Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
854. Ayrılık sonbaharına doydum.
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îliln, Fe'ilün
(c.IV, 1727)
• Gamlara, kederlere batmayayım, yine sevgilinin bulunduğu yere gideyim. 0 cennete, o gül bahçesine, o yeşilliğe varayım.
• Zamanımızın, yaprak döken, ayrılık sonbaharına doydum, bıktım, usandım. Sonsuzluk gül bahçesine, o solmayan, zevalsiz bağa gideyim.
• Balık, suya kanmaz, ben ne yapayım? Ben su gibi secdeler ederek ırmağa doğru gidiyorum.
• Aşkın gamı, önünde sonunda beni çeke çeke götürecek. îyisi mi, ben şimdi kendiliğimden gideyim.
• Padişahların padişahlığı bile aşk eseri, aşkın bir lütfu. Aşkın peşinde koşmayayım da hangi işin peşinde koşayım?
• Aşk diyarında, beden tozu toprağı yoktur. Orada "can ay"ı vardır. 0 göğe şimşek gibi çakarak gitmem gerek.
• Hilm sahibi Kelîm isem, o ağaca doğru gideyim. Eğer o büyükler büyüğünün Halil'i isem, o kıvılcımlı ateşe gideyim.
"Kasas Suresi 28/30. ve Enbiya Suresi 21/69. ayetlere işaret var."
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
855. Allahım! Namazda gönlümü tam manasıyla sana veremezsem,
ben bu namazı namaz saymam!
Mefa'ilün, Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilün
(Yazma bir dergiden alınmıştır.)
• Allah'ım! Namazda gönlümü tam manasıyla. sana veremezsem, ben bu namazı namaz saymam!
• Ben, yüzümü Sen'in aşkından ötürü kıbleye çevirdim! Yoksa, bana Sen'siz usanç veren namazı ve kıbleyi ben ne yapayım?
• Ben, bu riyalı namazdan öyle utanıyorum ki, utancımdan gönlüme inemiyorum, Sen'i bulamıyorum!
• Aslında, gerçekten namaz kılanın melek sıfatlı, melek huylu olması gerekir. Halbuki ben, hala nefse uymuş yırtıcı canavar huyundayım.
"Hz. Mevlana, büyük bir velî, büyük bir Hakk aşığı olduğu halde bize ders vermek için tevazudan ötürü böyle söylüyor.
• Bir kimse, üzerindeki elbisesini bir köpeğe değdirirse, orasını temizlemedikçe namaz kılamaz! Ben ise, nefis köpeğini koltuğumda taşıyıp duruyorum; benim namazımı kim kabul eder?
• Benim namaz kılmaktan maksadım odur ki; namazda Sen'i gönlümde öyle bulayım, Sen'inle öyle beraber olayım ki, ayrılık derdinden artık hiç bahsetmeyeyim!
• Yoksa, bu nasıl namaz olur ki? Sen'inle oturayım da, yüzüm mihrapta, gönlüm çarşıda pazarda olsun!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
856. Kendi Leylam'dan, bende bulunan Leylanın aşkından Mecnun oldum!
Mef'ulü, Fa'lün, Mef'ulü, Fa'lün
(c.V,2121)
• Kendi Leylamdan, bende bulunan Leyla'nın aşkından Mecnun oldum; yüzlerce Mecnun'dan daha deli, divane bir hale geldim!
• Ey beni hoşlukla, rahatlıkla terbiye eden, yetiştiren; ey bana mükerrem, üstün bir varlık olduğum müjdesini veren Allah'ım!
• Aşkınla beni öldürürsen, ey benim katilim; benim diyetim Sen'sin!
• Aşk yüzünden kendini mest edersen, kendinden kurtulursun, varlığına varlıklar katarsın. Hatırımız için olsun gel; aşıkların halkasına gir! 0 zaman bir başka şekilde oyunlar oynar, bir başka türlü el çırparsın!
• Sen, güzellikten de öte, yüz çeşit daha güzelsin, daha hoşsun! Sen'i böyle gördüm de; "Ne olur, dudağını uzat!" dedim. Ama o bana; "Onu sen tadamazsın!" dedi.
• Mezarıma gelirsen, bir bak da gör; benim gözlerime toprak dolmamıştır; mezarımda bile gözlerim aşkla doludur!
• Mana bağında, mana bahçesinde meyvenin, yemişin şekli yoktur; mana hazinesinde altının da şekli görünmez!
• Geceleri beden uykuya dalmışken, mezesiz, hikayesiz öyle içki alemleri olur ki, onun nasıl zevkli olduğunu bana sorma; o, başka bir şeydir!
"Tahran Üniversitesi profesörlerinden Firuzanfer nıerhumun bastırdığı en güvenilir Dîvan-ı Kebîr olan ve bendenizin seçmelerinin kaynağını teşkil eden Dîvan'da 2121 numaraya kaydedilen bu gazelin tamamı 24 beyittir. İlk iki beyti Rumca'dır. Diğer beyitlerinin bir kısmı Farsça, bir kısmı Arapça'dır. Kafiyeleri değişiktir. Ben, sadece dokuz beyit aldım. Firuzanfer nüshasında beşinci cildin (n) harfli kafıyeli gazelleri arasına konmuştur. Bu şiir. Abdülbaki Gölpmarlı merhumun Dîvan-ı Kebîr Tercemesi'nin 7. cildinin XLVIII numarasına kayıtlıdır."
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
857. Sema'ın ne olduğunu biliyor musunuz?
Mef'ulu, Fa'ilatün, Mefulü, Fa'ilatün
(Dîvan-ı Kebir'de bulunmayan bu sema' gazeli,Mevlana'ya ait olduğu belirtilen bir yazma mecmuadan alınmıştır.Doğrusunu ancak Allah bilir!)
• Sema'ın ne olduğunu biliyor musun? Allah'ın; "Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?" sorusuna ruhların; "Evet; Rabbimizsin!" deyişlerinin sesini duymak, kendinden geçmek, Rabbi'ne kavuşmaktır!
• Sema'ın ne olduğunu biliyor musun? Dostun hallerini görmek; lahüt aleminin, görünmez alemin perdelerinden Hakk'ın sırlarını duymaktır!
• Sema'ın ne olduğunu biliyor musunuz? Kendindeki varlıktan geçmek, mutlak yoklukta zevalsiz, devamlı varlık tadını tatmaktır!
• Sema'ın ne olduğunu biliyor musun? Dostun aşk çarpıntıları önünde başını top gibi yapıp başsız ayaksız dosta doğru koşmaktır!
• Sema'ın ne olduğunu biliyor musun? Nefs-i emmare ile harb etmek, yarı kesilmiş kuş gibi toprak ve kan içinde çırpınıp durmaktır!
• Sema'ın ne olduğunu biliyor musun? Hz. Yakub'un derdini ve devasını bilmek, Yusufa kavuşma kokusunu, Yusufun gömleğinden koklamaktır!
• Sema'ın ne olduğunu biliyor musun? Hz. Musa'nın asası gibi, her an Firavun'un sihirlerini yutmak, yok etmektir!
• Sema'ın ne olduğunu biliyor musunuz? "Benim Allah ile öyle bir vaktim vardır ki, o vakitte ne Allah'a yakın bir melek, ne de bir peygamber aramıza giremez!" hadîs-i şerîfinde buyurulduğu gibi sema', bir sırdır! İşte, meleğin bile sığmadığı o yere, vasıtasız varmaktır!
• Sema'ın ne olduğunu biliyor musun? Sema', Tebrizli Şems gibi gönül gözlerini açmak, kutsal nurlar görmektir!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
858. İlkbahar gibi ol da bağlara, bahçelere gezmeye çıkan güzeller sana gelsinler,
sende eğlensinler! Çünkü bu güzeller, kış soğukluğundan kaçarlar!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(c. IV, 1847)
• Gönülde salına salına gidiyorsun; canın da, bedenin de ışığını yakan, canlandıran sensin! Ne de güzel görünürsün, ne de güzel gönül aydınlığısın! Zaten gözüm, seninle aydınlanıyor!
• Sen nesin? încilerle dolu güzel bir deniz, yıldızlarla dolu güzel bir gök, nergislerle dolu güzel bir ova, süsenlerle dolu bir bahçe...
• Bedenler, senden canlı, hareketli; canlar, senden mest!. Ey topraktan yaratılmış olan, dünyanın eteğini incilerle dolduran aziz varlık!..
* 0 ihsan sahibinin, o faziletlinin tatlılıkları, gönülden sabrı kararı aldı görürdü; dünyada O'ndan başka insana huzur veren bir şey var mıdır?
* Büyüklük, üstünlük ancak O'nda; başkasında asla yok! Kadın olsun, erkek olsun ileri gidenler de, geri kalanlar da, hepsi acz içindeler, hepsi zavallı!..
• Odunun ateşte yandığı gibi ben de aşkta öyle yanıyordum! Aşktan başka herkese, herşeye yabancıyım; yağın sudan kaçtığı gibi insanlardan kaçıyorum!
• Gönülden başka neyim varsa yak, yandır! "Gönülden başka" diyorum; çünkü her an gönlü, şanınla şerefinle gül bahçesine döndürüyorsun!
• Gönül sahibi olan kişi, din bağının ortasında yemyeşil bir ağaç gibi gülüp duruyor! Kuru, manasız, meyvesiz ağaç ne olur? Hamam külhanına odun olur!
• Gündüzün gözünden korkuyorum; gözünde büyüler var! Gecenin saçlarından ürküyorum; gece fîtnelerle doludur, hadiselere gebedir!
• Bütün korku, varlıktan gelir; aklını başına al da, varlıktan vaz geç! Bütün ürküntü, kırılma, hor görülme, ezilme düşüncesinden ileri gelir; kırıl, dökül, ezil de, huzura kavuş!
• İlkbahar gibi ol da, bağlara bahçeler gezmeye çıkan güzeller sana gelsinler, sende eğlensinler! Çünkü bu güzeller, kışın soğukluğundan kaçarlar!
• İlkbahar olamıyorsan, bari yaz ol; sıcaklara dal, ateşler içinde kal! Çünkü o güzellik, o işve olmayınca insan, pek çirkin, pek değersiz görünür!
• Bedeninin her cüzünün konuşmasını, şair olmasını, şair yüzlü görünmesini istiyorsan, şu sözlerden, konuşmalardan vazgeç de, sus; ne şiir söyle, ne de nesir yaz!
• Söze başlayınca düşüncen dağılır gider; gönül düşüncesinden de kendini çek, şu dilin sözünden de kendini çek!
• Nice yiğitler; "Şöyle yapacağım, böyle yapacağım!" diye ahitlerde bulundular; fakat ben, padişahların bile ahitlerini kırdım geçirdim! Haydi; elinden geliyorsa çabala, uğraş bakalım!" diye kaza ve kader başımızda dümbelek çalmadadır!
• "Ey ahmak!" diyor. " "Bundan sonra şöyle olacağım, böyle davranacağım!" diye kendinle inada giriyorsun; inatla, kaza ve kadere karşı mı geleceksin?"
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
859. Aşıklar ne şaşılacak kişilerdir ki, bunlar, ölümlerinden neşe duymaktadırlar!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün,
(c. IV, 1844)D378-379
• "Gönüle kötü şeyler getirmeyiniz!" fermanına uymak gerek ama, benim gönlüme hep; "Gönlümü, onun uğrunda kurban edeyim!" düşüncesi geliyor.
• Tuhaf bir gönlüm var; rahata kavuşunca rahatı kaçıyor, huzursuz oluyor. Cana düşman olmamak için böyle bir gönlü terk etmek gerek!..
• Aşk meydanı nasıl bir meydandır? Bu meydana ayak basan aşıklar ne şaşılacak kişilerdir ki, bunlar, ölümlerinden neşe duymaktadırlar! Bu meydana girebilmek için aşk çevgeninin önüne başı top gibi atmak gerek!
• Aşığın gönlünde ne garip bir sevda var; başına kazalar, belalar gelince şikayet etmiyor! Gönüle gelen bu sır ne mutlu bir sırdır; başı döndüren bu bela ne mutlu bir beladır!
• Rebapçı gözlerini kapamış ama, yayı elinde. Kemençe yavaş yavaş çalmada. Biz, onun uykusundan şikayetçiyiz, feryad ediyoruz.
• Canımda çekişler var; çekenin kim olduğunu biliyorum. Bir an için olsun dinleneyim diyorum ama, imkanı yok; dinlenemiyorum!
• Gecenin koynundan çıkıp gelen her gün, bana bir delilik getirmede, bir başka oyun yüz göstermede; ben, onun elinde bir oyuncağım! Ben, onun oyunlarına, getirdiklerine hayranım hayran!
• Beni, bir kadeh gibi bazan elden ele dolaştırır, kadeh gibi kanımı döker; bazan şarap gibi coşturur, köpürtür. Bazan da mest eder, yerlere yıkar!
• Bazan bana çok içirir; bazan çeng gibi beni coşturur! Gecenin karanlıklarını üstüme çeker, beni örter ve gündüz gelince beni uyandırır!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
860. Bedenimden başka, bedenimden daha fazla ölmüş bir ölü arama!
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îüin
(c. IV, 1829)
• Dün gece aşka; "Ey benim yakinim, ey benim dostum, ey benim sevgilim!" dedim. "Bir an bile yanımdan ayrılma; beni hiç yalnız bırakma!..
• Sen, benim iki gözümün nurusun; gözümden uzak durma! Gönlümün ateşisin, alevisin; kıvılcımlarını eksiltme, başımdan yağdır!
• Sen, benim sevgilimsin, arkadaşımsın; benim güzelimsin, benim latif güzelimsin! Sen, benim bağım bahçemsin!
• Bedenim, senin yüzünden yıkılmış, harap olmuş; gözüm, senin bulutun olmuş! Şu kararsız, zavallı gönlüm, senin güneşine bir zerre olmuş; onun ışığında titreyip duruyor!
• Bakalım; hadiselere gebe olan şu gece bana ne doğuracak, karşıma nasıl bir hadise çıkaracak? Söyle bakalım; mahmurluğu olmayan şu mestliğim, beni nereye çekip götürecek?
• Bakalım; Cenab-ı Hakk'a bu şükredişim, şu medh u senam, övüşüm acaba ne iş başaracak? Bakalım; şu feryadım, şu ağlayıp sızlayışım ne gibi bir tesir yapacak?"
• Dedi ki: "Ne mutlu sana ki, bizim gamımızla belin büküldü! Ey dünyada beni sevme işini kendine iş edinen! Senin işin, çok güzel bir iş!
• Benim için mest olmuşsun; benim yüzümden hor ve hakîr görülüyorsun! Ey benim aşk şarabıma gönlünü vermiş aşığım; kim yükümü çekerse, benim elimden meyve yer!
• Yürü! îş de senin, eğlence de senin; işret meclisini yeni baştan kur, düzene koy! Çünkü beni bekleyiş, beni özleyiş, sonunda insana bakış gücü verir, görüş gücü verir!"
• Dedim ki: "Ölüyü nasıl dirilttiğini bana gösterir misin? Ölü olan şu dirilt de, ibret olsun diye, bana göster!
• Bedenimden başka, bedenimden daha fazla ölmüş bir ölü arama! Sen, şu ölüyü hu(=o)nun nuru ile dirilt! Dirilt de, sevgiliye canını bağışlayan şu bedenim baştan başa can olsun!"
• Dedi ki: "Benim bu ölü diriltme gücümü defalarca görüp ibret almadın mı? Hala benim gücüme, kudretime inanmıyor musun?"
• Dedim ki: "Ey benim sahibim, efendim, padişahım! Gönül, senin yaratma gücünü çok gördü ama, senin lütfuna, senin şaşılacak işlerine gönül bir türlü doymuyor!"
• Derken, birden bire aşk geldi; beni tuttu, bir köşeye çekti. Bana bir afsun okudu. İşte bir av olarak gönlümün tuzağı, onun bana okuduğu bu afsundur!
• Gönül, böyle oldu ama, onun afsunu ile cana ne oldu, ne hale geldi; onu sorma, bundan hiç bahs etme; "Ne oldu?" deme! Manasız, boş sözler söylemeye kalkışma! Bu hususta fazla ileri gidersen, sen benim mahremim, sırdaşım değilsin!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
861. Sensiz diri olan can, can sayılmaz!
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün
(c. IV, 1833)
* Ey can neşesi, ey gönül huzuru özür dilemeye geldim! Ne olur, canımın günahını görmemezlikten gel; onu bağışla!..
* Aklın da, gönlün de kilidini, ancak senin kadere razı olman, şikayet etmemen açar! Canın, seni dilemekten, seninle övünmekten başka bir isteği yoktur!
* Benim gönül bahçem de, tarlam da senin ayrılığına dayanamadığı için yandı, kül oldu! Ey canın ilkbahar rüzgarı! Lutuflarda bulun, es; nefesinle onları dirilt, yeşert!
• Sen meşrık (doğu) olunca, gönlün önü de, arkası da aydınlanır! Sen dilberliğe başlayınca, her nefeste canlar sana feda olsun!
• Senin ışıkların gönül penceresinden içeri girip gönlü aydınlatınca, o aydınlık, akla göz verir, görüş verir de, bu halden can, her an ibret alır!
• Sevgilinin yolu ayrılık gamına düşünce zorlaşır! Allah yolunda cana dost olan, yine Allah'tır!
• Gayb aleminin güzellerinin güllere benzeyen yüzleri güzellere görününce, çimenlik olmaksızın, canın kucağı kırmızı güllerle dolar!
• "0, benim mağara arkadaşımdır!" diye söylendim. "Şüphesiz, sen benim dostumsun! Kalk; vakit geçirmeden can mağarasına gel, içeri gir!"
• Gönül; "Benim hakkım!" dedi de, imtihan yurduna geldi. 0 anda darağacının dibi, "can"a sonsuz bir devlet oldu!
• Sen olmadan yeşeren bağın cezasını kış verir! Zaten sensiz diri olan can, can sayılmaz!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
862. Bu deri, gam ateşinin tesiri ile, deriden yapılmış sofra gibi buruşuk bir hale gelir!
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün
(c. IV, 1881)
• Hakk'ın merhameti, keremi her zavallı, fakir adamın evine, can kaynağından kazmasız küreksiz bir ümid arkı açar!
• Gönül! Yüzünü cana doğru çevirdi de; "Ey aşık, ey dertlere dalmış sevdalı!" dedi. "Evinde oturup durma; sevgilinin penceresinin önüne gel, ağla, yalvar! Ağlamayan çocuğa süt verilmez!"
• Ey sevdalı hoca, ey kar derdine düşmüş tacir! Ovalara doğru yönel, neşe bahçesine git; gamlıların gamına bakma!..
• Bu gönül, deriye benzer; gam ise ateş gibidir! Gam ateşinin tesiri ile, deriden yapılmış sofra gibi bir hale gelir.
* Gönül gözün gam yüzünden toprakla dolarsa, nerden Tebriz'i bulacaksın nasıl Hz. Şemseddin'e ulaşacaksın?
• Daha fazla sabredemiyorum; artık sırrını açığa vuracağım! Çektiğim derdi, ne göğün sırtı çekebilir, ne de yeryüzünün sırtı!..
• Benim gönlüm gamlarla dolu; senin gönlünse, kayıtsız, gama karşı duygusuz! Senin yüzün, Çin güzellerinin yüzü gibi çok güzel; benim yüzümse, kırışıklarla dolu!
• Şu dünya ateşler içinde; neredeyse yanıp gidecek! Bilmem, benim gönlüm ne zamana kadar yanıp gidecek? Görelim, ne vakte kadar bu böyle sürecek?
• Dayanamıyorum; bin yıllık sırrı açığa vuracağım! îster gözünü kapa, ister aç, durumu seyret!
• Gökyüzünde dolaşıp duran ay, benim coşkunluğumu gördü de yolundan şeri döndü, benim yanıma geldi. "Kimseye söylemem!" dedi. "Ben, seni seviyorum, senin dostunum; hep seninle düşüp kalkmadayım!"
• Onu görünce gözlerim kamaştı; bir an yüzüne hayranlıkla baktım. "Ey güzel dilberim!" dedim. "Ey sudan yaratılmış ateşli güzel!
• Ey benim güzelim! Onun cana canlar katan yüzü tıpkı bu yüz! Allah hakkı için söylüyorum; gönüller kapan çalgıcım bu mu? îşte bu!..
• Sevgilim! Senin aşkının yoluna döşenmişim; basıp geçmen için yerlere serilmişim! Yanıyorum; ne olur ateşime su serp! Ey dünyadaki gizli ay, ey Tebrizli Şemseddin!..
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
864. Sanki beden can tekkesi, düşünceler de sofulardır!
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün
(c. IV, 1834)
• Ey benim bayram hilalim; bayrama bir görün de, bayram nedir, göster! Ey benim görünmeyen ay yüzlüm; bir görün de, göklerde dolaşan ayın kulağını çek! Kendini ona göster de; "Ay, böyle olur!" de!
• Ey benim varlığım, ey benim yokluğum; ey benim öfkem, razılığım; ey benim gerçekliğim, gösterişim; ey benim kilidim, anahtarım!
• Sen, benim aslımsın, mayamsın; benim mescidim, benim kilisemsin; benim cehennemim, benim cennetim, benim gencim, benim ihtiyarımsın!..
" Arif şairlerden birisi;
"Allahım! Bazan kiliseye gidip itikafa giriyorum, bazan mescide gidiyoruın. Yani ben, ev ev Sen'i arıyorum!" demiştir.
• Sen bize cevr edersen, vefa olur, dert verirsen deva olur! Sana layık dilber nerede bulunur; ey benim can gözüm, ey benim görüşüm!
• Ezelde daha canlar meydanda yokken lütfun, cana can verdi! Herkesin dileği, isteği candır ama, benim isteğim de, dileğim de Sen'sin!..
• Ey benim güzelim! Senin yüzün benim bayram ayımdır; saçın kadir gecemdir! Senin ırmağına girince bütün kirlerimden temizlenir, tertemiz bir insan olurum!
• Sanki beden can tekkesi, düşünceler de sofulardır! Hepsi halka olmuş zikrediyorlar! Benim gönlüm de, onların ortasında Bayezid-i Bestamî kesilmiş!
• Söylemeyeyim, susayım, herkese yüzümü ekşiteyim de, bana sen söyleyesin, karşımda sen olasın; ben, ancak senden faydalanayım!