Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
293. Benim gözüme hiç bir güzelin güzelliği görünmüyor.
Mefülü, Fa'ilatü, Mefa'îlü, Fa-ilat
(c. II, 878)
• Güneşli havalarda ova ne kadar hoştur. Ne kadar hoş görünür! Güller açtığı zaman da gül bahçesi çok güzeldir.
• Gördüğümüz şu güneşten başka bir güneş vardır ki, onun fermanı, onun emri, onun hükmü ile bizim bu güneşimiz iş görmekte, nurlar saçarak gökleri . dolaşıp durmaktadır.
• Sevgili mal verene, altın bağışlayana kendini öptürmez. 0 aşk derdi ile sararıp solan gerçek aşka yanağını uzatır.
• Kanat çırparak uçuşan şu dudu kuşlarına bak! Kendilerine şeker veren bir şeker dudaklıya doğru uçup giderler.
• Dünyada herkes bir şeker dudaklıyı seçmiş ve sevmiştir. Bizim de bir şeker dudaklımız vardır ki, o da bize bambaşka şekerler verir.
• Bizim de öyle bir şeker dudaklımız vardır ki, şekerler ondan şeker dilerler.
•Bizim öyle bir padişahlar padişahımız var ki, bize saltanat bağışlar, zaferler verir.
• Eğer padişah oğluysan, himmetini yücelt, padişahın sana taç bağışlamasını, kemer kuşatmasını yeter bulma!
• Elbiseni çıkar, soyun, koş, ab-ı hayata dal da topraktan yaratılmış olan varlığın sana yakutlar, inciler versin!
• Aşka doğru koş! Sana gelip geçici olan güzelliği gösterip, sana dert veren, kan ağlatan sevgiliden çekin!
• Şu dünyada benim gözüme hiçbir güzelin güzelliği görünmüyor. Çünkü, ezel nakkaşı, can bedenine gayb aleminden şekiller vermede, onu bir başka çeşit süslemededir. Ben o güzellikleri, o süsleri görmek isterim.
• Aklı, kendisine kevser suyundan haber veren kuş, nasıl olur da kör kuşlarla beraber acı su içer?
• İki gözümüzü de Hakk kendi güzelliği ile doldurdu. 0 öyle güzeller güzeli ki, "Ay" bile onu güzelliğini görse, hemen uğrunda, canını feda eder.
• Diinya güzelleri bile, onun dilencisinin gözüne toprak gibi görünmede, Allah'ın görüş kabiliyeti verdiği göz, nasıl olur, nasıl görür; bir düşün!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
294. Korku ve Ümit
Mef'ülü, Fa'ilatü, Mefa'îlii, Fa'ilat
(c. II, 876)
• Ne zamana kadar, ümit ve korku arasında çırpınıp duracağım? Ne zamana kadar, umarak ve korkarak hırkamı yırtacağım. Ey saki, sen bana, ümitten de, korkudan da kurtulmam için aşk şarabı sun!
• Dıişünceleri, kaygıları yakıp yandıran ateş dolu kadehi önüme getir bana sun çünkü, başımda ümidin de korkunun da getirdiği düşünceler var, üzüntüle rvar.
"Mevlana'nın bu beyiti Ahmet Haşirn'in Piyale'sini hatırlattı: "Ateş doludur, tutma yanarsın, / Karşında şu gülhan piyale
•Gamlar, kederler lüfunda boğulmamak için ümit ve korku demirini atmış i ekliyoruz. Gel, Nuh'un gemisi gibi olan kadehini yürüt, sun, bizi mest et bizi bizden al da kurtar!
• Kevser suyunun bile aşık olduğu bu îlahî şarabı bana sun! 0 şarapla benirn susuzluğumu gider! Çünkü ümide ve korkuya kapılmışım da kevser hevasına düşmüşüm.
• Halil îbrahim (a.s.) gibi ateşin ta içindeyim. Azer gibi ümidlere kapılmışım,korkulara düşmüşüm de ümitlerden, korkulardan put yontmadayım; o şarabı bana gönder, beni kurtar!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
295. Bir gülün aşkı ile rüzgar gibi her taraftan kaçıyorum.
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'îlün,
(c. II, 900)
• Onun lütuf eteğini tut, hem de sımsıkı tut ki, birdenbire kaçmasın! Fakat şu tuttuğunu ok gibi çekme ki, fırlayıp kaçmasın!
• 0 ne akıl almaz işler yapar, ne nakışlar, ne san'at eserleri ortaya koyar. Şekillerde, süretlerde görünür, ama kendisi can yolundan kaçar gider.
• Sen onu göklerde ararsın, ay gibi suyun üstüne düşer, orada parıl parıl parlar. Sen onu bulabilmek için suya girersin. Bu defa o gökyüzüne kaçar.
• Sen onu mekansızlık aleminden ararsın, o izini sana mekan aleminde gösterir. Mekan aleminde aramaya çalışırsın, o mekansızlık alemine kaçıverir.
• Şüphe kuşunun bedeninde, tez giden ilham habercisi yoktur. Bu sebeple ondan, doğru haber alınamaz. Şunu iyi bil ki, yakîni bilen kişi şüpheden kaçar.
• Usandığımdan değil; korkuya kapılır, şundan bundan kaçarım. Çünkü o pek latîf olan sevgilim, şundan bundan kaçar.
• Bir gülün aşkı ile rüzgar gibi her taraftan kaçıyorum. Benim gönül verdiğim bu gönül, sonbahar rüzgarının korkusu ile gül bahçesinden kaçan gül değildir.
• Adını söylemeye niyet edince öyle kaçar ki: "Filan kaçıyor!" demeye bile imkan bulamazsın.
• 0 senden öyle kaçar ki, bir kağıda resmini yapsan, resim bile kağıttan uçar gider, hatta gönülde nişanı bile kalmaz.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
296. Ben kavuşma gününde şimşek, ayrılık gününde de ağlayan bulut gibiyim.
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'îlün,
(c. II, 924)
• Kutsal ruhlara benden selam söyleyin. Bizden önce gelip gitmiş aşıklara benden haber gönderin, haber götürün.
Merhum Yahya Kemal, Veda gazelini yazarken acaba Mevlana'nın bu beytini mi açıkladı:
"Dünyada bu iksîr ile mes'üd olan ervah,
Ukbada da sermest-i müdam olsun erenler
Tekrar mülakî oluruz bezm-i ezelde
Evvel giden ervaha selam olsun erenler"
• Ben vuslat gününde şimşek gibiyim. Ayrılık gecesinde ise buluta benzerim. Söyle bakalım, sen bu iki karmakarışık halden hangisindensin?
• 0 güneşin önünde ayın, yıldızın, mumun, kandilin adını anarsanız, Allah sizden hoşnut olmaz.
• Onun aşkının matbahını bırakır da şu zenginlerin sofrasına giderseniz, çanağınız boş kalsın, aç gözlü bir dilenci olun.
• Siz gönül ateşini nereden alabilirsiniz? Ben size yol göstereyim: Salına salına hoş bir şekilde yürüyüp giden padişahlar padişahının atının nalından çıkanşimşekten alırsınız.
• Sevgilinin bulunduğu yere ölüyü götürseniz dirilir, oraya haram götürsenizhelal olur.
• Onun aşkı, mademki canın ayağından binlerce bağı çözüyor; öyle ise, ne olur iki elimden de tutun, beni oraya götürün.
• Ben bu gazelleri aşk levhasından yazdım. Tebriz'in övündüğü Şems'e bunları, bu kuldan bir armağan olarak götürünüz.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
297. însanın değeri ne ile ölçülür; bilir misin?
Aradığı şeyle! însan neyi ararsa ona layıktır.
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'îlün,
(c. II, 916)
• Yerden biten, baş kaldıran ağaç ve yaprak şunu söylerler: Hocam, ne ekersen ancak onu biçersin.
• Sana sayılı olarak verilen nefeslerden eğer son nefesin kaldı ise, aşktan başka hiç bir şey ekme! Çünkü insanın değeri neyle ölçülür, bilir misin? Aradığı şeyle. İnsan neyi ararsa ona layıktır.
• îki elini de kendinden, kendi varlığından yıka, kendini görmekten, kendini beğenmekten kurtul, kurtul da gel aşk sofrasına otur! Çünkü, su, temizlik için,elyüz yıkamak için yaratıldı.
• Sevgilisi kendi evine gelmek lütfunda, tenezzülünde bulunmuşken, ev sahibinin evine gelmemesi, boş yere sağda solda dolaşması, o kişinin aptallığınigösterir
• İnsan Hz. îsa olursa, elbette koşa koşa Hz. Meryem'in yanına gelir. Eğer insan şeklinde eşek ise, eşeklerin yanına varır.
• Bir kişinin yol arkadaşı sakî olursa, o kişi ayık olabilir mi? 0 içtikçe semirmez mi; gelişmez mi?
• Sana gizlice söyleyeyim; Gül neden gülüyor? Onun sevgilisi avucunun içindedir. Hep onu koklar durur da, ondan ötürü gülüp duruyor.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
298. Diken Allah'a yalvardı da dikenlikten çıktı, gül oldu!
Mef'ülü, Fa'ilatü, Mefa'îlü, Fa'ilat
(c. II,871)
• Neşeli bahar geldi. Rahmetler saçmaya başladı. Süs çiçekleri Hz. Ali'nin Zülfikar'ı gibi parıl parıl parlamaya koyuldu.
• Yeryüzünün her zerresi, gökyüzünden gebe kalmıştı. Dokuz ay doldu da o yüzden hepsi de kararsız bir halde kıvranıp durmada.
• Nar çiçeği düğümlerle doldu. Kat kat oldu. Dere, rüzgarın yaptığı ufak dalgalarla zırhlara büründü. Ova menekşelerine kaplandı. Dağ, lalelerle süslendi.
• Çiçekler öpüşme zamanı geldi diye dudaklarını açtılar. Gülümsemeye başladılar. Selviler birbirleriyle kucaklaşmak için kollarını açtılar.
• Gökyüzü de yıldızlarla süslenmiş bir gül bahçesi gibi. Fakat o, gönül gül bahçesini görünce, yüzünü bulutlarla örttü ve gönülden çok utandı.
• Diken; "Ey halkın ayıplarını örten Allah" diye yalvarıp duruyordu. Duası kabul edildi de dikenlikten çıktı, gül oldu. Diken iken gül yanaklı, hoş kokulu bir dilber geldi.
•Kış mevsiminde ölenler tekrar dirildiler. Artık kıyameti inkar edenlere îtibar kalmadı.
• Allah'ın canlar bağışlayan lütfu yardım etti de "Bahçenin Ashab-ı Kehf'i"uykudan uyandılar.
• Ölüyken dirilen ağaçlar, otlar, çiçekler! Siz, kış mevsiminde neredeydiniz?.Uykularında, rühların gittiği yerde değil miydiniz?
• Sizler, her gece duyguların uçup gittiği yerde, her gece rüyalarda görülüp seyredilen, varılıp beklenen yerdeydiniz.
•Ay bile incelmiş, erimiş, tükenmiş, bitkin bir hale gelmişti. Artık ışığı kalmamıştı. 0 tarafa gitti de bedir haline geldi, dolunay oldu. Nurlar saçmaya başladı.
• Şu görünen beş duygu ile görünmeyen beş duygu, her gece usanmış, yorulrnuş, melül, mahzün bir halde ayaklarını sürüyerek o aleme giderler de, seher vakti canlanmış olarak koşa koşa kalkar yine bu aleme gelirler.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
299. Zaman terzisi, hayat gömleğini hiç kimsenin boyuna uygun dikmemiştir.
Mef'ulü, Fa'ilatü, Mefa'îlü, Fa'ilat
(c. II, 869)
• Saman terzisi insanlara biçip diktiği, giydirdiği hayat gömleğini hiç kim-e, tam o kişinin boyuna uygun olarak biçip dikmemiştir.
"Şeyh Sa'dî merhum, bir beyitinde şöyle buyurmuş:
"Bu dünyada herkesin kendine göre bir derdi, bir mihneti vardır. Hiç kimseye mutlu olmak belgesi verilmemiştir."
• Etrafına dikkatle bak da gör; şu dünyada binlerce ahmak, nefsanî arzularına uyarak, şehvete kapılarak, etek dolusu altını yani yaptığı ibadetlere,iyiliklere karşı kazandığı sevabı şeytana verip karşılığında vicdan azabı, dertkeder satın almaktadır.
• Ey ölüyü "Benim canım!" diye seven, bağrına basan ahmak! Böylece senin ölüme mahkum, fanî bir güzele bağlanıp kalman, ilahî bir armağan olan ve bedeninde misafir olarak yaşayan canı da gönlü de soğutur, üzer.
• Manen Allah ile beraber bulunmaya çalış da fanî güzelleri, şeytan hayallerini şeytan nakışlarını bırak. Çünkü ecel gelince hiç bir murada eıişmeden onların hiç birine sahip olmadan, yapayalnız ölür gidersin.
• Rahatça yaşaman için yayılıp serpilmiş olan şu dünya döşeğine kurulup ayağını uzatma, çünkü döşek iğreltidir. Onu elinden alırlar, dürer kaldırırlar. Seni de mezara korlar. Bu hali düşün, kork!
• Sus artık, harfi, sözü bırak, gök kııbbesinin üstündeki meleklerin konuçtukları gibi sen de harfsiz, sözsüz konus!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
300. Güzel yüzlü güller, dikenlere doğru gitmedeler.
Mefulü, Fa'ilal, Mefa'îlü. Fa-ilat
(c. II, 870)
• Gözüm seğiriyor. Acaba sevgili mi geliyor? Yüreğim hızlı hızlı çarpıyor. Anlıyorum, gönlümü elemden alan gelmededir.
• Bu hüdhüd kuşu, Hz. Süleyman'ın ordusundan, şu bülbül de gül bahçesinden uçup gelmedeler.
• Canına karşılık bir kadeh şarap satın al, yok eğer müflis isen canını değil, kendini sat gitsin! Çünkü alıcı geliyor.
• 0 bekleyiş kulağı, müjdeli haberler alıyor. 0 ağlayıp duran göz de sevgilinin yüzüne kavuşmada.
• Bağın, bahçenin perişanlığı geçti gitti. Güzel yüzlü güller dikenleregitmedeler.
• Aşığın; "Eyvah!" diye söylenmesi, sızlanması boş yere değildir. îşte vuslat ordusu yola düşmüş de o "eyvah"lara çare bulmaya geliyor.
• Çekinme, açıkça söyle! Şu fani bedene ait istekler kaçtı gitti, çünkü Hakk'ın sıfatları gelmede.
• Ey bahçenin müflisleri, sonbahar yolunuzu kesmişti, varınızı, yoğunuzu almıştı. îlkbahar sultanı ihsanlarda bulunmak, elinizden çıkanları tekrar bağışlamak için yola düşmüş geliyor.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
301. Bedenimizin bütün cüz'leri şu ten mezarına defnedilmiş ölü gibidir.
Mefulü, Fa'ilatü, Mefa'îlü, Fa'ilat
(c. II, 862)
• Basîret burağına binerek aşk yoluna düşenler yani gönül gözlerini açarak yolculuğa çıkanlar, bulutsuz ve tozsuz olarak, o "Ay" yüzlü güzeli manen görürler.
• Şehvet tohumunu ateşe atanlar, yani şehevanî isteklerden, nefsanî arzulardan kurtulanlar, aşılması çok zor olan şu dünya tuzağından bir hamlede kurtulurlar.
• Şu sağır tabiat gürültüsünden geçerler, o tarafa giderler de, mana dostlarının meclisine varırlar, gül bahçelerinde yer edinirler.
• Yüzsüz, edepsiz, tabiat kullarının ayaklarını bağlarlar. Ruh padişahları bu mahallede onlara baş gösterir.
• Bedenimizin bütün cüz'leri, şu ten mezarına gömülmüş bir ölü gibidir. aşk süru üfürülse de, bu ölü dirilip mezarından baş kaldırsa...
• Senin şehvetin bakır gibidir. Ermişler aşk nüru ile bakır halindeki varlığını altın haline getirirler.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
302. Bir ev göster ki, orada onun çerağı yanmamış olsun!
Mefülü, Fa'ilatü, Mefa'îlü, Fa'ilat
(c. II, 861)
• Bu güzel yüzlü sevgilinin bize yapmadığı hiçbir iyilik kalmadı. Eğer onun keremi size böyle yapmadıysa, bizim suçumuz ne?
• "0 güzel bize cefa etti!" diye söylenip duruyorsun. îki dünyada da cefa etmeyen güzeli kim görmüştür?
• 0 şeker vermediyse, onun aşkı şeker değil mi? Eğer o vefa göstermediyse, onun güzelliği tamamıyla vefadır.
• Bir ev göster ki, orada onun çerağı yanmamış olsun. Bir sofa göster ki, yüzü orasını şenlendirmemiş olsun.
• Bu göz ile o çerağ ayrı ayn iki nurdur. Onun biri ötekine ulaşınca, böylece iki nür birleşince, kimse onları birbirinden ayıramaz.
• Ruh, sevgilinin güzelliğini seyre dalıp kendinden geçince dedi ki: "Allah'ın güzelliğini, Allah'tan başka kimse göremedi"
" Molla Camî hazretlerinin bir beytinin tercümesi olan şu meşhur beyit, bu konuyu açıklar:
"Kendi hüsnün hüblar şeklinde peyda eyledin
Çeşm-i aşıktan dönüp sonra temaşa eyledin"
• Bu örneklerin her biri bir anlatış, mugalata, bir yanıltıştır. Yoksa Hakk'ın (=Kuşluk vakti hakkı için) diye buyurması onun yüzünü kıskanmasından başka bir şey değildir.