Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
387. Senin sevgi darağacına asılan Hallac-ı Mansür'un gönlü,
başına gelen belalardan gam yemez.
Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün
(c. II, 758)
• Sevgilim, kendini sana vermiş, hep seninle meşgul gönlümde, senin gülün var, gül bahçen var. Dalında senin meyven bulunan ağaç ne mutlu ağaçtır!
• Yücelerde, manalar göğünde senin nürlannı saçan "ay"a ulaşan kişi, dönüp duran gökyüzünü ve zanlarla, şüphelerle, çilelerle dolu şu kirli dünyayı ne yapsın?
• Allah'ıma yemin ederim ki, lanet edilmiş şeytan bile, seni severse, senin varlığını ikrar ederse, kıyamet günü azaptan kurtulur.
• Yine Allah'a yemin ederim ki, yüzlerce nürla yoğrulup, yaratılan hürilerle melekler, seni inkar ederlerse canlarını kurtaramazlar.
• Sen kimsin? Beni bir avuç topraktan yarattığını haber veriyorsun. Sonra;"Seni öyle üstün ve şerefli bir varlık olarak yarattım ki, sana verdiğim, sende bulunan sır kimselerde yoktur!" diyorsun.
Yunus Emre hazretleri de;
"Bir avuç toprağa bunca kîl ü kal
Nene gerek ey Kerîm-i Zülcelal!" demiştir.
• Senin sevgi darağacına asılan "Hallac-ı Mansur"un gönlü, başına gelen büyük belalardan, felaketlerden gam yemez, gam yemez!
• Her ağacın, her bitkinin kökü, Hakk'ın ihsan ettiği nzkı yer, fakat; "Ben ne yapacağım, ben ne yiyeceğim, ben ne giyeceğim?" diye bütün bu endişeler, bu korkular, senin hasta gönlünde mevcut!
" Sa'dî-i Şirazî hazretleri de;
"Benim değerli ömrüm; 'Yazın ne yiyeceğim, kışın ne giyeceğim?' endişesiyle sarf olup gitti." demektedir.
• Zavallı insan; canı üzen, ömrü hırpalayan rızık ümidini cennete doğru sürü, çek! Oranın her yaprağmda, her bitkisinde sana hazırlanmış şekerler, anberler var!
"Faruk Nafiz merhum da "Hamd ü Sena" başlıklı şiirinde şunları söylemişti:
"0 büyük Rabb ki, ufuklar boyu nîmetlerini,
Hüsn ü an, renk ü füsün, aşk ü cünün mahşerini
Gayr-ı kafi görerek sevdiği biz kullarına,
Şimdiden vaad ediyor, başka bir alem yarına,
Ma-i tesnîme şükür, ravza-i rıdvana şükür
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
388. Ölen bir kimse için, artık yarınki gün yoktur!
Mef'ulü, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. II, 717)
• Sana, gönlünü veren, candan kulluk eden bir kişiye böyle davranman uygun değildir.
• Ey yüzü de güzel, huyu da güzel olan sevgili; felek, senin gibi bir inciyi bir daha meydana getiremez.
• Senin yüzün de güzel, huyun da güzel. Bunlar güzel olunca, elbette senin gönlündeki sırlar da güzeldir.
• Ölen bir kişi için, artık yarınki gün yoktur. Iş böyleyken neden cefalar eder durursun?
• Bilmem ki, insan, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi ne diye başkası hakkında denemeye kalkışır?
• Hiddete kapılıp, hiç kimseyi çiğneme de; Allah'ın gazabı seni çiğnemesin.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
389. Gerçek bir aşık isen kendini acıya alıştır, acılar ye, acılar iç!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. II, 742)
• Aşk, aşıkı kıskandığı için, onu halka düşman eder. Aşık, tamamıyla halktan kopar ayrılırsa, işte o zaman aşk, yüzünü aşıka döndürür.
• Başkalarının işine gelmeyen, herkes tarafından reddedilen aşıkı, aşk padişahı yanına alır. Onunla dost olur, onunla diz dize oturur.
• Halk, aşkı başından atınca, aşk da halktan soğur, onları sevemez olur. îçten de dıştan da halkın huyunu bırakır, aşkın huyuyla anlaşır, aşkın huyunu huy edinir.
• Can, halk tarafından sevilirse, herkesi canlandırır, herkese gönül verir, her tarafa bakar, durur.
• Aşk onu görünce der ki: "Saçlarım, sana gölge düşürdü." Aşık o saçların gölgesine girince, artık miskler, anberler koklamaya başlar.
• Kendini aşka kaptırmış, yeni bir aşıksan; kendini acıya alıştır. Acılar ye, acılar iç de; Şirin sana Hüsrev'in balından ilaçlar versin!
• Tebrizli Şems'ten bir mestlik elde edersin de, o mestlik, iki alemin de ötesinden seni alır, sensiz bırakır.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
390. Peygamberlerden söz ediyor ama,
onda peygamberlerden bir huy var mı; sen ona bak!
Mefulü, Mefa'ilün, Fe'ulün
(c. II, 700)
• 0 güzel yüzlü hocanın acaba nesi var? 0, insanlık vazîfesini, kulluk vazîfesini gereği gibi yapıyor mu? Onun gönül aynası sanıldığı gibi tozsuz mudur? Temiz midir?
• Onunla konuş, onu anlamaya çalış! Bak bakalım onda ölürnsüzlük şarabından nasıl bir koku var! Varsa eğer vakit geçirmeden ondan manevî bir koku al!
• Onun gül bahçesinin içine gir, bak bakalım, o bahçede nergislerden lalelerden ne var?
• 0, her ne kadar, peygamberlerden söz ediyorsa da, onlann mu'cizelerinden bahsediyorsa da, onda peygamberlerin huyundan bir huy var mı? Sen ona bak, lafına bakma! Söylediklerini yaşıyor mu; onu anlamaya çalış!
• Salavat verip duruyor, tesbih çekiyor ama, onda Hz. Mustafa (s.a.v.)'in safvetinden, rühne var?
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
391. Hakk'ta fanî olmuş kamil insanlar.
FS'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. II, 730)
• Altın yumurtlayan kuşlar, işte burada! Her seher vakti, dikbaşlı, huysuz felek tayına eğer vuranlar işte buradadır.
• Onlar öyle üstün varlıklardır ki, atlarını sürdükleri zaman yedi kat gök onlara meydan olur. Yattıkları zaman güneşle ay, onlara yastık vazifesini görürler.
• Onlar öyle acaip balıklardır ki, onların her birinin canında Yunus (a.s.) vardır. Onlar öyle gül fidanlarıdır ki, gökyüzünü süslerler, güzelleştirirler. Feleği hoş ve ihtişamlı bir hale sokarlar.
• Kıyamet gününde içinde günahkarlar yanmasın diye cehennemi sömürüp içerler. Cenneti de dileyene bağışlarlar. Onlar buyruk sahibidirler, ama ne dua ederler, ne bir şey isterler, ne de ona buna lanet ederler.
• Güzellikle, iyilikle dağları bile havada oynatırlar, tatlılıkları ile denizleri bile şeker gibi tatlılaştırırlar.
• Bedenleri can haline getirirler, canlan ölümsüz bir hale sokarlar. Taşları la'l madeni yaparlar. Kafirleri, imana getirirler.
• Onlar herkesten daha fazla meydandadırlar, herkesten daha fazla gizlidirler. Onları apaçık görrnek istiyorsan, ayaklarının bastığı toprağı gözlerine sürme diye çek. Çünkü onlar, anadan doğma körün bile gözlerini açarlar, görür hale getirirler.
• Sen hor, hakîr bir kişi bile olsan, onlan arayıp bulmada diken gibi sert ol! Keskin ol da, onlar senin bütün dikenlerini gül haline, nesrin haline soksunlar.
• Kamil insanlar hakkında söz söylemeye, onları anlatmaya gücüm yetseydi, onlara dair gönlümde kalanları söylemeye imkan olsaydı, neler söylerdim, neler söylerdim de, göklerde bulunan ruhlar ve melekler bile benim söyleyeceklerimi beğenirlerdi.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
392. Hikmetinden sual olunmaz; Allah zaman zaman insanı şeytan haline,
şeytanı da insan haline kor.
Fa'ilatün, Fa'ilatiü, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. II, 729)
• Mavi gökyüzünü bir çark gibi döndürüp duran o ırmak işte burada, "ay"ın, Zuhal yıldızının hayran olduğu o güzel yüz de buradadır.
• Gemisi ma'rifet levhi olan, imana gelmeyenleri, gemisine binmeyenleri tufanlara boğan Nüh (a.s.) da buradadır.
• Kim ondan hırka giyerse, feleğin hırkasını çıkarıp atar. Kim ondan mana lokması yerse; "Lokman Hekim" olan buradadır.
• Sen, insan kılığına girmiş, insan şeklindeki şeytana ne diye bakıyorsun? Sen, şuna bak, şuna dikkat et; hikmetinden sual olunmaz; Allah, zaman zaman insanı şeytan haline sokar, şeytanı da insan haline kor.
Mesnevî'nm bir yerinde;
"Dikkat et, etrafında insan yüzlü bir çok şeytan vardır. Bu sebeple, her ele, el vermek, her ele bağlanmak, intisab etmek uygun değildir." (c. I, no: 316) diye buyuran Mevlana aynı konuya temas etmiştir. Şeyh Sa'dî hazretleri de bir beyitinde aynen şöyle
söylemiştir."Her gözü, kulağı, ağzı olan adam değildir. Nice şeytanlar vardır ki, ademoğlu kıyafetindegörünürler"
• Ab-ı hayata sahip olan Hızır (a.s.) da işte burada! Diriye ölümsüzlük bağışlamada, ölüyü de hayvan yapmada.
"İnsan gibi yaşamayan, hislerine tabi' olan kimseyi de, yaşayan bir ölü gibi dolaşan kişiyide insan şeklinde bir hayvan yapmadadır.
• 0, bütün varlıkların aynasının özüdür: 0 aynaya hohlama, üstüne nefesini düşürme, o senden kendini gizler.
• Ey insanoğlu, senin de başkalarının da kafirliği ve imanı onun elindedir onun takdiri iledir. Sakın ondan yüz çevirme, çünkü, onun hışmı, gadabı imanı yağma eder.
• Hakk'ın huzurunda kendisinin cahil olduğüna, hiç bir şey bilmediğine inanan kişiyi Hakk, her şeyi bilen bir kişi yapar. Fakat, ona karşı bilgi satmaya kalkışanı; "Ben her şeyi biliyorum." diyeni Hakk'ın gayreti, hiç bir şey bilmez hale sokar.
"Nabî merhum da şöyle der;
"İlim kıyısı olmıyan bir sahildir, Anda alim geçinen cahildir."
(İlim kıyısı olmayan bir deryadır. Kendini alim sanan kişi caahilin biridir.) Meşhur Sokrat'da; (Bir şey biliyorum; o da bir şey bilmediğimdir.) demiştir.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
393. Her zerre feryadlarla, inleyişlerle dolu.
Dilleri olmadığı için bu feryadları size duyuramıyorlar.
Mef'ulü, Mefa'ilün, Fe'ulün
(c. 11, 698)
• Senin varlığını ispat edecek bir belgesi, bir nişanı olmayan kişinin güneşi bile olsa önemi yoktur.
• Gönül, çeng gibidir. Aşk da onun mızrabıdır. Bu durumda gönül nasıl olurda feryad etmez?
• Bugün aşıkların feryadlarını duyuver! Bu feryadları işitmekten sana bir ziyan gelmez.
• Her zerre feryadlarla, inleyişlerle dolu, fakat dilleri olmadığı için bu feryadları size duyuramıyorlar.
• Zerrenin dili titreyerek, oynayışıdır. Onun derdini anlatacak, başka türlü bir davranışı yoktur!
• Bu alemin ucu bucağı var benim aşkım ile senin aşkının ucu bucağı yoktur!
• Ben şu dünyada, senin hayaline benzer, hiç bir şey göremedim. Yalnız kaldığım zaman aşkın bana öpücükler veriyor, ama ağızsız veriyor, onun ağzı yok!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
394. Bağlar, bahçeler su ile değil, aşk ateşi ile yeşermede, gelişmede.
Mef'ulü, Mefa'ilün, Fe'ulün
(c. 11, 685)
• Gönlüm, sevgilinin gönlü ile beraber, dilsiz, dudaksız olarak feryad edip duruyor. "Susarak konuşma", işte böyle olur.
" Eski şairlerimizden birisi;
"Sen hamüş ol, macerayı çeşm-i giryan söylesin!" (Sen sus, macerayı benim ağlayan gözlerim söylesin.) diye yazmıştır.
• Ben, sevgiliyle o şekilde konuşayım ki, dilim oynamasın, dudağım kımılda-nıasın. Çünkü kötü niyetli hasetçinin kulağı pusudadır.
"Hz. Mevlana Dîvan-ı Kebîr'in başka bir beyitinde şöyle buyurur:
"Gel de birbirimizle candan konuşalım, kulaklardan, gözlerden gizli olarak söyleşelim.
• Şunu iyi biliyorum ki, dil ve dudak her ikisi de insanlarda ayıp ararlar kimseyi beğenmezler, gizli gizli dedikodu yaparlar, onu bunu çekiştirirler. Bu yüzden ben söyleyeceklerimi, kulağa değil de gönüle söylerim. Çünkü, gönül emindir, ona güvenilir.
• Gönlün aşka dair söylediği o nükteli, derin manalı söz çok tesirliydi. Ateş gibi yakıcıydı. Bu yüzden gözlerimde yüzlerce yakıcı parıltılar var!
• Şaşılacak şey şu ki, aşk ateşinin gönlünde ta içinde güller var, yaseminler var, selviler var!
• "Birbirine zıt olan ateş ile su beraber düşüp kalksınlar, beraber oturup gez
sinler!" diye bağ, bahçe aşk ateşiyle daha da fazla yeşermede, daha da fazla gelişmede.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
395. Her meyve zamanı gelince baş gösterir.
Dikkatle bak, her iş nasıl tertiplidir!
Mef'ulü, Mefa'ilün, Fe'ulün
(c. II, 706)
• Benim günüm kalktı, gecenin hatırını sormaya, ona geçmiş olsun demeye geldi. Canım da dudağımı ziyarete geldi.
• Ben Allah'ıma o kadar çok yalvardım, o kadar çok "Ya Rabbî! Ya Rabbî dedim ki, sonunda gök kubbesi benim yalvarışlarımı duydu da, o da "Ya Rabbî! Ya Rabbî!" demeye başladı.
• Sevgili, elinde içilişi dine aykırı olan şarapla dolu bir kadehle çıkageldi.
• Ben her zaman onun sunduğu şaraptan bir yudum içince mest oluyor, kendimden geçiyordum. Bu defa kadeh ağzına kadar doluydu.
• Onun, ay gibi güzel yüzü, hangi gökte parlasa; güneş, o gökte ufacık bir yıldıza döner.
• Hilal, yeni ay onu ata binmiş görmüş de, güzelliğinin tesiri altında kalarak at nalına dönmüştür.
• 0 rüh olmuştur, dünya da o rüha beden; bu dünyaya, bu şeref yetmez mi?
• Toz toprakla dolu olan bu kirli dünya, gönül ışığıyla güzelleşmiştir. Hoş bir hal almıştır, edep sahibi olmuştur.
• Her meyve, zamanı gelince baş gösterir, gelişir, dikkatle bak, her iş nasıl tertiplidir.
• Yeter artık sus, durmadan söyleyenin karşısında susarak, dilsiz, dudaksız söz söyleyen daha da hoştur, daha da iyidir.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
396. Gönül, bizi bıraktı kaçtı gitti.
Mef'ulü, Mefa'ilün, Fe'ulün
(c. II, 722)
• Biz mest olduk. Gönül bizi bıraktı kaçtı, gitti. Ama nereye gittiğini bilemiyorum.
• Aklın bağını bırakıp serbest kaldığını görünce gönlüm ona yakalanmaması için hemen kaçmaya başladı.
• Gönül kaçtı ama, her halde o, Allah'ın halvetinden başka bir yere gitmemiştir.
• Sen, gönlü evde arama! 0 havaîdir; hava kuşudur. Bu yüzden o havalanmış, ötelere gitmiştir.
• 0, padişahın beyaz renkli, hünerli doğanıdır. 0 her halde uçmuş,gitmiştir.