Cevap: Osmanlı - Osmanlı Devleti Hakkında Herşey.
Ahmed Rıza
Ittihâd ve Terakkî cemiyetinin ve Jön Türkler hareketinin ileri gelenlerinden. Birinci Mesrûtiyet' in Ayan meclisi âzasindan olan ve Konya'nin Ilgin kazasinda sürgünde ölen, ingilizce bildigi ve Kirim harbinde Ingilizlerle yakindan ilgilendigi için ingiliz Ali Bey diye meshur bir zâtin ogludur. Annesi ise. Avusturyali bir kadindir. 1859 yilinda Istanbul'da dogdu, 1930 yilinda yine burada öldü.
Ahmed Rizâ, ailesinden Avrupâî bir egitim gördü. Galatasaray lisesini bitirdikten sonra Fransa' ya gitti ve zirâat tahsili yaparak Türkiye'ye döndü. Bursa maârif müdürlügü vazifesine tâyin edildi. Bu sirada Ibrahim Temo, Abdullah Cevdet gibi kisilerin tibbiye talebesi iken gizlice kurduklari, daha sonra Ittihâd ve Terakkî cemiyeti adini alan Ittihâd-i Osmânî cemiyetine üye oldu. 1884'de merkezi Paris'te olan Societe des Positivistes'e (Pozitivistler birligine) üye olarak, onlarin fikir ve görüslerini yeni Türk fikir hareketinin parolasi hâline getirmeye çalisti. 1889'da Fransa ihtilâlinin yüzüncü yil dönümü sebebiyle Paris'te açilan meshur sergiyi gezmek bahanesiyle Avrupa'ya gitti. Yurda dönmeyerek Jön Türkler hareketinin basina geçti. Hayrani oldugu Fransiz filozofu Auguste Komte' un "Pozitif bilimden baska bilim yoktur, insanliga, hiç bir insan üstü varliga dayanmayan ve insan sevgisinden dogan yeni bir insanlik dîni gereklidir. Bu din pozitif (müsbet) sebeblerin üzerine kurulmali, teolojiye (dînî ilimlere) oldugu kadar metafizige (akil üstü) de sirt çevirmemelidir. insanlik dîni nereden geldigimizi ve nereye gidecegimizi düsünmeden, kisa hayâtimizi daha yasanilir bir hâle (pozitif hâle) koyacaktir. Bu ise birbirimizi sevmekle, birbirimiz için yasamakla gerçeklesecektir, Insanligi, bir insani sevdiginiz gibi seviniz" diyerek peygamberleri ve vahyi inkâr eden, Islâm kardesligini ve Islâmiyet'in cihâd emrini yok sayan felsefî fikirlerini yaymaya çalisti. Avrupa'deki teskîlâtin adini, Auguste Komte'un pozitivist felsefesinin parolasi olan "Nizâm ve Terakkî" koymak istedi.
Macera arayan veya herhangi bir sebeble menfaat yüzünden, ikinci Abdülhamîd Han'in idaresine, "Kahrolsun Istibdâd" diyerek, Ingilizlerin ve Fransizlarin tesvik ve destegiyle Osmanli Devleti ve Islâmiyet aleyhinde faaliyetler gösteren Jön Türkler, bu ismi kabul etmeyip, Istanbul'daki Ittihâd-i Osmânî cemiyetinin ittihâd'inin da bu cemiyetin isminde yer almasini istediler. Böylece Istanbul'dakilerin ittihâd'i ile Ahmed Rizâ'nin terakkî'si bir araya getirilerek Ittihâd ve Terakkî cemiyeti hâline geldi. Cemiyetin basina geçen Ahmed Rizâ, Paris'e tahsil için gönderilmis, fakat oraya yollanis gayelerini unutan ve kendilerine Jön Türkler adi verilenlerle birlikte Mesveret gazetesini çikarmaya basladi. Çesitli yollardan yurda gizlice sokulan bu gazeteyi bir ara Osmanli idâresinin Fransa hükümetiyle olan diplomatik görüsmeleri neticesinde Paris'te çikaramaz olunca, gazeteyi Cenevre'de nesr etmeye basladi. Orada da takibata ugrayinca Brüksel' de çikarmaya devam etti. Fakat Belçika hükümeti de Osmanli Devletiyle olan münâsebetleri sebebiyle gazetenin çikmasina mâni oldu. Ancak Belçika parlamenterlerinden M. Georges Lorand, gazetenin mes'ûl müdürlügünü üzerine aldi. Yikici ve bölücü fikirleri yaymaga devam etmesi sebebiyle Ahmed Rizâ Belçika'dan, 1897 senesinde sinir disi edildi. Sahsî geçimsizligi ve sâdece pozitivist fikirlere itibâr etmesi sebebiyle Jön Türkler arasinda bölünme oldu. Bir kismi Istanbul'a döndü. Ahmed Rizâ ise, Avrupa'deki grubun basinda kaldi, ikinci Mesrûtiyet'in ilân edilmesine kadar hayrani oldugu Auguste Komte'un pozitivist fikirlerini yaydi ve sultan ikinci Abdülhamîd Han aleyhindeki faaliyetlere devam etti.
1908 yilinda ikinci Mesrûtiyet îlân edilince, Istanbul'a döndü, ittihâd ve Terakkî partisinin önemli kisileri arasinda ilk Meb' usan meclisine Istanbul'dan milletvekili seçildi ve Meb'ûsan meclisi baskani oldu. Bir müddet sonra Ayan meclisi üyeligine getirildi. Hareket ordusunun Istanbul'u isgali ve ikinci Abdülhamîd Han'in tahttan indirilmesinden sonra, Meb'ûsan meclisinin toplandigi Çiragan Sarayi'nda çikan bir yangin sebebiyle itibârini kaybetti, ittihâd ve Terakki partisi liderlerinden fikirce ayrilmis olan Ahmed Rizâ, Birinci cihan harbi sonunda pâdisâh Mehmed Vahideddîn Han tarafindan Ayan meclisi baskanligina getirildi. Mütâreke devrinin ilk günlerinde bâzi hareketleri sebebiyle Ayan meclisi baskanligindan uzaklastirildi. Tekrar Paris'e gitti, Istiklâl harbi sona erince Istanbul'a döndü, ömrünün son yillarini, kendi kösesinde hiç bir seye karismadan geçirdi. Baskalarini hor ve hakir gören, kibirli ve inadçi oldugu kadar geçimsiz bir kisilige de sâhib olan Ahmed Rizâ, 1930 yilinda Istanbul'da Sisli Etfâl Hastahânesi'nde öldü.
Patri gazetesinin muhabirine; "Sarkta hiristiyanlar, müslümanlardan daha ziyâde magdur, mahkûm ve mazlumdur. Ben onlarin da müsavi (esit) haklara kavusmalari için çalisiyorum. Firka ise (Ittihâd ve Terakkî firkasi) bilakis müslümanlarin taassubunu tahrik ederek hiristiyanlari mahkûm birakmak istiyor" diyen Ahmed Rizâ, bir islâm düsmani oldugunu belirtmekten geri kalmamistir. Serâfeddfn Magmûmî'nin Hakîkat-i Hal isimli eserinde, "Ittihâd ve Terakki cemiyeti, ihtilâlden sonra dahi genis ölçüde mason ve yahûdî karakterini muhafaza etmistir. Bunun te'sirinin mühim bir netîce ve misâli olarak Meclis-i meb' usan reîsi Ahmed Rizâ Bey'in yemîn sirasinda, anayasanin koydugu "Allah" kelimesini kullanmayi reddettigini gösterebiliriz" diyerek, bu düsüncede olanlarin inançsizligini ortaya koymustur.
Ahmed Rizâ, gayesini tahakkuk ettirmek için bâzi eserler yazmistir. Fransizca ve Türkçe olan bu eserlerden bâzilari:
1- La Crise de L'Orient (1907), 2- Tolerence Musulmane (1897), 3- La Faillite Morale de la Politique Occidentale en Orient (1922), 4-Hâtirât, 5- Vazîfe ve Mes'ûliyet (Paris-1324), 6-Lâyihalar (Londra-1312).
Cevap: Osmanlı - Osmanlı Devleti Hakkında Herşey.
AkçaKoca
Osman Gazi'nin silah arkadaslarindan olan Akçakoca'nin, babasi Abdülmelik bin Abdülfettah'dir. Ailesi muhtemelen Anadolu Selçuklulari döneminde uç bölgelere yerlestirilmis bir Türkmen boyuna mensuptur. Akçakoca'nin da Asiret beyi oldugu ve Ertugrul Gazi'ye bagli bulundugu sanilmaktadir. Osman Gazi tarafindan, Orhan Gazi'nin emrinde Konuralp, Abdurrahman Gazi ve Köse Mihal gibi meshur beylerle Sakarya ve Izmit yöresine akinlar yapmakla görevlendirildi. Bu bölgedeki bazi kaleleri ele geçiren Akçakoca, Sapanca gölünün bati tarafindaki bir hisari kendine karargah yapmis ve Izmit yöresine akinlar düzenlemistir.
1326 yilinda Kandira ve civarini zaptetti. Ayrica Konuralp ve Abdurrahman Gazi ile birlikte Kartal civarindaki Aydos'u, ardindan da Samandira hisarini fethetti. Samandira bölgesi kendisine mülk olarak verildi.
Birkaç yil daha Izmit-Üsküdar arasindaki yerlere akinlarda bulunan Akçakoca, Izmit'in fethinden önce, 1328 yilinda Kandira yakinlarindaki bir tepede öldü ve buraya gömüldü. Ölümünden sonra, adamlari Karamürsel'in etrafinda toplandi. Uç beyligi yaptigi bölge ise önemi dolayisiyla Sehzade Murad'a (Sultan Murad Hüdavendigar) verildi.
Fetihlerde bulundugu Izmit ve çevresine, sonradan Koca-ili denildi. Ayrica bugün Bolu iline bagli Akçakoca ilçesi de onun adini tasir. Haci Ilyas adinda bir oglu vardir. Torunu Fazlullah da önce kadi, sonra vezir olarak Osmanli Devleti'nde önemli görevlerde bulundu.
Cevap: Osmanlı - Osmanlı Devleti Hakkında Herşey.
Akşemsettin
Istanbul'un manevî fâtihi ve büyük velî, ismi Muhammed bin Hamza olup, lakabi Akseyh'dir. Evliyanin büyüklerinden Sihâbüddin Sühreverdi'nin neslinden olup, nesebi hazret-i Ebû Bekr-i Siddîk"a ulasir. Haci Bayram-i Velinin, ona; "Beyaz (ak) bir insan olan Zeyd'den, insan cinsinin karanliklarini söküp atmakta güçlük çekmedim" demesi sebebiyle, Aksemseddîn lakabi verilmistir. Riyazet sebebiyle benzinin solmasi, sacinin-sakalinin agarmasi ve ak elbiseler giymesinden dolayi Aksemseddîn denildigi de rivayet edilmistir. 1390 senesinde Sam'da dogdu.
Aksemseddîn, küçük yasta Kurân-i kerîmi ezberledi. Yedi yasinda babasi ile Anadolu'ya gelip, Amasya'nin Kavak nahiyesine yerlesti. Velî ve büyük bir âlim olan babasi vefat edince, tahsîline devam ederek genç yasta zamanin naklî ve aklî ilimlerini tahsil etti.
Zeki ve kabiliyetli bir zât olan Aksemseddîn, akranlarindan daha üstün derecelere kavustu, Ilim tahsîlini tamamladiktan sonra, Osmancik'da müderris oldu. Günün belli saatlerinde ders veriyor, diger zamanlarinda nefsinin terbiyesi ile mesgul oluyor ve takva üzere bulunuyordu. Yüksek ahlâk sahibi idi. Bulundugu yerde hâllerini bilenler ona, zamanin büyük velîsi Haci Bayram-i Velî hazretlerine gitmesini tavsiye ettiler. Ankara'ya giderek Haci Bayram-i Velî ile görüstü ise de talebesi olamadi. 1436 senesinde meshur velî Seyh Zeynüddîn'e talebe olmak için Haleb'e giderken, yolculukta gördügü rüya üzerine Haci Bayram-i Velinin yanina gitmek üzere geri döndü. Ankara'ya varinca, tarlada bulunan Haci Bayram-i Veli nin yanina gitti ise de iltifat görmedi. Haci Bayram-i Velî, bir süre sonra talebeleriyle yemek yemege basladi. Aksemseddîn, yemek sirasinda, köpeklerin önüne konan yemekten yiyince, Haci Bayram-i Velî onun bu tevâzuuna dayanama*****; "Köse! Kalbimize girdin, gel yanima" diyerek iltifatta bulundu. Aksemseddîn buna çok sevinerek, kendini onun irfan meclisine verdi. Tasavvuf yolunun bütün inceliklerini ögrendi ve Haci Bayram-i Veliden icazet (diploma) aldi.
Aksemseddîn, ayni zamanda tib ilminde de kendini yetistirdi. Bilhassa bulasici hastaliklar üzerinde çalisti. Bu konuda yaptigi arastirmalar sonunda; "Hastaliklarin insanlarda birer birer ortaya çiktigini sanmak yanlistir. Hastaliklar, insandan insana bulasmak suretiyle geçer. Bu bulasma, gözle görülemeyecek kadar küçük fakat canli tohumlar vâsitasi ile olur"' kanâatine vardi. Ayni zamanda hekim olan Aksemseddîn, bundan bes yüz sene önce mikrobun tarifini yapmis, her türlü hastaligi, gözle görülemeyecek kadar küçük canlilarin yaptigini, Pasteur'ün, teknik âletler sayesinde, Aksemseddîn'den dört asir sonra varabildigi neticeyi dünyâda ilk defa haber vermistir. Aksemseddîn, ayni zamanda ilk kanser arastirmacilarindandir. O devirde Seratan denilen bu hastalikla çok ugrasmis ve sadrâzam Çandarli Halîl Pasa'nin oglu kazasker Süleyman Çelebi'yi tedâvî etmistir. Ayrica hangi hastaliklarin, hangi otlardan hazirlanan ilâçlarla tedâvî edilecegini çok iyi bilirdi.
Aksemseddîn, bir çok talebe yetistirmistir. Bunlar arasinda zahirî ve bâtini ilimleri bilen yedi oglu da vardi. Ogullari; Muhammed Sa'dullah, Muhammed Fazlullah, Muhammed Nûrullah, Muhammed Emrullah, Muhammed Nasrullah, Muhammed Mîr'ul-Hudâ ve Muhammed Hamîdullah'dir. Halîfeleri ise; Muhammed Fazlullah, Harizat-üs-Sâmî Misirlioglu, Abdurrahîm Karahisârî, Muslihuddîn Iskilîbî ve Ibrahim Tennûridir.
Osmanli sultâni ikinci Murâd Han, Haci Bayram-i Velîyi son derece sever ve Edirne'ye geldiginde *** *** sohbetlerinde bulunurdu. Ona bir gün Istanbul'un fethi hakkinda soru sorunca, Bayram-i Velî; "Allahü teâlâ ömrünüzü ve devletinizi ziyâde etsin. Yalniz, Istanbul'un alindigini ne sen ne de ben görebilecegiz" dedi. Sonra, bir kösede oynayan Sehzade Mehmed (Fâtih) ile hizmet için kapi esiginde bekleyen Aksemseddîn'i göstererek; "Ama su çocukla, bizim köse görürler" buyurdu. Sultan Mehmed Han, muhtesem ordusu ile Istanbul'u fethe çiktiginda, Aksemseddîn, Akbiyik Sultan, Molla Fenârî, Molla Gürânî, Seyh Sinan gibi meshur âlim ve velîler, talebeleriyle birlikte orduya katilmislardi. Orduya ayri bir sevk ve azim veriyorlardi. Aksemseddîn, fetih sirasinda Sultân'a gerekli tavsiyelerde bulunarak yeni müjdeler veriyordu. Sultân'in istegi üzerine ve Allahü teâlânin izni ile fethin ne gün olacagini bildiren Aksemseddîn, Sultan sehre girerken yaninda yer aldi. Fetih ordusu Istanbul'a girdikten sonra, Islâmiyet'in harb ile ilgili hukukunun gözetilmesini genç pâdisâha tekrar hatirlatti ve buna göre hareket edilmesini bildirdi. Sultân'in, Eshâb-i kiramdan Eyyûb-i Ensârî'nin kabrinin bulundugu yeri sormasi üzerine, Aksemseddîn; "Su karsi yakadaki tepenin eteginde bir nur görüyorum. Orada olmalidir" cevâbini verdi. Ertesi gün orasi kazildi ve kabri ortaya çikti.
Aksemseddîn, Istanbul'un fethinden sonra Göynük'e yerlesti ve vefatina kadar orada kaldi. Göynük'e yerlestikten sonra, bir taraftan âhiret hazirligi yapiyor, diger taraftan da küçük oglu Hamîdullah'in ilim ve terbiyesi ile mesgul oluyordu. "Bu küçük oglum, yetim, zelil kalir; yoksa, bu zahmeti çok dünyâdan göçerdim" derdi. Bir gün hanimi dedi ki: "Göçerdim dersin yine göçmezsin." Bunun üzerine; "Göçeyim" deyip mescide girdi. Akrabasini ve evlâdini topladi, vasiyyetini yapti, helâllasip veda eyledi. Yâsîn-i serîfi okumaya basladi. Sünnet üzere yatip, temiz ruhunu teslim etti (1460). Göynük'teki târihî Süleyman Pasa Câmii'nin bahçesine defn edildi. Daha sonra ogullarinin kabri ile beraber bir türbe içine alindi.
Aksemseddîn'in yazdig eserler sunlardir: 1- Risâlet-ün-nûriyye: Arabça olan eser, tasavvufa ve tasavvuf ehline dil uzatanlara cevap mahiyetindedir. Kardesi Haci Ali tarafindan Türkçe'ye çevrilmistir. Bu eserde tasavvuf ehlinin, sûfîlerin hâllerini açik bir dil ile anlatip, onlari suçlayici sözlere ayri ayri cevap mahiyetinde gayet güzel izahlarda bulunmustur. 2- Def'ü metâin, 3- Risâle-i Zikrullah, 4- Risâle-i Serh-i Ahvâl-i Haci Bayram-i Velî, 5- Makâmât-i Evliya, 6- Maddetül-hayât, 7- Nasîhatnâme-i Aksemseddîn.
Cevap: Osmanlı - Osmanlı Devleti Hakkında Herşey.
Alaaddin Keykubat III
Sultan Üçüncü Alaüddin Keykubad, Anadolu Selçuklulari'nin 17.nci, yani son hükümdari yada sonunculardan birisidir. Sultanligi devrinde, Anadolu o kadar karisiktir ki, Üçüncü Alaüddin Keykubad'in ve ondan sonra gelen Ikinci Giyaseddin Mes'ud'un Selçuklu hükümdari sayilip sayilamayacaklari bile meçhuldür.
Üçüncü Alaüddin Keykubad'in ölümü hakkinda iki rivayet vardir. Birinci rivayete göre, Gazan Han'in emriyle tahttan indirilen babasinin yerine tahta geçtikten sonra, isyan baslatmak suçuyla, yine Gazan Han tarafindan Isfahan'da idam edildi. Diger rivayete göre ise, Bizans Imparatorlugu'na kaçan Üçüncü Alaüddin Keykubad, Imparator Mihal tarafindan hapsedilerek orada öldü. Osmanli Devleti'nin kurulus tarihi olan 1299, Sultan Üçüncü Alaüddin Keykubad'in hükümdarlik dönemine rastlar.
Cevap: Osmanlı - Osmanlı Devleti Hakkında Herşey.
Alemgir Şah
Timur soyundan Hindistan' da hüküm süren ve Babür Sah tarafindan kurulmus olan büyük Türk-Mogol Imparatorlugu Hükümdarlarindandir. Asil adi Evrenkzip' tir. Babasi Sahicihan annesi de Mümtaz Mahal lakabiyla meshur Ercüment Banudur. Sahicihan' in bu degerli zevcesi için yaptirdigi Tacmahal adli muhtesem türbe Agra sehrindeki Türk Medeniyetinin degerli bir eseridir.
Alemgir Sah Padisah olmadan önce valiliklerde bulunmustu. 1658' de tahta çikmis ve ölümüne kadar yaklasik elli seneye yakin saltanatta bulunmustur. Gölkende, Bicabur, Degen vilayetlerini alarak Adil Sah ve Kutup Sah devletlerini ortadan kaldirmistir. Bilgili bir hükümdar olan Alemgir Sah, ilmi alimleri korumustur. Onun ölümünden sonra Hindistan Türk- Mogol Imparatorlugu zayiflamaya baslamistir.
Cevap: Osmanlı - Osmanlı Devleti Hakkında Herşey.
Ali Paşa
Mehmed Emin Ali Pasa, 1814'de Istanbul'da Mercan'da dogdu. Babasi Ali Riza Efendi, Misir Çarsisi aktarlarindandi. 1830 yilinda bir aile dostunun araciligiyla Divan-i Hümayun kalemine girdi ve buradaki adete uygun olarak kendisine, boyunun kisaligindan veya güzel tavri ve kabiliyetinden dolayi Ali mahlasi verildi.
1833'de Tercüme Odasi'na girdi. 1835'te Avusturya Imparatoru Birinci Ferdinand'in tahta çikisini tebrik için Viyana'ya gönderilen heyette, ikinci baskatip olarak bulundu. 1837'de Petersburg'a gönderilen Mehmet Emin Ali Pasa, dönüsünde Divan-i Hümayun tercümanligina tayin edildi. 1838'de Londra elçisi, Resid Pasa'nin Paris'e geçisinden sonra da maslahatgüzari oldu. Resid Pasa'nin takdir ve himayesini kazanan Mehmed Emin Ali Pasa, kisa zamanda yükseldi. Devletin çesitli kademelerinde görevler aldi. Kirim Savasi sonunda Paris'te toplanan konferansta Osmanli Devleti'ni temsil etti ve 30 Mart 1856 tarihli Paris Baris Antlasmasi'ni imzaladi. Islahat Fermani ve Paris Antlasmasi'ndan dolayi Resid Pasa'nin agir elestirilerine maruz kaldi.
Birçok kez Hariciye Nazirligi ve Sadrazamlik görevlerinde bulunan Mehmed Emin Ali Pasa, 7 Eylül 1871'de öldü ve Süleymaniye Camiine defnedildi. Degeri öldükten sonra anlasilan ve yoklugu hissedilen bir devlet adami idi.
Cevap: Osmanlı - Osmanlı Devleti Hakkında Herşey.
Ali Rıza Paşa
Osmanli Sadrazami. 1886 yilinda Harbiye'yi bitirdi. 1898'de Erkâni Harbiyei Umumiye Dairesi baskanligi, Üsküp ve Manastir valiligi ve komutanligi yapti. 1908'de Harbiye Nazirligina ve Âyân Meclisi üyeligine getirildi. Hüseyin Hilmi Pasanin sadaretinde Harbiye Naziri, Balkan Savasi'nda Garp Ordusu Baskomutani oldu. VI. Mehmet tarafindan Sadrazamliga getirildi (2 Ekim 1919). Anadolu'da gelisen Kuva-yi Milliye'cilerle anlasmanin kaçinilmaz oldugunu görerek , Heyeti Temsiliye ile iliski kurdu ve Salih Pasayi, Mustafa Kemal ile görüsmek için, Amasya'ya göndererek anlasma yollarini aradi. Kuracagi kabinede Heyeti Temsiliye'nin isteklerini dikkate alacagina söz verdi. Fakat Kuva-yi Milliye'nin yönetim gücünü eline geçirmeye ve Heyeti Temsiliye'yi kaldirma çabalarina giristi. Müttefik Devletlerin baskisi karsisinda istifa etmek zorunda kaldi (1920). Son Osmanli kabinesinde Nafia ve Dahiliye Naziriydi (1922).
Cevap: Osmanlı - Osmanlı Devleti Hakkında Herşey.
Arapzade Arif Efendi
Osmanli Seyhülislamlarindan olan Arapzade Mehmed Arif Efendi, 1740 yilinda dogdu. Medrese tahsilini tamamladiktan sonra, kisa zamanda mahreç ve bilad-i erbaa derecelerini geçen Arapzade Mehmed Arif Efendi, 1785'te Yenisehr-i Fener kadiligina atandi. Bir süre sonra Mekke kadisi, 1789'da ise Istanbul kadisi oldu. 1795'te Anadolu, 1800'de Rumeli kazaskerligine tayin edildi.
Sultan Üçüncü Selim'in tahtan indirilip yerine Sultan Dördüncü Mustafa'nin padisah olmasindan sonra, seyhülislamlik makaminda da degisiklik yapildi. Serifzade Mehmed Ataullah Efendi'nin yerine seyhülislamliga getirildi. Yirmibes günlük seyhülislamlik dönemi buhranli geçti. Ne Sultan III. Selim'i tahta çikarmaya çalisan Alemdar Mustafa Pasa'ya, ne de Sultan IV. Murad'a yaranamayan Arapzade Mehmed Arif Efendi, Sultan Ikinci Mahmud'un tahta çikmasindan sonra, bu görevden azledildi. 14 Mayis 1826'da Istanbul'da ölen Arif Efendi, Çarsikapi'daki Sinan Pasa Medresesi haziresine defnedildi.
Cevap: Osmanlı - Osmanlı Devleti Hakkında Herşey.
Barbaros Hayrettin
Büyük Osmanli kapdan-i deryasi. Asil adi Hizir iken, din ve devlet yolunda yaptigi faydali islerden dolayi, Kanunî Sultan Süleyman tarafindan, dîne hayri dokunan manasina gelen Hayreddîn lakabi verildi. 1466'da, bir rivayette de 1483 senesinde Midilli'de dogdu. Dogu Akdeniz kiyilarindaki devletler arasinda, agabeyinin yerini almasindan veya kizil sakalli manasina gelen Barbarossa ismiyle meshur oldu.
Midilli. Fatih Sultan Mehmed Han tarafindan fethedilince, kale muhafizi olarak buraya yerlesen ve aslen Vardar Yenicesi'nden olan Yakub Aga'nin dört oglundan üçüncüsü idi. Ishak ve Oruç isminde iki agabeyi ve Ilyas adinda bir kardesi vardi. Ilyas, Oruç ve Hizir reisler babalarinin ölümünden sonra deniz ticareti yapmaga basladilar, ishak ise denizciligi sevmediginden Midilli' de çalisiyordu. O devirlerde kor-sanlarla dolu Akdeniz'de deniz ticareti tehlikeli bir isti. Nitekim Oruç Reis, en büyük korsan yatagi Rodos adasinin sövalyeleri tarafindan esir edildi. Kardeslerinden Ilyas da sehîd düstü Hizir Reis kardeslerinin intikamini almak için korsanlarla mücadele etmege basladi. Bir süre sonra, agabeyi Oruç Reis'in esaretten kurtuldugunu, Tunus ileTrablusgarb arasinda bulunan Cerbe'de bulundugunu ögrendi. Korsan-larla mücadele etmek için daha güçlü bir kuvvete ihtiyaç oldugunu anlayan Hizir Reis, 1504 senesinde agabeyi Oruç Reis'in yanina gitti, iki kardesin kurduk-lari filo gittikçe kuvvetlendi ve Cerbe limani ihtiyaçlarini karsila-yamaz oldu. Tunus beyi Hafs hanedanina müracaat ederek, ganîmetlerin beste birini vermek sartiyla Halk-ül-Vad kalesi ve Büyük Osman-li kapdan-i deryasi Barbaros Hayreddîn Pa-sa.limaninda üs kurmak için anlasti-lar (1512).
Ceneviz, Fransiz, ispanyol ve Venedik gemilerine karsi kazan-diklari zaferler, kisa zamanda ser-vet. kuvvet ve söhretlerini arttirdi. Bu arada, o zamana kadar dogu Akdeniz'de çalisan Kemal Reis. Kurdoglu Muslihiddîn Reis. Muhyiddîn Reis, Aydin Reis ve Sinan Reis; Hizir ve Oruç reisin filosuna katildilar. Kuzey Afrika' daki bazi kabilelerin ileri gelen-leri. zalim beylere ve bölgeyi isgal eden Ispanyollara karsi Oruç ve Hizir reisleri yardima çagirinca, Barbaros kardesler 1516'da bas-lattiklari mücadele île ispanyollari Kuzey Afrika'dan çikararak. Becel, Cicel, Sirsel ve Cezayir kalelerini ele geçirdiler Oruç Reis kendisini Cezayir sultani Hani ilan ederek bir devlet kurdu, ispanya' nin müttefiki olan Tenes ve Tlemsan'i da ele geçirdi Fakat ispanyollara siginan Tiemsan beyi, ispanyol kuvvetleri ile tekrar hücüma geçti. Yapilan harbde Oruç Reis sehîd oldu.
Oruç Reis'in sehadeti sonrasinda çikan karisikliklarda Hizir Reis, mertlik ve savaslardaki usta-ligini ortaya ko*****, Cezayir sehrini ispanyollara karsi en iyi sekilde savundu. Daha sonra Ispanyol ve yerlilerin tekrar hücum edecegini ve bu durum karsisinda zayif kalacagini anla-yan Barbaros, 1519 senesinde Osmanli sultani Yavuz Selîm Han'a dört gemiden meydana gelen bir hey'et göndererek, topraklarinin Osmanli hakimiyetine kabülünü diledi. Yavuz Sultan Selîm Han bu teklifi memnuniyetle kabul edip, Barbaros'a beylerbeyi'ik payesi verdi. Her türlü yar-dimi vadetti ve iki bin kisilik bir yeniçeri kuvveti ile top gönderdi. Ayrica Anadolu'dan asker top-lama izni verdi. Bu tarihten Itiba-ren bütün Türk ve müslüman denizciler onun emrine girdiler. Kisa zamanda bütün meshur denizcileri toplayan Barbaros, kirk teknelik bir donanma kurdu.
Cezayir, Sirçel ve Tenes tekrarele geçirildi. Cezayir sehri yakin-larindaki Penon kalesi Ispanyol-larin elindeydi. Bunlar, bilhassa Pazar günleri müslümanlarin bulundugu sehri topa tutuyor-lardi. Barbaros, Penon kalesini kusatarak teslim olmalarini teklif etti. Kabul edilmeyince, lagim kazip kaleyi havaya uçurarak zap-tetti. Aydin Reis idaresindeki Türk denizcileri, Marsilya ve Nis sahillerine seferler düzenleyerek esir ve ganimetlerle dönüyorlardi. islam alemini sevindiren bu zafer-ler, hiristiyanlari mateme bogu-yordu. Rahiplerin gönderdigi sikayet mektuplari ve bizzat gelen sikayetçilerin verdigi kara haber-ler, o zamanlar Almanya, Italya, Hollanda ve ispanya tahtlarina sahib olan Imparator Besinci Sariken'i bir meclis toplamaga mecbur etti. Toplanan bu meclis, ispanyol ve Fransiz deniz kuvvetlerinin Andrea Doria komutasinda, Barbaros'un üzerine gitmesini kararlastirdi Bu gayeyle yola çikan haçli donanmasi, Kuzey Afrika'da bir hareket üssü elde etmek için kirk gemilik bir filo île Sirsel'e çikarma yapti. Ancak sehri müdafaa edenler. Andrea Doria'yi bir çok ölü birakarak çekilmeye mecbur ettiler. Hayreddîn Pasa, haçli donanmasini vurmak üzere Akdeniz'e açildi. Fakat Andrea Doria sela-meti ispanya kiyilarina kaçmakta buldu, Barbaros Hayreddîn Pasa, Akdeniz'de çarpisacak düsman bulamayinca, ispanya'da hiristiyan zulmüne karsi ayaklanan Endülüs müslümanlarina yardim etti ve binlerce müslümani Afrika' ya geçirerek kurtardi.
1533 senesinde Kanünî Su!tan Süleyman Han tarafindan Istanbul'a çagrilan Hayreddîn Pasa, yerine evladligi Hasan Aga'yi birakarak mükemmel bir donanma ile Istanbul'a dogru yola çikti. Yolda 18 gemilik bir düsman filosunu Mesina açiklarinda yakti. Andrea Doria. Barbaros'un korkusundan elli gemi ile Preveze'ye kaçti. istanbul'da büyük bir merasimle karsilanan Barbaros, bir kaç gün sonra Sultan tarafindan kabuledildi. Merasimle Cezayir beyler-beyi payesi verilip kapdan-i der-yaliga tayin edildi. Barbaros'a bu rütbeyle beraber bir çok yetkiler de verildi. Bu yetkilere göre: iste-digi sekilde savas gemisi ve donanma yapabilecek ve istedigi gibi bütçe tanzim edebilecekti. Ada ve kiyilardan Istedigi kadar denizci ve muharip toplayabile-cek ve bunlari istedigi sekilde egitime tabi tutabilecek, istedigi bölgelere taarruz edebilecek ve baris yapmak yetkisine sahih olacakti. Barbaros, aldigi bu büyük yetkiyi hep iyi yönde kullanarak, Osmanli'nin Akdeniz'i içine alan bir deniz devleti haline gelmesi için olanca gücü ile çalistiç
Osmanli hizmetinde 1534 baharinda 80 gemilik donanma ile Akdeniz'e açilan Hayreddîn Pasa; Santa Luka, Sidraro, Fondi ve Isperlanga sehirlerini zaptetti. Hemen arkasindan Tunus'a yönelerek, Kayrevan'a çekilen Tunus beyi Hasan'i maglüb ve Osmanli Devleti'ne itaate mecbur etti. Tunus beyinin Avrupa'dan yardim istegi üzerine 1535 senesinde; Alman Imparatorlugu, Papalik, Ispanya. Napoli, Ceneviz ve Portekiz donanmalarindan meydana gelen üç yüz gemi ve 25 bin kisilik ordu Halk-ül-Vad'de karaya çikti. Burayi bir süre müdafaa eden Barbaros. Tunus sehrine çekildi, sehrin müdafaasi zorlasinca, haçli ordusunu yaran Barbaros, Bab-üz-zünnab limanina çikarak, oradan Cezayir'e geçti Cezayir'e gelen Barbaros tekrar denize açilarak, Ispanya kiyilarina baskinlar düzenledi. Mayorka ve Minorka adalarinin limanlarini tahrib etti. Yolda, haçli donanmasindan müslüman esir-leri kurtardi ve gemilerle Ceza-yir'e döndü.
Tekrar Istanbul'a davet edilen Barbaros, 1536'da karadan Napoli'ye yürüyecek orduya denizden yardimla vazifelendirildi. Osmanli donanmasi Otranto'ya çikartma yapti ve Kastro kafesini zaptetti Bir sene sonra da: Syra, Egina, Nios, Paros, Tinos. Skorpento ve Kasos adalarini Venedik'ten aldi. Nakos dükaligi Osmanli idaresine bag-landi. Osmanli donanmasinin parlak zaferleri Venedik'i güç durumda birakti. Papa'ya ve diger Avrupa devletlerine müracaat ederek, haçli donanmasi talebinde bulunan Venedik'in istegi kabul edildi. Alti yüz gemilik haçli donanmasinin basina yine Andrea Doria getirildi.
Barbaros Hayreddin Pasa, Bu büyük deniz kuvvetini. Eylül 1538 senesinde Pereveze önlerinde 122 kadirga ile karsiladi. Aksama kadar süren tarihin en büyük deniz savaslarindan biri olan bu muharebe sonunda, haçli donan-masi tahrib edildi. Gece karanligindan istifade eden Andrea Doria, savas alanindan güçlükle kaçti. Bu savas ile Akdeniz tamamen Osmanli hakimiyetine geçti. Barbaros'un gücünden faydalanmak isteyen Besinci Kari, Osmanli Devleti'nden ayril-digi takdirde, onu Kuzey Afrika hükümdari olarak taniyacagini bildirdi ise de bu teklifi kabul edil-medi. Besinci Kari. yaninda And-rea Doria ve Fernando Corter oldugu halde, nihayet Cezayir'e saldirdi ise de Hasan Aga tarafindan maglüb edildi. Hayreddîn Pasa, daha sonra Ispanya ve Italya sahillerine hücumlarda bulundu. Ispanya kralini, Fransa krali Birinci Fransuva ile sulhe mecbur ettigi gibi, bir çok müslüman esiri de kurtardi. 1544'de tekrar Istanbul'a gelen Hayreddîn Pasa iki sene sonra 1546'da vefat etti. Ölümüne ebced hesabi ile "Mate reîs-ül-bahr" (Deniz reisi öldü. H.953) tarihi düsürüldü. Istanbul Besiktas'ta deniz kena-rindaki türbesine defnedildi.
On iki sene seref ve zaferlerle Osmanli'ya hizmet eden kapdan-i derya Barbaros Hayreddîn Pasa, Osmanli Devleti'nin sinirlarini Fas'a kadar uzatti. Besiktas'ta bir medrese insa ettirdi. Serveti ile, Istanbul'un muhtelif semtlerinde hanlar, hamamlar, konaklar, evler, degirmenler, firinlar yaptirarak, gelirlerini hayir kurumlarina ve kurdugu medresede kalan ögrenci ve muallimlerin masraflarina tahsîs etti. ölümünden önce on bes yasindan yukari esirlerin azad edilmelerini vasiyet etmis, kendi mali olan otuz kadirgayi da bütün teçhizati ile devlete birakmistir.
Hayreddîn Pasa geceyi üçe ayirirdi. Birinci kisminda Kur'an-i kerim okur, ikinci kisminda iba-det eder ve üçüncü kisminda da uyur idi.
Cevap: Osmanlı - Osmanlı Devleti Hakkında Herşey.
Burak Reis
Osmanli kapdanlarinin en meshurlarindan. Dogdugu yer ve hayâti hakkinda fazla bilgi yoktur. 1499 târihinde yapilan Venedik deniz muharebesinde sehîd oldu.
Sinirlari gün geçtikçe Avrupa içlerine dogru uzanan Osmanli Devleti'nin Ege ve Akdeniz'deki hâkimiyet kurma çalismalari hiristiyan devletleri telâsa düsürdü. Osmanlilarin Arnavutluk kiyilarina kadar gidip Mora'yi almalari, onlara îkâz oldu. Babasinin yolunda olan ikinci Bâyezîd Han Venediklilerin elinde olan ve Akdeniz'deki Osmanli hâkimiyetinin kurulmasina engel teskil eden Lepante (inebahti) ve Navarin limanlariyla, Modon 've Koron kalelerini bir an önce fethetmek istiyordu. Venedikliler ise denizlerdeki hâkimiyeti elden kaçirmamak için yedi Ege adasi ile Osmanlilarin elindeki Mora'yi ve Arnavutluk kiyilarini alma hazirligi içinde idiler.
Sultan ikinci Bâyezîd Han sefer hazirliklarina baslayip arzu ettigi yerleri feth edebilmek için ilk hedef olarak inebahti (Lepante) kalesini seçti.
Sultan ikinci Bâyezîd Han karadan, Kapdan-i derya Küçük Dâvûd Pasa da denizden 270-300 parçadan kurulu Osmanli donanmasi ile 1499 yili baharinda Gelibolu'dan hareket etti. Donanmada, Anadolu ve Rumeli sipahileri ile kapikulu askerinden ibaret 60.000 kisiden fazla bir kara kuvveti de bulunmakta idi.
Devrin meshur denizcilerinden Kemâl, Burak, Kara Hasan ve Herek reisler de donanmaya katilmislardi. Kemâl ve Burak reislere husûsî olarak 2500 tonluk birer göge veya guke (elli metre uzunlugunda 20 metre kadar genisliginde bir gemi) verilmisti.
O sirada Venedikliler bos durmayip; ispanya, Fransa, Cenova, Papalik, Lehistan ve Macaristan' dan deniz kuvveti ve asker istediler. Avrupa ve Akdeniz'in bütün devletleri Venediklilerin yardimina kostu. "Akdeniz bizimdir" diye övünen meshur amiral Loredano ile Alban Armenio da yardima katildilar. Venedikliler amiral Antonio Girimani kumandasinda 160 parça kadirga ve diger çesitli gemilerden ibaret filoyu, Navarin'in on mil kadar kuzey-batisindaki Brodino (Proti) kanalinda hazirladilar.
Osmanli donanmasi, firtinali havalarda kabaran dalgalarla aylarca ugrastiktan sonra, sirasiyla Koron ve Modon'a geldi. Buralarda su ve yiyecek maddelerinin ikmâlini yapti. Inebahti’ya ulasmak için Brodino kanalini geçmek gerekiyordu. 1499 yili Temmuz ayinin 29'uncu günü hava karardiktan sonra levend kapdanlar, bastarda gemisinin güvertesinde Kapdan-i derya Dâvûd Pasa'nin baskanliginda toplanip haçli donanmasiyla karsilastiklarinda yapacaklari muharebe manevrasini müzâkere ettiler.
Donanmayi hümâyûn safak sökmeden Porto-Longa limanindan çikti. Çok geçmeden Sapienza adasi civarinda görünen düsman donanmasiyla öncüler savasa tutustu.
Yaklasan Venedik donanmasinin rampa yapmasina meydan birakmadan uzaktan top atesi ile karsilanmasina çalisildi. Herek Reis, muharebenin baslangicinda üzerine gelen iki Venedik gögesini, Burak Reis de bir düsman mavnasi ile bir gögesini top atesi ile batirdi. Kararlastirildigi gibi Burak Reis'in gemisi ayrilarak düsman gemilerinin arkasina sarkma manevrasina giristi. Amiral Armonya ile Kortu valisi olan Amiral Piyetrp Loredano kumandasindaki gemiler yanlarina birer kadirga daha alarak, Burak Reis' in pesine düstüler ve; "Bu cür'eti Kemâl Reis'den baskasi göze alamaz" dediler. Kemâl Reis'i yakalamakla büyük nâm kazanacaklarini düsünerek hemen üstüne saldirdilar. Düsmanin her birinde biner kisi bulunan iki karakasi ile yine her birinde bes yüz kisi bulunan diger iki karakasi, Burak Reis'in gögesini ortaya aldi. Burak Reis, kendisinden çok güçlü ve daha sür'atli olan düsman gemilerinin arasindan siyrilamayacagini anlayinca, ölmeyi maglûb olmaya tercih ederek yakin muharebeyi seçip, en yakin arkadasi Kara Hasan'a seslendi: "Yigit kardesim Kara Hasan! Çabuk levendlerimizi hazirla göze göz dise dis harb edecegiz!" Kara Hasan; "Ya maglûb olursak" dedi. O zaman Burak Reis; "San ve sererfle ölmek, sehîdlik yok mu?" diye cevap verdi.
Burak Reis, saldiran düsman gemilerine atese baslayinca onlar da karsilik verdiler. Dört gemi bir gemiye karsi bir süre muharebe etti. Nihayet üç düsman gemisi Burak Reis'in gemisine rampa etti. Kancali halatla birbirine siki sikiya baglandilar. Osmanli donanmasi diger düsman gemileriyle muharebeye girismis oldugu için Burak Reis'e yardim edemedi. Kancali halatlarla birbirine siki sikiya baglanan bu dört gemi efradi arasinda saatlerce süren kiliç, balta ve balyozla kanli bir muharebe basladi. Burak Reis'in gemisindeki ugultular, naralar Allah Allah sesleri muharebeye heyecan katiyordu. Dört düsman gemisine karsi muharebe eden leventler, baslarindaki Burak ve Kara Hasan reislerin gayretleriyle sevke geliyor küffâra durmadan saldiriyorlardi. Düsmanin sayisi çok fazlaydi. Bu durumda Burak Reis, bir kaç yigit levendinin canini kurtarabilmeleri için Kara Hasan'a Ahmed Bacak'la on arkadasini alarak bir sandalla gemiden ve muharebeden ayrilmalarini söyledi. Fakat onlar bunu kabul etmediler: "Baba, senin yanindan ayrilmayiz. Din için vatan için cihâd için can fedadir. Anca da beraber kanca da" diye cevap verdiler.
Kalyonlar yok oldugu takdirde, Venedik sevki idâresinin de bozulacagini anlayan Burak Reis, kendi gemisinin barutlugunu ateslemeye karar verdi. Bu suretle gemisi mahvolacakti ama kendisini rampa eden çok kuvvetli Venedik kalyonlari da yok olacakti. Leventlerine son defa söyle seslendi: "Cenâb-i kâdir-i mutlak alnimiza böyle yazmis, son nefesimize kadar vurusacagiz, Haydi yigitlerim, gazilerim, leventlerim! Kelime-i sehâdet getirin." Kara Hasan Reis babadan aldigi emir üzerine gemiyi neft ile tutusturdu. Siddetli rüzgâr sebebiyle yangin etrafindaki düsman gemilerini de sardi. Düsman amiralleri askerlerini çekip ayirmak istedilerse de, Osmanli leventleri düsmanin kestigi kancali halatlari yeniliyor, onlari birakrniyor, serdengeçtiler de düsman kalyonlarina atesi daha da yayiyorlardi.
Çok geçmeden deniz ortasinda göklere dogru yükselen siyah 'dumanlarla karisik kizil alevler; düsmana boyun egmeyen, teslim olmayan Osmanli Türk'ünün kahramanligini Hân ediyordu. Burak Reis'in sehîd olmasina karsilik Venedik tarafinda da Amiral Loredona Armenio ve binlerce askerinden ibaret Venedik donanmasinin önemli bir kismi da yok olmustu. Böylece inebahti yolu Osmanliya açildi.
Türk târihi, Burak Reis'in son parlak zaferini kaydederken, esas Osmanli donanmasi karsisindaki düsman donanmasi da kaçiyordu. Zensiya ve Brodano deniz muharebesi adini da alan bu muharebe, Burak Reis'in adini destanlastirdi. Türk denizcileri Brodano adasina Burak Reis adasi adini vererek, kadirbilirligin en güzel örnegini verdiler.