-
Cevap: Biliyor muydunuz?
Bediüzzaman,
Mustafa Paşa ile birlikte atlarla Cezire’ye giderler.
Yolda, Paşa kat’iyen Molla Said’le konuşmaz.
Bani Hanı dedikleri mevkie gelince, yorgunluğundan Molla Said orada biraz yatar.
Uykudan uyanır uyanmaz etrafında bütün Cezîre âlimlerinin, kitapları ellerinde beklediklerini görür.
Biraz görüştükten sonra çay ikram edilir.
Cezire âlimleri Molla Said’in şöhretini işittikleri için, mebhût ve hayran bir vaziyette çaylarını bile unutarak
Molla Said’in sualine intizar etmekte idiler.
Molla Said ise kendi çayını içtikten sonra, dalgın dalgın karşısında bulunan bir-iki âlimin çayını da içer, onlar fark edemezler. Mustafa Paşa, hocalara hitaben,
“Ben okumuş değilim; fakat Molla Said ile mücadelenizde mağlûp olacağınızı şimdi anlıyorum.
Zira bakıyorum ki, siz düşünmekten çaylarınızı unuttuğunuz halde,
Molla Said kendi çayını içtikten başka, iki-üç bardak da sizin çayınızı içti.”
Bunun üzerine, biraz lâtife ettikten sonra Molla Said bu âlimlere karşı,
“Efendiler! Bendeniz vaad etmişim, hiç kimseye sual sormam. Binaenaleyh, suallerinize muntazırım” der.
Bu hocalar kırk kadar sual sorarlar. Umumuna cevap verdikten sonra, her nasılsa Molla Said bir sualin cevabını yanlış söylediği halde karşısındakiler doğru telâkki ederek tasdik etmişlerdi. Meclis dağılınca Molla Said hatırlar; hemen arkalarından koşarak,
“Affedersiniz, bir sualin cevabını yanlış söylediğim halde farkına varmadınız” diyerek cevabını tashih eder.
Hocalar dediler:
“İşte şimdi hakkıyla bizi tam ilzam ettiniz!” dediğini..
-
Cevap: Biliyor muydunuz?
Bediüzzaman,
Jandarmalarla yolda giderken namaz vakti gelir.
Namaz kılmak için, kayıtların açılmasını jandarmalara ihtar eder.
Jandarmalar kabul etmeyince,
demir kayıtları bir mendil gibi açarak önlerine atar.
Jandarmalar bu hali keramet addedip hayretler içinde kalırlar.
Teslimiyetle, rica ve istirham ile,
“Biz şimdiye kadar muhafızınız idik; bundan sonra hizmetçiniziz” dediğini..
-
Cevap: Biliyor muydunuz?
Bitlis’de iken birgün kendilerine Vali ile bir kısım memurların içki içtikleri ihbar olununca, hiddetlenerek,
“Bitlis gibi dindar bir memlekette hükûmeti temsil eden bir zatın irtikâp ettiği bu muameleyi kabul edemem” diyerek içki meclisine gider. Evvelâ içki hakkında bir hadis-i şerif okuduktan sonra pek acı sözler söyler. Valinin vurdurmak için işaret etmesi ihtimaline binaen de bir elini rovelverinin bulunduğu yerde tutar. Fakat Vali fevkalâde mütehammil ve hamiyetli bir zat olduğundan, kat’iyen ses çıkarmaz. Oradan ayrılınca Valinin yaveri, Genç Said’e,
“Ne yaptınız? Söyledikleriniz, idamınızı muciptir” der.
Genç Said,
“İdam hayalime gelmedi; hapis ve nefiy zannederdim. Her ne ise, bir münkeri def etmek için ölürsem ne zararı var?” cevabında bulunur.
Oradan avdetinden bir iki saat sonra, iki polis vasıtasıyla Vali kendisini istetir. Valinin odasına girerken, Vali hürmet ve tâzimle genç Said’i karşılayarak elini öpmek ister. İltifatla yer göstererek,
“Herkesin bir üstadı vardır. Sen de benim üstadımsın” dediğini..
-
Cevap: Biliyor muydunuz?
Molla Said, Bitlis’te iken on beş on altı yaşlarında idi. Henüz sinn-i bulûğa vâsıl olmuştu.
O zamana kadar bütün malûmatı sünuhat kabilinden olduğu için, uzun uzadıya mütalâaya lüzum görmezdi.
Fakat o zaman sinn-i bülûğa vâsıl olduğundan mı veyahut siyasete karıştığından mı,
her nedense eski sünuhat yavaş yavaş kaybolmaya başladı.
Bunun üzerine her türlü fenne ait eserleri tetkike koyuldu.
Bilhassa din-i İslâma vârid olan şek ve şüpheleri reddetmek için Metâli ve Mevâkıf nam eserlerle
ulûm-u âliye اٰلِيَه (sarf, nahiv, mantık ve saire) ve âliyeye عَالِيَه (tefsir ve ilm-i kelâma) dair kırk kadar kitabı iki sene zarfında hıfzeyledi.
Hattâ, hergün okumak şartıyla, hıfz ettiği kitapların üç ayda bir kere devrine muvaffak olduğunu..
-
Cevap: Biliyor muydunuz?
emeğine sağlık paylaşım için tşkler