Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1141. Sen olmadıkça, ben hamamdaki resim gibi cansız bir suretim.
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mefulü, Mefa'îlün
(c.V. 2323)
• Ey gönül! Sen söyle; ben tavadaki balık gibiyim. Acaba o, öfkesinden mi, yoksa yalvarmasından mı çırpınıp duruyor?
• Hayır, hayır, ey gönül; ağla, feryad et! 0 olmadıkça ben hamamdaki resim gibi, cansız bir suretim, bir gölge varlığım.
• 0 benimle beraber olmadıkça, o bana zindan olur. 0 benimle beraber olmadıkça geceleri uyku nedir bilmem.
• Senin güzelliğin, benim sana karşı duyduğum sevgi, bütün şehre yayıldı. Her çalgıcı sözüyle ve çalgısının ahengiyle, nağmeleriyle aşkımızı anlatıp duruyor.
• Ey güzelim! Şehirde bulunan süfîler de, onların giydikleri hırkalar da, zavallı köleler de, tarih yazan bilginler de hepsi, hepsi senin sevdana kapılmışlar
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1142. Ey gökyüzünden göç davulunun sesini duyan!
Mef'ulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ulün
(c. V. 2334)
• Ey ötelere gitmeye hazırlanan! Ey gökyüzünden göç davulunun sesini duyan! Ey varını yoğunu, yaptığı iyiliklerin, kötülüklerin karşılığını bu dünyadan öteki dünyaya çekip götüren!
• Ey nergis gözlü, lale yanaklı güzel; neredesin? Bugün senin mezarından nergisler, laleler bitmede.
• Damlarda salına salına, nazlı nazlı yürürdün. Kapılardan koşarak geçerdin Şimdi kapısız, damsız mezarı yurt edinmişsin.
• Nerede kaşlarının cilvesi? Nerede o güzel gözlerinin süzgün bakışları? Ey her ikisine de ölümün gözü değen güzel!
• Ey eli birçok değerli kişilerin öpüş yeri olan azîz varlık! 0 el kesilmiş gibi cansız bir halde yanına düşmüş, faniliğin elinde kalmış.
• Senin gönül kuşun beden tuzağını kırarak kurtulmuş, gökyüzüne uçmuşsa. saydıklarımın hepsi de ona kolay gelir.
•Can tertemiz halde selamete ermiş, esenliğe kavuşmuş ise; bedenin yeryüzünde kalmasının ne önemi vardır? Ayak rahatça çizmeden kurtulduktan sonra çizme yırtılmışsa ne olur?
• Ey can lezzetinden haberi olmayan kişi! Can, şu bedenden kurtulursa;Allah'a yüzlerce şükürlerde bulun!
• Nerede balçığın, çamurlu suyun tadı, nerede ab-ı hayatın tadı? Nerede gök kubbesi, nerede kubbe şeklindeki dam?
• Ya Rabbi! Sanki bir biz büyülenmişiz acılarla, zulümlerle, kötülüklerle dolu şu dünya cehenneminin dibinde oturuyoruz da ebedî hayattan, ölümsüzlükten ürküyor, tiksiniyoruz.
• Halbuki, biz üstün bir varlığız. Gökler bize haset ediyor. Melekler secde ediyor. Fakat kötü himmetimiz yüzünden şeytan bile bizden kaçıyor.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1143. Ben, bu yeryüzüne mensup değilim; göklerin tohumuyum.
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün
(c.V. 2319)
• 0 garip, acaib sevgili eve geldi. Sen gel de bugün, evindeki acayip halleri, görülmemiş güzelliği seyret!
• Vefalı dostları gör, tertemiz kardeşleri seyret! Onlar; "0 hazîne yine viraneye geldi." diye oynayıp duruyorlar.
• Ey gözüm; çimenleri seyret! Ey kulak! Onun güzel sözlerini derle topla! Ey güzel aşk hikayeleri anlatan sevgili! 0 tatlı dudaklarını aç, anlatmaya başla!
• Sen de ey sakî; bugün, dünden arta kalan şarabı kısmadan, tükenir diye korkmadan sun! İki üç fazla kadehle denizden ne eksilir?
• Bir kadeh, bir kadeh daha! Bu ayrı ayrı kadehler şarapta ikilik meydana getirir. Bir olmasını istiyorsan, o iki kadehi de kır, ikilikten kurtul!
• Ben, bu yeryüzüne mensup değilim, ben göklerin tohumuyum. Bir müddet toprakta kalırım. Baharın adaleti gelince, o tohum topraktan baş kaldırır, yeşerir.
• Ey bana şu mavi göklerden yüz kat fazla nur veren sevgili! Söyle, bu böyle midir; değil midir?
• Bu baht, gül bahçesinin ta kendisi. Ya Rabbi! Bu nasıl ağaç ki, her an yüzlerce mest olmuş bülbül, geliyor, bu aşk ağaçta yuva yapıyor.
• Can güzel sesler dinlemek için kulağı tutmuş çeke çeke geliyor, gönül de güzellerin bulunduğu yere doğru koşuyor. Çünkü bahar geldi, o yabancı, o zalim kış öldü, gitti
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1144. Gönül, sevgilinin basıp geçtiği eşiğe bir çivi gibi çakılıp kaldı.
Mef'ulü, Mefa'îlün, Fe'ulün
(c. V.2351)
• Güzellikte eşsiz olan sevgili ne yaptı, gördün mü? Geçen gün bir bahane buldu.
• Beni de, seni de bir yerlere gönderdi, kendisi iki üç peri ile evde kaldı.
• Sevgili büyüleyici edasıyla bizi aldattı. Biz ona karşı ne yapabiliriz ki?
• Nasıl aldanmayalım? Onun elinde öyle bir zincir var ki, onunla bizi değil, zamanın bile boynunu bağlar.
• Kaşlarını çatınca, zavallı akıl kaçar, kaybolur gider.
• Gönül, onun kapısında tıpkı bir çivi gibidir. Onun basıp geçtiği eşiğe çakılıp kalmıştır.
• Sakî, sen bize kadehte kalmış olan şarabı sun! Biz geceden kalmış mest kişileriz.
• Gönül ateşi alev alev göklere yükselmede, sen onun üstüne su serp!
• Tesbihle meşgul olan ağzımda şimdi şiir var, rubaî var, nağmeler var.
• Nice ibadet yerlerini sel aldı götürdü. Hem de nasıl sel; sanki uçsuz bucaksız bir deniz.
• Rebabdan yaysız nasıl ses çıkmazsa, ben de mest olmadığım zaman, benden aşk hikayeleri duyulmaz.
• Bu sebeple, önce bana şarap sun, beni mest et de; sonra aşk hikayelerini dinle!
• Allah şarabı ile mest olursa, zayıf bir bıldırcın değerli bir doğan kuşu olur.
• Kendinde olanlar tespihleri ile Hakk'ı bulurlar, ama kendinde olmayanlar, kendilerinden geçerler de aşıkane şaraplar içerler.
• Hem de nasıl şarap! Allah şarabı içerler, filan erkeğin, yahut filan kadının küpünde bulunmayan bir şarap.
• Göğün bir tarafından bir ay doğdu, parladı, nurlar saçmaya başladı. Bu arada benim gönlüm de kayboldu gitti.
• Şaşılacak şey şu ki, gönülsüz, cansız kişi, nasıl olur da çeng gibi feryad edip duruyor?
• Aşk derdini, kendinde olan ayık kişiden dinleme! Çünkü ayık kişinin dudağı da soğuktur, canı da.
• Hiç sen, buzluğun ateşten haber verdiğini gördün mü? Yahut kimsecikler görmüş müdür?
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1145. Sen henüz bir çocuk gibisin, bu alem de beşiğe benzer.
Mefulü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün
(c. V. 2306)
• Ey çaresiz aşık! Beri gel, görüş sahibi ol, her şeyin aslını gör! Her şeye bakıp duran, fakat aslını göremeyen kişilerden, bakan körlerden olma!
• Ey yalnız ona aşık olan kişi! Bu huyu yıldızlardan al! Bak güneş doğup parlayınca, yıldızlar yok olur, görünmezler. Sen de, yalnız Allah'a gönül verdiğin için, Allah'tan başka her şey senin gözünde görünmez olmalıdır.
• Güçlü kuvvetli olanlar, neden senin elini bağladılar, bilir misin? Çünkü, sen henüz bir çocuk gibisin, bu alem de bir beşiğe benzer.
• Ey yalnız dünya nimetlerine gönül veren, ey mıh gibi yeryüzüne çakılıp kalan, ötelerden, gönül şehrinden avare olan, uzak düşen zavallı! Cenab-ı Hakk Kur'an-ı Kerim'de söz incileri dizerken "Yeryüzünü biz bir beşik olarak halk ettik."56 diye buyurdu.
56 Nebe Süresi, 78/6. ayete işaret var.
• Ey terbiyeli, edepli, yumuşak huylu kul! Sen çocuk gibi bedenin esiri olmuşsun. Esirlikten, zavallılıktan kendini kurtar! Sen artık çocuk değilsin, akıl dişlerin çıktı. Onları göster de, mana dünyasının yemeğini yemeğe hazırlan!
• Padişah çocuk kaldıkça ona bakan dadı çocuğa hayatı zehir eder, zindan eder. Zaten ana sütü emdikçe, çocuk padişah olamaz, şarap içemez.
• Testi taştan korkar, fakat kaya, taş su kaynağı olunca, o taşa her an testiler dolmak için gelirler.
• 0 zaman testi der ki: "Taş bundan sonra beni kırarsa, neşelenirim, mutlu olurum. Çünkü o taştan akan beni doldurdu, doyurdu. Bana yüzlerce can verdi.
• Onun yolunda ölsem ne çıkar? 0 beni diriltti, yine de diriltir. Hatta beni kırıp param parça etse diye ona para, pul veririm."
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1146. Ben kendimde değilim, sen de kendinde değilsin, bizi kim eve götürecek?
Mefulü, Mefa'îlün, Mefulü, Mefa'îlün
(c. V. 2309)
• Ben de kendimde değilim, sen de kendinde değilsin, şimdi bizi kim eve götürecek? Sana, kaç defa, iki üç kadeh az iç diye söyledim.
• Şehirde de aklı başında kimseleri göremiyorum. Herkes öbüründen beter, deli divane, öbüründen beter taşkın ve coşkun.
• Sevgili aşk meyhanesine gel de can lezzetini seyret, sevgilinin sohbeti olmadıktan sonra, cana bir hoşluk, bir zevk yoktur.
• Her tarafta elinde şarap testisi, mest olmuş bir kişi var. Güzelliği ile herkesi mest edip coşturan sakî de eline büyük bir kadeh almış dolaşıyor.
• Sen kendini meyhaneye vakfetmişsin. Gelirin de, giderin de şaraptır. Bu vakıftan ayık olanlara, aklı başında olanlara sakın bir habbe bile verme!
• Evden dışarı çıktım. Bir sarhoşa rastladım. 0 öyle güzeldi ki, her bakışında yüzlerce gül bahçesi, yüzlerce köşk gizli idi.
• Ona; "Nerelisin?" dedim. Benimle alay eder gibi; "Benim yarımım Türkistanlı, yarımım Ferganalıyım.
• Yarımım sudan topraktan, yarımım candan gönülden, yarımım deniz, yarımım baştan başa inci." dedi.
• "Bana, arkadaş ol, ben senin yabancın değilim. Senin akrabanım." dedim. Bana dedi ki: "Ben akrabamla yabancıyı, tanıdıkla tanımadığımı ayırdedemiyorum."
• Ben aşığım, sarığım da yok. Meyhanecinin yurdundanım. Her şeyi gören gözlerle dolu bir gönlüm var. Şimdi durumu açıklayayım mı? Susayım mı?
• Böyle bir güzelin mesti olan, nihayet bir ağaçtan, bir direkten de aşağı olmaz. Hannane direğinden bir feryad kopmamış mı idi?
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1147. Ey beden elbisesi giymiş ruh! Sana selamlar olsun!
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ülü, Mefa'îlün
(c.V. 2310)
• Ey bizden olan, her zaman bizimle beraber bulunan! Bizden sana Allah'ın selamı olsun! Selamette, huzur içinde kal, mutlu ol! Ey bizden olmayan, aramızda bulunmayan! Sana da Allah'ın selamı olsun, selamette huzur içinde kal, sen de mutlu ol!
• Ey beğenilen nur, ey gözlere sürme olan azîz varlık! Sen her görünen şeylerden daha güzelsin. Sana, bizden Allah'ın selamı olsun! Selamet ve huzur içinde kal, mutlu ol!
• Ey beden elbisesi giymiş ruh! Ey mü'mine de kafire de Allah'ın rahmeti olan azîz varlık. Sana bizden Allah'ın selamı olsun, selamet ve huzur içinde kal, mutlu ol!
• Sen, dolunay doğdun derken, damdan aşağı indin. Ey ayın bile güzelliğine, parlaklığına kul, köle olduğu azîz varlık! Bizden sana, Allah'ın selamı olsun, selamet ve huzur içinde kal, mutlu ol!
• Ey herkesten, her şeyden fazla beliren, her yerde bulunmayan, her halimizi gören, gözeten! Ey incilerle dolu deniz! Bizden sana Allah'ın selamı olsun, selamet ve huzur içinde kal, mutlu ol!
• Ey noksansız güzel! Ruhu neşe içinde oynatıp duran, ey mest olup şu başı döndüren güzel! Bizden sana, Allah'ın selamı olsun, ve huzur içinde kal, mutlu ol!
• Şarap, senin yüzünden coşmada, kamıştaki şeker, senin yüzünden meydana çıkmada, fakat sen, ikisinden de güzelsin. Bizden sana Allah'ın selamı olsun, selamet ve huzur içinde kal, mutlu ol!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1148. Altınımız olsa da, olmasa da gamlıyız, gamdan kendimizi kurtaramıyoruz.
Mefülü, Mefa'îlün, Mefülü, Mefa'îlün
(c. V. 2301)
• Ben sarhoşum, senin de gönlün hoş; bu durum karşısında gam, perişan oldu. Onun ne gönlü kaldı, ne de başı! Bu daha iyi! Sevgiliye gönül ver, onun elinden şarap iç, bu hepsinden daha iyi!
• Dünya, sanki baştanbaşa bir deniz. Beden de sedef gibi. Can ise sedef içindeki inci gibi. Zaten bunların içinde de en iyisi inci!
• Beden, suret çarşafa, örtüye benziyor. Can bu örtüye bürünmüş. Ama, onun sureti, şekli yok. Onun bunların hiç birisine benzememesi daha iyi.
• Sen, beden perdesini görüyorsun, ama gönle ait bir bilgin yok. Onun şekli, sureti hakkında bir şey duymadın. Halbuki gönlün vurduğu o mızrap yok mu; o daha başka bir perdedendir, daha da güzeldir.
• Senin yüzün, altın gibi sapsarı, gamdan sapsarı olmuş şu yüzüne de ki:"Altınımız olsa da, olmasa da gamlıyız. Gamdan kendimizi kurtaramıyoruz. Fakat gamlı olduğumuz halde, altınımız da olsa elbette iyidir
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1149. 0 baharların canlarıdır.
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün
(c. V. 2308)
• Ya Rabbi; o ay yüzlü güzel nasıl bir güzel? Ya Rabbi; o ay yüzlü güze nasıl bir güzel? Onun yüzünün ateşi ile harman da yandı, otağ da yandı.
• Hz. Yusuf'un çenesinde bir kuyu (=çene çukuru) vardır. Fakat o kuyu öyle acayib bir kuyudur ki, yüzlerce Yusuf-ı Kenan, o güzel kuyunun dibindedir.
• Yusuf ne yapsın? 0 kuyudan kendini korusun ki, o kuyu yoldan geçenleri görmüş de onları kapıp içine almıştır. (Yani, kuyuya düşenler, kuyunun yoldan geçenlerden kapıp aldıklarıdır.)
• Görüş ile, bakış ile bile gidenleri çekip alan birisine karşı bir saman çöpü ne yapabilir?
• Aman o bakışlardan canlarınızı sakının, onlar mest olmuşlar, uyumuşlardır, ama herkesin halini bilirler.
• 0, o kadar can bağışlar, o kadar can bağışlar ki, fanilerin evlerine, barklarına hem matem diüşer, hem ah.
• 0 baharların canlarıdır. Ağaçların canlarıdır. Canlar ondan gebe kalırlar. Hem onlara soy verir, hem de boy verir.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1150. Ruhlar, mezarlarda beden elbiselerinden soyunarak mana alemine gitmedeler.
Mefnlü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün
(c. V. 2311)
• Balıkların çokluğundan ötürü, deniz gizlenmiş, görünmez gelmiş. Bedenler de çoğalınca, cana perde olmuş.
• Mana denizinden ayrı düşen şeker, zehir halini almış, zehirse o denizin sevdasına kapılınca ab-ı hayat olmuş.
• Ey su kuşuna benzeyen canlı; sen o denizin sevdasına kapılmışsın da aşıkane çok güzel sözler söylüyorsun.
• Dün o denizden öyle bir güzel baş gösterdi ki, onun bakışı çok sert bir yaydan atılan ok gibi tesirli idi.
• Gönül, o bakışı görünce dudaklarını kımıldatmadan gizlice "Eyvah" demiş, "Ben bundan canımı nasıl kurtarabilirim?" Gönlün canına yemin ederim ki, sonunda o iş öyle olmuş. Gönül, o bakıştan kendini kurtaramamış, bağrı yaralı bir aşık olmuş.
• Ah, ruhanî hamam, nasıl da perileri davet etmede. Bu dünyada yıkanmak için soyunanlar, o aleme dalıyor. Aslında şu mezarlık da elbiselerin çıkarıldığı bir camekan gibidir. Ruhlar, mezarlarında beden elbiselerinden soyunarak mana alemine gitmedeler. 57
57 Eskilerin inancına göre peri kızları, ya hamamlarda, ya kırlarda çeşme başlarında, yahut harabelerde yaşarlarmış. Fuzulî merhumun oğlu olduğu rivayet edilen Fazlı adındaki bir şairimizin bir müstezatında:
"Her dem perinin menzili virane gerektir
Ya çeşmeler üstü
Gönlüm gibi virane, gözüm gibi bulağa
Gel ey peri peyker!"
(Her zaman perinin yeri viranelerdedir, yahut çeşme başlarındadır. Ey peri kızı gibi güzel olan sevgili, harabe istiyorsan gönlüme gel, çeşme başında oturmak istersen gözüme gel diye yazmıştır.
• Aklını başına al da, bu çeşit sırrı açma, sus! Şu susanlara dikkatle bak! Baştan ayağa dil olmuşlar ama, söylemelerine izin yoktur.