Cevap: Şİrkten korunma ve sakinma
Allah'tan Başkasına Adakta Bulunmak:
Bu da bir şirktir. Kabir ve ölülere adakta bulunmak gibi. Bu, adağın ibadet ve kurbet (yakınlık) olmasından dolayıdır İbadetin ise, Allah'tan başkasına yapılması caiz değildir. Allah şöyle buyurur: "Sarfettiğiniz harcı ve adadığınız adağı şüphesiz Allah bilir. Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur."(Bakara, 270.)Ayetteki zalimlerden maksat, müşriklerdir. Şirk, büyük bir zulümdür. Allah'tan başkasına ibadete yönelen kesinlikle şirke düşmüş olur.
Bazı alimler şöyle diyor: Çoğu avamda gördüğümüz adak, kaybolan bir insan, bir hasta veya bir ihtiyaç içinde olanın bazı salih insanların kabirlerine gitmesi şeklinde yapılan adaktır. Orada şöyle der: "Ey falan efendi! Eğer Allah kaybolanı geri döndürürse veya hastam şifa bulursa ya da ihtiyacım giderilirse, sana bu kadar altın veya bu kadar yiyecek ya da şu kadar mum ve yağ!.."
Şu delillerden dolayı bu adak batıldır:
1 Çünkü bu, bir mahluka yapılan adaktır. Bu ise; caiz değildir. Bu ibadettir. İbadet mahluka yapılmaz.
2 Adakta bulunulan ölüdür. Ölünün yapabileceği bir şey yoktur.
3 Bunu yapan, Allah'tan başkasının, ölünün, hayata yaptırımı olduğunu zannetmektedir. Bu inanç küfürdür.
Görüldüğü gibi, para, mum, yağ v.b. şeyler alıp bunları evliyanın mezarlarına yakınlık olsun diye götürmek müslümanların icmasıyla haramdır. Bu tür adak, haram olduğuna göre, bunun yerine getirilmesi gerekmez. Üstelik, şu üç delilden dolayı caiz olmaz:
1- Yapılan bu iş, Peygamberimizin emrine muhaliftir. Şöyle buyurur:"Kim, bizde olmayan bir iş yaparsa, bu merduddur (reddedilir)." (Müslim.)
2- Allah'tan başkasına adakta bulunmak şirktir.Şirkin bir değeri yoktur. Bu, yaratıklar adına yemin etmek gibidir. Yerine getirilmesi gerekmez. Kefareti de yoktur. Şeyhu'l-İslâm İbn-i Teymiyye'nin dediği gibi, ancak istiğfar gerekir.
3-Temelinde günah bulunan bir adaktır. Sünnetin belirttiğine göre, içinde günah ve şirk bulunan adağın yerine getirilmesi gerekmez. Tersine yerine getirilmemesi gerekir. Sahih-i Buhari de Hz. Aişe'den (r.a.) merfu olarak rivayet edilmiştir: "Kim Allah'a itaat etmek için adakta bulunmuşsa, itaat etsin, kim de Allah'a isyan etmek için adakta bulunmuşsa, isyan etmesin."
Sabit b. Dahhak'tan rivayet edilmiştir: Bir adam, Buvane'de bir deve kesmeyi adamıştı. Bunu, Efendimize sordu. Şöyle dedi: "Orada ibadet edilen bir cahiliye putu var mı? Hayır, dediler. Orada, bayram yapıyorlar mı? diye sorduğunda, yine hayır, dediler. O zaman, Peygamber (s.a.s.) buyurdu: Adağını yerine getir. Allah'a isyanda ve hiçbir şeye güç yetiremeyen insanoğluna yapılan adak yerine getirilemez.
Cevap: Şİrkten korunma ve sakinma
Allah'tan Başkasına Kurban Kesmek:
Şirkin başka bir çeşidi de Allah'tan başkası için kurban kesmektir. Tanrılarına ve putlarına kurban kesmek bütün arap toplumunun adetiydi. İslâm, bunu kaldırdı. "Allah'tan başkası adına kesilenler haram kılındı."(Maide, 30)'' Yani, Allah'ın ismi dışında put v.b. şeylerin ismi anılarak kesilen hayvanlar, ibadet, tazim ve kutsamak için taş, ağaç v.b. putlara kesilen hayvanlar haramdır. Çünkü kesme işi ancak Allah için olur. Bundan dolayı Allah, Resûlüne namazını Allah için kılmasını,kurbanı da yine Allah için kesmesini emreder:"Allah için namaz kıl ve kurban kes."(Kevser, 2)Aynı şekilde, O'nun yolunun namazında ve ibadetinde, onlarınkine zıt olduğunu müşriklere ilan etmesini emreder: "De ki namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi içindir. O'nun hiç bir ortağı yoktur, böyle emrolundum." (Enam, 162-163)Buradaki ibadet, yakınlık niyeti ile kurban kesmektir.
Hz. Ali'den rivayet edilmiştir: "Rasulullah (s.a.s.) bana dört şey söyledi:
"Allah'tan başkasına kurban kesene Allah lanet etsin,
anne babasına lanet edene Allah lanet etsin,
bir suçlu saklayıp koruyana Allah lanet etsin,
tarla, arsa v.b. şeylerin sınırını değiştirene de Allah lanet etsin." (Müslim)
Tarık b. Şihab'dan rivayet edilmiştir. Allah Rasûlü (s.a.s.) şöyle buyurdu: Bir insan cennete bir sinekten dolayı girdi. Başka biri de cehenneme, sinekten dolayı girdi. Bu nasıl olur, ey Allah'ın Rasûlü dediler. İki adam, putu bulunan bir millete uğradılar. Bu puta bir şeyin kurban edilmesi gerekiyordu. Biri diğerine, benim keseceğim bir şey yok, dedi. Ona sinek bile olsa bir şey kes dediler. O da tuttu bir sinek kesti. Cehennemlik oldu. Diğerine de, bir kurban kes, dediler. Ben Allah'tan başkasına kurban kesmem, dedi. Başım vurdular. Ve cennetlik oldu." (Ahmed)
Peygamber (s.a.s.), bu mümin kişiyi övdü. Cennete girdiğini haber verdi. Çünkü o, ölüme sabretmiş, Allah'tan başkasına kurban kesmeye razı olmamıştı. Çünkü sorun, çok boyutluydu. Bugün Allah'tan başkasına sineği kurban eden, yarın da deveyi kurban edebilirdi.
İslâm tevhide ve şirkten kaçınmaya o kadar önem vermiştir ki; Allah'tan başkasına kurban kesilen bir yerde, Allah (c.c.) için kurban kesilmesini yasaklamıştır. Sabit b. Dahhak'ın Buvane'de bir deve kesmeyi adayan adam hakkında rivayet ettiği hadis bunu göstermektedir.
Cevap: Şİrkten korunma ve sakinma
Uğursuzluğa İnanma Şirktir:
Şirkin bir başka çeşidi de uğursuzluğa inanmaktır. Bu, duyulan ve görülen bazı şeyleri uğursuz saymaktır. Niyet ettiği yolculuk, evlenme, ticaret v.b. şeylerden, bundan dolayı vazgeçmektir. İhlasla Allah'a (c.c.) tevekkül etmediği, O'ndan başkasına yöneldiği ve kalbinde uğursuzluğa itikad bulunduğundan dolayı şirke düşmüş olur.
İmam Ahmed, Peygamber'in (s.a.s.) şöyle dediğini rivayet etmiştir: Kim, uğursuzluğa inandığından dolayı, işinden vazgeçerse, şirk koşmuş olur. Bunun kefareti nedir, dediklerinde, şöyle söylemendir buyurdu: "Allah'ım! Senin hayrından başka hayır yoktur. Senin uğursuzluk olarak bildirdiğinden başka da uğursuzluk yoktur. Senden başka tanrı da yoktur."
İnsanın nefsindeki bazı tedirginlik ve tereddütlerin bir zararı yoktur. Allah'a tevekkül ederek onun yolunda yürürse; uğursuzluk onu, niyet ve amacından alıkoyamaz. Ebu Davud ve Tirmizi, İbn-i Mesud'dan (r.a.) merfu olarak rivayet etmişlerdir. Uğursuzluk şirktir, uğursuzluk şirktir. Bizden değildir. Bunu ancak Allah'a tevekkül yok edebilir."
"Bizden değildir, ancak"ın anlamı, beşerî zayıflığın gereği olarak kalbinde bir şey kalırsa, bu istisnadır. Allah, kendisine yapılan tevekkülden dolayı, bunları onun kalbinden söküp alır. "Allah'a tevekkül eden kimseye, O yeter." (Talak, 3)
Uğursuzluğun karşıtı, fe'l uğura inanmakdır. İnsanın duyduğu bir söze, gördüğü bir şeye binaen, hayırlı bir şeyin olacağını sanmasıdır. Efendimiz (s.a.s.) güzel uğuru severdi. Şöyle buyurdu: Uğur (fe'l) hoşuma gidiyor. O nedir, diye sorulduğunda, güzel sözdür, karşılığını verdi.
Buna bir örnek verelim: Hasta bir adamın, başka birini şöyle derken duymasıdır: Ey sağlam kişi. Bundan dolayı, bu insan bir hayır umar. Bu, güzel bir şeydir. Çünkü geniş emel ve Allah hakkında hüsnü zan beslemeye çağrıdır. Uğursuzluk ise, Allah (c.c.) hakkında suizan ve boşu boşuna başkasından bir şey beklemektir.
Cevap: Şİrkten korunma ve sakinma
Peygamber'e Ta'zimde Aşırılık:
Peygamber (s.a.s.) kendisine aşırı derecede ta'zimde bulunulmasını, saygı gösterilmesini nehy etmiştir. Şöyle buyurur: "Hristiyanların Meryem oğlu İsa'yı övdükleri gibi, beni övmeyin. Ben, bir kulum. Allah'ın kulu ve Rasûlüdür, deyin. (Müttefekun aleyh)
Kur'an, O'nun kulluğunu, bu anlamı destekleyerek, O'nun yüce makamı olarak övmüştür: "Kuluna, içinde hiçbir eğrilik bulunmayan kitabı indiren Allah'a hamd olsun." (Kehf, 1) Diğer bir ayette; "Geceleyin kulunu (Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya) yürütenin şanı yücedir."(İsra, 3)Başka bir ayet:"Allah, kuluna vahy edeceğini vahy etti."( Necm, 4)
Efendimiz (s.a.s.), kendi şahsında bu tür aşırılığa gidenleri gördüğü ve duyduğu zaman, bunu söyleyeni veya yapanı men eder, hak ve doğru olanı gösterirdi.
İyi bir senedle Ebu Davud Abdullah b. Şehiyr (r.a.)'den rivayet etmiştir. Beni Amir heyetiyle Peygamber'e (s.a.s.) gelmiştim. Sen Efendimizsin, dedik. Efendi, Allah'tır, buyurdu. Enes (r.a.) rivayet etmiştir: Bazı insanlar şöyle dedi: Ey Allah'ın elçisi, ey hayırlımız, ey hayırlımızın oğlu, ey efendimiz, ey efendimizin oğlu! Şöyle buyurdu: Ey insanlar! Sözlerinize dikkat edin. Şeytan sizi aldatmasın. Ben, Allah'ın kulu ve Resûlüyüm. Allah'ın bana verdiği makamın üzerine çıkarılmayı sevmem.(Nesei)Bir adam, O'na, Allah ve sen dilerse (dilediğinde) deyince, beni, Allah'a ortak mı koşuyorsun? Sadece, Allah dilerse de." (Nesei)
Cevap: Şİrkten korunma ve sakinma
Salih İnsanlar Hakkında Aşırılık:
İslâm'ın nehy ettiği, sakındırdığı şeylerden biri de salihler hakkında aşın gitmektir. Mesih (a.s.) hakkında bazıları o kadar aşırı gittiler ki; O'nu Allah'ın oğlu, üçün üçüncüsü yaptılar. Bazıları ise, Allah, Meryem oğlu İsa'dır, dediler. Bazıları da, bilginleri ve din adamları hakkında aşırılığa gittiler. Allah'ı bırakıp onları rab edindiler. Bundan dolayı, Allah ehl-i kitabı aşırılıktan sakındırdı, takbih etti: "Ey kitab ehli! Dininizde aşırılık etmeyin. Allah hakkında sadece gerçeği söyleyin."(Nisa, 171)"Ey kitab ehli! Haksız yere dininizde aşırılık etmeyin. Daha önce sapıtan, çoğunu saptıran ve doğru yoldan ayrılan bir milletin heveslerine uymayın, de."(Maide, 77)
Yeryüzünde ilk şirke düşen millet, Nuh (a.s.)'un milletidir. Bunun nedeni, salih insanlara olan aşın saygı ve sevgileridir. Sahih-i Buhari'de, tanrıları Ved, Süva, Yağus, Yeuk ve Nesr ile ilgili İbn-i Abbas'tan şöyle rivayet edilmiştir: Bunlar, Nuh (a.s.)'un milletinden bazı salihlerin isimleridir. Öldüklerinde şeytan onlara şöyle dedi: Onların oturdukları yerlere, onların putlarını ve heykellerini yapın. İsimleriyle isimlendirin. Ve böyle yaptılar. Fakat ibadet edilmedi. Ne zamanki onlar öldü ve bu unutuldu. Sonraki nesiller onlara ibadet etmeye başladı.
Seleften bazısı şöyle demiştir: Öldükleri zaman halk, kabirlerini terk etmedi. Heykellerini yaptılar. Belki bir zaman sonra da ibadet etmeye başladılar.
Buradan anlıyoruz ki, bazı müslümanların Allah'ın salih ve veli kullarına, özellikle türbe ve kabirleri bulunanlar hakkındaki aşırılıkları onları şirke götürebilir. Onlara adakta bulunmak, onlar için kurban kesmek, onlardan yardım dilemek, Allah'tan başkası adına yemin v.b. şeyler, bu babtandır. Onların evrende, sebeplerin ardında, doğa kanunlarında bir gücü ve etkisi olduğuna inanmak ise, insanı büyük şirke götürür. Allah'ın dışında veya Allah'la birlikte bir şeye dua etmek büyük bir günah, derin bir sapıklıktır.
Cevap: Şİrkten korunma ve sakinma
Kabirlere Tazim:
İslâm'ın kesin bir şekilde sakındırdığı şeylerden biri de başta peygamber ve salihlerin kabirleri olmak üzere; kabirlere ta'zimde bulunmaktır. Bundan dolayı kabirlerde ta'zime yol açan bazı şeyler yasaklanmıştır.
Onları Mescid Edinmek:
Müslim'in Sahih'inde rivayet ettiğine göre, Efendimiz (s.a.s.) ölmeden beş gün önce, şöyle buyurmuştur: Dikkat edin! sizden öncekiler, peygamberlerinin kabirlerini mescid ediniyorlardı. Dikkat edin! Kabirleri mescid edinmeyin. Sizi bundan nehy ediyorum.
Hz. Aişe ve İbn-i Abbas'tan rivayet edilmiştir: Peygamber (s.a.s.) son anlarında yüzüne bir kumaş parçası koyuyordu. Sıkılınca bunu bıraktı. Şöyle buyurdu: "Yahudi ve hristiyanlara lanet olsun! Peygamberlerin kabirlerini mescid edindiler. (Onların yaptıklarından sakındırıyordu)"(Müttefekun aleyh)
Kabirlere Doğru Namaz Kılmak:
Bir hadiste şöyle buyurulur: "Kabirlerin üzerine oturmayın. Onlara doğru namaz kılmayın."(Müslim)Yani, kabirleri kıble yönünde yapmayın.
Kabirlerin ışıklandırılması, Kandil Yakılması:
Hadis: Kabirleri ziyaret edenlere, üzerlerine mescid inşa edenlere, kandil yakanlara Allah lanet etsin.
Kabirlere Kubbe Yapılması, Kireçlenmesi:
Müslim, Cabir'den (r.a.) rivayet etmiştir: Efendimiz (s.a.s.) kabirlerin kireçlenmesini, üzerinde oturulmasını, bina yapılmasını yasaklamıştır.
Üzerine Yazı Yazmak:
Cabir'den (r.a.):Efendimiz (s.a.s.), kabirlerin kireçlenmesini üzerine yazı yazılmasını yasaklamıştır.(Ebu Davud, Tirmizi.)
Yükseltilmesi:
Hz. Ali'den rivayet edilmiştir. "Efendimiz (s.a.s.) ona (Ali'ye) kabrin kendisinden başka, hiçbir yüksekliği bırakmamasını (yani yükseklikleri yok etmesini) emretti. "(Ebu Davud, Tirmizi.)
Ebu Davud'un Sünen'inde rivayet edildiğine göre, toprağın üzerine, taş, tuğla v.b. şeyler eklenmesini yasaklamıştır. Bundan dolayı, selef, kabirlerine tuğla konulmasını kerih görüyordu.
Kabirleri Bayram Yerine Çevirme:
Ebu Davud, Ebu Hureyre'den merfu olarak rivayet etmiştir. "Evlerinizi kabre, kabirlerinizi de bayram yerine çevirmeyin. Bana salât ve selâm getirin. Nerede olursanız olun, salâtınız bana ulaşır."
Ebu Ya'la senediyle, Ali b. el-Hüseyn'den rivayet etmiştir: Peygamberin (s.a.s.) kabrinin yakınındaki aralığa gelen bir adam gördü. Oraya girip dua ediyordu. Onu bundan nehyetti. Size babamdan, onun da dedemden, onun da Rasulullah'tan duyduğu şeyi size haber vereyim mi? dedi. Şöyle buyurdu: Kabrimi bayram yerine, evlerinizi de kabre çevirmeyin. Nerede olursanız olun, selâmınız bana ulaşır. "Kabri bayram yerine çevirmenin" anlamı, orada toplanmak ve oturmaktır.
Rasulullah'ın (s.a.s.) kabri, yeryüzündeki kabirlerin en faziletlisidir. Eğer O, kabrini bayram yerine dönüştürmeyi yasaklıyorsa, kimin olursa olsun, diğer kabirlerin yasaklanması daha evladır, mantıklıdır.O'na salât ve selâmda bulunmak yeterlidir. İnsan nerede olursa olsun salât ve selâm O'na ulaşır.
Sakındırmadaki Hikmet:
İslâm'ın, kabirlere yapılan tazimi yasaklamasındaki hikmet, Nuh kavminde ve bugün de gördüğümüz, büyük ve küçük şirke giden yolları kapamaktır. Salihlerin kabirlerine aşırı ihtimamları, onları putlara tapmaya götürmüştür. Bundan dolayı, Efendimiz buyurmuştur: "Ey Allah'ım! Kabrimi ibadet edilen bir put haline getirme. Peygamberlerinin kabirlerini mescid edinen kavme Allah'ın gazabı artar. "(Malik)
Dinine tutkun her müslümana üzüntü veren şey, Rasulullah'ın (s.a.s.) sakındırdığı hususların bugün toplumun çoğu kesiminde bulunuyor olmasıdır. Salihlerin kabirlerini bayram yerine çevirdiler, onları yükselttiler, süslediler. Bunlara ta'zim ve adakta bulundular, Kabe gibi çevresini tavaf ettiler, Hacer-i Esved gibi bunlara selâma durdular. Duvarlarını genişlettiler. Onların kimi secde etmekte, kimi de toprağına yüz sürmektedir. Korkuyla onlardan medet umarlar, onlardan borçlarının ödenmesini, zorluklarının giderilmesini, yardım elinin uzatılmasını isterler. Kimi isteklerini yazılı olarak ölüye sunar. Bu, apaçık şirktir. Vela havle vela kuvvete illa billah!
Cevap: Şİrkten korunma ve sakinma
Ağaç, Taş vb. Şeylerden Hayır Ummak:
Peygamberin (s.a.s.) savaş açtığı şirk türlerinden biri de budur. Orayı tavaf edenin, dokunanın, ziyaret edenin, oturanın özel bir sır ve berekete ulaşacağına inanmaktır. Bu, devamlı yapıldığında insanı şirke götürecek bir şeydir. Arapların büyük putları, ya Lat gibi kayadan, ya Uzza gibi ağaçtan, ya da Menat gibi taştandı. Bunun için Nebi (s.a.s.) bundan sakındırdı veya uyardı.
Tirmizi, Ebu Vakıd Elleysi'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir. Rasûlullah'la (s.a.s) Huneyn savaşına gitmiştik. Yeni müslümandık. Müşriklerin, Zat-ı En-vat adı verilen çevresinde toplandıkları, silahlarını astıkları bir ağaçları vardı. Bunun yanından geçerken; Ey Allah'ın Rasûlü dedik, onlarınki gibi bize bir zat-ı envat yap. Allah Rasûlü buyurdu: Allah'u Ekber! İşte bu, sünnetullahtır. Nefsimin elinde bulunduğu Allah'a yemin ederim ki, Benî İsrail'in Musa'ya dediğini dediniz: "Onların tanrıları gibi bize bir tanrı yap. Şüphesiz, sizden öncekilerin yolundan gideceksiniz."(Tirmizi.)
Görünen o ki, onlar sadece, bu ağaçtan hayır ummayı ve silahlarını asmak istiyorlardı. Efendimiz'in (s.a.s.) onlara bu uyarısı, şirke giden yolu kapamak içindi.
Esef verici olan şey, müslümanların çoğunun Allah Rasûlünün yolundan ayrılmış, kendilerinden öncekilerin yoluna uymuş olmalarıdır. Hayır umdukları putlar, heykeller edinmişlerdir. Onlara dokunmakta, onların yanında dua etmekte, onları vesile kılmakta, müşriklerin putlara olan sevgisi gibi bir sevgiyle onları sevmektedirler. Bugün müslümanların topraklarında, Efendimiz'in (s.a.s.) sakındırdığı zat-ı envatlar vardır.
Müslümanlara, yöneticilere ve özellikle alimlere bu konuda üzerlerine düşen,kötülüğü ortadan kaldırmalarıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) nasıl Hz. Ali'yi (r.a.) gönderip yüksek kabirleri yıkmasını, yerle bir etmesini emretmişse, bu yolu izleyerek ağaç, direk, kabir, odun, taş v.b. şeylerden mamul putları yıkmaları ve yok etmeleri gerekmektedir.
Sahih-i Müslim'de, Ebu'l Hayyac el-Esedî'den rivayet edilmiştir. Bana, Ali (r.a.) şöyle dedi: "Seni, beni Allah'ın Rasûlü'nün gönderdiği şeyle, bütün putları ve yüksek kabirleri düzleme emriyle, göndereyim mi?"
İmam Ebu Bekir el-Tartusî der ki: Hz. Ömer'e, insanların, sahabenin Rasûlullah'a biat ettiği ağacın altına gittiği, orada namaz kıldıkları haberi gelince, müslümanların fitneye düşeceği korkusuyla ağacı kestirdi.
Hz. Ömer'in, Kur'an'da zikredilen ve sahabenin Rasûlullah'a (s.a.s.) altında biat ettiği ağaca uyguladığı hüküm buysa, bunun dışındaki fitneyi artıran, bela ve musibeti çoğaltan putlara uygulanacak hüküm ne olacaktır?
İmam Tartusi şöyle der: Bakın, Allah size rahmet etsin, nerede insanların gittikleri, tazimde bulundukları, şifa ve iyilik bekledikleri, çaput ve bez bağladıkları birini görürseniz, o zat-ı envattır, kesin.
Müberrir b. Süveyd'den: Şöyle diyor: Mekke'ye giderken, Ömer b. Hattab'la sabah namazını kıldım. Namazda Fil ve Kureyş surelerini okudu. Sonra insanların etrafa dağıldıklarını görünce, nereye gittiklerini sordu. Ey müminlerin emiri! Şurada, Allah Rasûlü'nün namaz kıldığı bir mescid var. Orada namaz kılıyorlar, denildi. Sizden öncekiler, bu .tür şeylerden dolayı helak oldular. Peygamberlerinden kalan şeylere sahip çıkıyorlardı. onları kilise ve havraya çevirdiler. Kim namaz vaktinde bu mescidlere kavuşursa namazını kılsın, namaz vakti girmemişse yoluna devam etsin, namaz kılmak için beklemesin."
İşte bu Hz. Ömer'in fıkhıdır, İslâm akidesine olan ihtimamından, aşırılığa ve sapıklığa düşecekleri korkusundandır.
Cevap: Şİrkten korunma ve sakinma
Şirke Düşüren Lafızlar
Efendimiz'in (s.a.s.) sakındırdığı şeylerden biri de, içinde şirke düşme korkusu ve Allah'a karşı edebe zarar veren lafızlardır. Bu, tevhidi korumak içindir. O şöyle diyen gibi: Allah ve falan dilerse, Allah ve başkanın veya halkın adıyla. Nebi'nin (s.a.s.) kendisi için, bu tür şey söyleyeni inkar ettiğini daha önce gördük. Huzeyfe (r.a.) O'ndan şöyle rivayet etmiştir: "Allah ve falan dilerse, demeyin. Şöyle deyin: Allah dilerse, sonra da falan dilerse.
(Ebu Davud.)
Başka bir söz de şudur: Allah ve falan olmasaydı, veya Allah'a ve sana güveniyorum. İbn-i Abbas (r.a.) der ki: "Allah'a eşler koşmayın'-(Bakara, 22)ayetindeki "endad" şirktir. Bu, karanlık gecede, siyah kaya üzerindeki karıncanın yürüyüşünden daha gizlidir.
Bu tür sözlerden bazıları şunlardır: Allah'a, ey falan hayatına ve hayatıma yemin olsun, onun köpekleri olmasaydı hırsızlar gelmişti. İnsanın arkadaşına, Allah ve sen dilersen, demesi; şu ve falan olmasaydı... Bütün bunlar şirktir.' (İbn-Ebi Hatim)
Allah'ın (c.c.) isimleriyle veya ondan başkasının layık olmadığı şeyle isimlendirmek: Ebu Davud'un, Ebu Şurayh'tan rivayet ettiğine göre, onun Ebu'l-Hakem diye künyesi vardı. Peygamber (s.a.s.) ona şöyle dedi: Hakem yalnızca Allah'tır. Ve hüküm O'na aittir. Sonra, en büyük oğluyla, Şurayh ile künyelendi.
Sahih bir hadiste Ebu Hureyre'nin Peygamberden rivayet ettiğine göre: Allah katındaki en kötü insan melikü'l-emlak (mülklerin sahibi) olarak adlandırılandır. Allah'tan (c.c.) başka melik yoktur. Süfyan b. Uyeyne, acemlerin kullandığı şehinşah da aynı konumdadır, demiştir. Çünkü, aynı anlama gelmektedir. Bir rivayette, kıyamet günü Allah katında en çok gazaba uğrayacak kişi, bu tür biridir.
İnsanın, Allah'tan başka bir mabudun adıyla isimlendirilmesidir. Abdulkabe, Abdunnebi, Abdulhuseyn, Abdulmesih v.b. gibi. İbn-i Hazm, Abdulmuttalib'in dışında bu tür isimlendirmenin haram olduğunu nakletmiştir.
İnsanın başına gelen zorluk ve darlık anlarında zamana sövmektir. Zamana sövmek, bir tür Allah'a şikayette bulunmak, O'na kızmaktır. İşleri evirip çeviren O'dur. Geceyi, gündüzü düzenleyen O'dur. Evrende bütün olup biteni O yapar. Bundan dolayı, sahih bir hadiste şöyle denmektedir: "Allah (c.c.) şöyle buyurur: Adem oğlu zamana sövmekle bana eziyet eder. Çünkü zaman benim. Geceyi ve gündüzü ben düzenlerim."
Cevap: Şİrkten korunma ve sakinma
ŞİRKİN ZARARLARI
Şirkin, birey ve toplum yaşamında birçok kötülük ve zararı vardır:
Şirk, İnsanlık İçin Bir Zillettir...
İnsanın değerinin ve yerinin düşmesidir. Allah, onu yeryüzünde halifesi kılmış, onu şerefli kılmış, bütün isimleri öğretmiş yer ve gökte bulunan her şeyi onun hizmetine vermiş, ona bütün bu evrenin yönetimini vermiştir. Ancak o değerim bilememiş, evrendeki bazı yaratıkları, ibadet ettiği, boyun eğdiği, secde ettiği bir ilah kılmıştır. Halbuki o, yani insan, bu yaratıkların efendisidir. Allah buyurur ki: "Gece ile gündüz, güneş ile ay Allah'ın varlığının belgelerin-dendir. Güneşe ve aya secde etmeyin. Eğer Allah'a ibadet etmek istiyorsanız, bunları yaratana secde edin. (Fussilet, 37)
Bugün insanlığın içinde bulunduğu zillet, görüldüğünden daha fazladır. Milyonlarca insan, canlı iken insana hizmet etsin, kesildiğinde de yenilsin diye yaratılan ineğe tapmaktadırlar. Bu, nasıl kutsal bir mabud olabilir? Bunun için Kur'an-ı Kerim, şirkin, ehlini nasıl ezdiğim şöyle anlatır: "Allah'a ortak koşan kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgarın bir uçuruma attığı şeye benzer.'(Hacc, 31)'
Cevap: Şİrkten korunma ve sakinma
Şirk, Hurafelerin Yuvasıdır...
Şirk, hurafe ve batıl inançların yuvasıdır. Evrende Allah'tan başka güç sahibi yıldız, cin, şahıs ve ruhların bulunduğuna inanmaktır. İnsan aklını, her türlü hurafeyi kabul etmeye, deccali tasdik etmeye hazırlar. Bundan dolayı, toplumda kahin, falcı, büyücü, müneccim gibi gayb bilgisine sahip olduğunu, evrendeki birtakım gizli güçlerle ilişkisi bulunduğunu iddia edenlerin değeri artmaktadır.
Bu tür toplumda sebeplere tevessül etmek, sünnetullaha (tabiat kanunlarına) sarılmak ihmal edilmekte, muska, boncuk, büyü, efsun v.b. şeyler gittikçe yaygınlaşmaktadır.