Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
904. Etrafına halkın gözü ile bakma, kendi gönül gözün ile bak!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV, 1972)
• Ey aşık! îki gözünü aç da. cennete akan şu dört ırmağı kendinde bul, kendinde gör: Su ırmağı, süt ırmağıı, bal ırmağı, şarap ırmağı!
• Ey aşık! Kendine bak da, insanların işine karışma; "Şu şunu söylüyor, bu bunu söylüyor!" deyip durma!
• "Filan bana diken diyor, filan yasemin diye çağırıyor!" düşüncesine kapılmayan, her söze, herkese aldırmayan gül gibi can gözü açık insanın, ben kulu kölesiyim!
• "Filan sana kafir diyor, bir başkası da sana din adamı diyor!.." Bunlardan vazgeç, gözünü aç da, bundan sonra etrafına halkın gözü ile bakma!
• Allah, sana basiret gözü, gönül vermiş! Öyle bir göz vermiş ki, senin mahmur bakışlarına karşı Cebrail'in kanadı secdeye kapanır!
• Şekil ve suret aşıkları, "Bal bulurum!" ümidiyle ayran çanağına düşen sinek gibi şekle, surete, görünüşe kapılmışlardır!
• Ey Hakk aşığı; neşelen! Seni yükseklere uçuracak kanatların olduktan sonra balçıktan sana ne gam var?
• Ey rahmetten kovulmuş olan Şeytan insan, Cebrail'in bile sana kul, köle almasını istiyorsan, benliği bırak; git, Hz. Adem'e secde et de...
• Kanlar içen, bir çok yolcunun ölümüne sebep olan çölün sendeki kabeden haberi olsaydı, her taraftan ırmaklar akar, gül bahçeleri yetişirdi!
• Ey kendine bakmayıp kendi kusurlarını görmeyip de, başka insanların iyisine kötüsüne bakıp kalan zavallı! Allah, senin yardımcın olsun!..
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
905. Sen, ayağını nereye basarsan, orada laleler, menekşeler, yaseminler biter!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV, 2006)
• Ey benim canım! Sen, nereye ayağını basarsan, orada laleler, menekşeler, yaseminler biter!
• Gül dalından bir gül koparsan da ona üfürsen, ya doğan olur, ya güvercin!
• Bir dağarcığın üstünde elini yıkasan, elinden dökülen sularla o dağarcık, altın bir put halini alır!
• Bir mezarın başında Fatiha okursan, o ölü uyanır, kefenini yırtıp kalkar!
• Eteğin bir dikene dolaşsa, diken, bir çeng haline girer de; "ten ten tene nen" diye nağmelere başlar!
• Ey Halil! Hangi putu kırdıysan, o put canlanır, akıllanır da bir insan olur!
• Gönül sahnesinden her an insanoğlu gibi biri doğup çıkar fakat, ortada ne erkek vardır, ne de kadın!
• Derken, onun yanından, arkasından adamcıklar dökülür ve yeryüzü onlarla dolar taşar!
• Bu şekilde, daha elli beyt söylemek isterdim ama, sen ağız açar konuşursun, diye ben, ağzımı kapadım!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
906. îçine aşk ateşi düşen ağaç yanmaz!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c.IV.2005)
• Neden yabancılar gibi öyle uzakta oturdun? Gel, aşk delilerinin arasına gir!
• Neden utanıyorsun? Hem aşık olmak, hem de utanmak bir arada olur mu? Can nedir? Hem aşk hevesi, aşk zevki, hem de can korkusunu kim bir arada görmüştür?
"Hz.Mevlana Dîvan-ı Kebîr'in bir başka beytinde şöyle buyurur"
*0, bir can karşılığı bir öpücük veriyor; ne bedeva bir alış veriş! Git; can ver de bir öpücük satın al!
• Aşkı evler yıkan, harap eden sevgili kalktı da, komşuların evine geldi!
• Şu deniz, aşık olduğu için coşup köpürüyor; göklerde dolaşan ay bile, aşkın önünde başını eğer!
• Ey uykuları bağlayan, bırakmayan sevgili! Gel de, bu gece vuslatınla uykumuzu nişansız, izsiz bir hale sok!
• Her padişahın kulları onu korurlar, bekçilik yaparlar! Bizim padişahımız ise kullarını korur, onları gözetir; onlara gözcülük, bekçilik yapar!
• Bizim padişahımız, uykuyu da bilmez, uyanıklığı da! 0, bize çok yakındır; o bizim canımızın, damarlarımızın içinde dolaşmaktadır!
• Bu gece bir güzel gördüm; elinde bir meşale vardı! Allah'ım; acaba o kimdir?
• Onun yüzünden uykum kaçtı; coşkunluksa arttıkça arttı! Hindistan'dan gelen fil, yine Hindistan'ı hatırladı!
• Allah aşkının ateşi, yüceldikçe yüceldi; Allah'ın kaza ve kader oku, yaydan fırladı!
• Gayb yeryüzüne ekilmiş tohum, topraktan başgösterdi, bir ağaç gibi boy attı, apaçık meydana çıktı!
• Şimşek çaktı, ağaca bir ateş düştü! Büyük, amansız bir şimşek, büyük, aman bilmez bir ateştir ama, bu ateş, başka türlü bir ateştir!
• îçine aşk ateşi düşen ağaç, yanmaz; o ateşle daha da güçlenir, yeşermeye başlar! Gül bahçesi de, şimşekten, aşk ateşinden açılıp saçılmaya başlar!
• Su, bu ağaçlara zararlıdır! Çünkü bu ağaçlar, ateşle yeşerir, boy atarlar!
• Fakat, sen meydanda iken, sen sen iken, benlikten kurtulmadığın için, ağaç gizlidir! Sen gizlenince, o meydana çıkar!
• Aşk bahçesinin parlaklığı da, güzelliği de Tebrizli Şems'tir; aşk ağaçlarını yetiştiren bahçıvan da odur!
"Eğer sen aşkın açığı isen ve aşkı arıyorsan, keskin hançeri eline al, utanmanın boğazını kes!" (c. I.nr. 213)
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
907. Nice peygamber, vatan sevgisi uğrunda gözyaşı dökmüştür!
Fe'ilatün, Fe'ilatün,Feilatün ,Feilün
(c. IV,2000)
• Sevgilim! Senin ayrılık acılarına dayanamayarak ölmek, benim için zevktir, neşedir! Sensiz yaşamayı ben ne yapayım? Sen olmadıktan sonra ölüm, bana bal gibi tatlı, süt gibi lezzetli gelir!
• Sudan ayrı düşmüş olan balık, can verinceye kadar kupkuru kumun üstünde çırpınır durur; canı bedeninden ayrılınca, artık her şey bitmiştir!
• Acı su, denizde yaşayanlara ab-ı hayattır; kuru şeker yığını ise onlara mezardır, kefenden daha beterdir!
• "Cüz'ler"in asılları olan "küll"e doğru gitmeleri ve onda yok olmaları gerekmektedir! Bu, bir oyun değildir! Nice peygamber, vatan sevgisi uğrunda gözyaşı dökmüştür; peygamber olduğu halde, geldiği yeri, asıl vatanım özlemiştir!
• Yurdunu, doğduğu yeri bilmeyen çocuk, ister İstanbul'da olmuş, ister Yemen'de bulunmuş, o, dadı ister, süt anne ister!
• Yıldızların dolaştıkları yer gökyüzüdür; hayvan da, selvi gibi, yasemin gibi toprağa bağlıdır! Herkesin, herşeyin bir yurdu, bir vatanı vardır! Ey insanoğlu; senin vatanın neresidir?
• Kurbağanın canı sudandır, havadan değil; o havayı bilmez! Denizlerde yaşayanların hepsinin işi gücü budur!
133- Eski şairlerimizden birisi; "0l mahîler ki derya içredir, deryayı bilmezler diye yazmıştır. Evet; denizde yaşayanlar, denizin ne olduğunu bilmezler!
• İlahî nur denizinde gizlenmiş olan ariflerin nefesleri nurdandır! Onlar, hep nuru teneffüs ederler; bilgisiz karanlığı yok ederler!
133- Eski şairlerimizden birisi; "0l mahîler ki derya içredir, deryayı bilmezler diye yazmıştır. Evet; denizde yaşayanlar, denizin ne olduğunu bilmezler!
• Buraya gelince kalem kırıldı, kağıt da yırtıldı! Lütuf sahibi Rabb'in büyüklüğünü, kudretini anlayınca dağ bile paramparça olur!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
908. Sen, canların canısın;aşık olmayan canları kır, yok et!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV,2011)
• Sen, canların canısın; aşık olmayan canları kır, yok et! Asıl insan sensin; insan olmayanları, insan şeklindeki varlıkları ortadan kaldır!
• Sen, ölümsüz bir cevhersin! Gel, gözlere gir, gözlerde kal; senin gibi olmayanları taşlarla kır geçir!
• Ey mana güneşi! Hakk'ın göklerinde ilahî nurlar saç, gözleri kamaştırarak parla; gökyüzündeki yıldızları kır, birbirine geçir!
• Halkın gönüllerini, gaybı bilir bir hale getir; kendi ayıplarını değil de, başkalarının ayıplarını görenlerin gönüllerini kır!
• İz, eser; izi, eseri olmayana perdedir; izsizliği, esersizliği al; izi, eseri kır geçiir!-
"Aziz Hüdayî hazretleri bu hususta şöyle buyurmuştur:
"Zuhuru perde olmuşdur zuhura
Gözü olan delîl ister mi nura"
(Onun varlığı, kendi varlığına perde olmuştur! Gözü olan bir kimse, nuru görmek için bir delil, bir gösterici arar mı?)
• Karanlık geceyi gündüz gibi aydınlat; bekçilerin insafsızlığını kır geçir!
• Ey Tebrizli Şems! Sen, Hakk'ın bir güneşisin; can mumunu da, şamdanını la kır geçir!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
909. Benim başımı şu merhametsiz, gaddar dünyaya bağlatma!
Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilün
(c. IV, 1999)
• Ey dost; gönlüme cefalar ederek onu avare, yersiz yurtsuz bırakma! Çaresiz kalmış canımı al; ciğerimi yakma!
• Sana gönüllerini vermiş gamlı, kederli aşıkların pek çoktur! Canın hakkı için, başın hakkı için, şu zavallı, gamlı gönlüme dokunma!
• Bana, çaresizliğime, zavallılığıma acı; senden başka çaremi bulan biri varsa, beni bırak! Sen, çaremi bulmaya uğraşma!
• Gönül, senin ateş tapınağının karşısında bir şişedir! Benim sırça bir şişe gibi olan gönlüme karşı, gönlünü taş gibi sert ve merhametsiz hale sokma!
• Her an cefacı ayrılığın, bana ayrılığın nefeslerini veriyor!.. 0 nefesleri korkusuzca üfle ama, cefa etme!
• Boğum boğum bedenim bir beşiğe benziyor; gönlümse, o beşikte uyuyan çocuk! Çocuğu, hep beşikte bırakma; uyanınca onu kucağına al, göğsüne bastır!
• Güzel yüzünün güneşi nurunda, benim canımı bir toz zerresi gibi oynat; canımı, gece gibi her yıldıza bağlama!..
• Merhametsiz, gaddar dünyanın hileden iki yüz başı var. Benim başımı şu gaddar dünyaya bağlama!
• Şu bir günlük şarabının sonsuz bir mahmurluğu var; beni, bu hain meyhanecinin şarabına susatma!
• "Nasüt" alemindeki bu düzenbazlıklar hep senin "lahut" alemindendir; artık bu düzenbaz kafîre yardım etme!
"Nasut alemi, insanın maddî ve beşerî yönü; lahut alemi ise, mutlak vücudun ilk mertebesidir. Bundan evvel mertebe yoktur. Hakîm Sena'î hazretleri bir beytinde şöyle buyurur:
"Can aleminde öyle gönüller vardır ki, orada verilen kararlar bu dünyada tatbik edilir-Yani, bu dünyada bu görülen her şey, ezelde lahut alemindeki takdire göredir. Allahım.! Artık, bu hileci kafir nefse yardım etme; bizi ezelin takdirine uydur!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
910. Aşk, alnımıza eziyetler, mihnetler yazdı!
Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilün
(c. IV.1991)
• Hepsi de yediler, içtiler, uyudular; yurt boş kaldı! Çayırlarda, çimenlerde salına salına gezmenin, dolaşmanın tam zamanı geldi!
• Herkes içti ve gitti; biz, sağ olalım! Biz zaten zamanın gönlüyüz, canıyız; zamanın baş kumandanıyız!
*Sen ab-ı hayat olunca, ölümsüz kalmayan bulunur mu? Herkes ölümsüz olur! Sen sevimli, güzel bir put olunca, herkes putperest, puta tapan olur!
• Ask alnımıza eziyetler, mihnetler yazdı. Sevgi bize fitneler üstüne fitneler takdir etti.
*Sonra, gönlümüze ferahlık geldi; cihanın hadiseleri ile gönlümüzü karmakarışık, perişan etmesinden kurtulduk! Dünya sevgisinin engellerinden yakasını sıyıran can, Hakk'ın lütuflar, ihsanlar gül bahçelerine doğru uçar gider!
* Ey devem! Gel, buraya çök, ıh! Burası çok güzel bir konak yeri; sulak, verirnli, bolluk; tam deve yatağı!
• "Rızıklanırlar, rahat ederler!" Biz de o şarabı içelim, o mezeyi yiyelim! "Mak'ad-ı sıdk" (gerçeklik konağı), aşıklara konak oldu, yurt oldu!
"Al-i İmran Surcsi, 3/169. ve Kamer Suresi, 54/55. ayetlere işaret edilmektedir."
• Elmanın eteğini tutalım, şeftaliye doğru çekelim; gonca gülden birkaç söz duyalım da, yasemine götürelim!
• Bana şarap sununca, edebe uymamı bekleme! Şeriat bile sarhoşu cezalandırmaz; sen de beni cezalandırma!
• Edepli olmak da, edepsiz olmak da elimde değil! Ne yapayım; mest olmuş deveci ipimi tutmuş, beni deve gibi çekip götürüyor!
• Bülbül aşık oldu da, gülden bir öpücük bekledi, gönlünden geçirdi! Ona; "Ne olur" dedi "Şeker kamışını kır da, benim gönlümü kırma!"
• Bülbül; "Öpücük vermezsen, bari bana aşk şarabı sun!" dedi. Gül; "Onu da vermeyeceğim!" dedi. "Haydi git; üzüntülere kapıl, hüzünlere dal !.."
• Dal da yaprak da titriyor, benim gönlüm de titriyor; yaprağı rüzgar titretiyor, gönlümün titreyişi ise, Hoten güzelinin yüzünden!
• Gülün, lalenin yüzleri, bana, şu lekenin altında bir mumun gizli olduğunu haber veriyor!
• Aklını başına al, çalış çabala da bilgisizlik leğenini gönlünün üstünden kaldır! Kaldır da, can maşrıkından(doğusundan) parlak bir gün belirsin, ortalığı aydınlatsın!
• Ey Tebrizli Şems; sen, can maşrıkından doğ! Çünkü, senin güneşin candır; bütün dünya ise bedendir!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
911. Dünyayı nurlarla doldurmak istiyorsan, yüzünden elini çek!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV, 1960)
• Ey mana güneşi; doğ! Gönül evini bir kere daha nurlarla doldur, dostları sevindir, düşmanları kahret!
• Tepenin arkasından çık; feyizli nurunla adî taşları la'l yap! Bir kere daha kuru koruğu oldur, üzüm haline getir!
• Ey güneş! Bağı bahçeyi, ovayı yaylayı, dağı bir kere daha yeşert, onlara yeşil elbiseler giydir; her tarafı hurilerle doldur!
• Ey aşıklar hekimi, ey göklerin çerağı; aşıkların elinden tut, hastaya çare bul!
• Böyle ay yüzlü bir sevgilinin bulutlar altında kalması insafa sığmaz! 0 ay yüzden, bir an içinde bulutu uzaklaştır!
• Dünyayı nurlarla doldurmak istiyorsan, yüzünden elini çek; dünyayı karanlıklar içinde bırakmak istiyorsan, yüzünü ört!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
912. Gel de, benim gönlümden kelimesiz, sözsüz nükteler duy!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV,2010)
• Gel de, benim gönlümden kelimesiz, sözsüz nükteler duy; aklın almadığı, şaşırıp kaldığı, anlamaya sığmayan şeyleri anla!..
• Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanıyorsun? însanların taş gibi duygusuz sandığın yüreklerinde öyle bir ateş vardır ki, sır perdesini tamamıyla yakar, yok eder!..
• Sır perdesi yanınca insan, Hızır(a.s.)'ın hikayelerindeki manayı da, ledün bilgisini de tamamıyla anlar!-
"Kehf Suresi, 18/65. ayete işaret var."
• Canın da, gönlün de içinde o eski ezelî aşktan güzel hayaller belirir, yeni şekiller meydana gelir!
• Sen; "Andolsun kuşluğa ki,.." süresini okuyunca, güneşin ne halde olduğunu gör! "Hiç kimse ona eş olamaz!" ayetini okuyunca da, manevî altın madeni seyret!
138 Duha Suresi'ne işaret ediliyor
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
913. Kaza ve kader yaylarından atılan oklara bedenini siper et;
bedenine ne kadar ok saplanırsa, o kadar kazanırsın!
Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilün
(c. IV,1998)
• Cenab-ı Hakk'a yemin ederim ki, gül, o tatlı gülüşü senden öğrendi; dağ da kemer kuşanmayı senden öğrendi!
• Cenab-ı Hakk'a yemin ederim ki, benim gördüğümü gökyüzü de görmüştür! Eğer görmeseydi, başının üstünde dönüp durur muydu?
• Neye dedim ki: "Niçin böyle feryad edip duruyorsun?" Dedi ki: "Onun hoş nefesini içime çektim; bu yüzden, feryad etmem gerekmektedir, şarttır!"
• Gökyüzündeki hilale dedim ki: "Ey yeni ay! Neden böyle azalmada, küçülmede, eriyip gitmedesin?" Hilal bana dedi ki: "Semirmem, serpilmem için o bana ot veriyor!"
• Semirmenin faydası zayıf olmadan, erimeden görülmez; kazanç için çalışmak, harcamak içindir!-
"Her şeyin zıddı ile değeri artar. Eski şairlerimizden birisi şöyle yazmış: "Olmayınca hasta, kadrin bilmez adem sıhhatin." (İnsan, hasta olmadan sağlığının değerini bilmez.)
• Pervanenin kanadı, uçarak gidip mumun alevini bulmaya yarar! Onu bulunca, kendini alevin içine atınca, artık ne kanat ister, ne de uçmak!..
• Varlıkların faydaları yoklukta görülür! Öyleyse, beladan şikayet etmek, ağlayıp inlemek yersizdir!
• Yeter, sus artık! Kaza ve kader yaylarından atılan bela oklarına bedenini siper et; bedenine ne kadar ok saplanırsa, ne kadar hırpalanırsan, o kadar kazanırsın, mutlu olursun!