Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
924. Dostlarla beraber, yağmur gibi, bağlara bahçelere yağalım!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ülün
(c. IV, 1913)
• Yarın, bütün dostlarla beraber bahçeye gidelim; ruhları ile anlaşan, sevişen dostlarla beraber yağmur gibi bağlara bahçelere yağalım!
• Çağırdık, seslendik; "Duydum, duymadım!" demeyiniz! Yarın, bağa bahçeye gitme günüdür; aşıkları, dostlara hakkı geçenleri çağırdık!
• Şu bahar mevsiminde, bağlarda bahçelerde yüzbinlerce güzeller, yüzbinlerce yeşillik gelinleri, o güzellere gönül verenler, o gelinlerle gerdeğe girenler var!
• Onların hepsi de neşeli, hepsi de gülüyorlar, el çırpıyorlar; hepsi de aşk padişahı, hepsinin tacı tahtı var!
• Her ağacın altında bir ay yüzlü dilber var; ne kadar da güzel, ne kadar da hoş! Yasemin yanaklı güzeller, güzellikleri ile göz kamaştırıyorlar!
• 0 güzellerin bir kısmı, çayırlar çimenler, yeşillikler gibi yaya yürüyorlar; bir kısmı gül dalları gibi atlı!
• Ne yeşilliğin güle haset ettiğini görüyorsunuz, ne de sevgi şarabı ile mest mahmurluğunu görüyorsunuz!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
925. Artık dünya evinden bıktım, usandım; ötelere gitmek zamanı geldi!
Mefa'îlün, Mefa-îlün, Fe'ulün
(c.IV, 1896)
• Bu kadar cefa etmek ve mazlumların kanlarına girmek sana yakışmaz!
• Benim, senin için yaşamam gerek; yoksa, bence can vermek kolaydır!
• Senin adını duyduğum günden beri uykusuz geçen geceleri saymaktan usandım!
• Senin gibi bir kerem ve ihsan sahibinden nasibimin ızdırap duymak, meyus olmak halinde görünmesi reva mıdır?
• Ey sahibim, ey efendim! Güzel yüzünü görmek ve gözünün önünde ölmekten daha şerefli, daha hoş bir şey olamaz!
• Mum gibi kanım ateşler içinde kaldı; gönülden cosmadayım; yanaklarım sarardı soldu!
• Artık bu dünya evinden bıktım, usandım; göklerin üstüne çıkmak, ötelere gitmek zamanı geldi!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
926. Yokluk bir denizdir; Şu alemse, o denizde bir köpük!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'üliin
(c. IV,1902)
• Ey hakikati göremeyen körlerin emîri! Ben sana; "Delileri azdırma, imansızları coşturma!" demiyor muyum? Mademki inanmıyorsun, sus, söyleme!
• Bana; "Görünmez alemde olanları göster!" diyorsun; yiğit, yürekli erlerin hayvanlarla ne ilgisi var?
• Uçsuz bucaksız denizde, vahdet denizinde gemi nedir, tahta nedir? Bu kerem deryasına karşı yakınlar kim olur, uzaklar kim olur?
• Aslında, yokluk bir denizdir; şu alemse, o denizde bir köpük! 0, bir Süleyman'dır; insanlarsa karıncalar!
• Deniz coşunca köpük meydana gelir; o denizin büyüklüğü karşısında İran ile Turan, ancak iki köpüktür!
• Söyle; bu coşkunluk karşısında gayret ne işe yarar? Şu sabreden kişilerin sabrından kim bahsedebilir?
• Çirkinler, bu denize dalınca güzelleşirler; acılar, bu köpükle tatlılaşırlar!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
927. Gönlümü sık sık hırpalama!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ülün
(c.IV, 1899)
• Aşk uğrunda kanlar içen gönlümü, sık sık hırpalama; bir defa da olsun, al git! Senin gamından yüzlerce parçaya ayrılan, param parça olan gönlümün her parçasını ayrı ayrı alma; parçaların hepsini bir araya getir de öyle al! Gönlümün bir parçasının bile başkasına gittiğini istemem!
• Bugün, ya benim canıma bir çare bul, yahut da bu çaresizin canını al gitsin!
• Dün bütün gece sabaha kadar; "Allah'ım!" diyordum: "0 kan içen zalimden benim intikamımı al!
• 0 taş yürekli nasıl benim kanımı döküyorsa, Sen de o katı taştan benim kanımı al!"
• Gönlün eliyle, sana iki-üç tane mektup gönderdim; ona acı da, o zavallının, o avarenin elinden hiç olmazsa bir tanesini al, oku; halimi anla!..
• 0 mektuplardaki yazılarda, aşkın sureti ve şekilleri var; ibret olsun diye onları bir gözden geçir!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
928. Akıl gelmiş; "Ben ilahî aşkla mest olanların kuluyum, kölesiyim!" diyor!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ülün
(c.IV, 1900)
• Ey mest olanların münisi, yakın dostu; gel de, mest olanların düşüncelerini gör, sevdalarını seyret!
• Ey güzellerin emîri, gel! Gel de, mest olanların yüzlerini senin pek güzel olan, pek nurlu olan yüzünün ışığı ile seyret!
• Gelmeye tenezzül etmesen bile, köşkünün penceresinden başını çıkar da mest olanların kavgalarını, gürültülerini gör!
• Gel ey mest olanların uykularını bağlayan, uykunun onların yanına varmasına engel olan; gel de, ayrıca onların ayaklarındaki bağları gör!
• Hakk aşkı ile mest olanların feryatları, heyheyleri, bütün gece ta sabaha kadar ötelere, gökyüzündekilere doğru yükselir durur!
• Gökyüzünde bulunanların hepsi de derler ki: "Biz de o sevgilinin aşkı ile harabız, gökyüzü de harab! Eyvahlar olsun böyle mest olanlara!"
• Melek de, insan da, devler de, periler de mest olanların reyleri, kararları gibi altüst olmuşuz!
• Su pazar yeri, şu dünya Hakk aşkı ile mest olanlara hiç yurt olabilir mi? Burada bütün ayıkların bile külahlarını kaptılar!
*Dönüp duran gökyüzünü gördüm. Diyordu ki: "Ben, mest olanların helvasından bir lokmayım!"
• Ben, aşkın ağzından işittim. Diyordu ki: "Ben, mest olanların güzel sevgilisiyim!"
• "Oruç ayı geldi; artık, mest olanların cana canlar katan kadehini bulamazsın, göremezsin!" derlerse,
• Onlara de ki: "Mest olanların içtikleri şarap, üzüm şarabı değildir; o şarap, can denizindendir! îlahî aşkla mest olanların sakîsi, o şarabı ele, ağıza sunmaz; cana, gönüle sunar!"
• Şu dünyada herşey, insanoğlunun aklının eseridir; bu yüzden herşey, insanoğlunun aklının kölesidir! îşin tuhaf tarafı şu ki; akıl da gelmiş; "Ben, ilahî aşkla mest olanların kuluyum, kölesiyim!" diyor!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
929. Sen, bize ötelerin, o yüce alemin tertemiz şarabını sun!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. IV, 1912)
• Ey sakî; gel, bize şarabımızı sun! Sun da, o şarabın tesiri ile kazaları bizden def' et, onları uzaklaştır!
• Başımıza gelecek olan kaza ve kaderin yücelerden geri dönüp gitmesini istiyorsan, sen, bize ötelerin, o yüce alemin tertemiz şarabını sun'.
• Tozdan topraktan ibaret olan yeryüzü de ne oluyor; sunulan şarap yeri de döndürür, göğü de, denizi de!..
• Artık, şu küçücük, şu değersiz fanî sevdayı düşünmüyorum! Gel de, verdiğin şarapla sevda denizlerini de döndürmeye başla!
• Eğer ben şarap kadehinin mahremi değilsem, beni yok say da, sunacağın şarapla var et!
• Mest oldukları için aşk yollarında eğri büğrü yürüyen gönülleri, şarapla, elsiz ayaksız yürüt gitsin!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
930. Bütün varlıkların her birine, değerlerine göre,
padişah mutfağından bir sofra hazırlanmıştır!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ülün
(c. IV,1910)
• Dünyanın her cüz'ünü, her parçasını seyret; hepsi de hareket halindeler; bir yerden bir yere geçip gitmedeler! Şunu iyi bil ki; herşey, bir yolculuktan gelmiştir!
• Bil ki; herşey, rızık ümidi ile kendini yaratan padişahın önüne başını koymuştur!
• Bütün varlıklar, bunalmış, perişan bir halde yıldızlar gibi parlamak için güneşin ayağına düşmüşlerdir!
• Hepsi de; "Denizi bulurum!" ümidi ile seller gibi altüst olmuş, boşanarak, köpürerek, feryad ederek denize doğru akıp gitmedeler!
• Bütün varlıkların her birine, değerlerine göre, padişah mutfağından bir sofra, bir nimet hazırlanmıştır!
• Onların, denizleri sömürüp içen, bir türlü kanmayan canlarına karşılık, şu dünya denizleri değersizdir!
• Tebrizli Şems'in gözlerine bak da; incilerle dolu başka bir denizi seyret
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
931. Aşk mahallesinde; "Gönül evine bir pencere açıldı." diye bir ses duyuldu!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. IV, 1909)
• Sevgilinin gönlü, acıklı halimi gördü de, bana acıdı, yandı yakıldı! 0 yanışın kıvılcımları, dünya harmanına düştü; dünya harmanı da yandı, kül oldu!
• Mum gibi yanan yakılan, ağlayan, eriyen bir güzel de, benim canıma bir ateş düşürdü! Öyle bir ateş ki, onun yüzünden taşla demirin canı bile mum gibi eridi!
• 0 ateşten, gece , binlerce aydın sabah meydana geldi!
• Aşk mahallesinde; "Gönül evine bir pencere açıldı!" diye bir ses duyuldu!
• 0 nasıl bir penceredir ki, oradan, iğne kadar bile gölgesi olmayan yepyeni, bambaşka bir güneş doğdu!
• Aklını başına al da, mekansızlık alemine gel! Bu alemde, her zaman bahar mevsimi hüküm sürmektedir; buradan başka her taraf soğuktur, kıştır!
• Can, Şemseddin-i Tebrizî hazretlerinden geldi! Sen, can çekiştirmek istiyorsan, durma; git de, can çekiştir!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
932. Allah'ım! Bizi, bedenimize ait isteklerden, şehvet ve hiddetten kurtar!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. IV,1898)
• Gökyüzünden, Ülker yıldızından cana şöyle bir ses geldi: "Sen, yeryüzüne mensup değilsin; sen, ötelerden geldin! Bu yüzden, aklını başına al da, yücelere yüksel, tortu gibi dibe çökme!..
• Hiç kimse eşinden dostundan, eski bildiklerinden bu kadar uzun müddetseferde, yolculukta kalamaz! Bu ne bitmez bir yolculuk; artık şehrine geri dön!"
• Sonunda; "Geri dön!" sesini o padişahtan, o padişahlar padişahından duydun! 1 -(1 Fecr Suresi, 89/28. ayete işaret var.)
• Ey zavallı; bu dünyayı, bu yıkık yeri ancak baykuşlar yurt edinir! Sen, ötelerden geldiğin halde, nasıl oluyor da bu yıkık yerde oturuyorsun?
• Kendisine dikenden döşek döşeyen kişinin yanı, beli, sırtı hiç rahat eder mi, dinlenir mi?
• Her nefeste yüzlerce Çin'e, Maçin'e değer hikmetlerle canı neden beslemiyorsun, süslemiyorsun? 2 -(2 Maçin diye bir memleket yok; halk arasında Çin'i "Çin-Maçin" diye yad ederler ki, Çin demektir.)
• Fakat, boş sözlerden, dedikodulardan ibaret olan hikmetlerle değil, insanın canını Allah'a yaklaştıran, manen Allah'ı görür, hisseder hale getiren hikmetlerle beslemelidir!
• Sen, bir inci ol, mücevher ol da, isteseler de istemeseler de alsınlar, seni taca taksınlar!
• Eğri büğrü yürüyen ayak gibi olma! Bırak şu eğri yürüyüşü de, elif gibi dümdüz ol, dosdoğru ol!
• Mezarlığa git de taşın, kerpiçin altına bak; yatanların başlarını ayaklarından ayırt edemezsin!
• Allah'ım! Sen, canları, Yasîn soyunun gittiği yoldan canlara ulaştır!- 3
3 ("Yasîn soyu": Kur'an-ı Kerim'in 36. süresi "Yasîn" diye başlar. "sîn", Arapça'da insan manasına gelmektedir. Bu ayette, Hz. Muhammed(s.a.v.)'e hitap edilmektedir. 0 zaman "sîn", Hz. Muhammed'in adı olmaktadır. "Yasîn soyu" da, Peygamber'in soyundan gelen, Hz. Ali ile Hz. Fatıma'dan gelen soydur.)
• Nasıl ki, dua etmek bizden, kabul etmek de Sen'den ise, dualarımızı, Yasîn soyundan gelenlerin dualarına kat!
• Allah'ım! Nasıl ki, bizim işimiz az bir ihsanda bulunmak, Sen'in şanın da azı çok görüp beğenmekse, lütfet de, bize o çeşit yardımda bulun! Yani, azımızı çok olarak kabul buyur!
• Allah'ım! Bizi, nefsanî arzulardan, bedenimize ait isteklerden, şehyet ve hiddetten kurtar, akıl ve vicdan alemine ulaştır! Bizi, asıl vatanımız olmayan şu dünyadan al, ötelere, yücelere götür!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
933. "Güzeller perde arkasından çıksınlar!" diye hakandan ferman geldi!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ülün
(c.IV, 1903)
• Elbette duymuşsundur; hakandan; "Güzeller perde arkasından çıksınlar!" diye ferman geldi!
• Hakan; "Bu sene böyle istiyorum; güzelleri görmek kolay olsun!" diye buyurdu!
• Hakan salına salına meydanda gezerken evde oturup kalmak haramdır!
• Bizimle meydana gel de, hem apaçık, hem de gizli meclisi seyret!
• Helvalar yapılmış, kebap olmuş kuşlar hazırlanmış! Ne de çok, çeşitli nimetler var; bereketli sofralar kurulmuş!..
• Ay parçası gibi güzel köleler, önde de sakî, her taraftan çalgıların cana hoş gelen nağmeleri duyulmada!..
• Fakat, mest olmuş kişilerin canları padişahın aşkına tutulmuş da, sakîden de vazgeçmiş, sofradan da!..