Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
663. Ötelere göç var!
Fa'ilatün, Fa'ilatiin, Fa'ilatü
(c. III, 1347)
• 0 güzeller padişahının bulunduğu yere göç var! 0 sevgilinin güneşinin doğduğu yere göç var!
• Geri kalanların kervanı yola düştü. Haydi ey davrananlar, biraz çabuk olun, göç var!
• 0 erlik ve ölümsüzlük denizine doğru, haydi ey erler erkekçe göçün, ötelere göç var!
• Padişahın yüzünün güneşi doğdu, dünya aydınlandı. Ey bekçiler sabah oldu, göç var!
• Asıllarına, yani can denizine doğru dostlar topluluğu yağmur gibi yağıyor, seller gibi akıyor, ötelere göç var!
• Evi barkı, döşeği, yastığı bırak! Attan katırdan, süslü eğerden, semerden vazgeç, ötelere göç var!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
664. Ben öyle bir çocuğum ki hocam aşktır.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. III, 1523)
• Arslan değilim ki düşmanla savaşayım. Ben arslandan daha çetin bir düşman olan kendimle, kendi nefsimle savaşayım, bu bana yeter.
• Mademki aşkın ayakları altında toprak olmuşum. Şunu iyi bil ki; o topraktan ben gül ğibi, süsen gibi bitip boy atacağım.
• Aşkın gamı ile geceler gibi karalar giymişim. Fakat ben bu karanlık gecenin koynundan parlak bir ay gibi doğacağım.
• Ben aşk ateşi ile yanmışım, baştan başa duman haline gelmişim. Duman gibi bu pencereden çıkacağım; göklere yükselecek, ötelere gideceğim.
• Ben öyle bir çocuğum ki, hocam aşktır. Bırakmıyor ki başımı kaldırayım, boyumu göstereyim.
• Aşk gibi daima diri olayım, daima varlık sahibi olayım, yemeden, içmeden, yatmadan, uyumadan kesileyim.
• Kendine gel de Ebu Bekr-i Rebabî gibi sus, sus da ben can olayım, bedenden sıyrılayım
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
- 665. Bir damlayım ki, hem damlayım hem deniz!
- Mefa'îlün, Mefa'îliin, Fe'ulün
- (c. III, 1520)
- • Bana nasılsın diye soruyorsun? Nasıl olduğumu ben söylemeyeyim, sen bak da gör! Harap bir haldeyim, kendimden geçmişim, deliler gibi aklını başımda değil, sarhoşum.
- • Meğer gökyüzü gibi ay'ın evi olmuşum. Sevgilinin aşkı yüzünden gökler gibi kararsızım.
- • Yanlış söyledim, ben aşkın mizacına sahibim. Bu yüzden dönüp dolaşmayı da, durup dinlenmeyi de bilmiyorum.
- • Sevgiliden ayrıldığım için, sanki dünyanın direği olmuşum gibi ağır bir yük altında eziliyorum.
- • Ben görünüşte bir zerrenin yarısından da küçüğüm. Fakat aşk bakımından alemden de genişim, dünyadan da büyüğüm.
- • Bir damlayım ki, hem damlayım hem deniz! Çeşitli yönden, çeşitli şekilller ve hadiselerle denenmedeyim, imtihan edilmedeyim.
- • Bu sözü ben söylemiyorum. Bu söz aşkın sözü; ben bu ince sözü bilmeyenlerdenim, ben bir hiçim, hiç!
- • Bu hikaye, bu aşk macerası binlerce yıllık bir hikaye. Bunu ben nereden bileyim? Ben daha dünkü çocuğum.
- • Fakat öyle bir çocuğum ki, ben evveline evvel olmayan, kadîm olan o ezelî büyük varlığa aidim. Beni o yarattı, bu çocuk yüzyıllardan onunladır.
- *Bu sözler balçıktan doğan sözler, ormandaki dolambaçlı yollara benziyor kendimi nasıl bir renkte göstereyim ki, ben o dolambaçlı yollardayım.
- *Hayır! Yanlış söyledim. Benim güneş gibi bir rengim var. Bu denî, alçak dünyanın bulutlan içinde kalmış.
- *Sus, insanın toprağını tozutma! Çünkü ben peri gibi buralarda gizlenmişim.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
666. Senin verdiğin şeyden başka benim neyim var?
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ülün
(c. III, 1521)
*Ben bu dünyada dost olarak yalnız seni seçtim. Böyle olmakla beraber, sen benim kederlere kapılmamı, gamlara düşmemi uygun bulur musun?
*Gönlüm kalem gibi senin avucunda, parmaklarının arasında, neşelerim de senden gelmede, hüzünlerim, gamlarım da sendendir.
*Senin dilediğinden başka ne olabilirim ki? Ben senin gösterdiğin şeyden başka ne olabilirim?
*Bazen benden diken bitirirsin, bazen gül. Bu yüzdendir ki ben bazen gül :koklarım, bazen diken toplarım. Bazen çok neşeliyim, bazen çok mahzunum, üzgünüm.
*Beni ne hale getirirsen o halde olurum. Sen mademki benim böyle olmamı istiyorsun, ben de öyleyim, başka türlü değilim.
*Önce de sen varsın, sonra da sen varsın. Sen benim evvelimi de, airimida hayırlı et!
*Sen gizlenirsen, seni manen hissedemezsem, küfür ehlinden olurum. Yarattığın eserlerle kudretini, yaratma gücünü ortaya koyunca imana gelirim. Bütün bu haller senin lutfunla, ihsanınla olmaktadır.
*Senin verdiğin şeyden başka benim neyim var? Sen koynumda, yanımda ne arıyorsun?
"Dîvan şairlerimizden Urfalı Nabî merhum bir şiirinde aynen Mevlana gibi düşünmüştü:
"Bu karhanede bilsem neyim, bepim nem var? Varlığım Allah'ın bir armağanı, hayatımı da o bağışlamıs; nefes onun bir Ifltfu, konuşmam onun bir fazlı, ihsanı; beden onun binası, ruh onun nefhası, üfürüğü; kuvvetim, yapma gücüm de ondan; benim hislerimi, duygularımı da o vermiş. Bilsem ki bu dünyada ben neyim, benim nem var?"
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
667. Gönle gelen şekiller, hadiseler misafirlere benzerler;
gelirler, giderler. Ben de onların gelip gittikleri ev!
Mefa'îliin, Mefa'îlün, Fe'ülün
(c. III, 1519)
• Gel ki ben bugün dünyada değilim. Dünyadan dışarı çıktım. Ben bugün kendimden de gizliyim.
• Ben hançeri aldım, varlığımı kestim, yok ettim. Artık ben ne kendime aidim, ne de başkasına.
• Yanlış söyledim, ben kendimden kesilmedim; bu işi, bu tedbiri canım "ben"siz yaptı.
• Gönül ateşi ne haldedir; bilmiyorum. Çünkü dilim başka bir şekilde yanıyor.
• Kendimi yüzlerce şekilde gördüm. Her şekli gördükçe: "İşte ben buyum!" diyorum.
• "Kendimi yüzlerce şekilde gördüm" dedim. Belki de ben şekil değilim, benim izim, nişanım yok!
*Çünkü gönle gelen şekiller misafirlere benzerler; gelirler, giderler. Ben de onların gelip gittikleri ev!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
668. Körün gözüne göre ben bir hiçten ibaretim;
sağırın kulağına göre de ben dilsizim.
Mefa'îliin, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. III, 1518)
*Ben mekansızlık aleminde bulunan bir ay'ım. Beni dışarda arama, ben canın kendisiyim.
*Seni herkes kendi yanına çağırır. Bense seni senden, senin yanından başka yere çağırmam.
*Bazen dersin ki: "îstediğim gibi değilsin, vefasızsın." Evet, sen öyle oldukça ben de öyleyim.
*Körün gözüne göre ben bir hiçten ibaretim. îşte öyleyim. Sağırın kulağına göre de ben bir dilsizim.
*Niçin gözün yaşına gül suyu dökersin? Gözünü yıka; toz toprak gitsin! Ben apaçık ortadayım, görünüyorum.
*Senin giydiğin elbiseler de, yediğin yemekler de hep topraktan gelmede. Hepsi de renkli toprak. Bu yüzden sen toprak yiyorsun. Sen bana misafir olmaya layık değilsin.
*Şu güzel renkli, hoş kokulu gül de topraktan ibaret! Ben ona iğreti olarak verdiğim güzelliği geri alınca, onda başka bir güzelllik, hoş kokulu suyu vardır, o ortaya çıkar; sen onu seyret!
*Ey benim canım! Ben bağın da bağıyım, suyun da suyuyum. Ben binlerce erguvana erguvan olmuşum.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
669.Dünyadaki bütün şehirleri dolaştım. Aşk şehri gibi güzel bir şehir bulamadım.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c- III, 1509)
• Sefer ettim, dünyada bulunan bütün şehirlere uğradım. Fakat aşk şehri gibi güzel bir şehir göremedim, bulamadım.
• Ben ezeldeki aşk şehrinin kıymetini bilmedim de, bilgisizlik yüzünden işbu dünya şehrine sürgün edildim. Böylece gurbete düştüm. Çok kahır çektim, çok belalara uğradım.
• Ben akılsızlığımdan öyle güzel şeker kamışlığını bıraktım da, bu dünyada her otu otladım durdum.
• Bu dünyada aşkın sesinden gayrı duyduğum sesler, davul sesinden başka bir şey değildir.
• 0 davul sesinin yüzünden ben, "küll alemi"nden şu fanî dünyaya düşüp kaldım.
• Ben ezelde tamamıyla candım, candan ibarettim. Canlar aleminde gönül gibi kanatsız, ayaksız uçup duruyordum.
• însana güzellikler veren gülüşler bağışlayan mana şarabından ben de gül gibi boğazsız, dudaksız tadıp duruyordum.
*Derken aşktan bir ses geldi. Aşk; "Ey can!" dedi; "Yola düş, bir mihnet ve ızdırap yurdu yarattım, oraya git!"
*Ben o mihnet yurdunu istemem!" diye çok yalvardım, çok ağladım, çok inledim, çok elbiseler yırttım.
*Şimdi bu dünyadan ötelere gitmekten nasıl korkuyor, kaçıyorsam, oradan gelmekten de öyle kaçıyordum, öyle ürküyordum.
*Ey can, korkma git! Nerede olursan ol, ben seninle beraberim, sana şah damarından daha yakınım.
"Hadid Suresi 57/4. ve Kaf SOresi, 50/6. ayetlerden iktibas var."
*Büyüler yaptı, beni oradan uzaklaştırdı.
*Büyü dünyaları bile yerinden oynatır. Ben kim oluyorom ki; zaten ben göze bile görünmüyorum.
*Beni yolumdan alıkoydu. Sonra da dilediği yola düşürdü. Gerçek yoldan çıkıp da o yola düşmeseydim kurtulurdum.
*Söyleyeyim; asıl yurduna, nasıl dönersin, ulaşırsın; yazayım. Fakat buraya varınca kalemim kırıldı.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
670. Benim sözümde ben de cana bir aynayım. Can kendi halini benim sözümde bulur.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. III, 1516)
*Senin canın benim canıma ne kadar da çok yakın. Çünkü sen ne düşünüyorsan, ben onu biliyorum.
• Zaten dostlar birbirlerinin gönüllerinden geçenleri bilirler. Ben de senin gönlünden geçeni biliyorum. Bilmesem dost sayılmam.
• Dost dosta karşı saf, duru suya benzer. Onun için de dostun hayalıni parmağımla gösterebilirim.
• Adeta herkes aynadır; aynada herkes karını, ziyanını gösterebilir.
• Fakat o ayna her nefeste buğulanır, her an kararır. Çünkü onda benim can cilam yoktur.
• Ama arif kişinin gönlüne, dünyanın tozunu, toprağını atsan yine kararmaz, yine cilası kaybolmaz.
• Sakın bu aynadan yüz çevirme! 0 ayna; "Ben senin canına emanım!" deyip duruyor.
• Benim sözüm de, ben de cana bir aynayım. Can kendi halini benim sözümde bulur ve anlar.
• Sus, sus da, ben kaşla gözle ona binlerce macera okuyayım.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
671 .Seni gördüğüm gün,benim bayram günümdür
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ülün
(c. 111, 1508)
• Sefere çıktım, her şehre uğradım, senin gibi latif, senin gibi güzel hiç kimseyi göremedim.
• Ayrılıktan kurtuldum. Gurbetten geri geldim. Bir kere daha seni görmek saadetine erdim.
• Eşsiz bir bahçeye benzeyen güzel yüzünden düşeli, ne bir gül gördüm, ne bir meyve tattım.
*Kötü bahtımın yüzünden senden ayrı düştüm. Fakat her bahtsızdan da yüzlerce zahmetler, mihnetler çektim.
*Ne diyeyim, sensiz ben tamamıyla ölmüştüm. Allah beni yeniden diriltti.
*Acaba yüzünü gören ben miyim? Acaba senin tatlı sesini ben mi duydum?
*Bırak da elini, ayağını öpeyim, bana bayramlık ver; çünkü seni gördüğüm gün benim bayram günümdür.
*Ey Mısır ülkesinin Yusufu, sana armağan olarak böyle parlak bir ayna aldım.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
672. Sen sevda çekenlerin gönüllerine huzur verirsin.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. III, 1507)
*Sevgilim, ben sende kaybolup gitmişim, görünmüyorum. Dün gece tuhaf şekilde seni rüyada gördüm.
*Mısırlı kadınlar gibi elimde turunç vardı. Yusufun güzelliği ile kendimden geçtim, ellerimi doğradım.
*O ay yüzlü güzel nerededir? 0 dün gece gördüğüm gözler nerede? 0 sözleri duyan kulaklar nerede?
*Ne sen varsın, ne de ben varım. Ne de o an, o zaman var. Ne de hayran dudakları ısıran dişler var.
*Senin sevdandan ben bir ambar doldurdum. Ben o ambara harmandan sevda taşıdım, durdum.
*Sen sevda çekenlerin gönüllerine rahatlık verirsin, huzur verirsin. Sen Zünnun'sun, sen Cüneyd'sin, sen Bayezid'sin.