Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
713. Sevgilinin güzel hayalinin sevdasına kapıldım da, hayal gibi oldum.
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün
(c. III, 1403)
• Ben senin aşkını başarabilmek, aşkını elde etmek için baş vermeye geldim. Eğer sen; "Hayır!" dersen, ben o şeker kamışını kırarım, içindeki şekeri alırım.
• Akıl gibi, can gibi bütün gözlerden gizli olarak canlara ve gözlere görüş meşalesi götürmeye geldim.
• Eğer gönlümü kırarsa, o gönül kırana canımı veririm. Başımdaki külahı alsa, belimdeki kemeri de ona veririm.
• 0 gözümün önüne oturmuş ben nereye bakabilirim? 0 gönül şehrini zaptetmiş, ben nereye gidebilirim?
• 0 attığı okun keskin ucuyla dağı bile deler. 0 ok atmaya başladığı zaman, beni kalkan yerine tutarsan, yazık bana!
• Sevgilinin güzel hayalinin sevdasına kapıldım da hayal gibi oldum. Adını kimseler duymasın diye kıskanırım da, onu; "Ay yüzlü!" diye çağırırım.
• Sevgilim önüme şarap getirdi. "Bunu iç; sen bunu içmesen başkasına götürürüm." dedi. İşte benim bu gazelim onun şarap ikramına bir cevaptır.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
714. Sevgili! Ben yokluk aleminden bu dünyaya senin aşkınla geldim.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(c. III, 1418)
• Ey gönül! Ben garibim, aşığım, mestim, yüzünü görmek özlemindeyim. Sana gelmek, seninle buluşmak için pılımı pırtımı bağladım, denk yaptım. İşte şuracıkta duruyor.
• Sen bütün dünyanın kıblesisin. Kıbleden başka tarafa dönemem. Nerede olursam olayım, hep kıbleye yüz çeviririm. Namazımı kılarken oraya dönerim.
• Canım bedenimde oldukça, senden başkasına giden bir yola ayak basamam, buna imkan yok! Sevgili, ben yokluk aleminden bu dünyaya senin aşkınla geldim.
• Senden başkasını düşünürsem, darağacına layık olurum. Senden başkasının eteğine sarılırsam, elim kesilsin. • Bütün dünya ve bütün dünyadakiler, kendi vesveselerine uymuş, yollarını kaybetmişler, dinlerinden dönmüşlerdir. Bense öyle büyük bir aşkın lütfu ile kendi şerrimden bile kurtulmuşum.
• Şu gönül kirlilikten kurtulmuş, saf, tertemiz bir hale gelmiş de yükselmiş, aşkın yücesine çıkmış. Bense beden balçığının meydana getirdiği bulanıklık yüzünden, şu kirli yerde, dünyada kalmışım, yücelere çıkamıyorum.
• Sevgilinin kendisi bana gelmeye tenezzül etmedi de, lütufta bulundu, hayalini gönderdi. Ne de güzel bir hayal! Dayanamadım, o hayalin ayaklarına kapandım, ayaklarını dudağımla yaraladım, incittim.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
715. Ben aşıklar arasında tanındım, meşhur oldum.
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün
(c. III. 1410)
• 0 güzelin esiri ve aşığı olduğum günden beri, ona karşı duyduğum sevgi can gibi gönlümde gizlendi kaldı. Ben şeytan da değilim, peri de değilim. Nasıl oldu da sevgim herkesten gizli kaldı?
• Sanki ben kar idim, eridim, yer beni yedi, içine çekti. Baştan başa gönül dumanı kesildim, göklere doğru yüceldim, yükseldim.
• Benim bedenim var, ben ruhlardan değilim, canlardan de çekinirim. Can candan çekinmez. Ben de cana döndüm. Öyle olduğu halde neden canlardan çekiniyorum?
• Beni bir şey sanmayana benim sanışım gitti. Sonunda onun başında bir vehim oldum.
• Ben kendimde olmadığımdan ötürü, gönlüm ona şahitlik etti. Bu gönlüm, elden gitti de o ne söylediyse, o oldum.
• Benim bütün feryadlarım, iniltilerim benden değildir. Hep ondandır. Dudağının şarabı yardım etti de gönülsüz, dilsiz bir hale geldim.
• Sevgilim bana; "Mademki aşıksın niçin aşkını gizliyorsun?" dedi. îşte bu sözden ötürü aşıklar arasında tanındım, meşhur oldum.
• Ey cihanın canı! Senin aşkın yüzünden cihan işime yaramaz oldu. Ben bu cihanı ne yapayım? Çünkü ben öteki cihandan oldum.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
716. Ben marangozun elindeki tahta gibiyim.
Bu yüzden ne keserden korkarım, ne çividen.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(c. III, 1429)
• Bende güzellikten anlamayan bir gönül yok ki, sevgiliden kaçayım. Elimdeki hançer, savaşta işe yaramayacak bir hançer değildir.
• Ben marangozun elinde bulunan tahta gibiyim. Bu yüzden ne keserden korkarım, ne de çividen kaçarım!
• Tahta gibi kendimde değilim, tahtalığa aykırı düşüncem de yok! Marangozun elinden kaçarsam, ateşten başka bir şeye layık olmam.
• Taş gibi katı, sert bir hale gelirsem, lal olmaya yol bulamam. Sadık mağara dostundan kaçarsam, mağara gibi dar ve karanlık kalırım.
• Yapraksız kalmaktan kaçarsam, şeftaliyi öpemem. Tatardan kaçarsam, Tatar miskini koklayamam.
• Kendimden şu yüzden incinip durmadayım: Ben kabıma sığamıyorum, bir yerdeyim ki, oraya baş bile sığmıyor. Sarıktan kaçarsam haklıyım.
• Bulunduğum hale, bu devlete ulaşmam için binlerce yıl gerek. Kıymetini bilmez de bu sefer kaçarsam, bu devleti bir daha nerede elde edebilirim? • Hasta değilim, namert de değilim. Niçin güzellerden çekineyim? Mide fesadına uğramadım ki meyhaneden kaçayım.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
717. Ben az sarhoş olduğum günü ömür saymam.
Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstefilün, Müstef'ilün
(c. III, 1381)
• Ben kapımın önünde düşüp yıkılan sarhoşu hor görmem. Kapımdan sürüp kovmam. Evimde şarap varsa, önüne korum. Onunla beraber ben de içmeye başlarım.
• Misafirim olan sarhoş benim canımdır. Başımın tacıdır. Benim sultanımdır. O bana o kadar azizdir ki, yerde oturmasın, kalksın, benim başımın üstüne otursun.
• Ey sarhoş dostum, ey bana çok yakın olan aziz varlık! Bana çok içir, beni çok sarhoş et! Çünkü ben az sarhoş olduğum günü ömür saymam.
• Ömrümü altın gibi şaraba vakfettiğimden sakîden başkasının yüzüne bakmam. Sakînin emrinden dışarı çıkmam.
• Ben kendimi ne zamana kadar deneyeceğim? Ne zamana kadar şu aklı sorguya çekeceğim? Ben sarhoş olduğum gün kendini düşüncelere kaptırmış îlan canımın gemisi olurum da, gezer dururum. Halbuki aklım başımda olduğu gün, demir atmış bir gemi gibi, olduğum yerde kalırım.
* Beden şarabı nerede? Can şarabı nerede? Beden şarabı üzümden yapılır. Can şarabı ise ötelerden gelir. Gök nerede, ip nerede? Sen, sonu başağrısı olan hayırsız bir kadehle sarhoşsun. Bense ötelerden gelen Kevser havuzunun şarabı ile sarhoşum.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
718. İyi, kötü, güzel, çirkin her şey Hakk'ın eseridir. Her şeyi o yaratmıştır.
Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstefilün
(c. III, 1384)
• Ey aşk! Beni put gibi kırıp döktün, senden şikayetim var. Seni kadıya götüreceğim. Hiç kimse benden şahit isteyemez, ben şahit getirmeye mecbur değilim, çünkü ben kendim şahidim.
• Hüküm verilen de sensin, hüküm veren de sen! Gelecek zaman da sensin, geçmiş zaman da sen! Öfkelenen de sensin, razı olan da sensin! Andan ana Çeşit çeşit görünüyorsun. Aslında her şey senindir, herşeyi sen yarattın!
• Ey güzel aşk! Ben senim, sen de bensin! Hem selsin hem de harman, hem neşesin hem de gam!
• Şunlar da senden ibaret, bunlar da! Bundan da münezzehsin, ondan da! 0 geniş ova da sensin, şu dağ da! Kerem ovası da sensin! Çünkü her şeyi sen yarattın, her şey senin emrinle var oldu.
• Söz söyleme aşkı da sensin, susma sevdası da sen! Anlayış da sensin, kendinden geçiş de sen! Kafirlik de hidayet de senden, adalet de sitem de sendendir.
• Ey padişahlar padişahına padişah olan! Ey akıl, ey can ülkesine taht kuran, ey yüzlerce eseri, nişanesi olduğu halde, kendini göstermeyen! Ey yokluk denizi olan aziz varlık!
• Sana karşı güzellerle çirkinler iğnenin ucundaki resme benzerler. Dilersen kağıda o iğne ile güzel resim yaparsın, dilersen çirkin yaparsın. Sonra onları ölümle, hastalıkla yırtar atarsın. • Resimler aynı kalemden çıktıklarını bilselerdi, her resim ile süt ile bal gibi kaynaşır, birleşirdi.
• Senin civarında can vermek için sana doğru gelene, gayretin; "Git!" der. Lütfun, ihsanın; "Beri gel!" diye çağırır.
• Fakat lutfun aşındır. Aşıkı kendine çektikçe çeker. Aydınlık nasıl karanlık-tan üstünse, lutfun da kahrından fazladır, üstündür.
• Herkes bir vehim, bir hayal peşine takılmıştır. Yerden yere çeker durur. Fakat o hayal ordularını çeken de sensin.
• Ey mülk sahibi, ey devlet sahibi! Sonunda bir hayal getirirsin. Üstünlüğü, büyüklüğü bir önce gelen hayalden kapar alırsın. Onu bunun esiri yaparsın. Hikmetinden sual olunmaz.
• Her an can diyarından bedene bir hayal gelir de kısmetleri dağıtandan habersiz olarak çocuklar gibi; "Kale bizimdir." der.
• Susayım, dudaklarımı yumayım da şu dünya benim bu sözlerimden karış-masın, darmadağın olmasın. Zaten sen söze sığmıyorsun, artık fazla eksik ne söyleyeyim?
"Dikkat buyrulursa anlaşılacaktır ki Hz. Mevlana bu uzun gazelinde vahdet konusunu bir çok benzetmelerle hoş bir şekilde ifade buyurmaktadır. İyi, kötü, güzel, çirkin, bütün bu zıtlar, hep O'nun eseri, herşey O'nundur. Herşeyi 0 yaratmıştır. Panteistler (vahdet-i mevcuda inananlar) gibi; "Her şey O'dur" diyemeyiz, "Her şey O'ndandır, her şeyi 0 yaratmıştır." diyeceğiz."
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
719. Senin aşkına kurban olduğum gün benim bayramımdır.
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün
(c. III, 1394)
• Bana; "Defol git!" deme! Beni başından savma, ben şarap içmedikçe bir yerlere gidemem. Arlanma; işveler etme; bu davranışlarınla beni kandıramazsın. Ben mest olanların işvelerine aldanmam.
• Vaadlerde bulunma, vaadlerle beni oyalama, ben vaad müşterisi değilim. Ya istediğimi verirsin, yahut seni dükkanından rehin alırım.
• Ey gönlümün de, canımın da kulu olduğu aziz varlık! Senin tatlı gülüşüne bağlanıp kalmışız. Senin gülüşün nedir? Söyle, kerem deryasının coşması değil midir?
• Bu davranışınızdan hayrete düşen gönlün başı döner. Gerçi ben maddî varlığımla, bedenimle küçük, ufak tefek görünüyorsam da, gökten de daha büyüğüm. Onun bir kaç misliyim.
• Ben laf ederim, ulu orta söz söylerim, ama korkmam. Çünkü sözlerimi sen düzeltirsin. Ben naz ederim, nazım sana dokunmaz, çünkü senin nazarında benim itibarım vardır.
• Bütün gece herkesin üzerine zehir yağsa, ben yine şekerden daha tatlıyım Çünkü ben şekerler içinde şekerim.
• Dünyada herkesin bir kimsesi vardır. Her gönlün de bir hevesi vardır. Fakat bu nerede; o nerede? Ben bambaşka bir havadayım.
• Dünyanın bütün kalkanları savaşta bozulur, işe yaramaz olur. Ama ben senin zahmete, gönülde açtığın yaralara kalkan olduğum zaman bozulmam.
• Şu avare gönlüm seferden dönerse, evi boş bulacak. Benden hiçbir haber alamayacak. • Senin aşkına kurban olduğum gün, benim bayramımdır. Sana kurban olduğum gün bayram sayılmazsa, ben insan değilim, belki pek aşağı varlığım.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
720. Benim bedenimde başka bir can var, canımda da başka bir can var.
Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün,
• Ey aşıklar, ey aşıklar, ben kadehi kaybettim de, kadehlerle verilmeyen, kadehlere sığmayan başka türlü bir şarap içtim.
• Ben "ledün" şarabından içmişim, mest olmuşum. Harabım, kendimde değilim. Sen git, polis komiserine beni çekiştir! îçtiğim şaraptan sana da, o polis komiserine de tattırmak istiyorum.
• Ey sadıklar padişahı! Benim gibi uysal bir kişi gördünüz mü? Ben senin diriliğinle diriyim, ölülüğünle ölüyüm. Güzellerle, gül yüzlülerle gül bahçesi gibi açılırım, kış gibi soğuk münkirlere karşı da kış mevsimi gibi donar kalırım.
• Ey ekmek peşinde koşan zavallı! Allah aşkına bana dikkatle bak; ben mestim ve kendimden haberim yok! Fakat ben ne şarap küpünün etrafında dolaştım, ne de üzüm cibresi sıktım.
• Ben mestim, ama onun yüzünden mestim. Batmışım, ama onun ırmağına batmışım, onun şekerine karışmışım. Onun gül bahçesinde "gülbeşeker" olmuşum.
• Şarap kadehine sarıldım, düşüncenin kanını döktüm, sevgilimle buluştum. Perdenin arkasında olduğum için sen beni göremiyorsun.
• Düşünceyi darağacına astım, çünkü düşünce ayrılık veriyor. Ben düşünceden hoşlanmıyorum. Ondan bezdim, usandım. Zaten ben hep akıl yüzünden, düşünce yüzünden perişan olurum. • Benim bedenimde başka bir can var, canımda başka bir canan var. Benim zamanımda da başka bir zaman vardır. Çünkü ben, benden kurtuldum. Ona kavuştum.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
721. Yanağımı tırmalaması, gömleğimi yırtması için
her nefeste bir güzelin yakasına yapışırım.
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün
(c. 111, 1397)
• Şu dünyada yaşayan insanlar, hep "ben" ve "biz" deyip duruyorlar. Şu yüzbinlerce ben ve biz içinde acaba ben nasıl bir benim? Insan kalabalığından gelen gürültüye kulak ver! Beni konuşturmamak için elini, ağzıma koyma!
• Çünkü ben, bende değilim, ben elden gittim. Yoluma kadehleri koyma! Eğer korsan, üstüne ayağımı basar, hepsini kırar geçiririm.
• Gönlüm her nefeste senin hayalinin rengine boyanır. Eğer siz sevinçliyseniz ben de sevinirim, mahzunsanız, ben de mahzun olurum.
• Acılık ederseniz ben de acı olurum. Lutuflarda, ihsanlarda bulunursanız, ben de lütuflarda ve ihsanlarda bulunurum. Ey güzel yüzlü sevgili; seninle her şey hoştur, güzeldir.
• Asıl olan sensin, ben kimim? Ben senin elinde bir aynayım. Sen her ne gösterirsen, ben oyum.
• Sen güzel endamınla, uzun boyunla çimenler arasındaki selvi ağacı gibisin. Ben gülün gölgesi oldum, gideyim de gülün yanında çadır kurayım.
• Sensiz bir gül koparırsam, o gül avucumda diken olur. Ben kendim baştanbaşa diken olsam, senin yanında gül olurum, yasemin olurum.
• Yanağımı tırmalaması, gömleğimi yırtması için, ben her nefeste bir güzelin yakasına yapışırım. • Gönül ve din salahının lütfu gönlümde parladı. Zaten kuyumcu Salahaddin cihana bir gönül mumu olmuştur. Ben neyim? 0 mumun şamdanı!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
722. Ben senin emrine kul olmuş bir zavallıyım.
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Miifte'ilün, Müfte'ilün
(c. III, 1393)
• Ben ölü idim, dirildim; ağlardım, güldüm. Aşkın devleti geldi, ben ebedî devlet oldum.
• Benim tok gözüm vardır, cesaretli canım vardır, arslan yüreği gibi bir yüreğim var. Ben parlak Zühre yıldızı oldum.
• Dedi ki: "Sen divane değilsin. Bu eve layık değilsin." Ben de gittim divane olup zinciriyle bağlandım.
• Dedi ki: "Sen sermest değilsin, git!" Ben de gittim sermest olup neşe ile doldum.
• Dedi ki: "Sen öldürülmemişsin, neşe ve müzik ilgin yok!" Can bağışlayan yüzüne karşı şehid oldum.
• Dedi ki: "Sen zeki bir kişisin, hayal ve şüphenin sarhoşusun." Ben hemen abdallaştım, hayal ve şüpheden sıyrıldım.
• Dedi ki: "Sen mum oldun, meclisin kıblesi oldun." Ben mum değilim!" dedim, yandım, yakıldım, duman oldum.
• Dedi ki: "Sen şeyhsin, önde gidenlerdensin, yol gösterensin." "Hayır! Ben şeyh değilim!" dedim. "Önde gidenlerden de değilim. Kimseye de yol gösterdiğim yok. Ben senin emrine kul olmuş bir zavallıyım."
• Sen güneşin kaynağısın, ben söğüt ağacının gölgesi düşen yerim. Sen benim başucuma gelince, alçalır, erir, yok olur giderim.
• Gönlüm canın parıltısını buldu. Dünyanın nuruna nail oldu. Gönlüm yeni bir atlas buldu da bu hırkaya düşman kesildi.
* Hakk arifi "Ben her şeyden hikmet dersi aldım. Yedi kat göğün üstünde parıldayan yıldız oldum." diye şükreder