Cevap: üstadımız Süleyman Hilmi Tunahan (k.s) H.z Hayatı Kendisi Hakkında Birçok Konu
Cenab-ı Hak mahlukatı birbirine muhtaç olarak yaratmıştır. “Kainatta her ne varsa manen birbirine bağlıdır. Şayet bunlardan biri bağını koparsa herşey birbirine çarpar ve mahvolur. Nizam ve intizam tamamen bozulur.1
Bütün mahlukat bir vücut ise, Peygamberler ve onların varisleri olan alimler, o vücudun kalbidir. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Keriminde şöyle buyururlar:
“’tan kulları, içinde, ancak âlimler korkar.”2
ALLAHÜ Tealadan en çok korkan da Onu en iyi bilendir. Hadis-ı kudside:
“Ben gizli bir hazine idim, bilinmemi sevdim ve bilinmem için mahlukatı yarattım”,buyrulmaktadır.ALLAH Ü Tealayı hakkıyla bilen Peygamberler ve onların varisleri olduğuna göre, onlar bütün mahlukatın yaratılma vesilesidir.
Peygamber Efendimiz Alimlerin fazileti hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Dört şeye bakmak ibadettir. Anne babanın yüzüne, Ka’be-i muazzamaya, mushafa, ve alimin yüzüne. Kim bir alimi ziyaret ederse, beni ziyaret etmiş olur. Kim bir alim ile musafaha ederse sanki benimle musafaha etmiş gibi olur. Kim de bir alim ile oturursa, benimle oturmuş gibi olur. Dünyada benimle oturan kimseyi ALLAHÜ Teala ahirette de benimle beraber kılar.”3
Hakiki alimlerin birtakım alamet ve vasıfları vardır. Bunların beş tanesi bizzat Kur’an-ı Kerim ile tesbit olunmuştur. Bunlar : Haşyet, huşu’ tevâzu’, ahlak ve zühddür.4
İmam-ı Rabbani hazretleri ise hakiki alimlerin vasıflarını şöyle izah buyurur: “Baş olmak, mal toplamak, yücelik ve dünya muhabbeti gibi şeylerden uzak olan alimler, ulemâ-i ahirettir ve Enbiya Aleyhimüsselam’ın varisleridirler. Yaratılmışların hayırlısı onlardır. Kıyamet günü onların mürekkebi, şehitlerin kanı ile tartılır da, mürekkep kefesi ağır gelir. “Alimin uykusu ibadettir.”, hadis-i şerifi ile, onların şanına işaret edilmiştir.
Ahiretin güzellğini anlayan yine onlardır. Dünyanın çirkinliğini ve aşağılığını onlar bildirmiştir. Onlar, ahiretin bâkî, dünyanın fânî olduğuna inanıp, kendilerini Ahirete hazırlar, dünyadan yüzçevirirler. Dünya ve içindekileri zelil tutup, ahireti yüce görürler. Zira dünya aziz görülürse, ahiret hakir, dünya hor tutulursa ahiret aziz olur. İkisinin birleşmesi mümükün değildir.” 5
Akıl Cenab-ı Hakkı bulmak ile mükelleftir. Ancak aciz olarak yaratılan insan akılla her şeyi bilemez. Bunun sebeple, Cenab-ı Hak, sıratı müstekıme hidayet için, Peygamberlerini göndermiştir. Alimler de bu vazifeyi verâseten ifa etmektedirler.
Bu hususta Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadırlar:
Yer (yüzün) de alimlerin benzeri, yıldızlar gibidir. Kara ve denizin karanlıklarında, onlar(a bakmak)la yol bulunur. Yıldızlar sönerse hidayette olanların sapıtması çok sürmez.” 6
Hasan-ı Basri hazretleri de:
“Alimler olmasa insanların diğer canlılardan farkı kalmazdı. Çünkü onların öğretmesi ile insanlar insanlık seviyesine ulaşır.” 7
Hadis-i şerifte: “Muhakkak ki , bu ümmet için her yüz senenin başında dinini tecdid edecek bir müceddid gönderir”8 ,
buyrulduğu üzere, insanlık rehbersiz kalmamıştır.
Ümmet-i Muhammed’in evladına, dinlerini ve Kur’anlarını öğretmekten başka hiçbir maksadı olmayan dostları, nice sıkıntılara maruz kalarak kendilerine verilen bu vazifeyi en güzel şekilde ifa etmişlerdir.
Efendi! Bu kadar üzülme, biraz istirahat buyur.”, denildiğinde, “Günde binlerce insanın imanı sönerken ben nasıl ayaklarımı uzatıp yatabilirim.”, buyuran; “Hocalıkta bize ekmek kapısı kalmadı diyenlere: “Efendiler! Hocalık bir meslek, bir ekmek teknesi değildir. Hocalık ’ın, Rasülüllah’ın, kitabullah’ın ve din-i mübin-i islamın tebliğ memurluğudur.”, buyuran Altun Silsilenin en son halkası Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri, ahir ömründe, bünyesini kuşatan hastalıklardan muzdarip olmasına rağmen, son defa görmüş olmak için gittiği evlatlarına yazdırdığı şu iki hadis-i şerifle cismani olarak dünyadaki hizmetlerini tamamlamıştır.
“Ya Ebâ Rafi’! Senin gayretin ile Cenab-ı Hakk’ın bir kimseyi hidayete erdirmesi, senin için üzerine güneşin doğup ve battığı her şeyden daha hayırlıdır.
“Ya Davud! Senin, mevlasından kaçan bir kulu bana getirmekliğin, bana bütün ins ve cinnin ibadetinden daha sevimlidir.”9
Buyrulmuştur ki:
Düü cihanda tasarruf ehlidir ruh-u veli
Deme kim mürdedir, anda nice dermanola
Ruh, şimşir-i hüdadır, ten gılaf olmuş ona
Dahı a’la kar eder, bir tığ ki uryan ola.
Cevap: üstadımız Süleyman Hilmi Tunahan (k.s) H.z Hayatı Kendisi Hakkında Birçok Konu
Müslüman, bulunduğu ortamı İslam’a uygun hale getirmek için cihad etmekle mükelleftir. Fakat cihadı iyi anlamak da icap etmektedir. Süleyman Efendi ve talebeleri, cihadı, “tebliğ/İslam’ı anlatmak” ve kendi nefislerinde yaşamak suretiyle ihya etmek şeklinde yorumlamaktadırlar. Zira peygamber efendimizin buyurduğuna göre “en büyük cihad, nefisle yapılan cihaddır”.
Evet, uygulanan, bu laiklik perdesi altındaki din düşmanlığını tasvip etmek mümkün değildir. Fakat, devlete karşı bayrak açıp silahlı ve benzeri bir mücadeleye kalkışmak da “derviş” olma yolunda nefis terbiyesiyle uğraşanlara uygun bir şey değildir.
Eğer, fert fert bizler iyi olur, İslam’ı hakkıyla yaşamaya çalışır ve “gerçek kul” olmaya çaba gösterirsek, Cenab-ı Hakk, “layık olduğumuz” idareyi bize ihsan edecektir. Yoksa, “önce şeriatı getirelim, namazla oruca sonra bakarız” türü yaklaşımlar, bir müslümana asla yakışmayan tutumlardır.
“Öşür” emrini yerine getirirler
“Öşür” zekat gibi http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif’ın kullarına bir emridir. Öşrü verilmemiş bir meyve ve sebzeden yemek caiz değildir. Ancak öşrü hesaplanmış ve ödemeye niyetlenilmiş mahsüller yenilebilir. Asrı saadetten tarihimizde “aşar’ın kaldırılması”na kadar öşür toplanır ihtiyaç sahiplerine dağıtılırdı. Öşürün halk arasında “aşar” tabiri kullanılmasının sebebi ise İslam’da emredilenden kat kat fazlasıyla devrin idarecileri tarafından baskı ile toplanmasından kaynaklanmasıdır. Bu zulüm neticesinde “öşür” unutularak, “aşar” haline gelmiş ve sonra da kaldırılmıştır. http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif’ın emri olan “öşür”ün üzerinde Süleyman Efendi (k.s.) çok durmuştur. Bugün ise onun talebeleri mahsüllerinin öşürünü İslam’da emredildiği şekliyle hesaplayıp verilecek yerlere vermektedirler.
Cevap: üstadımız Süleyman Hilmi Tunahan (k.s) H.z Hayatı Kendisi Hakkında Birçok Konu
Sigara
Sigara içmezler ve içilmesini tavsiye etmezler
Alkollü içki ayet ve hadislerde yasaklığı açıkça beyan olunduğu halde sigara bahsi açıkça geçmemektedir. Bu sebeple sigaranın haramlığı konusunda tartışmalar olmaktadır. Süleyman Efendi’nin talebeleri sigara kesinlikle kullanmamaktadırlar. Sigaranın sağlığa zararlı olduğu tıp ilmince ispatlanmıştır. Hatta Türkiye’de Tekel tarafından üretilen ve dağıtılan sigaranın üzerinde Sağlık Bakanlığı tarafından “Sağlığa zararlıdır” ibaresi konmuştur. İslam’da vücuda zararlı olan şeyler haramdır.
Giyim-kuşam
İslam dini avret mahallerinin örtülmesini erkek ve kadın her müslümana farz kılınmıştır. Kadınlar için avret mahalli yüz (çenealtı ve saç bitimi kadar) el (bileklere kadar) ve ayak (topuklara kadar) hariç diğer yerler. Erkekler için göbek ile diz kapağı arasındaki kısımlar. Bu kısımlar örtüldüğünde dinin emri yerine gelmiş oluyor. Yalnız vücut hatlarını belli eden giysiler giymek caiz değildir.
Süleyman Efendi (k.s.) sakallı idi. Yaz-kış cübbe gibi uzun ceket giyerdi. Bugün talebeleri arasında sakal bırakanlar vardır. Bazı şartlardan dolayı sakal bırakamasalar dahi ekseriyeti bıyık bırakırlar. Şunu da belirtelim ki, sakal, sarık ve cübbenin Peygamber Efendimiz’in sünneti olduğuna dair itikatları tamdır.
Hıristiyanların ve diğer dinlerin alamet-i farikası olan elbiseleri giymek ve takmak caiz değildir; müslümanlar bunlardan men edilmişlerdir. Süleyman Efendi’nin talebeleri bu men edilenlerin haricindeki aşırıya kaçmayan kıyafetleri giymekte mahzur görmezler, “yakalı gömlek giyilmez, kravat takılmaz” gibi düşünceleri yoktur. Genelde sade, rahat kıyafetleri tercih ederler.
Mezhep görüşleri
İtikatta hak mezhep tektir ve “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat” mezhebidir. Ehl-i sünnet mezhebinin iki imamı vardır. Bunlar; İmam-ı Muhammed Mansur Maturidi ve Haseni’l-Eş’ari'dir. İtikatta mezhep imamı umumiyetle İmam-ı Muhammed Mansur Maturidi Hazretleridir. Amelde mezhebe gelince. Günümüzde, tahrif olmamış ve takipçisi bulunan amelde hak mezhep dörttür; Hanefi, Şafii, Hanbeli ve maliki. Süleyman Efendi (k.s.) ve talebelerinin (umumiyetle) amelde mezhebi ise, İmam-ı Azam Ebu Hanife tarafından kurulan Hanefi mezhebidir.
Dört hak mezhep dışındaki mezhep ve görüşler; “doğru yol”un “sapık kolları” olarak nitelendirilmektedir. Hatta bazıları, “sapma” sınırını aşmış ve “kopma” noktasına gelmiş veya kopmuştur.
Süleyman Efendi talebelerine, Şerh-i Akaid dersiyle İslam’dan sapmış cerayanlardan korunma yollarını göstermiştir. Emali ve Nesefi adlı kitaplarda İslam akaidinin ve ehl-i sünnet fikrinin temelini öğretmişlerdir. Bu sağlam ilim neticesinde talebeleri arasında itikadi noktadan en ufak bir sapmaya rastlanmamıştır.
Cevap: üstadımız Süleyman Hilmi Tunahan (k.s) H.z Hayatı Kendisi Hakkında Birçok Konu
Üstazımızın Medrestü’l-Mütehassisîn’de okuduğu dersler ve aldığı notlar şunlardır:
• Tefsir-i Şerif 10
• Usűl-i Hadis ve Nakd-i Rical 10
• Hadis-i Şerif 10
• Tabakat-ı Kurra ve Müfessirîn 10
• Risale (tez) 9.2
Ayrıca Süleyman Efendi Tanzimat’tan sonra ilk defa açılan ve bugün Hukuk Fakültesi karşılığında olan “Medresetü’l-Kuzat”ı birincilikle kazanmış ve burada Roma Hukuku, Sakk-ı Şer’î, Ticaret-i Berriyye Hukuku, Ticaret-i Bahriye Hukuku, Hukuk-u Düvel gibi dersleri başarıyla okuyarak mezun olmuştur. Hatta o bu okulu birincilikle kazandığını telgrafla babasına bildirmiş ancak babası hüküm verme konumundaki insanların büyük bir mesuliyet altında olduklarını ve adaleti gerçekleştiremeyenlerin ise cehennemlik olacaklarını bildiren hadisler ışığında oğluna şu cevabı göndermiştir: “Süleyman! Ben seni cehenneme göndermek için İstanbul’a yollamadım.” Bunun üzerine Süleyman Efendi babasına bir mektup yazmış ve mektubunda kendi maksadının hakimlik yapmayıp zamanının bütün din ilimlerinde en zirve noktaya çıkmak istediğini dile getirmiştir. Nitekim daha sonraki hayatına bakıldığında da onun hakimlik yapmadığı görülecektir. Bu şekilde Süleyman Efendi, yüksek tahsilini ve akademik kariyerini de üstün bir başarıyla tamamlayarak devrinin seçkin alimleri arasına girmiştir
Cevap: üstadımız Süleyman Hilmi Tunahan (k.s) H.z Hayatı Kendisi Hakkında Birçok Konu
Biz Cenab-ı hakkın ahirette bize vereceği selahiyyetle,mahşer halkına şöle dürbünle bakacak;kimin bize bir merhabası,ilgisi,sevgisi,alaka sı,ALLAH yolunda bir hizmeti varsa hepsine şefaat edeceğiz.SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN(K.S) H.Z. ŞEFAAT HAKTIR:Şefaat, birisinin işi için aracı olmak, hatır ve yetkisini kullanarak darda kalan kimseyi sıkıntıdan kurturmaktır.
Ahirette şefaat haktır. Allahu Teala, bütün nimet, yetki ve şereflerin sahibidir. Hüküm ve karar sahibi O‘dur. Cennet ve Cehennem O‘nun emrindedir. Ancak O [c.c] bazı kullarının şeref, itibar ve derecesini artırmak, katındaki yakınlık ve dostluğunu göstermek için kendilerine bazı yetkiler verir; görevler yükler, şeref bahşeder, işte şefaat da böyledir.
Şefaat Allahu Teala‘nın işine karışmak değildir. Şefaat izni ve yetkisi verilen bir kimseden şefaat istemek http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif‘a şirk koşmak değildir. Şefaat, Allahu Teala‘nın sevdiklerine bahşettiği bir şeref ve yetkidir. Şefaat, sevenlerin sevdikleri için aracı olup; naz makamında niyaz etmeleri, dostları adına göz yaşı dökmeleridir. Şefaat sevginin meyvesi, rahmetin esintisidir. Şefaat, Allahu Teala‘nın kullarına bir hediyesidir.
Meşhur hadiste belirtildiği gibi, mahşerde bütün insanlık sıkıntı içinde kıvranırken dertlerini ilahi huzurda dile getirecek, kendileri için http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif‘ın rahmetini isteyecek bir kimse ararlar. Önce, bütün insanlığın babası Hz. Adem Efendimize giderler. O bu büyük işi üstlenmez, başka bir peygambere gönderir. Hiçbir peygamber insanların adına söz söylemeye kendilerini layık görmezler, sonunda halkı http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif‘ın Habibi, yaratılmışların en faziletlisi Hz.Muhammed (s.a.v) Efendimize gönderirler. Halk gelir, kendisinden rica ederler, ağlayıp dertlerini dile getirirler ve : “Şu sıkıntıdan bizi kurtarması için Yüce http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif‘a sen yalvar!“ derler. O zaman http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif‘ın Habibi (s.a.v) Efendimiz alemlerin Rabbinin huzuruna çıkıp secdeye kapanır. Sonsuz azamet ve rahmet sahibi Yüce Mevla‘mız kendisine:
“Ey Muhammmed! Kaldır başını; ne diyorsan söyle, sözün dinlenecek; şefaat et, şefaatin kabul edilecek; iste istediğin verilecek“ diye hitap buyurur.(Buhari, No:4476; 6565; Müslim, No:193, Ahmed, Müsned, III, 116, 244.)
İşte bu “Makam-ı Muhmud“tur; en büyük şefaat yetkisidir. Hz. Rasulullah (s.a.v) Efendimiz, diğer peygamberlere verilmeyen beş şeyden birisinin de kendisine verilen umumi şefaat yetkisi olduğunu beyan etmiştir.( Buhari, Saiat, 56. Bkz: Müslim, No: 521; Ahmed, Müsned, II, 411; ibnu Mace, No: 567; ibnu Hıbban, Sahih, No: 2313.) Ayrıca her peygamber, kabul edilecek duasını dünyada kullanmış iken; Hz. Rasulullah (s.a.v) Efendimiz, bu hakkı ahirette müminlere şefaat için saklamış ve http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif‘a şirk koşmadan ölen herkesin bu şefaata ulaşacağını müjdelemiştir.( Tirmizi, No:2441; Ahmed, Müsned, VI, 23, 27; Hakim, Müsterdek, l, 67.)
Bu yetki ile umumi bir şefaat eder. Büyük günah sahipleri dahil, zerre kadar imanı olan herkes bu nimetten istifade eder. Çünkü Efendimiz (s.a.v):
“Benim şefaatim ümmetimin büyük günah sahipleri için olacaktır.“( Ebu Davud, No: 4739; Tirmizi, No: 2435; Ahmed, III, 213; Hakim, Müstedrek, l, 69, 160; ibnu Hıbban, No:2596.) buyurmuştur. Ondan sonra sırasıyla http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif‘ın şefaat izni verdiği peygamberler, melekler, alimler, salihler, şehidler ve izin verilen diğer kimseler mü‘minlere şefaat ederler; Cehennemi haketmiş mü‘minlerin affı için http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif‘a yalvarır, kurtuluşu için aracı olurlar. Allahu Teala da onların şefaatim kabul buyurur, şefaat edilen günahkarları affeder.( Bu konuda geniş bilgi için bkz: Acurri, eş-Şeriatu, 340-362.)
Şefaat sadece kafirler ve küfrü yayan zalimler için yoktur. Onlara dünyadaki amellerinin bir faydası olmadığı gibi, yakın dostlarının da bir faydası olmayacaktır.( A‘raf, 53; Ğafir, 18.)
KURANIKERİM İLE ŞEFAATA BAKIŞ…..
A-
http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif elçileri veliler,şehitler ve http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gifın hoşnut olduğu kulların şefaat edeceği belirlenen sürelerdeki ayetler
19-MERYEM:
87 - (O gün) Rahmân (olan http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif)'ın katında bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır.
20-TAHA:
109 - O gün, Rahmân'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez.
34-SEBE':
23 - http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'ın huzurunda şefaat da fayda vermez. Ancak izin verdiği kimseninki müstesna. Nihayet kalblerinden dehşet giderildiği zaman "Rabbiniz ne buyurdu?" derler. (Şefaat sahipleri de): "Hakkı söyledi" derler. O, her şeyden yüksek ve büyüktür.
43-ZUHRUF:
86 - Onların http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'ı bırakıp da tapdıkları putlar şefaat hakkına sahip değillerdir. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler şefâat edebilir
53-NECM:
26 - Göklerde nice melek var ki http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'ın dileyip razı olduğuna izin vermeden önce onların şefaatları hiç bir işe yaramaz.
7-ARAF
53 - İlle onun te'vilini mi gözetiyorlar? Onun te'vili geldiği (verdiği haberler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: "Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmiş. Şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki bize şefaat etsinler, yahut tekrar geri döndürülmemiz mümkün mü ki eski yaptıklarımızdan başkasını yapalım?" Onlar, kendilerini zarara soktular ve uydurdukları şeyler kendilerinden saptı, kaybolup gitti.
26-ŞUARA
100 - "Bak bizim için ne şefaatçiler var,"
B-Meleklerin şefaati
21-ENBİYA:
28 - http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar, http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'ın hoşnud olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. Hepsi de O'nun korkusundan titrerler.
C-
http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif sadece kendisi şefaat edeceğini söylediği sürelerdeki ayetler.
6-EN'AM:
51 - Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar. Onlar için http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır. Gerekir ki http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'tan korkarlar
39-ZÜMER:
43 - Yoksa http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: "Onlar hiçbir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi (böyle yapacaksınız)?"
44 - De ki: "Bütün şefaat http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'ındır. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz."
36-YASİN:
23 - "Hiç ben O'ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar."
32-SECDE:
255 - http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O daima diridir (hayydır), bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. O'nu ne gaflet basar, ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Onların her ikisini de görüp gözetmek O'na bir ağırlık vermez. O çok yücedir, çok büyüktür.
32-secde
4 - http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif O'dur ki, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra Arş üzerine istivâ buyurmuştur (hakim olmuştur). Sizin için O'ndan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi! Artık düşünmeyecek misiniz?
.
70 - Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve kendilerini dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Ve hiçbir kimsenin kazandığı şey yüzünden kendisini helake atmamasını, kendisi için http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'tan başka hiç bir dost ve hiçbir şefaatçi bulunmadığını Kur'ân ile hatırlat. O, azaptan kurtulmak için bütün varını feda etse, kendisinden alınmaz. Onlar kazandıkları şey yüzünden helake uğratılmışlardır. Onlar için, inkâr ettiklerinden dolayı kaynar bir içecek ve can yakıcı bir azab vardır.
10-YUNUS:
3 - Rabbiniz o http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'dır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerine istiva etti (onu hükmü altına aldı), işi tedbir eyliyor. O'nun izni olmaksızın hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte Rabbiniz olan http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif budur. O'na ibadet ediniz! Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?
18 - http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'ı bırakıyorlar da, kendilerine ne fayda, ne de zarar verebilecek olan şeylere tapıyorlar ve "Bunlar bizim http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif katında şefaatçilerimizdir." diyorlar. De ki, "Siz http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'a göklerde ve yerde O'nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?" http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif onların ortak koştukları şeylerin hepsinden münezzehtir.
74-MÜDDESSİR:
48 - Artık onlara şefaatçilerin şefaatı fayda vermez.
Cevap: üstadımız Süleyman Hilmi Tunahan (k.s) H.z Hayatı Kendisi Hakkında Birçok Konu
VAHDET-İ VÜCUD NEDİR ?
Vahdeti vücud bir tasavvuf terimidir ve onun felsefesi http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'tan başka varlık olmadığına, mevcud olan tek varlığın http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif olduğuna, var gibi gözüken ne varsa http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'ın parçaları olduğuna inanmaktır. Bu ina-nış tasavvufun amentüsünün ilk şartıdır. Bu felsefe-nin künhüne vakıf olan mutasavvıflar Lâ ilâhe illallah demeyi terk edip la mevcude illallah diyerek bu amentüyü ikrar ederler.
http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'tan başka mevcud, varlık olmadığına i-nanmayı gerektirecek ne bir ayet, ne bir hadis var-dır. http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'ın isimlerinden bahsettiği, bütün varlıkları yok saymak, her nasılsa -inançlarına göre- varlık ol-mayan şeylerin yaşadığını ve öldüğünü söylemek, me-leklere iman ettim demek fakat onlar varlık değildir, http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'ın parçalarıdır diyerek her parçayı ilah say-mak, cennete ve cehenneme iman ettim demek, sonra onların varlık olmadığını, http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'ın parçaları olduğunu söylemek, önünde secde edilen putun bile http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'ın bir parçası olduğu bu sebeple zahirde tapılan put olsa da aslında o secdenin http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'a yapıldığı gibi saçma ve delilsiz zırvaları uyduranların asıl gayesi İslam dinini tahrif etmek ve müntesiplerini yoldan çıkarmaktır. İşte bu inanışa göre bir tasavvuf şeyhi http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'ın bir parçası olduğu gibi yolda duran taş, ağaçtaki kuş, kovalanan kedi ve kovalayan kufuryok ve o köpeği vuran bir zabıta eri dahi (haşa) onlara göre http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'ın parça-sıdır ve dolayısıyla onlara http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif demek doğru bir sözdür. İsmi tasavvufçular tarafından veliler listesi-ne alınan müşriklerin "Ben http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'ım" demeleri ve benzeri sözleri sarfetmeleri bu sapık inanışlarından kaynaklanmaktadır. Bu sapkın söylem ve inanışlar üzerinde tevhid ehli olanlar için te'vil edecek yol aramaya ve hatta düşünmeye bile gerek yoktur. Çün-kü bir Müslüman kabul veya red etmek için Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in böyle bir şeyi öğretip öğretmediğine bakması yeterlidir. Hiç akletmezler ki durum onların dediği gibi olsa, inanan kimdir, inanılan kim ? Yaratan kimdir, yaratılan kim ? Hüküm koyan kimdir, mükellef kim, mükafat ve ceza veren kimdir, ödüllendirilen veya cezalandırılan kim ? Ateşe koyan kimdir, ateşte yanan kim ?
İşte vahdeti vücut gibi bir zırvayı ortaya atan kafirler İslam ümmetini yüzyıllarca oyalayacak bir işi başarmışlar ve maalesef gözlerinden yaş gelesiye, karınları ağrıyasıya halimize gülmekteler.
Birilerinin aslında küfür olduğunu bildikleri, fa-kat o bunu söylemişse bir hikmeti vardır kabilinden te'vil etmeye çalıştığı, bu cümleler nasıl söylenmişse kastedilen mana odur, çünkü inanç öyledir. Sizin tap-tığınız benim ayağımın altında diyen adam toprağı kastetmiştir, çünkü ona göre çiğnenen, işenen, o top-rak http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'tır (haşa) . Böyle olunca birinin çıkıp ben http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'ım demesi onlara göre gayet tabi bir durum-dur, sırf o değil onlara göre kafir biri dahi bu sözü söylese doğru söylemiş olur çünkü o da http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'tan bir parçadır! Bu cümleleri vecde, aşka gelince, kendinden geçince söylemenin sebebi nedir derseniz, can pazarı bu kolay değil. Müslümanlar bu sözden pek hoşlan-mazlar ve insanın başına kötü şeyler gelebilir. Nite-kim tarih bu müşriklerin nasıl taşkınlık ettiğini ve nasıl öldürüldüklerini zaptetmiştir.
ÜSTAZIMIZIN VAHDET-İ VÜCUDA KARŞI ETMİŞ OLDUGU NASİHAT
„Aşağıdaki cümleler tam Vahdet-i Vücutçu sözleridir.
• "Bir kimse Hakkı Hak'ta aynı hakla görürse o kimse ariftir."
• "Bir kimse Hakkı hakta aynı hakla görürse o kimse ariftir."
• "Bir kimse Hakkı Hak'ta aynı halkla görürse o kimse acizdir."
• "Bir kimse Hakkı ne hakta ne halkta göremez de ölmesine, sonra ihya olunacağına intizar eder hakkı aynı hakla görürse o kimse gafildir."
• "Bir kimse Hakkı halkta, halkı hakta görür, hukuk-u hakkı ve halkı eda etmekle iştigal eylerse o kimse kâmildir."
Bilinmelidir ki, ben bu cümlelerin manaları ve tasavvufî ifadeleri üzerinde durmayacağım, çünkü hem meşrebime muvafık değil, hem de bu mevzuyla meşgul hakikatte vakti boşa harcamaktır. Yalnız bu sözlerin menşei, zuhur mertebesi ve sebepleri hakkında izahatta bulunacağım. Bu da sizin ve bizim maksadımıza uygun düşecek, meselenin esaslarını tenvire hizmet edecektir.
Büyük muhakkıklar indinde Vahdet-i Vücud, ilmî, menşeî, sebebi ifrat-ı muhabbettir, sekirdir. İsim ve fenâ sıfatında fenâdır. Velayeti, velayet-i kalbiyye ve zılliyyedir. Ona velayet-i suğra da denir. Bu hal bu mertebede zuhur eder. Hakikat-i fenâyı temîn etmez. Cihet-i cezbede fena-yi zılli husule getirir. Tevhidi, tevhid-i efaldir. Fenası, fena-yı efaldir. Tecellisi, tecelli-i efaldir. Bu ahval ve kemâl ve tevhidin sahibi; velayet-i suğra mertebesinden velayet-i kübraya çıkamaz. Tevhid-i sıfat, tecelli-i sıfat ve fena-yı sıfata mazhar olamaz. Vahdet-i Vücud itikadında olanlar üç zümreye ayrılırlar:
1. Birinci Zümre: Ruhunu velayet-i suğraya çıkaranlardır. Bunlar şeriat-ı mutahhareye yapışıkdırlar. Fakat ictihatlarında hakikate isabet edememişlerdir. İsabet etmemelerine sebep muhabbet-i Hak olduğu için hata eden müctehid hükmündedirler. Velayet-i suğra erbabındandırlar. Muhabbette fena ve sekirleri kendilerini mazur kılacaktır. Mevla'nın lutfuna nail olacaklardır.
2. İkinci Zümre: Bu zümre Vahdet-i Vücud, ulum ve maarifi ile çok meşgul olarak meşreb-i tevhid-i vücudiyi kendilerine mal edenlerdir ki, bunların ruhları mertebe-i zılliyete çıkmamış, velayet-i suğraya dahil olmamıştır. Bunlar; ömürlerini laklaka ile geçirip ruhlarını tasfiye, nefislerini tezkiyeden mahrum eylerler. Bu dava ile bu dünyadan "Kel en'am" olarak göçüp giderler.
3. Üçüncü Zümre: Bu zümre ne birinci ne de ikinci zümrenin ahval ve efaliyle muttasıf değildir. Bunlar kendi nefis ve hevâlarına göre tevil ve te'sir ederek işi, Vahdet-i Vücud derecesine çıkarırlar. Bu suretle kendilerini teklifat-ı rabbanî haricine çıkararak ibâhat, ilhâd ve zındıkiyyet derecelerine yuvarlanırlar. Mevla'nın emirlerine yapışıp nehiylerinden kaçınmazlar. Bir taraftan her haltı yaparlar, diğer taraftan (kendilerini) zümre-i havastan ve irfandan gösterirler. Bunlar birer cani, birer katil, birer kutta-i tarîk-i hak ve hidayet yolunun yol kesenidirler. http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif şerlerinden ümmet-i Muhammed'i muhafaza etsin...“
• „Ey İslâm Cemaatı! Biz hayatta olduğumuz halde, Vahdet-i Vücud'a gidilebileceğini mi zannediyorsunuz? Böyle bir zanna kapılmayınız, çünkü biz hayattayız.“
• „Size ta'lim edilen Hak yolundan ayrılmayın. Vahdet-i Vücud ve sair nuru sönmüş tarîklere aslâ rağbet etmeyin."SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN(K.S)
Cevap: üstadımız Süleyman Hilmi Tunahan (k.s) H.z Hayatı Kendisi Hakkında Birçok Konu
• http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif kerimdir amma kuyusu da derindir. İp ve kova olmayınca su çıkmadığı gibi, nur ve feyz de çıkmaz.
• Atom'un arz üzerinde müddet-i te'siri elle sene olduğu gibi, decâcilenin bu ümmet üzerinde müddet-i fesâdı dahi elli senedir.
• Benim evlatlarıma Tarih öğrenmek farzdır.
• Benim evlatlarım, bildiğinin âlimi, bilmediklerinin tâlibidirler.
• Benim evlatlarımın her biri bir Süleyman'dır. Ben daha yüz sene yaşayacağım.
Cevap: üstadımız Süleyman Hilmi Tunahan (k.s) H.z Hayatı Kendisi Hakkında Birçok Konu
Hazretimiz zamanında Fatih'te bir kıraathane varmış. Buraya ekseriya yaşlı ve emekli olanlar gelirmiş. O zaman Hazretimiz de Şehzadebaşı'nda oturuyormuş. Hazretimiz o kıraathaneye gelir orada bulunanlara vaazu nasihat eder, dini bilgiler verir, onları Ahidayete davet edermiş.
O kıraathaneye bir de yüzbaşı gelirmiş. Hazretimiz kendisinin sahibi zaman ve mürsidi olduğunu izah edermiş. Yine bir kış günü hava çok soğuk. Yüzbaşı diyor ki "eğer hakiki mürsid ise soğuk demez bugün de gelir" diye düşünür ve kıraathaneye gelir. Bir de bakar ki Efendi Hazretleri çoktan gelmişler ve sohbet ediyorlar. O günden sonra Efendi Hazretlerinin sohbetlerini daha dikkatli dinliyor.
Yine bir gün gece saat 11-12 olmus kıraathanenin kapanma saati gelmiş. Kıraathanede 6-7 kişi kalmış. Yüzbaşı Hazretimizin kalkmasını bekliyor. Nihayet Efendi Hazretleri kalkıyor. Hava çok soğuk kar ve tipi var. Rüzgar öyle sert esiyor ki insanın sokak aralarında bile yürümesi mümkün değil. Yüzbaşı böyle düsünüyor "Hocaefendi şimdi bu havada evine gidemez. Ben onu evine birakayım".
Bu fikrini Efendi Hazretlerine söylüyor. Efendi Hazretleri "hayır evladım ben giderim" buyuruyor. Yüzbaşı ısrar ediyor. Efendi Hazretleri kabul etmiyor. Buna rağmen Efendi Hazretlerini arkasından takip ediyor. Bir süre takip ediyor, bir de bakiyor ki Efendi Hazretleri evine değil tam ters istikametteki Edirnekapı'ya dogru gidiyor. Yüzbasının merakı artıyor. "Bu saatte bu tipide Hocaefendi nereye gidiyor" diye düşünüyor.
Hazretimiz Edirnekapı'dan çıkıyor ve ilerideki mezarlığa doğru ilerliyor. Yüzbaşı "eyvah hoca mahvoldu" diyor. O zamanlar surların dibinde hiçbir bina yokmuş. Her taraf boş arazi. O karda kışta binaların arasında yürümek mümkün değilken O boş arazide ilerliyor. Ama bakıyor ki Hz. Üstazimiz o ihtiyar haliyle hiç etkilenmeden sakin sakin yoluna devam ediyor ve ilerideki mezarlığa gidiyor. Yüzbaşı da arkasından mezarlığa kadar geliyor
Böyle mezarlıktan bir bakıyor bir de ne görsün: Sarıklı sarıklı bir sürü zat toplanmış bekliyorlar. Bir kişilik boş yer var. Hazretimiz gidiyor ve boş yeri dolduruyor ve dünyada olup bitenleri görüsmeye başlıyorlar.
O günlerde Hitler başkanlığında Almanya büyük ve güçlü bir orduyla önüne gelen her devleti mağlup etmiş, yakmış, yıkmış ve perişan bir şekilde kendi topraklarına katarak ingiltere'ye kadar gelmişti. Ingiltere ile Fransa işbirliği yaparak ingiltere kıyılarına büyük bir kanal kazmış, mayınlar döşemiş ve iki devlet de bütün askeri gücünü oraya toplamıştı.
Bütün dünya "Almanya bu engeli aşamaz" diyordu. Amma Hitler büyük bir savaş taktiği uyguluyor. O günün şartlarında beşyüz veya binbeşyüz tane savaş uçağını aynı anda havalandırarak o geçilmez denen engeli bertaraf edip ordularını İngiltere'ye sokup İngiltere'nin Normandiya kıyılarına kadar geliyordu. Asıl hedef ise Rusya idi. Hz. Üstazımız sık sık Trakya'da bir ağacın altında evrad-ı ezkar okur üflermiş. Abilerimize "evladım Almanya Türkiye'ye giremeyecek zira Türkiye'yi maneviyatla doldurduk" buyurmuşlar.
Hakikaten Almanya Rusya'ya saldırmak için en kısa ve en iyi yol olan Türkiye'ye girmemiş. Karadeniz'in etrafına dolanmak istemiştir. İsterse Trakya'yı yerle bir eder, hem karadan hem denizden Türkiye üzerinden Rusya'ya saldırabilirdi. Bu hadise Türkiye'nin ve başındakilerin iyi bir siyaset yaptığı zannedilmiştir. Bu o günün şartlarında mümkün olmasa gerektir. Bütün dünya artık Almanya'nın durdurulamayacağına inanıyordu.
İşte bu toplantıda Almanya'nın mağlup olup geri çekilmesi kararına bağlanıyordu. Bütün bunlara yüzbaşı şahid oluyordu. Toplantı bitiyor. Hz. Üstazımız Şehzadebaşı'na dönüyor. Yüzbaşı da kendine göre gizlice oraya kadar takip ediyor.
Üstazımız orada arkasına dönüyor "ey yüzbaşı sen bize refakatçi olduğun için paşa olacaksın" diyor. Daha sonra o yüzbaşı paşa oluyor. Tabi bunun Hz. Üstazımızın duasıyla olduğunu anlıyor. Ve yüzbaşı "bu dünyayı ne Almanya ne de başkaları idare eder. Bu dünyayı ancak http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif'ın sevgili kulları idare eder" diyor.
Ve ertesi günü Almanya ordusu bir telsiz hatası ile geri çekilmek durumunda kalıyor. Alman ordusu için Normadiya kıyıları büyük önem taşıyordu. Zira gelen İngiliz saldırıları oradan geliyordu. İngilizler o kıyılara çıkarma yaparsa Alman ordusunu geriye püskürtebilirdi. Ve bu doğrultudaki Alman haber merkezindeki telsizlerin sesini taklit ederek bütün Alman birliklerine İngiliz birliklerinin başka bir yönden saldıracağı söylenmiş.
Alman birliklerini başka yere kaydırıp Normandiya kıyılarına çıkarma yapmayı başardılar. Ve Alman birliklerini geriye püskürttüler. Almanların bu günden gerilemesi hızla devam etti. Cenab-ı Hakk Hitler ve onun Almanyasına bu kadar gücü ve kuvveti verip bütün Avrupa'yı ve diğer ülkeleri yerlebir ettirmekle ecdadımız Osmanlı Devletinin düşmanlarına, onu içten ve dıştan çökertip parçalayanlara cezalarını veriyordu.
Hitler böyle büyük başarılar elde edince haddini aşmış çok ileriye gitmişti. Koyu bir Yahudi düşmanı idi. Yahudileri canlı canlı yakıyor, diri diri kaynar sulara atıyor, yanan fırınlarda diri diri yakıyorlardı. Yahudiler her ne kadar din düşmanı http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif düşmanı da olsalar Cenab-ı Hakk buna razı değildi. Cenab-ı Hakk kendine düşman da olsa kullarının bu şekilde kendisinin Ahirette vereceği cezalarla yine kendi kulu tarafından böyle acımasızca eza ve cefa vermesine razı olmuyordu. http://www.yesilforum.com/Smileys/de...icon_allah.gif-ü Alem o gece Almanların aleyhine karar alınmasının yüzlerce hikmetinden biri de bu olmalıydı.
Cenab-ı Hakkın rahmeti o kadar genişti ki kendisine düşman olana bile merhamet ediyordu. Yüzbaşı o gece gördüklerini görev yaptığı yerde generaline söylüyor. "Almanlar gerileyecek" diyor. O general de "hiç öyle şey olurmu. Sen rüyada görmüşsündür diyor. Almanların bu kadar ilerledikten sonra gerilemesi mümkün mü" diyor. O yüzbaşıya inanmıyor.
Tabi bu arada Türk genelkurmayı da savaşı yakından takip ediyor. Değerlendirmeler yapıyor. O günü istihbarat ve haberleşme şartları ile bir hafta sonra Almanların gerilemeye başladığı haberi geliyordu. Mesajlardaki tarihler ise yüzbaşının anlattığı tarihi gösteriyordu. Tabi General hayret ediyor. Yüzbaşıyı çağırıp o geceki hadiseyi tekrar anlattırıyor.CENAB-I ALLLAH VELİ KULLARININ ŞEFAATLERİNE CÜMLEMİZİ NASİL EYLESİN.
Cevap: üstadımız Süleyman Hilmi Tunahan (k.s) H.z Hayatı Kendisi Hakkında Birçok Konu
Tasavvuf terbiyeleri
Süleyman Efendi Hazretleri manevi salahiyeti alır almaz vazifeyi tebliğe başlamıştır. Zamanında tarikat şeyhlerine haber göndererek onları manevi selahiyetinden haberdar etmiştir.
Nakşi yolunun bir “kutbu” olan Süleyman Efendi (k.s.) Hazretleri, “vahdet-i vücud” görüşünü de ısrarla reddeder, talebelerini bu sapık cereyana kapılmamaları noktasında uyarır ve vaazlarında cemaata şöyle hitap ederdi: “ey İslam Cemaati! Biz hayatta olduğumuz halde, Vahdet-i Vücud’a gidilebileceğini mi zannediyorsunuz? Böyle bir zanna kapılmayınız, çünkü biz hayattayız.”
Bizim tespit edebildiğimiz kadarıyla bazı meseleler hakkındaki Süleyman Efendi (k.s.) ve talebelerinin fikri yapıları bu şekildedir. Netice olarak Süleyman Efendi (k.s.) İslam’ı kaynağından anlatarak onları “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat” yolundan ayrılmayarak, “dışımız halk ile içimiz hak ile” düsturuyla talebelerini itidale teşvik ederek, ifrat ve tefride kaçmamalarını tembihlemiştir. Talebeleri de Ustazlarının çizgisinde devam ederek, onun fikirlerini bugüne taşıyarak hizmetlerini sürdürmektedirler.
SEYYİDLER ZİNCİRİNDEN BİR HALKA
Ezeli takdir olarak, seyyidler zincirinin 33. halkası kendilerinin nasibi olduğundan, batınları da ilahi füyûzat ile alakalanarak, seyyidler zincirinin 32. halkası ve bu zincirin 9. büyük rütbesi, Salahuddin İbn-i Mevlana Siracüddin (K. S) Hazretleri'nden seyru süluklarını tamamladılar. Bu suretle seyyidler zincirinin 33. ve sonuncu halkasını teşkil ederek, küfür ve dalaletten bunalan toplumlara iman ve ihlas yolunu göstererek, gönüllere kutlu yolun ölümsüz yolcusu olarak iz bırakmışlardı. Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri Dar-ı Beka'ya göçtükleri zaman 71 yaşında ve yüksek derecede şeker hastasıydı. Tarihler 16 Eylül 1959'u gösteriyordu. Hastalığı ağırlaşınca hükümetin müsadesiyle cenazesi Fatih Camii haziresine gömülmesi kararlaştırılmıştı, ancak dönemin İçişleri Bakanı Namık Gedik anlaşılmaz bir şekilde buna karşı çıktı ve polis tarafından Karacaahmet mezarlığına açtırılan mezara gömülmesi için cenaze yakınlarını adeta zorladı. Altunizade'den mahşeri bir kalabalıkla yola çıkan cenaze, yolu kesilerek Karacaahmet'e döndürüldü ve Karacaahmet'te polisçe hazırlanan mezara defnedildi.
Cevap: üstadımız Süleyman Hilmi Tunahan (k.s) H.z Hayatı Kendisi Hakkında Birçok Konu
Hazretimiz Seyfettin Abi'ye "evladım filan camiye git vaaz et" demiş. Seyfi Abi saate bir bakmış. Vakit çok az kalmış. Gideceği yer ise çok uzak olduğu için "efendim yetişemem" demiş. Hazretimiz "yetişirsin evladım" demiş. Seyfi Abi gitmiş. Cami imamını bulmuş, "efendim ben burada vaaz edeceğim" demiş. İmam şöyle bir bakmış "benimle dalga geçiyorsun" demiş. Seyfi Abi de "hayır" demiş. İmam bakmış ki iş ciddi "izin belgeni göster" demiş. Seyfi Abi "efendim müsaade edin vaaz edeyim" demiş. İmam "olmaz izin belgeni göster ondan sonra" demiş. Seyfi Abi şöyle bir durmuş kalbinin üzerinden daha mürekkebi kurumamış izin belgesini çıkarıp "eğer istediğin bu ise al senin olsun" deyince imamım gözleri faltaşı gibi açılır kalır. "Tabi efendim kürsü sizin" diyebilmiş.
Seyfettin Abi birgün camide vaaz etmiş. Gelirken başka bir caminin önünden geçerken Pir-i Fani birisini görmüş. Görünüşü çok fakir imiş. Ama güvercinlere buğday dağıtıyormuş. Seyfi Abi yanına yaklaşmak istiyor fakat yaklaşamıyor. Hazretimizin yanına geliyor sarılıyorlar. O anda Seyfi Abi her şeyi unutuyor. Sonra aklına geliyor, "efendim o kimdi" diye soruyor. Hazretimiz de evladım o kırklardandı" diye cevap vermiş.
Dünya ve nefisten ittika ediniz. Çünkü onlar Harut ve Marut ismindeki meleklerden sıhr ederler.
Mübarek Receb-i Şerif'in ilk gecesinde yapılan dualara red yoktur. Bilhassa ilk cuma gecesinde. Çünkü bu ayı Hz. ALLAH zatına tahsis etmiştir.
Siz birer aletsiniz. Alet kendi kendine faydalı olamaz. ehil olan biri o aleti kullanırsa faydalı olur. Siz de bir alet olduğunuza göre ihlasınız nisbetinde faydalı olursunuz(Süleyman Hilmi Tunahan(k.s)