Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
273. "Benim sevgilim gül gibidir" diyorsun;
ömrü az olan, ebedî olmayan gül ne işe yarar?
Fe'ilatüi, Fa'lün, Fe'ilatü, Fa'ilün
(c. II, 963)
• Benim gönlüm kim oluyor ki, senin olmasın? Bedenim de ne oluyor ki, senin uğrunda yok olup gitmesin?
• Cennet içinde olayım, nimetlere kavuşayım. Orada seninle beraber olmadıktan sonra bütün nimetler; herşey bana işkence olur.
• Bir hata yüzünden sen beni azarlamaya başlarsan! Can da, gönül de, hep hata işlemeye kalkışırlar. Hatalı işlerden başka hiç birşey yapmazlar.
• Canı bırak! Gökyüzünde hoş bir şekilde nürlar saçarak dolaşan aydan da vazgeç, Allah'a yemin ederim ki hiçbir şey Hakk'ın güzelliğine benzemez.
• Bütün gün; "Benim sevgilim gül gibidir!" deyip duruyorsun. Ömrü az olan, sonsuza kadar kalmayacak olan gülü ne yapacaksın?
• Ey can! Sevgilinin belasından kaçma! Belalara uğramazsan, ızdırap çekmezsen pişmezsin, ham kalırsın.
• 0 ay yüzlü sevgili ile beraber olunca gece ne hoş geçer? 0 öyle bir aydır ki her tarafı yüzdür. Her tarafı aydınlıktır. Onun karanlık tarafı yoktur.
• Allah'ın kölesi kulu olan padişah ne de hoş bir padişahtır. Dostundan hiç ayrılmayan sevgili ne kadar da hoştur, vefalıdır, güzeldir!
• Ey beden sen sus da gönlüm söylesin! Çünkü gönlün sözünde ne "sen" vardır, ne "biz" vardır!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
274. Perde altındaki gizli kuvvetler aşk yurdunu ele geçirmeye geldiler.
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. II, 999)
• Gönül diyarından can ordusu geldi. Geldi ama, bu can ordusu acaib bir ordu. Hem apaçık ortada görünüyor, hem de gizli; hiç görünmüyor.
• Can yolundan, perdeleri kaldıranlar, her şeyi açığa vuranlar, elbise yırtanlar da geldi. îşte o yüzden benim sabır elbisem yırtıldı.
• Ruh gelinleri üstlerinden çarşafları attılar da, dünya padişahını aramaya başladılar.
• Ruh gelinleri, hoş bir akışla koşup gelen sel gibi mekansızlık aleminden (rüh aleminden) gülerek, oynayarak mekan alemine, bu dünyaya geldiler.
• Gönlün sureti, şekli, kendisi gibi olmayan, gösterişe kapılmış olan bütün şekilleri, suretleri kırdı geçirdi; perde altındaki gizli kuvvetler, aşk yurdunu elde etmeye geldiler.
• Her şey tersine döndü. Açık olan duygular, gizli olarak; gizli olan duygular da açık olarak ortaya çıktılar.
• Bir nişanı, bir izi, bir eseri olanın ne bir izi kaldı, ne de bir eseri. îzi olmayanların ise izi, eseri meydana çıktı geldi.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
275. Senin özün pek güzeldir. Ölen deridir, bedendir;öz ölmez!
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Fa'ilat
. (c. II, 1007)
• Birisi; "Hoca Senaî öldü!"dedi. Böyle bir hocanın ölmesi küçük bir iş değildi.
• 0, topraktan yaratılmış olan bedenini toprağa verdi. Ötelerden gelen ruhunu da göğe teslim etti.
• Onun "Ay"a benzeyen varlığı, tozdan, topraktan kurtuldu. Ab-ı hayatı, tozdan, bulanıklıktan ayrıldı.
• Güneş ışığı, bedenden ayrıldı. Güneşten ayrılan her şey de dondu, buz kesildi.
• Ecel, beden salkımını sıktığı için üzümün halis suyu gitti.
• Güneş gibi bütün can oldu. Can olan artık ölmüş sayılmaz.
• Senin özün pek güzeldir. Ölen deridir, bedendir. Öz ölmez; onu dost alır götürür.
• Kabuğu, deriyi bırak da özü tut! Yahut, Kürt ile Türk'ün hikayesini dinle!
• Kürt, Türk'ün dağarcığını çalmak için, kıyafetini değiştirdi. Sırtına hırka giydi, başını da tıraş ettirdi.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
276. Hepimiz bir ağacın dalları gibiyiz,
senin aşkın ise onları sallayıp duruyor.
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'ilün
(c. II, 928)
• Binlerce mukaddes can, senin yüzüne feda olsun! Dünyada hiç bir kimse, senin gibi bir güzel görmemiştir. Senin gibi bir güzel de analardan doğmamıştır.
• Senin gibi bir güzelin sevgi tuzağına düşen aşığın başına binlerce rahmet saçılsın.
• Herkes senin yüzünün güzelliğinden, yahut da huyundan, ahlakından bahsedip duruyor. Zaten senin gibi hem yüzü güzel, hem ahlakı giizel nerede görülnıüştür?
• Gönlüm büyü ipliği gibi binlerce düğümle bağlanmıştı. Senin güzel gözlerinin büyüsü ile hepsi de çözüldü.
• Aşkın iki gözü de senin sevgin ile yüceleri görmeye başladı. Sen, talebedeki ! gücü, kuvveti, üstaddaki hüneri, sanatı seyret!
• Gönül, aşk, beden; her üçümüz hep beraber senin huzurunda oturmuş kalmışız. Biri yıkık, harap; öbürü mest, kendinden geçmiş, kendini kaybetmiş bir halde. Bedenin gönlü ise, senin huzurunda olduğu için neşeyle dolu.
• Bunların her üçü de senin emrinde, senin hükmündedirler. Dilersen onları ! güldürürsün, dilersen ağlatırsın. Hepimiz bir ağacın dalları gibiyiz. Senin aşkın ise onları sallayıp duruyor.
• Aşkının rüzgarıyla bazen sararır solarız. Bazen de yeşerir, tazeleşiriz. Güç, kuvvet senin. Bütün dilek senin, bizde bir şey yok!
• Kerpicin, kayanın; baharın tesirinden ne haberi olacak? Sen baharı çiçeklere, güllere, sümbüllere sor!
• Rüzgar eser, ağacı dışından sallar, oynatır. Gönül ağacının ise rüzgarı içeridedir. îçeride eser. 0 rüzgar, dostu araştırır.
• Saçlarının gölgesinde gönlüm harap, mest, latif, hoş ve hür olarak ne de rahat uyumuş.
• Kıskançlığın gönlümü uykudan uyandırdı. Gönül sıçradı, kalktı. Şimdi mahmur bir halde feryatlar edecek, eyvahlar olsun.
• Sen beni mest edince, yanıhrım, kendimi adam yerine kor, emîr sayanm. "Ne diye başkasının buyruğuna uyayım!" diye gurura kapılırım.
• Bir derde düştüğüm zaman hep seni düşünürüm, seni anarım, seni duyarım, fakat dert gidince, seninle arama bir perde gerilir.
• Akıl işin sonunu görmeye başlayınca, aşk ona: "Ne olursa olsun geç, onun üzerinde durma!" diye seslenir."
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
277. Aşk yol bulunca, hepimiz kötü huylanmızdan kurtulduk.
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'iliin,
(c., 915)
• Gel ki, şaraba düşkün olanların aşk sakîsi geldi. Çaresizlere haber ver; istedikleri çareye kavuştular.
• Aşk emîri geldi, şaraphaneyi açtı. Akîk gibi olan şarabı kayalara bile tesir etti.
• 0 kayalardan binlerce süt, şeker çeşmesi akmaya başladı da, beşikteki çocuklar bile, o çeşmelerden gıdalandılar.
• Aşk imam olunca, binlerce mescit cemaatle doldu, taştı. Minarelerden;"Namaz uykudan hayırlıdır!" sesleri gelmeye başladı.
• 0 güzelin yüzünün güneşi, yeryüzüne düşüp parlayınca Zühal Yıldızı yedinci kat gökten indi, o parıltıyı seyre geldi.
• Onun tacını gördük de, hepimiz Feridun olduk. Yıldızı doğup parlayıncahepimiz yıldız bilgini kesildik.
• Aşk yol bulunca hepimiz soyunduk. Çırılçıplak olduk. Yani kötü huylarımızdan, nefsanî isteklerden kurtulduk. 0 ata binerek gelince hepimiz yaya kaldık.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
278. Yavaşça aklın kulağına dedim ki:"înat etme, beni bırak git!"
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'îlün
(c. 11,913)
• Gözümün nüru olan kişilerin kulaklarına söyle: "Yine tövbeleri bozma zamanı geldi."
• Gönül alan güzelimin bakışları, güzellik davulunu çalmaya başlayınca, tövbe eden, yemin eden binlerce kişi tövbelerini, yeminlerini bozarlar.
• Madem ki, sevgili mesttir, haraptır, kendinden geçmiştir. Gün de sevinç günüdür. Sen söyle, onlar, rindlikten, sarhoşluktan başka ne yaparlar?
• Yavaşça aklın kulağına dedim ki: "înat etme, şerefini kaybetmeden git! Çünkü şu anda Kaf dağı bile olsan, seni kökünden söker atarım."
• Ey can mutrıbı, sen neşe madenisin, haydi tamburu eline al; "Ten ten ten ten" diye okşamaya başla, çünkü sen olmadıkça, sen, o güzel seslerinle gönülleri uyandırmadıkça, insanlar, tenden, bedenden ibarettir.
• Haydi gel, yüzük taşı gibi aşıkların halkasında yer al! Çünkü aşıklann halkasında bulunmayanlar, çeşitli belalarla imtihan edilmektedirler.
Aşıklar da, aşık olmayanlardan daha fazla belalarla, musîbetlerle imtihan edilmektedir. Şu var ki aşık, o belaların nereden geldiğini bildiği için gelen belayı sevmektedir.
Fuzülî;
"Az eyleme inayetini ehl-i dertten, Yani ki çok belalara kıl müptela beni!" diye yalvarmıştı.
Şeyh Galip merhum da;
"Aşıkta keder neyler; gam halk-ı cihanındır" demişti.
• Aşıkların canlarına and olsun ki, aşık olmayan herkes mana bakımından ka-dın gibidir. Hem de bak da gör; onlar ne çeşit kadındır? Onlar hakkında ne söylenir?
Yanlış anlaşılmasın, Mevlana kadını küçük görmez. Fizikî bakımdan erkeğe göre zayıf oluşundan böyle benzetme yapıyor. Mevlana'nın kadın hakkındaki görüşü için, bkz. Şefık Can, Mevlana,, Şahsiyeti, Fikirleri, Ötüken Neşriyat, tst. 1995, s. 87.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
279. Su ne yaparsa yapsın susayan ona yüz kere razıdır.
Mefa'îlun, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'îlün,
(c. II, 931)
• Ey ay yüzlü sevgili, gönlüme bir bak, gönlümde sen varsın. Bu yüzden gece gündüz gönlüme dikkat etmem, saygı göstermem lazım.
• Senin gibi gönüllerde rahatlık, huzur veren güzel yüzlü bir sevgilisi olan neşesinden, mutluluğundan dünyalara sığmaz!
• Eğer gönlümde bir gam varsa, bu senin neşelenmen içindir. Eğer avucum cömertlikte bulunursa; o cömertlik benim değil, senin cömertliğindir. Çünkü cömertlik duygusunu benim gönlüme sen verdin, bu sebeple veren ben değilim, veren sensin!
• Benim bedenim; eli, ayağı olan bir süretten, bir gölge varlıktan ibaret olduğu için, ruh olmadığı için senin güzel hayalin hakîkati görmede, benden ürkmede, kaçmadadır.
• 0 eşsiz olan, o süreti görünmeyenin hayali, benim ve benim gibi yüzlercesinin gözlerini süretlerle, şekillerle doyurur da, onları fani güzellere aşık eder.
• Çıplak olan kişi güneş ışığını giyer de der ki: "Altın sırmalarla süslenmiş elbise giyen kişi ne mutlu kişidir?"
• Bedene güneşin ışığı vuran kişi, yani ilahi nurla aydınlanan aşık, devlet kuşu gölgesini arar mı?
• Şunu iyi bil ki: "Nefıs Firavunu"nu öldüren "Aşk Musa"sı, bu gönül şehrindedir. Sen onun asasını görmüyorsun. Ama, onun asası elindedir.
• Onun derdi, gamı cefa etmez. Eğer ederse helal olsun, su ne yaparsa yapsın, susayan ona yüz kere razıdır.
• Can ve gönül, su veren kişiye aşık olursa, suyun cevri cefası ona safa gibı gelir.
• Seher vakti esen rüzgar, bahçede birkaç dalı kırarsa ne olur? Bağın, bahçenin nesi varsa, o güzelim meyvelerin, çiçeklerin meydana gelmesine rüzgar sebep olmadı mı?
• Yeryüzü tam üç ay ağzını kapar, hiçbir şey söylemez, susar; ama ilkbahar gelince, gönlünden neler çıkacağını, neler bitireceğini bilir.
• Güneşe arkasını dönen kişi kendi gölgesini imam edinmiştir. Kendi gölgesine uymuştur. Bu yüzden onun namazı namaz değildir.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
280. Söz gökten inmiştir. Söz Allah'ın sanatıdır.
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'ÎIün, Fa'ilün,
(c. II, 938)
• Söz, söz söylemeyi bilen, sözün kudretini anlayan kişinin yanında büyüktür. Söz çok değerli bir şeydir. Çünkü söz, gökten inmiştir.
• Eğer iyi bir söz söylemezsen, bin söz söylesen onlar söz sayılmaz. Fakat iyi ve yerinde söz söylersen, bir tek sözün binlerce söz kadar değeri vardır.
• Söz perdesini kaldırsan da, söz ortaya çıksa, görünse, o zaman görür ve anlarsın ki, söz, Allah'ın san'atıdır.
• Söz, yüzünü gösterse, herkes ona gıpta eder. Bundan dolayı o, yüzünü gizIer, kendini göstermez. Ne mutlu o kişiye ki, sözde sır sahibidir. Aklına geleni söylemez, sözün nereye varacağını bilir.
• Arştan yere kadar, zerre zerre her şey konuşmaktadır. Yeryüzü de, anlayışta tıpkı arşa benzer.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
281. Güneş gibi herkese, her şeye esirgemeden nurunu saç!
Müfte'ilün, Müfte'ilün,
.(c. II, 993)
• Her şeyi besleyen, geliştiren ezelî nürdan sana fazlasıyla vermişler.
• Güneş gibi her şeye, herkese esirgemeden nörunu saç, onlara hoşça bak! Çünkü onların hepsi de donmuş gibidir. Hepsi de senin ışığına, hararetine muhtaçtır. Onları sen canlandıracaksın, sen yetiştireceksin.
• Ey ilkbahar! Ağaçlar insafsız deli kıştan perîşan olmuşlar, solmuşlar, sararmışlar onlara bir bak, onlara hayat ver!
• Dudağını aç da, Hz. îsa'nın; "Ölüyü dirilten dua"sını oku, çünkü; varlıklar cefa Deccalı yüzünden ölmüşlerdir.
• Bugün herkesin mahmurluğunu gider. Çünkü herkes her şeyi senin şarabından içmiş kendinden geçmiştir, onları uyandır!
• Kış mevsiminde ağaçlar, bitkiler, bağlarda ve bahçelerde bulunan bütün varlıklar, yokluk zehrini içmişler, yok olmuşlardı. Şimdi, sen onlara ölümsüz yaşayış panzehirini ver, onları dirilt!
• Seher rüzgarı gibi gece perdelerini yırt, çünkü, hepsi de yüzlerce perde altında gizlenmiş kalmışlardı.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
282. Gönül, pencereye benzer, beden evi onunla aydınlanır.
Müfte'ilün, Fa'ilat, Müfte'ilün, Fa'ilat.
(c. II, 898)
• Ben; "Mest gönül nereye gidiyor?" diye seslendim. Padişahlar padişahı;"Sus" dedi, "0 bizim yanımıza geliyor."
• Padişahım dedi ki, sen benimle beraber değil misin? Senin harfsiz, sözsüz sesini içimde duyuyorum. Öyle olduğu halde, gönlüm, şaşkın şaşkın dışanda nerelere gidiyor?
• Dedi ki: "Gönül dediğin bizimdir, bizim balımız mülkümüzdür. Bizim destanımızın "Rüstem"i dir. Allah hakkında yanlış hayale kapılanlarla savaşmaya gidiyor.
• 0 hangi tarafa gitse, talih de o tarafa gider. Hangi tarafa deme, o istedikçe istediği tarafa gider.
• Bazen güneş gibi feyizli nüru ile yeryüzü hazinesine dolar. Bazen de Hz. Peygamberin duası gibi gökyüzüne yükselir.
• Bazen bulut memesinden, yeryüzüne lütuf, kerem, ihsan sütünü verir. Bazen de can gül bahçesinde seher rüzgarı gibi eser, etrafa hoş kokular yayar.
• Sen de gönlün izine uy, onun gittiği yerlere git, git de yeşilliklerin, çiçeklerin kara topraktan nasıl bittiklerini, vefa ırmaklarının durmadan nasıl aktıklarını gör!
• Dünyaya şekiller, süretler, nakışlar, güzellikler bağışlayan sadedir, şekilsizdir, süretsizdir. Herkesin eli, ayağı odur da, kendisi elsiz, ayaksız gitmededir.
• 0 yanlış bile yapsa, yaptığı doğrunun doğrusudur. Cefaya doğru gitse, başımıza cefalar yağdırsa, ettikleri vefanın da vefasıdır.
• Gönül, pencereye benzer. Beden evi onun yüzünden aydınlığa kavuşur. Şu beden her gün mezara doğru, yokluğa doğru gitmededir. Gönül ise ölümsüzlüğe doğru yol almadadır.
• Gönül acaip bir şey! Yapayalnız gidiyor ama, bir taraftan fitneler koparıyor, Padişahların kanlarını döküyor, diğer taraftan barışı seviyor, herkesle anlaşıyor,oluyor.
• Sevgilinin canımla, gönlümle bitmez, tükenmez macerası var! Hem de öyle gizli, örtülü değil! îşte bak, şuracıkta, sizin önünüzde yürüyen gölge varlığımda da gizlenmiş olan, benim gönlümdür.