Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
TEVHİDİN MÜSLÜMANIN HAYATINDAKİ YERİ
Hayatı tevhitle başlayıp, tevhitle biten müslüma-mn, görevi, elbette ki, beşikle mezar arasındaki yaşan tısında tevhidi ikame etmek, ona davet etmek olacaktır.
İnsan ve cinlerden müteşekkil olan mükelleflere, bu görevlerini açıklayan yüce Allah, şöyle buyurmakta dır:
"Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etme leri için yarattım. Yoksa ben onlardan ne rızık, ne de doyrulmak istemiyorum." (Zariyat Suresi, 56-57)
Ayet bize, insanların ve cinlerin eşsiz olan tek bir zata kulluk etmeleri için yaratıldığını belirtmektedir. Onların yaratılış hikmeti ve gayesi işte budur. Yoksa Allah onları hayvanlar gibi Allah'ı tanımadan, yüceliği ni bilmeden, ibadeti ona tahsis etmeden, yalnızca ye mek içmek için yaratmamıştır.
Varlık sebebi ve hayattaki yegane vazifesi olan "tekbir ilaha ibadet" görevini yapmadan yaşayan, kişi akıllı ve mükellef olmaktan çıkıp hayvanların derecesi ne düşer. Bilakis onlardan daha da sapık olur.
82
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
TEVHİD ALLAH'IN KULLAR ÜZERİNDEKİ HAKKIDIR
Allah Resulünün (SAS) ümmetine tebliğ ettiği tevhid hususunda, hiç kimsenin gafil olmaması, ve üzerine düşeni yapması gerekir.
80
Buhari ve Müslimin Muaz b. Cebel (RA)den riva yet ettiği bir hadis şöyledir:
"Birgün Allah'ın Nebisi bir merkebe binmişti. Ben de onun arkasında idim. Bana:
-Ey Muaz! Allah'ın Kullar üzerindeki, kulların da Allah üzeindeki hakkı nedir. Biliyor musun? buyurdu. Ben:
-Allah ve Resulü daha iyi bilir dedim. Allah Re sulü:
-Allah'ın Kullar üzerindeki hakkı, kulların ona ibadet ederek Ona, hiçbir şeyi ona ortak kılmamasıdır. Kulların Allah üzerindeki hakkı ise, kendisine ortak kılmayan kişiye, azap etmemektir buyurdu. Ben:
-Bu sözlerinizi insanlara müjdeleyeyim mi? de dim. O (SAS):
-Hayır. Çünkü bu sözleri duyarlarsa tenbelleşir-ler." buyurdu.
Bu hakkın sırrı şudur: Yüce Allah (cc) insanı yoktan var etti, sayısız nimet verdi, güneşi, ayı, gece ve gündüzü ona hizmetçi kıldı. Ona akıl verdi. İlmi ihsan etti. Bütün bunları bahşeden bir yaratıcının, bu kadar nimet veren alim, rahman, rahimin olan zatın hakkı el bette şükredilip nank irlük edilmemesi, hatırlanıp unu tulmaması, itaat edilip isyan edilmemesidir.
Bunun içindir ki Kur'an-ı Kerimin ilk tavsiyesi, bu hakkın açıklanması ve desteklenmesi şeklinde teza hür etmiştir.
Bu hususta yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Allah'a (cc) ibadet edin. Hiçbir şeyi ona ortak kıl mayın. Anne babanıza da iyilik yapın." (Nisa Suresi, 36)
Enam suresinde bu tavsiyeyi içeren ayetlerden birinde cenabı Hak, şöyle buyurur.
l
81
"De ki: "Gelin. Rabbinizin haram kıldığı şeyleri size okuyayım": Ona hiçbir şeyi ortak kılmayın. Anne-babanıza iyilik edin." (Enam Suresi, 151)
Isra suresinde de şöyle buyrulur:
"Allahla birlikte bir ilah tanıma! Sonra kınanmış, tek başına terkedilmiş olarak kalırsın. Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi ana-babanıza da iyi davran manızı kesin bir şekilde emretti." (Isra Suresi, 22-23)
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
TEVHİD İSLAMIN ESASIDIR
islamın Tevhide çok büyük önem verdiğini gös teren en önemli işaret, Tevhidi, islamı diğer dinlerden ayıran, şiar olarak kabul etmesidir. Bozulmuş semavi
79
dinlerde bu ayrıma dahildir. Islamın en meşhur özelli ği, "tevhid dini" olmasıdır. Hatta bu dine giriş için iki kelime ile formüle edilen anahtar olmuştur. Bu kelime lerden birincisi "la ilahe illallah" diğeri Muhamedun Resulullâhtır.
Bu tevhid ilanı her müslümanın günlük işi hali ne gelmiştir. Çünkü Müslümanlar onu her namazın ta-hiyatında ve kametinde zikrederler. İş bu kadarla da kalmaz. Bilakis, günde beş kez okunan ezanla minare lerden bütün dünyaya açıkça ilan edilir.
Islamın sünnet kıldığı, güzel adetlerinden biri de, müslüman babanın, yeni doğan çocuğunun sağ ku lağına ezan sol kulağına kamet getirerek onu karşıla-masıdır. Böyle yapmakla, çocuğunun insanlardan duy duğu ilk sesin tevhid sesi olmasını sağlar.
Doğan çocuk, dünyada kendisine taktir edilen zaman kadar yaşayıp ta, ölüm gelip çatınca, akrabaları ve yakınları onu dünyadan yolcu ederken, tıpkı dünya ya geldiği gibi güzel bir şekilde dünyadan ayrılması için ona, kelime tevhidi telkin ederler.
Mümini dünyaya gelirken karşılayan, ayrılırken yolcu eden, hayatının ışığı olan tevhid, elbette ki onun doğumu ile ölümü arasındaki yaşamında da, en önemli yeri tutacaktır. Bunun içindir ki her müminin hayattaki en önemli görevi tevhidin gereklerini yerine getirmek, bununla da kalmayıp onu insanlara tebliğ etmektir.
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
PEYGAMBERLERİN EN ÖNEMLİ GÖREVİ TEVHİDİ YAYMAKTIR
"Öneminden dolayı tevhid, bütün semavi dinler de, peygamberlerin davetinde ilk sırayı almıştır. Hz. Nuh'tan Hz. Peygambere kadar, bütün peygamberler için durum hep bu doğrultuda cereyan etmiştir."
Allah'ın insanlığa hidayet olarak gönderdiği bü tün peygamberlerin, birbirini tamamlayan iki önemli görevi vardı.
1. Allah'a ibadete davet
2. Tağuttan sakınmaya davet
Bu hususta Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: "Andolsun ki, biz, "Allah'a kulluk edin ve bütün tağutlardan sakının diye (emretmeleri için), her millete bir peygamber gönderdik." (Nahl Suresi, 36)
Peygamberimize (SAS) hitaben de şöyle buyurur:
78
"Senden önce hiçbir resul göndermedik ki ona, "Benden başka ilah yoktur, şu halde bana kulluk edin" diye vahyetmemiş olmayalım." (Enbiya Suresi, 25)
Bundan dolayı her peygamberlerin kavimlerine ilk çağrısı "Ey Kavmim! Allah'a ibadet edin. Sizin on dan başka ilahınız yoktur." olmuştur. (Araf Suresi, 59) Kur'an-ı Kerim Hz. Nuh, Hud, Salih, Şuayb ve diğer peygamberlerin tamamının bu çağrıyı yaptığını zikre der.
İlk kez, müşriklere Allah'ın elçisi olarak gönderi len Hz. Nuh'un da bu çağrıyı yaptığını görüyoruz.
"Ben size apaçık bir uyarıcıyım. Allah'tan başka hiçbir şeye ibadet etmeyin." (Hud Suresi, 25-26)
Kendisinden sonra tabileri tarafından ilah edini len Hz. İsa da kavmine bu çağrıyı yapmıştır.
"Andolsun ki "Allah, kesinlikle Meryemoğlu Me-sihtir" diyenler kafir olmuştur. Halbuki Mesih "Ey isra-iloğulları! rabbim ve rabbiniz olan Allah'a kulluk edi niz. Biliniz ki Kim Allah'a ortak koşarsa muhakkak Al lah ona cehennemi haram kılar. Artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcı yoktur." demişti." (Maide Su resi, 72)
Hz. Muhammed'in (SAS) tevhide çağrısı, tağut tan sakındırması diğer peygamberlerden daha açık, da ha güçlü, daha derin, daha kalıcı idi. Bu durum Kur'an-da, sünnette, islamın esaslarında, ahkrk ve edeb anlayı şında açıkça görülmektedir.
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
TEVHİDİN ANAHTARI LA İLAHE İLLALLAHTIR
Peygamber Efendimizin getirdiği tevhidin haki kati, özlü bir söz ile ifade edilmiştir? bu söz tevhid, ihlas, takva kelimesi denen "la ilahe illallah" sözüdür.
Bu yüce söz, Allah'ın dışındaki bütün ilahları reddedip, yalnızca Allah'ı isbat etmektedir. Zira Allah gerçek ilahtır. Çeşitli asırlarda-isanların ibadet ettikle ri diğer ilahlar, cehalet ve zan sonucu ortaya çıkan batıl ilahlardır. Nitekim yüce Allah bu hususta şöyle buyu-
rur:
"Böyledir. Çünkü Allah Hakkın ta kendisidir. Onun dışındaki tapılanlar batıldan başka birşey değil dir. Gerçek şu ki Allah, yücedir, büyüktür." (Hac Sure si, 62)
ilah: Kendisine hakikatten ibadet olunandır. Bir
77
başka ifade ile Kemal sıfatlarla donandığı için ibadet edilmeye ve sevilmeye layık olan zattır. Zira bu sıfatlar la donanmak sonsuz sevgi ve itaati gerektirir. Şeyhülis lam lbni Teymiyenin dediği gibi ilah "Kalbin severek ilah edindiği, itaat ettiği, boyun eğdiği korktuğu, ümit ettiği, sıkıntı anında kendisine sığındığı, işlerinde ona dua ettiği, güvenip dayandığı, zikri ile tatmin olduğu, sevgisi ile huzur bulduğu zattır. İşte bu zat, Kendisin den başka ilah olmayan Allah (cc)'ın ta kendisidir.
Bütün bunlardan dolayı "la ilahe illallah" en doğ ru ve en üstün sözdür. Her işin başı, bütün güzellikle rin tacıdır. Onun hakkında peygamberimiz (SAS):
"Benim ve benden önceki peygamberlerin söyle diği en üstün söz "la ilahe illallah"tır." (Muvatta Kur'an 32) buyurmuştur.
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
TEVHİDİ ULUHİYETİN ÖNEMİ
Tevhidin en önemli kısmı bu kısımdır. Bunun içindir ki, Allah Resulü (SAS) Tevhidi uluhiyetin yer leşmesi için büyük bir gayret göstermiştir. Tevhid keli mesi söylendiğinde, akla ilk gelen tevhid bu tevhidtir.
Allah'ın elçi göndermesi, kitap indirmesi, birliği ni göteren işaretleri yaratması, hep bu tevhidin dimağ lara yerleşmesi içindir. Bütün oluşumlar, bütün olaylar, mizanın kurulması, cennet bahçeleri, cehennem çukur ları, insanların iyi ve kötü diye ayrılıp bir kısmının cennete bir kısmının cehenneme gitmeleri, hep bunun içindir.
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
İBADET ÇEŞİTLERİ
ibadetin -insanların sandığı gibi- tek bir şekli yoktur. Bilakis pekçok şekli ve eşidi vardır.
1. Dua: Bir şeyin istenmesi, zararın defi, belanın kaldırılması, düşmana karşı zafer vb. durumlar için Al lah'a yönelmektir. Dil vasıtası ile Kalben Allah'a yönel mek olan dua, ibadetin özü" ve ruhudur, nitekim Allah Resulü (SAS)):
"Dua ibadetin ta kendisidir." (Tirmizi) buyura rak bu gerçeği dile getirmiştir.
2. Dini yükümlülükleri yerine getirmek: Namaz, oruç, sadaka, hac, nezir, Kurban bunlardan bazılarıdır. Bu tür ibadetlerde, Allah'tan başkasına yönelmek caiz değildir. Başkası için namaz kılmak, oruç tutmak, Kur ban kesmek, zekat vermek, adak adamak ve dinin esas larından olan herhangi bir ibadeti yapmak asla caiz ol maz.
3. Allah'ın koymuş olduğu hükümler hususunda, ondan başkasına boyun eğmemek. Helali helal, haramı haram olarak kabul etmek. Hadleri yerine getirmek, dünyevi işleri onun emirlerine göre düzenlemektir. Al lah'a Rab olarak inanan hiçbir kişi beşeri kanunları, düzenleri kabul edemez. Hayatını bu kanunlara göre düzenleyemez. Bilakis hiçbir zorlama olmaksızın yal-
76
nızca ona itaat eder. Hayatını yalnızca onun hükümle rine göre düzenler.
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
İBADET
ibadet; birbirine kaynaşıp tekbir şey haline ge len, iki anlamlı bir kelimedir. Bu iki anlam; sonsuz ita at ve sonsuz sevgidir, ibadet; tam bir itaat ve tam bir sevginin birleşmesi ile gerçekleşir. Buna göre sevgisiz ibadetle, ibdetsiz sevgi ibadet olamayacağı gibi, yarım itaat ve yarım sevgi ile de ibadet olmaz.
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
TEVHİDİ ULUHİYET
Tevhidi uluhiyet: ibadeti, taatı ve hükümranlığı Allah'a tahsis etmektir. Bu anlamdaki tevhid ehli yal nızca Allah(cc)'a ibadet edip ibadetlerine yer ve gökte bulunan hiçbir şeyi ortak kılmazlar. Tevhidi uluhiyet ve Tevhidi Rububiyetin her ikisi de birlikte tahakkuk etmedikçe tevhid gerçekleşmez. Tevhidin gerçekleşme si için, bu kadarı da yeterli değildir. Çünkü Müşrik araplarda bunu itiraf ediyorlardı. Ama buna rağmen müslüman sayılmıyorlardı. Zira Allah'la birlikte başka ilah ediniyor. Ve bu ilahın kendilerini Allah'a yaklaştı racağını, onun katında kendilerine şefaatçi olacağına inanıyorlardı.
Hıristiyanlar da, Allah'ın (cc) yer ve gök yüzü nün Rabbi olduğunu tasdik ederler. Buna rağmen, haz-reti İsa'yı ona ortak koşarlar. Allah'tan başkasını ilah edindiklerinden dolayı Kur'an; müşrikleri de, hıristi-yanları da kâfir olarak kabul eder. Bunun içindir ki her iki gurubta cennetten mahrum olup cehenneme gide ceklerdir.
Asırlar boyu insanlar, kendilerinden istenen tev hid anlayışından uzaklaşarak, bir çok ilaha ibadet et mişlerdir. Hazreti Nuhun kavmi Ved'e Yağus'a..., Hazre-ti İbrahim'in kavmi putlara, Mısırlılar buzağıya, Hintli ler ineğe, Sebeliler güneş'e, Sabiler yıldızları, Mecusiler ateşe, araplar evsan ve taşlara, Hıristiyanlar Hazreti İsa'ya, annesine, papazlara, hahamlara ibadet etmişler dir. Bunların tamamı müşriktir. Zira hepsi Allah'la bir likte başka bir varlığa ibadet etmişlerdir.
Öyle ise hakiki ibadetin anlamı nedir?
75
Cevap: Allah'ın varlığı ve Tevhid.
TEVHİDİ RUBUBIYET
Tevhidi Rubiyet yer ve göklerin rabbinin ve yaratı cısının Allah olduğuna inanmaktır. Kâinattaki bütün iş lerin sahibi, mülkünde ve hükmünde ortağı olmayan Al-
73
lah'tır. O, her şeyin rabbi, her canlıya rızık veren, her işi programlayan zattır. Dilediğini aziz dilediğini zelil eden, dilediğine fayda dilediğine zarar veren, yalnızca Allah'tır. Onun dışındakiler, ne kendilerine ne de başkasına malik olmadığı gibi, Allah'ın izni ve iradesi olmadan başkasına zarar ve fayda veremezler. Tevhidin bu yönünü, Allah'ı inkâr eden maddecilerin dışında hiç kimse inkâr etmez. Maddecileri geçmişte, dehriyyun zamanımızda ise, ko münist ve ateistler temsil etmektedirler. Bunlardan bazı ları iki Tanrıya inanırlar: Aydınlık tanrısı, karanlık tanrı sı. Müşriklerin büyük bir bölümü -Cahiliye Arapları gi bi- tevhidin bu türüne inanır, inkâr etmezler. Bu gerçek Kur'an'ın çeşitli yerlerinde şöyle dile getirilmiştir.
"Andolsun ki onlara "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sor san "Allah" derler. (Ankebut Suresi, 61)
"Andolsun ki onlara "Gökten su indiren ölü münden sonra yeryüzünü canlandıran kimdir?" diye sorsan "Allah" derler.
"(Resulüm!) Onlara "Biliyorsanız bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?" de. Böyle dediğinde "Al-laha aittir" diyeceklerdir "Öyle ise siz hiç düşünüp ta şınmaz mısınız!" de. "Yedi kat göklerin Rabbi, azametli arş'ın Rabbi kimdir?" diye sor. "Bunlarda Allah'ındır" diyeceklerdir. "Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısı nız?" de." (Mü'minun Suresi, 84-85-86-87)
Müşriklerin cevapları onların kâinatın rabbinin bütün işleri idare edenin Allah olduğuna inandıklarını gösterir. Normalde, Allah'ın bütün kâinatın rabbi oldu ğunu kabul etmek, yalnızca ona ibadet edip, başka hiç bir şeyi ona ortak kılmamayı gerektirir. Ancak onlar tevhidin ikinci kısmı olan TEVHİDİ ULUHIYETİ, inkâr ederek şirkten kurtulamamışlardır.
74