ALIŞ-VERİŞDeğeri olan bir malı yine değeri olan başka bir mal veya para karşılığında değiştirme Alış-veriş tarafların karşılıklı onayı ile yani icab ve kabûl ile gerçekleşir Iki taraftan biri malı, diğeri karşılığı olan para veya kıymet taşıyan başka bir malı ele geçirmeleri netîcesinde satışın gerçekleştiği söylenebilir
Insanlar dünya hayatlarında geçimlerini sağlamaları için belirli bir ölçü içinde karşılıklı mal mübâdelesinde bulunmak zorundadırlar, buna da ‚rızık temini' denilir
Cenâb-ı Hakk, "Yeryüzünü size boyun eğdiren (ondan yararlanmanız için size itâat ettiren) Allah Teâlâ'dır O halde yeryüzünün sırtlarında (dağlarında tepelerinde ve ovalarında) dolaşın da Allah'ın size verdiği rızıklardan yararlanın" (el-Mülk, 67/15) buyurmuştur Yeryüzünde dolaşmaktan maksat insanlara faydalı olan nîmetlerin ortaya çıkarılmasını sağlamak ve bunun için araştırma yapmaktır Cenâb-ı Allah yeryüzünü insanlar için rızık sağlama yeri kılmıştır Abdullah b Mes'ud (ra)'tan rivayet edilen bir hadîste Hz Peygamber (sas) şöyle buyurmuşlardır: "Rızık sağlamak gayesiyle çalışmak her müslüman üzerine farzdır " Buna göre müslümanlar helâl ve haramlara dikkat ederek kendilerinin ve aile ferdlerinin rızıklarını sağlamak zorundadırlar Ancak bu rızkı sağlamak için çalışıldığında mutlaka Allah'ın rızası ve O'nun koyduğu sınırlar gözetilmelidir Hz Ebû Bekr'in: "Haram ile beslenen bir vücûda ancak Cehennem ateşi yakışır" sözü müslümanın rızık temini ve alış-veriş anlayışını en güzel bir şekilde belirtmektedir Ashâbın helâl alışveriş yapmak ve haramlardan uzak durmak için şüpheli olan hususları bile terk ettiklerini biliyoruz Ticaretle uğraşan bir müslümanın, İslam'ın alışverişe dair koyduğu bütün hükümleri ana hatlarıyla bilmesi gerekir Günlük hayatta yapılan alış-verişleri Allah'ın razı olacağı bir usûlde yürütebilmek için de bu hükümleri asgarî ölçüde bilmek her müslüman için farzdır
Islâm fıkhına göre bir müslümanın kendisinin ve aileşinin nafakasını sağlamaya ve varsa borçlarını ödemeye yetecek kadar para kazanması ‚farz'dır Bunun dışında, fakîr müminlerin ihtiyaçlarını karşılamak ve akrabalarına ikram etmek için kazanmak da ‚müstehap'tır Güzel ve müreffeh bir hayat sürmek için bundan fazlası için çalışmak ‚mübah'tır Başkalarına karşı kibirlenmek, dünyevî hırsa kapılarak başkasının servetiyle yarışmaya kalkışmak ve bu mal ile azgınlık ve taşkınlık yapmak için kazanmak, bu kazanç helâl yolla dahi olsa ‚haram'dır Buna karşılık, küfre karşı verilen mücadelede maddî katkıda bulunmak ve malınıAllah yolunda infak için samimî bir niyetle çok çalışıp para kazanmak da güzel bir ibadettir Bu gaye için çalışıp para kazanan kişi sürekli ibadet hâlinde sayılır
Aynı şekilde Islâm, çalışıp kazanabilme gücüne sahip olan bir kimsenin dilenmesini yasaklamıştır Hz Peygamber (sas) şöyle buyurmaktadır: "Allah'a yemin ederim ki sizden birinizin, ipini alıp da, dağdan bir bağ odunu taşıyıp getirmesi ve bu odunu satıp onunla aileşinin ve kendisinin geçimini sağlaması, başka birinden istemesinden çok hayırlıdır Kim bilir yardım istediğiniz kimse ya verir minnetine girersin, yahut vermez zilletini çekersin " (Buhârî Musâkât, 13, Zekât, 50, Buyû', 15; Ibn Mâce, Zekat, 25; Ibn Hanbel, I, 167)" Buna göre, çalışmaya gücü yeten kimsenin dilenmesi meşrû değildir
Islâm'da rızık temin etmenin en faziletli yolu cihad'tan (ganimetten) sonra ticarettir Sonra ziraat ve sonra da zanaattır Bütün bu rızık temin etme yollarında alış-veriş işlemi sözkonusu olmaktadır
Gerçekte insanın ihtiyacını gideren eşya, tarım veya sanayı ürünüdür Bundan dolayı bazı ekonomik sistemler, insanların, tarım ve sanayı dışındaki yollarla kazanç temîn etmesini kabul etmezler Fakat, bir malın üretilmiş olması, ihtiyaçların giderilmesi için yeterli değildir Ihtiyaç, ancak üretilen eşyanın, muhtaç olanlara ulaştırılmasıyla giderilir Çiftçi veya sanayıcinin ürettiği malı, ihtiyacı olanlara ulaştırabilmesi ise mümkün değildir Türkiye şartlarında düşünecek olursak, bir fabrikanın ürettiği malları tüketicisine ulaştırabilmesi için birçok yerde şube açması ve bunlarla dağıtımını yapması gerekir Diğer taraftan tüketicilerin, ihtiyaç duydukları eşyayı elde edebilmeleri için doğrudan üretici ile ilişki kurmaları da imkânsızdır Öyleyse, eşya ile tüketici arasında köprü olacak, bunları birbirine ulaştırarak, yukarda zikredilen mahzûrları ortadan kaldıracak fakat yaptığı bu hizmet için belirli bir kâr elde edebilecek bir hizmet sektörüne ihtiyaç vardır Işte bu da, ‚Ticaret Sektörü'dür
Insanlara hizmet anlayışıyla yapılan bu manadaki ticareti Islâm meşru ve makbûl saymıştır Ticaret hakkında Allah'u Teâlâ şöyle buyurur;
"Allah, ticareti helâl, ribâyı da haram kıldı" (Bakara, 2/275)
"Güvenilir, doğru ve müslüman tacır, kıyamet günü şehidlerle beraberdir"(Ibn-i Mâce, Ticârât, 1) Hadîs-i Şerîfi de dürüst ticaretin sahibine ne kadar sevap kazandıracağını belirtmektedir
Islâm'a göre ticaret; değerli olan bir malı, değerli olan bir diğer mal veya para karşılığında değiştirmektir Dinimizin ticarette gözettiği gaye, her ne pahasına olursa olsun kazanmak değil, insanlara, ihtiyaçları olan faydalı eşyayı temin ederek hizmette bulunmak, bu vesîle ile de normal, meşru bir kazanç sağlamaktır
ALIŞ-VERİŞİN ŞARTLARI
Ticarette mübadele edilen malın kıymetli olması: Ticareti yapılan mal, kullanılması dînen caiz olan maldır; helâl olan yiyecekler, giyecekler, çeşitli eşyalar gibi Kullanılması haram olan eşyanın ticareti de haramdır Peygamberimiz Mekke fethinde insanlara şöyle demiştir: "Allah ve Resulü şarap (bütün alkollü içkiler), ölü hayvan, domuz ve putların satışını yasakladı" (Müslim, Müsakat, 13)
Insanlara haram kılınan şeyler, gerçekten onlara zararlı olan şeylerdir Haram olan malları satanlar insanlara kötülük yapmış olurlar Dînimiz böyle malların ticaretini yasaklayarak insanların birbirine kötülük yapmalarını önlemiştir
Malın özelliklerinin belirli olması, gizli bir kusuru bulunmaması: Peygamberimiz şöyle buyurur: "Birbirinden ayrılmadıkça alan ve satan pazarlığı bozmakta muhayyerdir Alan satan doğru söyler, malın özelliklerini açıklarlarsa alış-verişleri bereketlenir; yalan söyler ve malın ayıplarını gizlerlerse ticaretlerinin bereketi yok olur " (Müslim, Büyû, 11) Çünkü böyle bir alış-veriş, taraflardan birinin aldanması, zarara uğraması demektir Bu ise dinde asla hoş görülmez Satılan malda herhangi bir kusur varsa bu gizlenmemeli; açıkça belirtilmelidir Ancak böyle satılırsa ticaret helâl ve bereketli olur
Satılan malın mevcut olması: Mevcut olmayan bir malın satışı caiz değildir Mevcut olmayan malın alıcıya teslimi mümkün olmayabilir Bu takdirde alıcı mağdur olacaktır Böyle bir mağduriyeti önlemek için Islâm hukuku, hemen teslim edilecek veya teslim edilebilmesi mümkün olan malların satışını uygun görmüştür Peygamberimiz (sas) meyveler meydana gelmeden, tomurcuk veya çağla halinde iken satışını yasaklamış, ancak dönmeye başladığı bir zamanda satışına izin vermiştir (Müslim, Büyû, 13) Çünkü, olgunlaşmasına kadar meyvelerde pek çok haşar ve hastalık meydana gelebilir Bundan da alıcı büyük zarar görür Diğer taraftan bu safhada meyvelerin miktarlarını tahmin de güçtür Bütün bu sakıncalarından dolayı mevcut olmayan malın satışına izin verilmemiştir
Mal ve bedelin belirli olması: Alışveriş belirli bir malın belirli bir bedelle değiştirilmesidir Mal veya bedelden biri belli olmazsa bu ticaret meşrû değildir Müşteri satılan malı görmeli, kontrol etmeli gerekli incelemeleri yapabilmelidir Satıcının da malı karşılığında alacağı şeyi; para ise miktarını başka bir mal ise, bunun ne olduğunu bilmesi lâzımdır Meselâ: müşteri, cüzdanımdaki paraya bu malı bana sat dese, satıcı da kabul etse böyle bir alış-veriş caiz değildir Bu tür alışverişlerde taraflardan biri için, mutlaka tehlike ve aldanma vardır Islâm'dan önce geçerli olan bu tür alışverişleri Peygamberimiz (sas) yasaklamıştır Akit unsurlarından birinin meçhul olduğu bu tür alış-verişlerin hepsine "garar" denir
Malın teslim alınması, (Kabz): Satım akdinde, alıcının herhangi bir engelle karşılaşmaksızın, satın aldığı mal üzerinde tasarruf yetkisine sahip olması demektir Bu işlem, satılan malın teslim alınması ile gerçekleşir Kabz sayılan işlemler, satılanın durumuna göre değişir Meselâ ev veya arsanın teslimi; alıcının içine girmesi veya arsayı görecek şekilde yakınında durması yahut da evin kapı anahtarlarına sahip olması ile tamam olur Menkul mallarda ise, satılanın fiilen teslim alınması veya alıcının tasarruf alanına sokulması ile meydana gelir Ancak ölçü, tartı veya sayı ile satılan şeylerin kabzı; ölçerek, tartarak veya saymak suretiyle tamamının teslimi ile gerçekleşir (el-Kâsânî, Bedâyiu'sSanâyî, V, 244)
Menkûl malların kabzdan önce satışının caiz olmadığı konusunda görüş birliği vardır Delîl Hz Peygamber'in şu hadîsidir: "Bir gıda maddesini satın alan kimse, onu kabzetmedikçe (teslim almadıkça) satmasın " (Buhârî, Büyû, 54, 55, Müslim, Büyû, 29-34, 34-36, 39, 41), Hadîste zikredilen gıda maddesi örnek kâbilinden olup, diğer menkûl mallar da hadîs kapsamına girer Islâm hukukçularının çoğunluğu bu görüştedir (el-Kâsânî Bedâyîu's-Sanâyi, V, 234) Buradaki endişe; menkûl mallarda çokça karşılaşılan haşar veya bir ayıbın sirâyeti ve bu yüzden sonraki müşterinin aldanma tehlikesidir Diğer bir tehlike de ilk müşterinin malı kabzedememesi ve kendi müşterisine teslim edememesidir Kabzdan önce satışın yüzyılımız ekonomisinde görülen zararlarından birisi de sun'î fiyat artışlarına neden olmasıdır Şöyle ki:
Günümüzde, arz ve talep dengesi yüzünden, özellikle kontrollü arz sonucu üretici ile tüketici arasına, henüz mal piyasaya sürülmeden aylar önce, pekçok şahıs veya şirket girmektedir Meselâ, ana toptancı, üretici firmanın belki beş-altı ayda üretebileceği tüm malınıdaha üretilmeden kapatmakta; fakat henüz mal eline geçmeden, başka toptancılara, onlar da tüketiciye kâr paylarını ekleyerek satmaktadır Mal son alıcıya, sanki bir kaç elden geçtikten sonra ulaşmaktadır Fakat gerçekte, ilk toplama ile son muşteri arasında yer alan kişiler, kendi aralarındaki işleri hep evrak üzerinde yürütmekte ve satış bedeline her biri ayrı ayrı kâr eklemektedir Mal, üretildiğinde son müşteriye doğrudan intikal etmektedir
Piyasada akıcılık gibi görünen bu işler, gerçekte fiyatların sun'î olarak artışına, mal arzının kontrol altında tutulmasına, piyasaya kontrollü mal sürülmesine sebep olmaktadır Kabzdan önce satış yasağı uygulanınca; ticaret muâmeleleri biraz ağırlık kazanacak, bunun yanında birtakım aracılar ortadan çıkmak zorunda kalacaktır Çünkü naklıye, depo kirası, personel istihdamı vb harcamalar, aracıları ve parazıt şirketleri aradan çekilmeye zorlayacaktır Böylece, piyasada rayıç fiyatın tabii olarak oluşması imkân dahiline girecektir
Sonuç olarak, satın alınan bir malın kabz ve teslim alınmadan önce satış yolu açık bırakılırsa; bir ambarda depo edilmiş malın fiyatı, o mal daha yerinden oynamadan elden ele, dilden dile dolaşa dolaşa sebepsiz yere yükseltilmiş olur (Tecrîd-i Sarîh Terc VI, 447, 450-451)
Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf'a göre kabzdan önce satış yasağı, arsa ve arazı satışlarını kapsamına almaz Çünkü menkûl malların tesliminde ortaya çıkabilecek güçlük ve riskler (garar) gayr-i menkûllerde söz konusu değildir Onun telef olma ihtimâli azdır (Alî Haydar, Mecelle Şerhi, I, 407, mad 253)
Ticarette kâr sınırı: Ticarette maksat; insanlara hizmetle beraber, o işten bir kâr sağlamaktır Yalnız bu kârın aşırı (ğabn-i fâhiş*) olmaması gerekir Genel olarak Islâm, ticarette belirli bir kâr haddi koymamıştır Kâr oranı satılan malların cinsine, özelliklerine göre değişir; Bazı mallarda düşük bir kâr haddi yeterlidir Toptan satışlarda ve değeri yüksek olan mallarda olduğu gibi Bazı mallarda ise bu oran normal tutulur Bozulma ihtimâli olmayan mallar, perakende satışlar vs gibi Bazı mallarda da kâr oranı yüksek olur Bozulma oranı fazla çeşitli riskleri mevcut olan mallar gibi
ALIŞ-VERİŞLER HÜKÜM YÖNÜNDEN; SAHİH, FÂSİT VE BATIL NEVİLERİNE AYRILIR
1-Sahîh alış-verişler: Aslen ve vasfen (maddesi ve niteliği) dine uygun olan şeylerin alış-verişi sahîhtir Meselâ: Kullanılması dînen caiz olan bir malın şartlarına göre satılması gibi
2-Fâsit alış-verişler: Satılan malın vasfı (niteliği) dîne uygun değilse, bu tür satış fâsittir Meselâ, sürüden bir koyun diyerek, meçhûl bir koyunu satmak gibi Aslında koyunun satışı caizdir Fakat yukarıdaki satışta satılan koyunun nasıl bir koyun olduğu (niteliği) bilinmediğinden alış-veriş fâsit olmaktadır
3-Batıl alış-verişler: Satılan malın aslında Islâm'a aykırı bir durumu varsa böyle malların satışı batıldır Kullanılması veya yenilip içilmesi haram olan bir şeyin satılması, Meselâ içki, domuz vs gibi mal ve eşyanın satışı Islâm'da yasak bir alış-veriş türüdür
ALIŞ-VERİŞLERDE DİKKAT EDECEĞİMİZ HUSUSLAR VARDIR: Ticaretle meşgul olan bir müslümanın özen göstermesi gereken ilk önemli konu, haram kılınan malların satışını yapmamaktır Allah bir şeyi haram kılmışsa, onun bedelini de haram kılmıştır Nitekim Hz Peygamber (sas) şarapla ilgili olarak "Içilmesini haram kılan Allah'u Teâlâ satılmasını da haram kıldı " (Ebû Davud, Büyû, 64) buyurarak meseleyi gayet açık bir şekilde belirlemiştir Aynı şekilde mümin bir kasabın, Allah'ın adı anılarak kesilmemiş olan bir hayvanın etini satması da böyledir Çünkü hayvan boğazlarken kasden Allah'ın adı anılmazsa o et haram olur Buna göre, bir müslüman böyle bir eti satamaz Aynı şekilde put ve benzeri şeylerin de satışı Islâm'da yasaktır
Çalıntı olan bir malın satılması veya piyasaya sürülmesi de caiz değildir Hz Peygamber (sas)'in: "Kim bildiği halde hırsızlıkla elde edilmiş çalıntı bir malı satın alırsa onun günahına ve alçaklığına ortak olmuştur" (Beyhakî, Sünen, V, 336) buyurduğu bilinmektedir Buna göre ticaretle uğraşan bir müslümanın gerek mal alırken ve gerek satarken bu hususlarda titizlik göstermesi gerekir
Islâm toplumunda malların fiyatlarına sun'î olarak yapılan müdahaleler asla câiz değildir Rasûlullah (sas): "Pahalılığı arttırmak için fiyatlara müdahale eden kimseyi kıyamet gününde büyük bir ateşin üzerinde oturtmayı Allah'u Teâlâ üzerine almıştır" buyurmaktadır (Bu hususta geniş bilgi için bk Narh ve Ihtikâr maddeleri)
Islam toplumunda karaborsa (ihtikar) haramdır Karaborsa, bir malın fiyatının artması için piyasadan çekilmesi, stok edilmesi, satılmaması ve fiyatı artınca satılmasıdır Ticarette normal kâr helâldir Fakat, ticaretin gayesi her ne pahasına olursa olsun kâr, hele aşırı kâr elde etmek değildir İslam'ın haram kıldığı aşırı kâr yollarından biri de karaborsadır Karaborsanın insanlara pek çok zararı vardır Bunları şöyle sıralayabiliriz:
Piyasada sun'î darlık meydana getirmek, tüketimi sun'î olarak artırmak, bu vesîleyle enflasyonu yükseltmek, fazla fiyatla tüketicinin mağdur edilmesi, alıcı-satıcı arasındaki itimat, iyi niyet, sevgi ve saygının ortadan kalkması Birkaç kişinin aşırı para kazanması için buna başvurması, günah sayılmıştır Peygamberimiz karaborsacıyı şöyle tehdid eder "Pazara mal getiren rızıklandırılmış; ihtikar (stok ve karaborsa) yapan lânetlenmiştir" (Ibn-i Mâce, Ticaret, 6)
ALIŞ-VERİŞTE YEMİN ETMEK Pazarlık esnasında yemin etmek caiz değildir Yalan yere yemin etmek ise daha büyük bir haramdır Çünkü bu, basit bir kazanç için Allah'ın adını istismar etmek, müşteriyi kandırmaktır Hz Peygamberimiz (sas) kıyamet günü Allah'ın, yüzlerine bakmayacağı üç gruptan birinin; "malı şu fiyata aldım deyip müşterinin kendisini doğruladığı ve malınısatın aldığı kimse, " olduğunu bildirmektedir (el-Buhârî, Müsakat, 5; Müslim, Iman, 46) Başka bir hadiste de Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: "Ticarette çok yemin etmekten sakının Çünkü yemin sürümü artırır, fakat bereketi yok eder " (Müslim, Müsakat, 27)
Ölçü ve tartının doğru olması, alışverişe ailenin karıştırılmaması
Islâm dini, insanları ahlâka, fazîlete ve muâmelelerinde dürüstlüğe çağırır Müslümanın en dikkate değer özelliği dürüst oluşudur Alış-verişlerde hîleden maksat; bir kimseyi söz, fiil ve davranışlarıyla etkileyerek, satım akdinin onun yararına olduğunu telkîn etmek ve onu piyasa fiyatının dışında bir satış bedeline razı etmektir
Ayet-i Kerîme'de şöyle buyrulur: "Azap olsun ölçüde tartıda noksanlık edenlere ki, onlar insanlardan ölçüp (haklarını) aldıkları zaman tam olarak alırlar Fakat insanlara (verilmek üzere) ölçtükleri veya onlara tarttıkları zaman eksiltirler" (Mutaffifîn, 83/1-3) (Ayrıca bk el-En'âm, 6/152; el-Isrâ 17/35; eş-Şuarâ, 28/181-183)
Hz Muhammed (sas) Peygamber olduğu zaman Hicaz'da Araplar ticaretle uğraşıyordu Peygamber (sas) vahiy gereği olarak düzenleyici bazı hükümler getirerek dürüst bir piyaşanın teşekkülünü sağladı
ALIŞVERİŞİN ŞARTLARI NELERDİR ? Alışverişin sıhhat şartları on kısma Ayrılır:
1-Satılık şey ile bedelinin bilinmesi
2-Tesliminin bilinmesi
3-Aldanmaya yol açacak bir şartın öne sürülmemiş olması
4-Akd'in gerektirmediği bir şartı koşmamakMesela dikmek şartıyla tüccarından kumaş almak caiz değildir
5-Tarafeynin rızasıyle olması
6-Vadeli ise vade zamanının bilinmesiVade zamanı belli olmayan bir alıveriş caiz değildir
7-Bedelin miktarının bilinmesiBedeli bilinmeyen bir şeyin satışı sahih değildir
8-Rebeviyatta aynı cinsten birbiriyle satılan iki şeyin eşitliğinin kesin olarak bilinmesi
9-Her ikisinin kabz edilmesi
10-Mürabaha,tevliye ve vadıada bedelin bilinmesi