Cevap: Bazı sahabe,tabiîn, onlardan sonra gelen tasavvuf büyüklerinin son nefeslerind
Cerîrî (rah) anlatıyor: Son nefeslerini verirken ben de Cüneyd-i Bağdâdî'nin (rah) yanındaydım. Günlerden cuma ve ayrıca nevruzdu.116 Kur'an okuyor, hatim etmeye çalışıyordu. Ben, "Ey Ebü'l-Kâsım! Bu halinde de mi Kur'an okumakla meşgulsün?" dedim, bana, "Defterim dürülmek
115 Mâide 5/37.
116 Nevruz: Baharın ilk günlerinde yapılan, özellikle Ortadoğu folklorunda yaygın olan şenlik, baharı karşılama bayramı.
üzere iken bunu yapmaya benden daha lâyık kim olabilir ki?" dedi.
Cevap: Bazı sahabe,tabiîn, onlardan sonra gelen tasavvuf büyüklerinin son nefeslerind
Ruveym (rah) anlatıyor: Ebû Saîd el-Harrâz'ın vefatında yanındaydım. Son nefeslerinde şöyle diyordu:
Ariflerin kalplerinin inilti ve meyli yalnızca O'nun zikri içindir. Münâcâtlarındaki sırlı zikirler yine O'nadır.
Ölümünün kâseleri gezdirilince onların üstünde, her şükür sahibi biri gibi dünyadan ayrılıp ilâhî rahmete kavuşurlar.
Onların gayretleri, gökteki parlak yıldızlar gibi parlayan, Allahın sevdiği kulların ordusuna katılmaktır.
Öldürülürken onun sevgisiyle bedenleri, ruhları perdeler altında en yüksek zirvelere doğru çıkmaktadır.
Onlar bu yolculuklarını ancak sevgililerinin yanında son buldururlar. Ruhları kendilerinden ayrılırken bir acı veya zarar da görmezler.
Cevap: Bazı sahabe,tabiîn, onlardan sonra gelen tasavvuf büyüklerinin son nefeslerind
Cüneyd-i Bağdâdî'ye, "Ebû Saîd Harrâz (rah) ruhunu teslim ederken çokça vecde ve cezbeye kapıldı, bu hususta ne dersiniz?" diye sorulunca Cüneyd, "Onun ruhunun rabbine kavuşmak için iştiyak ile uçması şaşılacak bir olay değildir" demiştir.
Cevap: Bazı sahabe,tabiîn, onlardan sonra gelen tasavvuf büyüklerinin son nefeslerind
Vefatı sırasında Zünnûn-i Mısrî'ye (rah), "Canın ne istiyor?" diye sorulduğunda Zünnûn, "Evet, ölümümden önce bir anlık da olsa onu gerçek mânada tanımak istiyorum" demiştir.
Yine ruhunu teslim etmek üzere olan bir velîye yanındakiler, "Allah de" diye telkinde bulunduklarında, velî, "Ne zamana kadar böyle deyip duracaksınız? Ben zaten Allah aşkı ile yanmaktayım" dedi.
Cevap: Bazı sahabe,tabiîn, onlardan sonra gelen tasavvuf büyüklerinin son nefeslerind
Sâlihlerden biri anlatıyor: "Mümşâd-ı Dîneverî'nin (rah) yanında idim. Simasından hal ehli biri olduğu anlaşılan bir fakir çıkageldi. Selâm verdi, biz de selâmını aldık. Bize, 'Burada bir insanın ölebileceği temiz bir mekân var mı?' di-
ye sordu. Ona temiz bir yer, bir de çeşme gösterildi. Bu fakir adam çeşmeye gidip abdestini tazeledi, sonra biraz namaz kıldı, ardından kendisine gösterilen yere gelerek uzandı. Biraz sonra gözlerini kapadı ve oracıkta öldü."
Ebü'l-Abbas-ı Dîneverî bir mecliste konuşma yapıyordu. Onun sohbetini dinleyen kadınlardan biri aşka gelerek bir sayha attı. Ebü'l-Abbas erkeklerin yanında böyle bir şeyin yapılmasından hoşlanmadı ve kadına,
"Gerçekten kendini Allah'ta fâni olmuş, onun aşkında garkolmuş hissediyorsan öl" dedi. Kadın kalkarak mescidin kapısına doğru ilerledi. Tam çıkmak üzereyken Ebü'l-Abbas'a döndü: (İçinden Allah'ın kendisini mahcup etmemesini istedi ve kendinde zuhur eden o halin doğru olduğu ispat için ölmeyi temenni etti. Allah duasını kabul etti) ve kadın, "işte öldüm" diyerek orada ruhunu teslim etti.
Cevap: Bazı sahabe,tabiîn, onlardan sonra gelen tasavvuf büyüklerinin son nefeslerind
Ebû Ali-i Rûzbârî'nin kız kardeşi anlatıyor: "Kardeşim Ebû Ali son nefeslerini verirken başı kucağımda idi. Baygındı, bir ara gözlerini açtı ve,
'İşte bunlar gökyüzünün kapıları, açılmışlar. Bunlar ise cennetler, süslenmişler. Biri bana, Ey Ebû Ali! Her ne kadar sen istememiş olsan da biz seni en yüksek derecelere çıkardık' diyor.
Ebû Ali sonra şu beyitleri okudu: Senin hakkına yemin olsun ki, seni görene dek hiçbir kimseye muhabbet gözüyle bakmadım.
(Ey sevgili) Bir an senden gafil kalsam, senin bana azap edeceğini biliyorum, bir de senin hayandan dolayı kızaran yanaklar bana azap eder.117
117 Zebîdî, Kuşeyri Risâlesi'nöe de geçen bu şiirin, başka bir yazma nüshada şu şekilde geçtiğini kaydeder:
(Ey sevgili!) Sona erdirsen de sana olan sevgimi, Bu kalbim yine senden gayrisine meyletmez ki. (bk. Zebîdî, İthaf, 14/228).
Cevap: Bazı sahabe,tabiîn, onlardan sonra gelen tasavvuf büyüklerinin son nefeslerind
Son nefeslerini vermek üzere olan Cüneyd-i Bağdâ-dî'ye, "Lâ ilahe illallah de" diye telkinde bulunduklarında Cüneyd, "Ben O'nu unutmadım ki hatırlamaya çalışayım!" demiştir.
Şiblî'nin hizmetçisi, Ca'fer b. Nusayr (el-Huldî) Bekrân-ı Dîneverî'ye, "Vefatı esnasında onda ne gibi haller gördün" diye sorulduğunda Ca'fer, "Şiblî bana, 'Üzerimde bir mazlumun bir dirhem hakkı vardı. Sonra o parayı sahibi namına binlerce misliyle sadaka olarak verdim ama şu anda kalbimi rahatsız eden, ondan daha büyük bir şey yok' dedi." Sonra, "Haydi, bana abdest almamda yardımcı ol" dedi. Ben de ona abdest aldırdım. Sakallarının arasını hilâl-lemeyi unuttum, o anda dili tutuktu. Elimden tuttu, parmaklarımı sakallarının arasına soktu ve onu hilâllettirdi, sonra ruhunu teslim etti. Ca'fer bunları anlattıktan sonra ağlayarak der ki: "Ömrünün son nefeslerinde dahi dinin edeplerinden bir edebi bile terketmeyen biri hakkında ne dersiniz?"
Cevap: Bazı sahabe,tabiîn, onlardan sonra gelen tasavvuf büyüklerinin son nefeslerind
Bişr-i Hâfî'nin vefatının son anlarında sıkıntılı sıkıntılı davrandığını gören biri, "Sanki hayatı arzuluyor gibisin?" dediğinde Bişr, "Evet, Allah'ın huzuruna varmak gerçekten de zor bir iş!" dedi.
Salih b. Mismâr'a, "Oğlunu ve aileni, kendilerini gözetmeleri için birilerine vasiyet etmeyecek misin?" diye sorduklarında: "Onları Allah'tan gayrisine havale etmekten haya ederim" demiştir.
Cevap: Bazı sahabe,tabiîn, onlardan sonra gelen tasavvuf büyüklerinin son nefeslerind
Ebû Süleyman Dârânî ağırlaştığı zaman dostları ziyaretine gelerek, "Müjdeler olsun! Çok bağışlayan ve esirgeyen rabbinin huzuruna gidiyorsun" dediler. Ebû Süleyman, "Bunun yerine, 'Küçük günahların hesabını soran, büyüklerin de cezasını veren Allah'ın yanına varıyorsun' desenize!" dedi.
Cevap: Bazı sahabe,tabiîn, onlardan sonra gelen tasavvuf büyüklerinin son nefeslerind
Ebû Bekir-i Vâsıtî (rah) ölüm döşeğine düştüğü zaman kendisine, "Bize vasiyette bulun" denildiğinde hazret, "Allah'ın sizdeki haklarını muhafaza edin" dedi.
Sâlihlerden biri son anlarına yaklaşınca hanımı ağlamaya başladı. "Neden ağlıyorsun?" diye sorduğunda, "Senin için ağlıyorum" der. Salih, "Şayet ağlayacaksan kendine ağla, yoksa ben kırk yıldır bugünüm için ağlamaktayım"
dedi.