-
Cevap: Günün Ayeti
Hucurat suresi ayet 4
Ey Muhammed! Odaların arkasından sana bağıranların çoğu, düşüncesiz kimselerdir.
Hucurat suresi ayet 5
Onlar, sen kendilerinin yanına çıkıncaya kadar bekleselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
Burada yüce Allah onları "çoğunun akılları ermez" diye niteliyor. Terbiyeci ve önder olan Resulullah'ın hürmetine ve Peygamberin şahsına yakışan saygı ve terbiyeye aykırı olarak bu şekilde bağırmayı onlara çirkin gösteriyor. Ve kendilerine daha uygun ve daha üstün olan davranışı açıklıyor ki o da Peygamber yanlarına çıkana kadar sabretmek ve beklemektir. Sonra onlara yüce Allah, tevbeyi ve kendine dönmeyi sevdirmekte, onları bağışlamaya ve rahmete teşvik etmektedir.
Doğrusu müslümanlar bu yüce edebi anlayıp kabul etmişler ve bu terbiyeyi Resulullah'ın şahsının ötesinde her hocaya ve bilgine kadar uzatmışlardır. Hiçbir hoca ve bilgini kendi yanlarına çıkana dek rahatsız etmemişler. Onlar kendilerini çağırana kadar huzuruna girmemişlerdir. Nitekim alim, zahit ve güvenilir, hadis ravisi olan Ebu Ubeyd'in şöyle dediği rivayet edilir: "Ben hiçbir alimin kapısını, kendi çıkış vakti gelip de çıkmadıkça çalmadım."
-
Cevap: Günün Ayeti
Hucurat suresi ayet 6
Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haberle gelirse, onu 'etraflıca araştırın.' Yoksa cehalet-sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra işlediklerinize pişman olursunuz.
Bir çok müfessir bu ayetin Velid bin Ukbe bin Ebi Muayt hakkında nazil olduğunu beyan etmiştir. Hadise şöyle cereyan eder: Hz. Peygamber (s.a) , Benu Mustalik kabilesi İslam'ı kabul ettikten sonra, zekat tahsil etmesi için Velid bin Ukbe'yi onlara gönderir. Velid oraya gider, ama onlardan korktuğu için geri dönerek, Hz. Peygamber'e onların zekat vermeyi reddettiklerini ve kendisini öldürmeye kalkıştıklarını söyler. Bu haberi duyan Hz. Peygamber (s.a.) öfkelenir ve onları cezalandırmak amacıyla bir ordu göndermeye niyetlenir. Bazı rivayetler bu ordunun, onlara saldırmak için harekete geçtiğini, bazı rivayetler ise sadece harekete hazır olduğunu bildirmektedirler.
Fakat tam bu esnada, Benu Mustalık'ın reisi Haris bin Dırar'ın (Ummu'l-Mü'minun Hz. Cüveyriye'nin babasıdır) yanında bir heyetle Hz. Peygamber'e geldiği ve, "Allah'a yemin ederiz ki, değil zekat vermeyi reddedip onu öldürmeye kalkışmak, biz Velid'i görmedik bile. Biz iman üzerindeyiz ve zekat vermeye de hazırız." dediği ve bunun üzerine sözkonusu ayetin nazil olduğu hususunda görüş birliği vardır. (Bazı kelime farklılıklarıyla bu hadiseyi, İmam Ahmed, İbn Ebi Hatim, Taberani ve İbn Cerir; İbn Abbas, Haris bin Dırar, Mücahid, Katade, Abdurrahman bin ebi Leyla, Yezid bin Ruman, Dahhak ve Mukatil bin Hayyan'dan nakletmişlerdir. Hz. Ümmü Seleme rivayetinde tüm hadise aynen nakledilmiş olmasına rağmen, Velid'in adı açıklanmamıştır.)
Nazik bir dönemde, böylesine asılsız bir habere dayanılarak büyük bir faciaya yol açılabilirdi. Bu bakımdan Allah Teala, önemli bir konuda getirilen bir habere hemen güvenmemelerini, haberi getiren şahsın itimada layık olup olmadığını araştırmalarını, bu şahsın fasık ve zahiren itimada layık bir kişi olmadığı anlaşılırsa, getirdiği haber doğrultusunda harekete geçmeden önce haberin doğruluğunu tahkik etmelerini müslümanlara bir ilke olarak vazetmiştir. Bu ilahi emirden, geniş bir sahayı kapsayan oldukça önemli bir şer'i ilke ortaya çıkmaktadır. Bu ilke ışığında, bir İslam devletinin, güvenilir olmayan bir kimsenin getirdiği bir habere dayanarak bir şahıs, bir grup veya bir millete savaş açmasının caiz olmadığı anlaşılmaktadır. Bu ilkeye dayalı olarak muhaddisler, Hz. Peygamber'den hadis rivayet eden kimselerin tercüme-i hallerini tahkik etmek amacıyla Cerh ve Tadil ilmini geliştirmişlerdir. Çünkü, rivayet edilen bu hadisler daha sonraki nesillere tesir edecektir. Yine İslam hukukçuları bu ilkeye dayanarak şahitlik müessesesinden şer'i hükümlere bağlı meselelerde veyahut bir şahsın hakkı, hukuku konusunda fasık bir kimsenin şahitliğini kabul etmemişlerdir. Ancak alimler arasında, günlük-sıradan her haber ve haber veren kişi hakkında araştırma yapılmasına gerek olmadığı konusunda görüş birliği vardır. Çünkü ayette "Nebe" kelimesi kullanılmıştır. "Nebe"; her haber için değil, sadece önemli habere atfen kullanılır. Bu bakımdan fakihlere göre, günlük meselelerde araştırma yapmak şart değildir. Sözgelimi, ziyaretine gittiği kimsenin evine girmek için izin istediğinde, kendisine "buyurun" denilen kimse, eve girmeden önce, "buyurun" diyen kimsenin gerçek ev sahibi ya da fasık olup olmadığını araştırması gerekmez.
Bunun yanısıra alimler, inancı bakımından fasık olan ve fakat yalan söylemeyen, kötü bir ahlaka sahip olmayan kimselerin şahitliklerinin geçerli olduğu, böyle kimselerin akidevi bozukluklarının rivayet ve şahitliklerini kabule mani olmadığı hususunda görüş birliği içindedirler.
-
Cevap: Günün Ayeti
Hucurat suresi ayet 7
Ve bilin ki Allah'ın Rasulü içinizdedir. Eğer o, size birçok işlerde uysaydı, elbette sıkıntıya düşerdiniz.(9) Ancak Allah, size imanı sevdirdi, onu kalplerinizde süsleyip-çekici kıldı ve size küfrü, fıskı ve isyanı çirkin gösterdi. İşte onlar, doğru yolu bulmuş (irşad) olanlardır.
Bu ifadeden anlaşıldığına göre tüm müslümanlar bu hataya düşmemişler, sadece bazı kimseler bu görüşü öne sürmüşlerdir. İslam toplumunun doğru yol üzerinde kalması, onlara imanı sevdirip, küfr, fısk ve isyan yolundan kendilerini nefret ettirmesi Allah'ın bir lütuf ve ihsanıdır. Bu ayetin iki bölümü, iki ayrı gruba seslenmektedir. "Şayet o (Peygamber) size bir çok işlerde uysaydı (...) " biçimindeki ifade tüm müslümanlara hitaben kullanılmamıştır. Tam aksine bunlar, Hz. Peygamber'den Benu Mustalık'a ordu göndermesini isteyen sahabelerdir. "Fakat Allah size imanı sevdirdi (...) " biçimindeki ifade ise umumidir. Bu ifadeyle, kendi görüşleri üzerinde ısrar ederek Hz. Peygamber'e karşı gelmeyen, imanın gereği icabı ona güvenip itaat eden sahabelere seslenilmektedir. Bu, kendi görüşleri üzerinde ısrar eden sahabenin mü'min olmadığı anlamına gelmez. Burada sadeceb bu sahabilerin bir hata yaptıkları anlaşılmaktadır. Onlar, Hz. Peygamber (s.a.) henüz aralarında bulunuyor olmasına rağmen, kendi görüşleri üzerinde ısrar etmiş ve bunun üzerine Allah Teala yaptıkları hataya değinerek, sonuçları bakımından onları uyarmıştır: "İmanın gereği, diğer sahabiler gibi Hz. Peygamber'e güvenmek ve onun görüşüne tabi olmaktır."
-
Cevap: Günün Ayeti
tahsin33 Emeğinize sağlık. Allah(c.c.) razı olsun.
-
Cevap: Günün Ayeti
-
Cevap: Günün Ayeti
ArzuNur, kamilya
İlginize teşekkür ederim
Sizlerden de Allah(c.c.) razı olsun.
-
Cevap: Günün Ayeti
-
Cevap: Günün Ayeti
-
Cevap: Günün Ayeti
Hucurat suresi ayet 8
Allah'tan bir fazl (bir ihsan ve lütuf) ve bir nimet olarak. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
ani Allah'ın bu lütuf ve ihsanı bir tesadüfün değil, bir hikmetin sonucudur ve sadece layık olanlara verilir
-
Cevap: Günün Ayeti