-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
460. Bir avuç toprak, senin çaresiz bir aşığın olursa şaşılmaz!
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün
(c. II, 544)
• Ey bir panltısı ile Uhud Dağı'nı paramparça eden Rabbim! Bir avuç toprak, Sen'in çaresiz bir aşığın olursa şaşılmaz!
" A'raf Suresi, 7/143. ayete işaret var."
• Lutfeder de bir bakarsan, kayalar, taşlar mum olur; fakat kahr ile bakınca da, mum taş olur!
• Sen inlersen, feryad edersen, o zaman ölmüş gönlü diriltirsin, ona can verirsin, bir şeyler edersin; senin canının işi gücü budur!
• Can, sefer etmek, yolculuğa çıkmak ister; sen, onu sağlam bir bağla bağlarsın! Sonunda can, o bağı koparır da avare olur!
• Süleyman gidince Şeytan, padişahlar padişahı olur! Akıl ve sabır gidince nefs-ı emmare başkaldırır. seni emir kulu yapar; sana kötülükler, günahlar işletir.
• Aşk, bütün cihanı kaplamıştır ama, sen onun rengini bile göremezsin' Fakat onun ışığı bedene vurunca aşık olursun; betin benzin solar, sararırsın!
• Bir şehzade olmalı ki, yakutun müşterisi olsun; eşi az bulunur, değeri bir insan olmalı ki, senin aşk gamını çeksin!
• Cenab-ı Hakk; "Yeryüzü size beşiktir!" diye buyurdu. insan çocuk olmasaydı, beşiğe bağlı kalır mı idi? -
"Taha Süresi, 20/53. ayete işaret edilmektedir."
• Benim şu gölge varlığımın dönüp dolaşması, Hakk güneşinin yüzündendir' 0 müneccim değıldir ki, gönlü yıldızların emrinde olsun!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
461. Bağlar, bahçeler ona selama durmuşlar; selviler de ayağa kalkmış!
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilün, Mefa'îlün
(c. II, 549)
* Haydi, tozmaması için yollara su serpin; sevgili geliyor! Bahçeye müjde verin; bahar kokusu geliyor!
* Ayın ondördü gibi nurlu yüzlü olan sevgiliye yol açın. yol verin; o nurlar açarak geliyor!.
• Gökler heyecandan yarıldı; cihanda bir uğultu var! Etrafa anberler, miskler yayıldı; yarin bayrağı geliyor!
• Bağın, bahçenin yüzü güldü; gören göze hakikat çerağı geliyor! Gam bir kenara sıkıştı kaldı; ay, sanki bizim kucağımıza doğmada!..
• Ok, hedefe doğru uçup gidiyor! Padişah ava çıktı; biz neden oturmuş kalmışız? Haydi, gidelim; o padişaha av olalım!
• Bağlar, bahçeler ona selama durmuşlar; selviler ayağa kalkmış! Yeşil çemenler yaya olarak ona doğru koşuyorlar; goncalar da atlara binmiş geliyorlar!
• Gökyüzünde sevgili ile halvete girenler nasıl bir şarap içiyorlar ki, canlar mest oldu, yerlere yıkıldı, akıl da mahmurlaştı?
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
462, Onun mana şarabı yüzünden gökyüzünün damı bana konak olmuştur!
Miifte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün
(c. II, 547)
• 0 selvi gibi uzun boya posa karşı secde edersem ne olur? Ben, onun maddî varlığına değil, onu yaratanın kudretine, büyüklüğüne hayran oluyorum da secdeye kapanıyorum! Gönül gözü uyanık o aziz varlığa gözlerimi verirsem ne çıkar?
• Ben, onun sevgi şarabını içerim; zaten benden başka kim içebilir ki?.. 0 şarabı bugün bulmuş iken içsem de, yarına bırakmasam daha iyi olmaz mı?
• Çünkü onun şarabı, benim gönül arkadaşımdır; onun yüzünden, gökyüzünün damı bana konak olmuştur! Aşk kanatlarını açarak oraya uçarsam ne olur?
• Ben gönlü tanımasam ne olur? Bırak; can da varsın gitsin, beden de gitsin! Ben, bunun için gam yemem, gam yemem, gam yemem! Çünkü ben, onun yüzünden yok oldum; gönülsüz, , bedensiz kaldım!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
463. Bu dünya şarabının sarhoşluğu, gece uyuyunca geçer gider;
ilahî şarabın mestliği ise, insanı mezara kadar götürür!
Müstefilün, Müstef'ilün, Müstefilün, Müstefilün
(c. II, 537)
• Babacığım; bize şarabı sunan, bizi bizden alan sakîmize hizmetten başka bir işimiz yok! Ey sakî! Fazla şarap sun da biz, iyiden de, kötüden de kurtulalım!
• Allah, bu dünyaya her insanı bir iş için getirdi ama, bizi işsizlik, hünersizlik sanatı için getirdi! Yani, bizim, dünyada aşktan başka bir işimiz yok; Allah, bizi dünyaya kendisini sevmemiz için getirdi!
• Allahım; zaten bizden bir iş isteyecek olsaydın, bize aşk şarabını nasip etmezdin! Bu şarabı içenin başı hiç yere eğilir mi, dünya işlerine dalar mı;Sen'den başka kimsenin önünde eğilir mi?
• îlahî şarapla mest olmuş, kendinden geçmiş kişi bir iş yapabilir mi? Mest olan kişi, şarap gibidir; şarap ne yaparsa o da onu yapar! îlahî şarap, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan Cenab-ı Hakk'ın sevgisinden başka her şeyi, iki dünyayı bile ortadan kaldırır!
• Üzüm suyundan yapılan bu dünya şarabının sarhoşluğu, gece uyuyunca geçer gider! Fakat ilahî şarabın mestliği, insanı mezara kadar götürür!
"Şeyh Sadî hazretleri bir beytinde şöyle buyurmuş:
"Şarabın verdiği sarhoşluk, gece yansına kadar devam eder ama, bir güzel yüzlü sakînin verdiği mestlik, kıyamete kadar sürer!"
• Ey gönül! Aklını başına al da, ilahî şarapla olduğundan da daha fazla mest ol; nereye gidersen git, hep mest olarak git! Yalnız kendine değil, başkalarına da o şaraptan içir, mest et! Onlar da bu şarabın zevkini duysunlar da, sana birkaç kadeh daha fazla sunsunlar!
• Bu şarabı içtiğim için artık susayım, sükuta dalayım; gördüğüm lütfu, bulduğum keremi sayamayayım! Zaten o keremler, lütuflar sayıya sığmaz ki!..
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
464. Allah, beni aşk şarabından yaratmıştır,ölsem de,
çürüsem de ben, yine o aşkım!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. II, 683)
• Benim mezarımın toprağından buğday biter de sen o buğdaydan ekmek yaparsan, onu yiyince sarhoşluğun artar!
• 0 buğdayın hamuru da deli olur, o ekmeği yapan da! 0 ekmeği pişiren tandır da yanarken aşka gelir de, sarhoşça beyitler söyler!
• Eğer sen, benim mezarımı ziyarete gelirsen, üstümdeki toprak yığınının neşe ile oynadığını görürsün!
• Kardeşim; benim mezarıma sakın defsiz gelme! Çünkü, Allah'ı sevenlere, O'nun huzurunda olanlara dertli olmak, kederli olmak yaraşmaz!
• Çenemi bağlamışlar; mezarda yatıp uyumuş gibiyim ama, ağzım sevgilinin lütf ettiği mezeleri çiğnemededir!
• Kefenimden bir parçacık yırtar da göğsüne bağlarsan, canından sarhoşluğa bir kapı açılır da, her yandan Hakk sarhoşlarının çalıp çağırmasını duyarsın; işin iş olur! Sana, her işten mutlaka uğurlu, hayırlı başka bir iş doğar!
• Allah, beni aşk şarabından yaratmıştır; ölsem de, çürüsem de ben, yine o aşkım!
• Ben, Hakk sevgisinin şarabıyla öyle kendimden geçmişim, öyle bir mest haldeyim ki, zaten benim aslım aşk !
• Söyle bakalım; şaraptan, sarhoşluktan başka ne doğar?
• Ruhum beni terk eder, Tebrizli Şemseddin'in ruhunun bulunduğu burca gider de, artık bir daha geri gelmez!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
465. Bu aşk, yağmur gibidir; biz de otlar gibiyiz!
Mef'ülü, Mefa'îlün, Mef'ülü, Mefa'îlün
(c. II, 624)
• Her zerre, ezel güneşinin nuru içinde ilahî aşkla kendinden geçmiş, ayağını vurarak oynamaktadır
"-Yalnız insanlar, hayvanlar ve bitkiler canlı değildir. Cansız sandığımız şeyler, taşlar, topraklar, kullandığımız, giydiğimiz elbise, içtiğimiz su, her şey, her şey canlıdır. Kur'an'da;"Yerde gökte ne varsa her şey O'nu tesbih etmektedir. Ama siz, onların tesbihlerini duymuyorsunuz." diye buyurulmaktadır. Yeni buluşlar göstermiştir ki, bütün varlıkların atomları, bir proton etrafında baş döndürücü bir hızla dönüp durmadadır. Cansız olsalardı, bu dönüş, bu hareket olur mu idi? Nitekim eski hukema; "rüh-ı insanî", "ruh-ı hayvanî", "rüh-ı nebatî", "ruh-ı cemadî" diye, her şeyin ruhu olduğunu sezmişlerdir. Mevlana da, asırlarca önce "zerre" diye tavsif ettiği atomların canlı olduklarına işaret etmektedir."
• Şu yükseklerde bulunan gök, iki kat olmuş kambur felek bile o ilahî şarapla mest olmuş da; "Şu kirli, şu kötülüklerle dolu dünyadan uzaklaşın, yücelin; buralara gelin!" diye çan çalarak insanları gök sofrasına davet etmektedir.
• Bu aşk, mest olmuş da gelmiş; elest bağına girmiş, bir çok sıkıntılara katlanarak varlık üzümünü ayaklan altında ezip durmadadır.
• Aşk mest olmasaydı, ilahî şarabı sevmeseydi, onun bu bağda ne işi vardı? Ne sebeple gelip de bu bağda üzüm ezme sıkıntısına katlanacaktı?
• Zavallı sen de, ayak vurup duruyorsun ama, üzümü göremiyorsun! Halbuki, senin aşık ve sofu olan canın, varlık üzümünü ayakları altına almış, bir ar bile durmadan ezmekle meşguldür!
• "0 dost, sanki bütün mihneti, bütün gamı, derdi bana veriyor!" diyorsun diyorsun ama, bağ senin olursa, o kimin üzümünü ezebilir ki? Yani, senin başına gelen bütün üzüntüler, belalar, üzüm gibi kaderin ayakları altında ezilerek benlikten kurtulmak ve mana şarabı olmaktır!
• Ey canlar! Mademki o sevgilinin huzurundasınız, ayak vurun, oynayın! Belli olmaz; belki de mutluluk ayağı ayağınıza dokunur, seninle beraber oynamaya başlar!
• Ey can! Bu aşk, yağmur gibidir; biz de yapraklar ve otlar gibiyiz! Olabiliı ki, bir gün yağmur çayır çimene, yaprağa, ota yağar da, onları yeşertir, geliştirir!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
466. Ölümün ne olduğundan haberli olan aşıklar!
Fa'ilatün, Mefa'îlün, Fa'lün
(c. II, 972)
• Gerçeklerden haberli olarak ölen Hakk aşıkları, sevgilinin huzurunda şeker gibi erirler!
• Ruh aleminde, elest meclisinde ab-ı hayat içenler, bir başka tarzda ölürler!
• Ötelerden haberdar olanlar, Hakk sevgisinde derlenip toplananlar, şu insan kalabalığı gibi olmazlar!
• Hak aşıkları, letafette melekleri bile geride bırakmışlardır! Bu sebeple, diğer insanlar gibi ölmek, onlardan uzaktır!
• Sen sanır mısın ki, arslanlar da köpekler gibi kapı dışında can verir?
• Hak aşıkları sevgi yolunda ölürlerse, onları can padişahı karşılar!
• Birbirlerinin canı kesilen, aynı emaneti, aynı canı taşıdıklarından haberdar alan Hakk aşıkları, birbirlerinin aşkıyla ölürler!
• Aşıklar, gökyüzüne uçarlar; münkirler ise, cehennemin dibinde can verirler!
• Ölürken Hakk aşıklarının gönül gözleri açılır da, öteleri, gayb alemini görürler! Başkaları ise, ölüm korkusu ile kör ve sağır olarak ölürler!
• Geceleri ibadetle vakit geçirenler, Hakk korkusuyla uyumayanlar, ölüm zamanı gelince korkusuz, rahatça ölürler!
• Bu dünyada boğaz derdine düşenler, sadece yemeyi, içmeyi düşünenler öküzleşirler, eşekler gibi ölürler!
• Bugün yaşarken, Hakk'ın nazarından düşmemek isteyenler, o nazarı, o bakışı arayanlar, o bakışa karşı neşeli bir halde gülerek can bağışlarlar!
• Can padişahı, onları lütuf kucağına alır; onlar, öyle hor ve basit bir halde ölmezler!
• Ahlaklarını Mustafa (s.a.v.)'nın ahlakına benzetenler, Hz. Ebubekir gibi, Hz. Ömer gibi ölürler!
• Aslında, Hakk aşıklarından ölüm uzaktır! Onlar, ne ölürler ne de yok olurlar! Ben bu sözleri; "Şayet ölürlerse, böyle ölürler!" diye söyledim!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
467. Deliliğin bulunduğu yerde aklın ne işi var?
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ülü, Mefa'îlün
(c. II, 609)
• Gam evinde oturup kalmak, manen zayıf ve az himmet sahibi olmaktandır! Himmetsiz bir kişinin gönlünde nasıl olur da senin sevgi sırların bulunabilir?
• Neyi çok seviyorsan, neyin üstüne titriyorsan, bil ki, sen osun, senin değerin ancak odur! îşte bu yüzdendir ki, Hakk aşığının gönlü arşın da üstündedir!
• Şifa sandığın, peşinde koştuğun şeyin, senin için bir dert olduğundan haberin yoktur! Sana vefalı gibi kendini gösterenlerin, seni aldattıklarını, hile yaptıklarını, yüzüne güldüklerini anlıyamıyorsun!
• Aşkın geldiği yere can sığabilir mi? Deliliğin bulunduğu yerde aklın ne işi var?
• Aşığın zümrüdankaya benzeyen gönlü, nasıl olur da şehvet tuzağına düşer? Böyle bir kuşun uçtuğu yer, ötelerde, varlık aleminden dışardadır!
• Ey Tebrizli Şemsülhak! Musa şarabından bir kadeh iç de, kan kesilmiş olan her Nil nehri sana saf ve duru bir su olsun!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
468. Ölüm, kaşla göz arasında; onu hatırlamaktan bile bize daha yakın!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. II, 823)
• Ömür, yarınlara bağlanan ümitlerle geçip gitmede; gafilcesine kavgalarla, gürültülerle, didinmelerle tükenip durmadadır!
• Sen aklını başına al da, ömrünü şu içinde bulunduğun bugün say! Bak bakalım, bugünü de hangi sevdalarla harcıyorsun?
• Gah cüzdanını para ile doldurmak kaygısı ile, gah iyi yemek, içmek ile bu aziz ömür geçip gitmede, her nefesde eksilmede!
• Ölüm, bizi birer birer çekip alıyor; onun heybetinden, korkusundan akıllı insanların bile beti benzi sararıp durmadadır!
• Ölüm, yolda durmuş, bekliyor; efendi ise gezip tozma sevdasındadır!
• Ölüm, kaşla göz arasında; onu hatırlamaktan bile bize daha yakın! Fakat, gaflete dalanın aklı nerelere gitmede, bilmem ki?..
• Teni besleyip şişmanlatmaya bakma! Çünkü o, sonunda toprağa verilecek, mezar kurtlarına yem olacak bir kurbandır! Sen, gönlünü manevî gıdalarla beslemeye bak; yücelere gidecek, şereflenecek olan odur!
• Bu leşe, yağlı ballı şeyleri az ver! Çünkü, tenini besleyen kişi, şehvetine, nefsani arzulara kapılıyor; sonunda da rezil olup gidiyor!
• Sen, ruha manevî yiyecekler ver; yağlı ballı düşünüş, anlayış, buluş gıdaları ver de, gideceği yere güçlü kuvvetli gitsin!..
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
469. Kuşların adı geçince, gönül kuşum da uçmaya başlar!
Müstef'ilün, Müstefiliin, Müstefilün, Müstef'iliin
(c. II, 535)
• Senin sevgin, can ırmağında ab-ı hayat gibi akmadadır! Aslında, ab-ı hayat bile sana gönül vermiş de, can ırmağında senin aşkınla akıp durmada, seni aramadadır!
• Dünyada gördüğümüz, bildiğimiz bütün kuşlar, ötüşleri ile seni övmedeler, seni zikretmedeler! Kuşların adı geçince, gönül kuşum da uçmaya başlar!
• Onların ötüşlerini duyarak, zikirlerini sezerek hoş bir halde, gülerek canımı vermek istiyorum! Bu can, sevgili zikredilirken bedenden çıkarsa, bu can veriş ne tatlı bir can veriştir, ne hoş bir ölümdür!
• Aslında, Allah'ı seven herkesin canından her an manevî bir duygu, ruhani bir özlem, mest olmuş, kendinden geçmiş, harap ve perişan bir halde ötelere, ta rahmet sahibinin arşına kadar gitmededir!
• Can nedir? Mana padişahlarının, ermişlerin küpüdür; içinde de gökyüzünün şarabı vardır! îşte bu yüzdendir ki, sözlerim de, aşıklar gibi, perişan ve dağınık halde ağzımdan çıkıyor!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
470. Sensiz hiç bir şey olmaz Allahım!
müfte'ilün, Mefailün,Müfte'ilün,Mefa'ilün
(c,II,553)
• Komşuların, dostların yardımı olmasa bile bir iş yoluna girebilir ama, Sen'in takdirin olmasa, o iş asla olmaz! Sen'in aşkının yarası, şu gönlümdedir; onun başka yeri olamaz!
• Yarattığın güzel eserleri görerek, aklın gözü, Sen'in mestin olmuştur! Kudretinin, yaratma gücünün karşısında feleğin çarkı alçalmıştır! Zevk ve neşenin kulağı da Sen'in elindedir! Yani, zevki ve neşeyi de ancak Sen'in lütfunla duyarız; Sen'siz hiç bir şey olmaz Allahım!
• Can, Sen'in aşkınla coşar; gönül, Sen'in sevgi şarabınla mest olur; akıl, Sen'in yarattığın güzellikler karşısında şaşırır kalır! Sen'siz hiç bir iş başa çıkmaz Allahım!
• Mevkiim, şerefim, malım mülküm hep Sen'in lütfun, ihsanındır; yediğim yemeği, içtiğim suyu da Sen lütfediyorsun! Sen'siz bunlann hiç biri olmaz Allahım!
• Bazan vefaya doğru gidiyorsun, bazan cefaya doğru! Sen benimsin; nereye gidiyorsun? Hiç kimsenin işi Sen'siz başa çıkamaz!
• Sen'siz bir iş başa çıksaydı, Sen'in koyduğun kurallar gereğince işler yürüse idi, dünyanın altı üstüne gelirdi; herşey bozulur, altüst olurdu! Güzelliği ile dillere destan olan îrem Bağı cehennem kesilirdi! Sen'siz hiç bir iş başa çıkmaz Allahım!
• Dostum! Sen olmasan, Sen bana yardım etmesen, işim gücüm yıkılır gider! Ey benim can dostum, ey benim dert ortağım; Sen'siz hiç bir iş yürümez!
• Bana, Sen'siz yaşayış da hoş değildir, Sen'siz ölüm de hoş değildir! Gamından nasıl baş çekeyim, nasıl kurtulayım? Sen'siz hiç bir iş başa çıkmıyor ki!..
• Ey lütfuna, ihsanına dayandığım, güvendiğim Allahım! Ne söylersen söyleyeyim; iyiden kötüden ayrı değil; içinde iyi de var, kötü de var! Lutfet de Sen söyle: Sensiz hiç bir iş yürümüyor değil mi?
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
471. Aşıkların baharı
Müstef'ilün, Müstefilün, Müstef'ilün, Müstefilün
(c. II, 536)
• Yeryüzünü bağlar bahçeler haline getirmek, her tarafı yeşilliklerle, çiçeklerle süslemek için aşıkların baharı ötelerden çıkıp geldi!
• Bu gelen bahar, bildiğimiz bahar değildir; bu, aşıkların baharıdır! Bu bahar gelince, deniz incilerler dolar; acı sular, cennette akan kevser ırmağı kesilir; bütün taşlar la'l olur; şu topraktan yaratılmış olan beden de, baştan başa can halini alır!
• Aşıkların canları ve gözleri tufan bulutlan gibi yağmurlar yağdırsa da, beden bulutu içinde bulunan gönülleri şimşekler gibi çakmada ve etrafı aydınlatmadadır!
• Biliyor musun, aşıkların gözleri aşkla neden tufan bulutu oldu, ağlamaya başladı? 0 ay, önce bulutlarla gizlendi de ondan!..
• Ne neşeli, ne hoş andır ki, o an, bulutlar ağlar; ne mübarek, ne tatlı bir zamandır ki, bulutlar ağlarken bulutların arasından şimşekler güler!
• Ne şaşılacak şeydir ki, ötelerde, can aleminde yağan aşk yağmurunun yüzbinlerce damlasından tek bir damla yeryüzüne düşemez! Eğer düşse, bütün dünya baştan başa yıkılır, harap olur!
• Aşk yağmurunun bir damlası yüzünden yeryüzü harabeye döner! Bir damlanın meydana getirdiği tufanda, niceleri Nuh aleyhisselamla birlikte aynı gemiye biner, niceleri de boğulur gider!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
472. Gönlümün evini boşalttım, içinde bulunan her şeyi dışarı attım!
Mef'ulü, Mefa'îliin, Mef'ulü, Mefa'îlün
(c. II, 622)
• Birisi seninle ilgilenmeye, seninle konuşmaya cesaret eder diye can, kıskançlığından ötürü her saat, senin önünde ölüyor, diriliyor!
• Sen ayağını nereye bassan, topraktan bir insan baş kaldırır, hayat bulur! Hal böyleyken, kim kendindeki bir baş için senden vazgeçer, kim sana canım vermez?
• Senin latîf, manevî kokunu alarak uçtuğu gün, senden nasıl bir koku aldığını, ancak can bilir; başkası bilemez!
• Senin mahmurluğun bir an için başımda azalsa, başım feryada başlar ve başımda bulunan her kıl da, yana yakıla ağlar!
• Gönlümün evini boşalttım; içinde bulunan her şeyi dışarı attım da, orayı senin eşyanla doldurdum, döşedim! Aşkın günden güne artsın, çoğalsın diye ben, eriyip gitmede, eksilmedeyim!
• Şimdi canım, Tebrizli Şems'in aşkı ile denizdeki gemiler gibi ayaksız koşuyor!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
473. Benim karanlık gecem, senin yüzünden bana gündüz oldu!
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ülü,
(c. II, 620)
• Selvi ağacından, senin uzun boyunun kokusunu alıyorum; ay da bana, senin parlak. güzel yüzünün rengini haber veriyor!
• Dünyada görünen her parıltı, her nur, senin yüzünün nurundan doğuyor! Şarap da, yarın güneş doğunca her tarafın senin nurunla aydınlanacağı müjdesini veriyor!
• Bize, senin hiç kimseye benzemeyen tatlı gülüşünü hatırlatan gül, susene hoca oldu!
• Ne zaman senden kaçsam, uzaklaşsam aşkınla savaşa girerim; her taraftan başıma senin sevdan hevesi gelir! içime bir ateş düşer de, senden kaçtığım halde, seni özler dururum!
• Haksızlıklarla, zulümlerle dolu olan şu dünyadan yücelince, ötelere gidince yok olurum fakat, yokluk aleminde bile kulağıma yine senin sesin, senin hey hey nefhaların gelir!
• Gönlümde duyduğum coşkunluklarla, fitnelerle dolu olan her feryad, her Figan, biliyorum ki, senin "ney"inden gelmektedir!
• Benim karanlık gecem, senin yüzünden bana gündüz oldu ama, gam çekmeye, üzülmeye, bu halden şikayet etmeye yer yok! Çünkü, senin sevgi deryan, koşarak bana gelmededir!
• Şu gökkubbenin altında aklı başında kimse kalmadı! Çünkü, sağdan soldan, inden arkadan senin mana şarapların sunulmaktadır!
• Senin cevrinden cefandan korkarım, ürkerim fakat, cevrin, cefan gelip beni bulunca görürüm ki, o acı nesneler, senin denizinden geldikleri için tatlılaşmışlardır!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
474. Ben kendimi, kendi benliğimi inkar ettim de, ona inandım, iman getirdim!
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün
(c. II, 543)
• Sevgili beni göğsüne bastırmış, sıkıp durmada; beni, başımı kaşımaya bile bırakmıyor!
• Bazan beni deve katarı gibi arkasından çekip götürüyor; bazan da, baş komutan gibi öne sürüyor!
• Benim bedenimi kan halinden geçirir, erlik suyu yapar; erlik suyundan geçirir, beni insan şekline sokar, bana akıl verir! Böylece, nasıl da derlenip toplandığımı, haşir sırrını açığa vurur!
"Mü'minun Süresi 23/12, 13, 14. ayetlere işaret edilmektedir."
• Bazan yaşadığım vatandan beni güvercin gibi ötelere uçurur, sevdiklerimden ayırır; bazan da tutar, yüzlerce nazla niyazla yokluktan beni alır, huzuruna çıkarır!
• Bazan gemi gibi denizin üstünde sefere çıkarır; bazan da demir yapıp çapasına bağlar, beni denize atar!
• Bazan temizlenmek isteyenler için beni su yapar; bazan bahtsız kulunun yolunda beni diken eder, onu bana yaralatır!
• Ebedî sekiz cennet bile o padişaha yurt olamadı da, ne şaşılacak şeydir ki, ne mutlu haldir ki, şu gönlüm ona yurt oldu!
• Ben, o can güzelinin birliğini, varlığını dilimle söyleyerek ona inanmadım, iman sahibi olmadım; kendime kafir oldum, yani kendi benliğimi inkar ettim de o vakit inandım, iman getirdim!
• Ben, Cibrîl'le beraber uçuyordum; benim de altıyüz kanadım vardı! Mademki ona ulaştım, onu manen buldum, artık kanadı ne yapayım?
• Ben, geceleri, gündüzleri can incisinin bekçisi idim; onu koruyordum. Şimdi, inci denizinin dibinde, kendi incimden vazgeçmiş bulunuyorum
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
475. Denizde inciden başka ne acaip yaratıklar, ne şaşılacak şeyler var!
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ülü, Mefa'îlün
(c. II, 605)
• Dostum! Şeker mi daha iyidir, yoksa şekeri yapan mı? Ay mı daha güzeldir, ayı yaratan mı?
• Şekerden vazgeç, ayı da bırak; o yaratan bambaşka şeyler biliyor, bambaşka. şeyler yaratıyor!
• Denizde inciden başka ne acaip yaratıklar, ne şaşılacak şeyler var fakat, denizi yaratan, incileri, o acaip balıkları, çeşit çeşit varlıkları yaratan padişah bambaşka bir padişahtır!
• Şu ırmağın üstünde gördüğün dolaptan başka, akıl almaz, öyle görülmemiş, şaşılacak bir kainat dolabı var ki, bu sudan başka bir su ile bir an bile durmadan dinlenmeden dönmede, sayısız mahlukata can gıdaları hazırlamadadır!
• Hamamın duvarına çizilen resim bile akılsız çizilmezken aklı, haberi yaratanın bilgisi nicedir; onu sen düşün!
• Canlar vardır ki, sevdalıdırlar; seher vaktinde kurulan o manevî, acaip meclis için şaşırmışlar, yememişler, içmemişler, uyumamışlardır!
* Sustum, sustum; artık sözü bıraktım! Kulağa görüş kabiliyeti veren, ona ötelerden ses duyuran sevgili söylesin!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
476. Bu paramparça olan gönlümü senin hayalinin önüne koydum da;
"Vefa böyle mi olur?" dedim!
Müfte'ilün, Mefa'îliln, Müfte'ilün, Mefa'îlün
(c. II, 551)
• Ey benim canım, ey benim cihanım! îki dünyada da senin yüzüne benzer bir yüz nerededir? Acaba böyle bir yüz var mı? Sen cana sitem edersen et; senden gelen sitem de yerindedir, tatlıdır!
• Mademki her tarafta senin yüzünün nuru var, senin zamanında, sen varken cihanda iki tane yüz olamaz! Çünkü, yeryüzünde bulunan yüzleri nurunla kaplamışsın, aydınlatmışsın! Artık senin yüzünden başka bir yüz bulunur mu?
• Senin yüzünü gören kişinin gözüne senden başka her şey, yeryüzünün definesi, gökyüzünün ayı da olsa, sönük ve değersiz görünür!
• Yüzü böyle nürlu ve güzel bir varlık, bir de aşk hevesine düşmüşse, o kul bile olsa, padişah onun kulu kölesi olur!
• Bu parça parça olan gönlümü senin hayalinin önüne korum da, vefaya ait sözler söylerse; "însaf et; vefa bu mudur?" derdim?
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
477. Ben, tamamıyla yok olmuşum, kendimden geçmişim, sen kesilmişim!
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ülü, Mefa'îlün
(c. II, 1031)
• Benim canımla senin canın birbirlerine öyle bağlanmışlar ki, bu halimizle biz, ister hayır olsun, ister şer, aynı renge boyanalım, birbirimizin aynı olalım!
• Ey şuh, neşeli dilberim; ey rengimin, halimin aslı; ey yükümdeki şeker; ey şeker yükümden de tatlı ve güzel dostum!
• Ey vuruşu sağlam ve yerinde; ey nükteli sözleri yarama merhem olan sevgili! Ben, tamamıyla yok olmuşum, kendimden geçmişim de, baştan başa sen kesilmişim
" Arifane söylenmiş olan şu beyit, Hz. Mevlana'nın bu tamamlıyor:"
• Ey güzel ay; ey ay yüzlü sevgili! Yüzünü gösterdikçe bizim komşumuz idin! Şimdi evi birleştirdik; komşuluktan çıktık, aynı evde oturuyoruz!
• Sen, şimdi bir padişah gibi saldırışa geç, hücum et de, içerde senden başka ne varsa hepsi yok olup gitsin; "Allah çok büyüktür!" sırrı zuhur etsin!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
478. 0 aşk şarabını akıllıya da, deliye de sun; ikisini de mest et!
Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün
(c. II, 1019)
• Allah, bizi bu dünyaya niçin getirdi? Dünyayı fesatlarla, kötülüklerle dolduralım diye mi? Zaten onun zenciri, delileri büsbütün deli eder!
• Şaşılacak kadar güzel, şaşılacak kadar şuh bir aşk canımıza neşe verdi. Eve her gece yarısı mest, kendinden geçmiş bir halde habersizce geldi, içeri girdi.
• Ey aşk; kanımı içmişsin; sabrımı, kararımı almışsın! Senin gecenin, gündüzünün fıtnesinden ben, seher vakti gibi gizlenmişim!
• Ey aşk! Ben, latîf bir hale gelsem de can gibi olsam, candan nasıl gizlenebilirim? Hatta, yokluk alemine yuvarlanıp gitsem, o aleme bile bakar, beni görürsün!
• Ey her yoklukta varlıklara sandık kesilen; ey yoklukta varlığa kapı açar Sen, bizi yarattığın vakit yokluktan getirmedin mi?
• Varlık seninle hoş; senin mestin! Yokluğun kulağı da senin elinde, varlığın kulağı da; ikisi de senin kulun, ikisi de senin yarattığın şey! îkisi de senin hükmünü kabul etmişler, "Başüstüne!" demişler!
"Ben sen oldum; sen de ben oldun! Ben ten oldum; sen de can oldun! Öyle bir hale geldik ki bundan sonra hiç kimse; 'Sen ayrısın, ben ayrıyım!' diyemez!"
• Köşkü yık; akıllıyı deli et, aklını elinden al! 0 aşk şarabını akıllıya da, deliye de sun; her ikisi de zarardan da kurtulsun, tehlikeden de!..
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
479. Sevgili ile bir konuşma.
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilat
(c. II, 1022)
• Dün, seher vaktinde sevgili bana dedi ki: "Kendinden geçmişsin; hiç bir şeyden haberin yok! Bu hal ne zamana kadar sürecek?
• Benim yüzümün güzelliğine gül bile haset ederken sen, bir dikene gönül vermişsin, ciğerini yaralamışsın, kanlar içinde kalmışsın!"
• "Ey uzun boyunun karşısında selvinin utanarak küçük bir fidan haline geldiği güzel varlık; ey yüzünün nurunu görüp güneşin bile karardığı sevgili!" dedim.
• Sevgili bana dedi ki: "Senin canın da, gönlün de benim! Neden şaşırıp kalmışsın? Sus; nefes bile alma! Gümüş renkli göğsüme başını koy; ağla, inle!"
• Ona dedim ki: "Sen, benim gönlümden de, canımdan da huzur*ve kararı aldın! Böylece, benim ne huzurum kaldı, ne kararım!" Bunu duyunca dedi ki:
• "Sen, benim denizimin bir damlasısın; daha fazla ne söylenip duruyorsun? Hemen denize dal da, sedef gibi canın incilerle dolsun!"
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
480. Sevgilim; beni insafsız ayrılığa terk etme!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. II, 1041)
• Sevgilim! Beni böyle dostsuz bırakma; benden uzağa gitme; beni yalnız bırakma!
• Benim zavallı canım, insafın bulunmadığı bir yerde insaf dilenmeye geldi; beni, insafsız ayrılığa bırakma!
• Sen hekimsin; belki zamanın îsa'sısın! Gitme; bizi böyle hasta bırakma!
• Sen bana; "Mağara dostumsun!" dedin; beni mağarada böyle yalnız başıma bırakma!
• Sana, bir gece ayrılık çok az bir şey görünür ama, o ayrılığı bir de sen bana sor da, benim için çok uzun olan ayrılığa bırakma.
"Fuzulî merhumun şu beyti de bu konuyu terennüm eder:
"Şeb-i yeldayı miineccimle muvakkıt ne bilir
Mübtela-yı gama sor kim geceler kaç sa'at!"
(En uzun gecenin kaç saat olduğunu, yıldız bilgisi ile uğraşan, müneccim ile vakitleri belirleyen (muvakkit) bilmez; sen onu, geceleri uyuyamayan gamlı kederli insanlara sor!)
• Az da olsa, gönlüme ateş düşürme; az da olsa, onu önemsiz sayma; beni bırakma!
• Nefsim, bitti gitti. Fakat, beni bir kerre daha dinle; beni bu sefer bırakma!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
481. Neden yaratana değil de onun yarattığına gönül veriyorsun?
Mefulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ulün
(c. II, 1036)
• Ey ümitle, korku ile dünya malı üzerinde titreyip duran kişi! Biraz da sana bu malları, bu nimetleri vereni, sana bakışı, görüşü bağışlayanı düşün, ona bak!
• Ey isteyen, ey aşık! Sana bu isteği vereni düşün; eseri yaratanı gör! Neden yaratana değil de, onun yarattığı esere gönül veriyorsun?
• Etrafında bulunanlarla didişmeye, savaşmaya çekip götüren, yahut da sana huzur içinde, barış halinde yaşama duygusunu verene bak! 0 bazen seni dostlarla, halkla görüşmeye sevkeder. Bazen de seni yücelere doğru yolculuğa düşürür.
• 0, hep sana bakıp durmada!.. Halbuki senin gözün sağda solda! 0 sana, dilsiz dudaksız söz söylemede; sense, kulağını dünya masalına vermişsin!
• Hayatta duyduğun ıstırap, keder şişlerini beden öküzüne saplayan o; öküzün aklı ise hep hayhuyda! Hz. îsa yol arkadaşı olmuş ama, eşekçinin bundan haberi yok; o, hep eşeğini kollamada!
• Her öküz, her eşek sırtından, sağrısından modullanır; sen ise pişmanlık şişini göğsünden, gönlünden yiyorsun!
• Dünyada sana saplanan bela, felaket şişlerini senin sağırlaşmış gönlün anlamasa da, onun aşçısı, cehennemde seni o şişlerle kebap eder!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
482. Aşıkların hali.
Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün
(c. II, 1018)
• Haydi gönül gözü; can gözünü aç da, aşıklara dikkatle bak! Onlar, gönül gibi karışık duygularla, karışık düşüncelerle alt üst olmuş, can gibi başsız ayaksız kalmış kişilerdir!
• Hepsi de bir şey kazanamadan çalışıp çabalamada; hepsi de tencere gibi kaynaşıp coşmadalar! Hepsi de riyadan, gösterişten uzak, perdesiz örtüsüz! Hepsinin de gönlü Hakk'ın hükmüne karşı siper olmuş da, ne gelirse, canla başla şikayet etmeden kabul etmedeler!
• Onların gönülleri gülden de, bahçeden de daha neşeli; hatta onlar, selviden bile daha da hür boy atmışlar! Onlar, akıldan da, fikirden de üstünler; onlar, ab-ı hayattan bile temizdirler!
• Onlar, loş bir yere düşen güneşin ışığındaki zerreler gibi havada titrer dururlar; onlara güneşin ışığı kaftan olmuştur! Onlar, balçıktan yaratılmışlar, balçığa ayak basmışlar ama, gönlün tam içinden başgöstermişlerdir!
• Onlar, kan denizlerinin dalgaları üstünden, yani dünya hayatının başlarına getirdiği çeşitli musibetlerden, belalardan geçip gitmişlerdir! Ufak dalgalarından, ufak köpüklerinden eteklerine bir zerre bile bulaşmamıştır da, tertemiz kalmışlardır!
• Onlar, gönül gibi dikenler içinde kalmışlar ama, insanlara neşe veren şarap gibi hapistedirler! Onlar, balçık içinde kalmış gönül gibidirler; onlar, gece içinde gizlenmiş seher gibidirler!
• Sen de, bir an için olsun, onların canlarına arkadaş olunca, onların kadehlerinden onların şarabını içince mest olursun, hoş bir hale gelirsin! Onların şarabı ile hayırdan da, şerden de kurtulursun!
• Oğlum; yeter, sus! Her kuş, bütün bir inciri yutabilir mi? Dudu kuşunun yiyeceği şekerdir; karganın yiyeceği ise, başka bir şeydir
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
483. Yeryüzünün cüz'lerine bir bak; senin aşkına düşmüşler de,
oynayıp duruyorlar!
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ülü, Mefa'îlün
(c. II, 1028)
• Ey benim canım! Senin kendin cana yakınsın, tatlısın, bal gibisin! Sözlerin de pek hoş, pek güzel; sanki onlar da bir başka çeşit bal! Ey aşk; senin her an canda, gönülde bir başka işin gücün var!
• Senin güzel yüzünü gören her canda, bağlar bahçeler meydana gelmektedir yeşillikler gülümsemededir! Kıvırcık saçlarının, her gönülde bir başka misk yağı var!
• Gökyüzünde dolaşan ay, senin aşkının yüzünden bazan zayıflıyor, inceliyor, bazan da bedir haline geliyor, dolunay oluyor! Böylece aşkın, aya bile yüzlerce dertler, hastalıklar vermektedir!
• Senin bahar mevsimin de, bağlara bahçelere ayrıca lütuflar, keremler bağışlamaktadır ama, gönül yine de çayırlıktaki yapraklar gibi titremede; "Sonbahar gelince herşey altüst olur!" diye korkmadadır!
• Senin kapının toprağından olmayan her sürme, her ilaç gönül gözüne bir başka hastalık verir, bir başka dert getirir!
• Yeryüzünün cüz'lerine bir bak; senin aşkına düşmüşler de oynaşıp durmadalar! Bir kısmı oynamayı bırakıp oturunca, yerine başka zerreler gelip oynamaya başlarlar!
• Yeryüzünde cana yücelik de aşktan gelmede, nur da aşktan gelmededir! Yeraltında bedene tohum gibi bitme, başkaldırma yine ondan gelmededir!
• Ne zamana kadar surete, harfe, söze bürünmüş gazeller söyleyip duracaksın? Sen, candan harfsiz, suretsiz, sözsüz bir başka gönül gazeli duy!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
484. Düşünceyi, endişeyi bırak!
Mef'ulü, Fa'ilatü, Mefa'ilü, Fa'ilün
(c. 111, 1122)
• Düşünceyi, kuruntuyu bırak; onlara gönlünde yer verme! Çünkü sen, çıplak bir kişi gibisin; düşünce de zemheri soğuğu gibidir; zemheriden kendini koru!
• Mihnetten, sıkıntıdan, ıztıraptan kurtulma düşüncesine kapılmışsın! Bunlardan için sarıldığın düşünce, mihnetin, ıztırabın kaynağıdır!
• Sanat pazarında düşünce yoktur; orası, düşüncenin dışarısındadır; bunu böyle bil! 0 havaya kapılan, onun maskarası olan eserleri seyret, endişeden kurtul da, içinde huzuru bul!
• Binlerce kuş, yokluk aleminden uçup gelir; şu binlerce ok da, bir tek yaydan fırlar gider!
• Nutfeden, erlik tohumundan güçlü kuvvetli bir er yaratan Allah, uyuyana, uykusunda uçup gidecek bir yol açar!
• "Şu hayale kapılanlar yola düşsünler, acele etsinler!" diye her an yoklukta bir şekil gösterir!
• Mademki bana; "Sus!" dedi, emre uymam gerek! îşte ben de susuyorum! 0 emir sahibi, bir gün bunu kendisi açıklar!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
485. Sen aşkı görmediysen, bari onun yaptığı işleri, güçleri seyret!
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. III, 1101)
• Sevgilinin yumuşak yüzüne, yumuşacık yanağına bak; gözlerini aç da, onun bakışları ile insana kadehsiz şarap sunan gözlerini seyret!
• 0 çok kıymetli akik dudaklar gülünce, gönüllerin ona tutulduğunu gör!
• Sarhoşluktan başkaldır, uyan; uyan da, onun uyanık bahtının gücüne, kuvvetine yaptığı işlere bak!
• Ucu bucağı olmayan gönül bahçesine gir; gir de, o bahçenin sayısız tatlı meyvelerini seyret!
• 0 bahçenin oynayıp duran yemyeşil dallarına bak; etrafına hoş kokular yayan dikensiz güllerini seyret!
• Daha ne zamana kadar dünya nakışlarını, dünya güzellerini ve güzelliklerini dünya gül bahçelerinde seyre dalacaksın? Dön de, onun sırlarını, hikmetlerini düşün! Kara topraktan başkaldırıp çıkan çeşitli meyve ağaçlarındaki meyvelere o tadı, o kokuyu, o rengi, o güzelliği kim verdi? Yeraltında güllere, çiçeklere o güzel kokuyu kim aşıladı? 0 güzel renkler hangi ressamın fırçasından çıktı?
• Hayvanlann ve bitkilerin tabiatlarındaki açgözlülüğü gör de, ondan sonra onların tokgözlülüklerini, bol bol nimet verişlerini seyret
"Hayvanlar olsun, bitkiler olsun kendi soylarının devamı için hırsla çalışırlar, mahsul verirler. Bu dış görünüş, bütün varlıklar, bütün kainat insan için yaratılmış; "Sen olmasaydın yaratmazdım!" sırrı tecelli etmiştir. Mesela, şu tavukların yeme karşı gösterdikleri hırsı düşün; bir sene zarfında yumurtladıkları yumurtaları say! Onlar, kaç yumurta üzerinde yatarak civciv çıkaracaklardı? Arta kalan yumurtalar ne olacak? Arılar, hırsla kovanlarını balla doldururlar. Yaptıkları balın ancak onda birini kendileri yiyeceklerdir; üst tarafı kim için ? Bir elma ağacında yüzlerce elma var. Bunlar, kendi nesilleri için bolca meyve verdiler ama, elmalarda bulunan çekirdeklerin her birinin içinde bir elma ağacı gizli. Böylece, bir elma kaç ağaca gebedir; üst tarafı ne olacak?"
• Hırs da, tokluk da aşkın işidir, sanatıdır! Sen aşkı görmediysen, bari onun yaptığı işleri güçleri seyret!
• Renkten renge giren aşkı görmediysen, ona gönül verip ağlayan, inleyen aşığın yüzünün rengine bak!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
486. Dünya, binlerce yıllardan beri insanlara birbirlerinden miras kalmıştır!
Mef'ulü, Fa'ilatü, Mefa'îlü, Fa'ilat
(c. III, 1119)
• Yalnız kaldığın için üzülme! Şu kadarını bil ki; dünyada hiç kimse kimsesiz kalmaz! Birisi ile uyuşamazsan, anlaşamazsan, onun yerine Allah bir başkasını senin karşına çıkarır!
• Ben bu evden gidersem, evi boşaltırsam, benim gibi bir başkası, yahut da benden beteri çıkar gelir!
• Dünya, binlerce yıllardan beri insanlara birbirlerinden miras kalmıştır; baba toprak altına gidince, oğul baba yerine geçer!
• Yalnız insanlar değil, hayvanlar da böyle! Böyle olmasaydı, dünyada bir tek canlı varlık göremezdin!
• Güneş, geceleyin gökyüzü damından çekilip gidince, güneşin yerini yıldızlar, yahut ay alır!
• İnsan bir hüneri, bir sanatı bırakınca, tabiatı gereği, bir başka işle, bir başka sanatla oyalanmaya koyulur!
• Çünkü, herkesin gönlüne bir memur tayin edilmiştir! Bu memur, onları işsiz güçsüz, sefersiz bırakmaz!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
487. îlkbahar, bir dost elçisi olarak ötelerden çıkageldi!
Mef'ulü, Fa'ilatü,Mefu'îlü, Fa'ilat
(c. III,1121)
• Neşeli ilkbahar, dost elçisi olarak ötelerden çıkageldi! Dosttan gelen bu elçi, bizi çok sevindirdi; yerimizde duramıyoruz; kararsızız, mestiz, aşığız, mahmuruz!
• Ey göz, ey gönül çerağı! Siz de, hasret kaldığınız çemen güzellerini, yeşillik dilberlerini artık beklemeyiniz; onların hepsi de geldiler! Haydi; onları görmek için bahçeye çıkın!
*Çıkınız; bahçelere, çayırlıklara, çemenliklere gayb aleminden tanımadığınız garip kişi'ler geldiler, kondular; gelenleri karşılamak, onlara; "Hoşgeldiniz!" demek, hatırlarını sormak adettir!
• Görmüyor musunuz ? Gül, ötelerden kokular getirdi, güzel renkler getirdi; bahçede gelişini kutlamak istiyor! Diken, beraber yaşayacağı güler yüzlü efendisinin yüzünü seyretmek için süslendi, güzelleşti!
• Ey selvi ağacı! Kulak ver de dinle ki; susen, seni övmek, senin boyunu posunu anlatmak için ırmak kıyısına gitti; orada baştan ayağa kadar dil kesildi!
• Gonca, düğüm düğüm olmuş bir halde gül fidanında sallanıp duruyor ama, senin lütfun düğümleri çözer de, goncalardan hoş kokulu, güzel renkli güller açılır! Zaten senin lütfun, ihsanın toprağa akseder de, o toprakta çeşit çeşit, renk renk çiçekler biter; sonra, o çiçekleri yine geldikleri yere saçar, döker!
• Sanki kıyamet koptu da, geçen sene aralık ayında çürüyüp gidenler, ocak ayında donanlar, ölüp gidenler kutlu ilkbahar gelince dirildiler, topraktan baş çıkardılar!
• Ölmüş tohum dirildi, tekrar hayata kavuştu! Böylece, şu kara toprağın gizlediği sır, şimdi meydana çıktı, kendini gösterdi!
• Meyveli dallar, ötelerden canlılara yararlı armağanlar getirdikleri için neşe ile nazlanmadadalar! Meyvesi olmayan kökler, eli boş geldikleri için utandılar da, yaprakların arkasına gizlendiler!
• Madde aleminde böyle olduğu gibi, mana aleminde de can ağaçları böyle olur! îyi ağaç, verimli ağaç belli olur, meydana çıkar, manevî meyveler verir; kötü ağaç da, verimsiz, bahtsız, zavallı bir halde kalır!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
488. Halının tozları silkerek, sopa ile vurarak çıkarılabilir;
insanın içinde de manevî tozlar vardır!
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa-îlün, Fa'îlün
(c.IIl, 1139)
• Mademki sevgili seni gamlı kederli görmek istiyor, artık neşe arama! Ey aziz av; sen, aşk arslanının iki pençesi arasındasın!
• Eğer sevgili senin başına gülsuyu dökerse, sen, o gülsuyunu Tatar diyarının miski olarak kabul et!
• Senin içinde gizli bir düşman var! 0 korkunç düşmanı, o nefis köpeğini cefadan, ıstıraptan başka hiç bir şey defedemez, içinden çıkaramaz!
• Birisi keçeye, halıya sopa ile vurup durursa, o sopalar keçeyi, halıyı dövmek için değil, tozlarını çıkarmak içindir!
• Senin içinde varlıktan, benlikten tozlar var; o tozlar, halının tozları gibi silkmekle birden bire geçmez!
• Bir bela gelince, bir derde, bir ıztıraba düşünce başına gelen zahmetlere katlanınca, gah uyurken, kah uyanıkken o keder tozları sen farkına varmadan azar azar uçar giderler!
• Sen uyumak istemesen, uykudan kaçsan uyku seni yakalar da uyutursa, sevgilinin cefasını, o iyi işler başaran devasının zahirde yanlış görünen işlerini rüyada görürsün!
• Tahtayı yontmak, onu mahvetmek için değildir; doğramacının, marangozun gönlündeki isteğe uydurmak içindir!
• Bu yüzdendir ki, Allah yolundaki şerlerin hepsi de hayırdır; onun hayır oluşu, güzelliği, sonunda meydana çıkar, görülür!
• Görmez misin; tabak, posta pislikler sürer durur; binlerce defa bu işi tekrarlar!
• Maksadı da, derideki gizli illetin çıkmasıdır! Derinin, azdan çoktan haberi bile yoktur ama, tabağın istediği, derinin temizlenmesidir!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
489. Hakk'ın dergahına yol bulan, ancak görüştür!
Mıifte'ilün, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c.III, 1169)
• Günahlardan arınmış, tertemiz, güzel görünüşlü biri var mıdır ki, şu kirli yeryüzünden başını kaldırsın da, gökyüzüne, yücelere baksın?
• Toprak ve su ile yapılan balçıktan temizlenmiş biri var mıdır ki, aslı olan denizi seyretsin!
• Yahut da Kaf dağının beline ayak bassın da zümrüdankanın kanadını görsün?
• Nazar, bakış güneş yüzünden mest olunca, bakış da elsiz ayaksız bir hale gelir, görüş de!
• Aşk yüzünden yardım görmüş biri var mıdır ki, hep oraya baksın, orasını seyretsin?
• Su, ancak su ile temizlenir, saf bir hale gelir; görüş de görüşle düzene girer, görüş elde eder!
• Baştan başa görüş ol! Çünkü, Hakk'ın dergahına yol bulan ancak görüştür!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
490. Benim canım, çıkardığı feryatlarla tanbura döndü!
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. III, 1168)
• Can, aşk meyhanesinde bağlanmış kalmış; ömür de başka mevsim istemiyor; hep baharı yaşıyor! Dikkat et de anla ki, ömür, bu çeşit yaşayışla!
• Ey canım, ey cihanım; benim canımın elinden tutunuz! Ey cihanın gözü; benim sözlerime kulak tut!
• Göğün hayali geldi, önüme durdu! Başını bağlamıştı, yorgundu; hasta gibi idi!
• Elimi tuttu, kendi başına koydu! "Dostun gamı ile perişanım; bana yardım edin!" demek istedi!
• Benim başımın ağrısı ne safradan, ne de hararetten; başım aşk şarabından mahmur olmuş!
• Ey tatlılığı ile gönlümü avlayan güzel! Bunların hepsi de cilve; onun istediği ancak sensin! Gönlüm, sadece sana hayrandır, sana aşıktır!
• Benim canım, çıkardığı feryatlarla, yediği darbelerle tanbura döndü! Gönlümün halini, tanburun tellerinden çıkan feryatlardan anla!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
491. Hakk'ın sevgili kuluna hitabı:
"Senin, mezarında en yakın dostun, candan arkadaşın benim!"
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'lün
(c. III, 1145)
• Bana bak, bana dikkat et ki, senin, mezarında en yakın dostun, candan arkadaşın benim! Dükkandan, evden, bütün seni sevenlerden ayrıldığın zaman seni, ben karşıladım; yapayalnız kaldığın vakit, seninle ben düşer kalkarım!
• Mezarda, benim selamımı duyarsın! Haberin olsun; zaten hiç bir vakit benden ayrı düşmedin, gözüme görünmez olmadın ki!
• Senin içinde, gölge varlığın ötesinde akıl gibi, düşünce gibi daima seninle beraberim; zevk aldığın, neşelendiğin, sıkıntılara düştüğün, bunaldığın zamanlarda da senin içindeyim; senden ayrı değilim!
• Ask mahmurluğu, armağan olarak sana mezarda manevî şaraplar sunar, güzel getirir; seni karanlıkta bırakmaz, mum uyandırır! Pis kokulan gidermek için buhur yakar, kebap verir. meze hazırlar! Kendi gözünle bak ki, hata etmeyesin! Şunu anla ki, gören de, görünen de hep O'dur!
• Hangi tarafa bakarsan bak, hep beni görürsün! Hatta ister kendine bak, ister birbirleri ile savaşanların çıkardığı gürültülere, ister yeryüzünde karınca gibi kaynaşan insan kalabalığına bak; hep beni görürsün!
• Ben, görünüşte insanım fakat, sakın ha sakın benim bu bedenime, bu gölge varlığıma bakarak yanılma! Çünkü bu gölge varlığın ötesinde bulunan ruh, çok güzeldir, çok latiftir! Beden gibi çürüyecek, gelip geçecek değildir; sonsuzdur! Aşk ise serttir, pek kıskançtır!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
492. Mademki Hz. Yusuf'a aşık değilsin, git, Züleyha'nın gamını çek!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(c. II, 1023)
• Şarap içeceksen, bari bizim dilberimizin elinden al, iç; güzel yüzlü, güzelliği ile alemleri yakıp yandıran sevgilimizin elinden iç!..
• Mecnun gibi sevgiye engel olan akıl perdesini yırtmak istiyorsan, cesur aşkı bul da, onun elinden kadehsiz verilen mekansızlık şarabını al, iç!..
• Eğer içinde bir sıkıntı varsa, gönlün daralmış ise, betin benzin solmuşsa, onun gül bahçesine git, orada otur; mahmur isen, onun seçkin mana şarabını iç!
• Bayezid-i Bistamî, Maruf-ı Kerhî hazretleri gibi Hakk dostları elde etmek istiyorsan, günahlarla dolu olan şu dünyada üzüm şarabı içme de, o yüce aleme ötelere git de, orada mana şarabı iç!..
• Yürü; bir işin varsa, git, işinin başına geç! Mademki Hz. Yusufa aşık değilsin. git, Züleyha'nın gamını ye!..
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
493. Sevgilim; bana can da, gönül de sana kurban etmek için verildi!
Mefa'îlün, Meffl'îlün, Fe'ulün
(c. II, 1042)
• Eğer sen benden incinirsen, ben, kendi canımdan incinirim, bıkarım, usanırım!
• Ey her şeyi güzel olan sevgili; bana can da, gönül de sana kurban etmek için verildi!
• Sen, gönlünün incindiğini söylemiyorsun; ama ben, o incinişi canımın içinden duyuyorum!
• Benim baharım geçer gider, gönlümdeki gül bahçesi de dikenlerle dolarsa, ben, bunu nasıl olur da bilmem?
* Senin yolunda toprak olmayan beden, yılancı sepeti olsun; senin yolunda toprak olmayan can da, yılan kesilsin!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
494. Bu yasemenlik Allah'ın bağındandır!
Mef'ulü, Mefa'ilün, Fe'ülün
(c. II, 1049)
• Bir kere değil, yüz kere söyledim; "Hiddete, öfkeye kapılma, kimse ile kavgaya girişme!" dedim.
• Vefa ve sevgi çengine mızrab vurursan, usülüne göre vur!
• Sen, pek iyi bilirsin ki, sert mızrab vurunca tel gevşer!
• Uyuma da, sen bize şarap sun! Biz mest olduk, harap bir halde uykuya daldık, fakat fitne uyumamış, uyanık! Bu, hoş bir hal değildir!
• Ben, kurnaz adam değilim; durmadan söylüyorum, sana öğüt veriyorum!
• Sevgilinin mahmur gözleri ise, benim bu öğütlerime gülüp duruyor!
• Onun güzel gözleri benimle alay ederek diyor ki: "Ne güzel söylüyorsun; haydi, bir daha söyle!..
• Örtülü, kapalı öğütlerini dinlemez, içime sindirmez isem, senden daha beter olurum!
• Sus; kıştan korkma! Bu yasemenlik Allah'ın bağındandır, Allah'ın bahçesindendir!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
495. Sen, ezeldeki asıla bak; halen ulaştığın, içinde bulunduğun fer'e bakma!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ülün
(c. II, 1044)
• Sen, sakîye bak; onun verdiği şarapla mest olmuş kişiye bakma; Hz. Yusufun yüzüne bak; onun güzelliğini gör! Yoksa, bu güzelliğe hayran olarak Mısırlı kadınların kestikleri ellere
• Ey beden oltasına düşmüş can balığı! Sen, avcıya bak; oltaya bakma!..
• Başlangıçta. ezelde hep bir asıldık; sen, o asla bak? Şimdi ulaştığın ve hala içinde bulunduğun fer'e bakma!..
• Ezeldeki uçsuz bucaksız gül bahçesini hayal et de, ona bak! Şimdi ayağını; yaralayan şu dikene bakma!..
• Elinden kaçan kargaya bakma; sana mutluluk gölgesi düşüren devlet kuşuna bak!..
• Selvi gibi, başak gibi başını kaldır, yücelere, ötelere bak; menekşe gibi aşağılara, şu kirli dünyaya bakma!..
• Mademki ab-ı hayat Allah'ın lutfu ile senin derenden, ırmağından akmaya başladı, artık küpe, testiye kırılsa bile bakma!..
• Sana varlığı bağışlayanın, mestliği verenin çevresinde dolaş! Yok olan, sende bulunmayan şeyler için ağlama, inleme; sende bulunan, var olan şeye de sevinme, onlara bakma!
• Kötü duygulardan, nefsanî isteklerden kurtulmuşlara bak; onlar yücelere, ötelere koşmadalar! Günahlarla kirlenenlere, dibe çöken tortulara bakma!..
• Kutsal suretlerle dolu olan dünyaya bak; yolunu bağlayan, fanî olan şekle, surete bakma!..
• Tuzağından kurtulan baykuşa bakma; aşk tuzağındaki kuşlara bak!..
• Pusuya yatmış, senden daha iyi söz söyleyen biri var; o, şimdi susmakta ama, sen onun susmasına bakma!..
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
496. Allah'ım benim adımı "Şarap îçenlerin Kölesi" koy;
ben, başka ad istemiyorum!
Mefa'îlün, Mefa-flün, Fe'ülün
(c. 11, 1045)
* Ey sakî! Her zamanki sunduğun kadehle değil, başka bir kadehle bana şarap sun da, canıma bir başka rahatlık, bir başka huzur ver!
• Bugün beni gör; yoksa, canın hakkı için olsun, başka günleri beklemeye sabrım yok!
• Bana bir zerrecik olsun merhametin varsa, acıyorsan, görüşmemizi bir başka zamana bırakma!..
• Beni kurtar; kurtar, kurtar ki, ben çok fena halde başka türlü bir tuzağa düştüm!
• Beni düşüncenin, endişenin eline bırakma! Çünkü düşünce de, insanın kanını bir başka türlü içerden emer durur!
• Saki! 0 ham şarabı sunmaz isen, yüzlerce ham düşünce, yüzlerce ham hayal bana zahmet verir!
• Borcum varsa da, bu eski hırkayı rehin olarak al ve borç olarak bir başka kadeh ver!
• Allahım! Benim adımı; "Şarap îçenlerin Kölesi" koy; ben, başka ad istemiyorum!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
497. Güzelliğinin gücü ile aklın elini ayağını bağladın da, akıl hiç bir iş yapamaz oldu!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. II, 1048)
• Ey sırlar sahibi, efendiler efendisi! Ey nurlar güneşinin güneşi olan aziz varlık!
• Ay yüzlüler senin güzelliğinin aşkı ile oyuna dalmışlar da, gökyüzü gibi dönüp duruyorlar.
• Güzelliğinin gücü ile aklın elini, ayağını bağladın da akıl hiç bir şey yapamaz oldu.
• Aşkının ateşinden ab-ı hayat fışkırmada. Ey dost onun suyu mu güzeldir, ateşi mi?
• 0 ateşten gül bahçeleri bitmiştir. 0 gül bahçeleri yüzünden de dünyalar dolusu güzeller feryad etmekteler.
• Onların feryadı, her an ter ü taze olan, solmak nedir bilmeyen Hakk'ın bahçelerinin gülleri içindir. Dünya bahçelerinin pek az ömürlü olan gülleri için değildir.
• Biz onun aşkına layık olmadığımız için, aşkı bizden utanırsa da hiç kimse onun aşkını gizleyemez.
• Onun ayrılığı ateşle dolu bir mağara gibidir. Acaba bu mağaradan başımı çıkaracağım bir gün gelecek mi?
• Onun inkarından gönül gözleri perdelenmededir. 0 sevgilinin işinde sakın inkara kalkışma!
• Garaz ve hased perdesi olmasaydı, kardeşleri Yusufun yüzünü bir kurt gibi görmezlerdi.
• Hasetler, garazlar insandan, insanın canından doğar. Bu yüzden sen insan şeklini bırak da melek ol!
• Garaz tohumlan nefsin gıdasıdır. İnsan içine o tohumları ekerse çaresiz biterler.
• Öküz, elbette bülbül gibi ötemez. Uyanık olan akıl da mest olmanın, kendinden geçmenin zevkini bilemez.
• Ne kurttan Yusuf(a.s.)'ın güzel yüzündeki lütuflar doğar, ne de tavus kuşu yılan yumurtası yumurtlar.
• "Yann, öbür gün" diye diye şu yan kesici nefis, ömürleri aşırır durur.
• Zavallı insan, senin bütün ömrün ancak bugünkü yaşadığın ömürdür, başka gün değil! Geçip giden dünü, gelecek olan yarını düşünme! Bugününü iyi kullan, dînî ve insanî vazifelerini bugün yap, yarına bırakma, aklını başına al da hileci nefsin vadesine inanma!
• Benlikten, varlıktan kemerini çöz, bunlardan kendini kurtar da, hizmet kemerini kuşan, sana yabancı olan nefîsten uzaklaş!
• Namaz kılarken yüzünü Bulgar güzeline çevirirsen bu namaz kabul edilmez.
• Misk istiyorsan tatar ceylanının otladığı ovaya gel!
• Göklerdeki, yerlerdeki eserlerde görülen değişmeyi, halden hale girmeyi görmüyor musun? Sen de ibadetle, insanî vazife ile kendini yenile! Bugünün dünkü gününden daha iyi olsun!
• Gam yiyenden de bir fayda görmeyecek hale geldikten, toprak olup gittikten sonra, senin güzel, paha biçilmez cevherini kim bilecek?
• Kendi nefsinin eşeğine hizmetçi olursan, ermişlerin halkasında elbette sana yer vermezler, seni aşağılarda bırakırlar.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
498. Bu evde hasta iki aşık var: Hastalardan birisi benim,
birisi de benim hasta gönlüm.
Mefa'îlün, Mefa'îlün.Fe'ulün
(c. II, 1038)
• Ey güzellerin ayı! Bir kere daha doğ, bir kere daha gözlerimizi nurlandır! Çünkü senin gibi güzel başka bir sevgili olamaz.
• Dünyada benim, senin güzel yüzünü seyretmekten başka bir işim olmasın!
• Yüzünün güneşi doğunca, onun ışığı içinde titreyerek, o coşan her zerre senin eşsiz güzelliğini anlatır durur.
•Bu evde hasta iki aşık var: Hastalardan birisi benim, birisi de hasta gönlüm. » Allah'ım, sen acıdın, her ikisine de sağlık verdin. Fakat bu sağlık başka türlü lir sağlığa benziyor.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
Toprak mest olmuş, yerlere serilmiştir. Ayak altında çiğnenmektedir.
Mef'ulü, Mefa'îlün, Fa'ulün
(c. II, 1055)
• Kardeşim incir satan bir kişiye, incir satmaktan daha iyi bir iş yoktur.
• Biz mest olarak yaşıyoruz. Mest olarak ölürüz. Mahşerde de mest olarak koşa koşa gideriz.
• Ölsek de toprak olsak da kullarını besleyen, bütün yarattıklarına lutuflarda, ihsanlarda bulunan mana sakîsi bizimle beraberdir.
• Ayak altında çiğnenen toprağı hor görme! Onun yarattığı toprak güzelleşsin, hoş olsun! Çünkü o da aşıktır. Toprağın toprağı da can şarabı ile yoğrulmuştur.
• 0 toprak çiçekler yetiştirir, güller bitirir. Biz burada da mestiz, orada da mestiz diye söylenir.
• İnsan mest olunca daha da güzelleşir, fakat toprak insandan da daha fazla mest olmuş, yerlere serilmiştir. Ayak altında çiğnenmektedir.
• İşte sen de mest olunca toprak kesilirsin, yerlere döşenirsin. Hayat gemisinin kaptanı artık demir alır, ötelere yolculuk başlar.
* Böyle mest olup yerlere döşenmek, ayak altında çiğnenmek nasıl olur da güzel olmaz? Aklının iki gözünü aç da bak, hakîkati gör!