerrelerine sevgi ateşi salan Rabbim!
• Sen, bütün şekillerden münezzehsin, berîsin; canlardan bile temizsin! Suretin, şeklin yok! Fakat, benim bütün şekillerimin mıknatısısın; bütün varlı-ğım Sana doğru koşmada, Sen'de yok olmadadır!
• Bu gece. kimselerin gelmediği tenha gecelerden biridir! Benim kimsesizli-ğime acı, lütf et ve gel; gel de, bu tenha gecede Sana sevda defterimi okuya-yım, seni ne kadar çok sevdiğimi uzun uzun anlatayım!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
961. îçimde, ölümden başka devası olmayan bir dert var!'3
Müstef'ilün, Fe'ulün, Müstefiliin, Fe'ülün
IV, 2039)
• Git; başını yastığa koy, beni yaln z bırak! Geceleri dolaşıp duran, yanmış yakılmış müpteladan v .'?.geç!
• Biz, geceleri, yapayı 'nız, sabahlaı ı kadar sevda dalgaları arasında çırpımr dururuz! îstersen, pd bıa bağışla; istc sen, hicranınla bize cefa et!
13 Hz. Mcvlana'nın öl' nı ^iiseğinde söylediği .ın şiiri; oğlu Sultan Veled'e hitap ediyor!
• Sen benden kaç ki, sen de benim gibi dertlere düşmeyesin! Sen, dert ) lunu terk et de, kurtuluş yolunu seç!
• Biz, gam köşesinde gözyaşları dökerek sürünmekte, inlemekteyiz; isters gel, gözyaşlarımızla yüz yerde değirmen kur!
• Bizim, kalbi kara taş gibi sert, merhametsiz bir sevgilimiz var! 0, aşıkları dürür de, kimse ona kanının bahasını sormaz!
• Güzeller padişahı için, ahde vefa etmek gerekmez! Ey yüzü sararmış aş sen, sabr ederek ahdine vefa göster!
• tçimde, ölümden başka devası olmayan bir dert vardır! Ben, nasıl olur ı "Gel bu derde deva kıl!" diyebilirim?
• Dün gece rüyamda, aşk mahallesinde bir ihtiyar gördüm; "Bizim tarafa gel!" diye eliyle bana işaret etti!
• Eğer hakikat yolunda bir ejderha varsa, zümrüt gibi de bir aşk vardır! îç o aşk zümrüdünün saçtığı ışıklarla ejderhayı def et!
• Artık yetişir; birşeylerden bahsetme! Çünkü ben, kendimde değilim! Eğersenin hünerin varsa, Ebu-Alî Sîna'nın tarihini söyle, Ebu'1-ala Mu'arra'nın öğütlerinden bahset!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
962. Biz, orucumuzu gök sofrası ile açarız!
Mef'ulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ülün
(c. IV, 1892)
• Her akşam sofra kurmak nasıl adetse, bizde de ey sevgili, orucumuzu senin güzel hayalinle açmak adetimiz olmuştur!
• Senin hayalinle, seni düşünerek oruç bozanlara, lütfedersin, yüzlerce ihsanlarda bulunursun! Bu, Hz. İsa'nın yukarılardan gök sofrası indirmesi gibi olur !
• Gönlün gıdası senin aşk mutfağından olunca, yer sofrasından el çekerek uzakta durmak gerektir!
• Gıda olarak bize, o gönül ateşinden hep ab-ı hayatlar sunulur! Biz, gönül ateşinin üzerinde hoş kokulu ladin yağı gibi sevinerek yanarız ve etrafa güzel kokular yayarız !
• Topraktan doğup tekrar toprağın içine girerek çürümek, hayvan işidir! Bu iş, gönlün ve canın işi değildir