Dîvân
Dîvân, Kuddûsî’nin en hacimli eseridir. Kuddûsî, gönül dünyasında yeşeren ve bütün
benliğini ve hâlini kuşatan ilâhî aşk ateşinden dolayı son derece coşkulu, ihlâslı, samimi ve
içli bir şâir mutasavvıf olması sebebiyle onun şiirleri de, karmaşık mısra ve düşüncelerden
uzaktır. O, vermek istediği mesajı açık ve net bir şekilde verir.148 Dîvânın her sayfasına
coşkulu bir vecd hâlinin aydınlığını nakşettiği ilâhî aşk, onun için hem dert, hem de ilâç
olmuştur.
Kuddûsî’nin Dîvân’ı, hem tasavvuf, hem de edebiyat çevresinde en çok okunan
dîvanların başında gelmektedir. Aynı zamanda Kuddûsî Dîvân’ı, birçok dergâhda tarîkat
mürşidleri tarafıda mürîdlere ezbertilen bir eser olmuştur.149
Kuddûsî Dîvân’ı, Divan Edebiyatı alanındaki bütün divanlar arasında, tasavvufî
konuları bir bütün olarak işleyen, yani tasavvuf kavram ve mefhumları tam olarak işleyen tek
divandır. İşte bu özelliğinden dolayı, Dîvân, diğer divanlarla karşılaştırıldığında farklılığı
açıkça ortaya çıkacaktır. Örneğin, Fuzûlî Divân’ı, fenâfillah aşkı, muhabbeti temel konu
alırken, Salih Baba, Divân’ında, mürîdlik hâlleri ve tarîkat âdabını anlatmıştır. Yani bu
divanların hiçbirinde, tasavvuf ilkeleri ve tarîkat öğretileri bir bütün olarak ortaya
konulmamıştır.150 Kuddûsî ise, Dîvân’ın da, tasavvufun bütün konularını gönlünün
derinliklerinden gelen ilâhî aşkın atesiyle pişen mısralarla manzûm türünün en güzel vezniyle,
hiçbir teknik kaygı taşımadan ortaya koymuştur.
Kuddûsî Dîvân’ı, sadece edebiyat alanın da eser veren divân sahibi kişilerin eserleri
arasında öne çıkmamış, aynı zamanda divan yazan mutasavvıfların divanları arasında, efrâdını
câmi ve ağyârını mânî bir tarzda tasavvufu bütün boyutlarıyla ele almıştır.151 Diğer divan
sahipleride, Yunus Emre (ö. 720/1320), Eşrefoğlu Rûmî (ö. 874/1469), Niyaz-i Mısrî (ö.
1105/1694), İsmail Hakkı Bursevî (ö. 1137/1724) gibi zatlardır.152 İşte bu niteliğinden dolayı
Kuddûsî Dîvân’ı bazı çevrelerce, “Eğer Kuddûsî Dîvân’ı gerği gibi idrak edilip okunursa,
diğer tasavvuf kitaplarını mutâlaa etmeye gerek yoktur” şelinde haklı bir övgü almıştır.153
Kuddûsî, Dîvân’ında, tekke atmosferini terennüm etmiş, tarîkat âdâbını işlemiş,
tasavvuf ahkamını anlatmış ve dervişlik hâlini en içli bir şekilde ele almıştır.154 Ve tasavvuf
ilmini, şiirin enginliklerinden gelen bir esintiyle, insanların gönül dünyalarına sunmuştur.
Kuddûsî’nin Dîvan da elealdığı konuların başında “ilâhî aşk” gelmektedir. Dîvânın
çeşitli nüshalarında mevcut bulunan 1050 nin üzerinde şiirin yüzde seksene yakını ilâhî aşka
dayalı bir kulluğun/dervişliğin hayata/hâle geçirilmesindeki ilkeleri işlemektedir.
Dîvân’da, ilahî aşkdan sonra detaylı bir şekilde işlenen ibâdet zikirdir. Aslında zikir,
Kuddûsî’nin diğer eserlerinde çoklukla işlenen bir kavramdır. Diğer konular ise, Peygamber
sevgisi, tefekkür, ma’rifet, ayne’l-yakîn, uzlet, tevbe, tevhid, varlık, mahv/hiçlik, sâlik, seyr u
sülûk, insan, nefs/benlik, ölüm, akıl, cezbe vb. temel tasavvufî konuları kavram olarak şiir
diliyle açıkladığı gibi, mefhum olarak da diğer tasavvufî konularıda ele almıştır. Kuddûsî bu
kavramları tasavvufî hâl ile sâliklerin kalbine işlemek için açıklarken, o coşkulu verimli edebî
yönünü kullanmakla kalmaz, bunun yanı sıra sahip olduğu tasavvufî bilgiyle de
zenginleştirerek okuyucu için daha verimli bir hale getirir.
Kuddûsî, işlediği konuları aktarırken, mensur eserlerinde olduğu gibi, âyet ve
hadislerin ışığında şiiri daha da derûnîleştirerek tesirli hale getirir. O, Dîvân’ında içselleştirip
hâl olarak verdiği tasavvufî ahkamı sadece bilgi amacıyla, yani geleneğin birikiminden gelen
bir anlayıştan ziyade, tamamen tasavvufî bir tefekkür ve yaşayışı ön planda diri tutmayı gaye
edinmiştir. Zira o, bizzat bu ahkamı yaşayan ehl-i hâl bir kişiliktir. Bu özelliğinden dolayı
Kuddûsî’yi edebiyatçılardan farklı değerlendirmek gerekir. Çünkü Kuddûsî’nin bu ihlâslı
anlatımı, onun “kâl”dan öte, hakîki bir tasavvufî hâl yaşadığını gösterir. Bu da Kuddûsî’nin
Dîvân’ında aşkı tanımlamaktan ziyade tanıtmasını gösterir.
Kuddûsî, bazı araştırmacıların iddialarının aksine, Dîvân’ında en az işlediği
konulardan birisi de “ölüm”dür.155 Zira Kuddûsî, yalnızca nefis terbiyesi/benlik inşası ve ilâhî
aşk neticesinde gerçekleşen vuslatın, maddî olarak ölüm vasıtasıyla gerçekleşmesi sebebiyle,
bazı şiirlerinde ölümü, sâliklere hatırlatmak babında anmaktadır. Aslında onun da diğer tevhîd
ehli gibi işlediği konu; “ölmeden önce ölünüz” temasıdır.
Bu sebepten dolayı, Kuddûsî Dîvân’ı, günümüze kadar ne edebiyatçılar, ne de
tasavvuf araştımacıları tarafından işlediği konu itibariyle ciddi anlamda bir incelemeye tabi
tutulmamıştır. Dîvân, bazı araştırmacılar tarafından kısmî olarak incelenmişse de, tam bir
değerlendirme yapılamamıştır. Örneğin, Dîvân’ında çokça zikrettiği “Melâmet” anlayışına
rağmen, Kuddûsî, bazı araştırmacılar tarafından, melâmet düşüncesinin dışında tutulmuştur.156
Kuddûsî, hayat hikayesini detaylı bir şekilde eserlerinde vermektedir, fakat bu serüven
Dîvânda daha detaylı olarak anlatılmıştır.
Dîvân, ilk defa Kuddûsî’nin vefatından on yıl sonra 1859 yılında, İstanbul’da Hacı Ali
Rıza Efendi adlı zat tarafında bastırılmıştır.157 Bundan sonra Osmanlıca olarak Dîvân’ın
baskıları yapılmıştır.158 Kuddûsî, Dîvân’ı teknik ve biçimsel kaygılardan uzak, Hakk’dan
gelen İlâhî neşvenin meydana getirdiği hâlin bir yansıması sonucunda kaleme almasına
rağmen, divan edebiyatının hece ve aruz vezinlerini en güzel şekilde kullanmıştır.159
Çalışmamız da, Dîvân’ın piyasada matbu olarak en çok baskısı bulunan ve
okuyucunun kolaylıkla ulaşabileceği taş baskı nüshasını kullandık.160 Bu nüshada
bulamadığımız diğer şiirler için, Külliyat-ı Kuddûsî,161 İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi
nüshasında162 ve bazı şiirler için de İbrahim Eren’deki nüshanın fotokopisine müracaat ettik.
145 Bk. Köksal, age., s. 42; Yücer, age., s. 302; Kara, Osmanlı Toplumunda Tasavvuf, s. 246.
146 Vasfi Mahir Kocatürk, Tekke Şiir Antolojisi, Edebiyat Yayınevi, 2. baskı, Ankara 1968
147 Bk. S. Nüzhet Ergun, Türk Müsikîsi Antolojisi (Dinî eserler), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fak. İstanbul
1943, II, 608.
148 Aykut, agm., s.108.
149 Kara, Osmanlılarda Tasavvuf ve Tarikatlar, s. 247.
150 Koyuncu, age. s. 60.
151 İbnülemin M. Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri, İstanbul 1970, V, 780-781.
152 Kara, Osmanlılarda Tasavvuf ve Tarîkatlar, s.246.
153 Fehmi Koyuncu, Kuddûsî Dîvânı (önsöz), s. 68.
154 Kara, Osmanlılarda Tasavvuf ve Tarîkatlar, s.246.
155 Bk. Ömür Ceylan, Böyle Buyurdu Sûfî, s. 86.
156 Bk. Gölpınarlı, Yunus Emre ve Tasavvuf, s.
157 Köksal, age., s. 44.
158 Aynı eser, s. 45.
159 Bk. Ahmet Doğan, Ahmed Kuddûsî-Tenkitli Metin, Akçağ yayınları, Ankara 2002, s. 8; Ceylan, Böyle
Buyurdu Sûfî, s. 86.