-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
804. Bütün dostlarımız gittiler, biz yapayalnız kaldık.
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün,
(c. III, 1596)
• Bütün dostlarımız gittiler, biz yapayalnız kaldık. Kimsesizler kimsesi, yalnız kalanların dostunu, her an çağırıp duruyoruz.
• Bütün dostlar, hayal gibi gözümüzden çekilip gittiler. Biz de yalnız kalınca bütün dostlar bizi bırakıp gidince, bizler de sevgilinin hayalini gözümüzün önüne aldık.
• Bir zaman geliyordu, sevgilinin ırmağından sular alıyor, kaplarımızı dolduruyorduk. Ayrılık ateşiyle tutuşmuş olan gönlümüze serpeliyorduk. Zaman oluyordu, aşk ağacının altında meyve silkiyorduk.
• Bir an oluyordu, bize şekerler, inciler saçıyordu. Bir an oluyordu, şekerlerine üşüşen sinekleri kovuyorduk.
• Sevgilinin hayali, evinin kapısından çıkınca, onun kapısına kapıcı olduk. Hayali kapıdan çıkıp gidince, biz o kapıda kaldık, ayrılmadık.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
805. "Beden'den kaçtım, kurtuldum ama, "can"dan çekiniyorum.
Mef'ulü, Mefa'ilü, Mefa'ilü, Fe'ulün
(c. III, 1486)
• Canım, sırlar gösteren ayna gibi olunca, ağzımı tutmaya, söz söylememeye gücüm yeter, ama görmemeye, bilmemeye gücüm yetmez.
• "Beden"den kaçtım kurtuldum. Ama "can"dan çekiniyorum. Yemin etmesini bilmem! Şu kadar söyleyeyim ki: "Ben ne bundanım, ne de ondan!".
• Ey benden bir hakîkat kokusu almak isteyen, bu uğurda benlikten ölmek şart! Diri iken bana bakma, ben gördüğün gibi değilim!
• Sen benim eğriliğime bakma, şu doğru söze bak! Ben yay gibiyim ama, sözüm oktur!
• Şu baş, sanki bir kabak gibi gelmiş tepeme konmuş. Şu hırka da bedenim! Ben bu dünya pazarında kime benziyorum? Bilmiyorum ki, kime benziyorum.
"Bu beyit Ahmet Haşim merhumun "Başım" başlıklı şiirini hatırlatıyor; Duygularla, düşünceler arasındaki fark açıklanır."
"Bî haber gövdeme gelmiş konmuş,
Müteheyyic, mütefellis bir baş,
Ayırır sanki bu baştan tenimi,
Emr-i ihrama muadil bir yaş."
(Heyecanlı, asık suratlı bu baş, benim haberim olmadan gelmiş gövdeme konmuş. Benim düşüncelerimle duygularımı ihramın ömrü gibi binlerce sene birbirinden .)
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
806. Mademki gülü buldum, dikeni istemiyorum.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. 111, 1522)
• Ben onu istiyorum. Başka bir dost istemiyorum! Mademki gülü buldum, dikeni istemiyorum!
• Senin başka bir dostun varsa, ona git, ben başka dost istemiyorum!
• Onun güzel yüzünden başka bir baht aramıyorum. Onun işinden başka bir iş istemiyorum!
• Ben, doğan kuşları gibi padişahın bileğini seçtim. Akbaba gibi leş kokusunu istemiyorum!
• Gönül ehli arasına, gönülden haşka bir şey sığmaz. Sevgiliden de gönül alıcılıktan başka bir şey beklemiyurum!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
807. Sen bana; "Neden kendine gelmiyorsun?" diyorsun. Sen, kendimi,
ne olduğumu bana göster de kendime geleyim.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. III, 1526)
• Bilmiyorum o ilahî aşk şarabıyla nasıl yok olup gitmişim? 0 mekansız güzellik yüzünden neredeyim? Ne haldeyim, haberim yok!
• Zaman oldu, denizin dibine düştüm. Zaman oldu, güneş gibi doğdum.
• Bir zaman olur, dünya benden gebe kalır. Bir zaman da dünya gibi doğar, meydana gelirim.
• Bir yere varmışım ki, dünyaya sığmıyorum. Ben artık o mekanı bulunmayan, eşsiz sevgiliden başkasına yaraşmam.
• Ben mest olmuş, kendinden geçmiş öyle bir rindim ki, bütün rindlerin arasında "Hay Hay" demekteyim. ;
• Sen bana diyorsun ki; "Neden kendine gelmiyorsun?" Sen, kendimi, ne olduğumu bana göster de kendime geleyim.
• Ben, güzelliği mest olmuş gördüm. Kendi kendine; "Ben belayım, ben belayım, ben belayım!" deyip duruyordu.
• Ona her taraftan, yüzlerce canla cevap geldi.: "Ben seninim, ben seninim, ben seninim!" diyorlardı.
• Ey güzellik, sen öyle bir türsün ki, Hz. Musa'ya; "Ben Allah'ım, ben Allah'ım!" diye seslenmiştin.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
808. Gel, gel de birbirimizin kıymetini, kadrini bilelim.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. III, 1535)
• Gel, gel de birbirimizin kadrini, kıymetini bilelim, çünkü, belli olmaz, birbirimizden ansızın ayrılabiliriz.
• Mademki Peygamber Efendimiz; "Mü'min mü'minin aynasıdır." diye buyurdu. Ne diye aynadan yüz çeviriyoruz?
• Kerim olan kişiler, dostları uğruna canlarını feda ederler. Köpekliği bırak, biz de kerim insanlardanız!
• "Kul e'uzü"leri, "Kul hüvhttp://salihdostlar.com/images/smilies/allah.gif"! neden birbirimizi sevmek için okumuyoruz?
• Garazlar, kinler dostluğu karartır, gönlü yaralar. Ne diye garazları, kinleri gönlümüzden söküp atmıyoruz.
• Bazen, ben öleceğim, şu dünyadaki uygunsuz hallerden kurtulacağım diye seviniriz, ölümü isteriz. Bazen de birbirimizin canlarına düşman oluruz
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
809. Allah küpünden verilen şarap haram olmaz.
Mefa'îlün, Mefa'îliin, Fe'dlün
(c. III, 1542)
*Şu anda öyle mestim, öyle kendimden geçmişim ki, Havva'yı Adem'den yani kadını erkekten ayırdedemiyorum.
• Deniz, benim coşkunluğumdan dalgalandı, köpürdü. Dünya, beni mest bir halde görünce o da mest oldu.
• İçtiğim şarap nasıl bir şaraptır ki, cellat onu içince mest olmuş, kendinden geçmiş, insan başı kesemez olmuş da dünya artık yastan, matemden kurtulmuş.
• Bu şarap haram değildir. Helal içinde helaldir. Helalin ta kendisidir. Allah küpünden verilen şarap haram olamaz.
• İhtiyar felek, bu genç şaraptan içseydi beli bükülmezdi.
• Eğer yeryüzü bu şaraptan içseydi, bulutlardan yağmur dilenmezdi.
• Eğer dünyada sır saklayan yan mahrem bir dost bulunsaydı, akılsız gönül, bu sırrı ona açıklardı.
• Eğer ayağınız sağlam olsaydı, bu şarap sizi balçıktan çeker, çıkarırdı.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
810. Şu anda, bu alemden görünmez aleme sefer etmedeyiz.
Mef'ulü, Mefa'ilün, Fe'ülün
(c. III, 1553)
• Birbirimizle sohbet etmeyi seçelim, adet edinelim, birbirimizden uzak durmayalım, birbirimizin eteğine oturalım.
• Dostlar; "İşimiz var" diye bizi bırakıp gitmeyiniz. Hepiniz de biraz fazla oturun, oturun da birbirimizin yüzünü daha çokça görelim.
• Bazen birbirimizden ayrı düşüyorsak da, aslında biz ayrı değiliz. Bizi böyle sanma, biz iç yüzümüzden birbirimizle dostuz, birbirimizle uzlaşmış, anlaşmışız. Biz, birbirimize yabancı değiliz.
• Şu anda Hakk aşıkları beraberce oturmuşuz, elimizde mana şarabı kadehi, göğsümüzde gül var!
• Şu anda bu alemden görünmez aleme sefer etmedeyiz.
• Biz evden sevgi bağına, bahçesine yol bulduk. Biz selvi ile, yasemin ile komşu olduk.
• Eve kapanmayalım, her gün bağa, bahçeye gidelim. Açılmış gülleri seyredelim.
• Aşıkların başlarına saçmak için etek etek güller toplayalım.
• Bahçeden topladıklarımızın hepsini de önümüze yığalım, içlerinden güzelleri seçelim.
• Haberimiz olmadan hırsızlar gibi bizim gönlümüzü çalmayın, biz hırsız değiliz. Emin kişileriz.
• İşte gülün kokusu buradan, bizim nefesimizden geliyor. Çünkü biz, gerçek iman gül bahçesinin gül fidanıyız.
• Dünya o gülden esip gelen rüzgarın getirdiği kokuyla doldu.
• Mademki, rüzgardan onun kokusunu aldık, elbette bizim kokumuzu da oraya götürür de, biz köhneleşmiş olduğumuz halde onun kokusuyla iyileşiriz, gençleşiriz..
• Bizler aşkın değersiz kuluyuz, kölesiyiz, ama, tıpkı aşk gibi pusudayız.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
811. Biz, kitap yazmaktan başka bir bilgisizlik bilmiyoruz.
Mefa-îlün, Mefa-îlün, Fe'ulün
(c. HI, 1536)
Biz aşıklarız, gel, aramıza katıl, katıl da sana aşk bahçesinin kapısını açalım. Gel, gölge gibi evimizde otur, biz aşk güneşinin komşularıyız.
• Bizler dünyada can gibi göze görünmüyoruz. Aşıkların aşkı gibi bizim nişanımız, izimiz belirmiyor.
• Aşkımız görünmüyor ama, eserleri meydanda, sararıyoruz, soluyoruz. Bu hal aşka bağlı. Çünkü biz can gibi hem gizliyiz, hem görünüyoruz, meydandayız.
• Sen, söylediğin her şeyden vazgeç de yücelere bak. Biz yücelerin de yücesindeyiz, ötelerdeyiz.
• Sen, bir çukurda mahpus kalmış, başka tarafa akamayan bir su gibisin. Bize gel, bize katıl, bozulmaktan, kokmaktan kurtulursun! Çünkü biz, coşkun akan bir aşk seliyiz.
• Biz, yokluk aleminde her şeyimizi harcamış kişileriz. Biz, kitap yazmaktan başka bir bilgisizlik bilmiyoruz
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
812. Ben ateşten bir ağaç gördüm.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün,
(c. III, 1414)
• Ben, ateşten bir ağaç gördüm. "Ey benim sevgilim!" diye bana seslendi. 0 ateş, beni çağırıyordu. Yoksa ben îmran oğlu Musa mıyım?
• Belalara düşerek çöllere daldım. Kudret helvası, bıldırcın yedim. Kırk yıldır Musa gibi bu çölün etrafında dönüp dolaşmadayım.
• Ey benim canım, gel, sen bir Musa'sın! Bu beden de senin sopandır. Bedenini sevdin mi, bedenini tuttun mu; onu ağaçtan bir sopa yaparım. Bedenini attın, hor gördün mü; onu, hünerler sahibi ejderha haline korum.
• Sen bir îsa'sın, ben de senin bir kuşunum. Sen, balçıktan bir kuş yaptın. Bana bir üfürünce canlanır, kanatlarımı açar, göklere uçarım.
• Ben, Medine'deki mescidin direğiyim. Peygamber bana dayanarak hutbesini söyledi. Bir başka yere dayanınca ben ayrılık derdiyle ağlar, inlerim.
• Ey efendiler efendisi! Ey padişahlar padişahı! Ey suretler, şekiller yaratan, fakat suretlerden, şekillerden münezzeh olan Allah! Beni ne şekle sokacaksın? Bunu ben bilemem ki, bunu ancak Sen bilirsin.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
813. Biz, yücelere gidiyoruz.
Fa'ilatün, Fa-ilatün, Fa'ilün
(c. IV, 1674)
• Biz yücelerden, ruh aleminden geldik. Yine yücelere gideriz. Biz, vahdet denizindeniz, yine denize gideriz.
• Biz ne öteki alemdeniz, ne de bu alemden. Biz, mekansızlık alemindeniz, yine mekansızlık alemine gideriz.
• Başımızı bir dalga gibi kendimizden çıkardık, yine kendimizi seyretmek için böyle yükselerek yolumuza devam ederiz.
• Haydi yol arkadaşlarını, varacağın durakları hatırla da, bizim her an durmadan ezel alemine doğru gitmekte olduğumuzu bil, anla!
• Bizim başımızda yüksek himmetler vardır. Bir yücelerden ta büyük ve eşsiz Allah'ımıza gideriz.
• Ey söz, sus artık! Benimle beraber gelme! Sen dünyada kal! Bak, biz kıskançlıktan ötürü dostun yolunda bizsiz gideriz.
• Ey bizim varlık dağımız! Yolumu bağlama, kapama! Bana engel olma! Biz,Hakk yolcusunun en son varacağı durak olan Kaf dağına, zümrüd-i anka gibi gideriz.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
814. Ben dünyaya mensup değilim, ben ötelerdenim.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün,
(c. III, 1427)
• Ben ötelerdenim, ruh alemindenim. Bu dünya düşüncesinde değilim. Ben, ne sudan ne de topraktanım. Benim bu dünya ile ilişkim yok!
• Yukarılarda, gökyüzünün sonsuz boşluğunda sayısız yıldızlar varmış, denizlerde inciler bulunurmuş. Ovalarda nergisler, yaseminler, güller açarmış. Ben, bunlarla da ilgilenemem.
• Ben öyle bir manevî zevke dalmışım ki, neşelerden, sevinçlerden bile usanmışım, bıkmışım. Gönlümün yarinden başka, hiç bir kimse bana yar olamaz, beni neşelendirmez!
• Ben, aşk ırmağının suyuna düştüm, yıkandım, renkten ve kokudan arındım. Sevgilimin, kalbimde açtığı yaranın zevki aşkına düştüm de, merhem aradığım yok!
• Ben güzel gülüşlü îsa'yım. Şu ölü dünya benimle dirildi. Fakat ben Allah'a mensubum. Benim, Meryem'le bir ilgim yok!
• Ben, aşktan, sevgi sözünü duydum da susmayı kendime huy edindim. Aşka deyiniz ki; "Ben artık dostla konuşurken 'hayır, neden' sözlerini söyleyemem."
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
815. Nerede olursan ol sen, her yerde hazır ve nazırsın.
Müstef'ilün, Müstefilün, Müstef'ilün, Müstefilün,
(c. III, 1377)
• Ey gönül gibi hem benimle beraber olan, hem de benden gizlenen sevgili! Sana gönülden selam veriyorum. Sen, Kabe'sin. Nereye gidersem gideyim, sana yönelirim, sana varmak isterim.
• Nerede olursan ol, sen her yerde hazır ve nazırsın. Uzaktan bize bakarsın. Adını anınca, gece bile olsa ev aydınlanır.
• Göze görünmeyen bir sevgiliysen, her an niçin gönlümü incitip duruyorsun? Eğer sen, göz önünde isen ne diye olmayacak düşüncelere kapılıyorum?
• Beden bakımından uzaksın ama, gönlümden gönlüne açılmış bir pencere var! 0 pencereden, ay gibi hırsızlamacasına sana haber gönderir dururum.
• Ey güneş! Sen, uzaklardan bize nurlar gönderiyorsun. Ey senden ayrı düşmüşlerin canı! Canımı sana kul, köle etmedeyim.
• Kulakta da sen varsın, akılda da, coşkun gönülde de! Fakat bunlar da oluyor ki, sen, benimsin! Sen bensin! Seni böylece övmedeyim, anlatmadayım.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
816. Ben garip bir kişiyim. Başımda senin sevdan var!
Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün,
(c. III, 1611)
• Yapma ey dost! Ben garip bir kişiyim. Başımda senin sevdan var! Ben dertliye, yurdundan ayrı düşmüş ben garibe hoş bir şekilde bak! Ben, seni istemekteyim. Başka isteğim yok!
• Senin aşkınla mestim, kendimden geçmişim. Benim, kendimden bile haberim yok! Hep seni durmadan istemekten ötürü, başımı bile kaşıyamıyorum.
• Gönlüm neden nurlandı, aydınlandı, neden ikbale erdi; sana söyleyeyim.
• Bu garip gönlümün aynasında, senin güzelliğini, eşsizliğini, hissediyorum, buluyorum da ondan!
• Ey dost, kıyamet gününü düşün de beni azarlama, ayıplama! Ben senin kınla coşmuşum, dalgalanıyorum. Bütün dalga olmuşum. Bütün coşkun olmuşum. Çünkü bende senin vahdet denizinin mübarek incisi bulunmaktadır.
• Gönül sarayına girip seni görmek istiyorum. Gafletimin kapıcısı beni içeri bırakmıyor. Beni başından savmak arzusunda ama, o bilmiyor ki, ben gizli gönül penceresinden seni seyretmedeyim, temaşadayım.
• Bundan sonra artık coşmayayım, kıyametler koparmayayım. Bende senin aşkından söz eden gönlün varken, artık kim benim gönlüme , hükmeder?
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
817. Sen ne bilirsin ki, ben, gönülde hangi padişahla beraberim?
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün,
(c. HI,1426)
• Sen ne bilirsin ki, ben iç alemde nasıl bir padişahla oturmaktayım? Sen benim sararmış yüzüme bakma, benim demir gibi sağlam ayaklarım var!
• Ben, yüzümü beni yaratan ve bu dünyaya getiren o padişaha tamamıyla çevirmişim. Beni yarattığından ötürü, ona binlerce şükrüm var!
• Ben bazen güneşe, bazen içi incilerle dolu denize benziyorum. Taştan, topraktan yaratılmış, değersiz bir varlık gibi görünüyorsam da, iç yüzümle, en azîz, en şerefli bir mahlukum.
• Şu dünya küpünün içinde, bir arı gibi vızıldar dururum. Fakat sen, sadece benim bu sızlanmalarıma bakma, benim balla dolu bir kovanım var!
• Şu çarkı döndüren su, ne de korkunç! Fakat ben, o suyun dolabıyım. 0 suyun üstünde hoş, tatlı iniltilerle dönüp duruyorum.
• Her cüz'üm açılmış, neden solayım, perişan olayım? Altımdaki burak eğerlenmiş bekliyor. Neden eşeğe kul olayım? Ayağımı akrep sokmadı ya, neden aydan geri kalayım? Sağlam bir ipim var, neden bu kuyudan çıkmayayım?
• Can güvercinlerine, bir güvercinlik yaptım. Ey can kuşum, uç, benim bunlardan da sağlam yüzlerce kalelerim var!
• Evlere vurur, evlere düşersem de, ben, mana güneşinin ışığıyım. Ben, topraktan, sudan doğdum. Anam balçıktır. Fakat ben, akîkim, altınım, yakutum!
• Sen, herhangi bir inciyi görürsen, o incinin içinde, öte yüzünde başka bir inci ara! Çünkü her zerre; "İçimde bir define saklıdır!" diye söylenip durmaktadır.
• Her inci sana; "Güzelliğimle yetinme, alnımda parlayan nur, içimde yanan ışıktan ileri geliyor." demektedir.
• Ben sustum. Sende gerçekleri anlayacak akıl yok! "Gören, anlayan bir can gözüm var!" diye kulağını sallama, kendini aldatma!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
818. Yücelerden gelen yücelere gitmek ister.
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. III, 1585)
• Ey balçıktan yaratılmış dünya! Seni tanıdım tanıyalı yüz binlerce mihnetle, yüz binlerce dertle, bela ile tanıştım.
• Sen, eşeklerin yayıldığı bir otlaksın. Hz. İsa'nın konak yeri değilsin. Ben eşeklerin otlağını nasıl oldu da tanıdım, bilmiyorum ki!...
• Bu balçık yurdundan kurtuluş düşüncesini, kurtuluş yolunu gönlüme düşürenin havasına uyayım da, ağaç gibi yer altından baş kaldırarak, ellerimi göklere uzatarak kurtulmak için uğraşayım.
• Çiçeğe dedim ki: "Ey çiçek, bu çocukluk yaşında, nasıl oldu da tam olgunlaştın; kemale geldin?" Çiçek dedi ki: "Seher rüzgarını tanıdım, o beni uyandırdı da çocukluktan kurtuldum!"
• Ağacın dalı yücelerden gelmiştir de onun için hep yükselir, yücelere gitmek ister. Ben de aslıma doğru yükseleyim. Çünkü ben de aslımı bildim, tanıdım.
• Ben, ne diye bu balçık yurdunda, aşağı, yukarı deyip duracağım? Benim aslım, benim yerim mekansızlık alemidir. Ben herhangi bir yerin ehli değilim. Nereden, neyi tanımışım, ki!
* Hayır, sus artık, yok ol! Yokluğa var da, hiç bir şey olma! Bir bak da gör, ben, her şeyi yoklukta gördüm, tanıdım.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
819. Kendimi var sayarsam, ben yokum! Fakat kendimin yok olduğumu anladığım zaman varım!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün,
(c. III, 1419)
* Gönlümün halini, sevgilime bildiğim gibi anlatayım. Gözlerimden yaşlar boşandı, gönlüm kana boyandı, bir türlü anlatamadım.
• Evvelki gün gönlümün halinden kırık dökük bir şeyler anlatıyordum. Düşünce kadehi daraldı. Ben de küçük bir şişe gibi onu kırdım.
• Bu aşk tüfanında koskoca gemiler paramparça olurken, tahta tahta kırılır, Aynlırken benim gönül kayığım ne olur, ne hale gelir? Zaten ben dayanıksız, elsiz, ayaksız biriyim!
"Şeyh Galip şu beyti söylerken acaba Mevlana'nın bu beytinden mi ilham aldı:
"Yine zevrak-ı derünum kırılıp kenara düştü,
Dayanır mı şişedir o reh-i sengsara düştü."
(Yine gönül kayığım aşk denizinde dalgalara dayanamadı kenara düştü. Gönül kayığı şişe gibidir. Taşlı yere düşünce dayanır mı?)
• Şu gemi de dalgalardan kırıldı, dağıldı. Ne güzelliği kaldı, ne de çirkinliği. Ben de kendimden geçtim, acele bir tahta parçasına sarıldım.
• Şimdi ben, ne yüksekteyim, ne alçaktayım. Fakat, bu söz yerinde olmadı. Konuya uygun düşmedi, aşağı düştü. Çünkü bu dalgayla ben bazen yüceler yücesine çıkmadayım. Bazen de yücelerden çok aşağılara inmedeyim.
• Yok muyum, var mıyım; ben ne bileyim? Ancak şu kadarını biliyorum ki: "Kendimi var sanırsam ben yokum! Fakat kendimin yok olduğumu anladığım zaman varım!"
• Kıyamette tekrar dirileceğimden şüphem yok! Şu dünya mahşerinde yüzlerce defa düşünce gibi ağlayıp inleyerek öldüm. Yine düşünce gibi canlanıp dirildim!
• Şu dünya ovasında, sevgili avcım beni avlayıncaya kadar ciğerim kan kesildi. Av olmama nasıl sevinmeyeyim? Beni avladı da kurtuldum.
• Düşünce sanki bir orman, bu ormanda yüzlerce kurt var! Böyle olunca ben niçin düşünceye dalayım? Ben, bana bu düşünceyi verenin yüzünden mest oldum.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
820. Gözlerime hoş bir hayal göründü.
Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstefilün,
(c. III, 1379)
• Ben sevgilinin gül bahçesinden ve ezel meyhanesinin mahallesinden geldiğim için gözlerimde hoş bir hayal var!
• Mest oluşun sermayesi benim! Varlığın, var olmanın gayesi de benim! Manen yükselen melekleşen de benim, nefsine uyup aşağılara düşen de benim! Ben dönüp duran gökyüzü gibiyim!
• Ta ezelde, başlangıçta, yaratıldığım yerden geldim. Ben ilahî emanet olan ruh ile anlaştım, dost oldum, dönüp gittim, tekrar geldim. Pergel gibi bir noktanın etrafında dönüp duruyorum.
• Ben de ruha "Gel!" dedim, "Hoş geldin, sefalar getirdin, her halde bana yardıma geldin, bana yardım et!" 0 da bana; "Yardıma geldim, zaten bu iş için geldim." dedi.
• Ben ay'ım, sen de benim ışığımsın. Sen hem gül bahçesisin, hem de su! Bunca yolu senin için aştım, ayakkabımı giymeden, sarığımı sarmadan koşa geldim.
* Gülerek içeriye gir; acılığı yok et! Ey hoş acılık, şad ol, neşelen! Ben önce diken olarak geldim ama, sana güller vereceğim.
• Gül başını kaldırdı da; "Sabır, ferahlığın anahtarıdır!" dedi. Her dal: "Zorluk yok! Çünkü sabrettim de inciler gibi hoş meyveler vererek geldim." (dedi).
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
821. Biz, Hakk'ın nuruyla diriyiz!
Mef'ulü, Mefa'ilün, Fe'ülün
(c. III, 1576)
* Biz, Hakk'ın bize lütfettiği nurla diriyiz. 0 nur bizi yaşatıyor. Biz, ona hem çok yakınız, çok dostuz, hem de ondan uzak düşmüşüz, ona yabancıyız. Ne olduğumuzu,
* Gerçek yüzümüzü göstersek, ay utanır, kendini görmeye kendini beğenmeye tövbe eder.
* Biz, kolumuzu kanadımızı açsak, güneş bile kolunu, kanadını yakar, yandırır.
* Şu tenimiz, bedenimiz, şu insan şeklinde görünen maddî varlığımız bizim gerçek varlığımızın perdesi, yüz örtüsüdür. Aslında biz bütün secde edenlerin kıblesiyiz.
* Sen, balçıktan yaratılan adama bakma, ona üfürülen nefesi gör de o nefese hayran ol!
* Şeytan, bizim dış yüzümüzü, bedenimizi gördü de, bizde bulunanı göremedi. Bizi Hakk'tan ayrı tanıdı.
"Bir yerde de Mevlana şöyle buyurur;
"Tevhid sırlanna işaret ettiği için, Mansur halk tarafından darağacına çekildi. Hallac sağ olsaydı, sırlarımın azametinden, taşkınlığından ötürü, o beni darağacına çekerdi." (Dîvan-ı Kebîr, c. III., 1459.)
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
822. Sen, şu bedeni benden al da, beni bedenden kurtar!
Müstef'ilün, Miistef'ilün, Miistef'ilün, Müstef'ilün,
(c. III, 1382)
• Ey gönülleri uyanık kişilerin sakîsi! Kerem kadehini sun, çünkü bizi yokluk aleminden bu dünyaya şarap içmek için getirdiler.
• Sen bize kerem kadehini sun da, can düşünceden kurtulsun, kendinden geçsin, şu benlik perdelerini yırtsın. Düşünceyi bir tarafa atsın. Çünkü düşünce, canı hırpalar, ömrü her an azaltır.
• Güzellik, Hakk'tan haberi olan bilgi sahiplerinin güzelliğidir. 0 hal ariflerin halidir. Onu görecek göz nerede? Nerede mana bilgisi? Nerede gül bahçesi? Nerede gül bahçesindeki güllerden aşk kokusunu alacak burun?
• Eğer mecliste kimse bulunmasaydı, sözüm yüce olurdu. Ya nur ol, yahut da bizden uzaklaş, git! Bize bu kadar sitemde bulunma! Anlayışsız kişilerin bulunduğu mecliste konuşulmaz.
• Sen, göz ağrısı gibisin, bir türlü gözü bırakmıyorsun. Hoca bu yaprağı çevir, yoksa ben kalemimi kıracağım.
• Vatan boş kalmaz, sen, şu bedeni benden al da, beni bedenden kurtar! Can sarhoş bir halde balçığa saplandı kaldı. Ayağımın kayacağından korkuyorum.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
823. Onun verdiği dertten, beladan şikayet etme!
Ben yüzlerce can verdim de bu belayı satın aldım.
Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Miistef'ilün,
(c. III, 1372)
• Bu sefer ben büsbütün aşıklığa bağlandım, tam aşık oldum.
• Gönlümü kendimden söküp attım. Ben şimdi gönülsüzüm. Başka bir şeyle diriyim. Aklı da, düşünceyi de kökünden yakıp yandırdım.
• Ey insanlar, ey insanlar, artık benden normal insanlık beklemeyiniz. Öyle düşüncelere daldım ki, benim düşündüklerimi deli bile düşünemez.
• Bu yüzdendir ki, aklım, bu gün benden tamamıyla bıktı, usandı. Onu görmüyorum sanıyor da beni korkutmak istiyor.
• Ben ondan niçin korkayım? Onun için ben, bir surete büründüm. Nasıl olur da ben bir define olurum? Kendimi göstermek için bir bucağa gizlendim.
• Benim yıldızların kaselerinde de, feleğin sofrasında da gözüm yok! Fakat ben dilenciler uğruna nice kaseler yaladım.
• Ben bir iş yüzünden dünya hapishanesine düştüm. Yoksa ben neredeyim, lhapishane nerede? Ben kimin malını çaldım da buraya düştüm?
• İstediğin kadar bana bak! Bütün gücünle, dikkatinle bak, fakat yine de beni tanımazsın. Çünkü benim bir değil yüzlerce sıfatım, yüzlerce görünüşüm var.
• Gel, gözüme gir de, bana benim gözümle bak, çünkü ben kendime, gözlerin göremediği bir misafir seçmişim.
• Sen, şarapla sarhoşsun, ben şarapsız sarhoşum. Sen gülen bir aşıksın, fakat ben, ağızsız, dudaksız gülmedeyim.
• Ben çok tuhaf bir kuşum. Acıktım da şu çayırlıktan uçtum. Orada avcı da yoktu, tuzak da yoktu. Öyle olduğu halde geldim, şu beden kafesine girdim.
• Dostlarla beraber olunca, kafes, bağdan da iyidir, bahçeden de! Can Yusuflarının hatırı için kuyu dibinde konakladım, orayı yurt edindim.
• Onun gönülde açtığı hicran yarasından ötürü sızlanma! Onun verdiği dertten şikayet ederek ağlama, hastayım diye feryat etme! Ben yüzlerce can verdim de bu belayı satın aldım.
• İpek böceği gider gelir, ipekler örer. Sözüme dikkat et; ben de bir ipek böceğiyim- Belalar örer, bela iplikleri sarar dururum.
• Ben, beden kabrinde kalmışım. Yürü benim İsrafıl'ime git! Benim için suru üfürsün de beni diriltsin! Çünkü bu beden kabrinde yata yata döküldüm, çürüdüm, eridim, bittim.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
824. Padişahın hayali görülen her yer bağdır, bahçedir.
Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Miistef'ilün,
c. III, 1383)
• Ey bana ay olan, aydınlık olan sevgili, senin güzel yüzünü gördükten sonra nerede olursam olayım neşeliyim. Nereye gidersem gideyim orası bir gül bahçesi olur.
• Padişahın hayali görülen her yer bağdır, bahçedir, gezip dolaşma yeridir. Nereye gidersem gideyim, orada bir işret meclisi kurmaktayım.
• Bu altı kapılı tekkenin bütün kapıları kapalı bile olsa, o ay yüzlü dilber mekansızlık aleminden doğar, penceremden başını sokar, yine içeri girer.
• Girer de; "Hey!" der. "Sana selamlar olsun, sana yüz türlü şarap, yüz türlü meze getirdim. Ben padişahım, padişahlar padişahıyım.
• Ben, nurlar saçan güneşim. Ben hoş bir şekilde perdeleri yırtarım. Ben ilkbaharım, dikenlikleri kökünden sökmeye geldim."
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
825. Ben senin güneşinin ardında ışık isteyen bir gölgeydim.
Müfte'ilün, Mefa'îlün.Müfte'ilün, ,
(c. III, 1406)
• Her gece, her seher vakti dualar ettim, seni istedim. Bilsen nasıl candan yalvararak, diller dökerek, seni Allah'tan istedim.
• İstedim ki, benim secdelerimden ötürü, sen, benim varlığımın enîsi, en yakın dostu olasın. Halbuki, ben, seni candan ve gönülden isteyince, ben kendimden, kendi varlığımdan kurtuldum. Bu varlığım beni bırakıp gitti.
• Senin güneşin ardında, ben, ışık isteyen bir gölgeydim. Sen doğunca, senin ışığında yok oldum gittim.
• Ben bir demir parçası gibi katı ve donuktum. Ayna senin aşkından nur istedi. Ben de demir donukluğundan kurtulup ayna gibi parlamak, nurlanmak isteyince ateşlere yandım, dövüldüm, yaralar aldım.
• Sana doğru koştum, ama ayak basacak yer bulamadım. Senden yer istediğim için, beni yerden, mekandan kurtardın, çektin yanına aldın. La mekana, mekansızlık alemine ulaştırdın.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
826. Kalkın ey aşıklar göklere yükselelim!
Mef'ulii, Fa'ilat, Mefa'îlü, Fa'ilat
(c.III, 1713)
* Kalkın ey aşıklar, göklere doğru yükselelim! Şu yaşadığımız dünyayı gördük anladık, bir de gideceğimiz o dünyaya varalım.
• Hayır, hayır şu iki dünya bahçesi de güzel, ikisi de hoş. Biz, bu ikisinden de hem dünya bahçesinden, hem de ahiret bahçesinden vazgeçelim de, bahçıvanı arayalım, bulalım, ona doğru gidelim.
• Dağlardan koşup gelen sel gibi secdeler ederek, başımızı taştan taşa vurarak, denize kadar gidelim. Denize kavuştuktan sonra da, üstündeki köpükler gibi, el çırpa çırpa koşalım, yürüyelim.
• Şu kederlerle dolu alemden, bu yas aleminden düğün dernek alemine, neşe alemine sefer edelim. Yüzleri sarartan bu ızdırap dünyasından uzaklaşalım da, yüzümüze kan gelsin, can gelsin.
• Alçalma, insanlığımızı kaybetme korkusundan yaprak gibi, dal gibi titreyerek, yüreğimiz çarparak aman yurduna, kurtuluş yurduna varalım.
• Zaten gurbetteyiz. Dertlerden, kederlerden kurtulmamıza bir çare yoktur. Toprak yurdunda yola düşmüşüz. Günah tozlarından silkinip kalkmamız mümkün değil!
• Şu dünyada gördüğümüz güzellikler, şekiller, suretler kendisini gizleyen, büyük bir sanatkarın, bir ressamın varlığını ispat etmektedir. Biz kem gözden gizli, izi belirmeyen ressama varalım.
• İnsanlık yolu, hakîkat yolu belalarla dolu bir yoldur. Fakat yol gösterenimiz aşk olduğu için bizim korkumuz yok! Çünkü, aşk, bu yolda nasıl gideceğimizi bize öğretiyor. Yusuf'un sevdasıyla,
• Canımızı dünya sevgisinden, nefsin isteklerinden temizleyelim, bir ayna haline getirelim de Yusuf'un eşsiz güzelliğine bir armağanla gidelim.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
827. Dilsiz, dudaksız gönüllerimizden birbirimize seslenelim.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. III, 1540)
• Gel de, birbirimizle candan konuşalım, kulaklardan, gözlerden gizli olarak söyleşelim!
• Gül bahçesi gibi dudaksız, dişsiz gülelim, düşünce gibi dudaksız, dilsiz görüşelim!
• Akl-ı evvel mertebesinde Hakk'ın varlığının idraki içinde, dünyanın sırrını ağzımız kapalı olarak ta sonuna kadar söyleyelim!
• Hiç kimse, kendi kendisiyle apaçık sesle konuşmaz. Mademki hepimiz biriz, dilsiz, dudaksız gönüllerimizden birbirimize seslenelim!
• Sen, nasıl olur da eline tut dersin? 0, el senin midir? Mademki elimiz bir ellerimizin de bir olduğundan bahsedelim.
• El, ayak gönlün hareketini bilir, dilimiz susarak, gönlümüz titreyerek söyleşelim.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
828. Güneş de, gökyüzünde onun aşkıyla dönmede, onun aşkıyla parlamadadır.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îliln, Mefa'îlün,
(c. III, 1438)
• Elsiz, ayaksız kalmış zavallı gönlümde, onun aşkına direnecek güç, kuvvet kalmadığı için mecnun gibiyim. Gece, gündüz beni bağlayan aşk zincirinin ucunu geveler dururum.
• Kanlar içindeyim. Sevgilinin hayali gelirse, ben kendimde olmadığım için onu, gönül kanıyla boyarım diye korkuyorum.
• Aşk ateşiyle yanıp yakılan, ağlayıp feryad eden bu aşığın gecelerini, perilerden sor! Karanlıklar içinde gidip gelirken ayağım perilere dokunuyor.
• Paramparça olmuş gönlüm bütün gece yıldız gibi yanarak dolaşıp durmadadır. însafsız sevgilinin büyüsüyle uykularım dağıldı, gitti.
• Sevgilim beni bırak da senin aşkınla güneş gibi ateşten bir elbise giyeyim de, o ateşle güneş gibi bütün dünyayı süsleyeyim, aydınlatayım.
• Zaten güneş de gökyüzünde onun aşkıyla dönmede, onun aşkıyla yanıp yakılmada, hem de her an, onun aşkına layığım diye şükürler etmededir.
• Sevgilim, senin aşkından bir dem kurtulsam, dinlensem, canım, rahat etmez, dinlenmez. Bir an için olsun senin sevginden uzak kalmak, dinlenememek, yanmak, yakılmak, benim rahata, huzura kavuştuğum andır.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
829. Bütün dertlerin dermanına kavuşmak için ben baştanbaşa dert olurum.
Müfte'ilün, Müfte'ilün,Miifte'ilün, Müfte'ilün,
(c. III, 1400)
• Koşayım, koşayım da, Hakk yoluna düşen atlılara ulaşayım. Yok olayım, yok olayım da sevgiliye kavuşayım.
• Hoş olmuşum, hoş olmuşum. "Benlik evini yakayım da sahralara düşeyim." diye bir ateş parçası olmuşum.
• Toprak oldum, toprak oldum ki, senden feyiz alarak rahmet alarak yeşilleneyim, çiçekler bitireyim. Canlılara yararlı meyveler yetiştireyim. Su oldum ki, köpürerek, koşarak, başımı taştan taşa vurarak, secdeler ederek senin gül bahçene varayım.
• Ötelerden geldiğim, gökten düştüğüm için, zerre gibi titriyorum. Sona varınca huzura kavuşurum. Emin olurum da titremem.
• Gök şeref yeridir. Toprak telef olma, yok olma yeridir. Ben padişahımın yanına varabilmek için bu iki halden de kurtuldum.
• Hakk'ın rahmeti su gibidir. 0 ancak aşağılara, alçak yerlere akar. Ben de ayak altında çiğnenen toprak gibi ancak gönüllü, acındırıcı olurum ki, Rahman'ın huzuruna varayım.
• Hiç bir hekim, hastalık olmaksızın hap ve ilaç vermez. Ben de bütün dertlerin dermanına kavuşmak için baştan başa dert olurum.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
830. Benim gizli alevlerim iki dünyayı da bir lokma eder, yutar.
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c.IV.1754)
• Ağzımda senin ateşinden bir ateş var. 0 ateşin beni nasıl yandırdığını söyleyemem. Çünkü dilime yüzlerce mühür vurulmuş, bağlanmış.
• Benim öyle gizli şulelerim, alevlerim var ki, o şuleler, iki dünyayı da bir lokma eder, yutar.
Şeyh Galip hazretleri ne buyurmuştu;
"Bir şülesi var ki, şem'-i canın,
Fanusuna sığmaz asumanın."
(Can mumunun öyle bir alevi var ki, gökyüzü fanusuna sığmaz.)
• Eğer şu cihan, tamamıyla yok olsa, ne gam! Dünya olmaksızın benim yüzlerce gizli dünyam var!
• Ben, şeker yüklü kervanları, yokluk diyarından yola düşürdüm, yürüttüm.
• Ben, aşkla mest olmuş bir kişi olduğumdan, bu kervanlar yüzünden kar mı ettim, zarar mı ettim, haberim yok!
• Baş gözüm vaktiyle aşk derdiyle inciler saçardı. Halbuki, şimdi benim, inciler saçan bir canım var!
• Ben, eve barka bağlı değilim, Hz. İsa gibi, benim de dördüncü kat gökte evim var!
• Bedene can verene şükürler olsun. Can gitti ama, canın canına sahip oldum.
• Tebrizli Şems'in verdiği bir şey var ya, işte, sen, benden onu iste, onu ara!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
831. Dünyada gizli olan, paha biçilmez bir define benim canımda, gönlümde gömülüdür.
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c. IV,1755)
• Benim yolumda, yüzlerce nefsanî pusu var! Ama, benim de en ince şeyleri gören yüzlerce akıl gözüm var!
• Yüzümde yüzlerce secde izleri var! Onlar, varlığını gönlümde hissettiğim daima benimle beraber olan padişahımın izleri.
• Dünyada da gizli olan en değerli, paha biçilmez bir define benim canımda, gönlümde gömülüdür.
• Benim Cebrail-i emîn(a.s.)'dan da gizli bir Cebrail'im var!
• Devlet, zenginlik atını kesmem gerekir. Çünkü ben, aşk atına eğer vurdum, binmek üzereyim.
• Aşktan asla vazgeçmem, ayağımı diremişim. Benim demirden ayaklarım var!
• İçimde manevî bağlar, bahçeler, yaseminler var! 0 yüzden nefsimden sevgilimin kokusu geliyor.
• Öyle mutluyum ki, neşeden ayaklarım yerden kesilmiş. Çünkü, benim mekansızlık aleminden yerim var!
• Haydi yürü, Tebriz şehrine git! Bu hallerin açıklanmasını Şemseddin'den iste! Çünkü bütün bu hallere beni Şemseddin
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
832. Ben, can İsa'sına ait nükteleri, eşeklerin kulaklarına zorla yerleştirdim.
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. IV,1768)
• Gönlün boyuna göre kaç elbise diktim. Bu uğurda ne kadar akıl yordum ,Fikir harcadım.
• Durup dinlenme bilmeyen şu ihtiyar feleğe, ne de şaşılacak bir dönüş öğrettim.
• Kerem hazinesi bana geldi, misafir oldu. Bu yüzden keremle yoksulların borçlarını ödedim.
• Benim şu üç sözden fazla sözüm yok! Yandım, yandım, yandım.
• Ben mum gibi tertemiz bir varlığım, ne biriktirdim ise hepsini döktüm, erittim, yaktım.
• Artık yeter, ben boş yere can İsa'sına ait nükteleri, hakîkatleri eşek şeklindeki insanların kulaklarına zorla yerleştirmeğe çalıştım.
• Yeter, çünkü, tamamlandıkça noksanı belirir. Sus da o şuh güzel; "Bıktım artık yeter!" demesin.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
833. Senin güzel yüzünün şarabıyla kendimizden geçmiş gitmişiz.
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c.IV, 1765)
• Ben senin cana canlar katan yüzüne aşığım, ben senin sevdana kapılmışım, bana acı!
• Sen, bu güzel parlak yüzle ay gibisin, güneş gibisin. Bizlerse senin aşk güneşinin nurunda oynaşan zerreleriz.
• Sen, şu perdenin arkasından yüz gösteresin diye hepimiz senin sarayının kapısında beklemedeyiz.
• Birbirleriyle anlaşmış aşıklar meclisinde, senin güzel yüzünün şarabıyla kendimizden geçmiş, gitmişiz.
• Ey dost, şaşırıp da bizi düşman gibi öldürme! Biz senin yabancın değiliz.
• Fakat bizi öldürmek istiyorsan, öldürmeye razı olursan, ona da diyeceğimiz yok. Hepimiz de senin rızanın, senin isteğinin kuluyuz, kölesiyiz.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
834. Hepimiz, bütün varlıklar, senin sevdana kapılmışız da bağları kırıp atmışız.
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c. IV,1761)
• Hepimiz, bütün insanlar, "Elest"de; ezel meclisinde beraberdik. El ele vermiştik. Allah'a şükürler olsun, sonunda bir kısmımız yine birbirimize kavuştuk.
• Birbirimize kavuşmuş olan hepimizin de yolu bir, gönlü bir! Hepimiz de aynı sevgi şarabıyla mestiz.
• Biz, iki dünyada da nasip olarak kendimize aşkı seçtik. 0 yüzdendir ki, biz, aşktan başka hiç bir şeye gönül vermedik.
• Can, ayrılıktan ne acılar tattı, neler çekti. Fakat sonunda onu bulduk, ayrılıktan kurtulduk.
• Aşk penceresinden bir güneş doğdu. Balçıktan yaratıldığımız halde o güneş bizi değerlendirdi, yüceltti.
• Eğer biz bir la'l isek, senin nurunla la'l olmuşuz. Eğer varsak» senin yüzünden varız.
• Önünde zerreler gibi oynamadayız. Hepimiz, bütün varlıklar, senin sevdana kapılmışız da, bağlan kırıp atmışız.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
835. İşim göklerde, artık benim yeryüzünde ne işim var?
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c. , 1756)
• Canla, başla o sevgiliye bağlanmışız. Onun aşkıyla mestiz. Nur şarabına kadeh olmuşuz.
• Ey gönül, sana her an can vermezsem, ben bu candan usanmışım, bezmişim.
• Ben, o mana atının etrafında, gökyüzü gibi dönüp durmadayım. Artık, benim yeryüzünde ne işim var?
• Hakk'a perde olan şu dünya tezgahını ortadan kaldırmak istiyorum.
• Gaflet ve uyku perdesini, uyanık gözlerimin ateşiyle yakmak arzusundayım.
• İstiyorum ki, bu hasta gönlüm Tebrizli Şems'in himmetiyle iyileşsin, sıhhat bulsun
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
836. Senin gönlünden benim gönlüme nasıl bir yol var?
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Fa'ilat
(c.IV, 1771)
• Senin gamından gönlüm sevda evi oldu. Gönlüm seni, her tarafta aradı, durdu.
• Zühre yıldızı gibi parlak yanağı, ay gibi nurlar saçan bir yüzü olan sevgiliyi bulmak için gönlüm, gözünü göklere çevirmiş, göklere bakıyor.
• Ah bugün gönlüme neler oldu? Dün birisi gönlüme neler söyledi?
• Gündüz geldi, gecenin çadırını yırttı. Şimdi, artık gönlüm neşelenecek, perde yırtıldığı için güzellikleri seyre dalacak.
• Senin gönlünden benim gönlüme, ne nükteli sözler, gizli işaretler gelmede. Ah senin gönlünden, benim gönlüme nasıl bir yol var?
• Artık, benim zavallı gönlüme acımazsan, benim halim ne olur. Vay bu gönlüme, vay bu gönlüme!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
837. Senin kehribarına bir saman çöpü olmak istiyorum.
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c. IV,1758)
• Niçin senden ayrıldıktan sonra sana kavuşunca, yahut sana kavuştuktan sonra senden ayrılınca, seni bileyim, seni tanıyayım? Seni başka türlü tanıyamaz mıyım?
• Ya sen benim derdime düş, derdimle karış; yahut ben derdime derman nedir; onu senden öğreneyim.
• Bilgisiz, görgüsüz olduğum için benden kaçıyorsun. Ya benimle arkadaş ol, yahut görgüyü, bilgiyi senden öğreneyim.
• Bundan önce senden ayrı bir şeyler öğrenmeye çalışıyordum ve sana kızıyordum.
• Mademki gece gündüz Hakk bizimle beraberdir. Sen benden ayrı düştüğün için, bundan sonra öğreneceğimi Hakk'tan öğrenirim.
• "Kuşluk vaktine yemin ederim ki" ayetinin sırrını öğrenmek için güneşe zerre olmak istedim.
"Duha Suresi, 93/1. işaret var."
• Kehribarın samanı nasıl çektiğini öğrenmek için senin kehribarına bir saman çöpü olmak istiyorum.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
838. Bana su verme, sana susayayım, seni su gibi içeyim!
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c. IV, 1751)
• Bana su verme de, sana susayayım. Seni su gibi içeyim. Beni kendine aşık et, benim uykumu al götür!
• Ey hayali bana mihrap olan sevgili! Senin haberin yok, ben, gece gündüz namaz kılıp duruyorum.
• Ben, senin güzel hayalini yoklukta bulursam, hemen ölüme doğru koşar giderim.
• Sebepleri meydana getireni bulurum ümidiyle, ben sebep kervanlarının yollarını kesmedeyim.
• Ben, senin ayrılığına dayanamıyorum, bir merhamet et! Padişahlıkta bulun, bana bir görün! Ne olur, yalvarırım sana!
• Ab-ı hayata dolap olmuşum, onun için hem dönüyorum, hem sızlanıyorum, hem ağlıyorum.
• Güneşim de sensin, ay ışığım da sen! Seni görmek için gözümü de, gönlümüde açmışım.
• Senin adını duyduğum an, benim adım da, namım da mest oldu.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
839. Onun ayrılık ateşiyle her gece mum gibi yanıyoruz.
Fe'ilfitün, Mefa'iüin, Fe'ilat
(c. IV, 1760)
* Ezelden beri diri olan, her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, daima tasarrufta bulunan Allah'a yemin ederim ki,
• Şems'in nuru, aşk mumlarını yaktı da binlerce ilahî sır malum oldu, anlaşıldı.
• Onun bir hükmüyle dünya, aşkla ve aşık ile, hükmedenle, hükmedilenle dolup taştı.
• Tebrizli Şems'in tılsımlarında, büyülerinde şaşılacak hazineler gizlendi.
• Onun ayrılık ateşiyle her gece mum gibi yanıyoruz. Baldan ayrı düşmüşüz ama, onun aşk ateşinde yanan mum olmuşuz.
• Ondan ayrıldığımızdan beri bedenimiz yıkıldı, harap oldu. Can da, bu beden harabesinde baykuşa döndü.
• Ey Şems, sen olmadıkça sema' haramdır. Çalgı da şeytan işidir ve taşlanmıştır.
• Sen yokken okunup anlaşılacak, zevk alınacak bir tek gazel bile söylenmemiştir.
"Bu gazel Şems-i Tebrizî hazretleri için söylenmiş ve Şam'da kendisine okunmuştur. Birinci mısraı kafiyesizdir. Belki de ilk beyti unutulmuştur, kaybolmuştur."
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
840. Bazen felek gibi dönerim, bazen melek gibi uçarım.
Mefülü, Mefa'îlü, Fe'ulün
(c. III, 1549)
• Bazen felek gibi dönerim, bazen melek gibi uçarım.
• Dönüşüm de, oynayışım da Hakk içindir. Ben onunum, onunla ortak olmuş değilim ama..
• 0 güzellik madeni beni gördü, satın aldı. Ben de o yüzden böyle sevimliyim.
• Can ormanında gerçekten de bir iman arslanı var. Benim şüphe dağarcığımı muhakkak o yırttı.
• Padişahım, hükme razı olanı bir gün kadı (=hakim) yapar.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
841. Herkesi mest edelim, kararsız hale getirelim.
Fe'ilatün, Mefa'ilün, Fe'ilat
(c. IV, 1764)
• Bahar bülbülü gibi feryada başlayalım da, bu feryadlarla bülbülleri avlayalım.
• Sevgilinin işi nazlanmak, bizim işimiz de yalvarmak, yakarmak. Bu durumda feryad etmeyelim de ne yapalım?
• Sonra mest olarak çarşıyı, pazarı dolaşalım. Herkesi mest edelim, kararsız hale getirelim.
• Parayı, pulu güzel sevgiliyle beraber yiyelim, o mahmur gözlere hizmet edelim.
• Sevgiliyle sürdüğümüz sefayı, ettiğimiz zevki Allah'tan başka kimse bilmez.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
842. Biz dünyaya, güneş gibi, herkese can vermeye gelmişiz.
Fe'ilatün, Mefa'ilün,Fe'ilat
(c. IV, 1762)
• Biz dünyaya güneş gibi, herkese can vermeye ve böylece herkese yararlı bir işte bulunmaya gelmişiz.
• Kalpleri kırılmış, gamlara düşmüş kişilere dost olalım. Onların gamlarını paylaşalırn. Hor görülenleri, toprağa düşenleri, ayak altında ezilenleri gül bahçesi haline getirelim. Biz, dünyaya bunun için gelmişiz.
• Biz altın gibi bir kaç kişinin öz malı değiliz. Biz deniz gibiyiz, maden gibiyiz, bir herkesin malıyız.
• Şu alemin bedenine, canın ne olduğunu gösterelim. Gaflet içinde kalan, Hakk'ın san'atını, yaratma gücünü göremeyen gözleri aydınlatalım. Biz dünyaya bunun için gelmişiz.
• Biz, yeryüzü gibi yağma yurdu değiliz. Gökyüzü gibi eminiz, hoşuz.
• Kendine gel, sus; biz bunlardan da üstünüz. Biz, söze, dile sığmayız. Bizde paha biçilmez bir hazine gizlenmiştir.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
843. Aşk, bana yücelere çıkmam, ötelere gitmem için
göklerin damına dayanmış bir merdiven oldu.
Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün,
(c. IV,1776)
• Ben doğduğum günden beri. gönlü de, canı da senin gözünle gören, gönlü de, canı da sana veren ihlas, samimi bir kulum.
• Gelin ey aşıklar gelin, birbirinizden uzak durmayın, buluşmaya, kavuşmaya alışın! Dolunay doğdu, sevgi geldi, nîmetler bağışlandı.
• Sana gönül veren kaybolmaz. Ben, adı sanı ne yapayım? Mademki ben, bu hazineye düştüm. Gümüş, para, benim ne işime yarar?
• Aşk parladı, alevlendi, sırrın üstünü örttü. Onun parıltısıyla dolunay bile görünmez oldu. Gönül de baş eğdi, aşka teslim oldu.
• Neşem de sensin, bayramım da sensin. Ben, ne kadar tali'liyim, ne kadar mes'udum. Gönlümü de sana verdim. Allah'a yemin ederim ki, ben iyi yaratılışlı bir aşığım.
• Ne yırtarım, ne dikerim, ne yaparım, ne yakarım. Ne gecenin, ne de gündüzün esiriyim. Ne de elim daralmış, kesada uğramışım.
• İman güneşi doğdu, etrafı aydınlattı, ruha ulaştı. Nefsin karanlıkları dağıldı. Küfrün kalesi yıkıldı, yerle bir oldu.
• Zahidin de, ibadet edenin de yolu, isteksiz olmak, dünyaya ait dileklerden vazgeçmektir. Söyle bakalım, ben neyi bırakayım? Kimden vazgeçeyim? Benim bütün dileğim ve isteğim hep sensin.
• Ey aşk, benim bütün varlığım sensin. Rükuum da sanadır, secdem de! Nekesliğim de cömertliğim de senin içindir. Zaman seninle düzene girmiştir.
• Şeytan bana musallat olduğu, beni kaptığı zamanlarda hep seni anarak kurtuluyor ve seviniyordum. Şimdi sen, beni, benden öyle kaptın ki, hatırımdan anmak duygusu bile gitti.
• Zaman düşmanlarımla anlaştı. Onlarla dost oldu. Ayrılık yüreğimi yaraladı. Uyku beni rahatsız etti, gözümden kaçtı gitti. Benim saadetimi, mutluluğumu uyuttu.
• Dolunayın söndüğünü, yıldızların karardığını, denizin coşup kabardığını, geminin dalgalar arasında sıkıştığını görüyorum.
• Senin denizine gelince ab-ı hayat olurum. Fakat kıyıya düşersem, taş kesilirim, cansız kaya olurum.
• Rabbim bana doğru yolu buldurdu. Aşka sımsıkı sarıldım. Aşk bana acıdıda derman etmek için ayağa kalktı. Beni iyileştirmeye çalıştı.
• Aşk evime geldi. Elinde bir şarap kadehi var. 0 bana, yücelere çıkmam, ötelere gitmem için göklerin damına dayanmış bir merdiven oldu.
• Seninle düzene girince bayram gibiyim. Seninle yatınca öd ağacı olurum. senin yüzünden ağlarım, senin yüzünden gülerim. Senin yüzünden gamlara batarım, senin yüzünden neşelenirim.
* Seninle dirilirim, seninle ölürüm. Her şeyi seninle elde ederim. Seninle kaybederim, seninle susarım, gönlüm seninle konuşur.