Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
943. Aşk gamı, aşığın gönlünden bir an için olsun çıkıp gidince, gönül evi mezara döner!
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün
(c.IV, 1840)
• Ey benim güzel sesli, güzel nağmeli çalgıcım! Aşkı şöyle bir okşa, aşka dair başka bir nağme çal!..
• Canım, seninle neşeli; dilerim, sensiz kalmasın! Gönül, benim canımı sana verdi de, o, şimdi senin gamınla dost oldu, gamınla beraber yaşıyor!
• İnsana gam acı gelir fakat, aşk gamı şeker gibi tatlıdır! Artık bundan sonra aşk gamına, gam gözüyle bakma!
• Aşk gamı, aşığın gönlünden bir an için olsun çıkıp gidince, gönül evi mezara döner; evde bulunanların hepsi de mahzun olurlar, üzülürler!
• Senin ayağını bastığın toprağın tozu, bizim gözümüze sürmedir; senin derdin, gönüle rahatlık getirir! Ey insan yaratan padişah; Sen'in eşin, benzerin yoktur!
• Seni tanıdığımdan beri tuz gibi eridim; zaten ben, zandan ve şüpheden ibaretim! Zan ve şüphe, insan "yakîn"e, yani tam inanca ulaşınca yok olur gider!..
• Gönül karalığıyla, adeta gece gibiyim; Sen'se güzel, parlak, üstün bir aysın! Yol gören, yol gösteren ayın yüzüne karşı gece yok olur gider!
• Aşk, Sen'in yüzünden can gibi olmuştur; akıl, Sen'in yüzünden okumaya başlamıştır! Maden de, mekan da Sen'in kırıntılarını aramadadır! Deniz bile Sen'in yüzünden inci taneleri devşirmededir!
• Sen'in mestin olan boşboğazdır, söylenip durur! 0, iki dünyadan da usanır! Aşık, Sen'in peygamberin olmuştur; her yerin baş tacıdır!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
944. Toprakta çürümek, hayvan işidir; gönlün, canın işi değildir!
Mef'ulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ulün
(c. IV, 1892) • Her akşam yemek yemek için sofra kurmak adettir; bizse, orucumuzu senin hayalinle açarız!
• Ey oruç tutanlara lütfu, ihsanı, Hz. Mesih gibi gökten sofra indirmek adeti olan Allah'ım!
• Mademki gönlün gıdası Sen'in sevgi mutfağından geliyor, oraya varmamız, 3 gıdaya tam kavuşmamız gerekiyor!
• Bize, ab-ı hayat da o gönül ateşinden gelmededir! 0 yüzdendir ki, biz, hoş kokulu ladin külü gibi neşeli bir halde yanarız!
• Topraktan doğmak, toprakta çürümek hayvan işidir; gönlün, canın işi değildir!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
945. şu görünen beden, benim gölge varlığımdır!
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün
(c. IV, 1824)
• Ey benim canıma canlar katan ay yüzlü sevgili; ben, senin ayrılığına dayanamıyorum! Bana cevr etme, cefalarda bulunma; ben, bu cevrlere, cefalara layık değilim; ben, bunları hak etmedim!
• Ateşler içinde yanıyorum ama, ey benim devlet kuşum, başıma gölgen düşünce, bana cevrin de hoş geliyor, cefan da!
• Dün, hayalin bana geldi de; "Gam yeme, üzülme!" dedi. "Ey derdi bana deva olan sevgili; ben, gam yemiyorum!" dedim!
• Dedi ki: "Ben, gamı sana gölge yaptım; iki dünyayı da senin emrine verdim! Ama, eğer sen bana kavuşmak istiyorsan, ikisinden de vazgeç; hem dünya nimetlerini, ahiretteki cenneti bırak, hem de gamlara, kederlere dal!"
• Dedim ki: "Ecel gelse de, can bu balçık bedeni terk edip gitse! Hayatı ve dirilmeyi arzu ederek cana doğru gidersem, sen varken canı tekrar ararsam, ayaklarım kırılsın!"
• "Evet!" dedi. "Sen, ibret için şu güle bak; kaza ve kader onu dalından ayırsa, başını koparsa bile gülmeyi bırakmaz; gülerek takdirimin ayaklarına başını kor!"
• Ona dedim ki: "Yüzümü ekşitirsem, bunu, sevgimi görüp de beni kıskanrnasınlar, sevgime göz değmesinler diye yapıyorum!"
• Dedim ki: "Ben, ötelerden gelip bu bedene girdim, iki-üç gün bu bedende kaldım! Bu balçık bedenden beni geldiğim yere ne zaman çağıracaklar?" diye korku ve ümit ile yaşıyorum.
• Dedi ki: "Sen, balçıkta değilsin; sen, bu taraftasın, mana alemindesin! Şu görünen, senin gölgendir! Benim sanatım, seni tuttu, bu mana aleminden aldı götürdü, balçık bedene hapsetti; bir gölge varlık olarak seni, birkaç gün için bu dünyada bıraktı!"
• Dilberim, beni yaratanım bu sözü söyleyince, aklım başımdan uçtu gitti! hikayenin kalan kısmından akl-ı kül bile bir koku alamaz! Artık, ben kim oluyorum da konuşuyorum, konuşmak benim ne haddime!..
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
946. Harfler, seni anlatmaya kafi gelmiyor!
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün
(c.IV, 1877)
*Ey gönül! Seni anlatmaya dilim dönmüyor, gücüm yetmiyor; harfler, seni anlatmaya kafi gelmiyor! Seni anlatmak için yeni harfler, yeni kelimeler bulmak gerek!
* Çalgıcı da, çalgıya, benim vuruşlarımla vurmada, benim gönlüme göre çalmada! Dilimin yerine bütün varlığım onun çalışlarında, vuruşlarında dönüp duruyor! Gönlümün halini o vuruşlar dile getirmede!..
* Sakînin güzelliği karşısında kadeh de sarhoş olmuş, şarap da; benim canıma, benim cihanıma can da hayran olmuş, cihan da!
*Gayb aleminden bir la'l, bu dünya mağarasına düştü! 0, benim madenimin yüceliğini gördü de, şaşırıp kaldı!
*Dün gece can, o ay yüzlüye diyordu ki: "Gönlümü incittin, yaraladın! Ey merhametsiz sevgilim; acımadan attığın kanlara bulanmış şu oka bak!"
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
947. Ey bahçıvan; sonbahar geldi!
Müstefilün, Müstefilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün
(c. IV, 1794) • Ey bahçıvan, ey bahçıvan; sonbahar geldi, sonbahar geldi! Dallarda, yapraklarda gönül derdinin eserlerini seyret!..
• Ey bahçıvan; dikkat et de, ağaçların içten gelen feryatlarını duy! Her tarafta, dilsizce ağlayıp inleyen yüzlerce can var!
• Gözler sebepsiz yaşarmaz, dudaklar sebepsiz kurumaz! Gönlünde bir dert olmadıkça, kimsenin yüzü sararmaz, sapsarı kesilmez!..
• Hasılı, gam kargası geldi! Nispet verir gibi; "Gül bahçesi nerede, gül bahçesi nerede?" diye sorarak sitemlerle bahçeye ayak bastı!
• Süsenler nerede, ağustos gülleri nerede? Selviler, laleler nerede? Çayır ve çimenler, yeşiller, yeşil elbiseler giyinmiş güzeller nerede? Erguvan nerede, erguvan nerede?
• Meyvelerin dadıları nerede? Ağaçların, herkese, bütün canlılara sunduğu ballı sütlü meyveler nerede? Herkesin canı acıkmış, süte hasret kalmış!
• Güzel sesli bülbül nerede? Huhu diye öten üveyik kuşu nerede? Nerede, güzeller gibi yakışıklı tavuslar, dudukuşları nerede?
• Sanki onlar, Hz. Adem gibi, bir buğday tanesi yediler de, cennetten kovuldular, dünyaya, bu imtihan yerine geldiler; taçları başlarından uçtu, elbiseleri üstlerinden döküldü!
• Gül bahçesi, Hz. Adem gibi, mahrumiyetlere düştü, herşeyini kaybetti ama, ümidini kaybetmedi; hem ağlıyor, hem bekliyor! Söylediği, tekrar ettiği söz de şu: "Lütuf ve kerem sahibi Allah'tan ümit kesmeyin; lütuf ve kerem sahibi Allah'tan ümit kesmeyin!"6 ( 6-Zümer Suresi, 39/53. ayete işaret edilmektedir.)
• Bütün ağaçlar saf oldular! Hepsi de yaslı; siyah elbiseler giymişler! Herşeylerini kaybetmişler; bir yaprağa bile sahip değiller! Bu imtihan yüzünden ağlayıp feryad ediyorlar; feryad edip ağlıyorlar!
• Ey leylek, ey köy ağası; lütf et de, soruma cevap ver! Neredesin, yerlere mi geçtin, yoksa göğe mi çıktın?
• Sonunda, bahçedekiler dile geldiler de; "Ey düşman karga!" dediler. "0 herşeye hayat veren su, gül bahçesine yine akar; tıpkı cennetler gibi, bu alem, yine renklerle, kokularla dolar!
• Ey saçma sapan söylenip duran karga! Üç ay sonra görürsün; senin inadına, yine dünyanın bayramı gelir, yine dünyanın bayramı gelir!.."
• Canavara benzeyen sonbahar ölüyor; elbette onun mezarını çiğner ve tekmelersin! Ey bekçi, ey bekçi; işte şimdi devlet sahibi doğuyor!
• Ey yararlı, güzel işler yapan güneş; yine Hamel burcuna gel; ne buz, ne çamur; etrafa anberler saç, anberler saç!..
• Ey güneş! Gül bahçesini gülüşlerle doldur, şu ölüleri dirilt; şimdiden mahşeri meydana getir!
• Görmüyor musun; tohumlar kabuklarını yarmış, hapisten kurtulmuşlar; biz de, evlerimizin kucağından kurtulup bağlara bahçelere gidelim! Bahçeler, bize, gayb aleminden yüzlerce armağanlar getirmiş, yüzlerce armağanlar getirmiş!..
• Gül bahçesi yüzlerce gülle dolar, dedikodu biter, zaman doğurmaya başlar, zaman doğurmaya başlar!
*Leylek, gök gibi yüksek bir köşkün üstüne yuva yapmış, leklek diye öterek; "Ey yardımı dilenen Allah; mülk Sen'indir, mülk Sen'indir!" demek istiyor!
• Bülbül.sesi ile saz çalar; üveyik huhu diyerek öter! Öbür kuşlar da, civan bahtın. genç talihin çalgıcısı olarak gelirler! -7
(7-Hz. Mevlana, bu iki beyitte taklidî ahenk sanatı yapmıştır. Arapça "lek" "senindir" manasına geldiği için leyleğin "leklek" diye ötüşünden; "Allahım; mülk Sen'indir!" anlamını;üveyik kuşunun "huhu" demesinden "0, 0" yani "Allah, Allah" manasını çıkarmıştır.)
• Bütün ölülerin dirilip kalktıkları bu kıyamete öyle şaştım kaldım ki, artık söz söyleyemiyorum; sözü bitireceğim! Zaten gönlümdeki düşünce ve duygulan anlatmaya imkan yok!
• Babacığım; sus da, bahçedeki kuşlardan, ötelerden, gayb aleminden gelen haberleri dinle! Sanki onlar, mekansızlık aleminden uçarak gelen birer oktur!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
948. Ben her gazeli bitirdiğim zaman, gönlüm, coşarak söylediğim sözlere tövbe etmek istiyor!
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün
(c. IV, 1823)
• Sana doyamıyorum; benim, bundan başka bir suçum yok! Ne olur; Sen de, benim verdiğim zahmete, meşakkate doyma, ey benim iki dünyada da sığındığım aziz varlık!
• Küp de, sakî de, onun su tulumu da benden doydular, usandılar! Ama, benim içimdeki aşk deryasının balığı hiç de doymuyor; her an biraz daha susuz!
• Ben, gerçek yolumu buldum; aşk denizine gidiyorum! Artık, size ihtiyacım kalmadı; testiyi kırın, tulumu da yırtın!
• Bilmiyorum; ne zamana kadar şu zavallı gönlüm sızlanıp duracak! Vah benim yıkılmış, harap olmuş gönlüme! Ne zamana kadar bu dudaklarım padişahın hayaline karşı feryad edip duracak?
• Denize doğru git de gör; aşk dalgaları nasıl coşup köpürüyor ve benim gönül evim o dalgalar arasında nasıl gark oluyor!
• Dün gece, evimin ortasında, aşk ab-ı hayatı coştu köpürdü, dalgalandı; dün de, Yusufum, ay gibi gönlümün kuyusuna düştü!
• Ansızın sel bastı, harmanımı sildi süpürdü! Gönlümden de bir aşk dumanı yükseldi ve tarlayı da, buğdayı da yaktı!
• "Harmanım elden gitti!" diye gam yemiyorum; niçin gam yiyeyim? Ay yüzlümün nur harmanı, benim için yüzlerce harmandan daha değerlidir!
• Ben akıl, fikir, bilgi istemiyorum; O'nun bilgisi bana yeter! Sevgilimin güzel yüzünün nuru, gece yarısında bana seher vaktini getirir, tan yerini ağartır!
• Yine gam askerleri toplanıyor; bana saldıracaklar! Fakat ben, gam ordusundan ürkmüyorum; benim bölük bölük aşk ordularım o kadar çok ki, göklere dayanmış!
• Ben her gazeli bitirdiğim zaman, gönlüm, coşarak söylediğim sözlere tövbe etmek istiyor! Ama Cenab-ı Hakk'ın dileği, gönlümün yolunu kesiyor ve onu tövbeden alıkoyuyor!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
949. Ben, varlıktan kurtulmuşum, yok olup gitmişim; zerre zerre her şey, benim yokluktaki ihtişamımı anlatıyor!
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün
(c.IV, 1825)
• Ben sevincim, sevinç benim! Zühre yıldızı bile benim neşeli nağmelerimi çalıyor; aşk, aşıklar arasında benim için cilveleniyor!
• Aşk, mest olup da hoş bir hal alınca, kendinden geçer, huysuzluğa, çekişmeye başlar; gönlünü kaptıran aşıklar gibi, benim sevdamı yayar, beni herkese duyurur!
• Sevgili, benim nazımı canla başla çeker, beni hırpalar, yüzümü tırmalar! "Benim yerime neler yapıyor!" diye felek, ona hased eder!
• Ben, başımı ellerimin arasına almışım, varlıktan kurtulmuşum, yok olup gitmişim; zerre zerre her şey, benim yokluktaki ihtişamımı anlatıp durmada!
• Ah! Gün geçti gitti; lütuf ahusu da arslanlaştı! Sevgili de, dost da sözlerimden, yalvarmalarımdan usandılar!
• Sevgili gitti; gönül, bütün gece, balçık bedende üzüntü içinde kaldı! Ben, sabah şarabı vaktine kadar acı bir humarın sersemliği ile çırpınıp duruyorum;vah bana!
• Sabah şarabı içilecek zaman gelir, tan yeri ağarır, güneş gökyüzünde bayrağını yüceltir! Şu iki kat olmuş, bükülmüş bedenim yine düzelir, yine selvi gibi tazeleşir, boy atar!
• Güzel yüzlü can sakisi, Hakk'ın rızasını kazandığı için kendini üstün gören zahidin elini ayağını kaybetsin diye, testi testi şarap sunmaya başlar!
• Ey sakî! Benim gönlümü almak istiyorsan, Allah rızası için, o en büyük kadehi pirimin avucuna koy!
• Sakî dedi ki: "Ben, ona şarap verdim; onu gönlümün, canımın içine aldım! Benim sıfatlarımdan ona kol kanat verdim; onu, ötelere doğru uçurdum gitti!"
• Pîr, şimdi elden çıktı; adam akıllı mest olup yıkıldı! Artık onun, benim nükteli sözlerime cevap verecek hali kalmadı!
• Adam öldüren sakîm eğer beni öldürürse, şikayetçi değilim, pek hoşum! Onun sunduğu, onun vergisi şaraptır; benim cömertliğim de, can vermektir!
• Ey benim şarap verenim! Aslında, şarap sensin; bense, testiden ibaretim! Su sensin, ben kuru dereyim! Ey benim sakim; mahallede mest olan benim!
• Daima benim emir verenim, hakimim, padişahım, Allah'ım olduğu içindir ki, ben, O'nun aşk dertlisiyim; O'nun aşk küpünün dibinde oturmuşum!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
950. Sararmış yüzüm ve döktüğüm gözyaşları, gönlümün ve aşkımın şahididir!
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün
(c.IV, 1814)
• Senin aşkın bana, gönlümün dertleri ile, belaları ile dolu bir kadeh getirdi! Ona; "Ben, şarap içmem!" dedim. 0, bana; "Gönlümün hatırı için olsun, bunu al, iç!" dedi!
• Sonra bana kendi irfan şarabından sundu ve; "Bunun nasıl bir şarap olduğunu sana söyleyeyim!" dedi. "Bu acıdır ama, hazmı kolaydır; gönlümün vefası gibi hoştur!"
• Biz, içtiğimiz şaraplardan mest olmuşken, bir taraftan Ruh-ı Emîn çıkageldi. Ben hemen; "Şu gönlümün haline bak!" diye onun önüne koştum!
• 0; "Ey Allah'ın sırrı; yüzünü herkese gösterme!" dedi ve sonra, gönlüme aşina olduğu için, onunla buluştuğundan ötürü, Allah'a şükür ve senada bulundu!
• Ve dedi ki: "İşte, o dediğin olamaz; senin aşkın gizlenemez! Senin aşkına perde olacak şey nedir; öyle bir şey var mı?
• Senin aşkın çok kan dökücüdür! Dünyanın en ünlü kahramanı Rüstem bile onun karşısında çaresiz kalır! Uhud Dağı ona dayanamayıp parça parça olursa, benim zavallı gönlüm ne yapabilir?"
• Padişahım çadırıma geldiği zaman benim için ne hoş, ne mutlu bir zamandır! Keremi ile benim kaftanımın bağını çözer de,
• Bana der ki: "Bensiz perişan oldun, sararıp soldun! Bana yaklaş da, gönlümün sevdası seni canlandırsın, sana hayat versin!"
• Ona dedim ki: "Hani sizin lütfunuz? Kölenizi siz arayınız; gönlümün bağını çözmesini sizden başka bilen kim var?"
• "Hayır!" dedi. "Seher vaktinde gönlümden esip gelen rüzgarla, güllerden ve nergislerden daha çok sonsuzlaşır, tazeleşirsin!.."
• Dedim ki: "Ey her derde, her belaya gereken devayı veren, çare olan aziz varlık! Senden başka deva yoktur; gönlümün devası, ancak sensin!"
• Her ağacın, her dalın meyvesi, O'nun cömertliğinin, kereminin şahididir; sararmış yüzüm, döktüğüm gözyaşları da gönlümün, aşkımın şahididir!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
951. Bari, canıma şu dilden başka bir dil ver!
Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'iliin
(c.IV,1791)
• Bana, hoş bir koku geliyor; bu koku, belki sevgiliden geliyor, belki de vefalı o mest sevgili beni anarak şarap içmededir!
• Ey canımı ve gönlümü menzil edinen sevgili; nasıl olur da senin gönlünden çıkarım? Sen, her an, benim hasta gönlüme bir macun hazırlamadasın!
• Bu söylediklerim, bu sözlerim, benim gönlümün hallerine, çektiklerime perdedir! Gül bahçesine benzeyen gönlüm, diken gibi olan düşüncemden öyle utanıyor ki...
• Bu sevdama layık nara nerede; benim nurlarımı saçan bir güneş ve ay var mı?
• Ya Rabbi! Canıma şu dilden başka bir dil ver de, Sen'in büyüklüğünü, Sen'in birliğini ederken gönül sazımın teli kopmasın!
• Gönlümün sabrını kararını aldın da, beni mest edip yerlere yıktın! Nerede bilgim, nerede hilmim; nerede her şeyi anlayan aklım?
• Uyumuş olan gönlüm uyandı; gece mest olan varlığım ayıldı, kendine geldi! Yağmurla dolu olan gönül bulutumdan canıma bir şimşek çaktı!
• Ey gözlerime ibret kesilen sevgili; önce gidenlerin de, sonra gidenlerin de gözleri, benim sana karşı duyduğum aşk gibi bir aşk görmedi!
• Bir gün olsun kendimden geçeyim de, iyiye de, kötüye de aldırmayayım; herkesin muhtaç olduğu, fakat kendisi kimseye ihtiyaç duymayan Allah'ın sıfatlarını, büyüklüğünü, eşsizliğini söylemeye başlayayım!
• Bir gece de nedir ki! Yüzyıllar geçti de, bu ateş yine sönmedi, bu cehennem yatışmadı! Ben hayadan, utançtan su kesildim de, bu ateş, yine sakinleşmedi!
• Her an, daha fazla gençleşmedeyim, daha fazla kendimden gizlenmedeyim; O'nun lütufları sayesinde daha da fazla güzelleşmedeyim
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
952. Aşk, göklere uçmaktır!
Mef'ülü, Mefa'ilün, Fe'ülün
(Dîvan-t Kebîr, c. IV, 1919)
• Aşk; her an göklere uçmaktır, yüzlerce perdeyi yırtmaktır!
• Aşk, önce kendini nefsinin isteklerinden kurtarmak, nefsanî yollarda yürümekten ayak çekmektir!
• Dünyayı yok saymak, görmemezlikten gelmektir; geldiği ve tekrar gideceği alemi düşünmek, kendini anlamaya, bilmeye çalışmaktır!
• Gönüle dedim ki: "Ey gönül! Aşıkların arasına karışman, herkesin bakmadığı
• Yönden cihana bakman, gönüllerin sokaklarında koşman kutlu olsun! » Ey gönül! Bu duygu sana nerden geldi, bu çırpınma nedendir?
• Ey gönül kuşu, kuşların dillerini söyle! Ben, senin kapalı sözlerinin anlamını bilirim!"
• Gönül dedi ki: "Şu balçıktan yaratılmış eve uçup gelmeden önce, iş yurdunda, ezel aleminde idim!
• Sonra o iş yurdundan, o sanat evinden uça uça, sanatı yaratanın evine geldim!"