Bu mektûb, Kâbil müftîsi hâce Abdürrahmâna yazilmisdir. Sünnet-i seniyyeye uymagi, bid'atlerden kaçinmagi istemekdedir:
Allahü teâlâya agliyarak, sizliyarak ve Ona siginarak ve güvenerek yalvariyorum ki, bu fakîri ve ona bagli olanlari, bid'at olan isleri yapmakdan korusun ve bid'atlerin güzel ve fâideli görünmelerine aldanmakdan muhâfaza buyursun! Seçilmis olanlarin, sevilenlerin efendisi, en üstünü hâtiri için bu düâyi kabûl eylesin! (Bid'at) demek, Resûlullahin ?sallallahü aleyhi ve sellem" zemâninda ve Onun dört halîfesi zemânlarinda bulunmayip da, dinde sonradan meydâna çikan seylere denir. Bid'atleri ikiye ayirmislar: (Hasene) [güzel] ve (Seyyie) [kötü]. Resûlullahin ve dört halîfesinin zemânlarinda bulunmayip da, dinde sonradan meydâna çikan ve bir sünnetin unutulmasina sebeb olmiyan güzel seylere, (Hasene) demislerdir. Sünneti ortadan kaldiran bid'ate de, (Seyyie) demislerdir. Bu fakîr, bu bid'atlerin hiçbirinde güzellik ve parlaklik görmüyorum. Yalniz karanlik ve bulaniklik duyuyorum. Eger bugün, kalbler kararmis oldugundan, bid'at sâhibinin isleri iyi ve güzel görülürse de, yarin kiyâmet günü, kalbler uyandigi zemân, bunlarin zarar ve pismânlikdan baska bir netîce vermedikleri görülecekdir. Fârisî beyt tercemesi:
Cigeri yakan düsünceden, gözüme uyku girmedi,
acabâ o sevgilim, geceyi kiminle geçirdi?
Resûlullah ?sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki, (Bizim dînimizde yapilan her yenilik, her reform fenâdir, atilmalidir). Atilmasi lâzim olan seyin neresi güzel olur? Bir hadîs-i serîfde buyurdu ki: (Sözlerin en iyisi, Allahü teâlânin kitâbidir. Yollarin en iyisi, Muhammed aleyhisselâmin gösterdigi yoldur. Islerin en kötüsü, bu yolda yapilan degisikliklerdir. Bid'atlerin hepsi dalâletdir, sapiklikdir). Baska bir hadîs-i serîfde, (Allahü teâlâdan korkunuz! Sözümü iyi dinleyiniz ve itâ'at ediniz! Ben öldükden sonra gelecekler, çok ayriliklar göreceklerdir. O zemân, benim ve halîfelerimin yolumuza sariliniz! Dinde yeni ortaya çikan seylerden kaçininiz! Çünki, bu yeni seylerin hepsi bid'atdir. Bid'atlerin hepsi dalâletdir, dogru yoldan ayrilmakdir) buyuruldu. Dinde yapilan her degisiklik bid'at olunca ve her bid'at, dalâlet olunca, bid'atlerin hangisine güzel denilebilir? Bu hadîs-i serîflerden anlasiliyor ki, her bid'at sünneti ortadan kaldirmakdadir. Bid'atlerin, bir kismi kaldirir, bir kismi kaldirmaz demek, pek yanlisdir. Görülüyor ki, bid'atlerin hepsi seyyiedir, kötüdür. Resûlullah ?sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki: (Insanlar, ortaya bir bid'at çikarirlarsa, Allahü teâlâ, buna karsilik bir sünneti yok eder. Sünnete yapismak, ortaya bid'at çikarmakdan iyidir). Hassân bin Sâbitin bildirdigi hadîs-i serîfde, (Bir millet, dinlerinde bir bid'at yaparsa, Allahü teâlâ, buna benzeyen bir sünneti yok eder. Kiyâmete kadar bir dahâ geri getirmez) buyuruldu.
Âlimlerimizin hasene dedikleri bid'atlerden bir kismina dikkat edilirse, sünneti yok etmekde olduklari görülmekdedir. Meselâ, meyyiti kefenlerken, ölünün basina sarik sarmaga (Bid'at-i hasene) demisler. Iyi düsünülürse, bu bid'at, sünneti bozmakdadir. Çünki kefende sünnet, üç parça olmasidir. Sarik dördüncü oluyor. Sünneti degisdiriyor. Degisdirmek, yok etmek demekdir. Âlimler, sarigin ucunu sol omuz üzerine sarkitmak güzel olur demis. Hâlbuki, iki kürek arasina sarkitmak sünnetdir. Bu bid'at de, sünneti, açikca yok ediyor. Bunun gibi âlimler, nemâzda, kalb ile niyyet etmekle berâber, agiz ile de söylemek müstehab olur demisdir. Hâlbuki, Resûlullah ?sallallahü aleyhi ve sellem" efendimizin, Eshâb-i kirâmin ve Tâbi'în-i izâmin ?rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma'în" söz ile niyyet etdikleri, ne kuvvetli bir haber ile, ne de za'îf bir haber ile bizlere hiç ulasmamisdir. Ikâmet okununca hemen (Allahü ekber) diyerek nemâza dururlardi. Bunun için, agiz ile niyyet etmek bid'at oluyor. Bu bid'ate hasene demislerdir. Hâlbuki anliyorum ki, bu bid'at, yalniz sünneti yok etmekle kalmiyor, farzi da yok ediyor. Çünki agiz ile niyyet etmek câiz olunca, çok kimse, yalniz agizla niyyet ederek kalb ile niyyet etmediklerinden hiç korkmuyorlar. Böylece, nemâzin farzlarindan biri olan kalb ile niyyet yapilmiyor. Bu farz yok oluyor. Nemâz kabûl olmuyor. Bunlar gibi dahâ nice bid'atler, reformlar, herhangi bir bakimdan olsa bile, sünnetden fazla oluyorlar. Bu ziyâdelik, sünneti degisdirmek demekdir. Degisiklik ise, yok etmek demekdir.
O hâlde, Resûlullahin ?sallallahü aleyhi ve sellem" sünnetine birsey katmamali ve Onun Eshâb-i kirâmina ?ridvânullahi teâlâ aleyhim ecma'în" uymalidir. Çünki, Eshâb-i kirâmdan herbiri, gökdeki yildizlar gibidir. Herhangi birine uyan se'âdete kavusur.
[Ibni Âbidîn diyor ki, (Nemâza baslarken niyyet etmenin farz oldugu sözbirligi ile bildirildi. Niyyet, yalniz kalb ile olur. Yalniz söz ile niyyet etmek bid'atdir. Kalb ile niyyet edenin, sübheden, vesveseden kurtulmak için, söz ile de niyyet etmesi câizdir.)]
Kiyâs ve ictihâd, bid'at degildirler. Çünki bunlar, (Nusûs)un, ya'nî âyetlerin ma'nâlarini meydâna çikarmakdadirlar. Bu ma'nâlara baska birsey eklemezler. (Ey akl sâhibleri! Iyi anlayiniz!) meâlindeki âyet-i kerîme, kiyâs ve ictihâdi emr etmekdedir.