şehadetin destanlaştığı yer: çanakkale
İLİ : GENEL
TARİH : 17 Mart 2017
ŞEHADETİN DESTANLAŞTIĞI YER: ÇANAKKALE
Aziz Müminler!
Yüce Rabbimiz, okuduğum âyet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “Önceki ümmetler, gelip geçti. Onların yapıp etikleri kendilerine, sizin yapıp ettikleriniz de size aittir. Siz onların yapıp ettiklerinden sorguya çekilecek değilsiniz" 1
Kardeşlerim!
Yüce Rabbimiz, bu âyette bizleri geçmişten ibret alarak geleceğimizi inşa etmeye çağırmaktadır. Zira tarihte yaşananlar sadece bir hatıradan ibaret değildir. Tarih, bizim geçmişimiz olduğu kadar günümüz ve istikbalimizdir. Tarih, geleceğimize ışık tutan değerlerimizdir. Tarihte nesilden nesile aktarılması ve unutturulmaması gereken büyük olaylar, büyük zaferler vardır. Milletimizin tarihindeki bu büyük zaferlerden biri de Çanakkale’dir.
Aziz Kardeşlerim!
Çanakkale, imanın karşısında maddi gücün dize geldiği yerdir. Çanakkale, Yüce Rabbimizin; Yılgınlık göstermeyin, hüzünlenmeyin. İman etmiş kimseler iseniz üstün gelecek olan sizlersiniz.†2 müjdesinin bir kez daha tecelli ettiği yerdir. Çanakkale imanın küfre, hakkın batıla, haklının haksıza karşı zaferinin perçinlendiği yerdir. Çanakkale, kuzeyden güneye, doğudan batıya nice vatan evladının mukaddesat uğruna omuz omuza şehadete koştuğu yerdir. Çanakkale, İstiklal Şairimiz merhum Âkif’in, Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi, Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi. dizelerinde ifade ettiği gibi şehadetin destanlaştığı, bir milletin Allah aşkı ile şahlandığı yerdir.
Aziz Müminler!
Çanakkale, çağdaş dünyaya savaş ahlakı ve hukukunun öğretildiği müstesna bir mekteptir. Milletimiz, varlığına kast eden hayâsız akınlar karşısında unutulmayacak bir insanlık dersi vermiştir. “Allah Allah†nidalarıyla cepheye koşan Mehmetçiğimiz, yaralı düşman askerlerini sırtında taşıyacak, onlara kırbasından su içirecek kadar yüce bir ruh sergilemiştir.
Kardeşlerim!
Çanakkale, ortak ideallerde buluşmanın, millet ve ümmet bilincine sahip olmanın en güzel tezahürlerinden biridir. Manevi değerlerin üzerinde hiçbir değer tanımamak gerektiğinin nadide bir örneğidir. Zira Çanakkale’de dilleri, renkleri, coğrafyaları farklı nice vatan evladı din, millet, vatan, hak, hakikat, adalet ve fazilet için canından geçmiştir. Anadolu’nun her evinden, Rumeli’nin her bölgesinden, Şam’dan, Bağdat’tan, Kahire’den, Trablus’tan, Üsküp’ten, Kosova’dan, Saray Bosna’dan, Kafkasya’dan son ehl-i salibin savletini yıkmak için Çanakkale’ye akın edilmiştir. Ve neticede milletin izzet ve onuru çiğnetilmemiştir. Ümmetin umudunun tüketilmesine izin verilmemiştir. Karanlıkların, bugünümüzü ve yarınlarımızı esir almasına müsaade edilmemiştir.
Aziz Kardeşlerim!
Bizim için bir dönüm noktası olan Çanakkale Zaferi’ni bugün millet olarak elbette kutlayacağız. Tarihte eşine az rastlanan böylesi büyük bir hadiseyi bu minberlerden, bu kürsülerden, bu mihraplardan anlatmaya elbette devam edeceğiz. Ancak bizler, Çanakkale’yi ve diğer zaferlerimizi anmakla yetinemeyiz. Bu zaferlerimizi sadece belirli merasimlere indirgeyemeyiz. Ecdadımızın başarılarıyla övünüp kalamayız. Zira aslolan bu başarılardan büyük dersler ve ibretler çıkarmaktır. Bugünümüzü ve geleceğimizi bu zaferlerin ışığında inşa etmektir.
Kardeşlerim!
Bugün bizlere düşen asıl görev, Çanakkale’nin o muazzam ruhunu iyice idrak etmektir. Geçmişten günümüze nice hain teşebbüse rağmen yok olmayan bu ruhu nesilden nesile aktarmaktır. Toprak altında medfun bulunan, lakin hala diri olan aziz şehitlerimizin hatıralarına sahip çıkmaktır. Onların uğruna canlarını feda ettikleri yüce değerlere sımsıkı sarılmaktır. Zira cennet kokulu bedenlerini göremesek de, seslerini işitemesek de şehitlerimiz, bizden bunu istemektedir.
Kıymetli Kardeşlerim!
Hutbemizi gönülden “amin†diyeceğimiz şu dua ile bitirmek istiyorum: Allah’ım! Canını senin yolunda feda eden; varlığını varlığımıza, izzet ve onurumuza adayan bütün şehitlerimizin makamlarını âlî eyle! Bizlere onlarla birlikte haşrolmayı lütfeyle! Allah’ım! Bizleri, şehitlerimizin yüce ruhlarını taşıyanlardan eyle! Bizleri şehitlerimizin aziz hatıralarına sahip çıkanlardan eyle! Bizleri şehitlerimizin uğruna canlarını verdikleri değerleri yaşayan ve yaşatanlardan eyle! Bizleri bu değerlere ihanetten muhafaza eyle Allah’ım!
KAYNAK |
1 Bakara, 2/134, 141.
2 Âl-i İmrân,
|
|
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Cevap: Kevserdizi CUMA’mız mübarek olsun
Cevap: Kevserdizi CUMA’mız mübarek olsun
Tüm müslüman kardeşlerimin cuması mübarek olsun
Cevap: Kevserdizi CUMA’mız mübarek olsun
İLİ : GENEL
TARİH : 14 Nisan 2017
PEYGAMBER VE GÜVEN TOPLUMU
Aziz Kardeşlerim!
Peygamberimiz (s.a.s), bir gün Beytullah’ın yanındaki Safâ tepesinden Mekke ahalisine şöyle seslendi: “ ‘Şu vadinin arkasında size saldırmak üzere bekleyen bir ordu var.'desem bana inanır mısınız? Mekkeliler hep bir ağızdan, -Evet, inanırız. Zira sen emin bir kişisin. Güvenilir birisin. Doğruluk ve sadakat timsalisin. Biz senin yalan söylediğini hiç işitmedik.†diyerek karşılık verdiler. Bunun üzerine Rahmet Elçisi, “Ben sizi elîm bir azaba karşı uyarıyorum.â€1 dedi. Ve Mekkeliler nezdinde bütün insanlığı Allah’a imana çağırdı. İman ile eman bulmaya, yani her türlü korku ve endişeden güvende olmaya davet etti.
Kardeşlerim!
Peygamber Efendimizin dünyayı teşriflerinin miladi yıldönümü olan yeni bir Kutlu Doğum Haftasına daha girmiş bulunuyoruz. Kutlu Doğum Haftası, Resûl-i Ekrem (s.a.s)’i anmaktan anlamaya şiarıyla Diyanet İşleri Başkanlığımızın tamamen kendi inisiyatifi ile başlattığı ve 1989 yılından beri kutladığı bir haftadır. Kutlu Doğum Haftası, mümin gönüllerde Peygamberimize duyulan muhabbetin artmasına, onun insanlığa takdim ettiği güzelliklerin daha iyi anlaşılmasına vesile olan, milletimiz ve gönül coğrafyamızca benimsenmiş ilmi ve kültürel bir faaliyettir. Bu hafta, hicri takvime göre idrak ettiğimiz mevlid kandilimizin bir alternatifi değildir.
Aziz Müminler!
Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de “Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. O emaneti insan yüklendi.â€2 buyurmuştur.
Kardeşlerim!
İman nimetinden sonra Allah’ın bizlere lütfettiği en büyük nimet emandır. Güven nimetidir. Rabbimiz, kainatı insana emanet etmiş ve güvenli bir dünya kurmamızı emretmiştir. İnsanın insana, komşunun komşuya, işçinin işverene güvendiği bir dünyayı inşa etmemizi istemiştir. Ne hazindir ki bugün insanlık bütün bu emanetlere hakkıyla riayet edemediği için küresel ölçekte bir güven bunalımı yaşıyoruz. Bireyler ve toplumlar arası ilişkileri sarsan hâdiselerin bir türlü ardı arkası kesilmiyor. Gün geçtikçe insanın insanla ve tabiatla ilişkisi bozuluyor. Ve her geçen gün dünyamız daha da güvensiz bir hale geliyor.
Kardeşlerim!
Etrafımıza şöyle bir baktığımızda büyük bir kargaşa ve kaos ortamı, müthiş bir güvensizlik ve korku tablosu ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Güven ihtiyacını karşılamak için olağanüstü güvenlik önlemleri alınıyor. Teknolojisinin her türlü imkanı seferber ediliyor. Bugün yerküremizi kuşatan güven bunalımı öyle boyutlara ulaşmıştır ki tüm insanlığın ortak yurdu ve evi olan dünyamızın güvenliği de geleceği de büyük bir tehlike altındadır. İnsanların bitmek tükenmek bilmeyen hırs ve tamahları yüzünden tabiatın dengesi bozulmaya başlamıştır. Üzülerek ifade edelim ki; tüm bu yaşanan olumsuzluklardan müminler topluluğu da kendisini koruyabilmiş değildir. Tarihte “selam ve eman yurdu†olarak bilinen İslam beldeleri bugün ahlak ve hukuk tanımayan karanlık ve kuralsız savaşların pençesinde tarumar edilmektedir.
Kardeşlerim!
İşte bütün bu gerekçelerle Diyanet İşleri Başkanlığımızca 2017 yılı Kutlu Doğum Haftası teması “Hz. Peygamber ve Güven Toplumu†olarak belirlenmiştir. Düzenlenecek etkinliklerle yeniden Emin Peygamber’in emin ümmeti olabilmek ve güven toplumu olarak anılabilmek için mümin gönüllerde bir bilinç ve farkındalık oluşturulmaya çalışılacaktır. Diğer taraftan insanlığın hep birlikte güvensizlik girdabına doğru sürüklendiği günümüzde güvenli, huzurlu, yaşanabilir bir dünyanın inşasına katkı sağlanacaktır.
Kıymetli Kardeşlerim!
Bütün peygamberlerin ortak gayesi, tevhid inancını insanlığa duyurmaktır. İmanı gönüllere yerleştirmektir. İman ile gönülleri, zihinleri, bedenleri, şehirleri, ülkeleri emana, yani güvene kavuşturmaktır. İnsanlara canın, inancın, neslin, malın ve haysiyetin emniyette olduğu huzurlu bir toplum takdim etmektir. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz (s.a.s)’in de, hayatı bu uğurda mücadele ile geçmiştir. O, iman ile emân; mümin ile güvenilir olmak arasında sımsıkı bir bağ kurmuştur. Mümini “Elinden ve dilinden insanların güvende olduğu kişiâ€3 olarak tanımlamıştır.
Kardeşlerim!
Bugün emin peygamberin ümmeti olarak bizlere düşen de güvenilir müminler olmaktır. Eğer bizler güvenilir müminler olursak işte o vakit Rabbimizin emanı, himayesi bizimle olur. O, bizi her türlü korku ve hüzünden, endişe ve kederden korur. Eğer bizler güvenilir müminler olursak işte o vakit çevremizden güven bekleyebiliriz. Eğer bizler güvenilir müminler olursak işte o zaman hanelerimiz, işyerlerimiz, mahallelerimiz, şehirlerimiz, ülkemiz ve dünyamız güvende olur. Zira güvende olan bir dünya ancak güvenilir insanlar, emin müminler eliyle inşa edilecektir. Unutmayalım ki; din güvendir. Mümin güvenilendir. İnsanlık insana emanettir.
Kardeşlerim!
Bu vesileyle Kutlu Doğum Haftanızı tebrik ediyorum. Bu haftanın ülkemiz, milletimiz, gönül coğrafyamız ve bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimizden diliyorum.
1 Buhârî, Tefsîr, Şu’arâ,
2 Müslim, Îmân, 355. 2 Ahzâb, 33/72.
3 Ahmed b. Hanbel, XI, 658.
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Cevap: Kevserdizi CUMA’mız mübarek olsun
ALLAH C.C Razı olsun ellerine sağlık
Cevap: Kevserdizi CUMA’mız mübarek olsun
Ey ALLAHIM! Sen ümit edeni ümitsizliğe düşürmezsin. Sen Sen'den isteyeni geri çevirmezsin. Ey ismi Deva, Zikri şifa ve itaati zenginlik olan; sermayesi ümit ve silahı dua olan bu kullarına maddi manevi şifa ol. Sana yönelen kalplerimizi boş çevirme. (Amin)
Hayırlı Nurlu Cuma'lar
Cevap: Kevserdizi CUMA’mız mübarek olsun
Cevap: Kevserdizi CUMA’mız mübarek olsun
Mümin güvenen ve güvenilen insandır
İLİ : GENEL
TARİH : 21 Nisan 2017
MÜMİN GÜVENEN VE GÜVENİLEN İNSANDIR
Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!
Yüce Rabbimiz âyet-i kerimede şöyle buyuruyor: İman edip de imanlarına hiçbir zulüm bulaştırmayanlar var ya; işte onlara eman ve güven vardır. Onlar, doğru yolda olanlardır.1 Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: Emanete riayet etmeyen kimsenin imanı kemale ermez. Ahde vefa göstermeyen kimse de kâmil anlamda dindar olamaz.2
Kardeşlerim!
Rabbimiz, kâinatı yoktan var etmiş, güven ve huzur dolu bir hayat kurması için varlık âlemini insana emanet etmiştir. Okuduğum ayet-i kerimede güvenli bir dünya tesis etmemizin iki şartı olduğu beyan edilmektedir. Birinci şart, imandır. Allahâ ve Resûlüne iman etmeden, mümin olmadan doğru yola erişilemez. Emaneti koruyup güvenilir bir insan olmadan da imanın hakikatine erilemez. Eman olmazsa iman olmaz, İslam yaşanamaz. Emniyetli bir dünya inşa etmenin ikinci şartı ise imanımıza hiçbir şekilde zulmü, şirki bulaştırmamaktır. Adaleti şiar edinmek, haksızlığa göz yummamaktır. Yeryüzünün, hayatın, Allahın nimetlerinin ve çevremizdeki her bir insanın birer emanet olduğunu akıldan çıkarmamaktır.
Kıymetli Kardeşlerim!
Güven; inançtan, imandan, ihlastan beslenir ve yüreğe yerleşir. Kalbimizde eman oluşturmadan ne kadar dış güvenlik tedbirleri alsak da evlerimizin, çarşılarımızın, okullarımızın emniyetini sağlayamayız. Gönül evimizin güvenliğini sağlama almadan, mahallemizin, şehrimizin, ülkemizin güvenliğini koruyamayız. Mümin, önce Rabbine güvenir, ne zaman sarsılmaz bir güven kaynağı arasa, esenlik veren ve emniyet ihsan eden Yaratıcısına sığınır. Sonra bu iman sayesinde kendine güveni gelişir, çevresine güven aşılayan, dürüst ve merhametli bir insan haline gelir. İman güvendir. Mümin güvenen ve güvenilendir. Rabbine, kitabına, Peygamberine güvenmeyen bir insan, kendine nasıl güvenebilir? Kendine güveni olmayana kim güvenir?
Kardeşlerim!
Bütün peygamberler insanlığı imana davet etmiştir. Onlar yeryüzünü bir eman yurduna dönüştürmek için nice zorluklara, çetin imtihanlara katlanmışlardır. Her peygamber, emanı önce kendi kalbinde, kendi hayatında bizzat yaşamıştır. Rabbim! senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni her türlü eksiklikten tenzih ederim. Ben gerçekten nefsine zulmedenlerden oldum.3 diye yakaran Hz. Yunus (a.s.), karanlık denizlerde balığın karnında emandaydı. İbrahim Halilullah, tevhid uğruna atıldığı ateşte Allahın himayesiyle selamete ve güvene kavuşmuştu. O, oğlu İsmaille birlikte Kâbenin temellerini yükseltirken Rabbim! Burayı güvenli bir belde yap!4 diyerek Rabbinden öncelikle güven niyaz etmişti. Hz. Yusuf (a.s.), kardeşleri tarafından kuyuya atıldığında, iffetine iftira edildiğinde hep Rabbine güvenmişti. Babası Hz. Yakup (a.s.) ve annesi yanına geldiklerinde, Allahın izniyle güven içinde Mısıra girin!5 diyerek onları bağrına basmıştı. Hz. Musa ise, Allahın yardımı ve muhafazasıyla Firavunun yanında güvende büyümüştü.
Aziz Kardeşlerim!
Hayatı tevhid ve tebliğ yolunda meşakkatlere göğüs gererek geçen Sevgili Peygamberimiz de hicret esnasında Sevr Mağarasında Allahın emanına sığınmıştı. Mağaranın ıssızlığında Sâdık dostu Ebû Bekir e :Üzülme! Endişelenme! Zira Allah bizimle beraberdir.6 diyerek güven telkin etmişti. O, dostun da düşmanın da, yakının da uzağın da kendisine güven duydukları Muhammedül-Emindi. Elinden, dilinden, halinden, gönlünden kimsenin zarar görmediği dürüst, temiz, mütevazı insandı. Müminler olarak bize düşen, peygamberler zincirini örnek almak, Sevgili Peygamberimizin ahlakıyla bezenmek, emin peygamberin emin ümmeti olmaktır. Unutmayalım ki, güvenilir olmanın şartı imana ve Rabbimizin emanetlerine sahip çıkmaktan geçer. Ama insan emanete hıyanet ederse, huzur da, güven de yok olur. İnsan emin oldukça, haneler emin olur. İnsan emin oldukça, beldeler emin olur. İnsan emin oldukça, ülkeler emin olur. Yüreğimizdeki iman ve güven, kâinatın, tabiatın, dünyamızın emin bir yer olmasının teminatıdır.
Kardeşlerim!
Resûl-i Ekrem (s.a.s), Allahın varlığının ve kudretinin delillerinden biri olan hilali gördüğünde Allahım! Bu hilal, üzerimize bereket, iman, esenlik, güven ve emniyet getirsin.7 şeklinde dua etmiştir. Kutlu doğumun rahmet iklimini yaşadığımız bugünlerde Rabbimiz bizleri bir mübarek geceye daha ulaştırdı. Önümüzdeki Pazar akşamı Miraç gecesini idrak edeceğiz. Miraç gecesi, Resûl-i Ekrem Efendimizin önce Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksaya, oradan da semaya uzanan yolculuğuna şahit olan kutlu bir gecedir. Bu vesileyle Miraç Kandilinizi tebrik ediyorum. Miraçla bütünleşen değerlerin tüm insanlığın hayrına vesile olmasını, yükseliş ve yücelişimizin nefislerimizden başlayarak dalga dalga toplumun her kesimini kuşatmasını temenni ediyorum. Mescid-i Aksa, Kudüs ve çevresinin tekrar eman ve güven yurduna dönüşmesini, insanlığın ortak huzurunu tehdit eden terör, şiddet, savaş ve düşmanlığın yerini barış ve huzura bırakmasını Cenâb-ı Mevlâdan niyaz ediyorum.
KAYNAK |
1 En’âm, 6/82.
2 İbn Hanbel, III, 134.
3 Enbiyâ, 21/87.
4 Bakara, 2/126.
5 Yûsuf, 12/99.
6 Tevbe, 9/40.
7 Tirmizî, Deavât, 50.
|
|
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Cevap: Kevserdizi CUMA’mız mübarek olsun
ALLAH Razı olsun .Kevser Denizi faydalı paylaşımların için çok teşekkürler ellerine ve yüreğine sağlık Dua ile...