Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)
4- HICRETIN ISLÂM TARIHINDEKI ÖNEMI
Hicret, Müslümanlari müsriklerin zulüm ve baskilarindan kurtarmis, Islâm'a yayilma imkâni saglamis, böylece Islâm inkilâbinin baslangici olmustur. Bu itibârla olaydan 17 yil sonra, Hz. Ömer'in hilâfeti esnâsinda Hz. Peygamber (s.a.s.)'in hicret ettigi yilin 1 Muharrem'i olan 16 Temmuz 622 tarihi, Hicrî-Kamerî Takvim için "takvim basi" olarak kabûl edilmistir.
Rasûlullah (s.a.s.)'in hicreti Peygamberligin 13'üncü yilinda, 12 Rebiulevvel / 23 Eylül 622'de olmustur. Bu tarih ayni zamanda Peygamber Efendimizin 53'üncü dogum yildönümüdür.
Hicretle, 23 yil süren Peygamberlik devrinin 13 yillik Mekke Devri sona ermis, 10 yillik Medine devri baslamistir.
IKINCI BÖLÜM
MEDINE DEVRI
I- HICRETIN BIRINCI YILI (622-623 M.)
"Dogrusu inanip hicret edenler Allah Yolunda mallariyla, canlariyla cihâd edenler ve muhâcirleri barindirip onlara yardim edenler, iste bunlar birbirlerinin dostudurlar."
(el-Enfâl Sûresi, 72)
1- MEDINE'DE GENEL DURUM
Medine, Mekke'nin kuzeyinde, üç tarafi daglarla çevrili, güneyi ise ovalik bir sehirdir. Havasi güzel, topragi zirâate elverisli, hurmaliklari boldur.
Rasûlullah (s.a.s.)'in hicreti esnâsinda, Medine'de Evs ve Hazrec adli iki Arap kâbilesi ile, Kaynuka, Nadîr ve Kurayzaogullari adli üç Yahûdi kabîlesi vardi. Arap kabileleri buraya "Seylü'l-arim" denilen sel felâketinden sonra Yemen'den; Yahûdîler ise, Romalilarin Kudüs'ü isgal ve tahriplerinden sonra Kudüs'ten gelip yerlesmislerdi.
Baslangiçta, bir müddet Araplarla Yahûdîler iyi geçinmislerse de, Yahûdîlerin çikarci davranislari yüzünden zamanla aralari açilmis, Arablar Yahûdîleri yenerek Medine'de hâkim duruma gelmislerdi. Fakat çok geçmeden Yahûdîlerin entrikalari ile birbirlerine düstüler ve iki kardes kabîle uzun yillar birbirleriyle savastilar. Bu savaslarin en sonuncusu Buâs Harbi'dir. Hicretten yaklasik 5 yil önce sona eren ve bazi fâsilalarla tam 120 yil süren bu savasta her iki taraf da büyük kayip vererek zayif düsmüslerdir. Bu yüzden, Hicret esnâsinda Yahûdîler, özellikle iktisâdî yönden Medine'de hâkim durumda bulunuyorlardi.
Evs ve Hazrec kabîleleri, aralarindaki bu düsmanligin ancak Rasûlullah (s.a.s.)'in hakemligi, Islâm'in getirdigi adâlet, sevgi ve kaynasma ile ortadan kalkabilecegini anlayarak Müslümanliga simsiki baglandilar. Gerçekten Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Medîne'ye gelmesiyle, bu iki kardes kabile arasinda asirlarca sürmüs olan kin ve düsmanliktan eser kalmamistir.(144)
2- MESCID-I NEBÎ'NIN INSÂSI
Hicret esnâsinda Medîne'de câmi yoktu. Rasûlullah (s.a.s.) namaz vaktinde nerede bulunursa namazi orada kildirirdi. Ilk mescid, hicretin ilk günlerinde Kuba'da yapildi.
Hicret sirasinda, Rasûlullah (s.a.s.)'in devesinin çöktügü, Halid b. Zeyd'in evinin karsisindaki bos arsaya mescid yapilacakti. Neccârogullarindan iki yetim çocuga âit olan bu arsayi, Neccârogullari hibe etmek istedilerse de Peygamber (s.a.s.) Efendimiz kabûl etmedi. Bedeli olan 10 miskal (40.9 gr) altini Hz. Ebû Bekir ödedi.
Arsada müsrik kabirleri, yabâni hurmalar ve engebeler vardi. Kabirler baska yere nakledildi. Hurma agaçlari kesildi, çukurlar düzlendi. Mescid'in yapiminda bizzât Rasûlullah (s.a.s.)'de bir isçi gibi çalisti. Temeli tastan, duvarlari kerpiçten, direkleri hurma agaçlarindan yapildi. Üzeri de hurma dallariyla örtüldü; zemini ise toprakti. Kiblesi Kudüs'e dogru olan bu mescid'in, biri mihrab'in karsisindaki ana kapi, biri Rasûlullah (s.a.s.)'in evine açilan kapi, digeri de "Bab-i Rahmet" denilen kapi olmak üzere üç kapisi vardi. Kible'nin degismesinden sonra, ana kapi ile mihrap yer degistirdiler.(145/1)
3- HÂNE-I SAÂDET'IN INSÂSI ve RASÛLÜLLAH (S.A.S.)'IN HZ. ÂISE ILE EVLENMESI
Insâsi 7 ay süren Mescid'in bir tarafina Rasûlullah (s.a.s.) ve âilesinin ikameti için odalar (hücreler) yapildi. Bu odalarin sayisi daha sonra dokuza çikmistir. Odalardan her birinin genisligi 3-3,5 arsin, uzunlugu 5 arsin, yüksekligi ise bir adam boyu kadardi. Hz. Aise, Safiyye ve Sevde'nin odalari Mescid'in güneyinde; Ümmü Seleme, Ümmü Habibe, Meymûne, Cüveyriye, Zeyneb bt. Cahs ve Zeyneb bt. Huzeyme'nin odalari ise Mescidin kuzeyinde bulunuyordu. Rasûlullah (s.a.s.)'in hâlen "Kabr-i Saâdet"inin bulundugu yer, Hz. Âise'ye tahsis edilen oda idi.
Mescid ve hücrelerin yapimi tamamlaninca, Hz. Peygamber (s.a.s.) misâfir kaldigi Halid b. Zeyd'in evinden buraya tasindi. Evlâtligi Zeyd b. Hârise ve Ebû Râfi'i Mekke'ye gönderip kendi âilesi ile Ebû Bekir'in âilesini de Medine'ye getirtti. Kendi âilesi, Hz. Hatice'nin vefâtindan sonra evlendigi Zem'a kizi Hz. Sevde ile kizlari Ümmü Gülsüm ve Fâtima idi. Kizlarindan Rukiyye daha önce esi Hz. Osman'la birlikte hicret etmisti. Diger kizi Zeyneb, kocasi henüz müsrik oldugu için gelemedi.(145/2) (Zeyneb, Bedir savasindan sonra hicret edebildi)
Ebû Bekir'in âilesi ise, karisi Ümmü Rumân ile çocuklari Abdullah, Esmâ ve Âise'den ibâretti. Bunlarla berâber Zeyd b. Hârise'nin esi Ümmü Eymen ile oglu Üsâme de Medine'ye geldiler.
Hz. Ebû Bekir'in kizi Âise ile Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) hicretten önce Mekke'de iken nisanlanmislardi. Hicretten 8 ay sonra, Sevval ayinda Medine'de evlendiler. Böylece, Rasûlullah (s.a.s.) ile Hz. Ebû Bekir arasindaki mânevi bag, akrabalik bagi ile daha da kuvvetlenmis oldu.
Hz. Âise son derece zeki, bilgili ve kültürlü bir hanimdi. Dinî hükümlerin, Müslüman kadinlara ögretilmesinde büyük gayreti yaninda, özellikle Rasûlullah (s.a.s.)'in ev ve âile hayatiyla ilgili bilgileri Müslümanlar O'ndan ögrenmislerdir. Kendisinden 2210 hadis rivâyet edilmistir.
Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)
4- SUFFE ASHÂBI (ASHÂB-I SUFFE)
Mescid'in bir tarafina da, etrâfi açik, üstü hurma dallariyla örtülü bir gölgelik, (çardak, suffe) yapildi. Evi ve âilesi olmayan fakir Müslümanlar burada kaldiklari için onlara "Ashâb-i Suffe" denilmistir.
Suffe ashâbi son derece fakirdi. Is bulduklari zaman çalisirlar, diger zamanlarda Mescidde ilim ve ibâdetle mesgul olurlardi. Burasi Islâm Târihinde ilk yatili ögretmen okulu durumundaydi. Bu okulun dershanesi mescid, yatakhanesi suffe, ögrencileri suffe ashâbi, ögretmenleri de bizzat Rasûlullah (s.a.s.) idi. Medine'nin disinda yeni Müslüman olan topluluklara Islâm'i ögretmek üzere bir ögretmen göndermek gerektiginde, bunlar arasindan gönderiliyordu. Sayilari 70 ile 400 arasinda degisen Suffe ashâbinin ihtiyaçlari, ashâbin zenginleri tarafindan karsilaniyordu. Rasûlullah (s.a.s.) her aksam bunlardan bir kismini kendi sofrasina alir, bir kismini da ashâb arasina dagitirdi. Getirilen sadakalari tamamen bunlara gönderir, kendisine gelen hediyelerden de suffe ashâbi için hisse ayirirdi.(146/1) Rasûlullah (s.a.s.)'den en çok hadis rivâyet etmis olan Ebû Hüreyre de suffe ashâbindandi.
5- FARZ NAMAZLARIN DÖRT REKAT OLMASI
Mirâctan önce Müslümanlar aksam ve sabah olmak üzere iki vakit namaz kiliyorlardi. Bes vakit namaz mirâcta farz kilindi. Ancak, Hicretten önce, aksam namazinin farzi üç rekât, diger vakitlerin hepsi de ikiser rekâtti, Hicretten sonra, ögle, ikindi ve yatsi namazlarinin farzlari dört rekâta çikarildi. Sefer zamanlarinda ise ilk farz kilindigi sayida birakildi.(146/2)
6- EZÂN'IN MESRÛIYETI
Mescid-i Nebi'nin insâsi bittikten sonra, namaz vakitlerinin Müslümanlara duyurulmasina ihtiyaç duyuldu. Çünkü, namaza erken gelenler vaktin girmesini bekleyip islerinden kaliyorlar; geç gelenler ise cemâate yetisemedikleri için üzülüyorlardi.
Rasûlullah (s.a.s.) vahiy gelmeyen konularda ashâbi ile istisâre ederdi.(147) Bu konuda yapilan istisâre esnâsinda, namaz vakitlerinin "çan veya boru çalinarak, ates yakilarak, yüksek bir yere bayrak çekilerek duyurulmasi" teklifleri yapildi. Rasûlullah (s.a.s.), "çan çalmak Hristiyanlarin, boru çalmak Yahûdîlerin, ates yakmak Mecûsîlerin âdetidir." diyerek kabûl etmedi. Bayrak çekme teklifi de begenilmedi. Istisâre sonunda hiç bir seye karar verilemedi.
Ensârdan Zeyd oglu Abdullah, rüyâsinda elinde nâkûs (çan) bulunan birini görmüs, namaz vakitlerini duyurmak için bu nâkûsu satin almak istemis, Rüyâsinda gördügü bu zât ona:
-"Ben sana daha güzelini ögreteyim" diyerek ezân lafizlarini söylemis. Abdullah uyaninca, Rasûlullah (s.a.s.)'e gelerek rüyasinda gördüklerini haber verdi. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.):
-"Insâllah hak rüyâdir. Bilâl'in sesi seninkinden gür. Gördügünü ona ögret. Namaz vaktinde ezâni o okusun", buyurdu. Bilâlin okudugu ezân, Medine'nin her tarafindan duyuldu. Ayni rüyâyi Hz. Ömer de görmüs, fakat Abdullah daha önce haber vermisti.(148) Daha sonra Bilâl, sabah ezânlarina "es-salâtü hayrun minen-nevm" (namaz uykudan hayirlidir.) cümlesini de eklemistir.
Ezân, seâir-i Islâmiye'dendir. Vâcib derecesinde kuvvetli bir sünnetdir. Yalniz rüyâ ile degil, Rasûlullah (s.a.s.)'in sünneti ve daha sonra inen âyetlerle de sâbittir.(149)
Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)
7- ENSÂR ILE MUHÂCIRLER ARASINDA KARDESLIK
Mekke'li Müslümanlar, dinleri ugrunda bütün servet ve varliklarini Mekke'de birakmislar, Medine'ye hicret ederek muhâcir olmuslardi. Medineli Müslümanlar, onlari kendi nefislerine bile tercih ederek, her türlü yardimi yapmislar, onlarin bütün ihtiyâçlarini karsilamislardi.(150) Fakat muhâcirler, ensâr'a yük oluyoruz, kendi kazancimiz yok, diye üzülüyorlardi.
Rasûlullah (s.a.s.) muhâcirlerin bu üzüntüsünü gidermek, aradaki sevgi ve samimiyeti güçlendirmek, herhangi ayrilik belirtisini önlemek için Hicretin 7'inci ayinda muhâcirlerle ensâri, Mâlik oglu Enes'in evinde topladi.(151) Burada, bir muhâciri, bir ensârla kardes yaparak 90 (veya 360 kisi asarinda kardeslik bagi kurdu.(152) Ensâr, muhâcir kardeslerini alip evlerine götürdüler Mallarina ortak ettiler. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'e basvurarak:
-Ya Rasûlallah, hurmaliklarimizi, muhâcir kardeslerimizle aramizda paylastir... dediler. Rasûlullah (s.a.s.):
-Hayir, mülkiyet size âit. Muhâcir kardeslerinizle birlikte çalisacak, mahsûlü paylasacaksiniz... buyurdu.(153/1) Iki taraf buna râzi oldular. Kardesler birbirlerine o derece baglandilar ki, baslangiçta, zev'il-erhâmdan önce birbirlerine mirâsçi bile oldular.(153/2)
Ensâr'dan Reb'i oglu Sa'd, muhâcir Avf oglu Abdurrahman'a:
-Ben malca ensârin en zenginiyim. Rasûlullah (s.a.s.) ikimizi kardes yapti. Malimin yarisi senindir. Iki zevcem var, diledigini bosayacagim. Onu da nikâhlarsin... dedi. Abdurrahman:
-Allah malini da, zevceni de sana mübârek kilsin. Benim bunlara ihtiyâcim yok. Sen bana çarsiyi göster... dedi.(154)
Abdurrahman ticârete basladi, kisa zamanda zengin oldu. Muhâcirlerin büyük kismi ticâretle hayatlarini kazandilar.
Ensâr ve muhâcirlerden belirli kimseler arasinda Hz. Peygamber tarafindan yapilan kardeslik, daha sonra "Mü'minler ancak kardestirler"(el-Hucurât Sûresi, 10) âyet-i celîlesiyle genisledi. Fakat bu kardesligin, mirâsla ilgili hükmü, Bedir Savasi'ndan sonra "...Akraba olanlar (mîrâs hususunda) Allah'in Kitabinda mü'minlerden ve muhâcirlerden daha yakindir.." (el-Ahzâb Sûresi, 6) ve "Allah'in Kitâbinda (mirâs hususunda) hisimlar birbirlerine daha yakindir." (el-Enfâl Sûresi, 75) ayet-i kerimeleri ile kaldirildi.(155/1) Çünkü muhâcirler, çalisip ticâret yaparak ilk sikintili günlerinden kurtuldular. Bedir Savasi ganimetlerinden de yararlandiktan sonra, artik ensârin yardimina ihtiyaçlari kalmadi.
8- MÜSLÜMANLARLA YAHÛDÎLER ARASINDA VATANDASLIK ANLASMASI
Rasûlullah (s.a.s.) Mekkeli muhâcirlerle, Medineli ensâri kardes yaparak birbirlerine bagladiktan sonra, Medine'yi dis düsmanlara karsi müstereken savunmak üzere muhâcirler, ensâr ve Medine'deki Yahûdîler arasinda yazili bir "vatandaslik anlasmasi" yapti. Bu anlasmaya göre:
a) Diyet ve fidyelere ait kurallar, eskiden oldugu sekilde devam edecek:
b) Yahûdîler kendi dinlerinde serbest olacaklar;
c) Müslümanlarla Yahûdîler, baris içinde yasayacaklar,
d) Iki taraftan biri, üçünçü bir tarafla savasirsa, diger taraf yardimci olacak,
e) Taraflardan biri Kureysle dostluk kurmayacak ve onlari himâyesine almayacak,
f) Disardan bir tecâvüz olursa, Medine müstereken savunulacak,
g) Iki taraftan biri, üçüncü bir tarafla sulh yaparsa, diger taraf bu sulhü taniyacak,
h) Müslümanlarla Yahûdîler arasinda çikacak her türlü anlasmazlikta Hz. Peygamber (s.a.s.) hakem kabûl edilecekti. (155/2)
Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)
9- MEDINE'DE MÜSLÜMANLARIN DURUMU
Müslümanlar Medineye göç etmekle rahata kavusmus olmadilar. Bir bakima tehlike ve düsmanlari daha da çogaldi. Hicretten önce karsilarinda düsman olarak yalnizca Mekke müsrikleri vardi. Hicretten sonra puta tapici müsrikler, münâfiklar ve Yahûdîler olmak üzere üç sinif düsmanla karsi karsiya geldiler.
a) Puta tapici müsrik Arablar: Arabistan'in çesitli bölgelerinde Kâbe'yi ve putlarini ziyârete gelen Arab kabîleleri sâyesinde bol kazanç elde eden Mekkeliler, maddî çikarlarini putperestligin yasamasinda gördükleri için, Müslümanliga düsman olmuslar, Müslümanlari yok etmek için ellerinden gelen her seyi yapmislardi. Müslümanligin, Sam ticâret yolu üzerinde bulunan Medine'de yayilmasi da onlarin isine gelmedi. Bu sebeple hicretten sonra, Müslümanlarin pesini birakmadilar. Müslümanligi henüz kuvvetlenmeden yok edebilmek için her tedbire basvurdular.
b) Yahûdîler: Evs ve Hazrec kabîleleri arasindaki anlasmazligi körükleyerek onlari zayif düsürüp, Medine'de ekonomik yönden hâkim duruma gelen Yahûdîlerin de, Müslümanlik menfaatlerine uygun gelmemisti. Hz. peygember (s.a.s.) Efendimiz bunlardan gelecek tehlikeleri önlemek için Yahûdî kabîlelerinin her biriyle ayri ayri anlasmalar yapmisti. Fakat, bunlar anlasmalara sâdik kalmiyorlar, Kureys kabîlesi ve Müslümanlara düsman olan diger unsurlarla isbirligi yapiyorlardi.
c) Münâfiklar: Hicretten önce Hazrec kabîlesinin ileri gelenlerinden Übeyy oglu Abdullah'in (Abdullah b. Übeyy b. Selûl) Hazrec kabîlesine reis olmasi kararlastirilmisti. Taraftarlari ona süslü bir taç bile hazirlamislardi. Müslümanligin Medine'de süratle yayilmasi ve Rasûlullah (s.a.s.)'in hicret etmesi, Abdullah'in reisligine engel oldu. Bu yüzden Abdullah ve taraftarlari Müslümanliga düsman oldular. Fakat mücâdele ve bozgunculuklarini daha etkili yapabilmek için, imân etmedikleri halde Müslüman göründüler. Böylece bir de "Münafiklar zümresi" meydana geldi. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bunlari bilyor, fakat ayiplarini yüzlerine vurmuyordu.
Mekkeli müsrikler, Medine'deki Yahûdîlerle münâfiklari, Müslümanlara karsi el altindan devâmli tesvik ve tahrik ediyorlar, Medine etrafindaki müsrik Arab kabîleleriyle anlasmalar yaparak Medine'ye baskin yapmaga hazirlaniyorlardi. Münâfiklarin reisi Übeyy oglu Abdullah'a bir mektup yazarak:
"Siz Muhammed (s.a.s.)'in yurdunuzda barinmasina izin verdiniz. O'nu ya öldürmez veya bize teslim etmez, yahut da Medine'den çikarmazsaniz hepinizi öldürmek, esir etmek ve kadinlariniza tecâvüzde bulunmak üzere Medine'yi basacagiz" (156/1) diye münâfiklari bile tehdit etmislerdi. Medine'lilerin gözlerini korkutmak ve Müslümanlara yardimci olmaktan vazgeçirmek için bir defa da Câbir oglu Kürz komutasindaki bir çete ile Medine'lilerin mer'ada otlamakta olan hayvanlarini sürüp götürmüslerdi.
Görüldügü üzere Müslümanlar, Medine'ye hicretten sonra da güven içinde olmadilar. Bu yüzden Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Medine'nin savunmasiyla ilgili bütün tedbirleri aldi. Medine'deki Yahûdîler ve Medine etrâfindaki müsrik Arab kabîleleri ile saldirmazlik anlasmalari yapti. Etrafa seriyyeler (küçük askeri birlikler) göndererek, düsmanin hareketlerini kontrol altina aldi. Mekkelilerin Sam ticâret yolunu kapatti. Müsriklerin gece baskini ihtimâline karsi geceleri Medine sokaklarinda ashâb nöbet tuttu. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bile ancak kapisinda nöbet beklendigi zamanlarda endisesiz uyuyabiliyordu.(156/2)
Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)
10- ILK NÜFUS SAYIMI
Savunma ile ilgili alinan tedbirler arasinda, Müslümanlarin sayisini bilmege de lüzûm görüldügünden, Rasûlullah (s.a.s.) "Bana Müslüman olduklarini söyleyenlerin isimlerini yaziniz," buyurmustur. Sayim sonunda Medine'de 1500 müslüman bulundugu anlasilmistir.(157)
11- ILK SERIYYELER
Rasûlullah (s.a.s.) düsmanin hareketini kontrol altinda tutmak, Medine'yi muhtemel bir tecâvüzden korumak için, civârdaki bazi bölgelere "kesif kollari" (seriyye) göndermis, fakat kendilerine silahli tecavüz olmadikça çarpisma izni vermemistir.
Hicretin ilk yilinda üç seriyye gönderilmistir. Ilk seriyye, Hz Peygamber (s.a.s.)'in amcasi. Hz. Hamza komutasindaki 30 kisilik seriyyedir. Islâm'da ilk sancak bu seriyyeye verilmistir.
2'inci seriyye, Rasûlullah (s.a.s.)'in amcalarindan Hâris'in oglu Ubeyde komutasinda; 3'üncüsü ise Sa'd b. Ebî Vakkas komutasinda gönderilmistir.
Bunlar Kureys kervanlarini takip için gönderilmislerdi. Ilk iki seriyyede karsilasma oldugu halde çarpisma olmamistir. Sadece Sa'd b. Ebî Vakkas, ikinci seriyye'de bir ok atmistir ki Islâm'da Allah yolunda atilan ilk ok budur.
Bu seriyyeler, hicretin 7-8 ve 9' uncu (Ramazan, Sevval ve Zilkade) aylarinda gönderilmistir.
Seriyye: Rasûlullah (s.a.s.)'in kendisinin bulunmadigi küçük harp müfrezesi demektir. Rasûlullah (s.a.s.)'in katildigi ve bizzât idare ettigi askeri harekâta ise "Gazve" denir. Seriyyeler, genellikle gece çikarilan ve sayilari 5-400 arasinda degisen askeri birliklerdir. Gazvelerin sayisi 19'dur. Seriyyelerin sayisi daha çoktur.
--------------------
(144) "Hepiniz, toptan simsiki Allah'in ipine (Islâm Dini'ne ve Kur'ân-i Kerîm'e) sarilin. Allah'in üzerinizdeki nimetini hatirlayin. Hani siz birbirinizin düsmanlari idiniz de O, kalblerinizi birlestirmisti. Iste O'nun bu nimeti sâyesinde kardes olmustunuz. Siz bir ates çukurunun kenarinda iken sizi oradan da O kurtarmisti." (Âl-i Imrân Sûresi, 103)
(145/1) el-Buhârhi, 1/ 111; Tecrid Tercemesi, 2/306 (Hadis No: 270); Zâdü'l-Meâd, 2/145-146; Tarih-i Din-i Islâm, 3/21-26
(145/2) Târih-i Din-i Islâm, 3/14
(146/1) Tecrid Tercemesi, 12/202-207 (Hadis No: 2027);Târih-i Din-i Islâm, 3/26-27
(146/2) Bkz. el-Buhârî, 1/93; Tecrid Tercemesi, 2/233, (Hadis No: 228); Ibn Hisâm, 260
(147) Bkz. Âl-i Imrân Sûresi, 159
(148) Bkz. Ebû Dâvud, es-Sünen, 1/116 (Hadis No: 499), Misir, 1371/1952; Tecrid Tercemesi, 2/451, (Hadis No: 358);
(149) Bkz.el-Mâide Sûresi, 58; el-Cum'a Sûresi,9; Tecrid Tercemesi, 2/451 (358 No. lu hadisin açiklamasi)
(150) Daha önceden Medine'yi yurt edinmis ve gönüllerine imâni yerlestirmis olan kimseler (ensâr), kendilerine hicret eden muhâcirleri severler, onlara verilen seylerden dolayi, içlerinde bir çekememezlik duymazlar, zaruret içinde olsalar bile, muhacirleri kendilerine tercih ederler... (el-Hâsr Sûresi,9)
(151) Tecrid Tercemesi, 7/99 (Hadis No: 1035); Zâdü'l-Meâd, 2/146
(152) Kimin kime kardes oldugu için bkz. Ibn Hisâm, 2/150-153; Tecrid Tercemesi, 7/102-106
(153/1) Tecrid Tercemesi, 8/66-69, (Hadis No: 1145)
(153/2) Imân idip hicret eden ve Allah yolunda mallari ve canlariyla cihâd eden muhâcirlerle, bu muhâcirleri barindirip onlara yardimci olanlar (ensâr) bir birlerinin velisidir. (el-Enfâl Sûresi, 72)
(154) Bkz. el-Buhârî 3/3 Tecrid Tercemesi, 6/407, (Hadis No:958)
(155/1) Tecrid Tercemesi, 7/99-106 (1035 numarali hadisin izahi); Zâdü'l-Meâd, 2/146
(155/2) 47 maddelik bu yazili antlasmanin tam metni için bkz. Ibn Hisâm, es Sîretü'n-Nebeviyye, 2/147-150; Tug, Doç.Dr.Salih, Islâm Ülkelerinde Anayasa Hareketleri, 31-40, Ist., 1969; M. Hamîdullah, Islâm Peygamberi, 1/131-134, Ist., 1966
(156/1) Asri Saâdet, 1/327
(156/2) Bkz. el-Buhârî, 4/I; Tecrid Tercemesi, 8/372 (Hadis No: 1217)
(157) Bkz. el-Buhârî, 4/34; Tecrid Tercemesi, 8/483 (Hadis No: 1277
Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)
II- HICRETIN IKINCI YILI (623-624 M.)
"Sizinle savasanlara karsi, Allah yolunda siz de savasin. Asiri gitmeyin; dogrusu Allah asiri gidenleri sevmez"
(el- Bakara Sûresi, 190)
1- SAVASA IZIN VERILMESI
Islâm'da asil olan baristir. Savas, zulmün önlenmesi, hakkin kabûl ettirilmesi için mesrû kilinmistir. 13 seneye yaklasan Mekke Devri'nde ve Medine Devrinin ilk yilinda, müsriklerden gördükleri bunca zulüm, iskence ve haksizliga ragmen, mü'minlere sabirli olmalari, Allah'in dinini güzellikle teblige çalismalari emredilmis(158), savasa izin verilmemisti. Müslümanlardan:
-Ey Allah'in Rasûlü, nedir bu çektiklerimiz? Izin ver de sunlari gizli gizli öldürelim, diye izin istiyenlere Hz. Peygamber (s.a.s.):
-Henüz savas izni verilmedi, sabredin Allah'in yardimi yakindir, çektiginiz çilelerin mükâfâtini göreceksiniz, diye cevap vermisti.
Hicretten sonra Müslümanlar, giderek müsriklere karsi koyabilecek duruma geldiler. Üstelik Müslümanlarin düsmanlari çogaldi, sabir yolu ile barisi sürdürmek artik mümkün degildi. Bundan dolayi Hicretin 2'inci yili baslarinda Safer ayinda;
"Zulüm ve haksizliga ugratilarak, kendilerine savas açilan kimselere (mü'minlere) savas izni verildi. Allah onlara yardim etmege elbette Kâdirdir. Onlar, 'Rabbimiz Allah'tir' dediler diye, haksiz yere yurtlarindan (Mekke'den) çikarildilar..." (el-Hacc Sûresi, 39-40) anlamindaki âyet-i kerimelerle Müslümanlara, kendilerini savunmak üzere savas izni verildi.
2- ILK GAZVELER
Mekke müsrikleri, Medine'ye baskin hazirligi içindeydiler. Rasûlullah (s.a.s.) düsmanin hazirliklari hakkinda bilgi edinmek için zaman zaman seriyyeler gönderdigi gibi, Medine ile Mekke arasindaki kabîlelerle görüsüp anlasmalar yapmak, kureys'in planladigi yagmalari önlemek için bizzat kendisi de askerî yürüyüslere katildi. Rasûlullah (s.a.s.)'in katilip bizzât idâre ettigi askeri harekâta "Gazve" denir.
Rasûlullah (s.a.s.)'in ilk gazvesi, 60 kisilik müfreze ile Ebvâ Köyüne yapilan gazvedir.(159) Hicretin ikinci yili Safer ayi basinda yapilmistir. Ayni yil içinde sirasiyla Buvat, Useyre, Küçük Bedir ve Büyük Bedir Gazveleri olmustur. Ilk dördünde düsmanla karsilasma olmamis, kan dökülmemistir. Büyük Bedir Gazvesi, Müslümanlarin yaptigi ilk savas olmustur.
3- KIBLENIN DEGISMESI
Islâm'in ilk yillarinda namaz, Beyt-i Makdis'e (Kudüs'e) dogru kiliniyordu. Ancak, Hicret'ten önce Rasûlullah (s.a.s.) Mekke'de namaz kilarken, mümkün mertebe Kâbe'yi arkasina almaz; Kâbe, kendisiyle Beyt-i Makdis arasinda kalacak sekilde, Rükn-i Yemânî ile Rükn-i Hacer-i esved arasinda namaza dururdu. Böylece hem Kâbe'ye hem de Kudüsteki Mescid-i Aksa'ya yönelmis oluyordu. Hicretten sonra Medine'de Mescid-i Aksa'ya yöneldiginde Kâbe'nin arka tarafta kalmasindan Rasûlullah (s.a.s.) üzüntü duyuyor, kiblenin Kâbe'ye çevrilmesini içten arzu ediyordu.(160) Çünkü Kâbe, atasi Hz. Ibrahim'in kiblesiydi.
Hicretten 16-17 ay kadar sonra, Saban ayinin 15'inci günü Hz. Peygamber (sa.s.) Medine'de Selemeogullari Yurdu'nda ögle namazi kildirirken, ikinci rek'atin sonunda;(161)
"Yüzünü gök yüzüne çevirip durdugunu görüyoruz. Seni elbette hosnut oldugun kibleye çevirecegiz. Hemen yüzünü Mescid-i Harâm'a dogru çevir. (Ey mü'minler) siz de nerede olursaniz, (namazda) yüzlerinizi, onun tarafina çeviriniz..." (el-Bakara Sûresi, 144) anlamindaki âyet nâzil oldu. Hz. Peygamber yönünü hemen Kudüs'ten Mescid-i Harâm'a çevirdi. Cemâat da saflariyla birlikte döndüler. Kudüs'e dogru baslanilan namazin, son iki rek'ati, Kâbe'ye yönelinerek tamamlandi. Bu yüzden Selemeogullari Mescidine "Mescid-i Kibleteyn" (iki kibleli mescid) denilmistir
Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)
4- CAHS OGLU ABDULLAH SERIYYESI ve BATN-I NAHLE OLAYI
Medine'ye baskin hazirligi yapan Kureys'in harekâtindan haber almak üzere, Peygamber Efendimiz, Recep ayinin son günlerinde, Mekke tarafina halasinin oglu Cahs oglu Abdullah komutasinda, 8 kisilik bir seriyye gönderdi. Iki gün sonra açilmak üzere Abdullah'a bir de mektup vermisti. Mektupta, Mekke ile Tâif arasindaki Nahle Vâdisi'ne kadar gidilmesi, Kureys'in faâliyetleri konusunda bilgi toplanmasi isteniyordu.(162)
Nahle Vâdisinde, Kureys'in Tâif'ten dönmekte olan bir kervanina rastladilar. Kervanin reisi Hadramî oglu Amr'i öldürüp ele geçirdikleri iki esir ve zaptettikleri mallarla Medine'ye döndüler. Rasûlullah (s.a.s.) bu olayi hos karsilamadi. Çünkü kendilerine çarpisma izni verilmemisti. Üstelik bu olay, kan dökülmesi yasak sayilan "eshür-i hurum"dan Recep ayinda meydana gelmisti. Mekke müsrikleri bu olayda öldürülen Hadramî oglu Amr'in intikamini vesile ederek savas hazirliklarini hizlandirdilar. "Muhammed harâm aylara bile saygi göstermiyor, harâm aylarda kan döküyor, yagma yapiyor.." diye de yaygara kopardilar.(163)
5- BEDIR SAVASI (17 Ramazan 2 H/13 Mart 624 M.)
"Siz güçsüz bir durumda iken Allah size Bedir'de yardim etmisti".
(Âl-i Imran Sûresi, 123)
a) Kureys'in Gönderdigi Kervan
Kureys Medine'yi basip Rasûlullah (s.a.s.)'i öldürmek, Müslümanligi ortadan kaldirmak için hazirlaniyordu. Yapilacak savasin masraflarini karsilamak üzere, Ebû Süfyân'in baskanliginda büyük bir ticâret kervanini Medine yolu ile Sam'a göndermislerdi. Nahle Vâdisinde öldürülen Hadramî oglu Amr'in kardesi Âmir, Mekke sokaklarinda çirilçiplak:
-"Vâh Emrâh, vâh Amrâh..." diyerek dolasiyor, halki savasa ve intikama tesvik ediyordu. Kervan döner dönmez, Medine'ye hücûm edeceklerdi.
Gönderdigi seriyyeler (kesif birlikleri) vasitasiyla Hz. Peygamber (s.a.s.), Mekke'de olup bitenleri, yapilan hazirliklari tamâmen ögrenmisti. Ebû Süfyân'in idâresindeki ticâret kervanindan elde edilecek kazanç, Müslümanlarla yapilacak savas için kullanilacakti. Bu yüzden Rasûlullah (s.a.s.) Sam'a giderken engel olmak üzere "Useyre" denilen yere kadar bu kervani tâkip etmis fakat yetisememisti. Dönüsünü haber alinca, kervani ele geçirmek üzere, Ramazan'in 12'inci günü Abdullah b. Ümmi Mektûm'u imâm birakarak 313 kisi ile Medine'den çikti. Yolda ensârdan Ebû Lübâbe'yi Medineye muhâfiz tâyin ederek, geri çevirdi. 8 kisi de mâzeretleri sebebiyle izin aldiklarindan 64'ü muhâcir, digerleri de ensârdan omak üzere 305 kisi kaldilar. 6 zirh, 8 kiliç, 3 at, 70 develeri vardi. Binek yetismedigi için develere nöbetlese biniyorlardi.
Ebû Süfyan, dönüste Müslümanlarin kervana saldirma ihtimâline karsi Mekke'ye haberci göndererek korunmasi için yardim istemisti. Esâsen aylardan beri savas hazirligi içinde olan Mekkeliler kervani kurtarmak ve Müslümanlardan intikam almak üzere Ebû Cehil'in komutasinda 950-1000 kisilik bir ordu ile hareket ettiler. Ebû Leheb'den baska bütün Kureys ulularinin katildigi bu ordunun 200'ü atli, 700'ü develi, digerleri de yaya idi. Zirh, ok, mizrak, kiliç gibi her türlü savas âlet ve silahlari tamamdi. Ebû Leheb, hastaligi sebebiyle sefere katilamamis, yerine bedel göndermisti.
b) Iki Tâifeden Biri
Kervani arastirdigi esnâda, yolda Safrâ yakinlarinda Zefiran Vâdisi'nde Kureys'in büyük bir ordu ile kervani kurtarmak üzere Medine'ye dogru yürümekte oldugunu haber alan Rasûlüllah (s.a.s.) durumu Müslümanlara anlatarak:
-Kureys Mekke'den çikmis, üzerimize dogru geliyor. Kervani mi tâkip edelim, yoksa kureys ordusunu mu karsilayalim, diye istisârede bulundu. Medine'den savas hazirligi ile çikilmadigi için, çogunluk kervanin tâkibini istiyordu.(164)
Rasûlullah (s.a.s.)'in bu duruma üzüldügünü gören Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer sira ile ayaga kalkarak, Kureys ordusuna karsi çikmanin daha uygun olacagini savundular. Hz. Peygamber (s.a.s.) bu konuda ensâr'in düsüncesini ögrenmek istiyordu. Sonra ilk Müslümanlardan Mikdad b. Esved, Muhâcirler adina söz alarak:
-Biz, kavminin Hz. Musa'ya "Sen ve Rabbin gidin ve düsmana karsi savasin. Biz burada oturup bekleyelim,(165) dedikleri gibi demeyiz. Biz senin saginda, solunda, önünde arkanda çarpisiriz. Allah ve Rasûlünün emri ne ise ona itâat ederiz. Sen nereye gidersen oraya gideriz,(166) dedi. Ensar adina konusan Sa'd b. Muâz da:
-"Ey Allah'in Rasûlü, biz sana imân ettik. Getirdigin Kur'ân'in hakk olduguna sehâdet ettik, sözlerini dinlemege ve itâat etmege, düsmana karsi seni korumaga söz verdik. Sen nasil istersen öyle yap. Seni hak Peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki, sen bize denizi gösterip dalsan biz de dalariz, hiç birimiz geri dönmeyiz. Biz düsmanla savasmayi, harpte sebât göstermeyi biliriz. Allah'a güvenerek düsman ordusunun üzerine gidelim..." (167) dedi. Rasûlullah (s.a.s.) bu konusmadan son derece memnun oldu.
-Öyleyse haydi Allah'in bereketine yürüyünüz. Size müjdelerim ki, "Allah iki tâifeden birini (kervanin ele geçirilmesi veya Kureys ordusunun yenilgisini) bize vâdetti".(168) Zaferimiz kesindir. Ben simdiden Kureys reislerinin harp meydaninda yikilacaklari yerleri görüyor gibiyim, buyurdu. Sonra da Bedir'e dogru hareket etti.(169)
Bedir deve yürüyüsü ile Medine'ye 3; Mekke'ye ise 10 günlük (80 mil) mesâfede bir köydü. Her yil burada panayir kurulur, bu sebeple Suriye'ye giden kervanlar buradan geçerdi. Kureys ordusu buraya Müslümanlardan önce gelip, suyun basini tutmustu. Ebû Süfyân idâresindeki 50 kisilik Kureys kervani ise, henüz Müslümanlar Medine'den çiktiklari siralarda, sâhil yolunu izleyerek Medine'den uzaklasmis, Kureyslilere de geri dönmeleri için haber göndermisti. Fakat, ordusuna çok güvenen Ebû Cehil, mutlaka savasmak istiyordu. Bu yüzden Mekkeliler geri dönmeyip, Bedir'e kadar ilerlemisler ve burada karargâh kurmuslardi.
c) Iki tarafin durumu
17 Ramazan 2 H./13 Mart 624 M. Cuma sabahi iki ordu Bedir'de karsilasti. Araplar ötedenberi hep kabîlecilik gayretiyle savasmislardi. Bu savasta ise din ugrunda ayni kabîlenin insanlari birbirleriyle çarpisacak, kardes, amca, yegen, hatta, baba-ogul birbirlerini öldüreceklerdi.(170/1)
Müslümanlarin sancaktari Mus'ab b. Umeyr'in kardesi Ebû Azîz, Kureys'in bayraktariydi. Utbe b. Rabîa'nin ogullarindan Velîd kendi yaninda, ikinci oglu Ebû Huzeyfe mü'minlerin arasindaydi. Hz. Ebû Bekir'in bir oglu Abdullah kendisiyle beraber, diger oglu Abdurrahman ise müsrik saflarindaydi. Rasûlullah (s.a.s.)'in amcalarindan Hz. Hamza kendi yaninda, diger amcasi Abbâs ise karsi tarafta yer almisti. Hz. Peygamberi ömrü boyunca himâye etmis olan amcasi Ebû Tâlib'in bir oglu Hz. Ali Müslümanlar içinde, diger oglu (Ali'nin kardesi) Âkil ise müsrikler safinda bulunuyordu. Rasûlullah (s.a.s.)in ilk hanimi Hz. Hatice'nin kardesi Nevfel ile damadi (kizi Zeyneb'in esi) Ebu'l-Âs müsrikler içinde yer almislardi.(170/2)
Düsman ordusu sayi, silah, tecrübe ve maddi kuvvet bakimindan Müslümanlardan kat kat üstündü. Bulunduklari yer de savas için daha elverisliydi. Ancak, sabaha karsi yagan yagmur, üzerinde rahat yürünemeyen kumlu zemini sertlestirmis ve Müslümanlarin su ihtiyacini gidermisti. Böylece Müslümanlarin moralleri yükselmis, Allahin yardimina sonsuz güven duymaya baslamislardi. Kendileri için ölüm-kalim demek olan bu savasta, Islâm'in izzeti ve üstünlügü için Müslümanlar, Allah'a duâ ediyorlardi.
d) Savas Basliyor.
Kureys adim adim Müslümanlara yaklasiyordu. Manzara pek hazîndi. Bir avuç Müslüman, "Allah adini yüceltmek için", tepeden tirnaga silahli koca sirk ordusunun karsisina çikiyordu. Rasûlullah (s.a.s.) yanina Hz Ebû Bekir'i alarak, kendisi için hazirlanan gölgelige çekildi, ellerini semâya kaldirip:
-Yâ Rabb, iste Kureys bütün gurûr ve azametiyle senin dinini ortadan kaldirmak için geldi. Sana meydan okuyor, Peygamberini yalanliyor. Yâ Rabb, peygamberlerine yardim edecegine dâir ahdini, bana verdigin zafer va'dini lütfet. Su bir avuç mü'min telef olup yok olursa, bu günden sonra yeryüzünde sana ibadet ve kulluk edecek kimse kalmayacak.. "diye dua ediyordu.
Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) vecd içinde, kendinden geçerek, o kadar çok duâ etmis ve ellerini öylesine semâya kaldirmisti ki, sirtindan ridâsinin düstügünün farkina varmamisti. Hz. Ebû Bekir ridâsini örttü, elinden tutarak:
-Ey Allah'in Rasûlü, yetisir artik, duan arsi titretti, Allah va'dini yerine getirecektir, dedi. Rasûlullah (s.a.s.)'in bu hâlini gören müslümanlar heyecandan agliyorlardi. Nihâyet Rasul-i Ekrem (s.a.s.): "Tapluluklari bozulacak, arkalarini dönüp kaçacaklar" (el- Kamer Sûresi, 45) anlamindaki âyet-i kerîmeyi okuyarak çadirdan çikti.(171) Allah yardimini böylece müjdelemis, zaferin Müslümanlarin olacagini bildirmisti.(172)
Savasi Kureys baslatti. Batn-i Nahl'e de kardesi öldürülen Hadramî oglu Âmir'in attigi ok, Hz. Ömer'in azatlisi Mihca'a isâbet ederek sehit etti.
Savastan önce, her iki taraftan birer ikiser kisinin ortaya çikip çarpisarak taraflari kizistirmasi âdetti. Buna "mübâreze" denirdi. Kureys reislerinden Utbe b. Rabîa, kardesi Seybe ile oglu Velîd; birlikte ilerlediler. Müslümanlardan kendilerine karsi çikacak er dilediler. Bunlara karsi Hz. Peygamber (s.a.s.)'in emri ile Ubeyde, Hamza ve Ali çiktilar. Hamza Seybe'yi, Ali de Velîd'i birer hamlede öldürdüler. Sonra yarali Ubeyde'nin yardimina kosup Utbe'nin de isini bitirdiler.(173)
e) Sonuç: Hakk'in Bâtila Zaferi
Artik savas kizismisti, müsrikler saldiriya geçtiler, mü'minler kahramanca karsi koydular, Allah'in yardimi ile müsrik ordusunu bozguna ugrattilar.(174) Müsrikler savas alaninda 70 ölü, 70 esir birakarak kaçtilar. Öldürülenlerden 24'ü Müslümanlara en çok düsmanlik gösteren Kureys büyükleriydi. Savasin baskomutani Ebû Cehil de ölenler arasindaydi.(175/1) Müslümanlardan sehit düsenler ise 6'si muhâcirlerden, 8'i de ensârdan olmak üzere 14 kisiydi. (175/2)
Bedir Zaferi Medine'de bayram sevinci meydana getirdi. Mekke ise mâteme büründü. Ebû Leheb bir hafta sonra üzüntüsünden öldü. Fakat Kureysîler, Müslümanlar sevinmesinler diye yas tutmadilar.
Zaferden sora Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) Bedir'de üç gün daha kaldi. Sehitler defnedildi. Meydanda kalan müsrik ölüleri açilan bir çukura gömüldü.
Kureys esrâfindan 24 kisinin cesetleri ise pislik atilan susuz kuyulardan birine atildi. Rasûlullah (s.a.s.) Bedir'den ayrilacagi sirada bu kuyunun basina varip, içindeki cesetlerin herbirinin adini söyleyerek:
-Ey filân oglu filân, biz Rabb'imizin bize va'dettigi zaferi gerçek bulduk, siz de rabbinizin size va'dettigini gerçek buldunuz mu? diye seslendi. (176) Hz. Ömer:
-Ey Allah'in Rasûlü, ruhlari olmayan cesetlerle mi konusuyorsun? dediginde, Rasûlullah (s.a.s.):
-Allah'a yemin ederim ki, söylediklerimi siz onlardan daha iyi isitiyor degilsiniz, buyurdu.(177)
f) Bedir Esirleri
Hz. Peygamber (s.a.s.) yolda Safra denilen yerde, elde edilen ganimetleri gazîlere esit olarak paylastirdi. Mâzeretleri sebebiyle ordudan ayrilmis olan 8 kisiye de pay ayirdi. Esirlerle ilgili henüz bir hüküm inmemisti. Medine'ye gelince Rasûlullah (s.a.s.) bu konuyu ashâbiyla istisâre etti. Hz Ebû Bekir, fidye (kurtulus bedeli) karsiliginda serbest birakilmalarini; Hz. Ömer ise hepsinin boyunlari vurularak öldürülmelerini istedi. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) ve ashâbin çogunlugu Hz. Ebû Bekir'in teklifini uygun buldular.(178) Esirlerden fidyelerini ödeyenler, hemen serbest birakildi, ödeyemeyenler ise, her biri Medine'li 10 çocuga okuyup yazma ögretme karsiliginda hürriyetini kazandi.
Bu olay, dinimizin ilme ve okuyup yazmaga ne kadar çok önem verdigini; Rasûlullah (s.a.s.)'in, Müslümanlarin düsmani olan müsriklere bile ögretmenlik yaptirmakta sakinca görmedigini göstermektedir.
Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)
- BENÎ KAYNUKA YAHÛDÎLERININ MEDINE'DEN ÇIKARILMASI (Sevval 2 H./Nisan 624 M.)
Hz. Peygamber (s.a.s.) Medine'de Yahûdîlerle anlasmalar yapmis, onlarla baris içinde olmak istemisti. Fakat Yahûdiler dâima düsmanca bir davranis içinde oldular. Her firsatta Evs ve Hazrec Kabîleleri arasindaki eski düsmanliklari hatirlatip, Müslümanlari birbirine düsürmege çalistilar. Kendileri ehl-i kitâb ve tek Allah inancinda olduklari halde, "müsrikler, mü'minlerden daha dogru yolda" (179) dediler. Sabahleyin Müslüman olmus görünüp, aksam dönerek(180), Müslümanlarla alay ettiler. Hz. Peygamber (s.a.s.) ve Müslümanlar aleyhine siirler yazdilar. Oysa, ellerinde bulunan Tevrat'taki bilgilerden Hz. Muhammed (s.a.s.)'in hak peygamber oldugunu da biliyorlar(181), buna ragmen düsmanlik ediyorlardi.
Müslümanlarla Medine'deki Yahûdî kabîleleri arasinda yapilan vatandaslik anlasmasini ilk bozan Kaynukaogullari oldu. (182)
Müslümanlardan bir kadin, Kaynuka yahûdilerinden bir kuyumcunun dükkaninda alis- veris ederken, bir Yahûdî, kadin duymadan örtüsünün etegini arkasina baglamis, kadin kalkip gitmek isteyince her tarafi açilivermisti. Kadinin feryâdi üzerine yetisen bir Müslüman bu Yahûdîyi öldürmüs, orada bulunan Yahûdîler de bu Müslümani öldürmüslerdi. Bu olay yüzünden Kaynukaogullari ile Müslümanlarin arasi açildi.(183) Rasûlullah (s.a.s.) Beni Kaynuka'ya muâhedeyi yenilemeyi teklif etti, onlar buna yanasmadilar.
-"Sen bizi, savas bilmeyen Mekkeliler mi saniyorsun? Biz savasa haziriz...." dediler.(184) Rasûlullah (s.a.s.) Ebû Lübâbe'yi Medine'de vekil birakarak Sevval ayi ortalarinda ordusu ile Benî Kaynuka'yi muhasara etti. Kusatma 15 gün sürdü. Kaynukaogullari diger Yahûdî kabîleleri ve münâfiklardan bekledikleri yardimi göremeyince, teslim olmaga mecbûr oldular. Muâhedeyi bozduklari, vatana ihânet ettikleri için öldürülmeleri gerekiyordu. Kaynukaogullari daha önce Hazrec kabîlesinin himâyesindeydi. Hazrec kabîlesi esrâfindan, münâfiklarin basi Ubeyy oglu Abdullah, bunu bahâne ederek bunlarin öldürülmemeleri için israr ettiginden, Rasûlullah (s.a.s.) Medine'den çikarilmalarini emretti. Böylece, 700 kisiden ibâret Kaynuka Yahûdîleri, Medine'den Sam tarafina sürüldüler.(185) Ele geçen ganimet mallarinin beste biri Beytü'l-mâle (Devlet hazinesine) ayrildi.(186) Geri kalani gazilere paylastirildi. Topraklari da, topraksiz Müslümanlara verildi. Böylece Müslümanlar, Yahûdîlerin en cesûru sayilan Kaynukaogullarinin kötülüklerinden kurtulmus oldular.
7- SEVIK GAZASI (Zilhicce 2 H./Mayis 624 M.2)
Bedir Savasinda Mekkelilerin ileri gelenleri ölmüs, Kureysin basina Ebû Süfyan geçmisti. Ebû Süfyan, Müslümanlarla savasip, Bedir yenilgisinin öcünü almadikça kadinlarina yaklasmayacagina, yikanmayacagina ve koku sürmeyecegine yemin etmisti. 200 atli ile Mekke'den çikarak Medine'ye bir saatlik mesâfede Urayz Köyü'ne gelmis, çift sürmekte olan ensârdan Sa'd b. Âmir ile hizmetçisini sehit edip bir kaç ev ve hurma agacini atese verdikten sonra, "yeminim yerine geldi", diyerek dönüp kaçmistir.
Hz. Peygamber (s.a.s.) bu durumu duyunca 80 süvâri, 120 yaya ile hemen tâkibe çikmis ise de Ebû süfyân sür'atle kaçtigi için yetisememistir. Mekkelilerin erzak olarak getirip, kaçarken agirlik olmasin diye biraktiklari çuvallar dolusu, kavrulmus un (sevik) Müslümanlarin eline geçtiginden bu gazveye Sevik (kavrulmus un, kavut) Gazasi denilmistir.(187)
8- HICRETIN IKINCI YILINDA DIGER OLAYLAR
Medine Devri'nin 2'nci yilinda, Bedir Savasi'ndan önce Saban ayinda Ramazan orucu farz kilindi. Zekât da hicretin 2'inci yilinda farz kilinmistir. Bazi Islâm bilginleri, zekâtin Mekke devride farz kilindigi, Medine Devrinde ise, zekâtin verilecegi yerlerin belirlendigi görüsündedir.(188) Gene bu yilda Ramazan ve Kurban bayramlari namazlari ile fitir sadakasi ve kurban kesmek mesrû kilinmistir.(189)
Rasûlullah (s.a.s.)'in kizi Hz. Osman'in zevcesi Rukiyye Bedir zaferi esnâsinda Medine'de vefât etmistir. Esinin hastaligi sebebiyle Hz. Osman Bedir Savasi'na katilamamistir.
Rasûlullah (s.a.s.)'e ilk vahyin geldigi yil dogmus olan en küçük kizi Hz. Fâtima ile Hz.Ali bu yilda evlenmislerdir. Evleninceye kadar Hz. Ali Rasûlullah (s.a.s.)'in yaninda kalmis ve O'nun elinde yetismisti. Evliliginden sonra ayri bir eve çiktilar. Rasûlullah (s.a.s.)'in en sevgili kizi Fâtima'ya çeyiz olarak verdigi esya, bir yatak, bir silte, (minder), bir su tulumu, bir el degirmeni, iki su ibrigi ve bir su kabindan ibârettir.
Bedir esirleri arasinda Hz. Paygamber (s.a.s.)'in damadi, Zeyneb'in esi Ebu'l-As da bulunuyordu. Zeyneb, esinin fidyesi (kurtulus bedeli) için kendisine annesi Hz. Hatice'nin dügün hediyesi olarak verdigi gerdanligi da göndermisti. Bu durumdan çok hislenen Rasûlullah (s.a.s.) ve ashâbi, Ebu'l-Âs'i fidye almadan serbest birakmislar, Zeyneb'in gerdanligini da geri göndermislerdir. Ancak Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) Ebu'l-Âs'dan müsrik oldugu için Zeyneb'in kendisine helâl olmadigini, bu yüzden hemen Medine'ye göndermesini istedi. Ebu'l-Âs sözünü yerine getirdi. Böylece Rasûlullah (s.a.s.)'in en büyük kizi Zeyneb de bu yil içinde Medine'ye hicret etmistir.(190)
--------------------
(158) "Rabbinin yoluna hikmet ve güzel ögütle çagir, onlarla en güzel sekilde tartis..." (en-Nahl Sûresi, 125)
(159) Ibn Hisâm, 2/241
(160) Zâdü'l-Meâd, 2/147
(161) Bkz. el-Buhârî, 1/15; Tecrid Tercemesi, 1/41 (Hadis No: 38); Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 3/252; Târih-i Din-i Islâm 3/65; Tahir Olgun, Ibâdet Tarihi, s. 80, Ist., 1946; M. Zihni Efendi, Kitabü's-Salât, s.75, Ist.,1326
(162) Ibn Hisâm, 2/252; Ibü'l-Esîr, a.g.e.,2/113
(163) Ibn Hisâm, 2/254; Yahûdîlerin ve Kureysin "Muhammed harâm aylara saygi göstermedi" yaygaralari üzrine inen âyet-i kerime'de söyle buyrulmustur.
"Sana harâm ayi ve o ayda yapilan savasi sorarlar. De ki: O ayda savasmak, büyük günah ise de, insanlari Allah yolundan alikoymak, O'nu inkâr etmek, Mescid'i Harâm'in ziyâretlerine engel olmak, halkini oradan çikarmak, Allah katinda daha büyük günahtir.." (el-Bakara Sûresi, 217)
(164) Bkz. el-Enfâl Sûresi, 5-6
(165) Mâide Sûresi, 24
(166) Bkz. El-Buhârî, 5/4; Tecrid Tercemesi, 10-146 (Hadis No: 1562); Ibn Hisâm 2/266; Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/120
(167) Ibn Hisâm, 2/267; Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/120; Müslim, 3/1403, (Hadis No: 1779) Kahire 1375/1955
(168) Enfâl Sûresi, 7
(169) Ibn Hisâm, 2/267; Zâdü'l-Meâd, 2/217; Tecrid Tercemesi, 10/148-149
(170/1) Karsi karsiya gelen iki toplulugun durumlarinda sizin için ibret vardir. Bunlardan biri Allah yolunda savasan topluluk, digeri ise onlari (müslümanlari) kendilerinin iki kati gören kâfir topluluk. Allah diledigini yardimiyla destekler. Bunda gerçegi görebilenler için ibret vardir. (Âl-i Imrân Sûresi,13)
(170/2) Bkz. Târih-i Din-i Islâm, 3/100-101
(171) Bkz. el-Buhârî, 3/230; Müslim, 3/1384, (Hadis No: 1763) Ibn Hisâm, 2/ 279; Ibn'ül-Esîr, a.g.e., 2/125; Tecrid Tercemesi, 8/385 (Hadis No:1228)
(172) "Rabbin meleklere 'Ben sizinleyim, mü'minleri destekleyin' diye vahyetti ve 'ben kâfirlerin kalplerine korku salacagim, artik onlarin boyunlarini vurun, parmaklarini dograyin' dedi" (el-Enfâl Sûresi, 12) " (Bedir'de) Rabbinizin yardimina siginiyordunuz. O, 'Ben size birbiri pesinden bin melekle yardim edecegim' diye cevap vermisti." (el-Enfâl Sûresi,9)
(173) Ibn Hisâm, 2/277; Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/125
(174) Siz Bedir'de düskün bir durumda iken, Allah size yardim etmisti. (Âl-i Imrân Sûresi, 123)
(175/1) Bkz. Tecrid Tercemesi, 8/ 507-509 (Hadis No:1298)
(175/2) Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/136
(176) el-Bûharî; 1/65; Tecrid Tercemesi, 1/161-164 (Hadis No: 177) ve 2/ 377-378 (Hadis No: 314)
(177) Bkz. el-Buhârî 5/8; Tecrid Tercemesi, 4/734, (Hadis No: 673) ve 10/160 (Hadis No: 1567); Ibn Hisâm, 2/292; Ibnü'l-Esîr, 2/129
(178) Ibnü'l-Esîr, 2/136 "Yeryüzünde düsmani yere sermeden esir almak, hiç bir peygambere yarasmaz. Siz dünya malini istiyorsunuz. Oysa Allah, âhireti kazanmanizi ister. Allah azizdir, hakîmdir. Eger Allah'in geçmis bir yazisi olmasaydi, aldiginiz fidyelerden dolayi size büyük bir azab dokunurdu" (el-Enfâl Sûresi, 67-68)
(179) Bkz. en-Nisâ Sûresi, 51
(180) Bkz. Âl-i Imrân Sûresi, 72
(181) Bkz. el-Bakara Sûresi, 146
(182) Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/137
(183) Ibn Hîsâm, 3/51; Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/138
(184) Ibn Hîsâm, 3/50; Ibnü'l-Esîr a.g.e., 2/137
(185) Zâdü'l-Meâd, 2/230
(186) Bkz. el-Enfâl Sûresi, 41; Ibnü'l-Esîr a.g.e., 2/138
(187) Ibn Hisâm, 3/47-48; Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/139-140; Zâdü'l-Meâd, 2/229
(188) Bkz. Yazir, M. Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, 7/5438, Ist.,1938
(189) Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/115 ve 2/138
(190) Ibn Hisâm, 2/306-308
Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)
III- HICRETIN ÜÇÜNÇÜ YILI (624-625 M.)
1- UHUD SAVASI (11 Sevval 3 H./27 Mart 625 M.)
"Gevsemeyin, üzülmeyin, eger inan-missaniz üstün gelecek sizsiniz.
(Âl-i Imrân Sûresi, 139)
a) Savasin Sebebi
Bedir Savasinda Mekke müsriklerinden 70 kisi ölmüstü. Bunlar arasinda Ebû Cehil, Ukbe, Utbe, Seybe, Ümeyye, Âs b. Hisâm gibi Kureys'in önde gelen simâlari vardi. Bu yüzden Mekkeliler Bedir yenilgisini unutamiyorlar, intikam atesiyle yaniyorlardi.
Bedir'de,babalarini, kardeslerini, ogullarini ve diger yakinlarini kaybedenler. Mekke reisi Ebû Süfyân'a basvurdular. Dârun'-Nedve'de toplanarak, Sam kervaninin kazanci ile bir ordu toplayip Medine'yi basmaga ve Müslümanlardan öç almaga karar verdiler.(191)
Mekke disindaki müsrik Arap kabîlelerine, sâirler, hatipler gönderdiler. Bunlar, Bedir'de öldürülenler için, siirler, mersiyeler söyleyerek halki heyecâna getirdiler. 50 bin altin olan kervan kazancinin yarisi ile Mekke disindaki müsrik kabilelerden 2000 asker topladilar. Mekke'den katilanlarla, 700'ü zirhli, 200'ü atli omak üzere, Ebû Süfyan'in komutasinda 3000 kisilik mükemmel bir ordu ile Medine üzerine yürüdüler. Orduda ayrica 300 deve, sarab tulumlari, sarkici ve rakkase kadinlar vardi. Bunlardan Baska, basta Ebû Süfyân'in karisi Hind olmak üzere Kureys ileri gelenlerinden 14 tane evli kadin da kocalari ile birlikte bulunuyorlardi.
b) Abbâs'in Mektubu
Rasûlullah (s.a.s.)'in Mekke'deki amcasi Abbâs, Bedir'de esir düstükten sonra Müslüman olmus, fakat Müslümanligini gizlemisti. Bedir'de çok zarar gördügünü bahâne ederek, bu orduya katilmadi. Özel haberciyle bir mektup göndererek, durumdan Rasûlullah (s.a.s.)'i haberdar etti. Gönderilen kesif kollari da, Kureys ordusunun Medine'ye yaklastigini haber verdiler.
Vahiy gelmeyen konularda, karâr vermeden önce Rasûlullah (s.a.s.) ashâbla istisâre ederdi. Muhâcirleri ve ensâri toplayarak:
-Düsmani Medine disinda mi karsilayalim, yoksa sehir içinde savunma tedbirleri mi alalim? diye istisârede bulundu.
Peygamber Efendimiz, bir gece önce rüyâsinda, kilicinda bir gedik açildigini,yaninda bir sigirin bogazlandigini ve mübârek elini zirhi içinde muhâfaza ettigini görmüstü. Kilicinda açilan gedigi, ehl-i beytinden birinin sehid olmasi; sigirin bogazlanmasini, ashâbindan bazilarinin sehit düsmeleri; zirhi da Medine ile tâbir etmis, bu yüzden Medine disina çikilmayarak, sehirde savunma yapilmasini uygun görmüstü.(192) Hz. Ebû Bekir, Sa'd b. Muâz gibi ashâbin büyükleriyle münâfiklarin basi Übeyy oglu Abdullah da bu görüsteydiler. Fakat ashâbin çogunlugu, bilhassa Bedir savasi'nda bulunamamis olan genç Müslümanlarla Hz. Hamza:
- Biz böyle bir günü beklemekteydik, düsmanla Medine disinda savasalim, diye isrâr ettiler.(193) Rasûlullah (s.a.s.) çogunlugun arzusuna uyarak, birbiri üzerine iki zirh giyip, migferini basina geçirerek hâne-i saâdetinden çikti. Medine disinda savasilmasini isteyenler, Peygamber Efendimizin arzusuna aykiri davranmakla hata ettiklerini anlayarak fikirlerinden caydilar. Fakat Rasûlullah (s.a.s.):
c) Peygamber Zirhini Giydikten Sonra
-"Bir peygamber zirhini giydikten sonra, savasmadan onu çikarmaz."(194) Eger sabreder, görevinizi tam yaparsaniz, Allah'in yardimiyla zafer bizimdir, dedi.
Kureys ordusu, Medine'nin 5 km. kadar kuzeyindeki Uhud dagi eteklerinde karargâhini kurmustu. Rasûlullah (s.a.s.) Abdullah b. Ümmi Mektûm'u Medine'de vekil birakarak, 1000 kisilik kuvvetle, cuma namazindan sonra Medine'den çikti. O gün Uhud'a kadar ilerlemeyip geceyi "Seyheyn" denilen yerde geçirdi. Sabahleyin safakla beraber Uhud'a vardi, savas için en elverisli yeri seçti.
Yolda Übeyy oglu Abdullah, "Muhammed (s.a.s.) bizim gibi yasli ve tecrübelileri dinlemedi, çocuklarin sözüne uydu. Ben meydan savasini uygun görmemistim..." bahânesiyle, kendisine bagli 300 münâfikla, ordudan ayrildi. Böylece Müslümanlarin sayisi 700'e düstü.
d) Rasûlullah (s.a.s.)'in Savas Düzeni
Peygamber Efendimiz, ordusunun arkasini Uhud Dagi'na vererek Medine'ye karsi saf yapti. Solundaki Ayneyn tepesi'ne "Cübeyr oglu Abdullah" komutasinda 50 okçu yerlestirdi.
-Galip de gelsek maglup da olsak, benden emir gelmedikçe yerinizden ayilmayacaksiniz, Su vâdiden, düsman atlilari arkamiza dolasip bizi kusatabilirler. Oklarinizla onlari buradan geçirmeyin, çünkü at, oku yeyince ilerleyemez, dedi.(195) Müslümanlarin karsisinda savas durumu alan müsrik ordusu, sayica Müslümanlarin 4 katindan daha fazlaydi. Üstelik bunlardan 700'ü zirhli, 200'ü atliydi. Müslümanlarin ise 100 zirhi ve sadece 2 atlari vardi. Sag koluna Ukâse, sol koluna ise Ebû Mesleme memûr edilmisti. Rasûlullah (s.a.s.) ise ortada bulunuyordu.
Ebû Süfyân komutasindaki 3000 kisilik müsrik ordusunun sag kanadina Velid oglu Hâlid, sol kanadina Ebû Cehil'in oglu Ikrime, süvârilere Ümeyye oglu Safvân, okçulara ise Rabîa oglu Abdullah komuta ediyordu.
Kureysli kadinlar, Bedir'de ölenler için mersiyeler okuyorlar, defler çalip sarkilar söyleyerek askerler arasinda dolasiyorlar, onlari savasa tesvik ediyorlardi.
Savas, o devrin âdeti üzerine mübâreze ile (meydanda teke tek çarpisma ile) basladi. Kureys'in bayragini tasiyan Abdüddâr ogullarindan ortaya çikan 9 kisi birer birer Müslümanlar tarafindan öldürüldü.
Rasûlullah (s.a.s.) elindeki kilici göstererek:
-Hakkini ödemek sartiyla bu kilici kim ister? diye sordu. Ensârdan Ebû Dücâne:
-Bunun hakki nedir, Ya Rasûlallah? diye sordu. Rasûlullah (s.a.s.):
-Egilip bükülünceye kadar düsmanla savasmak, diye cevap verdi.
Ebû Dücâne bu sartla aldigi kiliçla düsman üzerine saldirdi, müsrik saflari arasina girdi.(196) Hamza, Ali, sa'd b. Ebî Vakkâs, Ebû Dücâne gibi kahramanlarin hücûmlariyla savasin ilk aninda 20'den fazla ölü veren Kureys, bozguna ugramis, sag ve sol kanat geri çekilmis, def çalarak Kureyslileri savasa tesvik eden kadinlar, feryadlar kopararak yüksek tepelere kaçmislardi. Iman kuvveti karsisinda sayi ve malzeme üstünlügü ise yaramamis, müsrikler kaçmaga baslamislardi.
e) Okçular Yerlerini terkedince
Böylece ilk safhada müslümanlar savasi kazandilar. Fakat kaçan düsmani sonuna kadar tâkib etmeden, savas alanina dagilarak, ganimet (düsmandan kalan mallari) toplamaga koyuldular. Ellerine geçen firsati yeterince degerlendiremediler. Ayneyn tepesinden durumu seyreden okçular da birbirlerine:
-Burada ne bekliyoruz, savas bitti, zafer kazanildi, biz de gidip ganimet toplayalim, dediler.(197) Abdullah b. Cübeyr:
-Arkadaslar, Rasûlullah (s.a.s.)'in emrini unuttunuz mu? O'ndan emir almadikca yerimizden ayrilmayacagiz... diye isrâr ettiyse de dinlemediler.(198) Abdullah'in yaninda sadece 8 okçu kaldi.
Düsmanin sag kanat komutani Hâlid b. Velîd, Rasûlullah (s.a.s.)'in okçularla korudugu Ayneyn vâdîsinden geçerken Müslümanlari arkadan kusatmayi denemis, okçular bu geçidi bekledikleri için basaramamisti. Okçularin buradan ayrildigini görünce, emrindeki süvârilerle hücûma geçti. Cübeyr oglu Abdullah ile 8 sâdik arkadasini sehit edip, ganimet toplamakla mesgul Müslüman ordusunu arkadan çevirdi. Müsrikler, geri dönüp yeniden hücûma geçtiler. Tepelere çekilen kadinlar da def çalarak asagiya indiler. Müslümanlar, önden ve arkadan iki hücûmun arasinda sasirip kaldilar. Savasi kazanmisken kaybetmege basladilar. Birbirlerinden ayrilmis ve dagilmis bir durumda olduklari için, canlarini kurtarma sevdâsina düstüler. (199)
f) Hz. Hamza'nin Sehid Düsmesi
Bedir Savasi'nda babasi Utbe, kardesi Velîd ve amcasi Seybe'yi kaybetmis olan Ebû Süfyân'in karisi Hind, babasini öldüren Hamza'dan öç almak istiyordu. Hamza'nin karsisinda kimse duramadigi için, Cübeyr b. Mut'im'in kölesi ve iyi bir nisanci (atici) olan Habesli Vahsî'ye Hamza'yi öldürdügü takdirde, büyük menfaatler vâdetmis, efendisi Cübeyr de âzâd etmege söz vermisti.
Vahsî, Hamza'nin karsisina çikmaya cesâret edemedi. Bir tasin arkasina gizlenip, Hamza'nin önünden geçmesini bekledi.Hamza ise savas alaninda durmadan saga sola kosuyor, elinde kiliç önüne gelen müsrikleri tepeliyordu. O gün tam 8 müsrik öldürmüstü. Bunlardan Abdu'l-Uzza oglu-Sibah'i öldürdügü sirada, Vahsî'nin tam önünde bulunuyordu. Vahsî firsati kaçirmadi. Habeslilerin çok iyi kullandigi harbesini (kisa mizragini) gizlendigi yerden firlatti; kahraman Hamza'yi kasigindan vurarak sehit etti.(200) Hamza'nin ölümünü duyan Hind, kosarak geldi. Karnini yarip, cigerini çikararak disledi, fakat yutamadi. Vahsi'yi mükâfatlandirdi ve kölelikten kurtardi.
Savasin en siddetli aninda Hz. Hamza'nin sehit düsmesi, Müslümanlar için büyük kayip oldu. Esâsen, ansizin önden ve arkadan ugradiklari hücûm sebebiyle ne yapacaklarini sasirmislar, bir çok sehid vererek, suraya buraya dagilmislardi. Bir ara, Rasûlullah (s.a.s.)'in etrafinda sâdece, ikisi muhâcirlerden, yedisi ensârdan olmak üzere 9 kisi kalmis, bunlar da birer birer sehid düsmüslerdi.(201)
g) Rasûlullah (s.a.s.)'in Öldügü Sâyiasi
Ibni Kamie el-Leysi adli bir müsrik, Hz.Peygamber (s.a.s.)'e benzeterek, Islâm ordusunun sancaktari Mus'ab b. Umeyr'i sehit etmis ve Muhammed (s.a.s.)'i öldürdüm, diye ilân etmisti.(202) Bu sâyia üzerine Islâm ordusunda panik basladi. Rasûlullah (s.a.s.):
-Ey Allah'in kullari, bana geliniz,etrafimda toplaniniz, diye sesleniyor, fakat kimse O'nu duymuyordu.
Müslümanlar birbirinden habersiz üç firka olmuslardi.
l) Rasûlullah sehid olduysa, Allah bâkidir. O'nun yolunda biz de sehit oluruz, diyerek savasa devâm edenler. Enes b. Nadr (Enes b. Mâlik'in amcasi) bunlardandi.Yetmisten fazla yara aldiktan sonra sehid düsmüstür.
2) Rasûlullah (s.a.s.)'in etrâfini çevirip, vücûdlariyla O'na siper olan, O'nu düsman saldirisina karsi koruyanlar. Bunlar "14" kisi kadardi. Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Abdurrahman b. Avf, Talha, Zübeyr, Sa'd b. Ebî Vakkas, Ebû Dücâne bunlardandir.
3) Rasûlullah sehid olduktan sonra, burada durmanin manasi yok, diyerek, savas alanindan ayrilanlar.(203) Bunlardan bir kismi daglara çekilmisler, bazilari ise Medine'ye dönmüslerdi.
Müslümanlarin bu daginik durumlarindan yararlanan müsrikler, Rasûlullah (s.a.s.)'in yanina kadar sokuldular. Atilan bir tasla Peygamber Efendimizin dudagi yarildi, disi kirildi ve Ibni Kamie'nin kiliç darbesiyle yere yikildi. Zirhindan kopan iki halka yanagina battigindan yüzünden de yaralandi.(204)
Ashâb-i kirâm, savas alaninda Rasûlullah (s.a.s.)'i bir türlü bulamiyordu. Halbuki, Rasûlullah(s.a.s.) bulundugu yerden hiç ayrilmamisti. Nihâyet Hz. Peygamber Efendimizi Ka'b b. Mâlik gördü ve:
-Ey mü'minler, Rasûlullah (s.a.s.) burada, diye haykirdi. Ka'b'in sesini duyan Müslümanlar, hemen Rasûlullah (s.a.s.)'in etrâfinda toplanarak, müsriklerin saldirilarini durdurdular.(205)
h) Ebû Süfyân'la Hz.Ömer Arasinda Geçen Muhâvere
Müsriklerin saldirilari yavaslayinca, Peygamber Efendimiz etrâfinda toplanmis olan Müslümanlarla Uhud Dagi tepelerinden birine çekildi. Müslümanlarin bir tepede toplandigini gören Ebû Süfyân da, onlarin karsisinda baska bir tepeyi isgal etti. Ebû Süfyân, Peygamberimizin sag olup olmadigini kesinlike ögrenemediginden merak içindeydi. Bu sebeple yüksek sesle üç defa:
-Içinizde Muhammed (s.a.s.) var mi? Ebû Bekir varmi? Ömer var mi? diye seslendi. Rasûlullah (s.a.s.) cevap verilmemesini emretmisti. Kimseden ses çikmayinca, müsriklere dönerek:
-"Görüyorsunuz, hepsi de ölmüs. Artik is bitmistir, diye söylendi. Hz. Ömer dayanamadi.
-"Yalan söylüyorsun ey Allah düsmani, sorduklarinin hepsi sag, hepside burada, diye cevap verdi. Ebû Süfyân:
-Savasta üstünlük nöbetledir, bugün biz Bedir'in öcünü aldik, üstünlük bizde... diye gururlandi. Ömer:
-Bizden ölenler Cennet'de, sizinkiler ise Cehennem'de diye cevâp verdi.
-Ya Ömer, Allah askina gerçegi söyle. Biz Muhammed (s.a.s.) 'i öldürdük mü?
-Rasûlullah (s.a.s.) sag ve senin bu sözlerini de isitiyor.
-Ya Ömer, ben senin sözlerine Ibni Kamie'nin sözünden daha çok inanirim. Ölülerinize yapilan fenâliklari ben emretmedim(206), fakat çirkin de görmedim. Gelecek yil Bedir'de bulusalim, dedi. Hz. Ömer de:
-"Insallah, diye cevap verdi.(207) Hz. Ömer'le Ebû Süfyân arasinda yapilan bu konusmadan sonra, müsrikler Uhud'dan ayrildilar. Onlar, Hz. Muhammed (s.a.s.)'i öldürmek, Medine'yi basip müslümanlari imhâ etmek, müslümanligi ortadan kaldirmak için Mekke'den gelmislerdi. Fakat Allah kalblerine korku saldi. Üstünlük kendilerinde oldugu ve Rasûlullah (s.a.s.)'in de sag bulundugunu ögrendikleri halde, savasa devam etmege cesâret edemediler. Tek bir esir bile alamadan, geri döndüler.
l) Uhud Savasi'ndan Üç Safha
Uhud Savasi'nda üç safha yasandi:
Ilk safhada Müslümanlar üstün geldiler, 20'den çok düsman öldürerek, müsrikleri bozguna ugrattilar.
Ikinci safhada, kaçan müsrikleri kovalamayi birakip, kesin sonuç almadan ganimet toplamaya koyulmalari ve Rasûlullah (s.a.s.)'in yerlerinden ayrilmamalarini emrettigi okçu birliginin görevlerini terketmeleri yüzünden, Müslümanlar 70 sehit vererek maglup duruma düstüler.
Üçüncü safhada ise, dagilmis olan Müslümanlar, Rasûlullah (s.a.s.)'in etrâfinda toplanip, karsi hücûma geçerek, düsman hücûmunu durdurdular.
Müsriklerin Uhud'dan ayrilmasindan sonra Rasûlullah (s.a.s.) sehitleri yikanmadan, kanli elbiseleriyle, ikiser üçer defnettirdi.(208) Cenâze namazlarini ise, bu târihten 8 sene sonra kildi.(209)
Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)
2- HAMRÂÜ'L-ESED GAZVESI
Müsrikler, elde ettikleri üstünlükten yararlanip Müslümanlari imhâ etmeden savas alanindan ayrildiklarina pismân oldular. Aralarinda, geri dönüp Medine'yi basmayi konustular. Rasûlullah (s.a.s.) bu durumdan haberdar olunca, Medineye dönüsünden bir gün sonra, Uhud Savasi'na katilmis olan ashâbini toplayarak Medine'den 16 km. kadar uzakta "Hamrâ'ü'l-Esed" denilen yere kadar müsrikleri takibetti. Gece olunca, burada 500 kadar ates yaktirdi. Müsrikler, takib edildiklerini ögrenince, korktular; Medine'yi basma düsüncesinden vazgeçerek, süratle Mekke'ye döndüler.(210/1)
3- HICRETIN ÜÇÜNCÜ YILINDA DIGER OLAYLAR
a) Rasûlullah (s.a.s.)'in Hz. Hafsa ve Huzeyme Kizi Zeyneb'le Evlenmesi.
Hz. Ömer'in kizi Hafsa'nin ilk esi Huneys b. Huzâfe, Kureys ileri gelenlerinden ve Habesistan'a hicret eden ilk Müslümanlardandi. Sonra Medine'ye hicret etmis, Bedir ve Uhud Savaslarina katilmisti. Uhud Savasinda aldigi bir yaradan, Medine'de vefât etti.
Hz. Ömer, Rasûlullah (s.a.s.) ile kizi Hafsa'nin evlenmesini söyle anlatmistir:
-Hafsa dul kalinca, Osman'a onunla evlenmesini teklif ettim. Hele bir düsüneyim, diye cevap verdi. Sonra kasilastigimizda, su sirada evlenmeyi uygun görmüyorum, dedi. Bunun üzerine Ebû Bekir'e istersen Hafsa'yi sana vereyim, dedim. Ebû Bekir sustu. Müsbet veya menfi cevap vermedi. Ebû Bekir'in susmasina Osman'in teklifimi geri çevirmesinden daha çok üzüldüm. Keyfiyeti Rasûlullah (s.a.s.)'e arzedince:
-Üzülme yâ Ömer, Hafsa'yi Osman'dan hayirlisi alacak; Osman da Hafsa'dan daha iyisi ile evlenecek(210/2), buyurarak, Hafsa'nin izdivâcina tâlip oldu; Osman'i da kizi Ümmü Gülsüm'le evlendirdi. Sonra Ebû Bekir bana rastladiginda:
-Saniyorum, Hafsa'yi bana teklif ettiginde cevap vermedigime gücenmistin. Ben Hafsa'yi Rasûlullah(s.a.s.)'in alacagini biliyordum. (Bana bunu söylemisti.) Rasûlullah (s.a.s.)'in sirrini ifsâ etmeyi uygun bulmadagim için sana cevap vermedim. Eger böyle olmasaydi, teklifini kabûl ederdim, dedi.(211)
Rasûlullah (s.a.s.) Hz. Hafsa ile evlenerek, hem en yakin arkadaslarindan Hz.Ömer'in üzüntüsünü giderdi, hem de Hz. Ebû Bekir gibi Hz. Ömer'i de akrabalik bagi ile kendisine baglamis oldu. (Saban 3 H / Ocak 625 M)
Hilâlogullarindan Huzeyme kizi Zeyneb, ilk kocasindan ayrilmis; Rasûlullah (s.a.s.)'in halasinin oglu olan ikinci kocasi Cahsoglu Abdullah ise, Uhud Savasi'nda sehid düsmüstü. Zeyneb genç ve güzel degildi, orta yasli ve merhametli bir hanimdi. Fakirleri, yoksullari, kimsesizleri gözettigi için, kendisine "Ümmü'l-mesâkin" ünvâni verilmisti.
Esinin sehit düsmesiyle himayeye muhtaç kalan bu sefkatli hanimi Rasûlullah (s.a.s.) nikâhladi. Fakat Zeyneb çok yasamadi, evlenmesinden üç ay kadar sonra vefât etti.
Rasûlullah (s.a.s.)'in torunu Hz. Hasan da bu yil Ramazan ortalarinda dogmustur.(212)
b) Rasûlullah (s.a.s.)'in kizi Ümmü Gülsüm'ün Hz. Osmanla Evlenmesi
Hz. Osman, Rasûlullah (s.a.s.)'in ikinci kizi Rukiyye ile evliydi. Rukiyye, Bedir Savasi esnâsinda vefât etmisti. Bir yil sonra, Rasûlullah (s.a.s.) Hz. Osman'i üçüncü kizi Ümmü Gülsüm'le evlendirdi. Rasûlullah (s.a.s.)'in iki kizi ile evlenmis oldugu için Hz. Osman'a "Zi'n-nûreyn" (iki nûr sâhibi) denilmistir.
--------------------
(191) Ibnü'l-Esîr, 2/148-149
(192) Ibn Hisâm, 3/66-67; Ibnü'l-Esîr, 2/150; Zâdü'l-Meâd, 2/232
(193) Ibn Hisâm, 3/67
(194) Zâdü'l-Meâd, 2/231; Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/150
(195) Bkz. el.Buhârî, 4/26 ve 5/29; Tecrid Tercemesi, 8/457 (Hadis No: 1269); Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/152
(196) Riyâzü's-Salihin Tercemesi, 1/128, (Hadis No: 91); Ibnü'l-Esîr, 2/152
(197) Bkz. Âl-i Imrân Sûresi, 152
(198) el-Buhârî, 4/26-27 ve 5/29-30; Tecrid Tercemesi, 8/457-460 (Hadis No: 1269)
(199) Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/154
(200) el-Buhârî, 5/36,37; Tecrid Tercemesi, 10/216-221 (Hadis No: 1585); Ibn Hisâm, 3/75
(201) Müslim, 3/1415, (Hadis No: 1789)
(202) Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/155; Ibn Hisâm, 3/77
(203) "Muhammed ancak bir peygamberdir. O'ndan önce de bir çok peygamberler gelip geçti. Sâyet o ölseydi veya öldürülseydi, siz topuklariniz üzerinde gerisin geriye mi dönecektiniz?..." (Âl-i Imran Sûresi, 144)
(204) el-Buhârî, 5/35; Müslim, 3/ 1416 (Hadis No: 1790); Ibn Hisâm, 3/84; Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/154; Zâdü'l-Meâd, 2/234
(205) Ibnü'l-Esîr, 2/157; Ibn Hîsâm, 3/88; Zâdü'l-Meâd, 2/235
(206) Kureysli kadinlar savas alaninin tenhaligindan yararlanarak, Bedir'de öldürülen yakinlarinin öçlerini almak için sehitlerin kulak ve burunlarini kesmisler, karinlarini yararak cigerlerini çikarmislardi.
(207) Bkz. el-Buhârî, 4/26 ve 5/30; Tecrid Tercemesi, 8/457 (Hadis No: 1269) Zâdü'l-Meâd, 2/236-238
(208) Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/162; Zâdü'l-Meâd, 2/246
(209) el-Buhârî, 2/94; Tecrid Tercemesi, 4/655 (Hadis No: 661)
(210/1) Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/164
(210/2) Ibn Sa'd, Tabakat, 8/82-83; Ibn Hacer, el-Isâbe, 8/51, Kahire, 1972; Ibn Abdi'l-Berr el-Istîab, 4/1811, Kahire, 1960
(211) el-Buhârî, 6/130; Tecrid Tercemesi, 10/166 (Hadis No: 1571) ve 11/338- 339 (1803 No. lu hadisin izâhi); Riyâzü's-sâlihin, 2/98 (Hadis No: 689)
(212) Ibnü'l-Esîr, a.g.e., 2/166