-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
80. Buluşma günü için kendine çekidüzen ver!
Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c.I, 246)
• Bu dünyada yaptığımız işlerden ötürü, gönlümüzde yüzlerce davul çalınıyor, kıyametler kopuyor. Yarın, yani ölünce davulların gümbürtülerini duyacağız.
• Bugün gaflet, kulağımıza pamuk dolmuş, onu tıkamış; göze de, hakîkati göstertermeyen kıl kesilmiştir. Bu yüzden, biz, sevda vesvesesine kapılmış ve yarının gamı ile, endişesi ile çırpınıp duruyoruz.
• Hallac-ı Mansur gibi, safa ehli gibi, sen de, hakîkati duyurmayan gaflet muğuna aşk ateşi düşür, onu yak da, sağırlıktan kurtul.
• Aşk ile buluşma zamanı yakınlaştı, bu sebeple kendine çekidüzen ver,buluşma günü için güzelleş!
• Bizim ölümüz, her ne kadar sana matem olursa da, aslında, hakla buluşma vakti olduğu için, bizim en neşeli, en mutlu zamanımızdır.
• Çünkü bu dünya, bizim zindanımızdır. Zindanın harap oluşu, yıkılışı, zindandakileri sevindirir. Yani bizim bedenimiz, ruhumuz için bir zindan kesilmiştir. Ölüm, bedeni yıkınca, toprağa düşürünce, ruh zindandan kurtulaçak, Hakk'a kavuşacaktır.
• Aklını başına al da, fanî olan bu dünya zindanında kimsede vefa arama!bu dünyanın vefası bile vefasızdır!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
81. Ey vefalı kişi, bizden, benden vazgeç!
Fa'iiatiin, Fa'ilatün, Fa'ilün
(c.I, 251)
•Ey vefalı kişi, gel, gel, daha yakına gel! Beni, benliği, bizi, bizliği bırak! Çabuk, vakit geçirmeden gel!
•Gel daha yakın gel! Biz'den, ben'den vazgeç, gel, gel. Sen'lik ve biz'lik yok oluncaya kadar gel. Ne "sen" kalasın, ne de "biz" kalalım!
• Kibri ve kendini beğenmeyi bırak da, yere göğe sığmayan o büyükler büyüğüne gönlünde yer ver!
• Cenab-ı Hakk, ezel aleminde "Ben sizin Rabbiniz değil miyim" diye buyurdu. Sen de ona; "Evet, Rabbimiz sensin!" diye cevap verdin.
• Evet sözün şükrü nedir? Yani o emri nasıl yerine getireceksin? Bu dünyada, şikayet etmeden, Hakk'tan gelen belalara, ıstıraplara sabretmektir. Ses çıkarmamaktır.
"burada 7 ci araf suresinin 172. ayetine işaret var. Arapça "Evet" kelimesi, ses olarakıstırap sesini verdiği için Mevlana eski edebiyatta sık sık yapılan "tevriye sanatını hatırlatmaktadır.
• Bela'nın bir sırrı da; ben fakr, yokluk dergahının kapısmı çalıyorum demektir.
• Sen, kendinden kurtul, benliğinden temizlen, toprak ol, ayak altına seril de toprağından otlar bitsin. Ot gibi benliği üstünden atar, kurursan hoş bir şekilde aşk ateşine yanarsın.
• Senin yanışınla meydana gelen kül, toprak, kimya gibi dertlere deva olur.
• Illetlerle, nefsanî arzularla dolu olan hayvanî rühunu ona ver de sonsuz olan, hoş olan insanî rühu elde et!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
82. Garip olan rüh, mekansızlık aleminin özlemini çeker.
Müstefilün, Müstef'ilün, Müstefil, Müstef'ilün
(c. I, 26)
•Her an gökyüzünden gönüllere gizli olarak şöyle vahiyler gelmede: "Ne zamana kadar, tortu gibi yeryüzünde çöküp kalacaksınız? Göğe yükselin, göğe yükselin!"
• Ancak tembel olanlar, ağır canlılar şarap tortusu gibi dibe çökerler. Tortudan kendini kurtaran, arınan, temizlenen ise küpün üstüne çıkar.
• Hemen balçığı, çamuru karıştırma! Suyunıı bulandırma da arınsın. Tortun aydınlansın ve derdine derman bulunsun.
•İnsanda şu'le gibi bir can var. Fakat onun dumanı, nurıından daha fazla. Duman haddini aşınca, fazla olunca, gönül evinde bulunan Hakk ışığını göstermez olur.
• Eser, gönül evindeki dumanı azaltırsan yani günah kiılerinden arınırsan, senin nürun ile her iki dünya da, bu dünya da, öteki dünya da aydınlanır.
• Bulanık bir suya bakarsan, orada ne ay görebilirsin, ne de gök! Hava kararınca güneş de gizlenir, ay da!
• Güney rüzgarı esince, havayı tertemiz eder. Bu yüzdendir ki, sabahın erken saatlerinde seher yeli eser. Adeta dünyayı cilalar, parlatır.
• Alıp verdiğimiz nefes de gönüldeki sıkıntıyı, derdi temizler, arıtır, adeta insanın içini cilalar. însan bir an bile nefes alıp veremezse, varlığına yokluk gelirçatar.
•Bu dünyada garip olan rüh, mekansızlık aleminin özlemini çeker. Hayvan nefis ise bilmem ki, ne diye şu dünya otlağında otlar durur? Geldiği yeriunuturda dünya nimetleri için çırpınır durur.
, orada ne ay görebilirsin, ne de gök! Hava kararınca güneş de gizlenir, ay da!
• Güney rüzgarı esince, havayı tertemiz eder. Bu yüzdendir ki, sabahın erken saatlerinde seher yeli eser. Adeta dünyayı cilalar, parlatır.
• Alıp verdiğimiz nefes de gönüldeki sıkıntıyı, derdi temizler, arıtır, adeta insanın içini cilalar. însan bir an bile nefes alıp veremezse, varlığına yokluk gelirçatar.
•Bu dünyada garip olan rüh, mekansızlık aleminin özlemini çeker. Hayvan nefis ise bilmem ki, ne diye şu dünya otlağında otlar durur? Geldiği yeriunuturda dünya nimetleri için çırpınır durur.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
83. Allah'ım canı yarattın ama ona cefalar verdin!
Müstef''ilüıı. Müstef'ilün. Müstef''ilün. Mıistef''ilün
(c,1,28)
• Ey bedenimizin padişahı; ey bize acıyarak, bizi neşelendiren, güldüren aziz varlık! Ey gözlerimize görüş kabiliyeti veren, ey can gözümüze tutya çeken, parlatan Rabbimiz!
• Canı parlattın ama ona cefalar verdin, onu deliye, divaneye çevirdin. Bazen onu yalnızlığa aşık ettin. Bazen, bir güzel yüzlünün peşinde koştuıdun, üryan düşürdün.
• Bazen top olduk, çöğeninin eğri ucuna uyduk, onun önünde başı dönmüş bir top gibi kah neşeye, eğlence yerine, kah belaya, cefaya, derde, ıstıraba doğru yuvarlandık durduk.
• Bazen gaflet uykusuna daldırırsın, bazen sebeplere doğıu sürersin, bazen de yoklıık çölünde bizi süründürürsün.
• Bazen yüksek mevkî, altın taç sevdasına düşürürsün. Bazen de tutar basına topraklar saçarsın. Bazen kendini kayzer, padişah sanır, bazen de yoksullar gıbi yamalı hırkalara bürünür.
• Kah diken olur, kah gül! Bazen sirke olur, bazen şarap; kah davulcu olur. davul çalar, kah davul olur, tokmaklar yer.
• Bazen acaip bir ağaç gibi elma verir, bazen kabak yetiştirir. Bazen zehir verir bazen şükür; bazen dert verir, bazen derman.
• Hayat ne acaip bir ırmaktır ki, bazen su olur, bazen kan; bazen la'l renkli şarap kesilir, bazen süt; bazen de şifalar veren bal.
• Bazen çeşitli renklerden sıyrılır. Hz. îsa'nın küpüne girer, bir renge bürünür böylece bazen "Allah'ın boyası" meydana çıkar. "Allah dilediğini vapar
"Hz. İsa'nın bir küpü varmış. oraya atılan kumaslar çeşilli renklerde de olsa tek renk olarak çıkarmış. Bu "Allah boyası"dır. Allah'ın takdirine uymayı ifade eder. Bu beytte 2. Bakara suresinin138 çi ayetine işaret edilmektedir"
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
84. Benim canım mana helvası istiyor.
MefS'îlün, Mefa'îliin, Fe'ulün
(c. I, 106)
• Canım mana helvası istiyor, helva! Helva vadini yarına bırakma!
• Bu mana helvası ne de güzel, sıcak, hoş; onun kokusu her an yücelerden ötelerden geliyor.
• Sen bu mana helvasını ağızla yiyemezsin, bu sebeple, incir gibi ağzını kapa da, o nefis hoş kokulu, sıcak helvayı gönülden ye; ona dudaklarını, elini değdirme.
• Bu helva, dünyada yapılan helvalardan değildir. 0 taraftandır. Onu görünmez el pişirmiştir. 0 eldendir. 0 helva, o görünmez alemde süt içti, hurma yedi de tatlılaştı. Bu yüzden o, ötelerin helvası oldu.
• Biz hepimiz Akl-ı Küll'ün oğullarıyız. Bu sebepten de ötelerden "Ey babasının canı!" diye sesler gelip durmadadır.
"Akl-ı Küll", Allah'ın kudretinden, Akl-ı Evvel'den yani ulühiyyet mertebesinden evvel ortaya çıkan akıl mertebesidir. "Arş-ı Azam", "Cebrail" Hz. Muhammed'in nüru gıbı, Aklı Küll'ün, Akl-ı Evvel'den sonra gelen bir mertebe olduğunu bilmek gerek. Çünkü, "Allah'ın ilk yarattığı şey akıldır." hadîsi ile Akl-ı Evvel'e işaret vardır. Arifler, bütün bu meıtebeleri, Kur'aıı ve hadîslerden yararlanarak, biz aciz insanlara Cenab-ı Hakk'a dair bilgiler vermeye çalışmaktadırlar. Şinasi merhumun dediği gibi:
"Akıl biliyor ki, var bir Allah,
Mahiyeti anlaşılmıyor, ah!"
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
85. Dudağını her öpüşe verme onu kirletme.
Mef'ulü, Mefa'îlü, Mefa'îlii, Fe'ülün
(c.1, 96)
• Sevgilinin dudağından anlatılamaz zevkler duyarak mest olmak istiyorsan, dudagını her öpüşe verme, kirlenme, her yemeğe onu bulaştırma!
• Bövle yap da senin dudağından başkasının kokusu gelmesin; o dudaklar yalnız ve yalnız aşk kesilsin. Lekesiz; hiçbir dudağa dokunmamış, tertemiz kalsın da eşsiz bir hale gelsin.
• Sunu iyi bil ve ibret gözü ile bak da gör ki: kadîm olan, evveline evvel olmayan Allah'ın nürundan başka ne varsa hepsi de bir mezbelede, yani pislik dolu bir yerde bulunan kokmuş pislikten ibarettir.
• Sen, manen kirlenip pislik olunca, kutsallığın, takdîsin üstünlüğünü, manevî tadını ne bilirsin? Aklını başına al! Pislik olmaktan kurtul, temizlen de kutluluk, yücelik tarafına git!
• Hz. Musa, Firavun'un nimetinden elini çekti. Ağzını yıkadı da Allah ona nürlu el ve kerem denizini bağışladı.
• Kendine gel, gözünü kapa ki, o göz, pek kıskançtır. Aklını başına al, madeni boş tut ki, senin için hazırlanmış bir mana yemeği var!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
87. Nürlu gözlere kul köle ol!
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fe-lün
(c.I, 217)
• Sen ne iyi bahtlı, ne talihli kişisin ki, Allah; "Gel gel mutlulukla, gir içeri senin için kurtuluş kapısı açıldı." diye seslenir.
• Güzel renklerle, hoş kokularla açılıp saçılan gül neden gülüyor? Söyleyeyim: "Bahar mevsimi yüzünden onun duası kabul edildi de onun için gü lüyor.
• Gül, mana Yusufunun kokusunu aldı da, o yüzden gömleğinin yakasını yırttı, ağzını açdı gülmeye; "Hey hey müjdemi isterim, müjdemi isterim!" demeye başladı.
• Herkes; bütün alem biliyor ki: Kainatın yaradılışının manası odur. 0 halde adlar manadan başka nereye gidebilir? Bütün adlar, onundur.
• Cenab-ı Hakk; "Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi istedim." diye buyurduğu için ad mananın mazharı oldu. Onun için kalp gözleri açık olan arifler, mana üzerinde dururlar da, adlara önem vermezler. Gölgeyi değil, gölge düşüreni düşünürler.
"Davud (a.s.): "Ya Rabbî insanlan ne için yarattın?" diye Cenab-ı Hakk'a niyazda bulundu. Bunun Bunun üzerine Cenab-ı Hakk buyurdu ki: "Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi sevdim, istedim, beni bilmeleri için insanları yarattım." Bu bir kudsî hadîsdir. Sufîler bu hadîs iizerindeÇok dururlar. Bu konuda Bursalı Ismail Hakkı hazretlerinin Gizli Hazine diye küçük bir kitabı da vardır.
• Asası olmasa da, eli parıl parıl parlamasa da Harun irfanı ile Kelîm'i yani Hz. Müsa'yı tanıdı, bildi.
• "Allah göklerin ve yerlerin nürudur." diye buyurdu. Kendisine nür adını taktı. Gözü de nurdan yarattı. Bu sebeple nurlu gözlere, kul ol, köle ol!
"Allah göklerin ve yeryüzünün nürudur." (Nür Suresi, 24/35.)
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
88. Sevdaya doymuş aşık var mıdır?
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(c. 1, 64)
• Sen, bu sevdaya doymuş hiçbir aşık gördün mü? îçinde bulunduğu, yüzüp durduğu denize doymuş balık gördün mü?
• Sen hiç bir nakış, hiç bir resinti gördün mü ki kendisini nakşeden kişiden yahut ressamdan kaçsın? Sen hiç bir Varlık gördün mü ki gönlünü verdiği Azra'dan uzaklaşsın?
"Varnık ve Azra, Leyla ve Mecnun gibi birbirini seven aşıktır."
• Aşık ayrılığa düşerse manası olmayan bir ada döner. Fakat aslında manada bir sevgili gibi adlara takılıp kalmaz.
• Sevgilim bu dünyada sensiz yaşamak, ıstırab çekmektir, azaba düşmektir., Bu yüzden dilerim ki canım bir an bile sensiz kalmasın. Senin tatlı canına yemin ederim ki, sensiz can bize işkencedir, beladır.
• Senin güzel hayalin öyle bir sultandır ki, Hz. Süleyman'ın Mescid-i Aksa'ya gelişi gibi salına salına gönüle gelir.
" Mescid-i Aksa, Kudüs'teHz. Süleyman'ın yaptırdığı meşhur mabettir.
• Aşığın gönlünde binlerce meş'ale yanar. Bütün mescit apaydın olur.1 Rıdvanla, hürilerle dolu bir cennet halini alır.
" Rıdvan, cennet kapıcısı olan güzel melek."
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
89. Başan için çalışmak, uğraşmak gerek.
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fe'îlün
(c.1, 214)
• Eğer ağaç hareket etseydi, yani bir yerden başka bir yere gidebilseydi, ne testere eziyetini çeker, ne de çeşitli işlerde, çeşitli yerlerde kesilir, biçilir, cefalar çeker, yaralanır, berelenirdi.
• Eğer güneş ve ay, dönüp durmasalardı, sağır kayalar gibi oldukları yerde durabilselerdi, ne güneş ışıklar saçarak dünyayı aydınlatır, ne de ay ışığı geceleri hoş bir şekilde nurlar saçardı.
• Fırat, Dicle ve Ceyhun nehirleri akıp durmasalardı; deniz gibi bir yert takılıp hareketsiz kalsalardı, kokarlar ve acırlardı.
• Deniz suyu yolculuğa çıktı. Önce buhar halinde havaya yükseldi, orada bulut oldu. Acılıktan kurtuldu, helvaya döndü.
• Bak da gör, Yusuf (a.s.) babasının kucağından ayrıldı. Yolculuğa çıktı. Ta Mısır'a kadar gitti de orada eşsiz bir makama ulaştı.
, Şunu da gör ki: Ahmed (s.a.v.) Mekke'yi bıraktı, Medine'yehicret etti;sonra ordu çekti, gelip Mekke'yi zabtetti.
• Hz. Muhammed mi'rac gecesi Burak'a bindi, yola çıktı. Hakk'a manen yaklaştı, yakınlaştı, aralarında iki yay kadar bir yakınlık kaldı, hatta daha da yakına vardı, makamını buldu.
• Usanmasaydın, bıkmasaydın dünyadaki misafirleri, yola düşmüş yolculuğa çıkmış erleri birer birer, ikişer ikişer, üçer üçer sayardım.
• Birazını gösterdim, birkaçını saydım. Geri kalanını sen bil, sen öğren. Kendi huyundan, Hakk'ın huyuna ulaş!
"Bu siirde Mevlana miskince bir yerde oturup kalmamayı; çalışıp çabalamayı, uğraşıp bir kelıme ile, dinamik olmayı tavsiye buyuruyor
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
90. Ne ekmek ver, ne huzur ver, ne de uyku;ben yalnız seni istiyorum
Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün
(c.1, 33)
• Ey saki aşk şarabını fazlasıyla sun da, korku da kaybolsun, rica ve ümit de. Düşüncenin de boynunu vur! Onunla hiç bir ilgimiz kalmasın, zaten o nerede, biz neredeyiz?
•Ey aşıkın susuzluğuna bizim gibi yüzbinlerce insanın feda olduğu üstün varlık, bana ne su ver, ne ekmek ver, ne huzur ver, ne uyku ver! Ben yalnız seni istiyorum.
•Bu gün senin misafirinim' senln aşkınla perişan olmuşum. Bu haber bütün şehre yayıldı her yer bu haberle doldu. Bugün mana şarabının içildiği gün;haydi geliniz.
•Demir kırıntıları mıknatısa doğru nasıl koşarlarsa, dünyanın bütün hayalleri, onun hayaline doğru koşmağa başladı.
• Dünya Tur dağına döndü. Her zerresi tecelliye mazhar olarak aydınlatmaya, başladı. Rüh da Hz. Müsa gibi tecellî karşısında aklını kaybetti, kendinden* geçti.
• Kalbine aşk ateşi düşen her varlık, aslına kavuşmak için çırpınmada, dönüp durmaktadır. Aslının aslı ile buluşmak için yokluk da apaşikar el çırpmadadır.
• Her ot yeşermiş, güzel, hoş bir halde gülümsüyor. Her zerre; "Sabır sıkıntı'nın anahtarıdır!" "Şükür de Allah'tan razı olmanın anahtarıdır!" diye naralan atmaktadır.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
91. Gönül sıfatı elde ettinse, gönül gibi ayaksız başsız gel!
Fa'ilatiin, Fa'ilatun, Fa'ilün
(c. I, 188)
• Eğer sen, öd ağacıysan buhurdana gel; seni damdan atarlarsa, kapıdan düş içeriye gir!
• Madem ki sen bir Yüsufsun, kuyuya atılmaktan, zindana sokulmaktan kurtulamazsın. Sen kahır zehrini şeker say!
• "Allahuekber" diyorsun, bu bir adettir, bu bir resmî söyleyişdir. Gönülder söyleyiş değildir. Eğer sen "Ekber" dediğin o büyükler büyüğünün kuluysan bu büyüklere yakışır şekilde gel! Kendine çeki düzen ver!
• Köpekler de nasıl içer kızıl şarabı? Arslansan kızıl şarap gibi gel!
• Ne diye altın arıyorsun? Kendi bakırını altın et! Altın olmuyorsa gel o gümüş bedenliye!
• Zenginlerin gözleri kupkuru. Fakirlerin ise nemli. Ey aşık! Sen kupkuru değil, nemli de değil; iki şekle de bürünme de öyle gel!
• Melek sıfatlarına mahremsen, melek gibi erkeklikden de, dişilikten de mü nezzeh ol da öyle gel!
• Yolculukta gönül sıfatını elde ettinse, gönül gibi ayaksız gel, başsız gel!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
92. Burada gizli birisi var, kendini yalnız sanma!
Müstef'ilün, Fe'ulün, Müstef'ilün, Fe'uliin
(c.1, 188)
• Burada gizli birisi var. Kendini yalnız sanma! Onun kulağı pek hassastır, keskindir. Sakın kötü sözler söyleme!
• 0 peri senin gönlünün çeşmesine bağlamp kalmıştır. Senin bütün düşüncelerin, hayaline gelen her suret, her şekil hep o perinin eseridir; o periden gelmektedir.
• Nerede çeşme varsa orası perilerin oturduğu yerdir, perilerin konağıdır. Oraya dikkatle, ihtiyatla gitmek gerek.
• Senin bedeninde bulunan beş duygu çeşmesi akıp durdukça, bil ki; gönlünde gizlenen o peri bu beş çeşmeyi ayırmıştır, akıtmıştır.
• Vehmetmek, tasavvurda bulunmak gibi beş tane de iç duygun varya, bil kı; her beş çeşme de, meraya doğru, yararlı olacağı yerlere doğru koşup durmadadır.
"Eskılere göre insanı haricî muhitinden haberdar eden beş duygu vardır ki onlar da; görme, işitrne, koklama, tatma, bilhassa elle sıcağı soğuğu, serti yumuşağı anlama duygularıdır. bunlardan başka ayrıca beş tane de iç duygusu, batinî duygu vardır: Hayal, düşünce, vehme yani olanı, olmayanı anlayış, zihinde hıfzediş ve ınüşterek duygu. Insan bu sonuncu duygu ile iç ve dış duygularını düzenler. (İbrahim Hakkı Hazretleri: Maıifetııame, Bulak basımı 1251, s. 204-205.)
• Her çeşmenin yüksekte bulunan iki su sarnıcı vardır. Elli tane de sulara yol veren su yolcusu bulunmaktadır. Gönlünü paslardan temizlersen, cilalarsan bütün bunlar, sana yüzlerini gösterirler.
• Çeşme başında edebe riayet etmezsen, sana perilerden zarar gelir. Çünkü Du çeşıt periler, çok hassastır, serttir, pervasızdır.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
93. Bize Hakk yolunda "biz"siz olarak bir yolculuk nasib oldu.
Mef'ulü, Mefa'ilün, Fe'ulün
(c.I, 128)
• Bize Hakk yolunda "biz"siz olarak bir yolculuk nasip oldu. 0 yolculukta "biz"siz olduğumuz için gönliimüze bir ferahlık geldi.
• Daima bizden gizlenen o gerçek sevgili, o ay yüzlü güzeller güzeli, orada "biz"siz olarak yanağını yanağımıza koydu.
• Biz o dostun gamı ile can verdik de onun gamı, bizi, bizden kurtardı, "biz"siz olarak doğurdu.
• Biz her zaman aralıksız şarap içmeden mest olanlardanız. Biz daima "biz"siz olarak neçelenir, manevî zevkler duyarız.
• Siz sakın bizi yad etmeyin, buna lüzüm yok. Çünkü biz "biz"siz olduğumuzdan kendimiz rüzgar kesilmişiz de her yerde eser dururuz.
• Biz "biz"siz kalıyoruz da, her zaman sevinç içindeyiz, mutluyuz. Bu sebeple daima "biz"siz olalım, "biz"siz kalalım diyoruz.
• Kapıların hepsi de yüzümüze kapanmıştı. Biz, bizden kurtulunca, kapıların hepsi de açıldı.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
94. Ey dertli zamanımda canımın rahatı olan Allahım!
Müfte'ilıin, Fa'ilat, Müfte'iliin, Fa'ilat
(c.I, 207)
• Ey dertli zamanımda canımın rahatı! Ey yoksulluk açlığında rühumun hazinesi olan Allahım!
•Vehmin elde edemediği, anlayışın ve aklın eremediği güzellikler senden canına ulaştığı için sen benim kıblem oldun.
• Rabbim! Senin keremin ve lutfun sebebi ile ben aleme nazla bakarım.
• Fanî olan devlet, zenginlik, varlık hiç beni aldatabilir mi?
• Allahım! Bitmez, tükenmez cömertliğinle bana hesapsız mülkler versen, ne kadar gizli hazinelerin varsa onları önüme koysan, ben candan secde ederek vüzümü yerlere korum da derim ki:
• "Ey Allahım! Benim için senin aşkın bütün bunların hepsinden daha değerlidir."
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
95. Onun aşk nağmelerinden yeryüzü coşmuş köpürmüştü.
Fa'ilatün, Pa'ilatiin, Fa'ilatiin, Fa'ilat
(c.I, 131)
• Onunla manen buluşmanın özlemi ateşi ile yandığım zaman, ben de Hz.Musa gibi, Tur Dağına gittim. Ne mutlu bana, ne mutlu!
• Orada eşi, benzeri olmayan bir padişah, bir sultanlar sultanı, rühları besleyen, pek latif, cana canlar katan bir güzeller güzeli gördüm.
• Tur Dağı da, sahra da, çöl de onun yüzünün nüruyla parıl parıl parlamadaydı. Onun güzelliği her tarafı ebedî cennete çevirmişti.
• Onun aşk nağmesinden yeryüzü coşmuş köpürmüştü. Gök de ona kavuşma sevdasına kapılmış dönüp duruyordu.
•Akıl almaz yaratma gücüne sahip olan o padişahlar padişahı, yokluğa şöyler "aktı "Kün" ol verdi de yokluk canlandı, varlığa kavuştu.
• Lütf ve ihsan gölgeleri üstünlük güneşi ile birleşince bütün birbirine olan unsurlar bir araya geldiler, birbirleri ile barıştılar.
• Böylece, aşkının olgunluğu, merhameti birbirine düşman olan zıtların dost olarak birleşmelerini sağladı.
• Fakat 0, yarattıklarının varlıkları yok olunca da, bir tanesi yüz tane oldıı. Orada var olan bana yok göründü, yok olan da var.
• Cana benziyen dünyanın ötesinde, onun sevdasına kapılmış, vefalı varlıkları gördüm; hepsi de tertemizdi, hepsi de safa içinde idiler.
•Her fidanın sırrı toprağın içinden baş kaldınr, yücelere boy atar. Mirac edenler, manen Hakk'ı bulanlar, duygulu ve imanlı kişiler yerlerde sürüklenmesinler, göklere çıksınlar diye bahçelere merdivenler kurmuşlardır.
• Kuşlar ve bülbüller dallara konmuşlar, bekçilik ederler. Bahçeye kimlerin gelip gittiğini gözetlerler. Çünkü bu bekçilerin maaşları Allah'ın hazinesinden verilmektedir.
• Şu ağaçların yaprakları dillere, dallarda sallanıp duran meyveleri de gönüllere benzerler. Gönüller yüz gösterince diller çözülür, sözler değerlenir.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
96. Koşa koşa gelen bahar rüzgarı dünyayı güldürüyor.
Müstef'ilün, Pe'Olün, Müstef'ilün, Fe'ülün (c.I, 196)
Sevgili bu gece uyuma!
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Fa'ilatiin (c.I, 258)
• Anberler saçan saçlarını çöz, harekete getir! Süfîlerin canlarını raksa sok!
• Koşa koşa şarkılar söyleyerek gelen bahar rüzgarı dünyayı güldürür, körpe otları ayağa kaldırır. ,
• Ötelerden gelen bir haberci gibi her an bağdan latif bir koku duyulur "Haydi dostlar uyanın!" diye sesler gelir.
• Bahçe içten içe kendi sırrını, kendinde bulunan gizli kuvveti sürükler yürür, gider, yol alır da sana der ki: "Ey insan! Sen de içten içe yol al. Sen sende gizli bulunanı bul, ona doğru yol al da canına can gelsin.
• Bahar rüzgarının okşaması ile gonca uyanır, açılır ve selviye süsenin sırrını söyler. Lale de boş durmaz, söğüt ağacı ile erguvana güzel günlerin müjdesıni verir.
• Ey ay yüzlü güzel! Bir gece olsun Allah aşkıyla uyumazsan, geceyi ibadetle ıhya edersen, sana sonsuzluk hazinesi yüzünü gösterir.
• Görünmez bir güneş, gayb aleminin güneşi geceleyin doğar da seni nürlandırır, ısıtır tutiya yani manevî sürme gözlerindeki gaflet tozunu siler, gözlerini açar.
• Aklını başına al da bu gece inat et, başını yastığa koyma, yatma da saadetin, anevî mutluluğun sana ne ihsanlarda, lütuflarda bulunacağını gör!
•Allah gündüzü çalışıp kazanman, rızkını elde etmen için sana ihsan etti. Geceyi de aşk için, sevişmek için yarattı. Senin sevişmeni, sevgili ile buluşmanı kötü göz görmesin diye de geceyi karanlıklarla perdeledi.
• Halk gece olunca uykuya dalar uyur. Aşıklar ise bütün gece Allah'a" yalvarırlar, dua ederler, adeta onunla söyleşirler.
• Cenab-ı Hakk bir geçe Davud(a.s.)'a şöyle buyurdu: "Kim bizi sevdiğini söyler, aşıklık davasına girişir, sonra tutar bütün gece uyursa, onun sözü de yalandır, davası da yalandır!" Aşık olanın gözüne uyku girer mi?
• Çünkü aşık gönlünün derdini, çektiği acıları sevgilisine söylemek için yalnızlık ister, geceyi bekler, gecenin karanlığında gizlenir.
• Aşka susamış olan aşık uyusa bile pek az uyur. Susuz kişi derin uykuya dalabilir mi?
• 0 azıcık uyusa da rüyasında ya su görür, ya ırmak kenarında dolaşır, ya testî görür, yahut da saka (=sucu).
• Ona bütün gece ötelerden; Allah'dan ses gelir durur. Ey zavallı! Kalk da, geceyi bir ganîmet, Allah'ın bir lutfu olarak gör ve fırsattan yararlan!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
97. Seni seven dostların sana yaptıklan iyilikler sana Hakk'ın bir iltifatıdır.
Mef'ulü, Mefa'ilün, Fe'Oliin
(c.I, 123)
• 0 güzel padişahı, o güzellerin gözünü, çerağmı gördüm.
• 0 gönül dostunu, derdimi dert edinen o canı, o cana canlar katan cihanı gördüm.
• Akla akıl vereni, safaya safa bağışlayan aziz varlığı gördüm.
• Beni büyüleyen o güzeller güzelini gördüğüm için bedenimin her zerresi sevinmiş, neşelenmiş, "Allah'a şükürler olsun." diyordu. Bu görüşün verdiği manevi zevk ve heyecan anlatılamaz ki!
• Hz. Musa da ansızın ağaçtan gelen o nüru görünce sevinmişti de;
• "Artık onu araştırmadan kurtuldum. Allah bana lütfetti de aradığımı buldum." dedi.
• Hz. Musa ağaçtan gelen o göz kamaştırıcı nuru görünce, Cenab-ı Hakk; "Ya Müsa, yolculuğu bırak ve elindeki asayı at!"diye buyurdu.
"Gazelde geçenHz. Musa(a.s.)'ın kıssasında Taha Süresi, 20/10-27. ayetlere işaret vardır.
• Musa yalnız asayı atmadı. Gönlünde bulunan dünyaya ait bütün istekleri de attı. Akrabasını, sevdiklerini, en yakın dostlannı da gönlünden çıkarıp attı.
• Sonra Müsa'ya; "Ayağına giydiğin nalınları da çıkar at!" emri geldi. Böylece ayağından çıkardığı bir çift nalınla beraber birçok güzellikleri, zevkleri olan dünya ile ahireti de, dolayısıyla yalnız dünyadaki süsleri, hoşlukları değil, ahirette vadedilen zevkleri de gönlünden çıkardı. Çünkü;
"Yunus Emre hazretleri:
"Cennet cennet dedikleri birkaç evle birkaç huri îsteyene ver anları bana seni gerek seni!"diye buyurrnuştu. Alman mütefekkiri Pichte (1762-1819) de: "Bu dünyada ve öteki dünyada "hedefleri, istekleri zevk olan insanlar çok bayağı insanlardır." diye yazmıştır.
• Gonül evine Cenab-ı Hakk'dan başkası sığamaz. Bu hususta peygamberlerin çök hassas davrandıklarını, kıskançlıklarını ancak gönül bilir.
• Hz. Müsa nüra doğru yaklaşırken, Cenab-ı Hakk; "Ya Müsa! Elinde ne var?" diye buyurdu. Müsa da; "Yolculukta işimize yarayan asadır." diye cevap verdi.
• Cenab-ı Hakk buyurdu ki: "Ey Musa! Elindeki asayı at da Allah'ın şaşılacak işlerinigör!"
• Müsa asayı atınca, asa büyük bir yılan, bir ejderha oldu. Müsa da ejderhayı görünce korktu kaçtı.
• Cenab-ı Hakk; "Korkma! 0 yılanı eline al da onu tekrar asa haline getireyim." diye buyurdu.
• "Dayandığın, yardımına güvendiğin asayı yılan yaparak, sana düşman haline sokmuştum. Şimdi onu tut da tekrar asa haline gelsin, düşmanına karşı sana bir yardımcı olsun.
• Böylece seni seven, sıkıntılı zamanlarında sana yardım eden, iyilik seven vefalı dostların iyiliklerinin benim sana olan gizli bir lütfumdan ibaret olduğunu ve başkasından sana vefa gelmeyeceğini bilmeni, anlamanı istedim."
• Ele, ayağa bir dert verince, elin ayağın senin için bir yılan olur.
• Ey el! Bizden başkasının yardımını isteme! Ey ayak! En son gidilecek yerden başka yeri isteme!
• Bizim sana verdiğimiz zahmetlerden, sıkıntılardan kaçma, nereye gidersen git, her yerde bir zahmet, bir sıkıntı, bir dert vardır. Vardır ama o dert, o zah-met seni bir dermana ulaştırır.
• Bu dünyada hiçbir kimse yoktur ki, bir dertten kaçsın da; "Kurtuldum!" derken daha beterine uğramasın.
• Seni avlamak için bir tuzak kurmuşlardır. Oradaki yeme kapılma, yemden kaç; korku oradadır. Korkuyu sen akla bırak! Çünkü sevgi korku bilmez.
• Şems-i Tebrizî lütuf buyurdu, fakat gidince lütfu da aldı beraberinde götürdü.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
98. Ben canımın minneti altında kalmak istemiyorum.
Çünkü ben artık canla değil aşkla diriyim.
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilım, Mefa'îlün
(c.I, 51)
• Babacığım, kendini üzüntüye kaptırmış, hayattan bezmiş, usanmışsan sevgilimizin yanına gel! Onun güzelliğini gör de can baharı seni canlandırsın, sana gençlik versin!
• Seher vakti esen rüzgar bana sevgilimin selamının kokusu ile beraber baharımın, bağımın, bahçemin, güllerimin, meyvelerimin kokusunu da getirdi.
• Güzelliğin, güzel yüzün verdiği mestlik acaip anlaşılamaz, anlatılamaz bir mestlik. Varlık, ama görülmemiş bir varlık. Sanki devlet, ikbal, güç, kuvvet;"Ne duruyorsunuz, haydi geliniz!" diye feryad edip durmada...
Şeyh Sadi hazretleri bir şiirinde: Şarabın verdiği mestlik, sarhoşluk gece yarısına kadar süer, ama güzel yüzlü bir sakînin verdiği
kıyamete kadar sürer, demiştir.
• Ben canımın minneti altında kalmak istemiyorum. Çünkü ben artık canla değil, aşk ile diriyim. Beni aşk yaşatıyor. Sevgilimin de yanında bulunduğum için pek mutluyum, pek hoşum.
• Padişahlar padişahının yüzünü gördüğüm için kabıma sığamıyorum, pek mes'udum. Burası da pek güzel, pek hoş; ben artık bu saraydan başka bir yere gidemem.
• Gönlümüz neşe arıyor, manevî zevkler peşinde koşuyor. Aklımız ise boş yere düşüncelere daldığı için yıkılmış, kendinden geçmiş, harab olmuş bir halde; can şarabının kadehi de elimizde. Allah'ım bu hal ne hoş bir hal!
• Aşk peşinde koştuğumuz için akıl bize darıldı da gitmek istiyorsa gitsin, biz hiç üzülmeyiz. Sen ona de ki: "Ey akıl! Artık burada durma git!" Gündüz oldu ise varsın olsun. Ey gecesiz, gündüzsüz güzel! Sen gel! Başka şey ıstemiyoruz.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
99. Senin güzel yüzünü görünce gül de, gül bahçesi de gülmeğe başladı.
Mefülü, MefS'îlün, Mef'ülü, Mefa'îlün
(c. I, 86)
• Senin güzel yüzünü görünce gül de, gül bahçesi de neşelendi, gülmeğe başladı. Ne olur, bizi de güldür, bizi de neşelendir! Seninle sütle şeker gibi kaynaşalım.
• Gökyüzü sana aşık olmuş, kul olmuştur da onun için kararsız bir halde dönüp, durmadadır. Kalpleri ölü gibi olan insanlar da senin güzelliğin ile dirildiler. Ey canımın canı, ey sevgili varlık! Sen ne kadar da güzelsin, ne kadar da hoşsun. Senin eşin, benzerin olamaz; sen çok yaşa, var ol!..
• Senin güzellik denizin birdenbire dalgalanır, coşarsa şu zavallı dünya incilerle dolar. Gökyüzü ise cennet haline gelir.
• Sen güzel yüzünü ne tarafa çevirirsen önünde güller biter. Dilerim ki ayağını bastığın topraklar altın olsun!..
• însanlık hali öfkeye kapılır da acı sözler söylersen, kötü laflar edersen söyle; çekinme! Çünkü senin cefan, safadır. Cevrin tamamıyla tatlıdır,tamamıyla tattır.
• Ya Rabbî! Sen sevgilime çok uyanık bir gönül ver, uzun sağlıklı bir ömür ihsan et; yücelikler lütf et, yüzlerce yıl yaşasın. Ona övünülecek nazlar ver de biz de o nazlarla övünelim.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
100. însanı büyüleyen güzel yüzünü gösterince mihnet ordusu, keder ordusu bozguna uğrar.
Fe'ilatün, Fe'ilatiin, Fe'ilatün, Fe'ilün
(c.I, 167)
• Aşkınla perişan ettiğin, hasta ettiğin zavallının hatırını senden başka kirn rar? Ey Hz. îsa gibi hastalara şifa veren, ölüleri dirilten sevgili; hasta hatırını sormak için gel!
• Gel de "Nasılsın?" diye bu hastanın başına elini koy! Onun suçunu aklına getirme, kinini unut!..
• Zaten o kaza ve kaderin cilvesine uğramış, bela güneşi onun başına kılıç vurmuş. Sen gel de onun başına ihsan gölgesi, rıza gölgesi düşür!
• 0 suçludur, kusurludur. Yüzlerce mihnete, yüzlerce eziyete layıktır ama, sana layık olan, sana yakışan şey, bağışlamaktır, keremde bulunmaktır, lütufta bulunmaktır.
• Aşk zevkini vererek, sevmeyi öğrenerek lütuflarda, ihsanlarda bulunduğun, yüzlerce manevî sütle, şekerle beslediğin şu gönüle, bunca lutuflardan, tatlılıklardan sonra, her nefesde her an cefa zehrini tattırma!
• Aşk hastalarına deva sensin, şifa sensin! Çünkü o insanı büyüleyen güzel yüzünü gösterince mihnet ordusu, keder ordusu bozguna uğrar, kaçar, gider.
• Bütün alem, bütün insanlar bir beden gibidir. Herkesin, herşeyin başı da, canı da sensin. Başsız olan kişi, başı gövdesinden ayrılan kimse, nasıl olur da diri kalır?
"Sadî hazretlerinin şu beyitleri de ibretle okunmağa değer:
Ademoğulları aynı vücudun uzuvları gibidir. Çünkü insanların hepsi aynı cevherden yaradışlardır. Hepsi de ilahî emaneti taşımaktadırlar. Zaman bir uzva bir dert verirse öbüruzuvlar rahatsız olurlar. Eğer sen başka insanların denlerinden üzülmezsen, sana insan demek yakışmaz.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
102. Hacdan dönen hacılara hitap!
Meffllü, Fa'ilat, Mefa'îlü, Fa'ilat
(c.I, 199)
« Ey evini, barkını, çoluğunu, çocuğunu, yaşadığı şehri bırakıp kervanlarla uzun bir yolculuğu göze alan hacı! Allah evinin yolculuğundan hoş geldin!
• Kabeyi ziyaret etmek, Hz. Mustafa(s.a.v.)'in türbesine yüz sürmek için gündüzleri yarı aç, yarı susuz yollar aştın. Geceleri bile kararın yoktu.
• Hakk'ın kıblegahına yüzünü, göğsünü sürdün, Allah evine girdin. "Giren eman bulur, kurtulur." sırrına erdin.
"Allah evine giren kurtulur, eman bulur." Al-i îmran Süresi, 3/97.
• Bu tehlikelerle dolu hac yolunda nasıldınız; ne haldeydiniz? Bu yol tehlikelerle dolu bir yoldur. Allah bu yolda herkesi, her çeşit tehlikeden korusun.
• Sizler o mübarek yerlere kavuşmak mutluluğuna erdiniz. Orada hacıların "Lebbeyk!" sesleri ta arşa ulaşmada, gökyüzü uğultularla dolmada.
• Ey Merve'yi gören! Ey Safa tepesine çıkan hacı! Ne mutlu sana! Günahlarla, dedikodularla kirlenmiş olan bu fanî dudaklanmla nasıl olur da senin gözlerini öpebilirim? Bu sebeble ben canımla, rühumla senin gözlerini öper, ayağına başımı korum.
Merve ve Safa Mekke'de Kabe'ye pek yakın olan iki küçük tepeye verilen ad. Hacılar ; Kabe'yi tavaf ettikten sonra bu iki tepe arasında hızlı olarak yedi defa gider, gelir. Buna say adı verilir. Mevlana'nın bu beyti Kamus sahibi Asım Efendi merhflmun şu beyitlerini hatıra getirdi;
"Ey sarban zimamı çek semt-i kuy-i yare
Bî-çare dilde zîra yer kalmadı karara
Azurde-pay olursa, cemmazın eylerim ferş
Dîbace vü cebînim şevk ile rehgüzara."
(Ey deveci, sevgilinin köyüne doğru devenin yulannı çek! Çünkü zavallı gönlüme sabretmeye, beklemeye yer kalmadı. Eğer hac yolunda devenin ayağı incinirse sevine sevine yüzümü devenin ayak basacağı yere döşerim."
• Sen orada Allah'a misafir oldun. Allah misafırin azîz bir varlık olduğunu, ağırlanması gerektiğini vadetmiştir; "Hele birisi bize (yani Allah'a) misafir olursa elbette o daha iyi bir şekilde ağırlanacaktır." diye buyurmuştur.
• Benim canım hacıları meş'urü'l-harama, Mina'ya kadar götüren devenin ayaklarına toprak olsun!
"Meş'urü'l-haram hac vazifelerinin bir kısmının yapıldığı yerlere verilen ad. Mina'da, Arafat hacılann kurban kestikleri yer.
• Hacı hacdan dönüp gelmiş ama gönlü orada kalmış; can,' Kabe'nin halkasını tutmuş, beden ise burada dertlere düşmüş, perişan bir halde.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
103. Çarşafa aşık olma! Renkli bir leşe canım deme!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c.I, 298)
• Güzellik perdesi, giizellik maskesi arkasında gizlenmiş çirkinlerden şikayetçiyim. Onlar güzel ay yüzlü görünürler ama iç yüzleri ile saman ateşidir. Fakat görünüşte ay ışığı gibi parlar dururlar.
• Deccal'in, kötü kişinin kuruntusü, savaşı içindedir. Abdalın, velînin rengi ise dışındadır. Onlar oldukları gibi görünürler. Hırsızların tuzakları içlerindedir. Padişahların remizleri, örtülü niyetleri sözlerindedir.
" Deccal kıyamet alameti olarak ahir zamanda ortaya çıkacağı haber verilen bir kişinin " Deccal çok yalan söyleyen, batılı hak olarak göstermeğe çalışan, ahlaksız bir kişi olar." ortaya çıkacak.
• Çarşafa aşık olma! Yani ruhların çarşafı gibi olan güzel fakat fanî bedenlere gönül verme! Onları güzel yaratanı düşün! Onu sev, balçığa eşek sürme de, eşek gibi balçığa saplanıp kalma! Yani balçıktan yaratılmış olan bedene takılıp kalma!
• Köpeğe bile ekmek verirsen, önce koklar sonra yer! Sen köpek değilsin ya! Sen arslansın. Ekmek için bu kadar uğraşman, didinmen, kahrolmana değermi?
• Sen parlak, ay yüzlü birisini görünce ona canım diyorsun. Halbuki o gölge bir varlıktır. Gezip dolaştığı, yeyip içtiği için canlı sanılan renkli bir leştır. Renkli bir leşe canım denir mi? Can nerede; renk nerede? Sen o leşi bırak da can ara! Can bul!
• Sonbahar bağları, bahçeleri yağma etti. Onları meyvesiz, yapraksız perişan bir hale getirdi. Bu hale üzülme! Çünkü bahar padişahı geldi, kapıda. o çıplak dallan giydirecek, onlara yeşil renkli elbiseler armağan edecektir.
• Yapraklara mektuplar, kitaplar gibi yeşil yazılar yazıldı. 0 yazıların ne ol duğunu, ne demek istediklerini kitabın aslını okuyanlardan sor, öğren!
" Sadî hazretleri bir beytinde:
"Ağaçların yeşil yaprakları gönül gözleri açık olan kişiler için Allah'ın kudretini, büyüklüğünü, yaratma gücünü anlatan bjrer defter gibidir"
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
104. Ben aşk kervanı içinde sonsuzluğa doğru gece gündüz yol almadayım.
Fa'ilatün, Fa'ilatiin, Fa'ilün
(c.1, 302)
•Senin sevgine kapılmışım da gece gündüz kararsız kalmışım. Başımı ayaklarına koymuşum, sana secde etmişim. Gece gündüz ben başımı secdeden kaldırmam.
• Ben geceyi gündüzü kendi haline bırakır mıyım? Onları da kendim gibi deli divane ederim. Onları da aşka düşürürüm.
• Aşıkların canları da, gönülleri de kendilerini terk etti, koyup gitti. Şimdi onlar birer gölge varlık gibi cansız gönülsüz ortada kaldılar. Ben de onun aşkı ugruna canımı da veriyorum, gönlümü de. Ben yok olmak istiyorum.
• Ben gönlümün içinde gizleneni buluncaya kadar gece gündüz bir an bile başımı kaşımaya vakit bulamayacağım.
• Senın aşkın mutribliğe, çalgı çalmaya başlayalı belki beni eline alır çalarsın ümidi ıle ben gece gündüz şekilden şekile giriyorum. Bazen çeng oluyorum, bazen saz oluyorum.
• Mızrabı güzel ellerinle sen vurduğun için feryadım, figanım gece gündüz göklere yükselmede, gök ehlini, melekleri ağlatmadadır.
• Ey aşıklar kervanının yularını çeken! Ben başka yerde değilim, sizin elinizdeyim. Ben gece gündüz bu katarın içinde sonsuzluğa doğru yol almadayım.
• Ey sevgilim! Ey canımın canı! Ben kendinden habersiz mest bir deve gibi gece gündüz senin aşk yükünü çekmedeyim. Senin yükünün altında ezilmekten pek mutluyum. Yalvarırım sana, bana daha çok yük yükle!
• Ey gecenin de gündüzün de canı olan sevgili, benim de canımı aldın; beni cansız bıraktın. Tekrar canlanmak için gece gündüz hep seni bekliyorum, hep seni bekliyorum.
" Aşık Ömer merhüm şu beyti söylemiş:
"Vermem sana çek benden elin, ey melekü'1-mevt!
Cananıma nezr eylediğim cana dokunma ey Azrail!"
(Benim canımı alma, benden elini çek. Çünkü ben canımı cananıma nezreyledim.)
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
105. Uykuya sesleniş
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mefnlü, Mefa'îlün
(c.I, 291)
• Ey uyku! Senin canının hakkı için bu gece bize zahmet verme! Bu gece bize uğrama! Bizi çağırma! Allah aşkına bu gece bizden çok uzaklara git!
• Ey uyku! Sen hangi toplantıya, hangi meclise gidersen o meclis dağılır, viran olur. Bu gece sakın bu meclise uçup gelme, bu meclisi perişan etme!
• Biz bu gece bu mecliste O'nun yüzlere akseden güzelliği ile beslenmekteyiz. Ey göz! Bu gece güzel yüzlerde O'nun güzelliğini hayranlıkla seyre dalmışsın da uykusuz kaldığın için hiç üzülmüyorsun, gam yemiyorsun.
• "Karanlığı ile gelip bizi örten geceye yemin ederim ki Haşa ey uyku, git git de bu gece uyumayanların, geceyi ibadetle geçirenlerin Hakk aşkı ile dolu gönüllerinden yüzlerce armağanlar elde et!
" Leyl Süresi, 92/1."
• Halk uykuya daldı ise, herkes uyudu ise ne gam; varsın uyusun. Allah'ıma harndolsun ki ey gönül dün gece de uyumadın ama bu gece sen dün geceden de betersin, dün geceden de daha uykusuzsun.
.« Ben ay ile aynı huydayım. Uyumuyorum, sabaha kadar söz söylüyorum. Ey özlem duyanlara yakın olan dost! Bu gece gönül gözün açık, beni gör! Beni dinle!
• Ay benim şahidim oldu. Yıldızlar benim ordumdur. Ey ay! Sen bu gece yıldızların yağdırdığı oklara karşı siper ol!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
106. Gece gelince gayb aleminin güneşi doğar.
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c.I, 258)
•Ey ay yüzlü sevgili! Bir gece olsun uyumazsan, gönlünü tamamıyla candan O' na verirsen, sana ölümsüzlük hazinesi görünür.
•Akşam olup da dünyayı aydınlatan güneş battıktan sonra gece gelince gayb nurunun güneşi doğar da gönülleri aydınlatır, gözleri nürlandırır. Bedenleri manen ısıtır.
sevgıli bu gece kendini zorla da, uyumak için yastığa başını koyma! Yatma da saadetin lutuflarını ihsanlarını gör!
• Bütiin manevî güzelliklerin, ihsanların kendilerini gösterdikleri zaman gece vaktidir. Uyuyan bu güzellikleri göremez. Aklını başına al! Sen de bu gece uyuma!
• İmran oğlu Müsa Allah'ın nürunu geceleyin gördü. Geceleyin o ağaca doğru gitti de "Gel!" sesini duymadı mı? '
• Hz. Musa geceleyin on yıllık yoldan daha fazla yol aldı da baştan başa nurlara gark olmuş bir ağaç gördü.
• Hz. Ahmed (s.a.v.) de Mi'rac'a geceleyin çıkmadı mı? Burak o büyük peygamberi geceleyin göklerin ötesine götürmedi mi?
• İnsanlar gündüz rızk peşinde koşarlar, didinir dururlar. Gece ise sevgili ile buluşma zamanıdır, aşk zamanıdır. Bu yüzdendir ki aşığı kem gözden korumak ve sevgili ile buluşmasını gizlemek için, gece, karanlığı ile her tarafı kaplar, perdeler gerer.
• Gece gelince insanlar dinlenmek için yataklarına girerler, kendilerini uykunun kucağına bırakırlar, uyurlar. Fakat aşıklar gece uyumazlar. Cenab-ı Hakk'la onların işleri vardır. Onlar manen Hak'la buluşurlar, konuşurlar.
• Cenab-ı Hakk Davud(a.s.)'a buyurdu ki: "Ey Davud! Bizi sevdiğini iddia eden kişi;
• Yatağa girip bütün gece uyursa, onun sevgi iddiası yalandır."
• Aşık olan gece uyur mu? Buna imkan var mı? Hem aşık olmak, hem de uyumak hiç görülmemiştir.
• Çünkü aşık içinin yanışını, derdini söylemek için sevgili ile yapayalnız kalmayı ister.
• Bütün geceler Cenab-ı Hakk'dan şöyle hitaplar, sesler gelip durmada. "Ey kulum! Herkes uykuya daldı, kalk! Seninle manen buluşalım. Bu fırsatı kaçırma! Bu fırsat her zaman ele geçmez.
• Öldüğün zaman bu can bedenden ayrılınca, bu gecelere çok hasret çekersin, özlem duyarsın."
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
107. 0, öyle üstün bir varlıktır ki, çürümüş gitmiş ölüye bile can verir.
Müfte'iliin, Müfte'iliin, Fa'ilat
(c.1, 259)
•0 büyük padişaha, eşsiz, tatlı varlığa, o çok güzel inci tanesine yakın olmaya çalış! O'nu gönlüne al, gönlüne yerleştir!
• 0 eşi benzeri olmayan, nürlu yüzlü, deniz gönüllü sevgiliye git!
• 0, öyle güçlü, öyle üstün bir varlıktır ki, çürümüş gitmiş ölüye bile can verir. Kendisine yabancı olanları bile gönlünü sevgiye düşürür.
• Her dikenin eteğini güllerle doldurur. Deli, divane olmuş kişiye akıl, fikir ihsan eder.
• Iki günlük çocuğun aklına bile; akıllı, fikirli, yaşlı kişilerin gönüllerine bile getirmedikleri düşünceleri bağışlar.
• Ben onun aşkı ile kendimden geçmişim, mestim; aklım, fikrim dağılıp gitmiş. Yoksa O'nun büyüklüğü, O'nun üstünlüğü, O'nun yaratma gücü, san'atı hakkında çok güzel şeyler söylerdim.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
108. Sen Allah'ın varlığı önünde bir yoktan ibaretsin.
Müfte'iliin, Miifte'ilün, Fa'ilat
(c.I, 260)
•Sayısız yıldızları bağrına basmış olan gökyiizü, hudutsuz ve çok büyük oldugu halde Allah'ın kudreti etrafinda bir değirmen taşı gibi döner durur.
• Ey can! Sen de böyle bir Kabe'nin etrafında dön! Ey dilenci; sen de nimetli lerle dolup taşan böyle bir sofranın etrafında dolaş!
• Kainatı yoktan yaratan Allah'ın aşkı ile mest oldun! Artık elin ayağın biı işe yaramaz. Bu yüzden sen onun aşk meydanında elsiz, ayaksız top gibi yuvarlan!
• Etten, kemikten bir yığın, bir gölge varlık olan bedenin değil de gönlün;dönen dolaşan bir kişi, dünyanın canı olur; gönüller kapan bir güzel haline gelir.
• Baştan başa gönül kesilen, gerçekten aşık olan kişi pervane olur da aşk mumlarının etrafında döner durur.
• Çünkü onun maddî varlığı, bedeni balçıktan yaratılmıştır ama, gönlü ateştendir, alevdendir. Her cins kendi cinsine meyleder.
• Her yıldız göğün etrafında döner. Çünkü cins cinsi ile anlaşır, onunla safa bulur, huzura kavuşur.
• Mıknatıs nasıl demiri çekerse, benlikten kurtulan, yok olan kişi de yokluğa kapılır, yokluğun çevresinde döner, dolaşır.
• Ey zavallı insan! Senin varlığın Hakk'ın varlığı önünde yoktur. Yoktan ibarettir. Sen var gibi görünen bir yoksun. îşte bu hakîkati anlarsan şaşılıktan kurtulursun.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
109. Bizim gönül kuşlanmızın dilinden anlayacak bir kulak bulunsaydı
Fe'ülün, Fe'Olün, Fe'ul (c.I, 239)
• Aşk ovamızın ucu bucağı yok! Gönlümüzün, canımızın da durup dinleinmesi imkansız!
• Dünyada sayılamayacak kadar şekiller, süretler belirdi. Acaba bunların içinde hangisi bizim?
• Aşk yolunda yürürken bizim meydanımıza doğru yuvarlana yuvarlana gelen bir kesik baş görürsen, o baş aşk şehidinin başı olduğu için...
• Sen sırlarımızı, aşkımızın sırlarını ondan sor! Çünkü gizli gönül sırlarını, gönül maceralarını ancak ondan duyabilirsin.
• Ne olurdu bizim gönül kuşlarımızın dilinden anlayacak bir kulak bulunsaydı!
• Ne söyleyeyim, ne bileyim? Bu hikaye çok uzundur. Ne anlatılabilir, ne de sonu gelir; buna imkan yok.
• Nasıl anlatabilirim ki, her an perişanlığım daha da artıyor, daha da fazla perişan oluyorum.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
110. Gönle yabancı olan, gönlün dilinden anlamayan, bu kafir bedene ne oldu?
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Pa'ilat (c. I, 256)
• Her şeyi sen lütfedersin. Şıraya da, kadehe de, meyhaneye de zevki neş'eyi sen verirsin.
• Nergis gibi mahmur olan, gözleri mest edersin. Sonra o inci tanesi gibi olan güzeli onun önüne çeker, getirirsin.
• Senın büyüklüğünden, senin gücünden başka kim şu deli divane gönle sabır Yerebilir; kararlı kılar, karar bağışlar?
•Ey sakî! Gönle yabancı olan, gönlün dilinden anlamayan, şu kafir bedeni Mansur şarabı ile mest et de yola getir!
•Arslan gibi güçlü kuvvetli olan şaraba ne oldu ki. böyle bir şeytanî, kafir bedeni yola getiremiyor, ondan korkuyor?
• Aklı başında olan yüzlerce gönlü mest ederek yola getirdiği halde, bu şeytan beden karşısında şarabın gönlüne neden korku düştü?
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
111. Dünyada kaza ve kader tarafından yaralanmayan kimse yoktur!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c.I, 178)
• Sen hiç aklına kaza ve kaderi getirmiyordun. Bunlardan gaflette idin. Fakat ne yazık ki kaza ve kader silahlanndan yaralandın.
• Sonunda böyle ansızın ne oldu? Başına ne geldi? îşte kaza ve kaderin işi hep böyledir.
• Sen dünyada daima gülen, kaza ve kader dikeninden yaralanmayan, ağlamayan bir gül gördün mü?
• Dünyada kaza ve kaderin eline düşmeyen, onun mahbusu olmayan, kaza ve kader tarafından yaralanmayan daima parlayan bir baht yoktur!
" Şeyh Sadî hazretlerinin şu beyti Mevlana hazretlerinin beytinin açıklanması gibi:
"Bu dünyada herkes kendi durumuna göre bir mihnete tutulmuştur. Hiç kimseye dört başı mur olma, mutluluk beratı verilmemiştir."
• Hiç kimse hırsızlamaca bir günlük zevki tatmamıştır ki sonunda kaza ve kader onu kaza darağacına asmasın.
• Kaza ve kaderin oyunlarına karşı hiç kimsenin hilesi fayda etmez.
• Haberleri olmadan dostlar başımıza gelecek kaza ve kadere hizmet ederler Kaza ve kadere canlarını feda ederler.
• Ceviz kınldı; can gibi olan içi gitti, kaza ve kaderin ambarında helvalara karıştı.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
112. Ey ayağıma batan gam dikenlerini çıkaran, beni zorluklardan,
sıkıntılardan kurtaran aziz varlık!
Fa'ilatiin, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. I, 177)
• Ey benim gönlümde sırlardan bahseden! Ey yarattığı kullarına sahip çıkan! Onlara işler, vazifeler hazırlayan!
• Ey hayali ile dertli gönüllere dert ortağı olan! Onları neşelendiren! Ey güzelliği ile gül bahçelerini güzelleştiren, renklendiren! Gülleri güldüren, onlara kokular veren, çeşitli renkler bağışlayan!
• Ey neş'eler dağıtan cömert el! Ey defalarca bu miskinin elinden tutan merhametli varlık!
• Ey eli inci denizine benzeyen aziz varlık! Ey ayağıma batan gam dikenlerini çıkaran! Beni zorluklardan, sıkıntılardan kurtaran!
• îki dünyada sana karşı nedir? O'nun hadsiz, hesapsız, sonsuz ambarlarından düşmüş bir tek buğday tanesi.
• Dünyayı besleyip, yetiştiren lütuf güneşi, her zerreye, her şeye lütuflarda bulunmuştur. Yalnız kuşlara, kelebeklere, balıklara güzel renkler bağışlamamış. yılanlara bile süslü gömlekler giydirmiştir.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
113. Aşıklar ve akıllılar!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c.I, 172)
• Aşıkların arasına, akıllı biri gelmesin. Bilhassa bizim gönül verdiğimiz o güzelin aşıklarından uzak dursun!
• Akıllılar, aşıklardan uzak olsun. Külhan kokusu, seher vaktinde esen sabah rüzgarından uzaklara gitsin.
• Eğer aramıza akıllı bir kişi gelmek isterse, onu bırakmayın, ona yol vermeyin. Ama bir aşık gelirse, ona hoş geldin, safalar getirdin deyin, yüzlerce merhabalar edin!
• Aşıklar meclisi, bağışlayış meclisidir. Pek tutumlu olan akla uyup, aşkta cimrilik etmek vebale girmektir.
• Aklın nürundan aşk utanır. Genç yaşta ihtiyar olmak kötü bir haldir.
• Ey aşık! Vakit geçirmeden aşıklar evine dön gel! Çünkü aşksız ömür geçirmek, ömrü heba etmek, boş yere harcamaktır.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
114. Sen bu dünyada pek garibsin, pek garibsin, söyle sen nerelisin?
Fa'ilatiin, Fa'ilatiin, Fa'ilat
(c.I, 170)
• Ey anlayışlı, hoş arif! Ey kamil insan! Sen hemen bizi bırakıp gidem Sen bugün akşama kadar bizimsin bizim!
• Bugün akşam karanlığı basıncaya kadar mana sofrasında işretimiz var, neşemiz var, zevkimiz var. Ey tertemiz kalbli Hakk aşıkları! Ey dostlar! Buyurun sofraya, buyurun!
• Ey her sema'ın canının canı! Sen ay yüzlüsün, ay yüzlüsün, ay yüzlü!
• Ömür vefasız; durmadan geçip gitmede. Sen, sen de bir ömürsün. Ancak bizi bırakıp giden vefasız ömür değilsin. Sen vefalı ömürsün, vefalı ömürsün!
• Sen bu dünyada pek garipsin, pek garipsin, pek garip! Söyle sen nerelisin? Nerelisin, nereli?
"Niyazî-i Mısrî hazretlerinin
"Ey garib bülbül diyarın kandedir?
Bir haber ver gülzarın kandedir?
Sen bu ilde kimseye yar olmadın?
Var senin elbette yarin kandedir?"şiiri hatıra geldi
• Sen kiminle berabersin? En yakın dostun kimdir? Anladım, anladım. Sen Allah'la berabersin, Allah'la berabersin, Allah'la beraber!
Hz.Mevlana bir Mesnevî beytinde aynen şöyle buyunır:
" Sonunda şunu bildin ,şunu anladın ki; Biz sadece şu görünen bedenden ibaret değiliz. bedenin ötesinde Allah ile beraber yaşıyoruz."
• Ey büyük ve eşsiz ressamın yaptığı resimlerin en güzeli, ey seçilmiş resim' Sen seni yapandan nasıl ayrı kalırsın, nasıl ayrı kalırsın, nasıl ayrı!
• Anladım, anladım. Herkese yabancısın. Hiç kimse ile dost olamuyorsun.Yalnız onun verdiği dertle arkadaşsın, O'nun verdiği gamla dostsun! O'nun gamı ile dostsun! O'nun gamı ile dost!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
115. Can mana helvası yediği zaman göklere, ötelere; arşa yükselir.
Mefa'îlün, Fa'ilat, Mefa'îlün, Fa'îlün
(c. I, 225)
• Allah süfîler için mana helvası hazırlatmış, süfîler de halka halinde sofraya oturmuşlar.
• O kazandan alınan bir lokma helva ile binlerce kişiye gökyüzünde sofralar kurulur.
• Padişahlar padişahından Hakk aşıklarına helva ikram ediliyor. diye göklere bir gürültü düşer, doğuya da, batıya da tatlı sıcak bir uğultu yayılır.
• "Melekler gökyüzünde helva pişirdiler." diye mutfaktan elçiler gelir.
• Beden helva yiyince abdesthaneye gider. Fakat can helva yediği zaman göklere, ötelere gider, arşa yükselir.
• Ey can! Sen rnana helvası pişirilen gönül kazanının çevresinde başını ayak yapda, gece gibi dön dolaş, dolaş da ağzın helva ile dolsun.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
116. 0 kapısından kovarsa, beni tertemiz hale sokar, manevî kirlerden arındırır.
Müfte'ilün, Müfte'iliin, Müfte'ilün, Müfte'ilün
(c.I, 266)
• Birden bire esip gelen riizgar uykumu dağıttı. Onun ılıklığı geçen zamanın güzelliğini hatırlattı.
• Ey bakışları içime işleyen, ruhumu hedef alan ceylan! Ey tatlı sözleri gön-' şerefler veren, beni yücelten ay yüzlü sevgili!
• 0 eşi bulunmaz dilber, beni özleyişlere düşürdü. Bana anlatılmaz zevkler verdi. Beni güldürdü, sevindirdi, cömertlikleri ile beni fakirin fakiri yaptı. 0 ihsan sahibi, 0 üstün varlık yaptığı iyiliklerle beni minnet altında bıraktı, beni teşekküre mecbur etti.
• Kapısından kovarsa, beni tertemiz bir hale sokar. Manevî kirliliklerden arındırır. Kendini bana göstermek lütfunda bulunursa heyecandan yok olurum. Benden uzaklaşırsa beni ihtiyarlatır, kocaltır. Bunlara rağmen buluşacağımız güne kadar Allah ona sağlık ihsan etsin!
• Bana ikramda bulundu. Bayramının kurbanı olmam için beni ok yağmuruna tuttu. Aslında benim derdim de, hastalığım da o oklardadır. llacım da, şifam da o oklardadır.
• Ey karanlık geceleri aydınlatan, nürlandıran ay! Ey başların tacı! Sen doğudan doğup göründün de gecem kuşluk vaktine döndü, ışığı ile göz kamaştırıyor.
• Senin doğuşun azab içinde olan rühum için bir kurtuluş, bir murada eriş oldu. Nürların uykuları, sersemlikleri dağıttı. Ey dostlar! Bu mutlu zamandan yararlanmak için gevşek davranmayın, acele edin!
• Ey gözüm! Onu gördüğün zaman kamaşır da göz kapaklarını kaparsan haline şükret! Ona bakabilsen onu darıltırsın da kaçar, görünmez olur.
• Ey aşık! Sen bu aşk derdinden kurtulma, eziyetler çek, ağla, sızlan, kıvran dur! Gökte yanarak kayan yıldızlar gibi sen de aşk semasında yok ol, sön!
• Ey gören fakat görünmeyen! Gözden uyku kaçtı. Geceleyin yola düşmek için gönlüm esirlikten kurtuldu. Haydi bu kederlerle, gamlarla dolu olan bu alemi bırakın da, bu alemin ötesine doğru yola düşün!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
117. Hz. Adem bir yılan yüzünden cennetten kurtuldu.
Sen bu dünyada insan şeklinde yılanlarla yaşıyorsun!
Mefa'îliin, Fe'ilatiin, Mefa'îliin, Fe'ilün
( 215)
• Ben nereden geldim, bu cihanın gamı, neş'esi nereden geldi? Ben nerede-? Yağmur ve oluk düşüncesi nerede, yani aklımın bu dünyaya ait işlere tıkılıp kalması nerede? Bunlarla benim ne ilgim vardır?
• Niçin ben asıl alemime; kendi dünyama dönmeyeyim? Burada benim ne işim var var? Gönül nerelidir? Neredendir? Şu toprak seyrine dalmak neredendir,nedir; düşünmüyor musun?
•Sen dört kanatlı bir kuşsun! îstersen ta göklere kadar uçar gidersin. Sen nereden geldin? Bunu hiç aklına getirmiyor musun? Ötelere gitmek, göklere diven kurmak, göklere yücelmek elinde iken sen evin damına çıkmak için merdiven telaşına kapılmışsın.
•Gökyüzünden binlerce naralar geliyor. Susuyorsun. Bu sesler bu feryatlar nerden geliyor diye aramıyorsun? Kulağındaki gaflet pamuğu bu sesleri sana duyurmuyor.
•Hz. Adem bir yılan yüzünden cennetten kovuldu. Sen bu dünyada insan şeklinde yılanlar, akrepler içinde kalmışsın, onlarla beraber yaşıyorsun. Sana kurtuluş nerede? Aman nerede?
• Ömrünün, yaşayışının ölümle sona ereceğini sanma! Bedenin ölür ama,sende bulunan gerçek ben, ilahî emanet ölmez. Çünkü sen Hakk'ın sıfatlarında yaratılmışsın. Allah'a ne son vardır, ne de sınır.
• Ecel, kafesi kırar ama kuşu incitmez. Ecel nerede, ebedî kuşun kanadı nerede?
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
118. Sen yüzünü gösterince cansız sandığımız varhklar canlanır!
Fa'ilatiin, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c.I, 171)
• 0 gül renkli yüzünü gösterince, cansız sandığınız varlıklar canlanırlar. Taşlar, kayalar bile neşelenirler de, dönmeğe, oynamaya başlarlar.
• Hakk aşıklarının hatırı için bir kere daha örtüden başını çıkar, yüzünü göster!
• Göster de benliği şaşırsın, yolunu kaybetsin. Aklı başında olan kişi de, hünerini, marifetini kırsın, döksün!
• Senin güzel hayalin ayna gibi suya aksedince, su gevher olsun, ateş de yakma adetini terk etsin!
• Senin güzelliğin olduktan sonra "ay"a yüz çevirmem, onu istemem! Salkım gibi gökyüzünden sarkıp duran iki üç hafıf kandil benim ne işime yarar!
• Senin güzel nürlu yüzün varken kirlerle, paslarla dolu olan gökyüzüne ben nasıl ayna diyebilirim!
• Bir nefes ettin, üfürdün de, kötülüklerle dolu sıkıntılı ruhlara daracık gelen şu köhne dünyayı güzelleştirdin, yeniden meydana getirdin, bize sevdirdin.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
119. Senin nürunda ben zaman zaman Mustafa(s.a.v.)'in nurunu görüyorum.
Müstefilün, Fe'ülün, Müstefilün, Fe'ulün
(c.I, 190)
• Ebedîlik şarabını getiriyorsun ama, sen olmadıktan sonra, o benim ne işime yarar? Onun bir kadehi bile sensiz boğazımdan geçmez.
• Çalgıcı, elinden kadehi bırak da feryada figana başla! Sevgili, eşsiz olan o baha biçilmez güzelliğe, bir baha biç! 0 güzelliğin değeri nedir?
• Gönlüne afet kesilen o güzele, seni bağlayan aşk zincirine,büyüleyen o gözlere, o büyücüye bir daha biç!
• Tekrar gel; o kadehi bir daha sun, sun da işimiz tam olsun; işler yolunda in. Eski vefana yeniden dön, tekrar vefalı ol! Bu defa başka türlü bir vefa göster!
• Mayası bozuk şeytan bile senin lütfunla melekleşir. Temizlik, doğruluk diyarına senin bayrağın çekilmiştir.
•Ey eşsiz varlık! Seçilmiş güzel! Senin nürun göklere ulaştı, gökleri geçti.sein nürunda ben zaman zaman Mustafa(s.a.v.)'in nürunu görüyorum.
• Aşk yolu bağlanınca elimdeki kazancım, varım, yoğum bir "ah"tan ibaret oldu. Kehribara benzeyen aşka karşı dağ bile bir saman çöpüne döndü.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
120. Kader terzisi!
Mefa'îliin, Fe'ilatiin, Mefa'îlün, Fa'iliin
(c.1, 216)
• Yann olsun da, ben uzun kaftanımı giyerek ve yanıma da binlerce arşın "sevda" alarak aşıklar terzisinin dükkanına gideyim.
• O öyle bir usta terzidir ki, yaptığı elbise ile seni senden ayırır, başka bir kışı ıpar. Oraya Yezid olarak girersin, Zeyd olarak çıkarsın.
• Sen birisine tam manasıyla gönül verdin de ona bağlandın mı, o görünmez makasıyla "înin oradan!" emriyle o dostluğu keser, seni ondan ayırır.
"Bakara SOresi. 2/38."
• Deli gönlün halden hale girişi gibi, onun değişmesine yani bir araya getirişine, sökülüşüne, dağılışına, perişan edilişine şaştım kaldım. 0 dilediğını saglamlaştırr, dilediğini söker atar.
• Gönül toprakla dolu tahta bir kap, bir teneke. 0 da gönlün mühendisı. 0 toprağa ne şekiller verir! Neler çizer! Ne rakamlar döker! Ne hakîkatler yazar.ne adlar kaydeder!
• Seni sayı gibi alır, bir başkasına çarpar. Bu çarpıştan ne sonuçlar meydana gelir!
• Çarpmayı gördün ya, şimdi de pay edişi seyret! Denize bak nasıl dalgalar bağışlamada!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
121. Ben onun güverciniyim, beni kovsa bile evinin damının çevresinde uçarım.
Mefa'îliin, Fe'ilatün, Mefa'îliin, Fe'ilün
(c.I, 226)
• Sevgili beni bırakıp gitti. Ondan armağan olarak bana "ah"lar ve sapsarı olmuş bir yüz, yaşlarla dolu iki göz kaldı.
• Cenab-ı Hakk da beni can aleminden sürüp çıkardı, dünyaya sürgün etti. Ama ona; "Neden beni o alemden bu aleme sürdün?" diyebilir miyim? Haddime mi düşmüş.
• Ezelde Cenab-ı Hakk: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorduğu zaman biz, "Evet!" demedik mi? îlahî aşka düşerek bu Evet!" dememize aşk şahit olduğu içindir ki aşkta yüz binlerce bela vardır.
• Başa gelen bela inci gibidir. înci elde etmek seni sevindirir, kuvvetlendirir. daha da tez canlı eder. Hele onun denizden gelen, o denizin bulunmaz incisi, essız incisi olursa, ne hale gelirsin, onu sen düşün!
• Ben onun güverciniyim. Beni kovsa bile evinin damının çevresinden başka nereye uçabilirim?
• O 'nun gölgesine sığındım da dünyaları aydınlatan güneş oldum. Devlet kuşunun gölgesi kimin başına düşerse, o padişah olur.
• Yeter artık, sözü bırak da duaya başla! Hz. îsa bile dördüncü kat göğe dua ile uçtu.