Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
573. Ey gönül, sen kendi hayalinden ürküp kaçıyorsun, sen kendi kendinden kaçıyorsun.
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îliin
(c. III, 1206)
• Onun dudağına kim yaklaşsa, onu öpmek istese, önden arkadan yaralanır. Çünkü nerede balarısı varsa oraya yaklaşanı sokar.
• Onun yüzü bir gül bahçesidir. Orada yılan gizlenmiştir. Siyah saçları geceye benzer. Hırsızlar, gece bekçileri orada toplanırlar. Bu yüzden orada huzur yoktur.
• Sensiz cihanın ne hüneri, ne değeri vardır? Sensiz o nasıl var olabilir? Can la, cihan da senin kulun ve kölendir. Aslında can da sensin, cihan da sensin.
• Yüzlerce güneş, yüzlerce ay, senin nurundan alınmış birer parıltıdır. Senin güneşin manevî olduğu için, hiç bir zaman batmaz.
"Hz. Mevlana bu beyti yediyüz sene önce söylemişti. 0 zamanki kozmoğrafyada, dünyada tek bir güneş olduğu sanılıyordu. Bugün onbeş milyar ışık yılı uzakta güneşler keşfediyorlar. Bu görüş, Mevlana'nın kerametlerinden birisi olamaz mı?"
• Gök senin mana suyunda döner, durur. Akıl senin hekimliğinin önüne bütün ecza sevablarını sunuyor.
*Zerre zerre bütün yiyecekler, senin hudutsuz, sınırsız olan sofranın önünde dizilmişler, her nefeste bütün canlı varlıklara gıda olmak ümidi ile secdeye kapanarak ihsanını, lütfunu dilerler.
*0 sevgili elini açarak der ki: "Baharın çerçöpe nefesi ile verdiği hayatı, ben bütün cihana veririm."
*Toprak nur yediği için, içinde gümüş ve altın vardır. Toprak aynı zamanda su içtiği için börülceler, mercimekler bitirir.
*Dünyada görülen çeşitli renkler, büyülere benzer. Aşk ise Hz. Musa'nın asasıdır. Ağzını açar da bir nefeste onların hepsini yutar.
*Ey gönül, kendi nakşından, kendi hayalinden ne kadar çok korkuyor, ne adar çok kaçıyorsun? Arkana dön de bir bak! Senden başka kimse yok! Sen kendi kendinden kaçıyorsun.
"Mevlana Mesnevî'nin V. cildinin 669. 670 numaralı beyitlerinde aynen şöyle söylemişti:
"Başkasından kaçan adam ondan kurtulunca rahata kavuşur, karar kılar. Halbuki benim düşmanım da benim, benden kaçan da ben! Şu halde işim kıyamete kadar boyuna kaçmaktır. Ben kendimden kaçarken kendimi de beraber götürüyorum."
• Artık yeter! Sen sakanın atından da daha aşağı değilsin ya! Saka bir müşteri bulunca atın boynundaki çıngırağı çıkarır.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
574. Onun adını kim anarsa, mezarda kemikleri çürümez.
Mefa'îliin, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. III, 1235)
• Canla aradığım güzeli, burada bulunanlar arasında göremiyorum.
• Burada bulunanlar arasında yok, acaba nereye gitti? Bu mecliste ondan bir nişane, bir iz göremiyorum.
• Her yere, her tarafa bakıyorum. Onun gül bahçesinden bir iz göremiyorum.
• Müslümanlar; güzelliği ile etrafa nam sarmış olan o güzeli, mum gibi bu meclisin ortasında ışık saçarken görmüştüm. 0 nereye gitti?
• Adını söyle, onun adını kim anarsa mezarda kemikleri çürümez.
• Elini öpene ne mutlu! Can verirken onun adını ananın ağzı tatlılaşır.
• Yüzünü gördüğüme mi, yoksa huyunu öğrendiğime mi şükredeyim? Dünya onun bir eşini benzerini görememiştir.
• Yeryüzünün onu bulamamasına şaşmamalı. Gökyüzü bile onun aşkı ile dönüp duruyor.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
575. Aşk bir tek candır, ama yüzlerce şekle girmiştir.
Mefulü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün
(c. III, 1227)
• Yüzü de güzel, saçı da güzel, hele alnına dökülen o kıvrım kıvrım kakülleri daha da güzel! Her an, her saat onun canına da, dinine de yüzlerce rahmet olsun.
*0 her lahza, her saat bir önceki nazından, edasından daha da tatlı, daha da güzel. Haydi sevgilim, yeni bir eda, yeni bir işve göster.
*Büklüm büklüm saçlarını rüzgar karıştırınca, büklümlerinde yüzlerce Çin, yüzlerce Maçin ülkesi kaybolur.
*Ey benim gözüm; nefesini kes, sus! Gülüp duran, güzelliğinin anlatılmasına imkan olmayan o ay yüzlüye dikkatle bak! Ara vermeden onu seyret!
*Onun ab-ı hayatının üstünde, yüzlerce gökyüzü döner. Onun temkinli hizmetinde yüzlerce dağ, el pençe divan durur.
*Aşk bir tek candır, ama yüzlerce şekle girmiştir. Onun bu haline. bu kurnazlıklarına, oyunlarına baktım da şaşırdım, deli divane oldum.
*Görülmemiş güzellikler, işitilmemiş edalar, aşk şekline girmiş de, gelmiş anın karşısına çıkmış. Böylece aşk, canın gerçek ve ölümsüz güzelliğine kavuşmasını, anlatılamaz manevî zevkler duymasını sağlamıştır.
*Artık ben susayım, ey çalgıcı! Sen bu hali perdeye vur, çalgınla sen söyle! perdelerden çıkan nağmelerden, aşkın ihtişamını, debdebesini duy, güzelliğini işit!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
576. Gündüzler senin güzel yüzünün aydınlığıdır, geceler ise siyah saçlarının gölgesidir.
Mef'ülü, Mefa'îliin, Mef'ulü, Mefa'îlün
(c. III, 1128)
*Ey ay yüzlülerin Yüsuf'u! Ey mevkii, şerefı. güzelliği hoş dilber! Ey Hüsrev, ey Şirin, ey yüzü gözü, bedeni güzel, hayali güzel varlık!
*Ey yüzü aya benzeyen sevgili! Sanki yüzün bir sudur, fakat o suyun içine îş düşmüştür. Hem ateşin görülmemiş bir ateş, hem dupduru, saf olan suyun çok hoş, çok tatlı bir su!
• Ey Allah'ın lütfunun, ihsanının şekle, sürete bürünmüş hali! Gerçekten de suretin hoş! Ey şekli ve sureti ruhanî güzel! Senin güzellik ve ululuk nurun pek hoş!
• Ey akılların sarhoşluğu! Artık sevgi ile bir coş! Ey buluşma sabahının pek hos, pek doyulmaz olduğu dilber! Artık bizi birbirimize kavuşturmaya çalış!
• Gündüzler senin güzel yüzünün aydınlığıdır, geceler ise siyah saçlarının gölgesidir. Ey falı ve talihi güzel varlık! Bu gece ay gibi doğ!
• Eğer sen bana lütuflarda bulunur, kavuşturmakla sevindirirsen, yahut cefa ve imkansızlıklarla beni hırpalarsan, üzersen; mademki sen benim canımla karışmışsın, benim için yalnız safan değil, cefan da imkansızlığın da hoştur!
• Gönül bir gün bana dedi ki: "Ay elbette bir yıl olur, döner gelir." Can gönlün kulağına; "Ey gönül!" dedi, "Senin ay'ın da güzel, yılın da güzel!"
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
577. Şu tertemiz lütfa bak! Bir avuç toprağa mekansızlık aleminde yer vermede.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îliln, Mefa'îlün
(c. 111, 1225)
• Bizim önümüzde riyazet yoktur. Bütün lütuf ve bağış, bütün sevgi, gönül alış, bütün zevk ve safa içinde yaşama vardır. Rahat ve huzur vardır.
• Yoksulluktan bunalan, can bahçesinde yetişen meyveler elde eder. Bu lütuf yoksullara padişahtan geliyor. Bundan ötesi süsten, gösterişten ibarettir!
• Onun yolu bütün görüştür. Sarayının her tarafı başköşedir. Beden eriyip gidiyorsa ne gam, sen cana bak; her an , cana canlar katmadadır.
• Şu tertemiz lütfa bak! Bir avuç toprağa mekansızlık aleminde yer vermededir.
• Nice körler, kötürümler onun yüzünden yol görür, yol alır oldular. Nice gamlıların canları onun lütfu ile şeker yiyen dudular oldular.
• Şu beş duygudan, dört unsurdan, altı yönden dışarıda nice hançersiz açılmış
yaralar vardır ki; bu yaralar, sakîsi ancak kan sunan, susamış aşkın eliyle açılmışlardır.
• Ben onun mumundan alev aldığım için, tatlı tatlı yanıyorum. Yarın ötelerde,ruh aleminde bana bağışlayacağı devlet yüzünden ben bugün çok sevinçliyim.
• Ben niçin toprak olmuşurn, ayak altında çiğneniyorum? Neden aşağı bir hale düşmüşüm? Çünkü aşığım, mestim; onun bedenimi yırtan, harap eden aşkı yüzünden baştanbaşa can oldum.
• Onun yüzünden bu gönül nasıldır? Ne haldedir? Gönül onun yüzünden kanlara gark olmuştur. Onun yüzünden gökyüzünde gürültüler kopmuştur. canın feryadları ile, hay huyları ile doludur.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
578. Ben, ötelerden geldiğim için, bu dünyaya ait olan altı yönden de,
beş duygudan da kurtuldum.
Müstefilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün
(c. III, 1231)
*Hoş bir haldesin, şeker gibi tatlısın. Sen çok büyük bir varlıksın. îran hükümdarı Cemşid senin bir kölendir. Güneş bile senin ayak basacağın yerlere serilmiş.
*Selvi boyunla sevine sevine gel, Allah'a yemin ederim ki; senden başka hiç kimsede bu naz, bu eda, bu güzellik olamaz. Rengi ile, kokusu ile hiç bir meyve sana benzeyemez. Bu güzellik, ne gökte vardır, ne ayda, ne de aya benzer güzellerde.
• Bu mecliste bizden, senden, bir de adı hoş sakîden başkasına yer yoktur. Tencere gibi kederlerle, gamlarla kaynayıp coş! Gel de safa şarabını, zevk şarabını kumlar gibi doymadan iç, iç! Ben ötelerden geldiğim için;
• Bu dünyaya ait olan altı yönden de, beş duygudan da kurtuldum. Hepsini de kırdım, geçirdim. Ya Rabbî! Bu beş duygu ile, bu altı yönle bu dünyada kim savaşabilir; nefsanî duygularını ayak altına alıp da üstün insan olabilir?
• Ey hoş nefesli güzel, ey şarap içinde şarap, ateş içinde ateş olan sevgili! Hiç bir hazırlığım yokken gaflet içinde geldim, senin tuzağına düştüm.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
579. Aşk yüzünden değil midir ki, Hz. Musa'nın Tur dağı kendinden geçmiştir.
Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün
(c. III, 1215)
• Sevgilim, şu hoş gökyüzü de, yıldızlar da senin ay yüzünü görerek sarhoş olmuşlar; senin yüzün de güzel, kaşın, gözün, saçların da güzel! Senin her şeyin güzel ama, edan o kadar güzel ki, güzelliğe de sığmaz, güzellikten de üstün daha güzel!
• Gökler şimdiye kadar ne senin gibi bir can Leylası, ne de benim gibi bağrı yanık bir Mecnun görmüştür. Zaten senin gibi bir Leyla ve benim gibi bir Mecnun dünyaya hiç bir zaman gelmemiştir ve gelmeyecektir!
• Yeryüzündeki bütün zerreler, senin nağmenle oynarlarsa hiç onlara şaşılır mı? 0 aşk yüzünden değil midir ki Hz. Müsa'nın Tur dağı da kendinden geçmiş, oynayıp duruyor.
• Ey gönül! Altın sevdasına kapılmışsın, hünerler göstermedesin! Fakat altından da, hünerden de zenginleşmiş de, sonunda yere gömülmemiş bir Karun gördün mü?
• Zenginlik, para, pul, yüksek mevki; görünüşte göze hoş gelirler, güzel görünürler ama, onlarla gerçek güzelliğe, zevke, huzura yol yoktur. Onlar güzel bir panzehir içine gizlenmiş korkunç zehirdir. Dağ yılanının zehiri gibi bir zehirdir.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
580. Senin canın Hakk meclisine, ilahî aşkla mest olarak gelsin,
bedenini bırak halk arasında, halktan biri olarak dolaşsın dursun!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. III, 1258)
*Sen bizimsin, gönlün bizim gibi neşelensin, gül bahçesindeki selvi gibi hür ol, salına salına uzun boyunu göster!
*Ey ince duygulu, zarif varlık! Sen aşk kalfalarından isen, aşk gibi gönülleri açmada usta ol!
• Eğer bir gam gelip de bizim huzurumuzu bozmak isterse, adalet emîn ol, insanları perişan ve huzursuz ettiği için onun boğazını sık, öldür, intikam al!
*Senin canın Hakk meclisine ilahî aşkla mest olarak gelsin! Bedenini bırak halk arasında, halktan biri olarak dolaşsın dursun!
*Bazan onun gül bahçesi gibi kokular, renkler, neşeler saç! Bazan bülbül gibi ağla, hoşça feryad et!
*Selvi uzun boyu ile gurura kapılıp, nazlı nazlı salındıkça ona karşı yerlere seril, toprak ol, gül bahçesi anber gibi hoş kokular saçmaya başlayınca, sen oları etrafa yaymak, insanlara yararlı olmak için rüzgar ol, es!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
581. Ben kimim? Ben kendime ancak gam yemeyi, ızdırap çekmeyi layık buldum.
Fa'ilatün, Fa'ilatiin, Fa-ilatün, Fa'ilat
(c. III, 1246)
• Dün padişahımın sarayına gittim. Canımı, sakînin elindeki sürahinin içinde gördüm.
• Ona; "Ey sakîlerin canlarına can olan aziz varlık!" dedim. "Allah aşkına kadehi doldur, ahdini, peymanını, verdiğin sözü unutma!"
• Bir hoşça güldü de dedi ki: "Ey kerem sahibi, hizmette kusur etmem, sana saygı gösteririm."
• Güzel yüzü gibi parıl parıl parlayan şaraptan bir kadehe doldurdu da, kadehi öptü ve bana sundu.
• Birbiri üstüne bir kaç kadeh sundu. Onları içince içime bir ateş doldu. 0 ateş beni benden aldı, kendi ateşi madenine götürdü.
• Baht, kısmet, alın yazısı herkesi bir meyhaneye çeker götürür. Ben kimim? Ben kendime ancak gam yemeyi, ızdırap çekmeyi layık buldum.
• Ben susayım, susayım da, meclisin emîri kendi gizli meclisinin yüzbinlerce destanını size söylesin.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
582. Seher vaktinde aşkının ezanını canımın kulağı işitir. 0 ezan aşığa der ki:
"Ateş gibi yakıcı belalarla dolu olan şu dünyadan sıçra, kurtul da gel benim sevgi ateşime gir, yan!"
Fe'ilatü, Fa'ilatün, Fe'ilatü, Fa'ilatün
(c. III, 1249)
*Senin güzelliğinin üzerlik tohumu oldum. Artık benim vatanım ateşin tam ortasıdır. Mademki ok senin okundur; elbette kolun ateşten yayı çeker.
*Aşığın canı yanınca sevgiliden baş çıkarır. Kim ateşinde yanmıştır da ateşin anı olmamıştır.
*Ancak gönlümü yak, gönlümden başkasını yakma! Çünkü bağrım senin ateşinle dağlanmıştır. Gönlüme bak da ateşten olan kılıcının açtığı yarayı gör!
*Ateşin çıkardığı kıvılcımlar, yanmış yakılmış kişiye sıçrarsa, o kişide ateşten nişaneler, izler bulur.
*Senin aşkının gamı ateşlidir. Beni ağaç gibi kurutur. Ağaç kuruyunca da ateşte yanmaktan başka bir işe yaramaz.
*0 kişi ne mutlu kişidir ki, onun yasemini de gülü de bahçede bitmez de, senin ateşinde biter. Ateşin safasını, ateşin dilinin tatlılığını ancak Halil îbrahim hazretleri bilir.
*Onun Halil'i duman gibi ateşe biner. Çünkü Halil sanki cehennemin kapıcısı Malik'dir de ateşin dizgini onun elindedir.
*Seher vaktinde senin aşkının ezanını canımın kulağı işitir. 0 ezan aşığa derki: "Ateş gibi yakıcı ızdırapla, belalarla dolu olan şu dünyadan sıçra, kurtul da gel benim aşk ateşime gir, yan!"
*"Ateşlerle dolu ağzım, ateşin dilinden ne zamana kadar söz söyleyecek, ne amana kadar yanmıştan, yakılmıştan bahsedecek?" diye tandıra henzeyen gönlüm soruyor.