-
Cevap: Ahmet Gümüş
"Ben öyle talebe isterim ki..."
"Bir gün Zübeyir Ağabey rahatsızlanmıştı ve derse iştirak edemeyecek durumda idi. Bizden kendisini idare etmemizi istedi. Sungur Ağabey ile beraber ders için Üstadın yanına girdik. Zübeyir Ağabeyi sordu. Çarşıya filân gitti diye geçiştirmeye çalıştıksa da muvaffak olamadık. Ciddî bir tavır takındı. 'Zübeyir olmayınca ders yapmıyorum. Zübeyir'i bulup getiriniz' dedi. Sonra Zübeyir Ağabeyi bulup getirdiğimizde öyle bir hiddetlendi ki...
"Ben Zübeyir'i öyle zannederim ki; değil parmak, kellesi gitse başsız gövdesiyle 'Risale-i Nur... Risale-i Nur... ' diye koşacak bilirdim. Bir parmak rahatsızlığı ile benim ümidimi kırdı. Ben öyle fedakâr talebe istiyorum ki, değil parmak, kol gitmiş aldırış etmeyecek. Böyle şeyler için kudsî davada tembellik gösterilmez. Said hak için hiçbir zaman kelleyi vermekten çekinmemiştir. Risale-i Nur'lara her şeyini feda edecek, fedakâr talebe lâzımdır... ' Ben o esnada kalbimden geçirdim ki, 'Hey Üstadım! Siz Zübeyir Ağabeye bu derece itab ediyorsunuz. Demek Risale-i Nur, talebesini bulmamıştır, ne gariptir.' Bunun üzerine Üstad, 'Risale-i Nur ve ben talebemizi bulmuşuz' dedi.
"Esasen Zübeyir Ağabeyin şahsında bütün talebelerine ders vermek istiyordu.
"Üstad basını takip ederdi"
"Üstad Bediüzzaman Hazretleri basını takip eder, Risale-i Nur'la ilgili yazılarla ilgilenirdi. Gazete okuma işini Zübeyir Gündüzalp ile yaptığı gibi içtimaî meseleleri de yalnız onunla konuşurdu. Zübeyir Ağabeye olan alâkası bambaşkaydı.'
"Menderes samimi bir Müslümandır"
"Bir gün Adnan Menderes'i çok övdü. Ben o zamanki kafamla hayret ettim. 'Bu şahsın, Üstad ile faziletli bir zat tarafından övülmesi lâyık mıdır?' İçimden böyle geçirmiştim ki, Üstad bana dönerek, 'İslâmiyet için samimidir, fakat yalnızdır. Menderes İslâmiyetin ulviyetini anlayan samimi bir Müslümandır. Sen bilmiyorsun, senin konuştuğun o şahıslar da bilmiyor.'
"Hakikaten ben o zamanlar Konya'da Millet Partililerle oturup kalkardım. Onlar da Milliyetçiler Derneği'ni kapattı diye Menderes'e kızarlardı. Üstad herhalde onları kastetmiş olacaktı.
-
Cevap: Ahmet Gümüş
"30 kuruş mu çok, 700 lira mı çok?"
"Üstadımız Hazretleri bir gün beni çağırdı. Zübeyir Ağabey için, 'Bu senin hemşehrin çok ahmak, benim için her şeyini terk etti, görüyorsun çok dövüyorum, kovuyorum, bir türlü gitmiyor, hem de maaş ve ticarî geliri 700 lira idi. Onları da bıraktı, şimdi ben hemşehrine 30 kuruş veriyorum, hiç sesini çıkarmıyor. Senin bu hemşehrin ahmak değil mi?'
"Üstadım, değil.'
"Neden? Bak babasını anasını terk etti, memuriyetini terk etti, üstelik bir de benden dayak yer. 30 kuruş gibi pek cüz'î bir para veriyorum... 30 kuruş mu çok, 700 lira mı çok?'
"Üstadım sizin o 30 kuruş çoktur.'
"Sen mekteplisin, hiç hesap okumadınız mı? 30 kuruş 700 liradan nasıl çok olur?'
"Üstadım Zübeyir Ağabey en iyisini yapmıştır, sizin verdiğiniz o 30 kuruş 700 liradan çok daha iyidir.'
"Nasıl iyi olur, anlaşıldı sen hem şehrini tutuyorsun, sen de ahmaksın. Hemşehrini benim yanımda müdafaa ediyorsun, anlaşıldı. Ondan sana ahmaklık bulaşmış ve seni kandırmış' diye lâtife etmişti.
İnönü: "Beni Said Nursî yıktı"
"O sıralarda Sikke-i Tasdik-i Gaybî Risalesi yeni basılıyordu. Tashih için kolonlar gelir, Üstadımız aslı ile karşılaştırırdı. Bir gün Mustafa Sungur Ağabey okurken, Üstadımız:
"Bu âyet-i kerime, işârî mânasıyla yedi sene sonra Kur'ân'ın küfrü mağlûp etmesini ve İslâmiyetin şaşaalı günlerinin haberini veriyor. ben o günleri görmeyeceğim. Sizin aldığınız süruru, Cenab-ı Allah da bana kabrimde aynen sizin gibi ihsan edecektir. Ben de aynen sizin gibi toprak altında o zevki tadacağım. O müjdeli günleri, Mustafa Sungur kabrimin baş ucunda bana anlatır, ben de mânen mesrûrane dinlerim.'
"Ben ise içimden, 'Böyle bir şeyin olabilmesi için meclisin üçte ikisi Nurcu ve İslâmiyete kanaatkâr olması lâzımdır. Hallbuki şimdi bir Nurcu mebus dahi yok, bu sözler gerçekleşir mi?' gibi sözler ediyordum.
"Üstadımız Hazretleri bana, 'Niçin yüzüme bakıyorsun, senin Kur'ân'a itikadın var mı? Ben kendimden söylemiyorum. Kur'ân haber veriyor. Bu tarihler kat'îdir, altı ay ya ileri ya geri olabilir, zaman bunu en iyi tefsir edecektir' dedi.
"Hakikaten yedi sene sonra, o tarihten iki ay geçince 1966 Senato seçimleri esnasındaki Adalet Partisi'nin çoğunluğu alması karşısında Cumhuriyet Halk Partisi mağlûp oldu. Bu mağlûbiyet üzerine İsmet İnönü, 'Beni Said Nursî mağlûp etti' diye radyolardan ilân etti."
(Son şahitler adlı eserin, dördüncü cildinden derlenmiştir...)