Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
‘Daha elini indirmeden bulut toplandı’
Başta meşhur İbni Huzeyme, Sahih’inde, râviler Hazret-i Ömer’den naklediyorlar ki:
Gazve-i Tebük’te susuz kaldık. Hattâ bazılar devesini keser, susuzluktan içini sıkar, içerdi. Ebû Bekri’s-Sıddık, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a duâ etmek için rica etti. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm elini kaldırdı; daha elini indirmeden bulut toplandı, yağmur öyle geldi ki, kaplarımızı doldurduk. Sonra su çekildi. Ordumuza mahsus olarak, hududumuzu tecavüz etmedi. Demek, tesadüf içine karışmamış, sırf bir mucize-i Ahmediyedir (asm).
Mektubat, s. 124
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
Allah, Hasan ile barıştıracak!’
Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, nakl-i sahihle ve mütevatir bir derecede bize vasıl olmuş ki, minber üstünde, cemaat-i Sahabe içinde ferman etmiş ki:
“Şu benim oğlum Hasan, seyyiddir. Allah onun vasıtasıyla Müslümanların iki büyük ordusunu barıştıracaktır.” (Buharî, Fiten: 20)
İşte, kırk sene sonra İslâmın en büyük iki ordusu karşı karşıya geldiği vakit, Hazret-i Hasan Radıyallahü Anh, Hazret-i Muaviye (r.a.) ile musalâha edip, cedd-i emcedinin mucize-i gaybiyesini tasdik etmiştir.
Mektûbât, s. 98
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
“Siz umum düşmanlarınıza galebe edeceksiniz!”
İşte, nakl-i sahih-i kati ile, Ashabına haber vermiş ki: “Siz umum düşmanlarınıza galebe edeceksiniz. Hem feth-i Mekke, hem feth-i Hayber, hem feth-i Şam, hem feth-i Irak, hem feth-i İran, hem feth-i Beytü’l-Makdise muvaffak olacaksınız. Hem o zamanın en büyük devletleri olan İran ve Rum padişahlarının hazinelerini beyninizde taksim edeceksiniz.” Haber vermiş. Hem “Tahminim böyle” veya “Zannederim” dememiş. Belki, görür gibi katî ihbar etmiş, haber verdiği gibi çıkmış. Halbuki haber verdiği vakit, hicrete mecbur olmuş, Sahabeleri az, Medine etrafı ve bütün dünya düşmandı.
Mektûbât, s. 101
------------------------------------------------------------
‘Benden sonra Ebû Bekir ve Ömer’in yolu üzere gidin’
Hem, nakl-i sahih-i kati ile, çok defa ferman etmiş:
“Benden sonra Ebû Bekir ve Ömer’in yolu üzere gidin.” (Tirmizî, Menâkıb: 16, 37) deyip, “Ebû Bekir ve Ömer kendinden sonraya kalacaklar, hem halife olacaklar, hem mükemmel bir sûrette ve rıza-i İlâhî ve marzî-i Nebevî dairesinde hareket edecekler. Hem Ebû Bekir az kalacak, Ömer çok kalacak ve pek çok fütuhat yapacak.”
Mektubât, s. 102
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
Şarktan garba kadar, ümmetimin eline geçecek’
* Hem ferman etmiş ki: “Şarktan garba kadar benim ümmetimin eline geçecektir. Hiçbir ümmet o kadar mülk zaptetmemiş.” (Müslim, Fiten: 19, 20) Haber verdiği gibi çıkmış.
* Hem, nakl-i sahih-i kati ile, gazâ-i Bedir’den evvel ferman etmiş: “Burası Ebû Cehil’in katledileceği yer, burası Utbe’nin katledileceği yer, burası Ümeyye’nin katledileceği yer ve burası da falan ve falanın katledileceği yerlerdir.” (Müslim, Cihad: 83) deyip, müşrik-i Kureyş’in reislerinin herbiri nerede katledileceğini göstermiş ve demiş: “Ben kendi elimle Übeyy ibni Halef’i öldüreceğim.” Haber verdiği gibi çıkmış.
Mektûbât, s. 102
-------------------------------------------------------------------
Savaştaki sahabelerini görür gibi anlatması
Hem, nakl-i sahih-i kati ile, bir ay uzak mesafede, Şam etrafında, Mûte nam mevkideki gazve-i meşhurede muharebe eden Sahabelerini görür gibi ferman etmiş: “Sancağı Zeyd aldı ve vuruldu. Sonra Câfer aldı, o da vuruldu. Sonra İbni Revâha aldı, o da vuruldu.. Ve sonra onu, Allah’ın kılıçlarından bir kılıç eline aldı...” (Buharî, Mağâzî: 44) deyip, birer birer hâdisâtı ashabına haber vermiş.
İki üç hafta sonra Ya’le ibni Münebbih meydan-ı harpten geldi; daha söylemeden Muhbir-i Sadık (a.s.m.) harbin tafsilâtını beyan etti. Ya’le kasem etti: “Dediğin gibi, aynen öyle oldu.”
Mektûbât, s. 102
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
Hilâfet benden sonra otuz sene sürecek’
Hem, nakl-i sahih-i kati ile, ferman etmiş:
“Hilâfet benden sonra otuz sene sürecek, ondan sonra da saltanat şeklini alacaktır.” (Müsned, 5:220, 221.)
“Bu iş nübüvvet ve rahmetle başladı, sonra rahmet ve hilâfet halini alacak, sonra saltanat şekline girecek, sonra da ceberût ve fesâd-ı ümmet meydan alacak.” (Kadî İyâz, eş-Şifâ, 1:340; Müsned, 4:273.)
deyip, Hazret-i Hasan’ın altı ay hilâfetiyle, Cihar-ı yâr-ı Güzînin (Hulefâ-i Râşidînin) zaman-ı hilâfetlerini ve onlardan sonra saltanat şekline girmesini, sonra o saltanattan ceberut ve fesad-ı ümmet olacağını haber vermiş. Haber verdiği gibi çıkmış.
Mektubat, s. 103
-----------------------------------------------------------------
Hz. Osman'ın şehid edileceği haberi
Hem, nakl-i sahih-i katî ile, ferman etmiş: “Osman, Mushaf okurken şehid edilecek.” “Muhakkak ki Cenâb-ı Hak Osman'a halife gömleğini giydirecektir; fakat onlar bu gömleği çıkartmak isteyecekler” deyip, Hazret-i Osman halife olacağını ve hal'i istenileceğini ve mazlum olarak, Kur'ân okurken katledileceğini haber vermiş. Haber verdiği gibi çıkmış. Mektûbât, s. 103
Emevi ve Abbasileri haber vermesi
Hem, nakl-i sahih-i katî ile, Emeviye devletinin zuhurunu ve onların padişahlarının çoğu zalim olacağını ve içlerinde Yezid ve Velid bulunacağını ve Hazret-i Muaviye, ümmetin başına geçeceğini, “Başa geçtiğin zaman affedici ol ve âdil davran” fermanıyla rıfk ve adaleti tavsiye etmiş. Ve Emeviyeden sonra “Abbas’ın oğlu siyah bayraklarla zuhur eder ve uzun müddet saltanat sürerler” deyip, devlet-i Abbasiyenin zuhurunu ve uzun müddet devam edeceğini haber vermiş. Haber verdiği gibi çıkmış.
Mektûbât, s. 104
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
Hem, nakl-i sahih-i kati ile, Sa’d ibni Ebî Vakkas gayet ağır hasta iken ona ferman etmiş:
“Ola ki sen daha çok yaşayasın; tâ ki, bir kısım milletler senden faydalanır, bir kısmı da zarar görürler...” deyip, ileride büyük bir kumandan olacağını, çok fütuhat yapacağını, çok milletler ve kavimler ondan menfaat görüp, yani İslâm olup ve çoklar zarar görecek, yani devletleri onun eliyle harap olacağını haber vermiş. Haber verdiği gibi çıkmış. Hazret-i Sa’d, ordu-yu İslâm başına geçti, devlet-i İraniyeyi zir ü zeber etti, çok kavimlerin daire-i İslâma ve hidayete girmelerine sebep oldu.
Mektubat, s. 104
----------------------------------------------------------------------
Necâşî’nin vefatını haber vermesi
Hem, nakl-i sahih-i kati ile, imana gelen Habeş Meliki olan Necâşî hicretin yedinci senesinde vefat ettiği gün Ashabına haber vermiş, hattâ cenaze namazını kılmış. Bir hafta sonra cevap geldi ki, aynı günde vefat etmiş.
Hem, nakl-i sahih-i kati ile, Ciharyâr-ı Güzîn ile beraber Uhud veya Hira Dağının başında iken dağ titredi, zelzelelendi. Dağa ferman etti ki: “Sâkin ol! Zira senin üstünde bir peygamber, bir sıddık ve iki de şehid vardır” deyip, Hazret-i Ömer ve Osman ve Ali’nin şehid olacaklarını haber vermiş. Haber verdiği gibi çıkmış.
Mektûbât, s. 104
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
Âl-i Beytimden herkesten evvel vefat edeceksin!’
Nakl-i sahih-i katî ile, Hazret-i Fatıma’ya (r.a.) ferman etmiş ki: “Âl-i Beytimden, herkesten evvel vefat edip bana iltihak edeceksin” diye söylemiş. Altı ay sonra, haber verdiği gibi aynen zuhur etmiş.
Hem Ebû Zer’e ferman etmiş:
“Buradan çıkarılacak, tek başına yaşayacak ve tek başına öleceksin” deyip, Medine’den nefyedilip, yalnız hayat geçirip, yalnız bir sahrâda vefat edeceğini haber vermiş. Yirmi sene sonra, haber verdiği gibi çıkmış.
Mektubat, s. 105
-------------------------------------------------------------
Muhtar’ı ve Haccac-ı Zalimi haber vermesi
Hem, nakl-i sahih-i katî ile, ferman etmiş ki:
“Sakif kabilesinden biri dâvâ-yı nübüvvet edecek ve biri hunhar zalim zuhur edecek” deyip, nübüvvet dâvâ eden meşhur Muhtar’ı ve yüz bin adam öldüren Haccac-ı Zalimi haber vermiş.
Hem, nakl-i sahih-i katî ile,
“İstanbul fethedilecektir. Onu fethedecek olan kumandan ne güzel kumandan ve onun ordusu ne güzel ordudur” deyip, İstanbul’un İslâm eliyle fetholacağını ve Hazret-i Sultan Mehmed Fatih’in yüksek bir mertebe sahibi olduğunu haber vermiş. Haber verdiği gibi zuhur etmiş.
Mektûbât, s. 106
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
Ebû Hanife ve İmam-ı Şafiî’ye işaret etmesi
* Hem, nakl-i sahih-i kati ile, ferman etmiş ki:
“Eğer din, Ülker Takımyıldızında bile olsaydı, Fars’tan bazı kimseler ona ulaşıp alabileceklerdi” deyip, başta Ebû Hanife olarak, İran’ın emsalsiz bir sûrette yetiştirdiği ulema ve evliyaya işaret ediyor, haber veriyor.
* Hem ferman etmiş ki:
“Kureyş’in âlimi yeryüzünün tabakalarını ilimle dolduracaktır” deyip, İmam-ı Şâfiî’ye işaret edip haber veriyor.
Mektubat, s. 106
----------------------------------------------------------------------
‘Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak’
* Hem, nakl-i sahih-i kati ile, ferman etmiş ki:
“Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. İçlerinden birisi fırka-i nâciyedir.”
“Onlar kimdir?” dediler. Buyurdu ki:
“Bana ve Ashabıma tâbi olanlardır” deyip, ümmeti yetmiş üç fırkaya inkısam edeceğini ve içinde fırka-i nâciye-i kâmile, Ehl-i Sünnet ve Cemaat olduğunu haber veriyor.
* Hem ferman etmiş ki: “Kaderiye fırkası, bu ümmetin mecûsîleridir” deyip, çok şubelere inkısam eden ve kaderi inkâr eden Kaderiye taifesini haber vermiş. Hem çok şûbelere inkısam eden Râfızîleri haber vermiş.
* Hem, nakl-i sahih-i katî ile, İmam-ı Ali’ye (r.a.) demiş: “Sende, Hazret-i İsâ (a.s.) gibi, iki kısım insan helâkete gider: Birisi ifrat-ı muhabbet, diğeri ifrat-ı adâvetle. Hazret-i İsâ’ya, Nasrânî, muhabbetinden, hadd-i meşrudan tecavüzle—hâşâ—’ibnullah’ dediler. Yahudi, adâvetinden çok tecavüz ettiler, nübüvvetini ve kemâlini inkâr ettiler. Senin hakkında da, bir kısım, hadd-i meşrûdan tecavüz edecek, muhabbetinden helâkete gidecektir. Onların bir lâkabı vardır ki, onlara Rafizî denir” demiş. “Bir kısmı, senin adâvetinden çok ileri gidecekler. Onlar da Havâriçtir ve Emevîlerin müfrit bir kısım taraftarlarıdır ki, onlara ‘Nâsibe’ denilir.”
Mektûbât, s. 106-107
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
Hz. Ali'nin eliyle fetih
* Hem, nakl-i sahih-i kati ile, ferman etmiş ki:
"Ne vakit size Fars ve Rum kızları hizmet etti; o vakit belânız, fitneniz içinize girecek, harbiniz dahilî olacak, şerirleriniz başa geçip hayırlılar ve iyilerinize musallat olacaklar" haber vermiş. Otuz sene sonra haber verdiği gibi çıkmış.
* Hem, nakl-i sahih-i kati ile, ferman etmiş ki:
"Hayber Kalesinin fethi Ali'nin eliyle olacak." Me'mulün pek fevkinde, ikinci gün bir mucize-i Nebeviye olarak, Hayber Kalesinin kapısını Hazret-i Ali çekip kalkan gibi istimal ederek fethe muvaffak olduktan sonra kapıyı yere atmış. Sekiz kuvvetli adam o kapıyı yerden kaldıramamış. Bir rivayette, kırk adam kaldıramamış.
Mektûbât, s. 107-108
Cevap: Mu'cizat ı AHMEDİYE'den (S.A.V)
İki büyük topluluk
* Hem ferman etmiş ki: "Müslümanlardan aynı dâvâya sahip iki büyük topluluk birbiriyle savaşmadıkça kıyamet kopmaz" diye, Sıffin'de Hazret-i Ali ile Muaviye'nin harbini haber vermiş.
* Hem ferman etmiş ki: "Bâği bir taife Ammâr'ı katledecek." Sonra, Sıffin harbinde katledildi. Hazret-i Ali, onu Muaviye'nin taraftarları bâği olduklarına hüccet gösterdi. Fakat Muaviye tevil etti. Amr ibnü'l-Âs dedi ki: "Bâği yalnız onun katilleridir; umumumuz değiliz."
Mektubat, s. 108