Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1201. Ne olur gel! Canımın yerine sen benim bedenime gir de, bana can ol!
Mefa'îlü, Fe'ilatün, Mefa'îlü, Fa'îlün
(c. VI,3050)
• Sevgilim sen güzellik hulasasısın, özüsün! Güzelliğin eşsiz padişahısın! Sen her insan gibi balçıktan yaratılmadın, büyük yaratıcı seni akılla, canla yoğurarak yarattı. Bu yüzden sen baştanbaşa cansın, akılsın!
• Gel, gel ki sen halkın hayatısın, canısın, kurtuluşusun! Gel, gel ki sen Hz. yakub'un gözdesisin, gözünün nuru da sensin!
• Suyuma, toprağıma, şu balçık yaratılmış bedenime ayağını bas, beni güzel ayaklarının altında ez! Ez de suyun bulanıklığı, toprağın karanlığı gitsin, su da arınsın, toprak da arınsın, senin sayende kirlilikten kurtulayım, tertemiz insan olayım.
• Senin nurunla taşlar yakut olsun, sana gönül veren, seni arzu eden kişi, senin lütfunla kendisi istenen, gönül verilen bir güzel olsun ve güzeller arasına karışsın.
• Sen bu güzelliğinle yüzlerce cana bedelsin! Ne olur gel, canımın yerine sen bedenime gir de bana can ol!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1202. Gizli dilber.
Mef'ulü, Fa'ilatün, Mef'alü, Fa'ilatün
(c. VI,2931)
• Gözlere görünmeyen, gizlenip duran o sevgiliden eğer can kokusu alırsan, ondan bir iz, bir eser görürsen coşar, taşar, yüzlerce cihana sığamaz olursun.
• Can güneşi görebilirsen, ordusuz bir padişah kesilirsin de, hem gayb mülkünü elde edersin, hem gizli sırları bilene kavuşursun. Duyup, istediğin ve sevdasına kapıldığın hazineyi yer yüzünde göremedi isen, onu gökyüzünde bulursun.
• Aşka hiyanet etmezsen emniyet kazanırsın; nice Çin güzellerini kolayca görür, kolayca elde edersin...
• 0 mübarek gönül aynasında, şüpheden temizlenmiş o berrak aynada, daha bu dünyada iken cennetteki güzelleri, güzellikleri bir bir bulursun, görürsün.
• Aşk oku seni yaraladı, sevgili seni mest etti mi; can elinden giderse kaygılanma! Onun gibi daha yüzlerce can bulursun.
• Eğer gönül vesveselerinin elinden bir an için olsun kurtulursan, çözülmesi pek zor olan tılsımın anahtarını elde eder, o tılsımı bozarsın.
• Can padişahının aşkıyla, putları kır, dök de onları yapanı, onları nakş edeni apaçık gör
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1203. Sen her hayale canım diyorsun, cihanım diyorsun.
Mefulü, Fa'ilatü, Mefulü, Fa'ilat
(c. VI,3003)
• Keşke bir an için olsun kendini bilseydin! 0 insanı büyüleyen güzel yüzünden haberin olsaydı.
• Sen katırlar gibi çamura düşmüşsün, balçık içinde yatmış uyumuşsun. Ne olurdu aklını başına alsaydın da, kendini güzellerin evlerindeki zevk ve safa meclislerine çekip götürseydin!
• Sen zavallı kendi etrafında dönüp dolaşıyorsun, kendini seviyorsun, kendini görüyor, kendini göstererek meşhur olmak istiyorsun. Halbuki sende gizli bir hazine var, var ama, onu senin benliğin gizliyor, göstermiyor.
• Sen böylece hep bedenden ibaret bulundukça, yani yiyerek, içerek, zevk ederek, sadece bedenin için yaşadıkça, ruhundan haberin bile olmayacaktır. Ama bedenden ibaret değil de, ruhdan ibaret olursan o zaman ruh mülküne girer, orada ebedî olarak kalırsın.
• Diğer insanlar gibi iyiye, kötüye kapılmaktasın, iyi isen iyi ile, kötü isen kötü ile berabersin.
• Bir tek yemek olsaydın, tek bir çeşit lezzetin olurdu. Tek bir kazana girmiş olsaydın, hep aynı tarzda kaynar dururdun.
• Tortulu bir nesne gibi, sen de bu kaynayışta saf bir hale gelseydin; kirliliklerden kurtulmuş, temizlenmiş olurdun da yücelirdin, göklere yükselirdin. • Sen zavallı, gölge varlıklara takılıp kalıyor, her hayale canım diyorsun, cihanım diyorsun! Hayallere kapılmasaydın, hayallerden geçseydin sen kendin can olurdun, cihan olurdun.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1204. Kendinden geçiş ne de hoştur, ne de tatlıdır.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(c. VI, 2504)
• İster zehir sebep olsun, ister şeker! İnsanın benlikten kurtuluşu, kendinden geçişi ne de hoştur? Ne de tatlıdır? Külah ararsın, bulursun da o külahı giyecek baş bulamazsın. Çünkü sen kendinden geçmişsin, kendinde değilsin. Artık benliği düşünecek başın da yok.
• Sevgilinin tuzağına düşüp de, kadehindeki aşk şarabını içince kendini bırakır, kendinden kaçmak istersin ama, kapı bulamazsın. Çünkü kendinden kaçmak, kurtulmak çok zordur. Bu sebeple kendinden geçiş pek hoştur, pek tatlıdır. Bu her adamın karı değildir. Has kullara mahsustur.
• Korkma; sen insan değil misin? Ölmedin ya, şöyle bir kımılda! Sence altın gibi değerli olan benliğini, altını seven o gümüş bedenliye ver, benlikten kurtul; benlikten kurtuluş, kendinden geçiş ne tatlı şeydir?
• Sen kendinde kaldıkça çok soğuksun, kar kesilmişsin! Haydi aşk güneşi ile eri! Yok ol da, derece al, yücel! Varlık gamını az ye; kendinden geçiş ne kadar tatlıdır ne kadar hoştur!
• "Ben dünya sevgisi tuzağına düşmüşüm. Verilen sayılı nefes bitmek üzere, ömür kadehim de ağzına kadar dolmuş." deme! Aşkın yardımı ile ihtiyarlıkta yeni bir ömür elde et de, nasıl gençleştiğini seyret! İhtiyarlıktan kurtulduğun gibi, kendinden de kurtul! Kendinden geçiş, kendinden kurtuluş ne hoştur.
• Kardeşim! Ne diye aklını başında tutuyorsun? Onu at gissin, sen önündeki şarapla dolu aşk denizini görmüyor musun? Ey kafir nefis artık müslüman ol ! Kendinden geçiş, kendini bırakıp gidiş ne tatlıdır, ne hoştur! 72 72 Necib Fazıl merhum "Akıl bir çürük diş, at kurtulursun" diye yazmıştı.
• Sevgilim! Haydi kalk aşk bahçesine gel! Mest olmuş, kendinden geçmişlerin arasına karış! Her birinin elinde bir kadeh var, aşk şarabı içmişler, kendilerinden geçmişler. Kendinden geçiş ne tatlıdır! • 0 tek olan, benzeri bulunmayan padişahı gör! 0 her yerde hazır, ve nazırdır. Yani 0 her yerde bulunmakta, her şeyi de görmektedir. O'ndan hiç bir şey saklanamaz, 0 gönüllerden geçeni bile görür. Yarattığı bütün canlılarla ilgilenmekte, onları gözetmededir, yarattıklarını başı boş bırakmamıştır. Sen O'nun aşk denizine dal da kendinden geç, kendinden geçiş ne de hoşdur, ne de tatlıdır!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1205. 'Sen su gibisin, ben de kuru bir dereyim.
Gel buluşalım, gel benim içimde ak!
Mef'ülü, Mefa'îlün,Mef'ailü, Mefailün
(c. VI,2613)
• Yoldan dönüp geldiğin gün ne mutlu gündür. Gökteki parlak ay gibi gelir can penceresinden ışığını gönüle düşürürsün. Bizi bizden alırsın, başka bir aleme götürürsün.
• Ayın on dördü gibi nurlu ve parlak olan güzel yüzünle, yeryüzüne döşenmiş kara toprağı gökyüzü yaparsın, arş gibi süslersin.
• Şu kirli yeryüzünü nurunla aydınlattığın zaman, benlik balçığına saplanıp kalan nice ayağı bağlı akıllı kişiler kendilerinden geçerler, varlıklarından kurtulurlar. Nice canlar yeniden manevî ballar yemeye, manevî şekerler çiğnemeye başladılar.
* Şu altı köşeli konak yerinden, yani dünyadan şu ana kadar yiyeceksiz, devesiz, atsız olarak nice kervanlar gelip geçtiler. Mekansızlık alemine doğru yola düştüler.
• Sen benim canımı canlandır, aydınlat da, canım bedenime seslensin de desinki: "Ey hoca! Sen gelecek zamanı düşünme, yarını bırak da bugünü düşün, bugünü seyret, bugünü yaşa!"
• Sen su gibisin, ben de kuru dereyim. Ben seninle buluşmaktan gayrı ne isterim? Gel benim içimde ak, benim ol, gel, seni kucaklıyayım, ben seni seviyorum, seni istiyorum. îçinde su akmayan dere ne işe yarar?
• Sen su olduğun için herkesten ilerde koşuyorsun. Herkesten ileri olduğun için sevin, mutlu ol! Fakat Allah'a yemin ederim ki, sen kendinden yana çıktıkça, kendini beğendikçe, kendini, kendi gerçek varlığını bulamayacaksın ve huzura kavuşamayacaksın.
• Ben kaybolan gönlümü aramaya çıkmıştım, yolda ona rastladım. Onu, tedavisi güç bir hastalığa tutulmuş, bir sevdaya düşmüş, perişan olmuş bir halde buldum.
• Ey Tebrizli Şems! Senin ayrılığın beni ezdi, öldürdü. Fakat yüzlerce defa daha beni ezsen, ayaklar altına alsan, öldürsen yine senin aşkından ayrılamam
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1206. Şehvet çamurlarına bulanmış kanatlarını yıka, temizlen, uçmaya hazırlan!
Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilün
(c. VI,2873)
•Yürü ey can! Yürü acele yürü! Sen şaşılacak, acayip bir yolculuktasın Durma haydi, manalar denizine doğru git! Çünkü o deryanın en değerli incisisin! • Bedenin, maddî varlığın bir çok konaklar aştı. Mineral, bitki, hayvan mertebelerinden geçti; geldiğin yerleri hatırlamakta inat etme! Bu tavlada, bu hayvanlık konağından da geçip giderek ...
• Aklını başına al da; beden balçığından da kurtulmaya çalış! Şehvet çamurlarına bulanmış kanatlarını yıka, temizlen vakit geçirmeden uçmaya başla! Neden senden evvel uçup giden dostların peşine düşmedin, senin burada ne işin var?
• Ey ab-ı hayat! Ey can! Seni içinde mahbus tutan, senin hürriyetini alan şu beden testisini kır da, şu can ırmağında akmaya başla! Yani ölmeden evvel öl, nefsanî arzulardan kurtul, her testiyi kıranın önünde ne zamana kadar kasecilik edeceksin? Yani müritliği bırak da merd ol, kamil insan ol!
• Şu dağın başından aşağılara doğru koşan sel gibi, ak! Başını taştan taşa vurarak, coşarak, köpürerek feryad ederek vahdet denizine koş! Bu dağda kimse kemer kuşanamaz, yani bu dağda kalmakla kimse yararlı insan olamaz, kendinden kurtul, insanlığa karış!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1207. Dünyada hased gibi, insanın hem kendisine, hem de başkalarına zararı dokunan bir şey yoktur
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. VI, 2659)
• Tenbel tabiatlı olan ve hayatta başarıya ulaşamayan kişi, hiç kimsenin sağlığını, hoşluğunu istemez.
• Aklını başına al da, başarıya ulaşanlara hased eden kişilere eteğini kaptırma, onlar seni aşağılara çekerler.
• Dünyada hased gibi, insanın hem kendine, hem de başkalarına en fazla zararı dokunan bir şey yoktur.
• Yusuf (a.s.) gibi sana hased eden, seni çekemeyen kardeşlerden ayrılırsan, Mısır'a sultan olursun, kurtlardan kendini kurtarırsın.
• Hased eden kişi, yüzüne gülüp iki ayağını öpse de bil ki iç yüzünden iki eliyle sana hançer saplar.
• Onun merhameti ve sevgisi yoktur; neden ona güvenirsin? Onun gönlü yoktur; niçin ona gönül verirsin?
• Eğer, sen takva kalesine sığınırsan, yol bulur da o kaleye girebilirsen; ebedi olarak hasedden de, hased eden kişiden de kurtulursun.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1208. Benim gibi bir dilenciye senin gibi bir padişahlar padişahının karşılık vermesi doğru mudur?
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ülün
(c. VI,2661)
• Ettiğin ahd, ettiğin yemin, verdiğin söz ne oldu? Nerelere gitti?
• Hani gökyüzü döndükçe, başı dönmüş bu şaşkın aşıktan yüz çevirmeyecektıin? Sen böyle dememiş miydin?
• Güneşin gönlü sıcak kaldıkça, bizim aşkımızın sıcaklığına bir soğukluk gelmez dememiş miydin?
• "Bütün ermişlerin canlarına, erkekliğine yemin ederim ki. gönlümüz bir kalacak, birbirinden ayrılmayacak." diyen sen değil miydin?
• "Sen bana daha önce cevretmiştin de, onun için ben de sana cevr ettim " diyorsun. • Benim gibi bir dilenciye senin gibi bir padişahlar padişahının karşılık vermesi doğru olur mu?
• Ben değersiz bir varlığım, toprağım, rüzgarının önünde toz olur savurulursam beni ayıplama, hoş gör! • Benim gibi bir hiç olan, ayaklar altında çiğnenen tozdan yola bir ayıp gelmez. Senin aşkın yüzünden solmasından, sarı olmasından altın utanmaz.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1209. Sen can oğlusun, senin işin küçük aşktır.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. VI,2660)
• Neden bir düşünceye takıldın, çaresiz kaldın? Kendi içine kapandın, gamlara battın?
• Sen parça parça iken, yani maddî varlığın çeşitli yerlere dağılmış iken, unsurlara takılıp, kalmışken ben seni bir araya topladım, neden vesveseye düştün, yüz parça oldun?
• Benim aşk mülkümden varını yoğunu çektin götürdün de, şu gurbet yurdunda dünyada avare oldun, perişan oldun.
• "Yeryüzünü senin için beşik yaptım."73 Sense, ni'metin, lütfun kadrini bilmeyerek, döndün sanki beşik tahtası oldun
73 Taha Suresi, 20/53. ayete işaret var.
• Taştan sana ab-ı hayat akıttım. Sen kirli, kupkuru bir aleme gittin, manevî duygularını kaybettin, taş oldun, kaya oldun.
• Sen can oğlusun, senin işin küçük aşktır. Neden asıl işini bıraktın da başka çeşit işlere kendini verdin?
• Seni yüzlerce defa parlayan, bir çok ihtiyaçlar peşinde koşturarak hırpalayan, harap eden bu dünya evinin kapısına düştün, çevresinde dönüp dolaşıyor oradan bir türlü ayrılamıyorsun.
• Can helvası ile beslendiğin, yüzlerce tatlılar tattığın mana evine güvenemedin, tuttun nefs-i emmareye kul oldun.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1210. Bu şarap, üzüm suyundan yapılmamıştır;bunun kadehi de yoktur.
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'ilün
(c. VI,3058)
• Sevgilim seher vaktinde bana bir şarap sundu. Ne olur, daha bir şey yememiş şu ham adama, bana verilen şaraptan veriniz!
• Bu şarap tuhaf bir şaraptır. Bu üzüm suyundan yapılmamıştır. Onun kadehi de yoktur. Sarhoşların şarap içerken yedikleri badem, şeker gibi mezesi de mevcut değildir.
• Bir saman çöpünü rüzgar nasıl havaya uçurursa, o şarap da beni öyle havalandırdı. Beni benden kurtardı. İşte sevgili seher vaktinde o ateşli şarabıyla beni böyle ağırladı.
• Çok yalvardım; "Bana şarap verme!" dedim, fakat o bana; "Yapma, yapma iç; bu fırsat daha ele geçmez. • Böyle hoş bir şarap, benim gibi bir sakî, sen de sanki içi boş bir ney gibisin. Bu durumda hangi akılsız, hangi bilgisiz; 'Ben şarap içmem.' der?"