"Mü'min iman ve maneviyat bakımından kuvvetli olmazsa, nefsin arzu ve isteklerinden kendisini kurtarıp manevi olarak tedavi olmazsa, şeytana karşı mücadele ve harb edemez."
Printable View
"Mü'min iman ve maneviyat bakımından kuvvetli olmazsa, nefsin arzu ve isteklerinden kendisini kurtarıp manevi olarak tedavi olmazsa, şeytana karşı mücadele ve harb edemez."
Bir şeyi seven onu çok anar. Demek ki Allah-u Zülcelal’i sevmenin alameti, O’nun zikrini sevmek, kelamı olan Kur’an’ı sevmek, peygamberini, veli kullarını ve O’na nisbet edilen her şeyi sevmektir.
Dünyaya ait şeyleri sevmekten kurtulmanın çaresi, bu güzel şeylerin hakikatte güzel olmadıklarını, güzel oldukları kabul edilse bile fani ve geçici oldukları için sevgiye değmediklerini ve üstelik onları sevenlerin dinine ve ahiretine çok zarar verdiklerini düşünmektir.
Allah sevgisinin alametlerinden birisi de kalbi dünya malından çekip, tamamen Allah-u Zülcelal’e vermek ve nefsin bütün kötü arzularına karşı hakkı tercih ederek Allah-u Zülcelal’e yönelmektir.
Sevginin alameti, sevdiğinin isteğini kendi isteğine tercih etmektir. Allah-u Zülcelal heveslerden sakınmayı istediğine göre, O’nu sevmenin alameti heveslerden sakınmaktır.”
"Gıybet yaptığımız zaman tüm sevaplarımızı gıybetini yaptığımız insanlara dağıtmış oluruz. Peki bu helak olmak değildir de nedir?"
İbadet etmek Allah'u Zülcelal'in yanında çok kıymetli olduğu gibi yasak ettiği şeylerden sakınıp uzak durmakta o nisbette kıymetlidir. Çünkü Allah'u Zülcelal kendisine karşı ibadet yapılmasını nasıl sevmekte ise; yasak ettiği işlerede o derece buğz edip, onu işleyen kimselere karşı da gazaplanmaktadır.
Bunu hepimizin çok iyi bilmesi lazımdır ki, insanın merakı neyin üzerine olursa, Allah'u Zülcelal sekarat (ölüm anında) esnasında ona bu merakını verir.Onun için insan kalbinde, daima Allah'u Zülcelal'in rızası ve ahiretin merakı olmalıdır.
Daima dünya ile meşgul olduğumuz için gaflete düşüyoruz. Onun için ara sıra kendi halimizi biraz düşünüp günahlardan muhafaza olmak ve ameli salih yapmak için nefsimize hitapta bulunmamız ve onu ikrah etmemiz (zorlamak) lazımdır.
İnsan daima, Allah'u Zülcelal'i razı etmek için niyetli olmalıdır.
"Yarabbi! Ölmeden önce seni razı etme niyetim vardır. Bu niyeti bende sabit kıl. Ve razı olacağın ameli salihi bana nasibet" diye niyet etmek lazımdır.
kalb ile Allah'u Zülcelal'in zikri yapılmadığı zaman, muhakkak şeytan kalbe musallat olacak ve onun sahibi de daima günahların içerisinde dolaşacaktır.
Allah'u Zülcelal bizi islam dinine girmekle şereflendirmiştir. Bu İslam nimetine şükretmeyi terketmek sekarat esnasında ve kıyamet günü ebedi olarak cehenneme girmemize, imanımızın elimizden alınmasına sebep olabilir. Onun için daima;
“Ya rabbi! Bana İslam dinini nasip ettiğin için sana sonsuz hamd-ü senalar olsun” diye Allah'u Zülcelal'e şükretmemiz lazımdır.
Zahiri olarak bir düşmanın, elindeki silaha mermi koyup sizi vurmak için karşınızda dursa, ona karşı herhangi bir tedbir almayacak mısınız? İşte şeytanın da insana karşı olan düşmanlığı böyledir.
Allah'u Zülcelal bizi islam dinine girmekle şeref lendirmiştir. Bu İslam nimetine şükretmeyi terketmek sekarat esnasında ve kıyamet günü ebedi olarak cehenneme girmemize, imanımızın elimizden alınmasına sebep olabilir. Onun için daima;
“Yarabbi! Bana İslam dinini nasip ettiğin için sana sonsuz hamd-ü senalar olsun” diye Allah'u Zülcelal'e şükretmemiz lazımdır.
Zahiri olarak bir düşmanın, elindeki silaha mermi koyup sizi vurmak için karşınızda dursa, ona karşı herhangi bir tedbir almayacak mısınız? İşte şeytanın da insana karşı olan düşmanlığı böyledir.
ey kardeşlerim....nefsimize devamlı şu şekilde hitap edelim...
''Ey nefsim! diyelimki sen öldün.Fakat Allahu zülcelal sana ömür verseydi,çok amel yapıp ömür sermayeni en iyi şekilde değerlendirecektin, ve bunun için bir çok temennide bulunacaktın...
Şimdi kabul etki;
Sen öldün ve geri çevrildin de sana mühlet verildi.Sakın bugünleri boşa gecirme. Her nefes paha biçilmeyen bir cevherdir. İyi bilki bir gün gece ve gündüzü ile 24 saattir.
Seyda Muhammed Konyevi (k.s
İnsan Allah'u Zülcelal ile arasını düzeltirse, Allah'u Zülcelal'de onunla diğer insanların arasını düzeltecektir.
Halbuki gıybet yapan kişinin hali, elinde bulunan mallarını müsrifane bir şekilde etrafa dağıtan kimsenin hali gibidir. O da gıybet yaparak binbir zorluklarla kazandığı sevaplarını gıybetini yaptığı insanlara dağıtmaktadır.
İşte şimdi nefsimizin üzerine hangi amel ağır geliyorsa, o amel kıyamet gününde mizanda sevap tarafını öyle ağırlaştıracak. Günah tarafın ise hafif olacaktır. Ve bu ameller bizi cenneti alaya müstehak edecektir. Ruhumuz çıksada nefsimize zor gelen amelleri yapmamız lazımdır. Çünkü bu ruh, bir gün nasıl olsa çıkacaktır.
Daima Allah'u Zülcelal'den, bizden razı olacağı sebepleri halleri istememiz lazımdır. Çünkü hazine Onun elindedir. Bu haller O'ndan istediğimiz zaman, cömerttir, hazinelerinden bize verecektir.
İnsan ibadetin üzerinde iken cennettedir, günah işlediği esnada da cehennemdedir. Öyle ise günah işlediğimiz esnada ölürsek, kendimizi çok büyük bir tehlikeye atmış oluruz. Ben günah işleyeyim sonra tövbe ederim dediğimiz zaman, Allah'u Zülcelal yapacağımız o tövbeyi de kabul etmez.