Cevap: Cocugunuzu Taniyin
SEVGINIZI
ARTIRMANIN YOLLARI
1- Onu sevdiğinizi ve ona değer verdiğinizi sık- sık belli edin
2- Ona ara sıra özel bir hediye verin
3- Bir arkadaşa ihtiyacı olduğunda mutlaka onun yanında bulunun
4- Ona her zaman için vakit ayırın
5- Sık- sık onunla yürüyüşe çıkıp konuşun
6- Birlikte yemek- yemek için dışarı çıkın
7- özel günlerinde kesinlikle hatırlayın
8- Konuşurken tamamen onu dinleyin
9- Konuşurken tamamen samimi konuşun
10- Ona kesinlikle yalan söylemeyin
11- Konuşurken kesinlikle gözüne bakın
12- Onun iyi özelliklerini keşfetmeye çalışın
13- Onun üzüntülerini ve dertlerini dinleyin
14- Onun size tamamen güvenmesini sağlayın
15- Boş zamanlarınızı ona ayırmaya çalışın
16- Onun için fedakarlıkta bulunmaktan kaçınmayın
17- Onun arkadaşları ile tanışın
18- Tatil için birlikte program yapın
19- Uzun sûre ayrı kalmayın
20- Onu anladığınızı hissettirin
21- Onun sevmediği şeyleri öğrenin
22- Onu değiştirmek yerine önce kendinizi değiştirmeyi düşünün
23- Onun hoşuna giden şeylerin bir listesini yapın
24- Yarınlar için birlikte plan yapın
25- Hayal ve düşüncelerinizi onunla paylaşın
26- Ona kızdığınızda onunla hemen konuşmaya çalışın
27- Yaptıkları hakkında tahminde bulunmak yerine onunla iletişim kurun
28- Onun kaygılarını anlamaya çalışın
29- Onunla bir çok ortak yönünüz olduğunu düşünün
30- İyi yönlerini sık- sık aklınıza getirin
31- Onu her zaman için kontrol etmeye çalışmayın
32- Kendini ifade etmesine sık- sık izin verin
33- Onun hayatındaki zorlukları sık- sık hatırlayın
34- Başarılarını takdir edin
35- Yanında olduğunuzu hissettirin
36- Duygularına öncelik tanıyın
37- Onu olduğu gibi kabul etmeye çalışın
38- Onu toplum önünde eleştirmeyin, ona kötü söz söylemeyin
39- Onun için özel olan nedir ? Onu bulun
40- Onun sevdiği şarkıları öğrenin ve birlikte dinleyin
41- Ona bir kitap alın ve onun için imzalayın
42- Ona iltifat etmeyi unutmayın
43- Hata yaptığınızda ondan gecikmeden özür dileyin
44- İyiliği karşısında teşekkür etmeyi unutmayın
45- Hatalarını büyütmeyin ve ona karşı hata yapmamaya çalışın
46- Onun hakkında iyimser olun . iyi düşüncelerinizi pekiştirin
47- Onun hakkındaki iyi düşüncelerinizi diğer insanlara söyleyin
48- Gücendiğinizde ondan kaçmaya çalışmayın
49- Onun yerine sık- sık kendinizi koyun
50- Endişelerinizi rahatça söyleyin
51- Ona biraz daha zaman tanıyın
52- Onun için yaptıklarınıza bir yenisini ekleyin
53- Her şey bittiğinde ona bir şans daha tanıyın
54- Hayatınızın her aşamasında onu da düşünün.
55- Kişiliğine önem verin , duygularını anlamaya çalışın.
56- Onun iyi yönlerini görün,kötüleri göz ardı edin.
57- Her gün iki güzel söz söyleyin.
58- Birbirinizi 60 saniyelik kucaklaşmayla karşılayın,
59- Her hafta eşinizle, çocuğunuzla baş başa geçireceğiniz bir zamanı programlayın.
60- İletişim kurarken sevgiyle yaklaşın
"BAKMAK"
Çocuğunuzla konuşurken onun gözlerinin içine bakırsanız, çocuğunuzun kişisel gelişimine yardımcı olursunuz. Çocuğunuz sizin açınızdan önemli olduğunu hissederse, vermek istediğiniz diğer mesajların hepsini dinleyecektir.
"YÜRÜMEK"
Akşam yemeklerinden sonra yapılacak 20 ile 30 dakikalık yürüyüşler Ailenizin kenetlenmesini sağlar. Bu esnada birbirinizin hislerini "paylaşarak" ve "dinleyerek" bir çok şey "öğrenebilirsiniz"
Tüm bu gezintilerinizin çocuğunuzun kişisel güveni Özerinde büyük bir etkisi olduğunu
sakın unutmayın. Onunla zaman geçiriyorsunuz, onu dinliyorsunuz, onunla konuşuyorsunuz yani başka bir anlamda ona "saygı duyuyor" ve onu "anlıyorsunuz". Siz, çocuğunuzun hayatındaki en önemli kişi olarak, saygınızı ve zamanınızı ona yönelterek onu "düşündüğünüzü " çocuğunuza belli ediyorsunuz.
Cevap: Cocugunuzu Taniyin
BIRAKIN ÇOCUKLARINIZ OYNASIN
"Oynamayan at tay olmaz." Türk Atasözü
Oyun. çocuğun gelişmesi ve kişilik kazanması. için sevgiden sonra gelen ikinci en önemli ruhsal besindir. Sevgiden yoksun bir çocukluk gibi oyunsuz bir çocukluk da düşünülemez. " Çocuk ruh sağlığı sevilmek ve oynamaktır." Atalay Yörûkoğlu
Çocuğun oyun oynaması, onun gelişimi açısından çok önemlidir Çocuk
oynadıkça duyular, keskinleşir, yetenekleri serpilir, becerisi artar Çünkü
oyun çocuğun en doğal öğrenme ortam.d.r. Duydukların, gördüklerini sınayıp
denediği öğrendiklerini pekiştirdiği bir deney odasıdır. Oyun; çocuğu yetişkin hayata hazırlayan en etkin yoldur. Çocuğun en önemli eğitim araçları oyuncaklarıdır. Oyun ile insan ilişkileri, yardımlaşma, konuşma, bilgi edinme, deneyim kazanma, psiko-motor gelişimi duygusal ve sosyal gelişimi etkilediği
gibi, zihin ve dil gelişimini de etkiler.
Yetişkinler gözüyle oyun: çocuğun eğlenmesi, oyalanması, başlarından savmak için bir uğraş olarak görürler, oysa oyun, çocuk için ciddi bir istir. Çocuk oynadıkça
becerileri artar, yetenekleri gelişir. Çevresini, bilinmeyenleri tanır
kendisi için anlaşılır duruma getirir.
Oynayan çocuk, kendi küçük dünyasındadır. O dünyaya kendisi egemendir. Kuralların, kendisi koyar ve kendisi bozar. Karışmaya kalkan olursa sinirlenir. Kurduklar, oyunu, yerleştirdikleri eşyalar, değiştirmeyi bir deneyin, hemen tepki gösterirler. Diktikleri kuleyi yanlışlıkla devirseniz yemden yapılamazmış gibi ağlarlar.
Oyun, çocuğun dili ve en etkili anlatım aracıdır. Oyun aracılığı ile üzüntülerini, kaygılarını, korkularını dile getirir.
Oyunlarında büyükleri taklit ederler. Bebeğini sallayan giydirip besleyen, yatağına yatırıp ninni söyleyen bir küçük kız, annenin yavrusuna verdiği bakımı ayrıntılarıyla uygulamaktadır. Bebeğiyle konuşurken söylediği sözlerin kendi annesininkilere benzediği de gözden kaçmaz, zorlayışı, avutuşu, okşayışı ve sözlerinden kendi annesini sahnede oynadığını sanırsınız.
Oyun çağındaki çocukların arkadaş edinmesi, ördek yavrularının suya dalar dalmaz yüzmeleri gibi doğal bir istir. Yeter ki çocuk, yaşıtlarıyla
kaynaşabileceği ortamı bulsun. Bir araya gelen iki çocuk daha birbirinin adını öğrenmeden oynamaya koyulurlar. Ancak birlikte oynayabilmek için, oyuncakları paylaşmak, oyun kurallarını bozmamak gerekir. Başlangıçta çekişme, itişme ve bozuşma olağandır. Ama bozuşmalarıyla barışmaları bir olur. Oyunun tadı bencilliği geriye iter. Oyunun çekiciliği üç yadından başlayarak çocukları is birliğine iter. Böylece oyun, çocuğun toplumsal bir varlık olarak gelişmesinde en doğal ortam olur. Oyun aracılığıyla gelişen arkadaşlık ilişkileri giderek toplu oyunlarda daha düzenli bir arkadaşlığa yol açar.
Oyun çocuğun en güçlü ve doğal dürtülerinden biri olan saldırganlık dürtülerini boşaltmasına da yarar. Kendisine uygulanan cezaları hayalde de olsa başkalarına uygulayarak, doktor olup iğne yaparak, polis olup suçluları yakalayarak bu dürtülerine uygun bir çıkış yolu bulur. Yalandan ölür ve öldürür.
Çocuğun oyunlardaki davranış biçimi aile içinde aldığı eğitimi yansıtır. Evde her istediği yapılan, bir dediği iki edilmeyen çocuk başlangıçça zorluk çeker. Bencil davranır, paylaşmaya yanaşmaz. Çocuk küser, mızıkçılık eder. Zora gelince büyüklere sığınır, özellikle ev dışında yaşıtlarıyla oynama olanağı bulamayan çocuklarda sıklıkla görülür. Oyunda hep saldırgan ve bencil davranan bir çocuk da, ana baba tutumunu oyuna aktarıyordur. Ya da evde sindirilen kısıtlanan bir çocuktur. Oyunda hep silik kalan, başkalarını izleyen bir çocuk da bağımlı yetiştirilmesini yansıtıyordur. Evde kazanılan olumlu olumsuz kişilik nitelikleri oyunda sınanır.
Bununla alakalı olarak bir olayı aktarmak istiyorum;
Bir öğrencim sürekli bana gelip arkadaşlarından şikayette bulunuyordu. Ben
de arkadaşlarını çağırıp, onlarla konuştuğumda; arkadaşlarının da ondan
şikayet ettiklerini gördüm. Arkadaşlarından birisi aynen şunları söyledi; "Hocam sürekli onun dediğini yapmamızı istiyor. Eğer yaparsak bir problem yok. Ama yapmazsak bize küsüyor, kızıyor. O da bir kez bizim dediğimizi yapsa ne olur." Çocuğun annesini tanıyınca; Onun her istediğini yapan aşırı çocukla ilgilenen, bir anne karsıma çıktı. Çocuk annesinden gördüğü ilginin aynısını arkadaşlarından da bekliyordu. Onlardan bu ilgiyi göremeyince hayal kırıklığı yasıyordu.
Anne için yavrusu Onun "bir tanesi, canısı" olabilir. Ama arkadaşları için sadece diğerleri gibi bir arkadaştı.
Oyun, kazanılan olumlu özelliklerin pekiştirildiği, geliştirildiği bir ortamdır aynı zamanda. Olumsuz niteliklerin de değişmeye uğradığı bir deneme alanıdır. Bu nedenle oyunun çocuk için eğitici, düzeltici bir işlevi vardır. Kendi hakkını korumak, başkalarının hakkını gözetmek, is birliği ve paylaşma evde değil, ancak oyun ilişkilerinde kazanılan toplumsal özelliklerdir.
Oyun okul öncesi yaşlarının tek uğraşıdır. Ancak okula başlamakla oyun gereksinimi sona ermez. Çocuk büyüdükçe, gelişim düzeyine göre biçim değiştirerek sürer gider. Bu nedenle okulu oyun çağının sonu gibi görmek yanlıştır, İlk öğretim çocuğunu "oyundan kesmek", oyundan alıkoymak yanlıştır. Çocuğu öğretmeden soğutmanın en kestirme yoludur. Bunun yerine oyunu, öğrenmenin yardımcısı ve aracısı kılmak gerekir. Oyuna doymamı; bir çocuk okuldaki öğretime hazır değildir.
ÇOCUĞUNUZUN MUTLAKA ARKADAŞLARI OLMALI.
Arkadaş ilişkileri çocuğun evinde karşılanamayan en önemli gereksinimlerinden biridir. Arkadaş edinmek ve ilişkiyi sürdürmek belli bir olgunluk ister. Bu bakımdan bir kimsenin ruhsal olgunluğunu kurduğu arkadaşlıklara bakarak anlayabiliriz. Hiç arkadaşı olmayan bir kimsenin önemli ruhsal sorunları olduğunu duraksamadan söyleyebiliriz. Gerçekten çocukluğun en ağır ruhsal bozukluğu olan içe kapanıklık hastalığında, en belirgin özellik yaşıtlarına karışmamak, arkadaşlık edememektir.
Kimi ana-baba çocuğun yaşıtlarıyla oynamasını bilerek engeller. Çocuğuna hem ana-baba hem de arkadaş olabileceğini sanır. Çocuğuyla yer, içer, oynar, onu gezdirir. Ama yaşıtlarıyla ilişkisini ya açıktan yada dolaylı olarak kısıtlar. Çeşitli oyuncaklar alınır, evde oyalamak için aşırı çaba harcanır. Çocuk yaşıtlarının oyununu camdan izler. Bir süre sonra, örneğin okul çağında, istese de başlayacağını bilemez. Evde oturmayı yeğler.
Bir çocuğun hiç arkadaşı yoksa ve kendini Özellikle yalnız ve sosyal açıdan yetersiz hissediyorsa, kaygı duyulacak bir durum söz konusudur.
Çocuğunuz arkadaşsız kalmışsa ve bundan olayı acı çekiyorsa, olabildiğince çabuk müdahalede bulunmalısınız.
Arkadaşlık çocuğa toplumsal yaşamında gerekli olan uyumlu ilişkileri ve işbirliğini öğrettiği gibi, ezmeden ve ezilmeden yarışma yeteneği de kazandırır. Önder olma, yönetme, belli bir amaca yönelik takım çalışmasına katılabilme, sorumluluk alabilme gibi evde kazanılması mümkün olmayacak yetenekler arkadaşlık ilişkileriyle kazanılabilir.
Arkadaş ilişkileri çocuğa kendi kendini gerçekçi olarak değerlendirme olanağı verir. Başkalarına bakarak kendini tartar. Beğendiği ve beğenmediği özellikler biçimlenir.
Arkadaşlarıyla ortak yanlarını ve ayrıldığı yönleri görür, insanlarda beğenmediği özellikleri hoş görüyle karşılamaya alışır. Arkadaş ilişkilerini sürdürmek bencilliğin yenilmesine bağlıdır. Karşılıklı alıp verme ve özveriyi gerektirir.
Çocuklarımızın okul yada çevreden edindiği arkadaşlarına saygı gösterilmelidir. Değilse, bizlerden gizli olarak, dilemediğimiz kimselerle ve dilemediğimiz yerlerde, hoş göremeyeceğimiz arkadaşlık biçimi geliştirebilirler. Ne kadar isteseniz de, çocuğunuzun sınıftaki başka bir çocukla oyun oynamasını kesinlikle yasaklamayın; çünkü böyle bir yaklaşım ulaşmak istediğinizin tam tersi bir sonuç doğurabilir. Çocuğunuza karşı dürüst olun. Beğenmediğiniz arkadaşı hakkındaki kaygılarınız anlatarak, başka bir çocukla oyun oynamasının neden daha iyi olacağını açıklayın. Ana-baba ocağında iyi eğitilmiş bir çocuğun kötü arkadaşlara uymasından korkmamalıdır. Bir bakıma arkadaşsızlık, kötü arkadaşları olmasından daha sakıncalıdır. Çocuk arkadaşlarının yoluna gidiyor, onlara körü-körüne uyuyorsa önce evde edindiği eğitimde bir eksiklik aramak daha doğru olur. Her çocuk deneye deneye birazda kendi eğilimine uygun arkadaşlar bulur. O zaman ne yapmalıyız? Çocuğunuzu bir arkadaşlıktan vazgeçirmenin yollarından biri de, onun daha iyi başka bir arkadaşlık kurmasını teşvik etmektir. Alternatifini koymadan yasak getirmemelisiniz. Çünkü yapılmasını doğru bulmadığımız şeyleri kesin bir dille menetmek çözüm değildir. Niçin yapılmaması gerektiğini ona mantıki ve hissi delillerle izah etmeliyiz. Yoksa insanlar men edildikleri şeylere karsı daha fazla isteklidirler, insanları yanlışlarından vazgeçirmek için, onlara daha iyi bir alternatif sunmak lazım.
Çocuğun arkadaşlık ilişkileri ana-babanın denetimi dışında tutulmalıdır demek de doğru olmaz. Ne var ki, oyun gibi arkadaşlık da çocuğun ev dışındaki özgürlüğünün bir ürünüdür.
Çocukların arkadaşlığa verdikleri önem çok büyüktür. Arkadaşlarca aranıp benimsenmek çoğu kez büyüklerce beğenilmek veya derslerde başarılı olmaktan önde tutulur. Gerçekten çocuklar arasına da yürütülen araştırmalarda en beğenilen, en çok oy toplayan arkadaşların, en uyumlu çocuklar olduğu ortaya çıkıyor. En beğenilenler; canlı, dışa dönük,atılgan, bağımsız, neşeli ve iyi huylu çocuklardır. Bu çocuklar zeka ve başarı yönünden ortalamanın üstünde olmakla birlikte en zeki ve en yetenekliler arasında değildirler. övüngen, üstünlük taslayan, gürültücü, mızıkçı ve saldırgan olanların en az beğenilen arkadaşlar olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı?
Cevap: Cocugunuzu Taniyin
ÇOCUĞUNUZU KİMSEYLE KIYASLAMAYIN
Çocuklarımızı en çok kızdıran davranışların başında "onları başkalarıyla kıyaslamak geliyor." Hiç unutmuyorum Anne-babaları hakkında çocuklarla sohbet ediyorduk, yani onları çekiştiriyorduk! Bir öncem kalktı ve şunu söyledi; "Hocam onları çok seviyorum ama, ah şu kıyaslamaları yok mu çıldırtıyor insanı..."
Anne-babalar her çocuğun kendine özgü niteliklerle donanmış ayrı bir birey ve keşfedilmeyi bekleyen ayrı bir dünya olduğunu düşünerek diğer çocuklarla ve kardeşleriyle kıyaslama yoluna gitmemelidir. Kıyaslamalar kıskançlık yaratır. “Senden temiz giyindiği için Kardeşini daha çok seviyorum” ya da “onun notları seninkinden daha iyi” gibi kıyaslamalar, çocukta kıskançlık oluşturur. Kıyaslama yerine çocuktan istediğimiz davranışların neler olduğunu ona duyurmak ya da sezdirmekle yetinmeliyiz.
Kardeşler arası geçimsizlik olduğunda taraflı davranılmamalıdır. Özellikle kız-erkek, büyük-küçük ayırımı yapılmamalıdır.
KARDEŞ KISKANÇLIĞI
Çocuklarda ilk kıskançlık ikinci çocuğun doğumuyla başlar. O güne kadar evin sultanı olan bebek ikinci dereceye düşer ve bu durum onu kızdırmaya başlar. Çocuk kardeşine saldırgan davranışlar ( vurma, ısırma gibi) şeklinde yada tam tersi aşırı sevgi şeklinde kendini gösterebilir. Tekrar ilgiyi
kazanmak için gerileme davranışları (alt ıslatma, tırnak ısırma, parmak
emme gibi) gösterebilir.
Bunları az da olsa önleyebilmek için;
1- Daha yeni birey dogmadan büyük kardeş bu yeni kardeşine karsı sevgi dolu hislerle hazırlanmalıdır.
2- Bebeğin beslenmesi, temizlenmesiyle ilgili küçük sorumluluklar vermek
3- Bizim yardımımız olmadan bebeğin yaşayamayacağını, hiçbir şey yapamayacağını sezdirmek ve onunda yardımını sağlamak en iyi yollardan biridir. Böylece çocuk kendisinin ağabey yada abla olduğunu öğrenecek, ev içindeki birinciliği sürdürmek için bebeği hoş tutacak, ona iyi davranacak ve görüp gözetecektir.
4- Onun yanında yeni doğan bebeği coşkulu bir şekilde sevmemek.
5- Ayrıca ikisine de eş değer giysiler alınmalıdır.
Çocuğun kardeşi olması onun geçmesi gereken önemli bir deneyimdir. Çocuk bu sayede sosyalleşme, paylaşma gibi önemli kişilik özelliklerini kazanır. Küçük kardeş olayından 5 yaşından küçük çocuklar daha fazla etkilenmektedir.
Cevap: Cocugunuzu Taniyin
ÇOCUĞUNUZUN DAHA GÜZEL KONUŞMASI İÇİN
Her kez bir ağızdan "Bunu kim istemez" diyordur. Hepimiz böyle çocuklara sahip olmak elbette isteriz. O zaman Profesör Farley' in sözlerine kulak verin: " Eğer bütün gün çocuğu televizyon önüne bırakır, onunla yeterince konuşmazsanız çocuğunuzun konuşması elbette gecikecektir."
Ayrıca Çocuk psikolojisi uzmanı Prof. Lallery Ferson tarafından 2000 çocuk üzerinde yapılan bir araştırmaya göre: 12 aylık çocuklar ortalama O ile 50 arası kelime konuşurken,
24 aylık çocukların bildiği kelime sayısı 50 ile 600 arasında.
Yapılan bu araştırmaya katılan çocukların aileleri incelendiğinde ; çocukların kelime hazinelerinin zenginleşmesinde anne-babanın bilinçli yaklaşımının ve bulundukları çevrenin rolünün katkısı kesin bir şekilde ortaya çıkıyor.
Doğum anından itibaren çocuk kendisiyle konuşulmasını ister. Araştırmalar gösteriyor ki; yeni doğmuş bir bebekle ne kadar "ilgilenir" ,"konuşulur" ve ona "şarkı söylenirse", hissi yönden çocuk o kadar sağlam olur.
"Meşgul dahi olsanız, çocuklarınızı "daha sonra anlatırsın" diyerek geri çevirmeyin."
Anne-baba olarak bizler çocuğumuzun konuşması adına onu teşvik etmeli, ona zaman ayırıp onunla bol-bol konuşmalıyız. Hayal dünyalarını bizimle paylaşmalarını sağlamalıyız. Onların kelime hazinelerinin gelişme sebeplerinden birinin, onlarla erişkin bir kişiyle konuşuluyormuşçasına konuşulması olduğu akıldan çıkarılmamalıyız.
Bunun bir diğer yolu da ona rahat soru sorma imkanı sağlamaktır. Çocuk sorduğu sorularla kendini ifade eder ve aldığı cevaplarla zihnindeki karışıklıklara açıklık getirir. Çocuğun zihnindeki bilgiler ne kadar netse çocuk o kadar güzel ve anlamlı cümleler kurar. Bizler çocuğumuzun soruları karşısında bunalıp ta "Yeter artık" “Kafamı şişirip durma" gibi sözlerle onun soru sormasını ve konuşmasını engellemediğimiz müddetçe çocuklarımız harika konuşacaklardır.
"Her hangi bir soru sorduklarında sakın onları susturmayın."
Konuşmayı geciktiren öğeler;
1- Anne-babanın yeterince sevgi ve şefkat göstermeyip yeterince destekleyici olmamaları.
2- Kendisinden sonra küçük bir kardeşinin olması kardeş kıskançlığına neden olu ki bu nedenle de bebeğin konuşması gecikebilir.
3- Geçirilen kazalar da duygusal şoklara sebep olarak konuşmayı geciktirebilir.
4- Ailede sürekli tartışmaların, kavgaların olduğu, dilin bir kavga aracı olarak kullanıldığı ortamlarda da bebekte konuşma isteği gelişmeyebilir. Konuşmaya karşı olumsuz tavır takınılır ve konuşma gecikebilir.
5- Çocuk isteğini daha tam anlatmadan isteği ve ihtiyaçları anne-baba tarafından anlaşılıyor ve anında karşılanıyorsa, çocuğa kendini ifade etme fırsatı verilmiyorsa çocuğun konuşması için bir sebep kalmaz, bu durumda da çocuk 3-4 yaşına gelse bile hala konuşmayı öğrenmeyebilir.
Konuşmayı geciktiren diğer bir öğe de, anne-babanın çocuğun çıkardığı seslere tepkisiz kalmaları ve onunla yeterince ilgilenmemeleridir. Çocuk çıkardığı sesin çevrede bir etki bırakmadığını görünce konuşma isteği duymayabilir, bu durumda da konuşma gecikebilir.
Cevap: Cocugunuzu Taniyin
ÇOCUĞUNUZUN OKUL BAŞARISI İÇİN
"Çocuğunuzu bir "not makinesi" olarak görmeyin" Cristine Brunet
"Okul başarısı yüksek çocukları incelediğimizde çocuğuna sarılan, öpen
onunla küçüklüğünde ilgilenen babayı buluruz."
Seminerlerimde "Basarı nedir, tarif eder misiniz?" diye ailelere sorarım. Sonra da peşinden şu soruyu eklerim; "Dersleri iyi olmayan; takdir ya da teşekkür alamamış, her hangi bir üniversiteyi kazanamamış bir kimseyi başarısız olarak kabul edelim mi? Gerçekten yanlış ama çocuklarımızın başarısı hep "ders başarısı" olarak algılanıyor. Ve maalesef aileler övünmek için çocuklarını mahvediyorlar. Basarı dendiğinde hep "dış başarıyı” algılıyoruz. Dış basarı; başkaları tarafından gözlenebilen davranışları içerir. Çocuk için ele alacak olursak; Takdir alması, okul birincisi olması, doktor, mühendis v.b olmasıdır. Büyükler için ele alacak olursak; Parasal yönden zengin olma, şöhrete kavuşma, mevki ve kudret sahibi olma gibi...
Birisi "kızım evleniyor" dese, hemen; "damat ne iş yapıyor?" diye sorarız.
"Arabası, evi, malı, mülkü var mı?" diye sorar, damadın "başarını derecesini" saptamaya çalışırız.
Cevap: Cocugunuzu Taniyin
OKUL VEYA CAMIDEKI EGITIM ÇOCUĞUN YANINDA ELEŞTİRİLMEMELİDİR.”
"Eğer anne-baba "hükümet, amir, polis, başbakan ...v.b. kişilerin otoritelerinden her hangi birisini küçümser veya çürütürse, çocuklarıyla arasındaki otoritenin de temelini kazıp çürütüyor demektir."
Okul Cami disiplin olayları evde tartışılmamalıdır. Çocuk okula karsı
soğutulmamalıdır. Okulca konulmuş yararsız kurallar varsa okul yönetimiyle konuşulmalı yada veli toplantısında dile getirilmelidir. Çünkü çocuğumuzun okulu sevmesi çok önemlidir. Unutmayın; insan sevmediği bir ortamdan hiçbir şey alamaz.
Okullarda çocuk başarısız olduğu zaman; "çalıştır, sıkıştır...." der kimileri Böylece mengeneye alınan çocuk, ezilerek; silik, uydu bir kişilik yada mengeneden kurtularak aileye, okula ve topluma başkaldıran bir kişilik kazanmış olur.
KENDİLERİNE GÖRE ÇOCUKLARIMIZ NEDEN BAŞARISIZ OLUYORLAR?
Başarısız olan öğrencilere bunların nedenini sorduk, öyle ilginç şeyler yazdılar ki biz bile hayret ettik. Bu çalışmamızın hem öğrencilerimize, hem anne-babalara, hem de öğretmenlerimize ışık tutacağını umuyoruz. Bütün cümleler öğrencilere aittir mümkün olduğu kadar orijinalini bozmamaya çalıştık.
ÖĞRENCİLERİN KENDİSİYLE İLGİLİ NEDENLER
• Çalışıyorum ama bir türlü anlamıyorum.
• Düzenli olarak ders çalışamıyorum.
• Derse karşı konsantre olmakta zorlanıyorum.
• Bazı derslere ilgisizim.
• Eve geç saatlerde vardığım için yorgun oluyorum.
• Oyun benim ders çalışmamı engelliyor.
• Fazla uyuduğum için derse zaman ayıramıyorum.
• Stres ders çalışmamı engelliyor.
• Bildiğimi zannedip, ders çalışmıyorum.
• Okulda yatılı okursam başarım artar.
• Not tutmayı beceremiyorum.
• Ailem okumamı istemese okula bile gitmem.
• Derse nasıl çalışacağımı tam olarak bilemiyorum.
• Kendime güvenim yok. Kendimi dersleri başaracak yeterlilikte
hissetmiyorum.
EV VE AİLE ORTAMI İLE İLGİLİ NEDENLER.
• Kardeşimle kavga ediyorum.
• Evde bilgisayar var çalışmamı engelliyor.
• Televizyon ders çalışmamı engelliyor.
• Eve gelen misafirler ders çalışmamı engelliyor.
• Evde bana ait bir odamın olmasını isterdim.
• Evde çok müzik dinlerim.
• Hep benden daha başarılı olanlarla karşılaştırılıyorum.
• Annemle babam geçinemiyorlar.
• Evimiz çok kalabalık, çalışamıyorum.
Cevap: Cocugunuzu Taniyin
ÖĞRETMENİN TUTUMU VE İZLENEN YOLLA İLGİLİ NEDENLER.
• öğretmenlerimiz derste çok sert davranıyorlar.
. Bazı öğretmenler, derslerini çok sıkıcı hale sokuyorlar.
• öğretmenler öğrencilerine güven duymuyorlar.
. öğretmenler bazı öğrencilerle daha yakından ilgileniyorlar.
. Deneme sınavlarının az olması sınava olan motivasyonumu azaltıyor.
• Bazı öğretmenler öğrencilerine çok kötü sözler söylüyorlar.
• Bazen öğretmenler ilgisiz davranıyorlar.
• Konular düzeyimize indirilerek anlatılmıyor.
• Anlamadığım yerleri çekiniyorum soramıyorum.
• ödevler zamanımı çok alıyor.
YAKIN ÇEVRE VE ARKADAŞ İLİŞKİLERİNDEN KAYNAKLANAN NEDENLER
• Arkadaşlarım tarafından dışlanmış olmak
• Sınıf dikkate alınmamak ve kendime olan güvenimin azalması.
• Arkadaş grubuna girememek.
• Arkadaşlar arasında lakap takılması.
• Arkadaş grubunun kötü olması.
• Arkadaşlarımın ve çevremin okula ve derslere fazla önem vermemesi. Sınıf arkadaşlarım her şeyi alaya, ve dalgaya alıyorlar.
"Çocuğunuz severek öğrenmeyi kavrayınca, öğrenmeyi sevmeye başlar."
Aşağıda çocuğunuzun egitim başarısını arttırma adına uygulayabileceğini» pratik öneriler sunuyoruz;
l- Sorumluluk duygusunu artırmaya çalışın
2- Yaşına uygun yapabileceği görevler verin
3- Başarılı olmuş kişileri ona sevdirin ve örnek gösterin
4- Kendine güvenmesini sağlayın
5- Okul arkadaşları ile iyi ilişkiler kurmasını sağlayın
6- Ondan yapamayacağı şeyleri istemeyin
7- Ona yaşından ve olduğundan daha küçükmüş gibi davranmayın
8- Onun ile birlikte vakit geçirin . kendini ifade etmesini sağlayın
9- Uygun olmayan arkadaşlarını onunla konuşun
10- Madde kullanımından uzak kalmasını sağlayın
11- Ders için yeterli vakit ayırmasında ona yardımcı olun
12- Onun okul başarılarını uygun bir şekilde ödüllendirin
13- Ona her zaman cesaret verin . destekleyin
14- Başarısızlıkları İçin konuşun . onu başarıya motive edin
15- öğretmeni ile onun hakkında sık-sık iletişime girin
16- öğretmeninin onun hakkındaki önerilerini dikkate alın
17- Hayatta düzenli ve programlı olmasına yardımcı olun
18- Onun stres faktörlerini hesaba katın , psikolojik durumuna dikkat edin
19- Aile içi huzuru ve sevgi ortamını onun için hazırlayın
20- Anne ve baba birlikte dersleri konusunda destek olun
21- Ders çalışma harici zamanlarda dinlenmesini sağlayın
22- Onu okumaya teşvik edin.okuma alışkanlığı kazanmasına yardımcı olun
23- Ona uygun dikkatini dağıtmayacak bir ders çalışma ortamı hazırlayın
24- Dikkatini devam ettirme konusunda eksikliği olup olmadığını kontrol edin
25- Onun kapasitesinden daha fazla beklentilere girmeyin
26- Okulu sıradan bahanelerle aksatmasına izin vermeyin, bu durumu denetleyin
27- Derslerine engel olabilecek isteklerini uygun bir şekilde sınırlayın
28- Onu ders ve sınavlar konusunda paniğe sevk etmeyin
29- Her gün düzenli ders çalışmasını sağlayın
30- Düzenli öğünler . gıda alımı ve çeşitliliğini sağlamaya çalışın
31- Onun kabiliyetlerini yönlendirin ve gelişmesini sağlayın
31- Onunla mümkün olduğu kadar nitelikli zaman geçirin
32- Uyku düzeninin bozulmamasını sağlayın
33- Hafta sonları ve yaz tatillerinde yeterince dinlenmesini sağlayın
34- Okulda yolunda gitmeyen şeylere karşı uyanık olun
35- yaşıtları ve başkaları ile onu kıyaslamayın
36- Onun ile okul ve dersler hakkında belli aralarda durum değerlendirmesi yapın
37- Onu arkadaşları ile rekabete sürüklemeyin
38- Çok aşırı ders çalışmasını sınırlayın
39- Onun hobilerini artırın, ders dışında hobileri ile ilgilenmesini sağlayın
40- Onun her zaman için yanında olduğunuzu devamlı hissettirin
41- Küçük problemler büyümeden zamanında müdahale edin
42- Ders çalışırken belli aralarla dinlenmesini sağlayın
43- Defter ve kitaplarını düzenli ve temiz kullanmasını sağlayın
44- Kapasitesinin altında uyarı düzeyi düşük bir sınıfta ise okul ile durumunu görüşün
45- Bazı derslerde birlikte çalışarak ona destek olun
46- Çocuğunuzun görme ve işitme problemi olup olmadığını değerlendirin.
47- Beklenenin çok altında başarı durumunda özel öğrenme güçlüğüne dikkat edin
48- Sportif faaliyetler ile ders dışı dinlenmesini sağlayın
49- Okul içi sosyal etkinliklerde onu cesaretlendirin
50- Aileyi etkileyen stres etkenlerinin okul başarısını düşüreceğini unutmayın
51- Anne ve babanın yalnız birinin okul konusunda desteğinin tam olarak yeterli gelmeyeceğini , her iki ebeveynin birlikte gereken önemi vermesi gerektiğini unutmayın
52- Onun zihinsel yeteneğinin ezber ve taklide göre değil , mantık ve üretkenliğe dayalı olması konusunda yönlendirin.
Cevap: Cocugunuzu Taniyin
ÇOCUĞUN YALANCILIĞINI NASIL ÖNLERSİNİZ?
Çocuklar çevrelerini gözlemlerler sonra da gördüklerini taklit ederler. Eğer çocuğunuz yalan söylüyorsa mutlaka çevresinde yalan söyleyen kimseler vardır. Ya okuldaki arkadaşları, ya abileri, ya da siz ... Kendisi bol bol uyduran bir çocuk bile, anne-babasının yalanlarına çok duyarlıdır. Aldatılmayı kolay bağışlamazlar, örneğin, "Doktora gidiyoruz" diye gezmeye çıkan anne-babasından hesap sorarlar.
Bunun için çocuğunuzun yanında konuştuklarınıza dikkat edin "daha çocuktur ne olacak, ne anlayacak" demeyin
Hikaye
Ali'nin babası yalanı hiç sevmez. Ve "Bizim evde en sevilmeyen şey yalandır."
der hiç durmadan. Hatta kaç kez Ali'ye kızmıştır yalan söylediğini tespit ettiğinde. Yalanına her şahit olusunda "Bu çocuk nereden öğreniyor yalan söylemeyi hanım" diye kızgın-kızgın homurdanır. Bir gün telefon gelir babanın görüşmek istemediği birisinden. Telefona Ali bakmaktadır. Baba uzaktan Ali'ye el işaretiyle "Yok de, henüz gelmediğimi söyle" demektedir. Ali böyle söyler.
Gerçeği söylemenin başına iş açtığını, görmek, çocuğu yalana yöneltir. Yalan kendini savunmanın en kolay aracı olup çıkar. Kişiler yalana kendilerini savunmak ve korumak için bas vururlar. Çocuk üzerinde kurulan baskı, yalan söylemesine yol açar. Bunun için çocuğun kendini olduğu gibi ifade edebilmesi yani onun istek ve dileklerine kulak verilmesi çok önemlidir. Kişilik gelişimi adına da zaten böyle yapılması gerekmektedir. Çünkü çocuk üzerinde aşırıya giden otorite kurma ve katı kontrol, onu çekingen, soğuk ve korkak olmaya sevk eder. Bundan dolayı düşüncelerini ifade edemez ve anlaşılmaz hale gelir. Kaygılı ve tutarsız davranışlar sergiler. Çevresiyle uyumlu bir iletişim sağlayamaz. Neticede kendi dünyasına kapanır ve kendini toplumdan soyutlama yoluna gider.
Çocuk sık-sık yalana baş vuruyorsa durup düşünmek gerekir. Bu durumda, çeşitli nedenlere bağlı olarak, anne-baba ile çocuk arasındaki güven sarsılmış demektir. Ya çocuk anne-babasının beklentilerini karşılamakta güçlük çekiyor ya da ceza korkusuyla yalana sığmıyordur. Örneğin okul başarısızlığının bağışlanmadığı bir evde çocuk kırıklı karnesini yitirdiğini söylüyor ya da babasının imzasını atıyorsa, ilişkiler çok gergin demektir.
EŞYALARINA SAHİP ÇIKMASINI NASIL SAĞLARSINIZ?
Bunu öğretmenin en iyi yolu, çocuğun kendisine ait eşyaları olmasını sağlamak ve yeterince büyüyünce kendisine harçlık vermektir. Çocuğun ayrı odası ve eşyalarını koyabileceği çekmecelerinin olması da tercih edilecek bir durumdur.
Çocuk ailesinin diğer bireylerine ait olan şeyleri alma girişiminde bulunduğu zaman, kendisine bunların kime ait olduğu hatırlatılmalıdır. Çocuk da bunları ancak izin verildiği takdirde ödünç alabileceğini öğrenmelidir. Böylece çocuk, başkalarının mülkiyet hakkına saygılı olmayı öğrenecektir. Ayrıca anne-babaların da iyi örnek olmak için başkalarına ait şeyleri izinsiz almamaları gerekir.
Ayrıca siz çocuğa bir şey verdiniz mi artık o onundur, sizin değil. Oyuncak, giyim eşyası, yer, para gibi ona ne vermişseniz onun şahsi kontrolünde kalmalıdır. O gömleğini yırtabilir, yatağını bozabilir, itfaiye arabasını dağıtır; bu durum sizi ilgilendirmez. Size bir bayram hediyesi getirse, sonra size, onun istediği şekilde kullanmadığınızdan dolayı kızsa ve ceza vermeye kalksa ne yaparsınız? Ya bu hediyeyi geriverir yada fırlatır atarsınız değil mi? Onun için siz de bu durumu göz önüne alarak hareket etmelisiniz. Mülkiyet anlayışının onda yerleşmesi adına bu durum çok önemlidir.
Cevap: Cocugunuzu Taniyin
ÇOCUĞA SAYGI GÖSTERİLMELİDİR.
"Çocuklara verdikleri sözü tutmayan , evde yada toplulukta birbirine bağıran, birbirine karşı saygısızca ve küçümseyici tavırlarla davranan anne-babalar çocuklarının kendilerini duymakta olduğu saygıyı ortadan kaldırır, yıkarlar. Bu olunca da disiplin ve itaat ortadan kalkar."
Ailede, çevrede ve okulda çocuğa saygı gösterilmiyorsa, çocuk kendine saygı duyamıyorsa; çocuk bu gereksinimi gidermek için başka bir yol arayacaktır, örneğin; Bir çete içine katılabilir, yada kendini futbola verebilir. Böylece kendine saygı gösteren başka bir grup bulur, arkadaş edinir. Bulduğu insanlar ona saygı gösterseler ve onun önemli birisi olduğunu ona hissettirseler bile onu kötü yola sevk ettirmeyeceklerini kim söyleyebilir? O zaman bizler çocuklarımıza gereken saygıyı ve değeri onlara verelim ki; başkalarında bunları aramasınlar ve hayatlarında dönülmesi zor hataların içine sürüklenmesinler. Saygı kazandırmak için;
• Kibarlık kuralları doğuştan değildir, zamanla öğrenilir. Bunları sürekli tekrarlamak gerekir.
• Sabahları çocuğunuza düzenli olarak "Selamün Aleyküm ,merhaba, günaydın" demeye dikkat edin. Size yardım ettiğinde ona "teşekkür" edin.
• Ev içinde anne-baba olarak birbirinize karşı saygılı olun. Asla onun önünde birbirinizi aşağılamayın, birbirinize bağırmayın. Sizin bir birinize karşı saygısızlığınız Onun size saygısızca davranmasına yol açar.
• Ona bir şey öğretirken sevgi dolu ve kibarca davranmalısınız. Eğer baskı yöntemi uygularsanız; onu sınırlamış, saldırgan ve düşmanca hareket etmeye zorlamış olursunuz. Ve bu durum onu düzenli itiraza yönlendirecektir. Ne kadar anlayışlı ve uyanık olursanız, o derece istenilen sonuçları elde edersiniz.
Cevap: Cocugunuzu Taniyin
ÇOCUĞUNUZA KENDİNE GÜVEN VE SORUMLULUK BİLİNCİ KAZANDIRMALISINIZ
Anne-babanın çocuğa karsı davranış şekilleri, çocuğun gelişimi açısından büyük önem taşır. «Anneler çocuklarına çok düşkündür ve bir çok konuda Ona kıyamazlar. Hatta bazıları aşırı derecede çocuklarıyla ilgilenirler. Bu durum da "hiç ilgilenmemek" kadar sıkındı doğurur. Çocuğun üzerine o kadar çok düşerler ki; farkında olmadan Onun "yasına uygun gelişiminin" önüne geçmiş olurlar. Çünkü çocuklar bu derece kendisinin yerine bazı şeyleri düşünen ve yapan anne babalar veya başka birisi olduğundan kendileri kabiliyet ve becerilerini kullanmaya gerek duymazlar . Çünkü bu durum onlar için daha kolay olmaktadır. Çocuğun yasına uygun olarak kendi basma yemek yemesinden tutun , giyinmesi , okul dersleri , ev içerisindeki etkinlikleri gibi bir çok konuda anne babalar onların yasma uygun yapabilecekleri noktalarda gereksiz yere devreye girerek çocuğun hem psikolojik olarak hem kabiliyet olarak uygun atılımları yapmalarını engellerler. Bu nedenle anne babalar çocuklarının normal gelişimini sağlamak için en basta onların yaşlarına uygun davranmaları ( bebeksi tavır ve hareketlere prim vermemeleri gerekir.
Çocukları yerine bir çok davranışı üstlenen ve onların yasına uygun sorumluluklar almasını sağlayamayan anne-babalar, çocuklarına iyilik yaptıklarını zannetmelerine karsın; onların kabiliyet ve becerilerini kısıtladıklarından onlara en büyük kötülüğü yapmaktadırlar. Bunu su hikayemiz çok güzel yansıtmaktadır;
Çocuğun yapması gereken aktiviteler ve görevlerin başlangıcında çocuğa yardımcı olmak uygun olur ama bu yardımın devamlı o görevi üstlenme seklini alması ise zararlı olur. Yaşından daha büyük sorumluluklar vermekte aynı şekilde diğeri kadar sakıncalıdır. Çünkü bu durum da çocuğu başaramadığı takdirde güvensizliğe ve hayal kırıklığına sürükleyecektir.
Hikaye:
İYİ NİYETLE...
İyi niyetli ve yardım sever bir arkadaşımla bir gün doğada gezerken, kozasından çıkmaya çabalayan bir kelebek gördük. Kelebek kozanın lifleri arasından sıyrılmaya çabalıyordu Yardım sever arkadaşım hemen kelebeğin imdadına koştu. Dikkatlice kozanın liflerini sıyırdı, kozayı araladı ve kelebeğin fazla çabalamadan kozadan çıkmasını sağladı. Ancak kelebek kozadan kolaylıkla çıktıysa da, biraz çırpındı ve uçamadı. Yardım sever arkadaşımın göz ardı ettiği gerçek şuydu: Kanatlar ancak kozadan çıkma çabalarıyla güçlenir ve uçuşa hazırlanır. Kelebek kendini kurtarma çabalarıyla aslında kaslarını geliştirmekte, kendini ayakta tutacak, güçlü kılacak, uçmaya hazırlayacak hareketleri çabalarıyla öğrenmekteydi Yardım sever arkadaşım işini kolaylaştırarak kelebeğin güçlenmesine engel olmuştu. Kelebek hiçbir zaman özgürlüğü tanımadı. Hiçbir zaman gerçekten yaşayamadı.
Gerçek sevgi çocuğun her şeyini kolaylaştırmak mı, yoksa çabalarına saygı göstererek gelişmesine, hayata hazırlanmasına ve sürekli bize güveneceğine, kendine güvenmesine olanak sağlamak mı
Çocuğunuz kendi başına ayakta durabilirse her şeye karşı koyabilir.
Söylediklerine aldırış edilmeyen, fikrini belirtmeyen ve belirttiği zaman sürekli eleştirilen veya sürekli düzeltilen çocuk başka nasıl olabilir ki ? Tabi ki böyle bir çocuk ya suskun, içine kapanık ve güvensiz; Yada huysuz ve saldırgan olacaktır. Ayrıca aşırı derecede ilgi gösterilen çocuklar da kendine güvesiz olurlar. Onun için; her zaman çocuğunuzun dibinde dolaşmaktan vazgeçin. Güvenin çocuğunuza. Büyümesi için kimi riskleri alması gerektiğini kabul edin. Yoksa sahip olabileceği yetenekleri, kapasitelerini geciktirmiş olursunuz.
Çocuğunuza her şeyi hazır olarak vermeyin; yoksa sürekli yardım bekleyen, kendi beceri ve yeteneklerine güvenmeyen bir insan haline gelir.
Çocuğunuzun Kendine Güveni arttırmak için neler yapılmalı ?
1- Çocuğun kendisini ifade etmesine müsaade etmek, onu dinlemek çok önemlidir.
* Çocuk: "Anne kazağımı çıkarayım mı terleyeceğim simdi?
Anne: "Hayır hava soğuk. Üşürsün sonra!
Çocuk: "Ama anne üşümüyorum ki!
Anne: "Sus bakayım. Hasta olunca senle mi uğraşacağım!"
* Çocuk: "Anne ben doydum."
Anne: "Konuşma, ye bakalım şunu, bir saat sonra "anne ben acıktım" dırdırını dinleyemem."
* Çocuk: "Baba çalıştığım halde bir türlü anlayamıyorum."
Baba: " Kendini vermiyorsun ki anlayasın."
2- Çocuktan yaşı ve kapasitesi dışında davranışlar beklememek gerekir.
• Üç yaşındaki çocuktan misafirliğe gittiklerinde iki saat sessizce oturmasını beklemek yanlıştır. Eğer çocuk bunu başarabiliyorsa o çocukta bir problem vardır.
• Üç yaşındaki çocuğun üstüne dökmeden yemesini istemek yanlıştır. Döküyor diye ona kızmamak, onun yerine yedirmemek gerekir.
3- Sorumluluklar yüklemek ve bunları başarmasını sağlamak gerekir. Küçük işlerde kendinize yardımcı olasını sağlayın.
• Üç yaşından itibaren; "yardım için" masadan hafif eşyaları taşımasını isteyin. Daha sonra derece derece arttırın bunları. Sabırlı olun ve kesinlikle, bir kaza durumunda bağırıp çağırmayın. Onu tebrik etmeyi, size yardım ettiğinde onunla gurur duyduğunuzu belirtmeyi sakın unutmayın.
• Ona telefon, su, elektrik paralarının düzenli yatırılmasından sorumlu kılabilirsiniz.
Çocuğun çabasını övmek ve yüreklendirmek gerekir.
• Sonuca değil, sürece ödül verin. Göreceksiniz sonuç kendiliğinden zamanla gelecektir. ( Takdir alırsan yada teşekkür alırsan; sana şunu alacağım deme yerine çalışmasını, gayretini ödüllendirmek gerekir. Zaten o zaman başarı kendiliğinden gelecektir.)
• Çocuğunuz bir resim yapmış size gösteriyor. Onun resmini inceleyip " Ne kadar güzel olmuş, aferin sana" demek hatta bunu eşinize de gösterip onun da desteğini sağlamalısınız Bu durum ona bir şeyler başarabildiğini gösterecektir ve çocuğunuz kendine güven duyacaktır.
Başarısızlığını kişiliğiyle bağdaştırmamak ve başarısızlığından ders
çıkarmasını sağlamak gerekir.
"Düşmeyen kalkmayı nasıl öğrenir ?"
Çocuklarımız sanki ip üstünde gezen cambaz, "düşersem, hata yaparsam
mahvolurum" diye düşünüyorlar. Kim çıkardı onları bu "ipin üstüne" tabi ki;
biz. Çocuklarımızın hata yapmayacakları değil, hata yapabilecekleri
ortamları olmalı. Canten KAVA
Ona sık- sık söz hakkı verin Çünkü Söz hakki verilen çocuk aşağıdaki nitelikleri kazanır;
• Söz hakki olan ve dinlenen çocuk anne ve babasıyla daha sağlıklı iletişim kurmayı başarır.
• Dinlendiğini fark eden çocuk daha huzurlu olur
• Çocuğun kendini ifade etme yeteneklerinde önemli bir artış olur.
• Anne babalar kendini anlatıp ifade edebilen çocuklarının problemleri, korkuları, beklentileri hakkında daha geniş bilgiye sahip olur ve ona daha fazla yardımcı olabilirler.
• Söz hakki tanınan çocuk ileriki yaşamında problemleri konuşarak çözmeyi öğrenir. Bu da ona, meslek ve aile yaşamında EQ' su yüksek bir insan olarak daha büyük başarılar sağlar.
• Kendini sözel olarak ifade edebilen bir çocuk, kendi problemlerini kendi ürettiği çözümlerle çözünce önemli oranda özgüven kazanır.
• Çocuğun kendini ifade edebildiği ailelerde kavgalar daha az olur.
• Kendini sözlerle ifada edebilen çocuk mutlu bir çocuktur.
Çocuk duygularını, düşüncelerini sözcüklerle anlatabildiğinde daha az şiddete yönelir. Kardeşi ve arkadaşlarıyla arasında daha sağlam dostluklar ve sevgi köprüleri kurulur.
• Kendini ifade edebilen çocuk, yaratıcı enerjisini, fark edilmek, değer görmek için bir sürü oyun oynayıp yaramazlık yaparak değil, daha üretici ve yararlı faaliyetlere harcar. Bu da onun kişiliksel, kültürel gelişimine büyük katkı sağlar.
• Kendisine söz hakkı tanınan çocuk sevildiğini hisseder. Yüreğinde sevgiyi çoğaltır ve sevgi dolu bir kişilik geliştirir.
• Söz hakkı tanınan çocuk ileriki yaşlarında bağımsız, sorumluluk sahibi, üretici, özgüveni tam bir birey olarak topluma kazandırılır.
Kendini ve duygularını "ne düşünüyorsun, nasıl hissediyorsun" gibi sözlerle anlamaya çalışın
8- O konuşurken onun yüzüne bakın ve ciddiye alındığını hissettirin
9- Onun fikirlerine değer verdiğinizi hissettirin
10- Onun ile değişik konularda sohbet etme ortamı oluşturun
11- Onun korku ve endişelerine saygı duyun
12- Aşırı eleştirici olmaktan ve yargılayıcı davranmaktan kaçının
13- Hatalı davranışlarını konuşarak uyarın ve ona doğru olanı anlatın
14- Başkaları yanında onu küçük düşürmeyin
15- Onun başarısızlıklarını büyütmeyin
16- Başkaları ile onu kıyaslamayın
17- Kabiliyetlerini fark edin ve teşvik edin
18- Onu sosyal ortamlarda bulunmaya cesaretlendirin
19- Topluluk içerisinde söz almasını teşvik edin
20- Onu çocuk olarak görmeyip , varlığını önemseyin
21- Yaşına uygun oyun faaliyetlerini destekleyin
22-Onu sık-sık sevdiğinizi söyleyin.
23- Onun için önemli olan şeylere sizde önem verin
24-Onun önemli günlerin' unutmayın
25- Aile için vazgeçilmez bir kişi olduğunun altını çizin
26- Onun yerine yapması gereken şeyleri siz yapmayın
27- Onun aile içi bağlarının kuvvetlenmesini sağlayın
28- Onun okul hayatına ve eğitimine önem verin
29- Sadece onun için ayırdığınız zamanlar olsun
30- Onunla beraber sosyal aktivitelerde bulunun
31- Yanlış ve uygunsuz cezalandırmadan kaçının
32- Onun farklı ve gelişmekte olan kişilik yapısı olduğunu unutmayın
33- Onun için mutlu ve huzurlu bir aile ortamı sağlayın
Onun aile içi herkesle olan bağlarının kuvvetlenmesini sağlayın Unutmayınız ki bu günün çocukları, yarınların büyükleri olacak, çocuğunuzun bu günden davranış ve kişilik gelişimi iyi yönlendirilirse , gelecekte hem onun hem sizin açınızdan ideal olan gerçekleşmiş olacaktır.