Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
834. Hepimiz, bütün varlıklar, senin sevdana kapılmışız da bağları kırıp atmışız.
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c. IV,1761)
• Hepimiz, bütün insanlar, "Elest"de; ezel meclisinde beraberdik. El ele vermiştik. Allah'a şükürler olsun, sonunda bir kısmımız yine birbirimize kavuştuk.
• Birbirimize kavuşmuş olan hepimizin de yolu bir, gönlü bir! Hepimiz de aynı sevgi şarabıyla mestiz.
• Biz, iki dünyada da nasip olarak kendimize aşkı seçtik. 0 yüzdendir ki, biz, aşktan başka hiç bir şeye gönül vermedik.
• Can, ayrılıktan ne acılar tattı, neler çekti. Fakat sonunda onu bulduk, ayrılıktan kurtulduk.
• Aşk penceresinden bir güneş doğdu. Balçıktan yaratıldığımız halde o güneş bizi değerlendirdi, yüceltti.
• Eğer biz bir la'l isek, senin nurunla la'l olmuşuz. Eğer varsak» senin yüzünden varız.
• Önünde zerreler gibi oynamadayız. Hepimiz, bütün varlıklar, senin sevdana kapılmışız da, bağlan kırıp atmışız.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
835. İşim göklerde, artık benim yeryüzünde ne işim var?
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c. , 1756)
• Canla, başla o sevgiliye bağlanmışız. Onun aşkıyla mestiz. Nur şarabına kadeh olmuşuz.
• Ey gönül, sana her an can vermezsem, ben bu candan usanmışım, bezmişim.
• Ben, o mana atının etrafında, gökyüzü gibi dönüp durmadayım. Artık, benim yeryüzünde ne işim var?
• Hakk'a perde olan şu dünya tezgahını ortadan kaldırmak istiyorum.
• Gaflet ve uyku perdesini, uyanık gözlerimin ateşiyle yakmak arzusundayım.
• İstiyorum ki, bu hasta gönlüm Tebrizli Şems'in himmetiyle iyileşsin, sıhhat bulsun
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
836. Senin gönlünden benim gönlüme nasıl bir yol var?
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Fa'ilat
(c.IV, 1771)
• Senin gamından gönlüm sevda evi oldu. Gönlüm seni, her tarafta aradı, durdu.
• Zühre yıldızı gibi parlak yanağı, ay gibi nurlar saçan bir yüzü olan sevgiliyi bulmak için gönlüm, gözünü göklere çevirmiş, göklere bakıyor.
• Ah bugün gönlüme neler oldu? Dün birisi gönlüme neler söyledi?
• Gündüz geldi, gecenin çadırını yırttı. Şimdi, artık gönlüm neşelenecek, perde yırtıldığı için güzellikleri seyre dalacak.
• Senin gönlünden benim gönlüme, ne nükteli sözler, gizli işaretler gelmede. Ah senin gönlünden, benim gönlüme nasıl bir yol var?
• Artık, benim zavallı gönlüme acımazsan, benim halim ne olur. Vay bu gönlüme, vay bu gönlüme!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
837. Senin kehribarına bir saman çöpü olmak istiyorum.
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c. IV,1758)
• Niçin senden ayrıldıktan sonra sana kavuşunca, yahut sana kavuştuktan sonra senden ayrılınca, seni bileyim, seni tanıyayım? Seni başka türlü tanıyamaz mıyım?
• Ya sen benim derdime düş, derdimle karış; yahut ben derdime derman nedir; onu senden öğreneyim.
• Bilgisiz, görgüsüz olduğum için benden kaçıyorsun. Ya benimle arkadaş ol, yahut görgüyü, bilgiyi senden öğreneyim.
• Bundan önce senden ayrı bir şeyler öğrenmeye çalışıyordum ve sana kızıyordum.
• Mademki gece gündüz Hakk bizimle beraberdir. Sen benden ayrı düştüğün için, bundan sonra öğreneceğimi Hakk'tan öğrenirim.
• "Kuşluk vaktine yemin ederim ki" ayetinin sırrını öğrenmek için güneşe zerre olmak istedim.
"Duha Suresi, 93/1. işaret var."
• Kehribarın samanı nasıl çektiğini öğrenmek için senin kehribarına bir saman çöpü olmak istiyorum.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
838. Bana su verme, sana susayayım, seni su gibi içeyim!
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c. IV, 1751)
• Bana su verme de, sana susayayım. Seni su gibi içeyim. Beni kendine aşık et, benim uykumu al götür!
• Ey hayali bana mihrap olan sevgili! Senin haberin yok, ben, gece gündüz namaz kılıp duruyorum.
• Ben, senin güzel hayalini yoklukta bulursam, hemen ölüme doğru koşar giderim.
• Sebepleri meydana getireni bulurum ümidiyle, ben sebep kervanlarının yollarını kesmedeyim.
• Ben, senin ayrılığına dayanamıyorum, bir merhamet et! Padişahlıkta bulun, bana bir görün! Ne olur, yalvarırım sana!
• Ab-ı hayata dolap olmuşum, onun için hem dönüyorum, hem sızlanıyorum, hem ağlıyorum.
• Güneşim de sensin, ay ışığım da sen! Seni görmek için gözümü de, gönlümüde açmışım.
• Senin adını duyduğum an, benim adım da, namım da mest oldu.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
839. Onun ayrılık ateşiyle her gece mum gibi yanıyoruz.
Fe'ilfitün, Mefa'iüin, Fe'ilat
(c. IV, 1760)
* Ezelden beri diri olan, her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, daima tasarrufta bulunan Allah'a yemin ederim ki,
• Şems'in nuru, aşk mumlarını yaktı da binlerce ilahî sır malum oldu, anlaşıldı.
• Onun bir hükmüyle dünya, aşkla ve aşık ile, hükmedenle, hükmedilenle dolup taştı.
• Tebrizli Şems'in tılsımlarında, büyülerinde şaşılacak hazineler gizlendi.
• Onun ayrılık ateşiyle her gece mum gibi yanıyoruz. Baldan ayrı düşmüşüz ama, onun aşk ateşinde yanan mum olmuşuz.
• Ondan ayrıldığımızdan beri bedenimiz yıkıldı, harap oldu. Can da, bu beden harabesinde baykuşa döndü.
• Ey Şems, sen olmadıkça sema' haramdır. Çalgı da şeytan işidir ve taşlanmıştır.
• Sen yokken okunup anlaşılacak, zevk alınacak bir tek gazel bile söylenmemiştir.
"Bu gazel Şems-i Tebrizî hazretleri için söylenmiş ve Şam'da kendisine okunmuştur. Birinci mısraı kafiyesizdir. Belki de ilk beyti unutulmuştur, kaybolmuştur."
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
840. Bazen felek gibi dönerim, bazen melek gibi uçarım.
Mefülü, Mefa'îlü, Fe'ulün
(c. III, 1549)
• Bazen felek gibi dönerim, bazen melek gibi uçarım.
• Dönüşüm de, oynayışım da Hakk içindir. Ben onunum, onunla ortak olmuş değilim ama..
• 0 güzellik madeni beni gördü, satın aldı. Ben de o yüzden böyle sevimliyim.
• Can ormanında gerçekten de bir iman arslanı var. Benim şüphe dağarcığımı muhakkak o yırttı.
• Padişahım, hükme razı olanı bir gün kadı (=hakim) yapar.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
841. Herkesi mest edelim, kararsız hale getirelim.
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c. IV, 1764)
• Bahar bülbülü gibi feryada başlayalım da, bu feryadlarla bülbülleri avlayalım.
• Sevgilinin işi nazlanmak, bizim işimiz de yalvarmak, yakarmak. Bu durumda feryad etmeyelim de ne yapalım?
• Sonra mest olarak çarşıyı, pazarı dolaşalım. Herkesi mest edelim, kararsız hale getirelim.
• Parayı, pulu güzel sevgiliyle beraber yiyelim, o mahmur gözlere hizmet edelim.
• Sevgiliyle sürdüğümüz sefayı, ettiğimiz zevki Allah'tan başka kimse bilmez.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
842. Biz dünyaya, güneş gibi, herkese can vermeye gelmişiz.
Fe'ilatün, Mefa'ilün,Fe'ilat
(c. IV, 1762)
• Biz dünyaya güneş gibi, herkese can vermeye ve böylece herkese yararlı bir işte bulunmaya gelmişiz.
• Kalpleri kırılmış, gamlara düşmüş kişilere dost olalım. Onların gamlarını paylaşalırn. Hor görülenleri, toprağa düşenleri, ayak altında ezilenleri gül bahçesi haline getirelim. Biz, dünyaya bunun için gelmişiz.
• Biz altın gibi bir kaç kişinin öz malı değiliz. Biz deniz gibiyiz, maden gibiyiz, bir herkesin malıyız.
• Şu alemin bedenine, canın ne olduğunu gösterelim. Gaflet içinde kalan, Hakk'ın san'atını, yaratma gücünü göremeyen gözleri aydınlatalım. Biz dünyaya bunun için gelmişiz.
• Biz, yeryüzü gibi yağma yurdu değiliz. Gökyüzü gibi eminiz, hoşuz.
• Kendine gel, sus; biz bunlardan da üstünüz. Biz, söze, dile sığmayız. Bizde paha biçilmez bir hazine gizlenmiştir.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
843. Aşk, bana yücelere çıkmam, ötelere gitmem için
göklerin damına dayanmış bir merdiven oldu.
Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün,
(c. IV,1776)
• Ben doğduğum günden beri. gönlü de, canı da senin gözünle gören, gönlü de, canı da sana veren ihlas, samimi bir kulum.
• Gelin ey aşıklar gelin, birbirinizden uzak durmayın, buluşmaya, kavuşmaya alışın! Dolunay doğdu, sevgi geldi, nîmetler bağışlandı.
• Sana gönül veren kaybolmaz. Ben, adı sanı ne yapayım? Mademki ben, bu hazineye düştüm. Gümüş, para, benim ne işime yarar?
• Aşk parladı, alevlendi, sırrın üstünü örttü. Onun parıltısıyla dolunay bile görünmez oldu. Gönül de baş eğdi, aşka teslim oldu.
• Neşem de sensin, bayramım da sensin. Ben, ne kadar tali'liyim, ne kadar mes'udum. Gönlümü de sana verdim. Allah'a yemin ederim ki, ben iyi yaratılışlı bir aşığım.
• Ne yırtarım, ne dikerim, ne yaparım, ne yakarım. Ne gecenin, ne de gündüzün esiriyim. Ne de elim daralmış, kesada uğramışım.
• İman güneşi doğdu, etrafı aydınlattı, ruha ulaştı. Nefsin karanlıkları dağıldı. Küfrün kalesi yıkıldı, yerle bir oldu.
• Zahidin de, ibadet edenin de yolu, isteksiz olmak, dünyaya ait dileklerden vazgeçmektir. Söyle bakalım, ben neyi bırakayım? Kimden vazgeçeyim? Benim bütün dileğim ve isteğim hep sensin.
• Ey aşk, benim bütün varlığım sensin. Rükuum da sanadır, secdem de! Nekesliğim de cömertliğim de senin içindir. Zaman seninle düzene girmiştir.
• Şeytan bana musallat olduğu, beni kaptığı zamanlarda hep seni anarak kurtuluyor ve seviniyordum. Şimdi sen, beni, benden öyle kaptın ki, hatırımdan anmak duygusu bile gitti.
• Zaman düşmanlarımla anlaştı. Onlarla dost oldu. Ayrılık yüreğimi yaraladı. Uyku beni rahatsız etti, gözümden kaçtı gitti. Benim saadetimi, mutluluğumu uyuttu.
• Dolunayın söndüğünü, yıldızların karardığını, denizin coşup kabardığını, geminin dalgalar arasında sıkıştığını görüyorum.
• Senin denizine gelince ab-ı hayat olurum. Fakat kıyıya düşersem, taş kesilirim, cansız kaya olurum.
• Rabbim bana doğru yolu buldurdu. Aşka sımsıkı sarıldım. Aşk bana acıdıda derman etmek için ayağa kalktı. Beni iyileştirmeye çalıştı.
• Aşk evime geldi. Elinde bir şarap kadehi var. 0 bana, yücelere çıkmam, ötelere gitmem için göklerin damına dayanmış bir merdiven oldu.
• Seninle düzene girince bayram gibiyim. Seninle yatınca öd ağacı olurum. senin yüzünden ağlarım, senin yüzünden gülerim. Senin yüzünden gamlara batarım, senin yüzünden neşelenirim.
* Seninle dirilirim, seninle ölürüm. Her şeyi seninle elde ederim. Seninle kaybederim, seninle susarım, gönlüm seninle konuşur.