Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
894. Aşıklar, ney gibi feryad etmedeler; aşk da, sanki ney çalan kişi!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV, 1936)
• Aşıklar, ney gibi feryad etmededir; aşk ise, sanki ney çalan kişi olmuş! Bakalım bu aşk, benim neyim ile neler söyleyecek?
• Ney meydanda, ney çalan gizli; neyim, onun dudaklarının şarabından mest olmuş!
• Ney çalan, bazan neyimi okşamada, bazan da onu ısırmadadır! Ah, şu güzel sesli ney - kıran(ney-zen)dan!
• Gökyüzü, bir hırka gibi sema' ediyor; fakat, hırkanın içindeki sofu görünmüyor! Ey müslümanlar! Bedensiz bir hırkanın oynadığını kim görmüştür?
• Hırka, beden ile oynar; beden de, canla oynar! Canın boynunu da, sevgilinin aşkı bir iple bağlamıştır!
• Ey mahmur gönül; "Şarabın bana hiç tesir etmedi, beni sarhoş etmedi!" diyorsun! însan, onun keskin şarabını içer de, kendinde kalabilir mi?
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
895. Çabuk gitmek, gül bahçesindeki gülün adetidir!
Mef'ulü, Mefa'ilün, Fe'ulün
(c.IV, 1920)
• Ey yürüyüşü canın yürüyüşüne benzeyen sevgili; geç geldin, çabuk gitme!
• Geç gelip çabuk gitmek, gül bahçesindeki gülün adetidir!
• Bana; "Nasılsın?" diye sordun; nasıl olacağım? Kızgın kumun üstüne düşen balığın hali nasıl olur?
• Ey padişahım! Bir şehrin padişahı insafsız ve adaletsiz olursa, o şehir ne hale gelir? ben, o haldeyim!
• Ben, sensiz değilim! Fakat, sende bir gizli senlik var ya, ben senden onu istiyorum!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
896. Ben, dünyada, gönlü sevgi ile dolu bir düşmanı hiç görmedim!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c.IV, 1935)
• Görünüşte yabancı gibi duran, dıştan beni sevmiyormuş gibi duran dilber, içinden beni sever! 0, bana karşı duyduğu sevgiyi gönlünde gizler; dili acı söylese de, onun ağzı şekerlerle doludur!
• Gönülden bir dost, görünüşte yabancı olan, gönlü sevgi ile dolu böyle bir düşmanı ben, dünyada görmedim!
• Aşkından bahs edersem, sevgili bana kızar; kızarsa kızsın! Ben, vefasız aşık olmam; ondan asla yüz çevirmem!
• Dilberin huysuzluğu, acılığı, şarabın acılığına benzer! İnsanın mizacı ile uyuşur, insanı neşelendirir ama, ağıza acı gelir!
• Onun karşısında ölmek, aşığa, şekerden tatlı gelir! Bunu, ölen bilir; sen, bu sözü dirilere söyleme!
• Aşkın huzurunda bu gazeli okuduğum gün, ne mutlu gündür; o gün, onun önünde yere kapanıp hemen can vermek isterim!
• Aşk, can kuşuna; "Kafese girmek ister misin?" diye sorar! Kuş da; "Kafesten bahs etme; onu kır gitsin! Ben, yalnız seni isterim!" der!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
897. Yüzünden başka ne görürsem, gözümün nuru azalıyor!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c.IV, 1946) • Keşke benim canım, senden başkasını tanımasaydı; uyanık olan, manalar bilen canım, senden başka hiç bir şey bilmeseydi!
• Ne kimseyi reddetseydim, ne tereddüde düşseydim, ne de tereddütsüz "evet" deseydim; tehlikesiz, tuzaksız, çersiz çöpsüz kendi denizime dalıp gitseydim!
• Yüzünden başka ne görürsem, gözümün nuru azalıyor! Ey benim kirpiklerimin perdesi; kimseye yol vermeyin, yabancı bir hayali içeri sokmayın!
• Aşkın güzelliklerinden, canım inceldi, pek nazik bir hal aldı! Ondan başka her şeyden bıktım; ben, can da istemiyorum, gönül de istemiyorum! Nerede benimki, nerede o?
• Bir an bile olsa, benden yüzünü çevirme! Çevirme de, senin derdinden ateşlerle dolu gönlümün dumanı, gökyüzünü yakıp yandırmasın, ne var ne yoksa birbirine katmasın!
• Sustuğum zamanlar, senin gül bahçenden reyhanlar toplarım; feryada başlayınca, ah edince de, alem reyhanımın kokusu ile dolar!
• Sana karşı ben kim oluyorum? Adını koyduğun değersiz bir kölen! Fakat, sen benim neyimsin? Sen, benim sultanımsın, padişahımsın!
• Ey feryadımdan da, efganımdan da canıma daha yakın olan sevgili; feryadım da senden geliyor! Belki de, benim feryadım sensin!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
898. Bu koku ile, baştan başa bütün dünya, zerre zerre mest oldu!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün,
(c. IV, 1950)• Bu hoş koku kimin kokusudur? Bu koku; güzelliği ile dünyayı süsleyen, güzelleştiren, cana canlar katan sevgilinin kokusudur! Bu koku, her şeyi dirilten ilkbaharın, o aşk bahçesinin, o gül fidanının kokusudur!
"Peygamber Efendimiz, güzel kokuyu çok severdi. Bir hadîslerinde; "Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi: Kadın, güzel koku, gözümün nuru namaz!" diye buyurdular. Güllerin, miraçtan dönerken yere dökülen mübarek ter damlalarından bittiğinden ve; "Kim benim kokumu duymak isterse, gül koklasın!" diye bir hadîsten bahsedenler de var. Veysel Karanî hazretlerinin kokusunu duyması da, bir güzel koku sayesindedir. Keza Yusuf aleyhisselamın gömleğinin kokusu, babasının gözlerini açmadı mı?"
• Bu koku ile baştan başa bütün dünya, zerre zerre her şey mest oldu! Aslında, bu kadar güzel bir kokunun yeryüzünden gelmesine imkan yok! Bu koku; ötelerden, yücelerden, mana aleminden gelen bir kokudur!
• Göklerde bulunan yıldızlar, birbirlerine diyorlar ki: "Bu hoş kokulu, güneş gibi parlak yüzlü güzel kimdir?" Denizlerdeki balıklar da diyorlar ki:
"Yeryüzünde neler oluyor? Bu gürültüler, bu kavgalar kimin için, hangi güzel yüzünden?"
• Sevgilinin yüzünün parlaklığı, yüzleri nurlandırıyor, güneş haline getiriyor! Yüzü güneş gibi parlak olan bu ay yüzlü dilber, güzelliği ile canı bile kıskandınyor!
• Yüzyıllardan sonra, Hz. Yusufun güzelliği yine geldi; gözleri kamaştırıyor! Bu güzellik, hurilere bile şaşkınlık veriyor!
• Ey iki dünyanın emanı, ey iki alemin sığınağı, ey her zor işte elden tutan, yardım eden aziz varlık! En zor günlerde kurtuluşa da Sen kefilsin, Sen sağlarsın!..
• 0; gökyüzüne kargaşalıklarla, coşkunluklarla dolu yeni bir dönme şekli öğretti! Allah'ım! Bu ne biçim aşktır; nasıl görülmemiş, duyulmamış bir sevdadır?
• Ey güzel sesli aziz varlık; Sen'in güzel sesin, her gönüle ulaştı! Sen, şimdi, her gönüle şunu anlat; de ki: "Bütün bu haller, bu güzellikler, o mana denizinin incileridir!"
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
899. Allah'ım! Söyleyeyim desem, söze gelmiyorsun;
gizleyeyim desem, buna imkan yok!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV, 1968)
• Ey benim güzelim! Ben, Sen'in aşkına kapılmış, havana uymuş bir aşığınım! Sen'in aşkın, sanki bir denizdir; canım da, o denizde bulunan bir balıktır! Sen, bir an benden yüz çevirirsen, bir an Sen'i görmezsem, balığa benzeyen canım ölür gider!
• Balıklar, sudan dışarda kalınca bir an bile yaşayamazlar, ölür giderler! Aşıklar da, sevgililerinin ayrılığına sabredemezler!
• Balığın canı sudur; balık cansız, yani su olmadan yaşayabilir mi? Bir insan da, cana sabredemezse, canın canına nasıl sabredebilir?
• Sen olmayınca bana, dünya da, ahiret de zindandır! Sen benden ayrıldığın zaman, ab-ı hayat bile içsem beni diriltmez!
• Şu dünya puthanesi, Sen'in yaptığın resimlerle, yarattığın şekillerle dolu! Fakat, hiç biri Sen'in yerini tutmuyor! Şekil nerede, nişan, iz nerede, şekilsiz, nişansız olan nerede?
• Gönlümün kanının damlasını, adeta bir dünya haline getirdin! Öyle şaşırdım ki, damla ile dünyayı ayırt edemiyorum!
• Ağzıma elinle sunduğun kadehi içince öyle mest oldum ki, kadeh ile ağzımı ayırt edemiyorum!
• Ben kim oluyorum? Yeryüzünden göklere kadar her yer Hakk aşıkları ile dolu! Onlar, Sen'in şarabınla öyle mest olmuşlar ki, yerle göğü fark edemiyorlar!
• Benim gibi yüzlerce çoban, koyunlarını kurda ısmarlamış! Kime ne diyeyim; "Koyunları ne yaptın diye kime sorayım; çoban nerede?
• Söyleyeyim desem, söze gelmiyorsun; gizleyeyim desem, buna imkan yok! Muhakkak ki, çok büyük olduğun için ne dünyaya sığıyorsun, ne de giz alemine!
• Ben, Hakk aşığı olduğum için şu dünyada gizliyi sezersem, tanırsam, bilirsem, durumu açığa vuramadığım için bana "aşk mümini" deme, "kafir" de!
"Kafir; hakikati gizleyen, Hakk'ı inkar eden kişidir. "Gizliyi bildiğim, sezdiğim halde açığa vuramadığım için beni kafir say!" demek istiyor. Araplar, tohumu toprak altında gizlediği için çiftçiye "kafir" diyorlar."
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
900. Dün gece rüyamda yokluğu gördüm!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV,2015)
• Dün gece rüyamda, yokluğu gördüm. Onun güzelliğinden şaşırdım kaldım; aklım başımdan gitti!
• Yokluğun güzelliğinden, kemalinden, olgunluğundan, lütfundan ötürü ta seher vaktine kadar kendime gelemedim!
• Yokluğun la'l madenine benzeyen renginden adeta ipekler, atlaslar giydim!
• Aşıkların heyheylerini çok duydum; "Afiyetler olsun, afiyetler olsun!" sesini çok işittim!
• Yokluktan sarhoş olmuş, kendilerinden geçmiş ve halka halinde oturmuş aşıklar gördüm! Derken, kulağıma bir yokluk halkasının takıldığını gördüm!
• Sonunda, yokluğun nurunda, bir takım acaip nakışlar, şekiller gördüm; yokluğun yüzünde de, canlar canı parıldıyordu!
• Bu hali görünce çok duygulandım; canımdan yüzlerce coşkunluk coştu! Aşk denizi de dalgalanmaya, köpürmeye başladı!
• Göklerde, binlerce naralar duyuldu! Ben, böyle çavuşa kurban olayım!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
901. Bir güzelin ayrılığından ötürü saçlarım ağardı, yüzüm buruştu!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV,1973)
• Güzellikte Çin güzellerini geride bırakan, onların güzelliklerini unutturan bir güzelin ayrılığından ötürü, saçlarım ağardı, yüzüm buruştu!
• Can, tatlı dilli sevgilinin sözlerini kıskandığı için kulağa; "Onun sözlerini pek işitme, az duy!" demededir! Gönül de, onun güzelliğini kıskanır da, göze; "0 güzele sık sık bakma, onun yüzünü az gör!" demektedir!
• "Gamın ayağını bağlayayım!" diye zevk elini uzattım! Ey müslümanlar! Böylece, benim zevkim de gam rengine boyandı!
• "Belki beni kurtarır!" ümidi ile bir taşa el attım. Fakat, o da, denize düşmüş, şuna buna el atmada, önüne gelene sarılmada!..
• Bugün, gönlün kapısının önünden geçiyordum. Kapıdan içeri baktım ve onu çok perişan bir halde gördüm; yüzü sapsarı idi, elbisesi yırtılmıştı; sağını solunu bilemez bir hale gelmişti!
• Ona; "Nasılsın?" dedim. Hayhaylarla ağlamaya başladı. Dostundan ayrıldığından ötürü feryadlar ediyordu.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
902. Ben susuyorum; benim sırlarımı sana uyanık gönlüm söylesin!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV,2014)
• Sevgilim sırrını bana söylemiyor; benim de dilim tutuluyor, ona bir şey söyleyemiyorum!
• Ondan özür diliyorum da, diyorum ki: "Ben susuyorum; sana sırlarımı, benim uyanık gönlüm söylesin!"
• Halbuki, bir başkası karşımıza çıkınca o, baştan başa dil oluyor; benim sırlarımı da, kendi sırlarını da söylüyor!
• Bu halde, benim vehimli gönlüm kötü bir zanna kapıldı, bir şüpheye düştü!
• 0, sırrımı ister söylesin, ister söylemesin; gerçek olan şu ki; ben, sevgilinin ayrılığına sabredemiyorum, dayanamıyorum!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
903. Benim canım, senin canın; senin canın da benim canım!
Bir bedende iki canı kim görmüştür?
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
c. IV, 2012)
• Ey benim gönlümün huzuru, rahatı; ey benim gönlümü kıran, perişan eden aziz varlık! Ey hiç bir suçum yokken kendini benden çeken sevgili!
• Sen gittin, benden uzaklaştın ama, gönlümden dışarı çıkamadın, gönlümden uzaklaşamadın! Çünkü sen, bir mum gibisin; gönlüm, canım da senin fenerin!..
• Benim canım, senin canın; senin canın da benim canım! Hiç kimse iki bedende bir can görmüş müdür?
• Seninle buluşmak, benim hayatımdır; senden ayrılmak da ölümümdür! Bu iki durumda beni, eşsiz bir hale getirdin!
• Ab-ı hayatı çok aradım, bulamadım! Sonunda, Hızır (a.s.) bana dedi ki: "Onunla buluşmadıkça canlanamazsın! Bu sebeple, boş yere ab-ı hayatı arama!"
• Gam; senin gamına düşenin, senin gamınla gamlanarın yanına sokulamaz! Gizlice sokulursa, onun boynunu kesmek gerek!
• Hallac-ı Mansur hazretleri; "Ey yaşı küçük, bedeni körpe, taze güzel!" diye başlayan şiirini senin için söylemiş!
• Senin güzelliğin ile mest olanlara, gam yaklaşamaz! Düşünce ile gam, halkındır!
"Şeyh Galib; "Aşıkta keder neyler; gam, halk-ı cihanındır!" diye buyurmuştur."
• Kim nefsanî duygularına esir olmuş, tabiat kuyusunda kalmışsa, kurtulmak için ipe benzeyen pişmanlık düşüncesine sarılmaktan başka çaresi yoktur!
• Fakat, aşk kanadı ile uçabilirse, ip işe yaramaz! "Yakîn"e, tam inanca kavuşunca şüphe ve zandan tamamıyla kurtulur!
• Ey gönül; dilsizlerle dil birliği yap, onların dilleri ile dost ol da, dedikoduyu rehine ver, kurtul!