http://ahuzarim.files.wordpress.com/...3/hadis-05.jpg
Printable View
Fitneler Ve Belirtileri
Huzeyfe b.el-Yeman) (r.a) şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a) aramızda ayağa kalktı ve o zamandan kıyamete kadar ne olacaksa hiç bir şey bırakmadan hepsini haber verdi.
Onun Öğrenen öğrendi, unutan unuttu. Onları Rasûlullah'm şu sâhâbî-leri bilir. Bir adam birinden ayrılıp da sonra tekrar gördüğünde onu tanı*yıp yüzünü hatırladığı gibi ben de RasülullalVın bu söylediklerinden bir-şey meydana geldi mi hemen hatırlıyorum.
Açıklama
Hadîsin, Buharı ve Müslim'deki rivayetlerinde Huzeyfe (r.a) Rasûlullah'in söylediklerinden unut*muş olduğu bir şeyi gördüğü zaman, bir adamın kendisinden uzağa giden birini gördüğünde hatırladığı gibi hatırladığını söylemiştir.Ebû Davud'un rivayetinde ise, Huzayfe'nin olan hadisleri hatırladığı söylenmekte, fakat onları unutmuş olduğundan bahsedilmemektedir.
Hâdis-i şerifte görüldüğü üzere Hz. Peygamber (s.a) birgün ashabı içe*risinde ayağa kalkmış ve o andan itibaren kıyamete kadar meydana gele*cek ne kadar fitne varsa hepsini haber vermiştir. Sahâbîlerden bir kısmı, Rasûlullah'ın söylediklerini öğrenip zapt etmiş bir kısmı ise unutmuştur. Huzeyfe (r.a) de efendimiz'in söylediklerinin bazısını unutmuştur, ama hadiseler vuku buldukça hemen onları hatırlamaktadır.
Sahîh-i Müslim'deki başka bir rivayette Huzeyfe (r.a) Rasûlullah'ın başkasına söylemediği bazı şeyleri kendisine söylediğini ve kendisinin kı*yamete kadar olacak hadiseleri herkesten daha iyi bildiğini söylemiştir.
Yine Müslim'in, Ebû Zeyd'den yaptığı başka bir rivayette Efendimiz, bu hitabesi için sabah namazından sonra minbere çıkıp Öğlene kadar ko*nuşmuş, "öğle namazı için, inmiş, namazdan sonra yine çıkıp ikindiye ka*dar tekrar konuşmuş, ikindiden sonra tekrar minbere çıkıp güneş balınca-ya kadar konuşmasına devam etmiştir.
Hâdis-i şerif, Rasûlullah (s.a)'in ilminin kemâline, Huzeyfe (r.a)'in Efendimiz'in ilmine gösterdiği ihtimama ve fitnelerden kaçındığına delâ*let etmektedir.
Bazı sapık mezhep sâlikleri bu hadisi delil alarak Hz. Peygamber (s.a)'in gaybı bildiğini iddia etmişlerdir, ama bu doğru değildir. Çünkü gaybı Allah'tan başka hiç kimse bilemez. Peygamberler, ancak Allah'tan aldıkları vahiyle bu bilgileri haber verirler.
Allah teâlanın kendisim "(aİimü'î ğayb) "gaybı bilen" diye vasıflandırması buna delildir. Nitekim bir âyet-i kerimemde Cenâb-ı Allah şöyle buyurmaktadır:
"Gaybi bilen Allah, gayba kimseyi müttalî kılmaz. Ancak peygamber*lerden bildirmek istediği bunun dışındadır."
Gaybı Allah'tan başka hiçbir kimsenin bilemeyeceğini isbat sadedinde Aliyyü'l Kâri El - Fıkhu'l-Ekber Şerhi'nde şunları söylemektedir.:
"Peygamberler, Allah'ın zaman zaman kendilerine bildirdiklerinin dı*şında gaybdan birşey bilmezler, Hanefîler, Rasûlullah'ın gaybı bildiği inancında olanın kafir sayılacağını açıkça söylemişlerdir. Çünkü bu inanç "Deki Göklerde ve Yerde gaybı Allah'tan başka bilen yoktur"
Ayet-i kerime'sine zıttır. Ulemâdan birisi, gaybı bilmenin Allah'a has bir bilgi oluşunun zarûrati dinnîyeden olduğunu söyler. Bu husustaki nasslar çoktur. Bunlardan bazıları şu ayet-i kerimelerdir.
"Gaybın anahtarları O'nun katındadir, onları ancak O bilir. Ka*rada ve denizde olanı bilir.
"Kıyamef'vaktini bilmek ancak Allah'a mahsustur, yağmuru o in*dirir,
Bu âyetler Allah'tan başka hiç bir kimsenin gaybı bilemeyeceğini gös*terir. Onun için, Allah'tan başka birisinin gaybı bildiğini söylemek caiz değildir. Nitekim Rasûlullah (s.a) yanında söylenen bir şiirde "Aramızda yarın ne olacağını bilen Nebî var.." denilince bunu söyleyeni kınamış ve "Bunu bırak, başka şey söyle." buyurmuştur.
Netice şudur; Allah'tan başka kimse gaybı bilemez. Ancak vahiy ve il*ham yoluyla Allah'ın bildirmeyi dilediği kişiler bilebilirler. Ama bu Al*lah'ın bildirmesi iledir.
Aliyyü'l Kârî'nin bu istidlal ve sözleri Allah'dan başka hiç kimsenin gaybı bilemeyeceğini açıkça göstermektedir.
Hattâ Peygamberler bile bu hükmün dışında değildirler. Durum böyle olunca fala ve falcıların söylediklerine inanmak asla caiz değildir.
Bu inanç, kişinin küfrüne sebep olup Allah'ın varlığını, Hz. Peygam*ber'in haberlerini, ahireti akıllarına aldıramayan, gördüğünden başka bir şeye inanmadığını söyleyen örümcekli kafaların, fala inanması, gazeteler*deki falları takip etmesi son derece hayret verici bir şeydir,
Hanefî fukuhasından İbn. Nüceym'in Bahru'r-Raîk adındaki fıkıh kita*bındaki şu sözleri de Aliyyü'l Kârî'nin söyledikleri ile aynı istikamettedir.
"Bir kimse Allah'ı ve Rasûlü'riû şahit tutarak evlense nikâh sahîh ol*maz ve bunu yapan kâfir olur. Çünkü bu Rasûlullah'ın gaybi bildiğine inanmaktır."
Bazı Hükümler
1. Gaybı Allah'tan başka kimse bilmez. Ancak Allah (c c) bilinmesini istediği şeyleri Peygamberlerine vahy yoluyla bildirir.
2. Yetkili kişinin fark ettiği tehlikeleri teb'âsına haber vermesi meşru*dur.
SÜNEN-İ EBUDAVUD
FİTEN VE MELAHİM KİTABI
1. BÖLÜM HADİS NO 4240
Günün Hadis-i Şerifi
Mü'min, Allah indindeki ukubeti bilseydi, Cennetten ümidini keserdi. Eğer kâfir Allah'ın rahmetini bilse idi, cennetten ümidini kesmezdi.
(Müslim, 2755)
Ebû Hüreyre radıyallahu anh dedi ki, ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim:
"Kötü söz söylemeden ve büyük günah işlemeden hacceden kimse, annesinden doğduğu gündeki gibi günahsız olarak (evine) döner." (Buhârî, Hac 4, Muhsar 9, 10; Müslim, Hac 438.)
ArzuNur
ilginize teşekkür ederim
Fitneler Ve Belirtileri
Abdullah (b. Mes'ud) (r.a)'den; Rasûlullah'ın (s.a)'in şöyle bu*yurduğu rivayet edilmiştir:
Bu ümmtte dört tane fitne meydana gelecektir. Onların sonunda yokluk vardır.
Tahric: Sadece Ebu Davûd rivayet etmiştir.
Açıklama
Hâdis-i Şerifi, İbn Mes'ud'dan rivayet eden sahabî'nin ismi mechûl'dür. Bu hal hadisin sıhhati açı*sından bir kusurdur.
Hadis-i şerifte Rasûlullah'ın (s.a), bu ümmetin dört tane fitne ile karşı karşıya geleceği bunlardan sonuncusunda yokluk olacağı belirtilmektedir. Sarihlerin bildirdiğine göre "Fitne"den maksat büyük olaylardır. Sonun-cusundaki yokluktan maksat da dünyanın veya ümmetin yok olmasıdır.
Yani dördüncü büyük olaydan sonra, dünyada müslümanm kalmama*sı yahutta kıyametin kopmasıdır
Kenzü'l-Ummal'de bu hadisin ihtiva ettiği mânâ aynısıyla Hüzey-fe'den rivayet edilmiştir.Yine aynı eserde İmrân b. Husayn (r.a) kanalıy*la, Rasûlullah'ın (s.a)'in şöyle buyurduğu haber verilmiştir. "Dört tane fitne zuhur edecektir. Birincisinde kan; ikincisinde kan ve mal; üçün*cüsünde kan, mal ve helâl olacak, dördüncüsünde de Deccâl çıkacak*tır."
Kenzü'l Ümmal'daki bu hadisi Taberanî'de rivayet etmiştir. Bu son ri*vayet göz önüne alındığında, Deccâl'in çıkmasıyla meydana gelecek bü*yük hadisenin sonunun müslümanların veya dünyanın sonu olacağını söy*lememiz mümkündür.
SÜNEN-İ EBUDAVUD
FİTEN VE MELAHİM KİTABI
1. BÖLÜM HADİS NO 4241[/SIZE][/I][/B]
Günün Hadis-i Şerifi
Müjdeleyin, nefret ettirmeyin; kolaylaştırın zorlaştırmayın.
(Müslim, 1732)
http://img518.imageshack.us/img518/7627/yazcm4.gif
Fitneler Ve Belirtileri
Abdullah b. Ömer (r.a); şöyle demiştir;
Biz Rasûlullah'm (s.a)'in yanında oturuyorduk. Efendimiz, uzun uzadıya fitneleri (meydana gelecek büyük hadisleri) aniattı Ehlâs fitnesini zikretti.
Birisi:
Ehlâs fitnesi nedir, Yâ Rasûlullah'm ? dedi.
Efendimiz:
O, insanların birbirinden kaçması ve haksız yere malların alınma*sıdır. Sonra Serrâ (nimet) fitnesi vardır. Bu fitne, benim ailemden, ben*den olduğunu zanneden ama aslında benden olmayan bir adamın ayak*ları altından, yayılacaktır. Benim dostlarım ancak muttaki olanlardır. Sonra insanlar, kaburga üzerindeki oturak gibi (devam etmeyecek olan), bir adamla anlaşacaklar; daha sonra karanlık fitne çıkacak, bu ümmetten dokunmadığı kimse kalmayacak. Bitti, denildiğinde, devam edecek. O fitnede (esnasında) kişi, mümin olarak sabahlayacak akşama kâfir olarak çıkacak. İnsanlar iki çadırda (gurupta) olacaklar. Bunlar, içinde asla nifakın olmadığı iman çadırı ve imanın olmadığı nifak çadı*rıdır. Siz o güne ulaştığınızda o gün veya yarın Deccâli bekleyiniz.
Açıklama
Hadis-i şeriften anladığımıza göre Hz. Peygamber (s.a) ashabına, ahir zamanda meydana gelecek birçok önemli hadiseleri yani fitneleri anlatmıştır. Râvî, Efendimiz’in anlat*tığı bu fitnelerden bazılarını ismen aktarmıştır. Şimdi biz bunlar hakkın*da sarihlerin söylediklerine bir göz atalım.
Ehlâs Fitnesi:
Ehlas "Hıls” kelimesinin çoğuludur. Hıls, yere veya Hayvanın sırtına serilen çuldur. Anılan fitne*nin bu isime izafe ediliş sebebi iki şekilde açıklanmıştır. Bunlar:
a) Bu çul, kaldırılmadıkça serildiği yerde kalır. Yani orada devamlıdır. Rasûlullah (s.a) fitnenin devamlılığına işaret etmek için fitneyi bu kelime ile ifade etmiştir.
b) Bu çul siyah renktedir. Fitnelerin karışıklığı ve karanlığından dola*yı Hz. Peygamber bu tabiri kullanmıştır.
Rasûlullah'ı dinleyen sâhâbîlerden birisi kendisine, ehlâs fitnesinin ne olduğunu sormuş, Efendimiz de onun, " " herab ve harab olduğunu söylemiştir. Avnü'l Ma'bûd'da bu kelimeler şöyle izah edil*miştir.
Herab: Kişilerin aralarındaki düşmanlık ve savaştan dolayı birbirle*rinden kaçmalarıdır.
Harab: Bir insanın malını elinden almak ve onu eh boş bırakmaktır.
Hattabî, harab'ı mal ve ailenin yok olması diye açıklamıştır. Terceme - Avnü'l Ma'bud'daki izah gözönüne alınarak yapılmıştır.
Bezlü'l-Mechûd sahibi, bu fitnenin Hz. Osman'ın vefatıyla ortaya çı*kıp, Muâviye'nin hilâfetine kadar devam eden karışıklık olduğunu zan*nettiğini söyler.
Serra (Nimet) Fitnesi:
AHyyü'l Kâri bu fitneyi şöyle izah et*mektedir:
Serra dan maksat; sıhhat, rahatlık, bolluk, hastalık ve belâlardan uzak kalma gibi insanı sevindiren nimetlerdir. Kişi elindeki bol nimetler sebebiyle ahireti unutup Allah'a isyana dalacağı için fitne bu ke*limeye izafe edilmiştir.
Aliyyü'l Kârî'nin bu İzah'ı aynen Avnii'l Ma'bud'da ve Bezlü'l Mechûd'da nakledilmiştir.
Hz. Peygamber (s.a) bu fitnenin, kendi sülâlesinden ama kendi yolun*da olmayan bir adamın ayağının altından yayılacağını söylemiştir. Bu mâ*nâyı da "Benim ailemden, benden (benim yolumdan) olduğunu zanne*den ama aslında benden (benim yolumdan) olmayan...." diye ifade bu*yurmuş daha sonra da kendi dostlarının muttâkiler olduğunu söylemiştir.
Fitne'nin kendi ailesinden bir adamın ayağının altında çıkmasından maksat o şahsın bu fitneyi yayacağı, böyle bir fitnenin yayılması için onun gayret göstereceğidir. Hadiste bu mânâ (Dehan) kelimesi ile ifâdelendirilmiştir. Bu kelime, duman mânâsındaki dühan kelimesi ile aynı köktendir. Duman ateşin yandığı yerden çıkıp koyu bir renkle yayıl*dığı için, fitne bu kelime ile ifâdelendirilmiştir.
Hz. Peygamber (s.a) fitnenin zuhuruna sebep olacak şahsın, neseben kendi soyundan olmasına rağmen, gerçekte kendisinden olmadığını ifade etmiştir. Bunun bir benzeri şu âyet-i kerimedir.
"Ey Nuh! o senin ailen sayılmaz, çünkü o kötü bir iş yaptı dedi."
Sonra insanlar kaburga üzerindeki bir oturak gibi,
Bu tâbir bir darb'ı meseldir. Maksat adamın saltanımn sürekli ve düz*gün olmayacağının ifadesidir. Oturak ağır, kaburga kemiği dayanıksız ol*duğu için, oturağın kemik üzerinde uzun süre kalması o kemiğin ağırlığa tahammül etmesi mümkün değildir. İşte insanın, idaresi uzun sürmeyecek ve düzenli olmayacak birisini başlarına getirmelerini Efendimiz bu sözle*riyle ifade buyurmuştur.
Bezlü'l Mechûd müellifi Seharenfûrî, Rasûlullah'ın (s.a)'in haber ver*diği bu halin hicri 1334 (m. 1915) yılında Hicazda meydana geldiğini söy*ler. Seharenfûrî'niıı bahsettiği bu hadise'nin özeti şudur.
Osmanlı idaresi altındaki Mekke emiri Şerif Hüseyin, İngilizlerle giz*lice anlaşıp, Osmanlılar'a başkaldırır. Mekke'deki Türk askerlerini öldü*rüp, ailelerini esir eder. Sonra kendisini Hicaz meliki olarak ilân eder. An*cak saltanatı düzensiz ve kısa ömürlü olur.
Şüphesiz bu bir şahsın görüşüdür. Hadiste anlatılan mânâyı belirli bir hadiseye nisbet etmek uygun değildir. Söylediklerinin doğru olması da yanlış olması da muhtemeldir.
Karanlık Fitne
Hz. Peygamber (s.a) daha sonra insanların karanlık fit*nelere düşeceğini, bu fitnenin dokunmadık kimse bırakmayacağını söyle*miştir. Fitnenin insanlara dokunmasını da, Türkçe karşılığı tokat vurmak olan bir kelime ile ifadelendirmiştir. Efendimiz'in haberine göre, bu fit*neyi insanlar, onun bittiğini zannettikleri bir zamanda, tekrar görecekler*dir. O dönemde bazı insanlar, sabahları müslüman oldukları halde, akşam kafir olacaktır. Sarihlerin bildirdiğine göre buna sebep, kişilerin sabahla*rı diğer müsümanlann kanlarını mallarını ve ırzlarını haram kabul ettikle*ri halde, akşam olunca onları helâl saymalarıdır.
Yine Rasûlullah'ın haberine göre, insanlar iki kampa ayrılacaklardır. Efendimiz, bu kampları çadır mânâsına gelen "Fûstât" kelimesi ile ifâde etmiştir. Bazı alimler, fustat kelimesinin, burada, şehir mânâsında olduğu*nu söylerler. Biz tercemeyi kelimenin hakiki mânâsına göre yaptık ve maksada izah bölümünde işaret etmeyi uygun bulduk.
Bu kelimeyi ister çadır, ister şehir mânâsına alalım, maksat bu mahal*lerin kendisi değil, içindekilerdir. Yani, Mahal zikredilmemiş içinde olan*lar kasdedilmiştir. Buna göre, insanların bir kısmı gerçek mânâ'da mü'min olacak, içlerinde en ufak bir nifak bulunmayacak bazıları da tam manâsıyla münafık olacak, içlerinde hiç bir iman kırıntısı olmayacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta, Hz. Peygamber'in imansızları kâfir diye değil, münafık diye ifâde etmesidir. Bundan anlıyoruz ki, anı*lan fitne geldiğinde kimi insanlar gerçekte mümin olmadıkları halde ken*dilerini mümin olarak göstereceklerdir. İşte bu halin zuhuru, Deccal'in başka bir ifadeyle kıyametin habercisidir. Çünkü, Deccâl kıyametin bü*yük âlâmetlerindendir.
Bazı Hükümler
1- Hz. Peygamber (s.a) Cenâb-ı Alah'in iz geleceJc bir takım hadiselerden haberdar olur.
2- Müslümanlar zaman içerisinde bir takım fitne ve olaylarla karşıla*şacaklardır. Bu fitnelerden bazılarına metinde işaret edilmiştir.
SÜNEN-İ EBUDAVUD
FİTEN VE MELAHİM KİTABI
1. BÖLÜM HADİS NO 4242
Paylaşımlarınız için sağolun arkadaşlar, emeklerinize sağlık. Allah(c.c) razı olsun...
Fitneler Ve Belirtileri
Hüzeyfe b. el-Yemân (r.a) şöyle demiştir: Vallahi, arkadaşla*rım unuttular mı, yoksa unutmuş mu göründüler; bilmiyorum; Vallahi. Rasûlullah (s.a) Dünyâ'nm sonu gelinceye kadar çıkacak; olan tâbîlerinin sayısı üçyüze ve daha fazlaya varan fitne liderlerinin hiçbirini bırakma*dan; hepsini, bize, adı baba adı ve kabilesinin admı anarak haber verdi.
Açıklama
Anlaşıldığına göre, Hüzeyfe (r.a), Sâhâbîlerin Rasûlullah (s.a)'in haber verdiği fitneler konusunda konuşmayıp susmalarından yakınmakta ve onların bu suskunluklarına se*bebin Rasûlullah'dan duyduklarını unutmaları mı, yoksa bir maslahata bi*naen unutmuş görünmeleri mi olduğunu, bilmediğini, söylemektedir. Bila*hare Hüzeyfe, kıyamete kadar çıkacak olan ve peşinden gelecekler üçyüz ve daha fazla kişi olacak olan tüm fitne çıkarıcıları, Hz. Peygamber'in şüp*heye mahal bırakmayacak şekilde açıkça haber verdiğini bildirmektedir.
Avnü'l Ma'bûd müellifi Kârî'den naklen "Fitne lideri"nden maksadın insanları sapıklığa çağıran, bid'ate sevk eden İslâm düşmanları olan ve müslümanlarla savaş edenler olduğunu söyler. El Ezhâr'da da fitne lider*lerinin, fitne çıkaran ve insanları ona davet eden liderler olduğu ifade edil*mektedir.
Allame el Erdebilî, Hüzeyfe'nin bu hadisi ile ilgili olarak Hz. Peygamber'in; tabileri üçyüz ve daha fazla olacak olan fitne liderlerini haber ver*diğini, ama tâbîleri daha az olanları anmadığını söyler. Aynı zat, bu hadi*sin Hz, Peygamber (s.a)'in ümmetine olan şefkat ve merhametine, onun ilmine delâlet ettiğini ve bunun bir mucize olduğunu ilâve eder.
SÜNEN-İ EBUDAVUD
FİTEN VE MELAHİM KİTABI
1. BÖLÜM HADİS NO 4243
ArzuNur
İlginize teşekkür ederim
Fitneler Ve Belirtileri
Sübey b. Hâlid şöyle demiştir:
Tüster feth edildiği zaman Küfe'ye gelmiştim. Oradan katır getiri-yordum. Mescide girdim, bir de ne göreyim: İnsanlardan bir topluluk ve aralarında bir adam oturuyor. Onu gördüğümde Hicazlılar'dan birisi oldu*ğun hemen anladım.
"Bu (zat) kim?" dedim. Oradakiler bana asık bir suratla dik dik baktı*lar ve,
"Sen bunu bilmiyor musun? Bu Rasûlullah'ın (s.a)'in arkadaşı Huzeyfe b. El Yamân'dır" dediler.
Hüzeyfe (r.a): "İnsanlar Rasûlullah'ın (s.a)'a (Ümmeti için) hayırlı olan şeyleri sorarlardı. Ben ise şer olanını sorardım." dedi. Halk ona göz*lerini dikti. (Dikkatle dinlemeye başladı.)
Hüzeyfe devamla şöyle dedi: Ben size hoşlanmayacağınız şeyler haber vereceğim, Ben Rasûlullah (s.a)'e
"Yâ Rasûlullah, Allah'ın bize verdiği bu hayırdan sonra yine eskisi gi*bi şer olacak mı? Bana haber ver" dedim.
Evet, karşılığını verdi,
Ondan korunma(nın yolu) nedir?
Kılınç (Savaş),
Peki sonra ne olacak Yâ Rasûlullah?
Eğer yeryüzünde Allah'ın bir halifesi olursa, sırtına (haksız yere) vursa malını alsa bile ona itaat et, ama eğer Allah'ın halifesi bulun*mazsa, o zaman ağaç kökü kemirerek (Issız bir yerde öl).
Sonra Ne olacak, (Yâ Rasûlullah)?
Sonra Deccâl çıkacak. Onunla birlikte bir nehir ve bir ateş bulu*nacak. Onun ateşine düşene Ecri (sevabı) verilecek, günahı silinecek, nehrine düşene ise günahı verilecek ve sevabı silinecek
Daha sonra ne var?
Daha sonra kıyamet kopacak.
Açıklama
Hâdis-i şerifte geçen bazı tâbirlerin açıklanmasına ihtiyaç var.
Önce bunlara bir göz atalım. Daha sonra da hadis konusunda ileri sü*rülen görüşlere geçelim:
"insanlardan bir topluluk" Bu cümlenin karşılığı olan "ifâdesini, başka türlü anlayanlar da vardır.
Bu anlayış farkları, kelimenin okunuşundan da kaynaklanabilir.Bizim tercememiz Kamûs'taki (Sadi1) okunuşuna göre yapılmıştır.
Mecmâ'da; dâl harfi sakin okunarak "(Sad')" şeklinde "iki kişi arasında bir adam" diye îzah edilmiştir. Yine aynı eserde dâl'm hareke*si ile "Mutedil genç" mânâsına da işaret edilmiştir.
Hattabî, Mecmâ'dan nakledilen mânâlardan ikincisine, İbnü'l Esir'de birincisine işaret etmişlerdir.
Bu rivayetleri birleştirerek 'İnsanlardan bir gurup içerisinde mutedil bir genç" demek mümkündür.
"...Bana asık bir suratla baktılar" Bu tâbir, Hüzeyfe (r.a) tanımadığı için oradakileri Sübey'a olan hoş*nutsuzluklarını ifâde için kullanılmıştır. Nihâye'de bu cümlenin karşılığı olan "(fe tecehhemenî) " kelimesi, "beni katı ve kerih bir yüzle karşıladılar" diye izah edilmiştir.
"Ağaç kökü kemirerek öl" sözünden maksat, Sindî'ye göre müslümanların başında Allah adına hüküm veren bir halife bulunmadığında, halktan ayrılıp uzlete çekil" demektir.
Beydâvî ise bu konuda şöyle demektedir: "Yer yüzünde halife olmadı*ğı zaman, insanlardan ayrıl ve zamanın sıkıntılarına tahammül et. Ağaç kökünü kemirmek, sıkıntıya katlanmaktan kinayedir. Bu, acıdan, taşı ısır*dı, demeye benzer. Yada maksat, ona sarılmaktır. Başka bir hadisteki, onu azı dişlerinizle ısırınız, sözüne benzer"
Onunla birlikte bir nehir ve bir ateş bulunacak"
Bu cümle Deccâl'le birlikte iki hendek bulunacağını, bunlardan birin*de su, öbüründe ateş olacağını bildirmektedir. Bu sözlerin hakikî mânâya kullanılmış olması muhtemel olduğu gibi, bunun bir sihir ve hayâle işaret olması da muhtemeldir. Yani bir hendeğin su ile, öbürünün de ateş ile do*lu imiş gibi gösterileceği ve Decca'lin insanları suya davet edeceğinin an*latılmış olması muhtemel olabilir.
Bu kelimelerden; su, dünya zevk ve eğlencelerinden, ateş de taâtlerden ve meşru olmayan zevkleri terkten kinaye olabilir.
Kanaatimizce Efedimiz'in maksadı budur. Rasûlullah, bu sözleri ile Deccal çıktığı zaman; ümmetini, ona uymamaya, onun sevimli gösterdiği şeyin zıddını almaya teşvik etmektedir. Bu mânâya da Deccal'in teşvik ettiği nehre girenin günah işlemiş olacağı ve eski sevaplarının silineceği*ni, Deccal'in kötü gösterdiği ateş'e girenin ise sevap kazanacağı ve eski günahlarının silineceğini söyleyerek işaret etmiştir.
Hüzeyfe (r.a)'ın, Rasûlullah'a fitnelerle ilgili olarak sorduklarının ilki, "Allah'ın bize verdiği bu hayırdan sonra, yine eskisi gibi şer olacak mı?" sorusudur. Buradaki hayırdan maksat İslâm Dini, şer'den maksat şirktir. Yani maksat, İslâmdan sonra insanların bir daha küfre dönüp dönmeye*ceklerini anlamaktır.
Hz. Peygamber (s.a) Hüzeyfe'nin bu sorusuna "Evet" cevabını vermiş ve o fitneye silâhla karşı çıkılmasını emretmiştir. Katâde; Hüzeyfe'nin, Rasûlullah'tan naklen haber verdiği bu fitnenin Rasûlullah'ın vefatından sonraki riddet (dinden dönme) olayları olduğunu söyler. Bu olaylar Hz. Ebu Bekir'in hilâfeti esnasında olmuştur.
Hadis'in izahını Hafızın şu sözleriyle bitirelim:
"Hadiste, Allahm kullar hakkında hikmetlerine işaret edilmiştir: Sahabilerden çoğuna, tatbik etmeleri ve başkalarına tebliğ etmeleri için hayır yollarını sormayı sevdirmiştir.Hüzeyfe'ye ise kaçınması ve Allah'ın kur*tulmasını dilediği kullarını korumaya sebep olması için, şer olan şeyleri sormayı sevdirmiştir. Ayrıca bu hadiste, Rasûlullah'm gönlünün genişli*ğine ve onun tüm hikmet yönlerini bildiğine işaret vardır. Efendimiz, her soru sorana, uygun bir şekilde cevap verirdi. Bunlardan her birini seven kişi, o konuda başkalarından daha üstündür. Bu yüzden Huzeyfe Rasûlul*lah'm sırlarına vakıf idi. O başkalarının bilmediklerini bildirdi. İleride olacak birçok hadiseleri ve Münafıkların isimlerini sadece Huzeyfe bilir*di."
Bazı Hükümler
1- Dini konuları konuşmak için,câmide toplanıp oturmak caizdir.
2- Gayr-i meşru olmamak kaydı ile herkesin ayrı konulara ilgi duyma*sı normaldir.
3- Hz. Peygamber (s.a)'in vefatından sonra bir takım kargaşaların çı-kacağj daha önceden Hz. Peygamber tarafından haber verilmiştir.
4- Yeryüzünde Allah'ın hâlifesi bulunmadığı, ahkâmının uygulanma*dığı zamanlarda uzlete çekilmek caizdir.
5- Müslümanlar, dünyanın cazip görünen zevklerine dalmamak, zor da görünse Allah'ın rızasına uygun filleri işlemelidir
SÜNEN-İ EBUDAVUD
FİTEN VE MELAHİM KİTABI
1. BÖLÜM HADİS NO 4244
Allah(c.c) razı olsun.
tşk arzunurum...
...Essalâtu vesselâmu aleyke Yâ Rasûlallâh...
Allah Rasulü Hazret-i Muhammed (S.A.V) buyurdular ki:
Kim bana (bir kere) salat okursa Allah'da ona salat okur ve on günahını affeder, (mertebesini) on derece yükseltir.
Fitneler Ve Belirtileri
Bize Muhammed b. Yahya b. Farîs haber verdi. Bize Ma'mer-den naklen Abdurrezzak haber verdi. Ma'mer, Katâde; Katade, Nasr, b. Asım'dan; o da, Halid b. Halid el - Yeşkürî'den bu (önceki) hadisi haber verdi. (Bu rivayette) Huzeyfe dedi ki:
(Rasûlullah'a) Kılıçtan sonra (ne olacak)? dedim,
"(Kalplerde) fesat kalıntısı ve duman üzerinde bir sulh" buyurdu.
(Ma'mer) Hadisin kalanını söyledi, ve şöyle dedi:
"Katâde bunu, Hz. Ebu Bekir zamanındaki riddet (dinden çıkma) olaylarına hamlederdi. Yine katâde (metindeki) ala akzâın (kelimesi)nin (kazaen) kir hüdnetün (kelimesi)nin de. "Kinler üzerine yapılan sulh " olduğunu söyler.
Açıklama
Bu rivayet önceki hadisin değişik bir şeklidir.Burada, öbür rivayette olmayan bazı kelimeler vardır. Bu kelimeler, "(Kalplerde) fesat kalıntısı" ve "duman içerisinde bir sulh" şeklinde terceme ettiğimiz tâbirlerdir. Rivayetin sonunda Ma'mer, bu kelimelerin ne mânâya geldiklerini Kata'deden nakletmiştir. Ama yine de daha izaha ihtiyaç vardır.
"...Fesat Kalıntısı" diye terceme ettiğimiz " terkibini Avnü'l Ma'bûd müellifi şu şekilde tefsir etmiştir: Yâni insanlar kalplerindeki fesat üzere kalacaklar. "kelimesi "............. "(kazâûn) kelimesinin çoğuludur. O da göz ve su üzerindeki toz ve kir tabakasıdır. Fesâd bu kire benzetilmiştir.
"Duman üzerinde bir sulh" Duman kelimesi ile ifade edilmek istenen, hile nifak ve ihanettir. Yani kılıçla hâili gereken bu fitneden sonra, görünüşte sulh, ama aslında kalpte hiyânet, hile ve nifak olan bir hâdise olacaktır.
Bundan sonra gelecek olan rivayete göre. bu tabiri, bizzat Rasûluliah (s.a) Efendimiz '"Milletlerin kalpleri eskiden olduğu hâle dönmez" diye tefsir etmiştir. Yâni aralarında sulh bile olsa, daha Önceki dostluk ve samimiyet kalmaz.
Hattabî bunu, "kin kalıntıları üzerinde sulh" diye izah eder.
Aliyyü'l Kâri, bizim şeyh AbdülhamıcTın tâlikına tebaen "duman" diye terceme ettiğimiz" "dehan" kelimesinin aslında bulanıklık, siyaha çalan renk mânâsında olduğunu bunun da içerisinde fesat karışık olan sulhu hissettirdiğini söyler.
Yukarıya aktardığımız izahlar eski âlimlerin söyledikleridir. Bezlü 1 Mechûd müellifi ise üstâd Muhammed Yahya'nın hocasının ders takririnden şunları yazdığını söylemektedir. dan maksat, bir miktar hayrın kalması ama bunun önceki hayır gibi temiz olmayıp, içerisinde biraz kötülük ve bulanıklığın bulunmasıdır.
Bu izah, hayırdan sonra gelecek ve kılıçla defedilecek olan şerrin, Hz. Ebû Bekir dönemindeki riddet olduğu tarzındaki anlayışa uygun değildir. Çünkü, riddet hadisesi bastırıldıktan sonra herhangi bir karışıklık kalmamıştır. Aksine karışıklıklar, Hz. Osman'ın vefatından sonra baş göstermiştir.
Bezi müellifi Sehârânfûrî, bu izahları göz önüne alarak hadisteki "kılıçla" sözünü, Hz. Osman'ın katli sebebiyle ortaya çıkan savaşlara hamletmenin daha uygun olacağını söyler. Buradaki silâha doğrudan sarılmanın da fitne çıkarmak olmayacağını, çünkü fitnenin doğru ile yanlışın ayrılmadığı yerde olacağını hata belli olunca doğruya yardımın şart olduğunu ekler.
Kanaatimizce, bu tür hadisleri belirli olaylara tahsis etmek uygun değildir. Çünkü Rasûlulla'm muradının ne olduğunu kesin olarak bilmek mümkün değildir
SÜNEN-İ EBUDAVUD
FİTEN VE MELAHİM KİTABI
1. BÖLÜM HADİS NO 4245
Kişinin cemaatle kıldığı namazın sevabı evinde ve çarşıda (iş yerinde) kıldığı namazından yirmibeş kat fazladır...
(Ebu Davud, 559)
http://img518.imageshack.us/img518/7627/yazcm4.gif
tahsin33veHayrun-Nisacımteşekkür ederim. Allah(c.c) razı olsun...
http://img518.imageshack.us/img518/7627/yazcm4.gif
Günün Hadis-i Şerifi
Bir müslümana, kardeşine üç günden fazla küsmesi helal değildir. Bunlar karşılaşırlar da her biri diğerinden yüz çevirir. Bu ikisinden hayırlı olanı, birinci olarak selam verendir.
(Müslim, Birr 25)
Günün Hadis-i Şerifi
Bir müslümana, kardeşine üç günden fazla küsmesi helal değildir. Bunlar karşılaşırlar da her biri diğerinden yüz çevirir. Bu ikisinden hayırlı olanı, birinci olarak selam verendir.
(Müslim, Birr 25)
Ene Ve Hayrun nisacım teşekkür ederim. Allah(c.c) razı olsun.
Fitneler Ve Belirtileri
Nasr. b. Asım el-Leysî şöyle demiştir:
Benû Leys'ten bir heyet içerisinde el Yeşkürî'ye geldik.
El-Yeşkûrî:
"(Bu) heyet kim"? dedi.
"(Biz) Benû Leys'(iz)- Sana Hüzeyfe hadisini sormaya geldik" dedik.
El Yeşkûrî hadisi şöyle aktardı:
Hüzeyfe:
" YaRasûlullah bu hayırdan sonra şer var mı?" dedi.
Rasûlullah: "Fitne ve şer..."
Hüzeyfe:
"Yâ Rasûlullah, bu serden sonra hayır var mı?" dedi.
Rasûlullah üç defa:
"Yâ Hüzeyfe, Allah'ın Kitab'ını öğren ve içindekilere uy (bu so*ruyu bırak)"
Hüzeyfe:
"Yâ Rasûlullah, bu serden sonra hayır var mı?"
Hz. Peygamber:
"Duman üzerinde bir suh ve içerisinde fitneler olan bir toplum."
Hüzeyfe:
"Yâ Rasûlullah duman üzerindeki Sulh nedir?"
Hz. Peygamber:
"Milletlerin kalpleri eskiden olduğu hale dönmez (Eski sevgi kal*maz)."
Hüzeyfe:
"Ya Rasûlullah, bu hayırdan sonra şer var mı?"
Rasûlullah:
"Kör ve sağır fitne... cehennemin kapılarında fitneye çağıran da-vetçilef olacak. "Yâ Hüzeyfe, senin bir kök ısırarak (yiyerek) ölmen o fitnecilerden birisine uymandan daha hayırlıdır."
Açıklama
Hadisin İbn Mâce'deki rivayetinde, buradaki rivâyetin sa(jece son tarafı vardır. İbn Mâce'nin hadisi şu şekildedir. "Fitneler olacak, onların kapılarında, cehennem ateşine çağıran davetçiler bulunacak, Senin bir ağacın kökünü ısırarak öl men onlardan birisine uymandan daha hayırlıdır."
Hadîsin Sahîh-i Müslim'de de buradakinden hayli farklı bir rivayeti vardır.
Hâdis-i şeriften anladığımıza göre; Hüzeyfe b. El-Yemân, Hz. Pey*gamber (s.a)'e içerisinde bulundukları hayırlı durumdan sonra tekrar es*kisi gibi kötülüklerin gelip gelmeyeceğini sormuş, Hz. Peygamber (s.a) de bir takım fitnelerin çıkacağını haber vermiştir. Hüzeyfe, çıkacak fitne*lerin bastırılıp tekrar iyi ve hayırlı günlerin gelip gelmeyeceğini sormuş, Efendimiz sanki bu tür soruları lüzumsuz görmüş ve "Yâ Hüzeyfe, sen (bu gibi sorularla uğraşma) Allahın Kitab'ını öğren ve içindekilere uy" buyurmuştur. Ancak Hüzeyfe soru sormaktan vazgeçmemiştir.
Hüzeyfe'nin sorduğu soru ve aldığı cevaplardan anlıyoruz ki, Müslü*manlar arasında çıkan fitneler, yatıştırılacak ve tekrar sulh ve sükûn do*ğacak; ama bu sulh, samimiyetten uzak, kin ve düşmanlıklar gizli; her an hortlayacak tipte olacak, birlik içerisinde olanları birleştiren de onların imanı ve dinlerinden ziyâde bir takım kötülükler ve günahlar olacaktır
Hz. Peygamber (s.a) in bildirdiğine göre en sonunda kör ve sağır bir fitne olacak ve fitne çıktığında insanları kötülüğe ve cehenneme ağıran ki*şiler bulunacaktır. O zaman halk içinde yaşamaktansa, ıssız yerlerde aç kalarak; gerekirse ağaç kökü yiyerek, yaşamak, bu fitneye karışmaktan çok daha iyi olacaktır.
"Kör fitne" den maksat, insanların gözünü köreltip hakkı görmelerine mâni olan fitnedir. "Sağır fitne" den inaksalda, o fitnenin, insanların kulaklarını, hakkı ve nasihati duymayacakları şeklide sağır etmesidir.
Kâdî îyâz, fitnenin kör ve sağır oluşunu şöyle izah etmektedir: "Fitne*nin hiç bir çıkış yolu görülmeyecek ve yardım etmek isteyenlerin sesi du*yulmayacak bir şekilde olmasıdır. İnsanlar, o fitne içerisinde basiretlerini yitirecekler, hak olan sözleri duyup düşünmek ve kendilerine edilen nasihâtları dinlemekten kaçınacaklardır."
Aliyyü'l Kârî'de bunun o fitnenin karanlığı ve içerisinde hakkın mey*dana çıkmamasından, şiddetten ve fitnecilerin sertliğinden kinaye olduğu*nu söyler, Şüphesiz bunlar, birer anlayış şeklidir. Kesin olan, insanla*rın basiretini kapatıp, Hakkı duymalarını engelleyecek büyük bir fitnenin gelecek olmasıdır. İnsanların hakikati görmesini ve hakkı duymasını en*gelleyen şeyin, medeniyetin getirdiği şaşalar, nefislere ve şehvetlere hitabeden ve gözleri kamaştıran, başka birşey görüp düşünmelerine mâni olan, yazılı ve sözlv faaliyetlerin olması mümkündür. Bunlara gerçeklerin, hak ve hakikatin anlatılıp öğretilmesini otorite yoluyla engellemek de eklenebilir.
Bu fitne içerisinde cehennem ateşine çağıran davetçilerin de insanları, dinden ve Allah inancından uzaklaştırmaya çalışan dinsizlerin, insanların basiretini kapatmaya çalışan şehvet, zevk, eğlence ve fuhuş delâletlerinin olması muhtemeldir.
Hadisin sonunda, Hz. Peygamber (s.a) Huzeyfe'ye, o cehennem davet-çisi fitnecilere uymaktansa, uzlete çekilmenin, tenhalara kaçmanın daha hayırlı olacağını söylemişlerdir. Dikkat edilirse, Efendimiz "Sen onlara uymadan" buyurmuştur. Yani, fitnecilere uymayıp kendisini onlara kap*tırmayanların, toplum içinden çekilip meydanı tümüyle fitnecilere bırak*masını tavsiye etmiyor. O halde müsiüman sadece kendisini düşünüp kaç*mamalı, hicretin caiz olduğu gibi cihâdın farz olduğunu düşünmelidir. Fitnecilerin davetine uymamalı. bununla da kalmayıp onlarla mücadele etmeli, tuzaklarına başkalarının düşmesini engellememelidir. Ama fitne*cilere kapılacağından eminse veya bundan fevkalade endişe duyuyorsa, kenara çekilip yalnız kalması daha iyidir.
SÜNEN-İ EBUDAVUD
FİTEN VE MELAHİM KİTABI
1. BÖLÜM HADİS NO 4246
teşekkürler tahsin33 emeğinize sağlık..
tahsin33 emeğinize sağlık. Allah(c.c) razı olsun.
"Kul, mü'min kardeşinin ihtiyacını gidermeye devam ettikçe, Allah-u Teala onun ihtiyacını giderir."
Ene
Değerli kardeşim inşaallah bundan sonrasında yazdığımız hadislerin kaynağınıda verelim bunun daha faydalı olacağı kanaatindeyim
ArzuNur , Hayrun-Nisa
Katkılarınız ve ilginize teşekkür ederim
Fitneler Ve Belirtileri
Sûbey b. Halid bu (önceki) hadisi Hüzeyfe (r.a)"den o da Ra*sûlullah (s.a)'den rivayet etti.
(Bu rivayete göre) Rasûlullah (s.a) şöyle buyurdu:
"O gün bir halife bulamazsan, ölünceye kadar kaç. Sen (ağaç kö*kü) ısırarak ölürsen, (bu) daha hayırlıdır."
Râvî, hadisinin sonunda şöyle dedi:
Ebu Hüzeyfe dedi ki:
"Bundan sonra ne olacak?" dedim.
Rasûlullah (s.a) Şayet bir adanı kısrağın doğurmasını istese, o do*ğurmadan kıyamet kopacaktır."
Açıklama
Avnü'l Mabûd sahibinin, Mişkat'tan nakline göre hadisin bir rivayeti de şu şekildedir. "Sonra tay doğacak ama kişi kıyamet kopuncaya kadar, ona binemeyecek" Bu rivayete göre meydana gelecek son fitne, kıyamete çok ya*kın olacaktır. Bezlü'l Mechûd'da, anılan bu fitnenin, önceki hadiste ifâde edilen "Kör ve sağır fitne" olduğu bildirilmektedir. Bu fitne, kıyamete o kadar yakın olacak ki, meselâ bir kişi kısrağının yavrulamasını isteyecek ve bunun için gerekli tedbirleri alacak, ama buna imkân bulamayacaktır. Yahut dünyaya gelen bir tayın büyüyüp kişinin ona binmesine fırsatı ol*mayacaktır.
Bundan maksadın Hz .İsa zamanı olduğu da söylenmektedir. Çünkü, o zaman, insanlar birbirleri ile savaş için taya binme ihtiyacı duymayacak*lardır. Bir başka görüşe göre, bundan maksat DeccaTin zamanıdır. Dec-cal çıktıktan sonra kıyamete fazla zaman kalmayacaktır
SÜNEN-İ EBUDAVUD
FİTEN VE MELAHİM KİTABI
1. BÖLÜM HADİS NO 4247
Rica ederiz göstermiş olduğunuz emekten dolayı biz teşekkür ederiz Allah(c.c) razı olsun...
ArzuNur
Şahsınızda site yönetimine ve emeği geçenlere teşekkür ederim bu fırsatı sağladıkları için
hepinizden Allah(c.c) razı olsun...