Cevap: Kainatta Şirke Geçit Yoktur!
RİSALE-İ NURCA VERİLEN KARAR ŞİRK; İNFAZ EDİLMİŞTİR
İ'lem eyyühe'l-aziz! Senin yüzün, veçhin o kadar küçüklüğüyle beraber, geçmiş ve gelecek bütün insanların adedince kendisini onlardan ayıran ve tarif eden nişan ve alametleri havi olduğu gibi, yüzünü teşkil eden esas ve erkanında da bütün insanlar ittifaktadır. Bütün insanlarda, biri tevafuk, diğeri tehalüf olmak üzere iki cihet vardır. Tehalüf ciheti Saniin muhtar olduğuna, tevafuk ciheti ise Saniin Vahid-i Ehad olduğuna delalet ederler. Bu iki cihetin bir Kasıdın kasdıyla, bir Muhtarın ihtiyarıyla, bir Müridin iradesiyle, bir Alimin ilmiyle olmadığını tevehhüm etmek, muhalatın en acibidir. Fesübhanallah! Yüzün o küçük sayfasında nasıl gayr-ı mütenahi nişanlar derc edilmiştir ki, gözle okunur da nazarla, yani akılla görünmez.
İnsan nevinde şu tehalüfle beraber buğday, üzüm, arı, karınca nevilerindeki tevafuk, kör tesadüfün işi olmadığı güneş gibi aşikardır. Madem ki kesretin böyle uzak, ince, geniş ahval ve etvarında da tesadüfün müdahalesine imkan yoktur. Ve tesadüfün elinden mahfuzdur. Ve ancak bir Hakimin kasdı ve bir Muhtarın ihtiyarı ve Semi, Basir bir Müridin iradesinin daire-i tasarrufundadır.
Tesadüf, şirk ve tabiattan teşekkül eden fesat şebekesinin alem-i İslamdan nefiy ve ihracına Risale-i Nurca verilen karar infaz edilmiştir.
Cevap: Kainatta Şirke Geçit Yoktur!
İ'lem eyyühe'l-aziz!Sen kendi vücudunu yapmaya kadir değilsin. Ve elin onu icad etmekten kasırdır. Başkaları dahi o işten aciz ve kasırdırlar. İstersen tecrübe et bakalım. şecere-i kelimat denilen bir lisanı veya muhaberat ve ezvak santralı olarak bir ağzı yap. Elbette yapamayacaksın. Eyleyse Allah'a şirk yapma! http://www.risaleinurenstitusu.com/t.../mesn/b616.gif
• • •
Muhakkak ki, şirk pek büyük bir zulümdür. (Lokman Sûresi: 31:13.)
Cevap: Kainatta Şirke Geçit Yoktur!
İ'lem eyyühe'l-aziz! Enaniyetten neş'et eden şirk-i hafi katılaştığı zaman esbab şirkine inkılap eder. Bu da devam ederse küfre tahavvül eder. Bu dahi devam ederse, ta'tile, yani halıksızlığa incirar eder. El-iyazü billah!
Cevap: Kainatta Şirke Geçit Yoktur!
Eğer insan benliğine mizan nazarıyla bakarsa, kainattan zihnine akıp gelen afaki malümatı kendi malümatıyla, tasarrufat ve sıfat-ı İlahiyeyi de kendi sıfatıyla tasdik eder. Yine merciine iade eder. Ve bu sayede http://www.risaleinurenstitusu.com/t.../mesn/b630.gif -1- 'daki http://www.risaleinurenstitusu.com/t.../mesn/b631.gif şümulüne dahil olarak, bihakkın emaneti ifa etmiş olur. Fakat kendisine müstakil nazarıyla bakmakla kendisini malik itikad ederse, http://www.risaleinurenstitusu.com/t.../mesn/b632.gif -2- 'nın şümulüne dahil olmakla emanete hıyanet etmiş olur. Zira semavat ve arzın, hamlinden korkarak imtina ettikleri cihet, ene'nin bu cihetidir. Çünkü, dalaletler, şirkler, şerler bu cihetten doğarlar. Eğer vaktiyle o ene'nin şiddetli bir terbiyeyle başı kırılmazsa büyür, insanın vücudunu yutar.
Eğer milletin de enaniyeti inzimam ederse, Saniin emrine karşı mübarezeye çıkar. Tam manasıyla bir şeytan olur. Sonra, halkı da kendisine kıyas eder, esbabı da o kıyasa dahil eder, büyük bir şirke düşer.
El-iyazü billah! Mühim bir mesele:
Ene'nin iki veçhi vardır. Bir veçhini nübüvvet almıştır, bir veçhini de felsefe almıştır.
Birinci vecih, ubudiyet-i mahzaya menşedir. Mahiyeti harfiye olup müstakil değildir. Vücudu tebei olup aslı değildir. Malikiyeti vehmi olup hakiki değildir. Vazifesi Halıkın sıfatını fehmetmek için bir mizan ve bir mikyas olmaktır. Enbiya (aleyhimüsselam) enaniyetin bu veçhine bakmakla, mülkü tamamen Allah'a teslim ederek ne mülkünde, ne rububiyetinde, ne ulühiyetinde şeriki olmadığına hükmetmişlerdir. Ene'nin bu veçhinden, Cenab-ı Hak şecere-i tüba-i ubudiyeti inbat edip dal ve budakları kainat bahçesinde enbiya, evliya, sıddikin gibi mübarek semereleri vermiştir.
İkinci veçhi alan felsefe, ene'nin vücudunu asli ve kendisini müstakil ve malik-i hakiki olduğunu zu'm etmişlerdir. Vazifesi de yalnız hubb-u zatıyla tekemmül-ü hayattır. Ene'nin bu siyah yüzünden envaen şirkler, dalaletler çıkmıştır. Ezcümle: Kuvve-i behimiye dalında sanemler doğmuşlardır. Kuvve-i gadabiye gusnundan firavunlar, nemrutlar çıkmıştır. Kuvve-i akliyeden dehriyun, maddiyun, felasife çıkmışlardır ki, Vacibü'l-Vücuda bir mahlük-u vahidi verir, baki kalan mülkünü gayra taksim ederler.
Hülasa: Ene, haddizatında bir hava, bir buhar gibi iken, verilen ehemmiyete göre mayi haline gelir. Sonra ülfetle kalınlaşır. Sonra gaflet ve isyan ile öyle kalınlaşır ki, sahibini yutar. Halkı, esbabı da kendisine kıyas ederek Halıkın evamirine mübarezeye başlar. Küçük alemde, yani insanda ene, büyük insanda, yani kainatta tabiata benziyor. İkisi de tağutlardandır.
1- Nefsini günahlardan arındıran kurtuluşa ermiştir. (Şems Sûresi: 91:9.)
2- Nefsini günaha daldıran da hüsrana düşmüştür. (Şems Sûresi: 91:10.)
Cevap: Kainatta Şirke Geçit Yoktur!
İ'lem eyyühe'l-aziz! Bir tarlaya zer edilen bir tohum, manevi bir sur ve bir duvardır; o tarlayı tohum sahibine mal eder, başkasının tasarrufuna mani olur. Kezalik, küre-i arz tarlasına zer edilen nebatat, hayvanat tohumları, manevi bir sur ve bir seddir ki, şirketi men ediyor; gayrı, müdahaleden tard eder.
Cevap: Kainatta Şirke Geçit Yoktur!
Kur'an-ı Kerim, takvayı üç mertebesiyle zikretmiştir: Birincisi, şirki terk, ikincisi, maasiyi terk, üçüncüsü, masivaullahı terk etmektir.
Cevap: Kainatta Şirke Geçit Yoktur!
Sonra, Kur'an-ı Kerimde Mabudun vücuduna ait afaki delillerin en karibine http://www.risaleinurenstitusu.com/t.../isa2/b510.gif -2Yeri size döşek yaptı. - cümlesiyle işaret edilmiştir. Ve bu işaretten arzın bu şekle getirilmesiyle nev-i beşere ve sair hayvanata kabil-i sükna olarak hazır bulundurulması, ancak Allah'ın ca'liyle (yapmasıyla) olup tabiatın ve esbabın tesiriyle olmadığına bir remiz vardır. Çünkü tesir-i hakikinin esbaba verilmesi bir nevi şirktir.
Cevap: Kainatta Şirke Geçit Yoktur!
in siga-i cem ile zikri, müşriklerin cehaletine işarettir. Yani: "Hiçbir cihetten bir benzeri olmayan Cenab-ı Hakka nasıl bir sürü misil ve zıt yapıyorsunuz?" Ve keza, bütün enva-ı şirkin reddine işarettir. Yani, "Ne zatında ve ne sıfatında ve ne ef'alinde şeriki, şebihi yoktur." Ve keza, veseni, sabii, ehl-i teslis, ehl-i tabiat gibi firak-ı dallenin tevehhüm ettikleri şeriklerin tabakalarına işarettir.
Cevap: Kainatta Şirke Geçit Yoktur!
İşte, "inneş şirke le zulmün azıymun" âyeti, şirkte hadsiz ve çok büyük bir zulüm bulunduğunu ifade ile bildirir. Şirk öyle bir cürümdür ki, herbir mahlûkun hakkına ve şerefine ve haysiyetine bir tecavüzdür; ancak onu Cehennem temizler.
Cevap: Kainatta Şirke Geçit Yoktur!
İşte şirk ve küfür cinayeti, kâinatın bütün kemâlâtına ve ulvî hukuklarına ve kudsî hakikatlerine bir tecavüz olduğu cihetledir ki, ehl-i şirk ve küfre karşı kâinat kızıyor ve semavat ve arz hiddet ediyor ve onların mahvına anâsır ittifak edip, kavm-i Nuh (aleyhisselâm) ve Ad ve Semud ve Firavun gibi ehl-i şirki boğuyor, gark ediyor. "Tekadu temeyyezu minelğayzı" -1- Neredeyse öfkeden parçalanacak! (Mülk Sûresi: 67:8.) - âyetinin sırrıyla, Cehennem dahi ehl-i şirk ve küfre öyle kızıyor ve kızışıyor ki, parçalanmak derecesine geliyor. Evet, şirk kâinata karşı büyük bir tahkir ve azîm bir tecavüzdür. Ve kâinatın kudsî vazifelerini ve hilkatin hikmetlerini inkâr etmekle şerefini kırıyor. Numune için binler misallerden bir tek misale işaret edeceğiz.