Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
784. Biz yokluk yolunun azığı ile geçinmedeyiz.
Mef'ulü, Mefa'ilün, Fe'ülün
(c. 111, 1554) * Zerreler gibi oynaya oynaya gelelim, senin güneşinin ışığı içine girelim.
• Biz her seher vakti aşk maşrıkından, aşk doğusundan güneş gibi doğalım.
• Ey nur! Biz; "Doğ, parla da altın haline gelelim!" diye feryad eden nice mest olmuş kişilerin feryadını duyduk.
• Onların yalvarışları, onların dertleri yüzünden gök kubbesine çıktık, yıldızlara ulaştık.
• Biz yokluk yolunun azığı ile geçinmedeyiz. Haydi biz kırmızı aşk şarabı ile mest olalım.
* Bütün dünyanın zehirini verseler, biz içimizde o zehiri şeker haline getiririz.
* Biz meleküt aleminde, mekansızlık dünyasında gök kubbenin yüz atına bileriz.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
785. Mezarımın taşına şunu yazınız:"Ben başımı beladan ve imtihandan kurtardım."
Mef'ülü, Mefa'ilün, Fe'ulün
(c. III, 1546)
• Gittim, ötelere gittim. Dünyadan bir baş ağrısı eksildi. Üzüntüden, gamdan canımı kurtardım.
• En yakınlarıma, dostlarıma; "Dünyada hoşçakalın!" dedim. Canımı aldım, nişansız, ne olduğu bilinmeyen öteki dünyaya götürdüm.
• Dünyadan, şu altı kapılı evden çıktım. Varımı yoğumu mekansızlık alemine taşıdım.-
"-Altı kapılı dünya şunları gösteriyor Sağ, sol, ön, arka, yukarı, aşağı."
• Penceremden şaşılacak bir ay göründü. Dama gittim, merdiven götürdüm.
• Ruhların toplandığı yer olan şu gökyüzü damı, ne de hoş bir yermiş!
• Gül dalım soldu, pörsüdü, döküldü. Onu aldım, tekrar gül bahçesine götürdüm.
• Can dedikleri altın kırpıntısını aldım. Şu kalp para basanlardan kaçırdım. 0 eşsiz kuyumcuya armağan olarak götürdüm.
• Gayb aleminde uçsuz bucaksız bir dünya gördüm. Kara çadırımı o sınırsız yere götürdüm.
• Bana ağlamayın! Ben bu yolculuktan memnunum, neşeliyim. Ben yolumu cennetlerin bulunduğu diyara götürdüm.
• Mezarımın taşına şu derin manalı sözü yazınız: "Ben başımı beladan, sık sık, karşılaştığım imtihandan kurtardım!"
• Ey beden! însanlardan, kavgadan, gürültüden uzak, şu daracık yerde rahat hoş bir şekilde uyu! Senin haberini gökyüzüne ben götürdüm.
• Çeneni bağla, artık sen sus! Feryadlarının, gamlarının hepsini de ben dünyayı yaratana götürdüm.
• Bundan sonra artık gönül gamını da söyleme! Çünkü gönlü de gizli şeyleri bilene götürdüm.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
786. Söyleyeceklerimi gizlemek için, ben seninle dilsiz olarak konuşmak istiyorum.
Mefulü, Mefa'ilün, Fe-ulün
(c. III, 1547)
• Söyleyeceklerimi hazır bulunanlardan gizlemek için, seninle dilsiz olarak konuşmak istiyorum.
• Zaten sana söyleyeceklerimi insanların arasında açıkça söylesem de sözlerimi senin kulaklarından başkasının kulakları duymazlar, anlamazlar.
• Hani uykuda dilsiz, dudaksız söz söylerler. îşte ben uyanık iken de sözümü sana öyle söylerim.
• Acılarımı kimsenin duymaması için, ben kuyunun dibinden başka yerde inlemem, feryad etmem. Ben senin gamının sırlarını mekandan da dışarı söylerim.
• Ben rahatça, hoş bir şekilde yeryüzüne oturmuş da yeryüzünün hallerinı gökyüzüne söylemekteyim.
• Her ne kadar alametini, nişanını, yarattığı eserleri anlatıp dursam da sevgilim benden yine de gizlenir durur.
• Ben onun ayrılık gamından feryada başlayınca, latîf canlar da benimle beraber feryada başlarlar.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
787. Yeryüzüne ait bir bedenle, gökyüzünün üstünde koşuyorum.
Mefulü, Mefa'ilün, Fe'ulün
(c. 111, 1567)
• Bilmiyorum, bugün bana ne oldu ise, bugün bir yerde kararım yok, pek tez canlıyım.
• Nedense bugün aklın gözüne yerleşmişim, aşkın gözünde yerim yok.
• Ne yazık ki yeryüzünde oturup kalmışım. insaf edin, ben zamanenin keskin kılıcıyım.
• Şaşılacak şey şu ki: "Yeryüzüne ait bir beden ile gökyüzünün üstünde koşup duruyorum."
• Gökyüzünün çekmediği yükü ben aşkın kuvveti ile çekmedeyim.
"-Ahzab Suresi, 33/72. Ayete işaret var."
• Onun gönlüne düşen aşk ateşinden alıyorum. Taşların, kayaların gönüllerine ulaştırıyorum.
• Şekerindeki lezzetten şu ağzım ballarla doldu.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
788. Tur dağı bile onun şarabını içince kendinden geçti. Biz ne yapalım?
Biz demirden, kayadan ibaret bir dağ mıyız?
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. III, 1594)
• Ey aşıklar! Bizler yıldızlar gibi tamamıyla ateş halini almışız. Bütün gece o ay parçasının, o güzeller güzelinin etrafında dönüp durmadayız.
• Güneş doğunca yıldızlar görünmez. Bizim güneşimiz görünmezken biz meydana çıktık ama, bil ki biz avareyiz. Başıboş dolaşıp duruyoruz.
• Gelin ey aşıklar, gelin ey iş erleri! îşe yarar şarap burada! Zaten biz de onun için bu işe koyulmuşuz.
• Her seher vakti o güzeller peygamberinden haber gelir: "Gelin ey çaresizler, gelin!" der. Aşıklara dermanda biçareyiz.
• Aşıkların hepsinden de "Lebbeyk, lebbeyk!" sesleri göklere yükselmede, onlar diyorlar ki: "Mana mushafı sensin. Bizler ise otuzar parçaya ayrılmışız, cüz'lerden ibaretiz."
• Dudağı bile onun şarabını içince kendinden geçti. Biz ne yapalım? Biz demirden, kayadan ibaret bir dağ mıyız?
"-A'raf Suresi, 7/142, 143. ayetlere işaret var."
• Biz gökyüzü harmanında yıldızız ama, parça parça kesilsek, her parçamız bir arpa büyüklüğünde olsa, yine de bir zerre kadar sır vermeyiz.
• Biz Hz. îsa gibi şu beden beşiğinde bağlıyız ama, Hz. Meryem gibi Allahın nuruna gebe kalmışız.
"Meryem Suresi, 19/16-24. ayetlere işaret var."
• Bizi bu cüz'î akılda arama! Biz onun aşk ovasına dalmışız, cüz'lerden kurtulmuşuz.
• Aşk delidir, ama biz delinin delisiyiz. Nefs-i emmare kötülükleri emrediyor. Biz onu emrimiz altına almışız.
• Ey Tebriz şehrinin iftihar ettiği Şemseddin! Bu seferden bir kere daha geri dön! Allah aşkına gel, biz bir tek aşka, senin aşkına tutulmuşuz, o aşk ile oyalanmadayız.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
789. Ben tövbe etmekten tövbe ettim.
Fa'ilatü, Fa'ilatün, Fa'ilatü, Fa'ilatün
(c. 111, 1619)
• Hoca sen bana şahit ol! Ben tövbe etmekten tövbe ettim. Çünkü aşkın şarabını içince, tövbe kadehi düştü, kırıldı.
• Sevgilim senin eşsiz cemaline arslanları uysallaştıran şarabına andolsun ki, bundan sonra ben ahdin ve tövbenin semtine uğramayacağım.
• Senin şekerler tattıran dudaklarına, senin gaybı bilen gönlüne yemin ederim ki, ben ne cihanın maskarasıyım, ne şarapla kızarmış, ne de aşk ile sararmış yüzün zebunuyum.
• Sabahın saadetine senin sabah şarabının coşkun neşesine yemin ederim ki, ben senin nurunla gökyüzünün sicilini baştan başa dürdüm, ortadan kaldırdım.
• Ey ebedî şah! Kendi sakîne söyle: "Aşıkların toplandığı meclise*kim asık suratlı gelirse, benim şarap tortumun tortusunu versin.
• Haydi ikilik, eskilik, yenilik kalmasın. Zira bu mecliste, bu işret yerinde, o topluluk içinde ben tekim.
• Artık susarım, hep kulak ve şuur kesilirim. Çünkü ben ne bülbülüm, ne duduyum. Ben baştanbaşa şekerim ve gül dalıyım.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
790. Can alemindekilerle, bir bahçeden bir bahçeye salına salına gezmedeyim.
Fa'iluün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. 111. 1590)
• Güneşim, yıldızım süretten, şekilden üstün olduğu için manalar aleminden manalar alemine geçer dururum. Bu yüzden ben pek hoşum, pek mutluyum.
• Böylece manalar aleminde kaybolup gitmem daha hoş olur. Bir daha da ^ekil alemine gelmem, iki dünyaya da bakmam.
• Manalar aleminde, o alemin rengine boyanmak için eriyip gitmedeyim. Çünkü mana suya benzer, ben ise suyun içinde erimiş şeker gibiyim.
• Hiç kimse hayata doymaz, canından bıkmaz. Benimse şu manalar alemi yüzünden şekil aklıma bile gelmiyor.
• Can alemindekilerle bir bahçeden bir bahçeye salına salına gezmedeyim. Kırmızı gül gibi latifim, nilüfer gibi tazeyim.
• Beden gemisini dalgalarım tahta tahta kırıp dağıtınca varlığımı söküp attım. Zaten ben kendi kendimi demirlemişim.
• Yüreğimin katılığından işimde bir gevşeklik gösterirsem, hemen denizden aşk ateşimin alevleri çıkar, deniz alev alev yanmaya başlar.
• Onun ateşi içinde ben altın gibi gülüyorum. Mutluyum, hoşum. Çünkü aşk ateşinden çıkarsam tıpkı altın gibi sararır solarım.
• Bir efsun okudu da, yılan gibi onun yazısına baş koydum. Bakalım kardeş, onun kader yazısından başıma neler gelecek?
• Şekle uydum da sıfatlar alemine geldim. Her sıfat diyor ki: "Buraya gel, ben yemyeşil bir denizim, dal bana!"
• Tebrizli Şems bana, îskender gibi tac, taht, saltanat verdi de ben manalar ordusunun baş komutanı oldum.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
791. Sevgilinin yüzünü görmezsem lale gibi gönlüme ateş düşer, yanar kararırım.
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. III, 1592)
• Sen; "0 cefalı dilberin cefasına kırılmam, onun aşkı ile bütün dünyayı birbirine katarım!" dememiş miydin?
• Sen onun elini sıkıca tutup; "0 canın, o gönlün uğruna canımı, gönlümü feda ederim!" diye söz vermemiş, ahitte bulunmamış mıydın?
• Ey gözümün nuru! Ben mademki senin gözünün nuruyum. Beni uzak görme, başını kaldır da yukarıya bir bak, ben penceredeyim!
• Ey benim kurtarıcım! Neşelere dal, sen zamanın Hz. îsa'sısın! Gerçi ben dikiş iğnesine benzerim, her yere girerim ama, sen pencereden başını çıkar da aşağılara bak!
• Derler ki: "Kıyamet gününde aşkın bir ateşi olacak, bir de dumanı!" îşte o ateşin nuru sensin, dumanı da ben!..
• Sevgilinin yüzlerce ilkbaharın gül bahçelerine benzeyen yüzünü görmezsem, lale gibi gönlüme ateş düşer yanar, kararırım. Süsen gibi şikayet edecek yüzlerce delilim olur.
• Ey Tebrizli mana padişahı Şemseddin! Sana bir tek aşık olarak ben yeterim. Toplantı günlerinde mum gibi yanar, meclisi nüurlandırırım. Nefisle savaş gününde ise demir gibi dayanır dururum.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
792. Gönülden bir feryat koptu. biz de o feryada uyduk, yükseldik, ötelere gittik.
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün,
(c. III, 1601)
• Bir kere gönülden de olduk, akıldan da olduk, candan da olduk. sevgili geldi, biz artık aradan çıktık gittik. Gönül de, akıl da, can da onun oldu.
• Yokluktan yüz çevirdik, varlığa yöneldik. Nişansız olanı, iz bulunmayanı bulduk. Nişan aramaktan, iz aramaktan vazgeçtik.
* îmkansız olanı yaptık, deniz altından toz kaldırdık. Dokuz göğü aştık, zamanı da bıraktık, yeryüzünü de, gökyüzünü de bıraktık.
• İşte Hakk aşkı ile mest olan kişiler geldi. Yoldan çekilin, onlara yol verin! fok yanlış söyledim, biz aslında yolu da bıraktık yolcuları da!..
* Can ateşi beden yeryüzünden baş kaldırdı, yüceldi, gönülden bir feryad coptu. Biz de o feryada uyduk, yükseldik, ötelere gittik.
• Sözü az söyleyelim, söylesek bile sözümüzü er kişi olan anlasın. Sen aşk .arabını fazlaca sunmaya bak, biz yoldan çıktık, gittik.
* Varlık, benlik kadınların işidir. Yokluk da erkeklerin işidir. Şükürler olsun bize, yokluğa pehlivanlar gibi daldık, yok olduk
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
793. Ben aşık olmayan kişinin insanlığını inkar ederim.
Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün
(c. III, 1610)
• Ben senin aşkına aşığım. Bundan başka benim işim yoktur. Ben aşık olmayan kişinin insanlığını inkar ederim.
• Senin gönlünden başkasını aramam. Senden başkasının yanına koşmam. Her bahçenin gülünü koklamam, her dikeni düşünmem.
• Sana inandım da gönlüm müslüman oldu. Gönül sana dedi ki: "Ey benim canım! Benim asla senin gibi güzel bir sevgilim olmadı."
• Senin gözün ve dilin, benim gözüm ve dilim oldu. Aramızda artık ikilik kalmadı. Benim yalnız bir canım var ki, o da sensin. Benim o candan başkasına inancım, ikrarım yok.
• Mademki ben senin balından yiyorum. Neden ekşi suratlı olayım? Senden akıl almaz gelirim var. Artık ne diye kazanç peşinde koşayım?
• Gam yemem, gam yemem, riyazattan da dem vurmam. Çok altınım yok ama, altın gibi sapsarı yüzüm var. Yüzüme bak da altın yığınını seyret!
• Her korkana, her emin olana hakîkati açıklardım ama içimin konuşmasından bana söz düşmüyor.
• Sen delilik dağı ile dağlanmışsın. Bana haber ver, nasılsın? Ben ise öyle bir haldeyim ki, kendime ancak; "Nasılsın, ne haldesin?" demekten başka bir şey yapamıyorum.