-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
963. Akıllılar ve aşıklar
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilün
(c.IV, 1957)
• Akıllı kişi, her zaman kendini göstermek sevdasındadır; herkesin kendisini tanımasını, sevmesini arzu eder! Halbuki Hakk aşığı, her zaman kendinden geçmek, deli divane olmak ister!
• Akıllılar, kendilerini sevdikleri için, aşk denizine batmak istemezler! Aşıkların işi gücü ise, sevda denizine batıp yok olmaktır!
• Akıllılara rahat, rahata ermekten gelir; aşıklarsa, rahata kavuşmaktan utanırlar!
• Aşık, nerede olursa olsun, herkesten uzak ve manen sevgilisi ile beraberdir;halk içinde ve halktan ayrı kalması, tıpkı zeytin yağı ile suyun bir arada kalmasına benzer!
• Aşıklara öğüt vermeye kalkmak, sevdaya mashara olmaktan başka bir şey değildir!
• Aşk, misk gibi kokar; onun için gizli kalmaz, belli olur!
• Aşk, ağaç gibidir; aşıklar da, ağacın gölgeleridir! Gölge gerçi ağaçtan uzak düşse de, yine orada kalmak gerektir!
• Bir çocuk, çocuk yaşta akıllı olursa, akıllılar gibi davranırsa, o çocuk yaşlanmış sayılır; yaşlı adam da aşık olursa, aşk makamına yükselirse, o kişi delikanlı olur!
• (Ey Tebrizli Şems!) Senin aşkına karşı kendini alçaltan kimse, aşkın gibi yücelir, şereflenir!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
964. Senin aşkın bir deniz, gönlümse bir balık!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. IV, 1968)
• Ey gönül verdiğim eşsiz ve yüce varlık; aşkına düşmüşüm, sevdana kapılmışım! Sen'in aşkın bir deniz, gönlümse bir balık! Bu sebeple, bir an Sen'den ayrı düşsem yaşayamam!
• Balıklar, suyun dışında bir an bile yaşayamazlar! Aşıklar da, gönül kaptırdıkları sevgilinin ayrılığına sabredemezler!
• Balığın canı sudur; balık, canından ayrı düşmeye sabredebilir mi? Can; sabredilemezse, canın canına nasıl sabredilebilir?
• Sen'siz bana iki dünya da zindan kesilir; Sen'den ayrı olunca, ab-ı bile içsem bana dokunur, zarar verir!
• Çeşitli güzelliklerle süslenmiş şu dünya evinde görülen bütün güzel Sen'in güzelliğinin kırpıntıları var! Fakat, hiç biri, Sen'in yerini tutmuyor Şekil, iz nerededir; şekilsiz olan, şekilden münezzeh olan güzeller güzeli nerededir?
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
http://www.kevserdenizi.net/forum/im...cons/icon1.gif
965. Bedenin, bu dünyadandır;gönlün de, o dünyadandır!
Fe'ulün, Fe'ulün, Fe'ulün,
(c. IV, 2089)
• Bedenin, bu dünyadandır; gönlün de, o dünyadandır! Bedenin dostu heva, heves, şehvet, hiddettir; gönlün dostu da Hakk'tır!
• Senin gönlün, bu dünyada gariptir; onun da derdi, gamı gariptir! îkisi de ne şu yeryüzündendir, ne de gökyüzündendir!
• Eğer sen canın ve aklın dostu isen, hakiki dosta ulaştın, canını kurtardın demektir!
• Fakat, canın ve aklın dostu değil de bedenin, heva ve hevesin dostu isen, şu yeryüzünde kalmaya mahkumsun!
• Fakat, beklenmedik bir zamanda ansızın bir inayet, bir yardım, bir cezbe gelirse, o zaman yeryüzünde kalmaktan kurtulursun! İşte ben, ansızın gelen bu cezbenin kuluyum, kölesiyim!
• Çünkü, Hakk'ın bir cezbesi, yani kulu kendine çekişi, yüzlerce çalışıp çabalamalardan değerlidir! Herşeyin üstünde olan, izi olmayanın nişanlar, belgeler, izler ne işine yarar?
• Sen nişanı, izi, belgeyi köpük say; nişansız, izsiz olanı, kendini göstermeyeni deniz gibi gör! Nişan ve iz, sözle anlatışa benzer; nişansız ve izsiz olan da, apaçık görülmektedir!
• Güneşin arpa büyüklüğünde bir ışığı belirse, gökyüzünde, samanyolunda dönüp duran sayısız yıldızı siler süpürür! Yani, ilahî nurdan küçük bir ışın parlarsa, herşeyi alır götürür!
• Sus; sus ki, susuşta yüzlerce dil, yüzlerce anlatış vardır!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
966. Aslında can vermek, cana kavuşmaktır!
Müstef'ilün, Fe'ülün, Müstefilün, Fe'ulün
(c. IV, 2037)
• Canı Sen alınca, ölüm, şeker gibidir; tatlı can, Sen'inle beraber olunca, ölüm bize tatlı candan da tatlı gelir!
• Ölmek, bu dünyaya mahsustur; yani, bu dünyada ölüm vardır! Öteki dünyada ölüm yoktur, doğmak vardır!
• Topraktan yaratılmış şu bedeni bırak da, can ol; öteki dünyaya oynaya oynaya git! Ölüm, burada bize acı görünür, kötü görünür fakat, gerçekte değildir; sen, ölümden korkma!
• Ey can; ölümden ne diye korkalım, kaçalım? Aslında can vermek candır ,cana kavuşmaktır! Madenden niçin kaçalım; ölüm, altın madenidir!
• Hakk seni çağırınca, kendine doğru çekince o emre uyup gitmek, cennet gibidir; ölmek ise, kevsere benzer!
• Eğer iman sahibi isen, tatlı isen, ölümün de eminliktir, hoşluktur; eğer kafirsen, acı isen, ölümün de acıdır, kötüdür!
• Ölüm, bir aynadır; güzelliğin oraya vurur, akseder, orada görünür! seni sana gösterince de; "Ölmek, çok hoş bir şeydir!" der!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
967. Kesretten (=çokluktan) kurtul, vahdete (=birliğe) ulaş;
yükseldikçe daha çok yükselmeye, daha ötelere gitmeye çalış!
Mef'ülü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün
(c.IV, 1876)
• Ey Hakk aşığı! Kesret (çokluk) aleminden kurtul, mekansızlık alemine git, vahdete ulaş! Böylece, iki görmekten halas ol ve ikilik inancını taşıyan başı kes, imansız kişinin boynuna tak!
• Sen sonsuzluğun mesti olunca, ezel kılıcını eline al ve yiğit bir Türk gibi varlık Hintlisini bozguna uğrat!
• Şu hayvana bak; başı yerdedir! Evet; otlamakla meşguldür! Sen, hayvan değilsin; Adem soyundansın! Başını göklere kaldır!
• Hz. Adem'in medresesinde Hakk'a mahrem olunca, gökyüzünün en üst kürsüsüne otur, ilahî isimlerden ders al!
• Eğer Hakk yolunda sefere çıkmak istiyorsan, mana atına bin, yüksel; yücelere çık!
• Hakikate susamış kişilerden ol! Çünkü onlar, suya kanmazlar; yükseldikçe daha çok yükselmek isterler!
• Mecnun gibi Hakk uğrunda savaşa giriş! 0 zaman aşk sana der ki:"Akıldan yüz çevir; onu bırak, def olup gitsin!"
• Sen, hem yakıcı ateş ol, hem ham iken piş, hem de yan yakıl!.. Hem mest olup kendinden geç, hem de şarap ol!..
• Hem mahrem ol, hem sır ol; hem sohbet arkadaşı ol, bizimle beraber ol, hem de bizim kulluğumuzu yerine getir!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
968. Ey bütün insanların yöneldigi kıble!
Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün
(c. IV, 1798)
• Ey sevgili, ey sevgili; ey insafı olmayan sevgili! Ey gönlümü alan, ey bana mahrem olan, gamımı paylaşan dilber!
• Ey yeryüzünde bana ay, ey gece yarısında seher olan sevgili! Ey tehlike anında benim siperim, ey benim şekerler yağdıran bulutum!
• Ey yüzünün nuru ile gece yolcularına meşale olan, ey Hakk'a gönlünü kaptırmış aşk delilerine zincir kesilen, ey bütün insanların yöneldiği kıble, ey benim aşk yollarında kervanbaşım olan sevgili!
• Sen, nasıl bir sevgilisin, anlıyamıyorum! Hem yol kesersin, hem yol gösterirsin;'hem aysın, hem müşteri yıldızısın; hem bu dünyaya aitsin, hem öteki dünyaya; hem benim gizli hazinemsin, hem de meydandasın!
• Hem dünya zindanında benim en yakın dostumsun, hem bana gülümseyen devletim, mutluluğumsun! Allah'a yemin ederim ki, bu söylediklerimin yüz mislisin; çok fazla övülmeye, medh ü senaya layıksın!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
969. Herşey sana; "Benim gibi ol!" demektedir!
Müstef'ilün, Fe'ulün, Müstef'ilün, Fe'ulün
(c. IV, 2041)
• Aşk uğrunda pervane, ateşe atıldı! Alevler içinde kanat çırpıyor, yanıp yakılıyor da; "Sen de böyle ol!" diyordu!
• Yağı konmuş, fitili tutuşturulmuş kandil, kırık boynu ile hem yanıyor hemde yavaş yavaş, yumuşak yumuşak; "Sen de böyle ol!" diyordu!
• Mum hem yanıyor, hem de ağlıyordu; kendini ateşe, ızdıraba vermişti fakat gözyaşlarını dökerken etrafa ışık saçıyor ve bana da; "Benim gibi de böyle yan yakıl, böyle eri!" demekte idi!
• Mum; "Bu dünyada kazanç elde etmek, yararlanmak için altınlar, gümüşler saçsan, bunlar sana ne fayda sağlar? Manevî kar elde etmek istiyorsan benim gibi yanmaya, erimeye bak!" diye söyleniyordu!
• Derya, eteğini incilerle doldurmuş, baş köşeye çekilip kurulmuş, içindeki incileri belli etmemek için kendisini acı göstermeye kalkışıyor ve bana; "Gösterişten kaçın; sen de benim gibi ol!" demek istiyordu!
• Bahçede bulunan gül, yüzünü yanağını tozlardan, kirlerden arındırmış gömleğini yırtmış, gülüyor; dikenleri verdiği acılara, kederlere sabrediyor ! Adeta; "Ey insanoğlu; sen de benim gibi ol!" diyordu!
• Hz. Adem, tam kırk yıl özürler getirdi, günahının bağışlanması için yas tutup ağladı! 0 da çocuklarına; "Siz de babanız gibi olun!" diyordu!
• Sus, sabr et! Dağdaki şu kayaya bak da, ibret al! 0 bile hiç birşey söylemiyor; o bile susmakta! Fakat, ağlamakta! Adeta; "Ey insanoğlu; sus, ağla!" demek istemekte!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
970. Ne olurdu, şu ağzımdaki dilim konuşmasaydı da, gönlüm konuşsaydı!
Müfte'ilün, Mefa'ilün, Müfte'ilün, Mefa'ilün
(c.IV, 1817)
• Gönlüme cefa etme! Cefa edersen, vah gönlüme; vah gönlüme, vah gönlüme!..
• Gönlümü hırpalarsan, üzersen, düşmanım sevinir ama, o zaman da ya senin gönlün, ya benim gönlüm incinir!
• Hayran ve mecnun gönlüm, elsiz ayaksız gönlüm, haline bakmıyor, seher vakitlerinde her tarafta dolaşıp duruyor!
• Yanık ve zayıf gönlüm, senin sevgi incini elde etmek için geldi, aşk denizinin kıyısına çadır kurdu!
• Gönlüm, bazan kebap gibi kavrulur, kokusu cihana yayılır; bazan da bir rebap olur ve "a-la-la" diye sesler çıkarır!
• Parçalanıp inleyen, nefisle savaş safına giren gönlüm, şimdi de, Kaf Dağı'nda Zümrüd-ü Anka'nın peşindedir!
• Gönül çocuğum, gece dadısından süt ememiyor! Çünkü gece dadısı, göğsünü simsiyah yapmış, görünmez olmuş!
• Hz. Musa, büyük ve yalçın bir kayadan ırmak gibi bir su akıtmıştı! Benim ı de mermer gibi olan gönlümün kaynağından Hakk'ın hikmet ırmağı akmaya başladı!
• Hz. Meryem'in îsa'sı göğe çıktı da, eşeği aşağıda kaldı! Benim de şu bedenim, gölge varlığım yeryüzünde kaldı da, gönlüm göklere, ötelere yükseldi!
• Sus; artık söyleme! Çünkü şu ağzımızdaki dilin söyledikleri, gönüle, cana perde olmadadır! Keşke şu yarım yamalak konuşan dilim gönlümün sırlarına vakıf olmasaydı da, gönlüm konuşsaydı!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
971. Hakk aşığının kanı, gözyaşı oldu!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(Dîvan-l Kebîr, c. IV, 1940)
• Ey Hakk aşıklarının canı! Ay senin aşkınla oynamaya, Zühre def çalmaya koyulmuş! Sanki, sana karşı duyduğumuz sevgiyi, oynayarak, çalarak aleme yayıyorlar!
• Aşk okunun açtığı yaradan, nice bağrı yaralı, nice avlanmış hasta var! Faka ortada ne ok görünüyor, ne de yay!
• Aşığın kanı gözyaşı olmuş da, gözyaşlarından yeşillikler bitmiş ve yeşilliklere de gül yüzünün aksi vurmuş, her taraf güllük gülistanlık olmuş!
• Kış gibi soğuk ayrılık, yolları kesmiş, bağlamıştı! Bu yüzden, bağın bahçen çiçekleri, yer zindanında hapsolup kalmışlardı!
• Baharın adaleti ile yol emin olunca, soğuklar gidip yol açılınca, yeşillikler, ellerinde yalın kılıçlarla göründü; gonca da, eline mızrağını almış, çıkageldi!
• Kalk, dışarı çık; bağa bahçeye gel! Onlar, uzak yoldan geldiler! Kalk! Binek atın var; ona bin ve kırlara sür, gülistanlara sür! Uzak yoldan gelenler karşılanır!..
• Yeşillikler ve çiçekler, yol yüklerini bağlayıp yokluk aleminden geldiler;denizlere ulaştılar, denizlerden göklere yükseldiler!
• Burç burç bütün gökleri dolaştılar; her yıldızdan bir fayda, bir hüner elde ettiler ve nihayet, yağmur halinde toprak alemine düştüler!
• Su ve sıcaklık, her an, onlara gökyüzünden yardım etmektedir! Onlar, birkaç gün şu yeryüzünde misafir olarak kalacaklar, sonra geldikleri yere dönüp gideceklerdir! Bu, hep böyle sürüp gider!..
• Bu misafirlere rüzgarlar, başları üstünde sofralar taşırlar; seher yeli de, elinde kaselerle gelir, ikramda bulunur! Sofraya oturacaklardan başkalarının görmemeleri için, bu yemek kaplarının üstlerinde kapaklar vardır!..
• Can ehlinden, gönül ehlinden başkalarına kapalı olan bu tabakların içindeki yemekleri herkes merak eder; "Bu tabaklarda ne var?" diye sorarlar! Soranlara, hal dili ile derler ki:
• "Eğer herkes bu sırlara mahrem olsaydı, tabağın örtülmesine ne lüzum vardı? Herkes bilirdi ki, can gıdası, can gibi gizlidir; ten gıdası, beden gıdası da, ekmek gibi meydandadır!"
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
972. Güller, senin yüzünden gömleklerini yırtmışlar, dallar, senin lutfunla tomurcuklarla dolmuş, meyvelere gebe kalmışlar!
Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün
(c. IV,1786)
• Sen, benim canımsın; canımın içinde, gönül evimde hırsızlar gibi sessizce gezip dolaşmadasın! Ey bağımın bahçemin aydınlığı! Sen, benim salına salına yürüyen bir selvimsin!
• Mademki gidiyorsun, bensiz gitme! Ey canımın canı; ben, senin bedenin değil miyim? Beni bırakıp bedensiz gitme! Ey parıl parıl parlayan ışığım; benim gözümden çıkma, ayrılma; sen, benim gözümün nuru değil misin?
• Sen, benim başı dönmüş canıma dilberler gibi sevgi ile bakarsan, ben, kabıma sığamam ve yedi kat göğü de yırtarım, yedi denizi de aşarım!
• Beni aldın, başsız ayaksız bir hale getirdin; uykudan, yeme ve içmeden vazgeçirdin! Ey benim Yusufum; mest bir halde gülerek içeri gir!
• Lutfunla kendimden geçtim, maddî varlığımdan kurtuldum; can gibi oldum! Ey varlığı gözlerden silinen, ey varlığı gönlümde gizlenen güzeller güzeli!
• Ey gözleri ile nergisi mest eden güzel; güller, senin yüzünden gömleklerini yırtmışlar, dallar, senin lütfunla tomurcuklarla dolmuş, meyvelere gebe kalmışlar! Ey benim ucu bucağı bulunmayan bağım bahçem!..
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
973. İki kerpiç parçası alırsın da, birinden Veysî, birinden Ramin yaparsın!
Mef'ülü, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. IV, 1932)
• Ey aklın ve tatlı canın düşmanı, ey Hz. Musa'nın nuru ve Tur-ı Sînası!
• Senin nişanını, izini, nasıl olduğunu anlatmak için canda kudret, cesaret yoktur!
• Sensiz olan her zevk, ham incir şurubudur, ejderha sokmasıdır!
• Balçıktan yapılmış iki kerpiç parçası alırsın da, birinden Veysî yaparsın birinden Ramin.
• Şekiller yaratan sanatının karşısında şu padişahlar, sanki birer oyuncaktır!
• Geceleyin yolcunun uykusunu bağlarsın! Yani; "Uyuma; kalk, otur!" dersin!
• Gönlün hayal evinde otur, yaptığın çeşit çeşit şekilleri seyr et!
• Seyr et de, yalancı şekilleri gör, doğrusunu gönlünde bul!
• Kalemimi övesin, beğenesin diye bu şekilleri ben, senin için yaptım!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
974. Yiğitliği pervaneden öğren!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(c. IV,1848)
• Aşığın, delilikten başka ne sanatı, ne hüneri vardır?
• Sevgililerin nazlanmaları da, kendilerini aşıklara yabancı gibi göstermekten başka ne olabilir?
• Nurun, ışığın önünde oynamayı, sıçramayı, dönüp dolaşmayı zerrelerden;yiğitlikte bulunmayı, korkmadan kendini ateşe atıp yanmayı da pervaneden öğren!
• Sarhoş arslan gibi sıçra, atıl; ne evveli ne de ahiri, yani ne önü ne de sonu bil! Arslanlara, kedi ile savaşmak ayıptır!
• Sen, sırlar kadehisin; kulağını tıka, gözünü kapa! Çatlak kase, kadehlik edemez!
• Kim, keskin kılıcın önünde kalkan gibi çırçıplak durur da paralanmak ister;kim, altın gibi, kuyumcunun tavasında ateşle bir evde oturabilir?
• Irmağın suyu tatlıdır ama, denizin heybeti nerededir! Nerede şaha vezir olmak, nerede her çeşit kayıttan, bağdan kurtulmak, hür olmak!
• Gece, yıldızlar ve ay yüzünden aydınlık olsa bile, gündüzün yerini tutabilir mi? Boncuk parlak olsa bile, incilik edebilir mi?
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
975. Allahım; Sen'i, gereği gibi anlıyamıyoruz! Sen, canda ve gönüldesin ama, canın da, gönlün de Sen'den haberi yok!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(Mecalis-i Seb'a,s.34)
Dil ü canda nihansın gerçi her şey bîhaber senden
Cihan zatınla dolmuşken cihan da bîhaber senden
Nasıl bulsun seni can ve gönül senden ibaretken
Gönülde candasın amma ki can da bîhaber senden
Hayalin dilde nakşı varsa da bilmez hayal zatın
Dilimde gerçi namın ah, dilim de bîhaber senden
Bütün mahluk ise nam u nişanın gerçi bilmekde
Fakat gördüm ki ben nam u nişan da bîhaber senden
Ilahî künh-i zatın bilmeye sa'y eyleyen zümre
Yuvarlandı yakîn ile güman da bîhaber senden
Cihan durdukça şerh etsem seni mümkin degil zîra
Seni îzah ve şerh aciz, beyan da bîhaber senden
Sinek Cibrîl kanadından nasıl bahs eyler Allah'ım
Seni ta'rif eden ehl-i cihan da bîhaber senden
• Sen, canımda gizli olduğun halde, canımın Sen'den haberi yoktur! Cihan da zatınla dopdolu; fakat, cihanın Sen'den haberi yok!
• Sen, can ve gönülden ibaret olduğun için, can Sen'i nasıl bulabilir? Sen candasın, gönüldesin ama, canın da, gönlün de Sen'den haberi yok!
• Sen'in manevî hayalinin gönülde nakşı varsa da, hayal, zatını bilemez! Bu yüzden hayalin de Sen'den haberi yoktur. Adın dilimde, Sen'i tesbih ediyorum, zikrediyorum ama, Sen'i zikreden dilimin de Sen'den haberi yoktur!
• Aslında, yarattığın herşey, bütün varlıklar namını nişanını bilmektedirler Fakat ben, şunu gördüm ki, nam ve nişan da Sen'den habersizdir!
• Allahım! Sen'in zatının ne olduğunu anlamak için uğraşan, gayret sarfeden bütün mütefekkirler, bilginler, inanç ve tahminlerinin derinliklerinde kayboldular! Yakîn, yani Sen'i tam olarak gereği gibi bilme de, şüphe de Sen'de !
• Dünya var oldukça bütün insanlar, yaşadıkları ömür boyu Sen'i anlatsalar, Sen'in yaratma gücünü, sanatını, kudretini açıklasalar yine bitiremezler! Çünkü, Sen'i etraflıca anlatma, açıklama Sen'den habersizdir!
• Sinek, Cebrail(a.s.)'ın açtığı zaman gökleri kaplayan, güneşleri göstermeyen kanadından nasıl bahsedebilir? Allahım; Sen'i tarif eden, anlatan insanların hepsinin de Sen'den haberleri yoktur! 14- (14 Dîvan-ı Kebîr'de bulunmayıp Mevlana'nın Mecülis-i Seb'a adlı eserindin 34. sayfasında bulunan ve; ( ... ) mısraı ile başlayan bu gazelini, aslına sadık kalarak ve manzum olarak terceme eden Kitapçı merhum Hulusi Efendi "nun" kafiyesi ile tercerne ettiği için, bendeniz de bu gazeli "dal" kafiyesine almadım, "nun" harfıne tercemesini aldım.)
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
976. İçimde, alev alev yanıp duran gizli bir ateş var!
Fe'ulün, Fe'ulün, Fe'ülün, Fe'ul
(c. IV,2087)
• Bu yakıp yandıran aşka bir ömek vereyim: Içimde, alev alev yanıp duran gizli bir ateş var!
• İster ağlayıp inleyeyim, ister ağlamayayım, inlemeyeyim; o ateş, gece gündüz içimde yanmadadır!
• Bütün akıllı kişiler, dünyalık düşünmekte, hırkalarını dikmekteler! Halbuki, aşıkların içlerindeki ateş, hırkaları yakıp durmadadır!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
977. Ey sütten daha yeni kesilmiş masum! Sen, Allah'a bizden daha çok yakınsın!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. V. 21271)
• Ey yaşı küçük, bedeni ter-ü-taze olan güzel; ey süt emmekten daha yeni kesilmiş masum! Lekesiz halinle sen, Allah'a bizden daha çok yakınsın!
• O'nun ruhu benim ruhum, benim ruhum da O'nun ruhu; bir bedende iki ruhun yaşadığını kim görmüştür? -15
(15-Hz. Mevlana bir başka gazelde bu Arapça beyti Farsça söylemişti :
Benim canım senin canın, senin canın da benim canım; hiç kimse iki bedende bir can görmüş müdür?" (nr. 2019) Başka bir yerde de; "Senin canınla benim canım birdir; bir tek can, iki bedende gizlenmiştir!" demişti. (nr. 2108) )
• Benim aşık olduğumu herkes anladı; yalnız, kime aşık olduğumu kimse bilmiyor! 16-
16-Şeyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabî hazretleri (vefatı 1238) Mevlana'nın bu beytini çok beğenmiş, Fusüsu'l-Hikem adlı eserinin Kelime-i Muhammediyye kısmına aynen almış fakat, o zamanın adeti gereği, kimden aldığını yazmamıştır.
• İster benimle sizin aramızı açın, ayırın, ister ulaştırın, kavuşturun; bence, sizden ne gelirse gelsin; iyidir, güzeldir!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
978. Sen, benim canımsın, canımsın, canım!
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. IV,2107)
• Sen, benim canımsın, canımsın, canım; sen, benimsin, benimsin, benim!
• Sen, benim padişahımsın; sen, benim sevdama layıksın; sen, benim dişlerime uygun şekerimsin!
• Sen, benim nurumsun; benim gözümde kal, gitme! Sen, benim gözümsün, ab-ı hayat kaynağımsın!
• Gül, seni görünce, süs çiçeğine dedi ki: "Benim selvi ağacım, gül bahçeme geldi!"
• Sevgilim; şu iki dağınık şey yüzünden nasılsın? Birisi, senin dağınık olan saçların, birisi de, benim perişan ve darmadağınık olan halim!
• İpe benzeyen saçların, benim ayak bağım olmuştur; çenenin çukuru da, benim zindanımdır!
• El çırparak mest bir halde nereye gidiyorsun? Ey benim gülen gönlüm; bana gel!..
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
979. Sen, ab-ı hayatsın; ben de, susuz kalmış bir zavallıyım!
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'ilün
(c.IV, 2081)
• Can, senin verdiğin nimetlere bir türlü doymaz! Senin nimetlerin o kadar yok ki, yemek için senin sofranın başına oturanların binlerce boğazı, binlerce ağzı olması gerek!
• Gel! Sen, ab-ı hayatsın; ben de, susuz kalmış bir zavallıyım! Ne ben senin ab-ı hayatını içmekten usanırım, bıkarım; ne de senin ihsanına son vardır!
• Gel! Sen, bir denizsin; bense, senin denizinde bir balığım! Ama, senin denizinin ucunu, kıyısını kim görmüştür ki?
• Şu çamurlu, şu bulanık su, senin denizinden bir damladır! Böyle olduğu halde bu bulanık su, susuzluktan bunalanlara hayattır, candır!
• Gel; gel ki, sen bir güneşsin; ben de, senin yüzünün ışığı içinde bir zerreyim! Zerre, senin ışığında titreyip oynamadadır!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
980. Aşığa göre,bir yerden bir yere göçmenin, ölümün, yaşamanın bir farkı yoktur!
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c. IV,2102)
• Bilir misin, aşkla aşina olmak, tanışmak nedir? Gönül isteklerinden tamamıyla sıyrılmak, ayrılmaktır! -17
17 Tevfık Fikret, Fuzulî hakkında yazdığı bir şiirde, Fuzulî'nin karakterini anlatırken şöyle yazar:
"Bütün emelleri gönlünden eylemiş ib'ad
Ne verseler ona şakir, ne kılsalar ona şad"
Fuzulî; bütün emelleri, dünyaya ait bütün istekleri gönlünden uzaklaştırmış! Ne verseler ona şükrediyor, ne yaparlarsa yapsınlar, ondan memnun ve asla değil.
• Aşkla aşina olmak, kan olmaktır, gönül kanını içmektir; köpeklerle beraber vefa kapısında beklemektir, bekçilik etmektir!
• Aşık, bir fedaîdir! Aşığa göre, bir yerden bir yere göçmenin, ölümün, yahut yaşamanın hiç bir farkı yoktur!
• Yürü ey müslüman! Kendini kötülüklerden koru, günahtan sakın; sağlıklı ol, zahit olmaya uğraş!
• Çünkü bu şehitler, ölüme sabredemezler; onlar, yok olmaya aşıktır!
• Sen, kaza ve beladan kaçarsın; onların korkusu ise, belasız kalmaktır!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
981. Senin canın ile benim canım birdir; bir tek can iki bedende gizlenmiştir!
Müfte'ilün, Miifte'ilün, Fa'ilat
(c. IV,2108)
• Ben, bu evden hiç çıkmam; ben, bu evin içini kendime yurt edindim!
• Bu ev, yabancının değil, sevgilinin evidir! Burası, tam oturulacak, karar kılınacak bir yerdir; burası, iman evidir! Buradan dışarı çıkmak kafirliktir!
• Başımı, mest olduğum yere koyayım; kulağımı da, şu sesin geldiği tarafa tutayım: "Te-nen ten!"
• Burası, Leyla'nın evidir; ben de Mecnun'um! Benim canım buradadır! Yürü git; benim canımı alma!
• Bu eve kim girerse, onun, bu evde benim gibi kalması gerekir!
• Ey her kadının, her erkeğin yüzüne hasret çektiği, özlem duyduğu güzel! Aya benzeyen o güzel yüzünü örtü ile örtme, güzelliğini gizleme!
• Ey kapısı ızdırap çekenlere, belalarla imtihan olunanlara kıble halini alan aziz varlık! Açtığın bu rahmet kapısını kapama!
• Mum da sensin, güzel de sensin, şarap da sensin! Sen, hem Süheyl yıldızısın, hem de Yemen akiki!
• Bundan sonra geri kalan ömrüm boyu senden ayrılmayacağım! Ben, senin kulunum, kölenim; ben, seninim!..
• Sen gülsen, ben de senin dikeninim; yeşillikte dikensiz gül olmaz!
• Ben geceyim, sense aysın; ben, seninle aydınlanırım! Sen, gecenin canısın;geceyi unutma, onu gönlünden çıkarma!
• Senin canınla benim canım birdir; bir tek can, iki bedende gizlenmiştir!
• Senin canınla benim canım, bir tek güneş gibidir! Bu yüzdendir ki, binlerce topluluk, bütün dünya o güneşle aydınlanmaktadır!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
982. Ey can Musası; sen, çoban olmuşsun! Sürüyü bırak, Tur Dağı'na çık!
Mef'ülü, Fa'liln, Mefülü, Fa'lün
(c. IV,2095)
• Sevgilim; gönlünü bana ver de benimle birleştir! Eğer huzurunda baş eğmezsem, emirlerini dinlemezsem, o vakit benden şikayet et!
• Mecnun oldum, deli divane oldum; Allah aşkına, o güzel saçlarından bu deliye bir zincir yap!
• Kimsenin bilmediği yere gitme; yol şaşırtan gulyabani ile sakın yok düşme! Kervanla sefer et, toplumdan ayrılma!..
• Ey gönül çalgıcısı; o güzel nağmelerinle içimi doldur!
• Ey Zühre yıldızı, ey ay! Yüzünüzdeki parıltılarla, iki gözümü iki meşale haline getiriniz!
• Ey can Musası; sen, çoban olmuşsun! Sürüyü bırak, Tur Dağı'na çık!..
• Ayağından nalınlarını çıkar, Tuva Sahrası'na yalın ayak yürü!
• Sana dayanak, asa değil, Hakk'tır; asayı elinden at; ondan vazgeç!
• Heva ve heves Firavunu hayvan olunca, onun boynuna çıngırak tak!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
983. Sevgili; senin güzel kokun bana ötelerden haberler getirmededir!
Mefulü, Fa'lün, Mefülü, Fa'lün
(c. IV,2093) • Benim bağım bahçem, meyvelerim, gül dallarım, nilüferlerim, bunların hepsi de, sevgilinin yüzünden tazeleşti!
• Kevserimden coşan ab-ı hayat, vefa deresinde akmaya başladı!
• Ey güzel yüzü benim gönlüm ve dinim olan sevgili; senin güzel kokun bana ötelerden haberler getirmede!..
• Benim ayna yapan ustam, beni, her an güzel yüzünün karşısında ayna haline getirmektedir!
• Kapısında toprak olduğum sevgili, benim gönlümün kapısını çalmada, vurmadadır!
• Ben şarap içmem ama, eğer sevgili benim kadehimi öperse, işte o zaman içerim!
• 0 benim dadımdır, o benim anamdır; vefa memesi süt vermez olur mu?
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
984. Gecenin karanlığı, benim karanlıklarımın ışığıdır!
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. IV,2112)
• Gecenin karanlığı, benim karanlıklarımın ışığıdır; ayın nuru, benim sevgili ile buluşmamın nurundandır!
• 0 kimya yüzünden, günahlarımla cinayetlerim, ibadet elçisi oldu!
• Gökler bile, benim manevî göklerimi seyretmek arzusuna kapıldı da, kararsız birhale geldi!
• Ey benim burcumda güneş yüzlüm; ey can padişahı, ey şahları bile mat eden güzelim!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
985. Aşk bahçıvanları, kendi gönüllerinden meyveler devşirirler!
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c. IV, 2103)
• Her ne kadar ağlayıp feryad etmede biraz kendini görmek varsa da,
• Bu hal, bana göre değildir! Çünkü ben, senin aşkınla ağlamayı, feryad etmeyi huy edinmişimdir!
• Cenab-ı Hakk'a ve O'nun zatının pak oluşuna yemin ederim ki, ben, kendini beğenmekten kurtulmuşum, arınmışım!
• Senin yüzünden başka tarafa bakan göz, baktığı zaman acaba kimi görür?
• Senden başka bir şey görmemek saadetine eren kişinin ölümden korkması ayıptır!
• Senin aşıkların, bütün ölümlere gülerler; bu hal, onlara mahsustur!
• Ağaçların dalları, yaprakları titrer dururlar ama, gövdeleri ve kökleri titreme korkusundan kurtulmuşlardır!
• Aşk bahçıvanları, kendi gönüllerinden meyveler devşirirler!
• Ey aşığın canı! Zahmetlere katlandığın, gamlar ve kederler içinde çırpındığın için, manevî zevkler, nevaleler devşir!
• Ey hoca! Sen, zahid olmaya, bu hususta bilgi edinmeye uğraş! Çünkü sen, aşkı, çalışıp çabalamayla elde edemezsin!
• Bundan önce, Tebrizli Şems, bunları söylemişti; ama işitecek kulak nerede?..
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
986. Bazan, gönlümde gizli bulunan sevgiliden bir ses gelmededir!
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. IV.2114)
• Gönlümden, canımdan bir ses geldi; bazan da bu ses, gönlümde gizli bulunan sevgiliden gelmededir!
• Benim gönlüm de, elim de ve Kenan Yusufum'un gam eli de yorgundur, bağlanmıştır!
• Elimi gösterdim de; "Söyle; bu kimin yarasıdır?" dedim. Dedi ki: "Bu yara, benim elimden ve benim aşk destanımdan açılmıştır!"
• Ona yaralı gönlümü gösterdim de; "Bak; nasıl kanlar içinde kalmıştır!" dedim! Gönül verdiğim sevgili, gönlümü kanlar içinde görünce bana acıyacağı yerde, gülmeye başladı!
• Sonra, yine gülerek bana; "Ey benim bayramımın kurbanı!" dedi. "Yürü git, bu haline şükret!"
• Ona; "Ben kimin kurbanıyım, kimin kurbanıyım?" dedim! Sevgili; "Benim kurbanımsın, benim kurbanımsın!" dedi!
• Sabah gülüp açılınca, gözlerimden yaşlar akmaya başladı! Padişah, benim ağlayan gözlerimi görünce; "Neden ağlıyorsun?" dedi. Ona dedim ki:
• "Sevgilinin şefkati yüzünden ab-ı hayat kaynağım coştu, suları akmaya başladı!
• Arştan ab-ı hayat akıyordu; iman ağacım, o su ile terütaze kaldı!
• Ben, bu suyun da, bu suyun sahibi emîrin de kuluyum, kölesiyim! Fakat, benim bu hayran kalmış gönlüm, benden daha fazla onun kulu, kölesi olmuş!"
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
987. Sayısız insan, aşk yüzünden canından olmuştur! Ama, ey gönül; sen, yine de kollarınla onun boynuna sarıl!
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'îlün
(c. IV,2074)
• Yapma, yapma! Suçsuz adam öldürmek, doğru bir şey değildir! Gitme gitme! Sen, bizim ışığımızsın, aydın gözümüzsün; biz, sensiz karanlıklarda kalırız, gözümüz görmez!
• Lütfedip şarap küpünün ağzını açtın da, başımız mahmurlaştı, mahmurluktan gebe kaldı!
• Mademki açtın, küpün ağzını kese gibi bağlama, örtme; pencere kapanınca, ev karanlık olur!
• Gamlara düşmüş, belalara uğramış adam, kaza ve kader oklarının hedefine benzer; onun, rıza şarabıyla mest olmaktan, kendinden geçmekten başka zırhı yoktur!
• Aşkın iki eli, zırh yapan Davud Peygamber'in ellerine benzer! Onun avucunda, demir bile olsa, mum gibi yumuşar!
• Aşka ait sözleri, yine aşktan dinlemek gerek! Çünkü aşk, aynaya benzer! Ayna, herşeyi olduğu gibi göstererek birçok gerçek sözler konuşur; hem de dilsizdir, susar durur!
• Gerçi halkın kanı aşkın boynundadır, sayısız insan onun yüzünden canından olmuştur ama, ey gönül, yine de sen, kollarınla aşkın boynuna sarıl!
• Çünkü aşk, kan bahası vermekten korkmaz! Aşkın, görünmez defineleri, hazineleri vardır! Bu yüzden, ölü bile dirilir ve kefenini yırtar, kurtulur!
• Uyku, seni kolları arasına aldı! Haydi, gayb alemine uç; seher vakti onun elinden yakan kurtulur! 0 zaman sen, seher vaktinde bulduğun eteğe yapış!
• Haydi uyu da, gazelin arta kalan kısmını yarın söyleyeyim! Zaten halk, gül bahçesine sabahleyin gider, sabahleyin gül devşirir!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
988. Kendi içini günahlardan temizle de, gizli ay, perdelerden sıyrılsın, sana görünsün!
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'îlün
(c. IV,2073)
• Ey gönül! Mideleri bozulmuş hastalara bal yedirme; kör kişilere de, göze ait sözler söyleme!
• 0, kuluna, boynundaki damardan daha yakındır! Fakat, Allah'tan uzak olanlara Allah da onlardan uzaktır! 18- 8 Kaf SOresi 50/16. ayete işaret var.
• Kendi içini günahlardan temizle de, gizli ay, perdelerden sıyrılsın, sana görünsün!
• Kendini de, bu dünyayı da kaybedersen, kendinden de, dünyadan da dışarı çıkarsan, Hakk yolunda tanınmışlardan olursun!
• Eğer sen, buluşma ayı isen, buluştuğuna dair bir nişan, bir belirti göster;hurilerin kollarından, yasemin gibi bembeyaz göğüslerinden, güzel yüzlerinden bir şeyler anlat!
• Eğer sen, altın gibi madeninden ayrı düşmüş isen, nerede ayrılık yarası, ayrılık dağı, ayrılık damgası? Sevgiliden ayrılanların damgalı paraları, böylece donar kalır, kalplaşır!
• Mademki sende aşk yok, onun yerine kulluk etmeye bak! Allah, çalışanların ücretini muhakkak verir!
• Şunu iyi bil ki, "Allah aşkı", Süleyman(a.s.)'ın yüzüğü gibidir! Nerede Süleyman'ın geliri, nerede karıncanın kazancı!
• Düşünce elbiselerinden soyun, onları üstünden at! Çünkü güneş ve ay, çıplakları kucaklar!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
989. Allah'ım! Putperest bile, taştan yonttuğu puta secde eder de, Sen'in lütfunla, ondan manevî zevk duyar!
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. IV, 2109)
• Ey mihnetlere düştükleri, belalara uğradıkları zamanlarda bütün insanların başvurdukları, sığındıkları aziz varlık! Ben de, her dertli insan gibi, yine kendimi sana verdim, senden yardım diliyorum!
• Sen, kıyısı olmayan bir sevgi denizisin; erkekle kadının birbirlerine karşı duydukları istek, senin sevgi denizinin sadece küçük bir damlasıdır!
• Arslanlar, o sevgi ile yavrularına süt verirler; padişah, gönlüne o denizden gelen bir acıma duygusu ile fakire; "Sen kimsin?" diye hatır sorar, yardım eder!
• Senin sevgin sebebiyle, ateş Hz. İbrahim'e dadılık eder, gömlek Yakup(a.s.)'ın gözünü açar!
• Senin sevgin yüzündendir ki, göz güneşten nur alır, yasemin yeryüzünden su içer!
• Hatta, seni inkar eden putperest bile, taştan yonttuğu puta secde eder de, senin lütfunla ondan manevî bir zevk duyar!
• Senin lütfunla, kahır bile insanlara dadılık eder! Ama, insan hile yoluna saparsa, dadı ona zehir verir!
• Bir küçük kör kurt olan ipek böceği de, senin sevginden ilham alarak insanlara giyecekler örer, kefenler biçer!
• Yeter, bundan fazla anlatma; sus! Sus da, can bülbülü dalın üstüne konsun, hutbe okusun!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
990. Senin çok güzel olan gözlerin, feryadlarıma ve döktüğüm merhamet etmez mi?
Fa'lün, Fa'lün, Fa'lün, Fa'lün
(c. IV, 2092)
• 0 dilber yanıma gelince, ölmüş gibi olan bedenim, baştan başa, tepeden tırnağa kadar dirildi!
• Ona dedim ki: "Ey benim kurnaz sevgilim, ey aşığı çıldırtan, perişan eden güzelim; sen, bu gece benim misafırimsin!"
• 0 benim paşam, o benim canım olan sevgili; "Hayır, olamaz!" dedi. "Çünkü, şehirde beni ilgilendiren önemli bir işim var; ben, oraya gideceğim!"
• Ona; "Allah aşkına!" dedim! "Bu gece bana gelmez de gidersen, şu bedenim cansız kalır, yaşamaz!
• Bir gece olsun, şu altın gibi sararmış yüzümün rengine acımaz mısın?
• Senin çok güzel olan gözlerin benim feryadlarıma ve döktüğüm gözyaşlarına merhamet etmez mi?
• Yüzünün gül bahçesi, kevser gibi hoş bir şekilde akan gözyaşı ırmağına hatıra olarak bir gül olsun atmaz mı?"
• Sevgili; "Ben ne yapabilirim?" dedi! "Kaza ve kader, herkesin kanını benim kadehime doldurdu!
• Hiçbir öd ağacı, benim aşk buhurdanımda yanmadıkça Allah'ın makbulü olmuyor, kokusu bile duyulmuyor!"
• Dedim ki: "Mademki cana kasdetmişsin, benim de kandan başka şarabım, mezem olamaz!
• Sen, selvi ağacısın, gül fidanısın; ben de senin gölgenim! Sen, benim haydarımsın; ben de senin şehidinim!
• Ben aşkım; senin kanını dökersem, mahşerde seni yine diriltirim!
• Aklını başına al da, benim penceremde çırpınma; kendine gel de, hançerimden kaçma!..
• Ölümden korkup yüzünü ekşitme de, kucağım, sana şükürler etsin!
• Ölüm, seni kökünden söküp çıkarınca, gül gibi gül de, seni benim şekerimle yoğursun!
• Aşıklar sürüsünün babası aşktır; benim bütün varlığım, ihtişamım da aşktan doğmuştur!"
• Bu sözleri söyledi ve seher rüzgarı gibi uçtu gitti; benim de, gözlerimden yaşlar boşandı!
• Ben, arkasından seslendim: "Efendim!" dedim! "Durmuyorsun, gidiyorsun! Ne olur, hiç olmazsa birdenbire gitme, yavaş git!..
• Ey benim canım, cihanım; böyle çabuk gitme! Ey benim yüzlerce kanatlım; çabuk uçma, biraz daha yavaş uç!"
• 0, cevap verdi; dedi ki: "Hiç kimse benim çabuk gidişimi görmemiştir; benim en yavaş gidişim budur!
• Şu gökyüzü bile çalışsa çabalasa, peşimden koşsa, yine bana yetişemez!
• Sus!" dedi! "Şu felek kıratı bile benim karşımda topallaya topallaya yürüyebilir!
• Sus artık! Eğer susmazsan, benim bu ateşim dünya ormanına düşer, onu baştan başa yakar!"
• Geri kalanını yarına kadar söyleme! Söyleme de, gönül ağzımdan uçup gitsin!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
991. Can Musam, Tur Dağı'na çıktı; benim buluşma zamanım geldi!
Müfte'ilün, Müfte'ilün,
(c. IV, 2111)
• Meyhanemden bir ses geldi; sevgili, benim hatırımı sormaya geldi!
• Çok nurlu olan ay yüzlümü görünce, münacatımın zevki arttı, haddi aştı!
• Can Musam, Tur Dağı'na çıktı; benim buluşma zamanım geldi!
• Tur Dağı; "Buluşma ve görüşme yerime gelen o yorgun argın kişi kimdir?" diye nida etti!
• "Şimşek gibi parlayan o aydın nefes kimindir? Göklerim, ta kubbesine kadar o ışıkla doldu!
• Onun gönlü, bizim mest olmuş aşığımızdır; o, benim ayrılığımdan ve afetlerimden kurtuldu!
• Yanıp yakılarak, binlerce yalvarışlarla benim lütfumu istemeye geldi!
• Daha yakına gel, daha yakına gel! Benim lütuflarımı, ihsanlarımı, benim neler bağışladığımı gör!
• Beni istemede, bana vuslatta yok oldun; benim varlığımda ölümsüz ömrü buldun!
• Vahdet küpünden bir kadeh şarap iç, mest ol; bu kerametlerim, hep vahdet şarabındandır!"
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
992. Halkın hayalleri kendilerine perde olmasaydı, hepsi de benim hayallerimden yanardı!
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. IV, 2110)
• Benim gönül meyhanemden bir ses geldi; Cenab-ı Hakk'a münacatımdan, samimi yakarışlarımdan gökyüzü iki kat oldu!
• Cenab-ı Hakk'a hamd ü senalar olsun; sonunda, zafer nasip oldu! Sevgili, hatırımı sormaya geldi ve bize riayetlerde bulundu!
• Ya Rabbi, ya Rabbi! Ey eşsiz, örneksiz güzel varlık! Benim çektiğim belalara, sıkıntılara karşılık ne lütuflarda, ne ihsanlarda bulundun!
• 0 aziz varlık, o kimya, sonsuz lütufları ile benim gafletimi, inkarımı, cinayetlerimi ibadete çevirdi!
• Ettiğim kusurlarıma karşılık, bana köşk verdi; ayağımın kaymasına, yanlış yollara sapmasına karşılık bağışlarda bulundu!
• Onunla buluştuğum günün manevî zevki, harareti, denizin de, dağın da gönüllerini coşturdu!
• Halkın hayalleri kendilerine perde olmasaydı, hepsi de benim hayallerimden yanardı!
• Benim aşkla, imanla kükreyişim, davulum, sancağım, naralarım, can ordusunu zelzelelere düşürdü!
• Gece yarıları sevgili ile buluşmanın ateşi, tan yerini aydınlatır, ışıklandırır!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
993. Neyi istersen yak yık; yalnız ayrılıktan bahsetme!
Mefa'îlün, Fa'ilün Mefa'îlün, Fe'ilatün
(c. IV, 2076)
• Canın için olsun, bu aşıktan uzaklaşma; bu zavallı ile birlikte otur da, eve gitmeye kalkışma!
• Bahaneler bulmaya uğraşma, özür getirmeyi bırak! Beni aşağı, hor, hakir görme; kendini üstün görerek gurura kapılma!..
• Şarap hazır, herşey yerinde; devlet, varlık.. Dostumuz, sakîmiz de sensin! Artık, şarap sun; sakîlik nazlarına girişme, sakinin hilelerine başvurma!
• Arkadaşlarının yüzlerine bak; hepsi de senin güzelliğin ile mest olmuşlar! Onlar yanında iken pencereye, dehlize, aralığa, eşiğe bakma!
• Aşıkların arasından başka yerde ömür sürme, meyhaneden başka bir yerde oturma!
• Etrafına dikkatle bak da gör ki, dünya bir tuzaktır; dünyaya ait arzularımız, isteklerimizse o tuzakta bulunan birer yemdir! Dünya tuzağına koşma, yem hevasına düşme!
• Dünya tuzağından kurtulunca, gökyüzüne ayak bas; gökten başka bir eşiğe ayak basma!
• Güneşe, mehtaba iltifat etme, yüz verme! Çünkü sen, bu dünyaya ait değilsin! Sen, ötelerden geldin; o eşsiz güzelden başkasını dileme!
• Kase nasıl suyun üstünde durmaz çalkalanırsa, sen de o olmayınca bir yerde karar kılma, sen de çırpın dur! Eline kaseyi alıp her mutfağa koşma!
• Hava, zaman olur aydınlanır, zaman olur kararır; bazan sıcak olur, bazan soğuk olur! Sen, zamanların kaynağına git ve o kaynağın başından ayrılma!
• Fakat ne çare ki, güzellerin işleri güçleri hep böyledir! Ne olur, ateş alevi gibi konuşma; ne olur, yakıp yandırma!..
• Söyle; neyi istersen yak yık! Yalnız, ayrılıktan bahsetme! Ben, ayrılık sitemini haketmedim; bu, bana layık değil! Bana ayrılığı reva görme de, ne yaparsan yap!..
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
994. Haydi; güzellik ile vefayı birbirine nikah et!
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c. IV,2100)
• Hoş geçinmemiz için, arada sırada birkaç öpücük vermeyi iş edin; bizi, tatlı bir gülüşle tatlılaştır!
• "Allah, gönlünü yatıştırsın, huzura kavuştursun!" duası, hoş bir duadır; bu duaya, sen de; "Amîn!" de!
• Galiba, senin dizini yastık edineceğim zamanı rüyada göreceğim!
• Senin dudağından ayrı düşmek, ecel efsunudur! Sen, şimdi git de, Hz. Mesih'in usulüne göre bir efsun oku!
• Sen olmayınca, göklerin alanı aşığa dar gelir! Haydi; vuslat burağına eyer vur da, aşığın önüne getir!
• Sen güzelsin; güzelliğe yakışan huy da, vefalı olmaktır! Haydi; güzellik ile vefayı birbiri ile evlendir, onları birbirine nikahla!
• Muhakkak ki, aşıklar ölünce acıyacaksın! Haydi; bu merhameti, onlara ölmeden önce şimdi göster!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
995. Cennette bile olsam, altına gümüşe gark olsam, sen olmayınca ben, bir yetim sayılırım!
Müstef'ilatün, Müstefilatün, Müstef'ilatün, Müstef'ilatiın
(c. IV, 2091)
• Ey yedi deniz; inci bağışla ve şu bakırları kimya ile doldur!
• Ey mest olmuş kişiler topluluğunun ışığı, ey bağın bahçenin selvisi! Ne vakte kadar bizi lafla oyalayacaksın? Artık, vefa göster!
• Her mermer, her granit kaya, bizim halimize ağladı! Ey sevgili; sen de bize acı da, şu derdimize derman ol!
• Ey öfkelenip de yüzünü bizden çeviren, gizleyen dost! Ne olur, bu maceraya bir an için olsun son ver; artık bize görün!
• Bize pek çok ihsanlarda, lütuflarda bulundun; o lütufları, ihsanları şimdi de esirgeme bizden!
• Ey yolu ve davranışı güzel varlık, ey yıldız, ey ay! Gece karanlığında ay gibi cömertlik et, ışığınla bizi aydınlat!
• Eski derdi gider, hastalığımızı iyileştir, sıkıntılarımızı ferahlığa çevir; bize, yetimliğimizi unuttur! Çünkü ben, hiçbir şeyi, hiçbir kimsesi olmayan bir yetimim!
• Cennette bile olsam, altına gümüşe gark olsam, sen olmayınca ben, bir yetim sayılırım!
• Ben, ağzımı kapadım; gamlar içinde otura kaldım! Yüzümdeki ellerimi aç da, kendini bana göster!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
996. Yeryüzünde gökyüzünün bile göremediği şeyleri seyretmek istiyorsan, bir an için olsun, kendini görme!
Müfte'ilün, Fa'ilat, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. IV,2057)
• Sevgili ol da, sevgiliyi gör; gönül ol da, dostu gör! Yürüyen selvinin peşine düş, kaynağı ve gül bahçesini seyret!
• Geçim derdini düşünen aklın yolunda tembel davranma; sıçra, ileri atıl! Büyüğüne bir kumaş armağan et de, tüccarın ticaretteki parlaklığını gör!
• Bizim bütün tüccarlarımız aşıklardır, gönül ehli kişilerdir, peygamberlerdir! Bu tüccar kervanının yoldaşı da, cümle suçları bağışlayan, günahları örten, gizleyen yaratıcıdır, Allah'tır! Sen, O'nun hikmetlerini gör!
• Yine Sultan Mahmud, Ayaz'ın odasına geldi! Aşkı seç, aşkla oyuna dal da, o zevalsiz devleti, o tükenmez ikbali seyret!
• Ben, Ayaz'ın ayağı altındaki toprağım! Çünkü, o da benim gibi aşkı huy edinmişti! Sen de aşık ol, aşkı dile ve kurnaz sevgiliyi gör!
• Bu çarıkla bu posta bağlanmak, aslı unutmamak iyi bir adettir! Bu adeti kıble edin de, onun lütfunun gerisini seyret!..
• Eziyete düşüp belalara uğradın mı, çarığı görmeye başlıyorsun! Hiçbir illete uğramamış gibi, hiç hasta olmamış gibi kendini yorgun say, hasta gör!
• Bizim çarığımızı, erlik suyu gibi düşün; postumuzu da, ana karnındaki kan say! Akıl ve görüş incisini ise, padişahın ihsanından bil!
• Padişahın önüne inciyi koy ki, seni köy ağası yapsın! Eskileri ver, yenileri al; taneleri ver de ambarı gör!
• Yeryüzünde gökyüzünün bile görmediği şeyleri seyretmek istiyorsan, bir an için olsun, kendini görme ve onun vereceği görüş elbisesini giy!
• İnciler saçan bu sözü de, sözleri verene bağışla! Ondan sonra, varlığının her tarafından coşup fışkıran nükteleri gör, sözlere bak!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
997. Beden ressamı, gönül güzellerinin yanına gelip onların güzelliğini görünce, ağzı açık kaldı!
Müfte'ilün, Fa'ilat, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. IV, 2061)
• Ey gümüş bedenli güzel! Kendini öp; yanılıp da güzelleri ile meşhur olan Hoten ilinde kendini arama!.
• Hatta, senin gibi bir gümüş bedenliyi bağrına basarsan, sana bir can öpücüğü vermek gerekiyorsa, sen, yine kendi ağzını öp!..
• Huriler ne yapıyorlarsa, senin için, senin güzelliğin için yapıyorlar! Her er-ceğin, her kadının güzelliği, senin güzelliğindendir, senin güzelliğinin aksin-iendir!
• Ey çenesi güzel sevgili; senin güzelliğini örten, yine senin saçlarındır! yoksa, senin güzel yüzünün nuru, alemi çoktan aydınlatırdı!
• Beden ressamı, gönül güzellerinin yanına gelip onların güzelliğini görünce eli kırıldı, gönlü mahzun oldu, ağzı açık kaldı!.
• Bu şekillerle, nakışlarla dolu beden kafesi, gönül kuşunun perdesidir! Fakat sen, şekle, kafesin nakışlarına kapıldın da gönlü göremedin!
• Gönül, Hz. Adem'in toprağından perdeyi öyle kaldırdı ki, melekler, o güzelliğe, o ihtişama hayran oldular; dayanamadılar ve hemen secdeye kapandılar!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
998. Ney'in ayrılık hikayesi, dille anlatılamaz; dilsiz söylenir!
Müfte'ilün, Fa'ilat, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. IV, 2063)
• Ey gülen yüzü yüzlerce gül bahçesinin aslı olan güzel! Sen, Allah bahçesisin; senin dikenlerin bile güllerden ibarettir! içeri gir de, diken ver, gül al!
• Bu kadar canın karşısında dilsiz değilsin ya! Birşeyler söyle! Fakat, ney'in ayrılık hikayesi, dille anlatılamaz; dilsiz söylenir! Aşkla yanan yakılan canın feryadı, narası da ağızsız atılır!
• Bugün sevgili geldi de; "Sana selamlar olsun!" dedi! işte sen o zaman, yeryüzünü de, gökyüzünü de onun nefesinde ara, bul!
• Güzeller padişahı geldi ve güzellerden, vergi olarak başlarını vermelerini istedi! Bu istek karşısında gökyüzü isyan etti; aya karşı; "Yazıklar olsun!" narasını attı!
• Aşk gammazı geldi de, kulağıma; "Sevgili başka yerde değil, sizin aranızdadır! 0 güzeldir, latiftir ama gizlidir!" diye fısıldadı!
• Sevgili geldi, gönlün eteğini tutup çekti ve onu bir yere götürdü! Yedi kat göğün ötesinde bulunan o yer, çok şaşılacak bir yerdir!
• 0 bana dedi ki: "Ben, seninim ama, kim benden söz ederse, benim dudağımın lezzetinden bahsedecek olursa, iki elinle onun ağzına vur, onu söyletme!
• Senden bahseden, beni de aldı götürdü, seni de! Fakat benden bahseden, ikimizden de uzaklaştı!"
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
999. Ey beden! Sus; sus da, artık can söylesin!
Fe'ulün, Fe'ulün, Fe-ulün, Fe'ül
(c. IV,2088) • Gönlümü aldın da, kargalara verdin! Ben de buna karşılık senin hayalini tuttum, rehin aldım!
• Gelirsen gelirim, tutarsan tutarım; söylersen, ben de, mest olmuş kişilerin hallerini söylerim!
• Yenimi yakamı yırtmam, eteğimi çekip gömleğimi parçalamam; bana sitem etmek yakışmaz!..
• Bahsettiğin şarabı getir; getir, incitme; söylemedim deme!
• Perişan olmuş gönlü derleyip toparlayan şarabı getir, sun! Gönül derlenip toparlanınca, beden darmadağın olur!
• Ben, parayla pulla alınan, değer biçilen şarabı istemem! Sen, bana kıyısı olmayan, sonu bulunmayan vahdet denizinden şarap sun!..
• Senden şarap sunmak, benden secde etmek; benden şükretmek, senden inciler saçmak!..
• Ey can; beni öyle bir hale getir ki, şükrüm kalmasın; lütfunu, ihsanını da iki kat, üç kat artır!
• 0 şarabı gönülden coştur; gam sonbaharının döktüğü yapraklardan bir aşk ikbaharı meydana getir!
• Ey benim canım; beni yık, harab et! Çünkü, harab olmuş bir şehirden sultan vergi alamaz!
• Ey beden! Sus; sus da, artık can söylesin! Hz. Osman'ın devri geçti gitti;şimdi, Hz. Ali emîrdir!
• Ey can! Ben sustum; konuşma sırası sana geldi! Sen, bizim Yusufumuzsun;sen, bizim Kenan güzelimizsin!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1000. Seher vaktinde içim yanarak sana dertli bir mektup yazdım!
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'îlün
(c. IV,2084)
• Gel; gel ki, senin ayrılığın yüzünden bende ne akıl kaldı, ne de din! Bu zavallı, bu kimsesiz gönülden sabır da gitti, karar da!
• Yüzümün sararmasını, gönlümün derdini, içimin yanışını sorup durma! Onların halleri anlatılamaz, anlatışa sığmaz! Gel de, ne halde olduklarını kendi gözlerinle gör!
• Senin hararetinle, senin ateşinle pişmiş somun gibi kızarmış yüzüm, şimdi, bayat ekmek gibi ufalanmada, yerlere saçılmadadır!
• Ben, önceden, senin güzel yüzünden ayna gibi hayaller toplar, hayallere dalardım! Gel de, sararmış benzime bak, bumburuşuk olmuş yüzümü seyret!
• Derede eğri büğrü, sağa sola akıp duran su gibiyim! Ayrılık, peşimi bırakmıyor; sağımda solumda pusu kurmuş, beni gözlüyor!
• Yerlere ve göklere sığmayan güzelliğine aşık olduğum için, yüzümü, yeryüzü gibi, gece ve gündüz göklere çevirmişim!
• "Allah aşkına, bu seferden dön ve bize doğru gel!" diye seher vaktinde içim yanarak dertli bir mektup yazdım ve götürüp sana vermesi için onu seher rüzgarına verdim!
• 0 mektubumda dedim ki: "Başında kil bile olsa yıkama, gel! Ayağına diken bile batsa, onu çıkarmak için oturma, vakit kaybetme!"19
19-Eski devirlerde insanlar sabun bilmedikleri için hamamlarda bir çeşit beyaz renkli, yağlı çamur olan kili kullanıyorlardı. Şeyh Sadî de Gülistan'ında;
"Bir gün hamamda hoş kokulu bir kil parçası, bir dostun elinden bana geldi!" der.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1001. Zaten dünyada garipsin; seni candan seven kimsen yok!
Mefülü, Fa'ilatü, Mefa'îlü, Fa'ilat
(c. IV, 2054)
• İşittim ki, sefere çıkmayı düşünüyormuşsun; bu düşünceden vazgeç! Bir başkasını sevmeye, bir başkasını dost edinmeye niyet ediyormuşsun; bunu yapma!..
• Zaten dünyada garipsin, yalnızsın; seni candan seven kimsen yok! Böyle olduğu halde neden gurbete düşeceksin; hangi zavallıya, hangi dertliye kasdediyorsun? Bunu yapma!..
• Bizden ayrılıp yabancılara gitme! Gizlice başkalarına bakıyorsun; bakma!..
• Ey ay yüzlü sevgili; gök bile, senin aşkınla alt üst olmuş! Bizi yıkıyor, yerlere seriyor, alt üst ediyorsun; etme!..
• Neden vaadlerde bulunuyorsun? Niçin yeminler ediyor, yemin ve işveyi kendine kalkan ediniyorsun? Böyle yapma!..
• Bana verdiğin söz, benimle ettiğin ahid nerede? Bu kulla ettiğin ahdi bozuyorsun; bozma!.. Verdiğin sözden dönüyorsun; dönme!..
• Ey kapısı varlıktan da, yokluktan da üstün olan sevgili! Sen, varlık ülkesinden geçip gidiyorsun; gitme!..
• Cennet de, cehennem de senin elinde, senin emrinde; sana kul köle olmuşlar! Sen, cenneti bize cehennem ediyorsun; etme!..
• Senin şeker yurdunda zehirden kurtulmuşuz ama, sen, o zehiri şekere katıyorsun; katma!..
• Canım, sanki ateşlerle dolu bir ocak; bu yaptığın, yakıp yandırdığın yetmez mi? Ayrılıkla yüzümüzü sararttın, soldurdun; soldurma, etme!..
• Sen yüzünü gizleyince, ay bile derdinle kararır! Ayın tutulmasını mı istiyorsun, kastın bu mu; yapma!..
• Sen bize kırılıp darılınca, bizim dudaklarımız kurur! Neden gözlerimizi gözyaşları ile ıslatırsın; bu işi yapma!..
• Mademki aşıklar topluluğuna tahammülün yok, neden aklını şaşırırsın? Sen, aşıklara hiç bakma, onları görme!..
• Perhiz yüzünden hastaya helva vermiyorsun, tatlı bir yüz göstermiyorsun ama, hastayı daha fazla hasta ediyorsun; etme!..
• Şu haramlar yemeye alışmış gözüm, senin güzelliğinin hırsızı! Ey benim canım sevgilim! Sen, göz hırsızına ceza veriyorsun; verme!..
• Ey yol arkadaşı; söz söyleme sırası değil! Zaten, aşkın başı yok! Hal böyleyken, neden başını kesmeye kalkışıyorsun; yapma bu işi, kesme!..
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1002. Kendinden geçmeyen kişi hoş olmaz!
Müfte'ilün, Fa'ilat, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. IV,2060) • Ey yüzü muma benzeyen, mum gibi ışık saçan güzel! Kalk, aramıza gel; şurada hazır olanlar hakkında, onları anlatan bir gazele başla!..
• Nurlar saçan iki yanağınla, ortalığı aydınlatan muma nur bağışla; cana benzeyen kadehinle bu topluluğu canlandır!..
• Elini kadehe uzat; hepimizi o sevgi şarabıyla mest et! Kendinden geçmeyen kimse hoş olmaz, iyi adam sayılmaz!
• Kendini bırakıp kendinden geçince, hemen şu kirli ve kötülüklerle dolu olan dünyadan kaç; aklını başına al ve bir daha yüzünü geriye çevirme!
• Ey düşünce; yeter artık, yeter! Her nefeste; "Acaba ona ne oldu?" "Ah, o filanı ne edeyim?" diye endişeye kapılma! Sevgili, sana herşeyi söyler!