Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
754. Ben onun aşk bahçesinde güller, reyhanlar, yaseminler içindeyim.
Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilat
(c. IV, 1682)
• Ben kederle dolsam da, gülsem de o padişahın devletine aşığım.
• Padişahın aşkına gönül vermek, benim tacımdır. Bana bundan başka bir tac verse bile, ben onu almam.
• Onun gül dalının rengi, benim varım yoğumdur. Çünkü ben onun gül bahçesinin bülbülüyüm.
• Ben onun kapısının toprağından başka bir yere oturmam. Onu gönlümden, canımdan başka bir yere oturtmam.
• Gece gündüz ben onun nimeti ile besleniyorum. Ben onun aşk bahçesinde güller, reyhanlar, yaseminler içindeyim.
• Dünya ister harap olsun, ister mamur olsun, benim için önemi yok! Şunu biliyorum ki, ben onun yıkılmış, harap olmuş bir kuluyum.
• Aslım toprak olduğu için, yeryüzünün toprağı ile dostum, onunla birim! ama yine de padişahım bana büyük bir lütufta bulunmuştur. Bana hiç bir yaratığa vermediğini vermiştir. Bana kendinden can bağışlamıştır.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
755. Biz dertlere dermanız, çaresizlere çareyiz.
Mefulü, Fa'ilatü, Mefa'îlii, Fa'ilat
(c. IV, 1709)
• Biz kıtlık içinde kalmış susuzlarız, çok nimetler görmüş, çok yemekler yemiş kişileriz. Çaresiz değiliz, dertlere dermanız, çaresizlere çareyiz.
• Mecliste şaraba benzeriz, neşe dağıtırız, gamlılara neşe bağışlarız. Savaşta Hz. Ali'nin Zülfikar'ıyız. Şükretmede sanki kaynağız, sabretmede mermer kaya gibiyiz.
• Biz rüşvet padişahı değiliz. Biz paramparça olmuş gönül hırkalarını diker, yamarız.
• Bizden sır saklama, biz senin gönlündeyiz. Her şeyi biliyoruz. Bizden gönlünü çekip alma, gönlün bizim elimizdedir!
• Biz saman altında kalmış gizli, uçsuz bucaksız bir deniziz. Yahut da göklerde parlayan güneşiz.
• Mest bir halde aşk evinin damı kenarında durduğumuza bakma! Dam da bilir ki, bizim kıyımız kenarımız yoktur.
• Ay ışığı dam kenarına vurmaktan hiç korkar mı? Peki biz neden gam yiyelim? Biz üstün bir varlığız, göklerde dolaşan aya binmişiz.
• Biz Ahmed(s.a.v.)'in tevhid müjdesini vermedeyiz. Hz. îsa gibi çocukken beşikte konuşuruz. Bütün bunlara rağmen, biz artık konuşmayalım, susalım.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
756. Kan oldum, aşkın damarlarında dolaşmaya başladım.
Gözyaşı oldum Hakk aşıklarının gözlerinden aktım.
Fa'ilatün, Fallatün, Fa'ilat
(c. IV,1661)
• Hakk yoluna düşenlere mahrem oldum. Herkesin madde peşinde koştukları bir zamanda manaya önem verenlere hemdem oldum, arkadaş oldum.
• Altı yönden de dışarda manevî bir kubbe gördüm. Ben o kubbeye toprak aldum. Döşeme oldum, kan oldum, aşkın damarlarında coşarak dolaşmaya başladım. Gözyaşı oldum, Hakk aşıklarının gözlerinden aktım.
• Bazen beşiğinde konuşan İsa gibi baştan başa dil kesildim. Bazen de Hz. Meryem gibi susan bir gönül oldum.
• Hz. İsa'nın, Hz. Meryem'in kaybettikleri bir şey vardı ya, eğer bana inanırsan bil ki; o kaybedilen şey ben oldum.
• Zevalsiz aşk neşterine karşı yüzlerce defa yara oldum, merhem oldum.
• Her adımda Azrail (a.s.) benim yol arkadaşım olmuştu. Ondan korktum, perişan oldumsa canım çıksın.
• Ölümle yüzyüze savaşa giriştim. Korkmak şöyle dursun, karşıma çıktığı için ölürnün kendisinden neşeler aldım, sevinçler elde ettim.
• Varlık yükünü tamamıyla sırtımdan attım, ölümsüzlük üzengisine ayak bastım, ölümsüzlük atına bindim.
• Gerçi belim çeng gibi büküldü ise de, yine de sen ölümsüzlük "ney"inin sesini benden duy, benden işit!
• Benim için Şems-i Tebrizî bayramların en büyüğü olan "îd-i ekber" idi. İşte ben o bayrama büyük bir kurban oldum.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
757. Ben neyim?
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c. IV,1759)
• Ah ben ne biçim bir insanım, ne renkteyim, ne haldeyim? Ne olduğum belirsiz, acaba ne zaman kendimi olduğum gibi göreceğim?
• Sen bana dedin ki: "Gönlündeki sırları gizleme, ortaya dök, benim içinde bulunduğum orta nerede; göster bana'."
• Hem hareketsizim, hem de koşup duruyorum. Şu ruhum ne zaman süküta kavuşacak?
• Ben kıyısı bulunmayan öyle şaşılacak bir denizim ki, denizim de kendisinde gark oldu gitti.
• Beni bu dünyada da arama, öte dünyada da! Benim bulunduğum alemde her iki dünya da kayboldu.
• Ben yokluk gibi kardan da ziyandan da kurtulmuşum. Ben kardan da ziyandan da haberi olmayan acaip bir kişiyim.
• Ona dedim ki: "Ey can, sen bizim ta kendimizsin." Dedi ki: "Şu görünen maddî varlığımda ben kendimi göremiyorum, kendim neyim ki, siz olayım."
• Şu halde: "Sen o'sun." dedim. "Haydi sus; öyle söyleme!" dedi. "Ben öyle bir şeyim ki dile gelemem."
• Dedim ki: "Dile gelmiyorsun, söze sığmıyorsun ama, işte ben şimdi seni dilsiz, dudaksız, sözsüz söylemedim."
• Ben yokluktan ay gibi doğdum, dünyaya geldim, parlamaya başladım. îşte gökyüzünde ayaksız olarak koşup duruyoruz.
• "Ne koşuyorsun, dur da bak! Ben apaçık ortadayım ama aynı zamanda gizliyim!" diye bir ses geldi.
• Ben Şems-i Tebrizî'yi görünce eşsiz bir deniz oldum. Görülmemiş bir inciyim, emsali bulunmayan bir hazineyim.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
758. Ecel beden evini yıkmadan, biz beden evini yapana kavuştuk.
Fa'ilatün, Fa-ilatün, Fa'ilat
(c. IV, 1670)
• Can harman yerine yine geldik. Doğan kuşu gibi padişaha doğru yine uçtuk geldik.
• Gariplikten, ayrılıktan bıktık; aslımızın, başlangıcımızın yanına geldik.
• Dilencilikten, niyazdan, yalvarmadan kurtulduk. Oynayarak nazlanmanın yanına geldik.
• Sırra mahrem olanların sofrasında can besleyelim. Çünkü bizler sır perdelerinin arkasına geçtik.
• Takdir ezel kemendi attı, bizi kendine çekti. Böylece biz de sebepleri hazırlayanın yanına geldik. Sebeplere ihtiyacımız kalmadı.
• Ecel beden evini yıkmadan, biz beden evini yapana kavuştuk. Allah'a hamdolsun, biz "Ölümden evvel ölünüz!" sırrına mazhar olduk.
• Somunumuz pişti, kokusu burnumuza geliyor. Biz o kokuyu aldık da ekmekçinin yanına geldik.
• Artık sen sus da, can, duygularımıza tercümanlık etsin; "Kötülüklerden,
kirliliklerden, bayağılıklardan kurtulduk, yücelikten yüceliklere ulaştık." desin.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
759. Ben onun tortulu şaraba benzeyen derdine kadeh olurum.
Fe'ilStiin, Fe'iiatün, Fe'ilat
(c. IV, 1677)
• Bir an beni gül bahçesi gibi hoş bir hale sokar, bir an da kış mevsimi gibi soğuk bir hale getirir.
* Bir an beni faziletli bir insan, üstad bir kişi yapar, bir an da beni okula yeni başlamış bir çocuk eder.
• Bir an olur taş atar, beni kırar, bir an olur beni gerçekler padişahı eder.
• Bir an olur, beni güneş kaynağı yapar, bir an olur baştanbaşa karanlık bir gece haline sokar.
• İki elimle eteğini tuttum. Bakalım beni ne hale sokacak?
• 0 beni mest olmuş kişilere sakî yapar, ama ben onun tortulu şaraba benzeyen derdine kadeh olurum.
• Bana şeker kamışlığı lakabını verir diye gece gündüz onun şekerini satın alır dururum.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
760. însanın kendinden geçmedikçe, kendine gelmesine imkan yoktur.
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV, 1669)
• Varlığı ateşe attık yaktık. Yeni baştan yokluğa gittik.
• Ey kardeş! Şunu bil ki, iyi de kötü de varlık dünyasındadır. Yokluğa gittiğimizden ötürü, biz ne iyiyiz, ne de kötüyüz.
• Hayırsız felek, neyimizi çaldı, götürdü ise, biz gece bekçisi gibi gittik, çalınanların hepsini ondan geri aldık.
• Yüzlerce ben ve biz arasında biz bir kişi idik. 0 tekten arpa kadarı bile kalmadı. Biz şimdi yüzlerceyiz.
• İnsanın kendinden geçmedikçe kendine gelmesine imkan yoktur. Bu yüzden biz de kendimizden geçtik de sonra kendimize geldik.
• Aşkın boyuna, bosuna göre bizim boyumuz kısaldı. Bizim boyumuz, bosumuz kısaldıktan sonra, biz yüce bir boya, bosa sahip olduk.
• İnsanlığı, kemal mertebesini Hakk'tan öğrendik. Biz aşk pehlivanıyız. Bu yüzden de Ahmed(s.a.v.)'in dostuyuz.
• Varlık levhinde yirmi dokuz harf vardır. Biz bu harfleri sildik, ebced içine daldık da elif gibi tek kaldık.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
761. Aşıkların okuyup bilgi elde ettikleri mektep, ateşlerle doludur.
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c.IV, 1657)
• Dudaklanmdan içimin yanık kokusu geliyor. "Ya Rabbi, ya Rabbi!" derken ağzımdan duman tütüyor.
• Gökler bile ahımdan ağlamaya başladı. Her an can vermek benim adetim, yolum oldu.
• Senin uyku ile geçirdiğin gecenin, benim uykusuz ve feryadlarla geçen gecemden haberi olsaydı, benim halimi birazcık olsun anlardın.
• Aşıkların okuyup bilgi elde ettikleri mektep ateştir, ateşlerle doludur. îşte ben gece gündüz böyle bir mektebin içindeyim.
• Yüzünü sapsarı yüzüme koy! Elini göğsüme daya! Ateşler içinde tir tir titriyorum.
• Sevgiliye; "Kulağına bir şey söylemek istiyorum!" dedim. Çekindi; "Yanağımın yanmasından korkarım."
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
762. Aşk ötelerden kalktı geldi. Bu yanmış, yakılmış aşığa misafir oldu.
Fa-ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV, 1656)
• Ben bu derde, dertle derman edeceğim. Bu işi sabırla kolaylaştıracağım.
• Ya canın ayağını bu balçık bedenden kurtaracağım, yahut da canımı da, gönlümü de güzellere vakfedeceğim.
• Ben "Elest mumuna" atılmış canını dağlamış, kanatlarını yakmış bir pervaneyim. Şimdi de padişahımın mumuna hizmet etmedeyim.
• Aşk ötelerden kalktı, geldi. Bu yanmış, yakılmış aşığa misafir oldu. Çok mutluyum. Benim bir tek gönlüm var, onu da misafirim olan hazret-i aşkın şerefine kurban etmem gerekir.
• Nefis, gönül evine gelen bu mübarek konuktan hoşlanmaz, kedi gibi miyavlar da aşka gelme derse, nefsi tutayım, kedi gibi dağarcığa atıvereyim.
• Melal kimin başını döndürürse, onu sema'a çekeyim, fırır fırıl döndüreyim.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
763. Benim gönlüm hasta! Ey gönül derdimin devası; ben hoş değilim!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. )IV,1659
» Oğlum elimi tut, ben hoş değilim! Ey fidan boylum, ben hoş değilim!
• Hayır hayır! Elimi bırak, benim hastalığım başka türlü bir hastalık! Benim gönlüm hasta! Ey gönül derdimin devası! Ben hoş değilim!
• Sen beni bırakıp gittiğinden beri gücüm, kuvvetim, sabrım, takatım gitti. Sen gittin gideli ben hoş değilim!
• Kollarını aç; kemer gibi bana sarıl! Dikkat et, bu kemer olmadıkça ben hoş değilim!
• Ey doktor ! Benim kuvvetim yok. Elini nabzıma koy da anla, ben hastayırn, hoş değilim!
• "Sen gönül hastası değil misin?" diye ne soruyorsun? Dudağının kadehi olmadıkça ister haberim olsun, ister olmasın, ben hoş değilim!
• Her an gözlerimi kapıyorum. Çünkü sen olmayınca bir şeyi görmek isterniyorum. Sensiz görüşten, bakıştan hoşlanmıyorum. Zaten ben gönül hastasıyım, hoş değilim!