Cevap: Kırık mızrap 1 – 2
SİTEMLER
AŞILMAZ
Âh edip ağlamadan,
Sîneler dağlamadan,
Su gibi çağlamadan,
Koca dağlar aşılmaz!
Cânı cânânı vermeden,
Fakr ile fahre ermeden,
Yokluğa kanat germeden,
Ne mümkün yollar aşılmaz!
Rûhunda aşk u şevk, sînende iman,
Elinde Kur’ân, tam tekmil heyecan,
Ve bin bir ızdırap, bin bir hafakan,
İçini sarmadan çöller aşılmaz!
Doğru görüp gönül gözün açmadan,
Pervaz edip dost eline uçmadan,
Benliğine kıvılcımlar saçmadan,
Yolu kesen karakollar aşılmaz!
Ölüp ölüp dirilmeden,
Her gün bin kez gerilmeden,
Canda öze erilmeden,
Rûhta hicranlar aşılmaz!
Sîne kebap olmadan,
Vakit-mîat dolmadan,
Sen, senden kurtulmadan
Asla zanlar aşılmaz!
Yolcu buruk baş gerek,
Gözde dâim yaş gerek,
Huy biraz yavaş gerek,
Yoksa yollar aşılmaz!
Cevap: Kırık mızrap 1 – 2
İNKİSÂR
Söyle ey dost! Sitemkâr hâlin nedir?
Her biri şikâyet makâlin nedir?
Küskünsün, bilmem ki melâlin nedir?
Acaba o gizli âmâlin nedir?..
Söylediğin Hak için söylemiştin;
Neyledinse O’nunçün eylemiştin;
Rûhun ile Cenneti peylemiştin;
Şimdi bu öfke ne, celâlin nedir?.
Hizmet deyip, hak deyip koştu isen,
Kanlı-dere, sarp-yokuş aştı isen,
Önce ham idin şimdi pişti isen,
Söyle bugünkü kîl u kâlin nedir?
Düşüncen milletse, nazlanmak kimden?
Hasbîlik der isen şikâyet neden?
Beklediğini beklerlerse senden,
Verebilir misin, mecâlin nedir?!
Cevap: Kırık mızrap 1 – 2
SEBÂT
Çarkedip durma öyle, maksûda eremezsin;
Yerinde kalmayınca, meyveyi deremezsin!
Varan sebâtla vardı, gidip menzile erdi,
Sen sebât etmeyince, Dostunu göremezsin!
Yollar uzun ve yaman, yolcuya azık iman,
İnançla gerilmezsen, Cennete giremezsin.
Köprü yıkık, yol bozuk, elden tutan kimse yok,
Hakk’a gönül vermezsen o yana geçemezsin!
Derin dere, sarp yokuş, hak erine hepsi hoş,
Hak’la hemhâl olmazsan yayını geremezsin!
Varanlar vardı çoktan, varlığa erdi “yok”tan,
Yok olmayınca sen, huzûra yüz süremezsin..!
Cevap: Kırık mızrap 1 – 2
SIKILSIN
Sen çalış; olmazsa âlem sıkılsın!
Yardıma koşmayan kalem sıkılsın!
Kanatlan üveykim hele kanatlan;
Sana yol vermeyen rüzgâr sıkılsın!
Akıncımız akıp gitti dönmedi,
Gitmeyip de kalan firar sıkılsın!
Koca millet sarsılıp da devrildi,
İmdada koşmayan kollar sıkılsın!
Mimarlar çekilip gittiler çoktan,
Çıraklık bilmeyen kullar sıkılsın!
Var olup boy attı “bâtıl” bir yoktan,
Şimdi revaç gören yalan sıkılsın!
Ey canını fedâya and içmiş baş!
Sen çek git yoluna kalan sıkılsın!
Cevap: Kırık mızrap 1 – 2
ŞAFAK GARİPLİĞİ
Gecelerin ardından bir şafak garipliği,
Sisli ufuk ve biz,
Durmuş gözlerken huzûru, neş’eyi, sevgiyi,
Hâlimizce sessiz.
Bora gibi zorlu esmeye başladı kader,
Yürekler temelsiz...
Kuluçkadaymış bütünüyle kin, nefret meğer,
Sîneler pek hissiz...
Deldiler zamanı, şu delik bir lehim ister,
Sapasağlam eksiksiz..
Yüreğimde sancı, şakaklarımda kanlı ter,
Hislerim direksiz.
Bir baştan bir başa ufku şafaklar tutmuşken,
Dupduru lekesiz;
Zulmet yırtılmış, aydınlık geceyi boğmuşken..
Ve yollar hendeksiz...
Yürüyorduk, hülyâlı baharlara ard arda,
Mânisiz, engelsiz..
Her yanda kızaran erguvanlar arasında,
Pür-şevk, gösterişsiz..
Gök bir yanda, yıldızlar bir yanda, biz bir yanda,
Nûrefşân tertemiz;
Zaman “vefâ, vefâ” diye inledi bir anda,
Acıklı, mecalsiz...
Yeniden gün denizde söner gibi olmuştu,
Ölgün ve bedelsiz..
Yeniden bu hasta gönlüm hasretle dolmuştu,
Hicranlı-talisiz.
Cevap: Kırık mızrap 1 – 2
YANANLAR
Yananlar yanar durur, tıpkı ocaklar gibi,
Âteşi rûha vurur, her dalgası bir tipi...
Muzdarip olan ağlar, çağlayanlar utansın;
Dertli sînesin dağlar, rûhsuz ne sanar sansın!
Bahis açma gamsızdan, içime sis saçılır;
Nefes et kardan-buzdan, gözüm-gönlüm açılır...
Çoğunda yürek paslı, ölmeden ölüp gitmiş..
Bedende rûhlar yaslı, sanki işleri bitmiş.
İnâyet ola Hak’tan, nabızda teklemeler;
Şapa oturmuş çoktan, rûhta emeklemeler.
Azme kement vurulmuş, yiğitlikten yok eser;
Yorulmazlar yorulmuş, diri ölüden beter.
Başını yere koyup, inlesin inananlar;
Ağlasın hakkı duyup gönlünde uyananlar..!
Cevap: Kırık mızrap 1 – 2
ÇERAĞ PERİŞAN
Susup bir kulak ver arzdaki sese,
Bir baştan bir başa dünyâ perişan.
Sarmalanıp konmuş inanç kafese,
Gözü damla damla semâ perişan...
Nesiller arası korkunç uçurum,
Ölülere azap yerde bu durum..
Fiyakalı bir iş, her gün oturum,
Dertlere dermanda edâ perişan.
Cemiyet derbeder, dünyâ sahipsiz,
Bilmeyen bilmiyor, bilenler hissiz;
Kalmamıştık böylesine kimsesiz!
Düşünceler sisli, dimağ perişan.
* *
Dertli sîneler var sır tutar demez,
Alev alev ama, şikâyet bilmez.
Bunlar da olmasa hiçbir dert dinmez,
Duman duman yanan çerağ perişan...
Cevap: Kırık mızrap 1 – 2
İNLEYEN BİR NÂYIM
Derd-i isyana müptelâyım Yâ Resûlallâh!
Kapında bir bahtı karayım Yâ Resûlallâh!
Umardım hep cemâl-i pâkinden tecelliler,
Bak şimdi; firâka sezâyım Yâ Resûlallâh!
İnlerken bu kalbim ümîd–i feyzinle dâim,
Cürmümle o demde cüdâyım Yâ Resûlallâh!
Saçılır iklim-i pâkinden âleme rahmet,
Ben neden kuruyup solayım Yâ Resûlallâh!
Ne şevkti tüterken bûyun her dem seherlerde,
Ya şimdi, inleyen bir nâyım Yâ Resûlallâh!
Kabul kıl mücrimi, kovma kapından ne olur!
Kovarsan kime sızlanayım Yâ Resûlallâh!
Yanmışım isyanla, yakma hicranla Ey Nebî!
Her yanı onulmaz yarayım Yâ Resûlallâh!
Günah bana yaraşmaz, doğru... Af senin şânın,
Sen varken kime dert yanayım Yâ Resûlallâh!
Cevap: Kırık mızrap 1 – 2
MÜTEFERRİK
MAHZUN DAĞ
Tarih gibi çok eski, kendin gibi de sanlı,
Bir ulu kavgadan muzaffer çıktın ki şanlı;
Birkaç düzine canlı, üç beş fert de imanlı;
Gelip konmuştular bağrına mahzun, hicranlı...
Sendin dağlar arasında o biricik namlı,
Lutf u gazabı birleştiren yüce unvanlı!
Şimdi binbir ızdırapla sessiz ve de gamlı;
Az ötedeki bir hercümerçten ki çok kanlı..
Tûfanla yok olan milletten daha buhranlı;
Kaldıkça baş ucundakiler hep hafakanlı;
O aşılmaz zirven kalacak dâim dumanlı..!
Cevap: Kırık mızrap 1 – 2
ZAMAN ASİMETRİSİ
Zaman gelip geçmiş hissizlere ne!
Tulûu, gurûbu gözsüz ne bilir!
Körler üzerinden geçse de sene,
Zaman der inler, zaman der esirir..
Zaman kaynayan bir güğüm,
Zaman iç içe bir düğüm.
Geçen günler defterlerde hâtıra,
Defterler hesaplaşma kefesinde..
Sıkıştırılmış bir-iki satıra,
Hüzünlü melodi ölgün sesinde.
Ve, hazan vurmuş bir yaprak,
Yerlerde sürünen bayrak...
Zaman fıkır fıkır her yanı işve,
Çapkınlara tuzak bir karadelik;
Farkedinceye dek hep tatlı neşve,
Beylik sayılan bir sefil kölelik..
Aydınlık rûhlar öğünsün,
Gafletli başlar döğünsün...
Onda sonsuzluğa uzanan yollar,
Onda meknî ebediyet şuuru;
Bizi kucaklayan ışıktan kollar,
Kapalı fânusta sırlar menşuru...
O “Ben O’yum” dediği sır,
Darda kalmışlara Hızır...