-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
418. Mansur şarabı.
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. II. 731)
• Dünyada bağ, şarap ve üzüm yaratılmamışken bizim canımız zevalsiz bir şa-rapla, Hakk'ın şarabıyla mest ve mahmurdu.
• Mansur'un o nükteli sözünün kavgası, gürültüsü olmadan önce, biz rüh dünyası Bağdat'ında "Ene'l-Hakk"(=Ben Hakk'ım) diyorduk.
• Nefs-i Küll (=Cenab-ı Hakk), Hz. Adem'i daha balçıktan yaratmadan önce, bu hakîkatler meyhanesinde bizim diriliğimiz mükemmeldi. Biz çok mutluyduk.
• Bizim canımız, o dünyada, güneş gibi can kadehi kesilmişti de, can şarabından, o dünya boğazına kadar nürlara gömülmüştü.
• Ey saki, şu balçık aleminde, kendini üstün görenleri sarhoş et de, onlar nasıl bir devletten, bahttan uzak düştüklerini anlasınlar.
• Can yolundan çıkıp gelerek gizlenmiş, örtülmüş her ne varsa onları ortaya döken, açığa çıkaran sakîye can feda olsun!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
419. Mest olan gönül susarsa, dilsiz dudaksız olarak daha güzel bir gazel söyler.
Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün
(c. II, 538)
• Gönül ateşi alevlenince mü'mini de, kafiri de yakar, yandırır. Mana kuşu uçmaya başlayınca, bütün süretler, şekiller ortadan kalkar.
• Bütün alem baştan başa yıkılır, harap olur. Can da tüfana gark olur, batar. Eriyip su olan inciyi, yine o su kucaklar, meydana getirir.
Tasavvufî bir görüşe göre; dünya her an yok olmakta, sonra tekrar var olmaktadır. Bu be-yitte sembolik olarak bu görüş belirtilmektedir. Şöyle ki, can bir damla gibi aşk tüfanına, aşk denizine düşer, su olur. 0 denizde yok olur. Aşk denizi kendinde yok olan canı tekrar sedef içinde inci haline getirir. Böylece can incisiyokluğa döner, yokluktan da tekrar varlığa döner.
• Gizli sırlar meydana çıkar, dünyanın şekilleri yıkılır. Ansızın öyle korkunç bir dalga gelir ki, mavi gök kubbesine kadar yükselir.
• Alev alev yanan güneşten gönle her an; "Şu madde alemindeki ışığı bırak da yine can ışığın uyansın, alemi aydınlatsın!" diye bir ses gelmededir.
• Sen sevgiliye hizmet etmedesin; neden kendini gizliyorsun? Altın, kuyumcunun vuruşlarını seve seve yedikten, onun eliyle dövüldükten sonra, her an daha da hoş, daha da güzel bir hal alır.
• Gönül, ezel şarabıyla mest olmuş, kendinden geçmiş de güzel güzel bu gazeli söylemededir. Fakat şu anda nefesini tutar, susarsa; dilsiz dudaksız olarak bundan da daha güzel blr gazel söylemiş olur
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
420. Sakın, öldüğüm için bana ağlama!
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'ilün
(c. II, 911)
• Ölüm günümde tabutum götürülürken, bende, bu dünyanın derdi, gamı var, dünyadan ayrıldığıma üzülüyorum sanma, bu çeşit şüpheye düşme!
• Sakın, öldüğüm için bana ağlama; "Yazık oldu, yazık oldu!" deme. Eğer nefse uyup Şeytan'ın tuzağına düşersem, işte hayıflanmanın sırası o zamandır!
• Cenazemi görünce; "Ayrılık, ayrılık!" deme! 0 vakit, benim ayrılık vaktim değil, "buluşma, kavuşma" vaktimdir!
• Beni toprağın kucağına verdikleri zaman sakın; "Veda, veda!" deme! Çünkü mezar, öteki alemin, cennetler mekanının perdesidir!
• Batmayı, gözden kaybolmayı gördün ya, bir de doğmayı gör, düşün Güneş'le Ay batıp gözden kayboldukları zaman bir ziyan gelir mi?
• Bu hal, sana, batmak, kaybolmak gibi görünse de, aslmda bu hal doğmaktır yeniden hayata kavuşmaktır!
• Mezar, insana hapishane gibi, zindan gibi görünse de, orası ruhun kurtulduğu yerdir!
• Hangi tohum yere atıldı, ekildi de tekrar bitmedi, topraktan baş kaldırmadı? Niçin insan tohumu hakkında yanlış bir zanna düşersin?
• Hangi kova kuyuya sarkıtıldı da dolu çıkmadı? Can Yusufu neden kuyudan ziyan görsün, niçin feryad etsin?
• Bu dünyaya ağzını yumunca, öte tarafa aç! Artık senin hayhuyun, uğraşmaların mekansızlık alemindedir!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
421. Ey canlann canı, ey güzellerin güzeli;
yüzündeki perdeyi kaldır!
Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün
(c. II, 534)
• Git, şu rebap çalan kişiye de ki: "Rebabının sesi ile mest olmuş, kendinden geçmiş kişiler sana selam ediyorlar!" Yalnız rebapçıya değil, o su kuşuna da mest olmuş kişilerin sana selamı var!" de! Yani, sevgi denizine dalmış Hakk aşıklanna da mest olmuş kişilerin selamını götür!
• Sonra, o sakîlik eden beye de; "Mest olmuş kişiler sana selam ediyorlar!" de de, o ebedî olan ömre de; "Kendinden geçmiş kişilerin selamı var!" de!..
• însanlan birbirine kırdıran o savaş emîrine, o kargaşalığa, o sevdaya, o sevdalıya; "Kendinden geçmiş kişilerin sizlere selamı var!" de!
• Nürlu, güzel yüzünü görünce ayın bile utandığı dilbere; "Sana mest olmuş kisilerin selamı var!" de! "Ey gönlün rahatı, huzuru! Kendinden geçmiş kişiler sana selam ediyorlar!" de!
• "Ey canın canına can olan; mest olmuş kişilerin sana selamlan var! Ey bu dünyada görülen güzeller, güzellikler, ötelerde bulunan daha da güzeller, güzellikler; kendilerinden geçmiş kişilerin sizlere selamları var!
• Ey arzuların arzusu, ey isteklerin isteği, ey canların canı, ey güzellerin güzeli; yüzündeki perdeyi kaldır; kendinden geçmiş kişilerin sana selamlan var!"
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
422. 0 "ben"lik, "biz"lik yüzünden bizden uzaklaşmıştır.
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa-îlün
(c. II, 577)
• Şimşek gibi bir şey çakıyor; acaba, o gönüller alan sevgili midir? 0 köşeden parlayan ne; acaba, o la'l madeni mi?
• 0 gevherin etrafında görülen nedir? Ay mı, yıldız mı? Nürdan bir kandil gibi gökyüzünden sarkmış, boşlukta asılı kalmış?
• Ey gönül! Başını çıkar da bir bak; senin gözlerin pek parlaktır, pek keskindir! Gözlerini ov da dikkatle bak; dünyada ne görürsen herşeyi 0 yaratmıştır! Yarattıklarında O'nun yaratma gücünü, sanatını, kudretini müşahede et, gör!
• Biz ortaya çıkınca, 0, bizden çekilir, uzaklaşır. Fakat biz çekilip gidince, 0 ortaya çıkar. Çünkü 0, "ben"lik, "biz"lik yüzünden bizden uzaklaşmıştır.
• Suyu dalgalandırdığın zaman, Güneş'in suya vurmuş ışığı da dalgalanır. 0 öyle görünür ama, aslında güneş gökyüzündedir.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
423. Seher vaktinde "Ya Rabbî, ya Rabbî!" demen duyuldu da, 0, gönlüne geldi.
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mefülü, Mefa'îlün
(c. II, 631)
• Sevgilim! Ümitsizliğe düşme; yeni bir ümit belirdi! Çünkü, bütün canların ruhu gayb aleminden çıktı geldi!
• Ümitsizliğe kapılma; her ne kadar Hz. Meryem senden uzaklaştı ise de, Hz. îsa'yı gökyüzüne, ötelere çeken nür geldi yetişti!
• Ey can; ümitsizliğe düşme! Şu zindanın karanlığı içinden Hz. Yusufu aydınlığa çıkaran, kurtaran padişah geldi!
• Hz. Yakup, gizlilik perdesinden dışarı çıktı; Züleyha'nm perdesini yırtan Yüsuf(a.s.)geldi!
• Ey geceyi seher vaktine kadar; "Ya Rabbî, ya Rabbî!" diyerek geçiren Hakk aşığı! 0 eşsiz varhk, senin; "Ya Rabbî, ya Rabbî!" demeni duydu ve sana acıdı da geldi; gönlünde yer ayırdı!
• Ey göklerden, ötelerden gelen yemekle sahur yiyip oruç tutan; orucunu aç, hoş bir şekilde iftar et! Çünkü bayram hilali göründü!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
424. Beni benden aldılar, bir yere götürdüler ki,
orada bu dünya gözüme pek küçük görünmededir!
Mefulü, Mefa'îlün, Mefulü, Mefa'îlün
(c. II, 633)
• Benim güneşim geldi, "ay"ım geldi; gözüm kulağım geldi. 0 gümüş bedenlim geldi, o altın madenim geldi!
• Güzelliğiyle aklımı başımdan alanım, bana mestlik verenim geldi; gözüme nür bağışlayanım geldi. îstediğim, fakat açıklayamadığım başka bir şeyim de geldi!
• Ey eski dost; O'ndan bir haber aldığım için bugün, dünden daha hoş, daha güzel! Zaten dünden beri O'nun yüzünden mest idim!
• Dün gece elime bir çerağ alarak aradığım dost, bugün bir gül demeti gibi çıktı geldi!
• Onun güzelliğinin şu bağına, baharlna bak; kadehsiz sunduğu şu şarabının mestliğini seyret! Hazmı çok kolay, çok hoş, çok tatlı gülbeşekerim geldi!
• Ben, artık ölümden korkmuyorum! Neden korkayım ki? Benim, apaçık hayatım geldi! Kınanmaktan, ayıplanmaktan ne diye korkayım ki? O'nun gibi bir siperim, bir kalkanım var!
• Derdim başımdan aştı, derman aramak için yollara düştüm. Allahım; bu yolculukta ne saadetler buldum, ne güzellikler elde ettim!
• Şimdi, pek mutluyum, büyük bir neşe içindeyim. Şarap içmenin tam zamanı! îçeyim de, aklımda şimşekler çaksın! Uçmamın, göklere yükselmemin zamanı geldi! Çünkü güçlendim; kolum kanadım geldi!
• Sevgilim, bu gazelin söylenecek birkaç beyti daha var! Var ama, beni benden aldılar, bir yere götürdüler ki, orada bu dünya, gözüme pek küçük görünmektedir!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
425. Aşk, ab-ı hayattır; seni ölümden kurtarır!
Mefulü, Mefa'îlün, Mefülü, Mefa'îlün
(c. II, 629)
• Aşık, benim gibi olmalı; durmadan yanmalı yakılmalı! Böyle olmayan kişideğildir! 0, çocuk gibi aşık oynasın dursun!
• Ey ayın bile kendisine kul olduğu güzel varlık! Ay yüzlü dilber senin gibi olmalı da, bütün ay yüzlülerin hepsinden de güzel, hepsinden de üstün, hepsinden de nazlı olmalı!
• Aşık dediğin de, benim gibi olmalı! Öyle mest, öyle kendinden geçmiş olmalı ki, ne halkla uzlaşmalı, ne de kendisine bir hayrı dokunmah!
• Aşk, ab-ı hayattır; seni ölümden kurtarır! Kendisini tamamıyla aşka veren kişi ne mutlu kişidir! 0, adeta, aşk padişahı olmuştur!
• Bu can, yaş bir ağaç dalına benzer; onu tut, kendine doğru çek! Şunu iyi bil ki, ne kadar çekilirse, sana doğru o kadar eğilir!
• Sen çeng gibi gamdan iki büklüm olursan, o vakit seni hoş bir şekilde bağrına basar; elsiz kolsuz seni okşamaya, sevmeye başlar!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
426. Birisi var ki, aşka da ateşten bir kemer kuşatmış,
aşık olanları yakıp yandırmada!
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ulii, Mefa'îlün
(c. II, 628)
• Ey dost! Şeker mi iyidir, yoksa şeker yapan mı; ayın güzelliği mi daha üstündür, yoksa ayı yaratanın güzelliği mi?
• Ey bağ! Sen mi daha hoşsun, sende bulunan gül bahçesi mi, gül rnu hoştur? Yahut o gülleri, nergisleri şu kara topraktan meydana getiren mi daha hoştur?
• Ey akıl! Sen mi daha iyisin, bilgide, görüşte sen mi daha üstünsün, yoksa her an yüzlerce akıl, yüzlerce görüş lutf eden aziz varlık mı?
• Ey aşk! Gerçi dağınıksın, perişansın, açılıp saçılmışsın fakat, bir şey var, birisı var ki; aşka da ateşten bir kemer kuşatmış da, aşık olanları yakıp yandınnadadır!
• Ben, O'nun yüzünden kendimden geçmişim, O'nun yüzünden başım dönüyor; şaşırıp kalmışım! Bazan kolumu kanadımı yakıp yandırıyor, bazan da yeni bir baş lutf etmede, manen yükselmem için yeni bir kanat bağışlamakta...
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
427. Aşk uğrunda neden Ferhad gibi dağları delmediniz?
Mefa'îlü, Mefa'îlü, Mefa'îlii, Mefa'îlü
(c. II, 638)
• Neşesizlerin, hayattan bıkmış ve usanmış olanlann hepsi de gittiler! Evin kapısını kapayınız; düşüncelere dalmış, ümidini kaybetmiş şu aklın haline de gülünüz!
• Mademki siz de Hz. Muhammed(s.a.v.)'in manevî evlatlarındansınız, müminsiniz, mirac ediniz, göklere yükseliniz de, ayın yanağını öpünüz!
• Ey neşesizler, ey hayattan bıkmış usanmış kişiler! Niçin cesaretinizi kaybettiniz, niçin gittiniz; aşk uğrunda neden Ferhad gibi dağları delmediniz?
• Öyle oldu, böyle oldu; niçin doğru gelmedi? Kendiniz nasılsınız, değeriniz nedir; biliniz, anlayınız!
• Mademki aşk çeşmesini gördünüz, ümit çeşmesini gördünüz, neden kana kana su içmediniz? Mademki o güzeli gördünüz, nasıl oluyor da hala kendinizi beğeniyorsunuz?
• Mademki nür almak, nürlanmak istiyorsunuz, devletten, saadetten kaçmayınız; zaten O'nun tuzağına düşmüşsünüz!
• Canı ile oynayan pervane gibi, muma doğru koşunuz! Ne diye vefasız arkadaşa kendinizi vermiş, ne diye ona bağlanmışsınız?
• Pervanenin, mumun alevine kendini attığı gibi siz de aşk ateşine kendinizi atınız, yanınız yakılınız da, gönlünüzü, rühunuzu aydınlatınız! Hayretinizden senelerin eskittiği, hırpaladığı bu köhne bedeni atınız da, taze bir tene, yeni bir bedene
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
429. Bu güzel güllere bu hoş renkleri, güzel kokulan kim verdi?
Mef'ulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ülün
(c. II, 651)
• Ay ışığı geldi de, kelek kavunlar, karpuzlar mezarlanndan çıktılar. Simsiyah kumlu sulardan da, timsahlar baş çıkarıp göründüler.
• Şu kara toprağın gönlü ilkbahann sıcaklığından bir haber mi aldı ki, karınca sürüleri yuvalarından dışan çıktılar?
• Hakk'ın bal denizinden nasıl haber aldılar da, bal arısı sürüleri ortaya çıktılar, şifalı, misk gibi bal yapmaya başladılar?
• 0 pek küçük, zayıf ipek böceği Hakk'ın kerem mahzenine nasıl bir yol buldu ki, birçok iplikler dokudu, ibrişim ördü?
• Gözü ve kulağı olmayan sedef nereden rızık buldu da, inci elde etti, bir hazineye sahip oldu?
• Bir demir parçası ile, sert çakmak taşı nasıl oldu da nürlara giden gizli bir yolda yürüyerek nürlandılar, içlerine nür doldu da, taşı demire çarpınca kıvılcım halinde nürdan bayraklar açmaya başladılar?
• Bir boyacı yokken, gelinleri süsleyen kadın da ortalıkta görünmezken, gül o güzel rengini, o hoş kokusunu nereden aldı da parıl parıl parlamaya, gizlilik perdesinden yüz göstererek gülmeye başladı?
• O'nun yüzünün, O'nun güzelliğinin bağında bir elma ağacı gördüm. 0 elma ağacının her elması yarılınca, içinden bir huri belirmede idi.
• Elmanın gönlünden çıkan huri kızı gülüyordu. Onun gülüşünden gamlı gönüller şad oluyor, dertliler deva buluyordu.
• Bağlarda bulunan asmalar, çiçek açmışlardı. Zamanı gelince onlar, hoş renkli, tatlı üzümler vereceklerdi. Ama sizler, sakın, mest olmuş Hakk aşıklarının şu kendinden geçmiş hallerini bu üzümlerin suyundan elde ettiklerini sanmayınız! Onlar, gayb aleminin üzümlerinden yapılan acaip bir şarapla mest olmuşlardır!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
431. Canların aynı gaye için bir yere toplanmaları,
kendilerinde bulunanı birlikte aramaları.
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün
(c. 11. 545)
• Sensiz düşünemiyorum, sensiz yapamıyorum; başkası ile de yaşamama imkan yok! Aşka dair ne söylesem, içi yanmayanlar, aşık olmayanlar anlamıyorlar!
• Her seher vakti döktüğüm gözyaşlan, hasta gönlümden bana bir haber getirmese de, etrafımda bulunanlardan hiç kimsenin benim gönlümden haberi yok!
• Bedenimde hiç bir kıl yoktur ki, senin gamından ağlamasın, inciler 'saçmasın, ab-ı hayat akıtmasın!..
• Ey gamı canımın rahatı olan sevgili! Bu feryad, bu figanın sebebi ne? Herkesi başına mı toplamak istiyorsun? Çünkü, ben ağlamasam, feryad etmesem halk benim etrafımda toplanmaz!
• Halkın toplanması, bir araya gelmesi ne demektir? Gölge varlıkların öte-sinde bulunan canların aynı gaye için bir yere toplanması; insanların kendilerinden kendilerine sefer etmesidir, kendilerinde bulunanı birlikte bulmalandır! Kuş yumurtada kaldıkça kanatları işe yaramaz; yumurtadan çıkınca, yalnızlıktan kurtulunca uçmaya başlar!
• Benim hayatımın gecesinde şu güneş gibi yirmi tane güneş doğsa da, karanlık gecemi aydınlatmaya çalışsa, sen gelmedikçe seher olmaz!
• Böyle bir balçığa, yani bedene gönül tohumunu ektik ama, sevgi baharın gelmedikçe orada bir şey bitmez!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
432. Ey hacca gidenler! Sevgili, sizin duvar duvara komşunuzdur!
Mefulü, Fa'ilat, Mefa'îlü, Fa'ilat
(c. II, 648)
• Ey hacca gidenler! Neredesiniz, neredesiniz? Sevgiliniz buradadır; geliniz, geliniz!
• Sevgiliniz, sizin komşunuz; hem de duvarı duvarınıza bitişik komşunuz! Hal böyle iken siz, çöllerde sersem sersem dolaşıyorsunuz! Hangi hevaya
• Eğer sevgilinin manevî olan suretini, yüzünü görseydiniz, ev sahibi de siz! olurdunuz, ev de siz olurdunuz, Kabe de siz olurdunuz!
• On keredir o yoldan o eve gittiniz; bir kere de şu evden şu dama çıkınız!
• Evet, çöller aşarak gittiğiniz o ev çok latiftir, hoşdur, mübarektir! 0 evin vasıflarını anlattınız, güzelliklerinden bahsettiniz ama, o evin sahibinden söz etmediniz, bir haber vermediniz!
• Eğer o gül bahçesini gördünüzse, hani bir gül demeti? Eğer Allah denizine daldınızsa, hani bir can incisi?
• Böyle olmakla beraber, çektiğiniz sıkıntılar, eziyetler dilerim ki size bir hazine olsun! Fakat ne yazık ki kendiniz, kendi varlığınız kendi hazinenize perdeolmuştur!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
433. Gizli peygamberler geldiler; onları içeri alınız, dışarıda bırakmayınız!
Mefa'îlü, Mefa'îlii, Mefa'îlü, Mefa'îlü
(c. 11, 637)
• Atlarınızı sürünüz; sürünüz ki, hakikat yollarında geri kalmayasınız! Bilinız. biliniz ki, açıkça görünüşün ta kendisisiniz; olduğunuz gibi görünüyorsunuz.
• Koşunuz, koşunuz; siz, hantal süvari değilsiniz, çabuk süvarisiniz! Halkı olarak nazlanın, nazlanın; çünkü siz, dünya güzellerisiniz!
• Allah'ın, üzüm suyundan yapılmayan öyle gizli bir şarabı vardır ki, dünya ve sizler, ondan bir katresiniz!
• Ananızın rahminden bir defa doğduğunuz gibi, ikinci defa da, dünyadan, ukbadan ve kendinizden geçip kendinizden de doğuverin!
• Sabahları aydınlatan nür, şimdi; "Bu manevî sofraya buyurun!" diye seslendi. Eğer sizde tembellik ve ağırlık varsa, onun şarabı sizi rahatlatır, ruhunuzu ağırlıktan kurtarır!
• Gizli peygamberler geldiler; onları içeri alınız, dışarda bırakmayınız! Onlara yazıktır, yazık!
• Onları içeri alınız dedim ama, onlar bu eve sığmazlar! Çünkü onlar, baştan başa hakikat madenidirler, mekansızdırlar; siz ise mekana bağlısımz!
• Dikkat edin de onlar, başlarını alıp gitmesinler! Çünkü onlar, baştan başa candırlar; sizlerse bedava ekmeğe konmuşsunuzdur!
• Eğer siz insansanız, çalışın; çalışın da, bu beden baştan başa can olsun! Bu beden ekmekten gelmedi mi? Yani bu beden, anamızın babamızın yedikleri ekmekten rahimlerde meydana gelmedi mi?
• Susunuz, susunuz; susarak içiniz! Örtününüz, örtününüz; siz gizli hazinesi-niz!
• 0, yüzünü sizden gizlemiştir. Kendini göstermiyor ama, eserleri ile kendi varlığını apaçık göstermektedir. Yüzü ile gizlenmiştir ama, eserleri ile kendini açığa vurmuştur. Görünensiniz, görünmeyensiniz; siz, can cevherisiniz!
• Siz, akıl gibisiniz; hem binlercesiniz hem birsiniz! Siz, güneş gibisiniz; dağınık ışıklarınızla her eve koşuyorsunuz!
• Bu aşk denizine öyle bir cevher sığmaz! Korkmayınız, korkmayımz; yakanızı yırtmayınız!
• Ahmaklaşıp şaşkın kalmamanız içindir ki, gönlümüz bu açıklamalardan vazgeçti, ağzını kapadı!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
434. Bütün insanlar, ölüm hapishanesinde ölümü beklemektedirler!
Mef'ülü, Mefa'îlii. Mefa'îlü,
(c. II, 652)
• Kul, tedbirde bulunur fakat, takdiri bilemez; Allah'ın takdiri gelince, tedbir işe yaramaz!
• Kul, düşünür fakat, görebileceği meydandadır; hileler düşünür ama, takdiri değiştirecek güçte değildir! »
• înat etme, dünyalık isteğine kapılma; aşk memleketi, aşk padişahlığı iste! Aşk, seni ölüm meleğinden kurtarır! -
• Bir defa olsun kendi nefsanî isteklerini bırak da, aklın isteğine uy! Çünkü nefsin isteği, seni, ümitsizliğe götürür!
• Sen, padişaha av ol; avcılığı bırak! Çünkü, avladığın avı ecel doğanı senden geri alır!
• Bugün, padişahtan daha vefalı kimse yok; sen, ona doğru git! 0, seni yanın-dan hiç ayırmaz!
• Şunu iyi bil ki, bütün insanlar, ölüm hapishanesindedirler! Hapis olan kimse, seni zindandan kurtaramaz!
• Sen biliyor musun; rıza kapısından girerek razılık köyüne ulaştığın zaman orada duyduğun köpek sesleri de ne oluyor? 0 sesler, korkak ve ruhen aşağı olan insanları ürkütür!
• Haşa, bu köpek havlamaları, Hakk yolunun aşığı olan cesur kişinin yüreğini bile hoplatmaz!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
435. Sen'in hayalin, nakşın gönlümüze yerleştiğinden beri
bizim için her yer cennet oldu.
Mef'ülü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ulün
(c. II, 644)
• Sen'in nakşın, hayalin gönlümüze yerleştiğinden beri, nereye oturursak oturalım, Sen'inle beraber olduğumuz için, orası cennet olur!
• Yüceler, gökler, baştan başa bağ bahçe olur; aşağılar, yeryüzünün her tarafı definelerle, hazinelerle dolar! Sen nasıl güçlü ve kudretli bir varlıksın ki, alem Sen'in yüzünden bu hale geldi?
• O'nu gördüğümüz günden beri ömrümüz arttı! O'nu arayan, O'nu isteyen her diken, iman gül bahçesi oldu!
• Her koruk, güneşin tesiri ile üzüm oldu, şekerlerle doldu! Kara taş bile O'nun yüzünden la'l oldu!
• Ortalığa bir gönül karanlığı çökmüştü; şimdi gönül penceresi haline geldi.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
436. Aşık olan nefis, bir daha nefs-i emmare olamaz!
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'alü, Mefa'îlün
(c. II, 610)
• Sen, benden bir ekmek parçası al! Çünkü, can parçalanamaz, bölünemez! Aşkımıza düşüp avare olan, asla avare sayılmaz!
• Ben birisinin hırkası olursam, o, asla çıplak kalmaz; ben birisinin çaresi olunca, o, çaresiz kalmaz!
• Ben birisine mevki olursam, o, nasıl olur da azl edilebilir? Cevher olan karataş, bir daha taş olamaz!
• Şu gözlerim, gözyaşları sakîsi olur ama, sevgilinin mahmur gözleri olmadıkça ne sarhoş olur, ne de kimseye gözyaşı şarabı sunabilir!
• Aşık hasta olur ama, ölmez; ay zayıflar, hilal olur ama, yıldız olmaz!
• Sus artık; bu kadar kederlenme, gam yeme! Aşık olan nefis, artık nefs-i emmare olmaz; insanı kötülüğe götürmez,meyl ettirmez!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
437. Beni ötelere götürünce, ben kendime baktım, kendimi göremedim!
Mef'ulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'alün
(c. II, 649)
• Seher vaktinde gökyüzünde bir ay göründü. 0 ay, gökten aşağı indi de, bize yakından baktı.
• Sonra, bir doğan avını nasıl kaparsa, o ay da beni o şekilde kaptı, göğe, ötelere doğru uçtu.
• 0 zaman tuhaf bir hal oldu; beni kapıp ötelere götürünce, ben kendime baktım da, kendimi göremedim! Çünkü, o ay lütf etti de, bedenim can oldu!
• Ezelî tecellî sırrı tamamıyla anlaşılınca, ben, can alemine sefer ettin ve o "ay"dan başka bir şey göremedim!
• Dokuz kat gök de, o "ay"a karşı başını eğdi. Bu varlık gemim de o denize battı, yok oldu.
• Deniz dalgalanınca, akıl tekrar geldi. Ortalığa da; "Şöyle idi, böyle idi." diye bir ses yayıldı.
• 0 deniz köpürdü; köpüğünün her biri de filanın şekli, filanın bedeni oldu.
• Sonra, o denizden beliren her beden köpüğü, hemen eridi ve denize karıştı, yok oldu.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
438. Göz kamaşmadan, zahmet çekmeden kim güneşi görebilir.
Mefulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ulün
(c. II, 642)
• Kimin evinde oynak bir sevgili oturmaktadır? Kimin ay yüzlü, tatlı sözlü bir sevgilisi vardır?
• Göz kamaşmadan, zahmet çekmeden güneşi kim görebilir? Perdesiz, apaçık, onun yüzüne kim bakabilir?
• Dedin ki: "Harabatta benim başka bir işim yok!" Zaten asıl iş, senin işindir! Kimin senden başka bir işi olabilir?
• Sabah şarabı içmek için rindlerin hepsi de mest olmuş, kendilerinden geç-mişlerdir. Ey Zühre! Meyhane kapısının anahtarı kimdedir?
• Sevgilinin bir bakışı, etek dolusu paradan daha iyidir! Sevgilinin güzel yüzü varken, kim para derdi çeker?
• 0 vefalı güzelin tatlı bakışı varken, şu gaddar dünyayı artık kim düşünür?
• Dedin ki: "Aziz dostlardan bir haber ver!" Senin haberin varken, başka ha-berler ne işe yarar? Kimin kimden haberi olur?
• Bugün, senin sevgin yüzünden, kimselerde baş derdi, baş kaygısı yok;kimse başını düşünmüyor! Artık kim sarık düşünür, kimde sarık sevdası kalır?
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
439. Dünya bir leştir; aklınızı başınıza alın da, akbaba gibi leşe göz dikmeyin!
Mef'ulü, Mefa-îlü, Mefa'îlü,
(c. II, 655)
• Allah aşkına, bir başka aşka düşmeyin; can meclisinde aşktan başka bir düşünceye dalmayın!
• Aşktan başka bir dost edinmek, aşktan başka bir işe girişmek, anlatılması kolay olmayan bir küfürdür! Din meclisinde, ilahî aşk meclisinde olduğunuz halde aşkı inkar edenlerin yolunda yürümeyin!
• 0 gönül bekçisi, o cana şerefler veren eşsiz varlık, pek kıskançtır! Onun kıskançlığına karşılık siz de yüzünüzü ondan başkasına, yabancılara çevirmeyiniz!
• Her vesveseden bahs etmeyin, her vesveseyi konuşmayın, her sapık kişiyi kendinize başkan yapmayın, kılavuz etmeyin!
• Allah'ın bir olduğu, eşi ve ortağı bulunmadığını söyletince, yani şehadet getirince, bu mübarek sözün alevi, inkarı yakar, yandırır. Allah'ın güzelliğine, gerçek güzelliğe karşı inkarın kötülüğüne sarılmayın!
• Dünyanın yansı akbabadır, yarısı leştir! Aklınızı başınıza alın da, akbaba gibi leşe göz dikmeyin!
• 0 aldatan nefıs; kibirden, gururdan, benlikten, aldatıştan ve aldatılıştan iba-rettir! Kendinize geliniz de, o aldatıcıya gönül vermeyin!
• Nefis, insana dost değildir! Onun izzeti yoktur, zilleti vardır! Onun vefası yoktur; insanı dosttan ayırır! 0 on gönüllü alçağa sırlarınızı açmayınız!
• Ruh; öğüt verme, anlatma minberine çıkınca, artık kendinizi söz perdesi arkasında tutmayınız!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
440. Aşk uğrunda ölürseniz, bedenle yaşamaktan kurtulur,
baştan başa ruh olursunuz!
Mefa'îlü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Mefa'îlü
(c. 11, 636)
• Ölünüz, ölünüz; bu aşk uğrunda ölünüz! Aşk uğrunda ölürseniz, bedenle yaşamaktan kurtulur, baştan başa ruh olursunuz!
• Ölünüz, ölünüz; bu ölümden korkmayınız! Çünkü, ölümle şu kirli topraktan kurtulur, göklere, ötelere yükselirsiniz!
• Ölünüz, ölünüz; bu nefs-i emmareden yakanızı sıyırınız! Çünkü bu nefis, bağ gibidir, zencir gibidir; siz de, o zencir ile bağlanmış birer esir gibisiniz!
• Zindanı delmek için elinize bir kazma alınız! Zindanı delebilirseniz, padişah da siz olursunuz, emîr de siz olursunuz!
• Güzel padişahın önünde ölünüz, ölünüz! Padişahın önünde ölürseniz, padişah da siz olursunuz, emîr de siz olursunuz!
• Ölünüz, ölünüz de, sizi aşkın nürundan mahrum bırakan günah bulutlarından dışarı çıkınız! Buluttan dışarı çıkınca, ayın ondördü gibi parlak bir mana "ay"ı olursunuz!
• Susunuz, susunuz; susmak, ölümün nefesidir! Aslında, bu susuşunuzda, yani ölüşünüzde bir dirilik vardır!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
441. Menekşe, sünbül gibi gönlünü Hakk'a verdi de,
o duygunun heyacanı ile rüküa vardı!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(c. II,
• Kış geçti gitti, ilkbahar geldi. Yeryüzü yemyeşil oldu. Herkes neşeli bir hal aldı. Gel sevgilim gel; laleler arasında gezme zamanı geldi!
• Ağaçlara bak; hepsi de sarhoşlar gibi darmadağın, hepsi de başlarını saliayıp durmada! Seher rüzgarı bir efsun okudu da, gül fıdanlan yerlerinde duramaz oldular, neşe ile oynamaya başladılar!
• Nilüfer, yasemine; "Şu kıvranmayı seyret!" dedi. Çiçek de, yeşilliğe; "Allah'ın lutfu, ihsanı geldi, her taraf süslendi, güzelleşti!" dedi.
• Nergisin gözlerini kırparak; "îbret alacağımız zaman geldi!" sözünü duydu da, menekşe, sünbül gibi, gönlünü Hakk'a verdi ve o duygunun heyecanı ile rüküa vardı.
• Bahçelerde bulunan diğer varlıklar gibi ilahî kudret karşısında mest olan, ¦ kendinden geçen söğüt, başını sallayarak, dünyayı yeniden dirilten o eşsiz, o pek büyük yaratıcı hakkında acaba ne söyledi? Uzun boylu selvi de acaba ne gördü de, uzadıkça uzadı, büyüdükçe büyüdü?
• Sanki, benzeri olmayan büyük bir ressam fırçayı eline aldı da, yaptığı resimlerle dağın, ovanın, bağın bahçenin giizelliklerini belirtti, gafillerin gözleri önünde onları sergiledi. Bu güzel resimleri yapan, bu şaheser tabloları ortaya koyan eşsiz ressamın nürundan ruhum mest oldu. Ben, O'na kurban olayım!
• Çeşit çeşit renklerde kanatları olan binlerce kuş, minberler gibi, ağaçların üstüne konmuşlar; "Allah'a hamd ü senalar olsun! Açılıp saçılma, gezme dolaşma zamanı geldi!" diye ötüşüyorlar.
• Can kuşu; "Ya hu!" deyince, kumru; "Kü, kü; nerede, nerede? O'nun kokusunu bile alamadın; sana bekleyiş hissesi düştü!" demeye başladı.
Burada, Şeyh Galib hazretlerinin şu beyti hatıra gelmez mi:
"İrişüp bahara bülbül,
Yenilendi sohbet-i gül,
Yine nevbet-i tehammül,
Dil-i bî-karara düşdü."
• Güllere; "îçinizdeki gizli sırları dökün; gönlünüzde Hakk sevgisine ait ne varsa, onları açığa vurun! Mağara dostu ile halvet zamanı geldi! Bu ilkbahar mevsiminde, duyguların içinizde kalması doğru değildir!" diye emir verildi!
"Mağara dostu" sözü ile Peygamber Efendimiz'in Hazret-i Ebubekir'le Sevr Mağarası'nda gizlenmeleri hatıra geldiği gibi, Resül-i Ekrem Efendimiz'in peygamber olmadan öncc yalnız başına Hıra Dağı'ndaki mağarada gönlünde manen Hakk'la buluşmasına işaret de olabilir. Doğrusunu ancak Allah bilir.
• Gül, bülbüle dedi ki: "Şu yemyeşil süsene bak; yüz dili var ama, yine de sabrediyor! Gönlündeki sırları açığa vurmuyor, sabrediyor!"
• Bülbül de güle cevap verdi, dedi ki: "Yürü git; benim sana karşı duyduğum aşk sırlarını açığa vurduğumu hoş gör! Şuna inan ki, benim aşkım da senin aşkın gibi amansız!.."
• Bu arada, bahçede bulunan çınar ağacı, üzüme yüzünü çevirdi de; "Ey hep yerlere baş koymuş, secdeye kapanmış üzüm! Kendinde güç bul, ayağa kalk da, etrafına bir bak; herşey yeniden dünyaya geldi! Dünya, gelinler gibi süslendi, güzelleşti! Senin gözün bir şey görmüyor!" dedi. Üzüm; "Ben, kendi isteğimle, kendim secdeye kapanmadım! Beni, 0 secde ettiriyor!" dedi.
•"Ben, uzun boylu, senin gibi kocaman bir ağaç değilim ama, insanları sarhoş eden, onları kendinden alan şarapla yüklüyüm! Benim içim, aşk ateşi ile dolu; sen, boy atmışsın, kocamansın, benim gibi yerlerde sürünmüyorsun ama, sende ne var?"
• Safran, kutlu bir halde geldi; yiizünde aşıkların sanlığı vardı. Gül, onun haline acıdı; "Vah vah!" dedi. "Sararmış, solmuş bu zavallı, ağlaya ağlaya geldi!"
• Bu hali, la'l yanaklı elma anladı da, güle dedi ki: "Onun, yani bülbülün ku-
suruna bakma; sevgilisinin hilim sahibi olduğunu, dikenin cefalarına katlandığını bilmiyor!"
• Elma, kendisini bir şey zannederek bir davaya girişti: "Benim Cenab-ı Hakk'a karşı zannım iyidir; 0, her şeyi yerinde ve güzel yaratır!" diyerek benliğe kapıldığı için; "Bakalım elma eziyetlere katlanıyor mu, Allah'tan gelen belalara sabrediyor mu?" diye imtihan edilmek istendi. 0 yüzden, herkes onu taşlamaya, başına taşlar yağdırmaya başladı.
• Taşlanan, başına belalar gelen kişi, Hakk'a gerçekten bağlı er kişi ise, atılantaşlardan şikayet şöyle dursun, güler, neşelenir. Çünkü o taşlar, padişahlar padişahından geliyor!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
442. Ateşte yanmadan koku veren öd ağacı var mı?
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün,
(c. II, 579)
• llahî şarapla mest olan kişiler, tekrar secdeye kapandılar! Acaba canların çalgıcısı perde arkasından çalgı çalmaya mı başladı?
• Hakk yoluna başlarını koyanlar, bu tehlikeli yolda canları ile oynayanlar bir kere daha coştular. Öyle coştular ki, sanki onların varlığı yokluğa gitti sonra tekrar yokluktan varlık alemine geldi!
" Bu beyitte denmek isteniyor ki: ilahî şarapla. can çalgıcısının tesiri ile, muvakkat bir zaman için varlıklarını unultular, sanki yok oldular, mahv haline girdiler. Sonra, bulundukları alemden tekrar varlık alemine geldiler, sehv haline döndüler. Varlıkları fanîliğe gitti. sonra da. fanîlikten varlığa geri geldi.
• Topraktan yaratılmış olan bedenlerinin her cüz'ü, taze can buldu. Sanki topraklıktan kurtuldular, temizlendiler, baştan başa can kesildiler ve bütün ziyanları hep fayda oldu!
• 0 alemde renk yoktur fakat, bedenlere hapsedildikleri için mavi, kırmızı gibi çeşitli renklere boyanan candan gelen nür, gözlere çeşitli renklerde göründü.
• Ey gönül! Yan yakıl; ham kaldıkça senden aşk kokusu, gönül kokusu gelmez! Ateşte yanmadan koku veren öd ağacını sen nerede gördün?
• Koku, her zaman öd ağacından gelir; başka ağaçtan gelmez! Başka bir ağaca da gitmez! Ama, biri çıkar da; "0 koku geç geldi." der; öbürü de; "Tez, geldi." der.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
443. Allahım! Benim öyle bir canım var ki, bir an için olsun,
Sen'den ayn düşmeye sabredemez!
Mefa-îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa-îlün
(c. II, 585)
• Ben, manevî değeri çok üstün öyle bir sevgili istıyorum ki, can, onun üzengisini tutacak hizmetçisi olsun! Çalgı çaldığı zaman Zühre yıldızını öldürecek bir çalgıcı arzu ediyorum!
• Öyle bir kadehim var ki, denizi küçük görür de, ona güler! Benim öyle çalgıcı bir gönlüm vardır ki, ne öğüt kabul eder, ne de bağ ile bağlanmayı!
• Allahım! Bir balığın, bir an bile olsa, sudan ayrı düşmeye dayanamadığı gibi, benim de öyle bir canım var ki, bir an için olsun, Sen'den ayrı düşmeye sabredemez!
• Sen'in güzel bir varlığın var, benim de mestliğim var; Sana varlık yakışır, bana da mestlik yakışır!
• Kendine gel de, artık sus! Öyle bir aşk seçmişsin ki, her an gamsız neşe vermede, reddetmeden her şeyi kabul etmededir!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
444. Kendini, kendini görmekten kurtarmış,
benliğini ayak altına almış birisini arzu ediyorum!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(c. II, 584)
• Sevgiliye bakacak,.onun güzelliğini göremeyecek aptal bir adam arıyorum;bakışında hüner olan, görüş sahibi olan akıllı kişiyi istemiyorum!
• 0 inciyi sedef gibi içine alacak bir gönül arzu ediyorum; kendini gören, kendi içinde inci olduğunu sanan taş yürekli kişiyi istemiyorum!
• Kendini, kendini görmekten kurtarmış, benliğini ayak altına almış, Allah aşkı ile dolup taşmış, dertten, derdin, gamın insanı rahatsız eden sıkıntılarına aldırmayan birisini arzu ediyorum!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
445. Sen, uykuya yol arkadaşı olunca, sevgiliyi nasıl bulabilirsin?
Mefulü. Mefa'îlün, Mefulü,
(c. 11,615)
• Uyku, senin aklını başından almaya gelir! Fakat, aşk delisi nasıl olur da .uyur? Onun, geceden haberi var mı?
• Aşk delisinin mezhebinde gece ve gündüz yoktur; onda olan şeyi, ancak o bilir!
• Bu alemin gecesi gündüzü, dünyanın dönüşünden meydana gelir. Fakat, o lahî alemin delisini dünya bile döndüremez!
• Onun baş gözü uyusa bile, o, başından ayağına kadar gözdür; o, ezel evhini can gözü ile görür, okur!
• Delilik istiyorsan, kuş gibi, balık gibi ol; mademki sen uykuya yol arkadaşı oldun, uyuyunca onu nasıl bulabilirsin?
• Deli dediğin, bir başka çeşit adamdır. 0, "can"a gebe kalmıştır, gözünü dosta açmıştır; onun gebeliği, bambaşka bir gebeliktir!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
446. Senin hayal evine gamın girmesi doğru mu?
Miistef'ilün, Fe'uliü, Müstef'ilün, Fe'ulün
(c. II, 851)
•Ey güzelliği karşısına ancak huri gibi güzellerin gelebildiği eşsiz ve güzel varlık! Sen'in hayal evine gamın girmesi doğru mu, gam oraya yakışır mı?
• Kainatta görülen her varlık Sen'den, her şeyi Sen yarattın! Sen, her varlığın laşlangıcısın! Bize, Sen'in varlığına, kudretine karşı yok olmak yaraşır! » Ey gam! Derlen, toplan; işte neşe ordusu şuracıkta! Neşelerin padişahı, yüzlerce zafer bayrakları ile gelip ülkeye giriyor!
• Ey gönül; gamlara dalma şimdi! 0 tatlı, hoş padişahtan, içi boş fakat, güzel ağmeler çıkaran çeng sesi geliyor!
• 0 ilahî sakî, padişahlık meclisinden çıktı, geliyor! 0 manalar çalgıcısı, şimdi ağmelere başlayacak!
• Ey gam; ne kadar da aptallaşmışsın! Neden bana, kapıma düştüğünü söyle-mezsin de, kapımdan içeri girmeye çalışırsın!
• Ey gam! Sonunda, senin ateşinden kurtulacağım da, cana canlar katan sevgiliye teslim olacağım!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
447. Senin teneffüs ettiğin havayı teneffüs eden, içine çeken; ses olur,
göklere yükselir!
Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün, Müfte'ilün
(c. II, 546)
• Haydi! Aklını başına al, düşün; yepyeni, şimdiye kadar kimsenin söylemediği, güzel, derin manalı bir söz söyle de, şu köhne dünya tazelensin, yenilen-sin! Sözün öyle hoş olsun ki, dünyanın hududunu aşsın; hududu da, ölçüyü de bilmesin!
• Senin mübarek nefesinle ihtiyarlığı bırakıp gençleşmeyenin toprak başına! Senin teneffüs ettiğin havayı-teneffüs eden, senin nefesini içine çeken; baştan başa hoş bir renge boyanır; yahut da ses olur, göklere yükselir!
• Kim senin kapına halka olursa, o, hemen altın gibi değer kazanır, altın olur. Hele onu elinle tutup kapıyı sen açarsan, içeriye mahrenı olur; seninle beraber evin içine bir dost gibi girer!
• însan bedeninin aslı olan balçıktaki su, söz söyleyen bir inci olabileceğini bilir mi idi, düşünür mü idi? Yine balçıktaki toprak, sırlar söyleyen bir bakış haline geleceğini nerden bilecekti?
• Hz. Salih'in devesi dağdan doğmadı mı? Ben, şimdi iyice anladım ki, dağ bile senin geleceğinin müjdesini duyunca yürük bir deve olur!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
448. Artık, ben de beden olmaktan kurtulayım da can olayım!
Müstefilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün,
(c. II, 540)
• Mestlik, sana selam etmede, gizlice haberler yollamadadır. Gönlünü kapıp aldığın kişi, canını da sana kul köle etmek istemektedir.
• Ey varlığı yok eden; mest olmuş, kendinden geçmiş kişinin de selamını duy! Bu, öyle kendinden geçmiş ki, iki elini de, ayağını da senin tuzağına kaptırmış!
• Ey gönül! Sen, mest olmuşsun, kendinden geçmişsin! Ne de hoşsun! Padişah gibi olmuşsun! Padişahsın! Bu kadar kudret ve kuvvet sahibi bir padişah olduğun halde aşk, nasıl oldu da seni emri altına aldı?
• Bir avuç toprağa can veren, dumanı Zühal yıldızı haline getiren! Ey topıaktan yaratılmış beden, ey gönül ateşinden çîkan duman! Bakın da görün; 0, sizi ne hale getiriyor? Yerde mi kalıyorsunuz, göğe mi yükseliyorsunuz?
• Eline sakîler padişahının sunduğu kadehi al, ebedîliğe ulaşanlaı gibi mest ol! Yarı mest olduğun için hatalısın! 0, seni tarn mest etmek, tamamıyla seni kendinden geçirmek istiyor!
• Aşk yüzünden meydana gelen feryada figana bak, dökülen gözyaslarını seyret! 0 şarap kadehinin yaptığına bak, gücünü gör; çiğ insanları nasıl pişirmede, seni de nasıl olgunlaştırmada!..
• Ey rengi, kokusu güzel şarap, O'nun cömertlik eli bak; seni cana nasıl helal, bedene haram etti?
• Artık, ben de beden olmaktan kurtulayım da can olayım; bir inci olmak-tansa, inciler madeni haline geleyim! Ey gönül; mest olmakla adının kötüye çıkmasından korkma! 0, sana iyi bir ad vermede, seni üstün bir insan haline getirmededir!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
449. Biz dünyayı bırakıp gittik; kalanlar sağ olsun!
Mcf'ulü. Mefa'îlün. Fe'ulün
(c. 11, 692)
• Biz gittik; kalanlara selam olsun, hoşça kalsınlar! Doğan, mutlaka ölür!
• 0 kadar koşmayın, o kadar yorulmayın; şu yerin altında çırak ne olmuşsa, usta da o olmuştur!
• Diıeği rüzgardan olan bu bina ne kadar dayanabilir?
• Yaşadığın devrin eşsiz, parmakla gösterilen tek kişisi bile olsan, tek tek gidenler gibi, sen de bir gün dünyayı bırakıp gideceksin!
• Gideceğin yerde yalnız kalmayı istemiyorsan, hayırdan, iyilikten, ibadetten evladın olsun!
• 0 geriye kalan iyilikler, ibadetler; gayb aleminin nürdan ipi ve dünyaya direk olanların ruhudur!
• 0 süzulmüş, seçilmiş aşk cevheri var ya, işte ölümsüz olarak kalacak ancak odur!
• Şu içinde yaşadığımız hayatın, şu akıp giden kum selinin ne durması vardır, ne dinlenmesi; bir şekil bozulunca başka bir şeklin temelini atarlar!
• Ben, bu kupkuru yerde Nuh'un gemisine benziyorum; tufan benim ölümüm, vademin gelip çatmasıdır!
• Nuh'un gemisi de, gayb aleminde bu sudaki dalgaları bekliyordu!
• Biz de susmuş olanların, mezarlıkta uyuyanların arasına girdik, yattık uyuduk! Çünkü sesimiz, feryadımız haddi aşmıştı!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
450. Aşkının üstün gelişi yüzünden akıl düşünceyi bırakıyor,
coşup köpürüyor!
Müfte'ilün, Mefa-îlün, Müfta'ilün, Mefa'îlün
(c. II, 561)
• Benim mest olmuş can dudum, tek bir şekerie ne hale geliyor; benim şarabı seven Zühre yıldızım, bir ay yüzünden ne oluyor!
• Onun aşkı yüzünden gönül denizim dalgalanıyor da, dalgası, dokuzuncu kat göğü bile aşıyor! Bir inci yüzünden gönül denizimin böyle dalgalanma-sına şaşıp kalıyorum!
• Can bir manevî padişahtır; ben de onun bayrağıyım! Can seher vaktidir; ben ise karanlık geceyim! Benim şu güneş gibi olan gönlüm, her seher vaktinde ne hale geliyor?
• Gönül paramparça oldu; görebilenler onu gördüler fakat, bütün kainat ilahî bir bakışla ne hallere gelmededir?
• Aşkının üstün gelişi yüzünden akıl, düşünmeyi bırakıyor da, coşup köpürüyor! îlahî nürun parıltılanndan karalarda, denizlerde, havalarda yaşayan çeşit çeşit sayısız varlıklar ne hallere geliyorlar, ne hünerler gösteriyorlar?
• Aklı erenler, onun gücünden, büyüklüğünden haberleri olanlar, onun yüzünden la'l madeni haline gelirler, kemale ererler! Ama onun kudretinden haberleri olmayanlar, bu bilgisizlikleri yüzünden ne hallere düşüyorlar, nasıl perişan oluyorlar? Neden bu hale geldiklerinden onların kendilerinin haberleri yoktur!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
451. Bahar geldi, bahar geldi; güzel yüzlü bahar geldi!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(c. II, 570)
• Bahar geldi, bahar geldi; güzel yüzlü bahar geldi! Dünya yeşerdi, güzelleşti; laleler arasında dolaşma zamanı geldi!
• Ey reyhan! Susenin yüz tane dili var; baharın güzelliğini ona söylet, ondan işit! Balçık ovayı seyret; nasıl da süslendi, güzelliklerle doldu, çok hoş bir hal aldı!
• Gül, nesrine; "Şu dünyada, şu gurbet elde nasıldın, ne halde idin?" diye soruyor. 0 da; "îlkbahar ötelerden çıkageldi, hoşluklar, güzellikler getirdi; durumdan çok memnunum!" diyor.
• Yasemin de selvi ağacına; "Durmadan sallanıp duruyorsun; yoksa ilkbahar sana şarap mı içirdi?" diye takılıyor. Selvi de yaseminin kulağına; "0 hilm sahibi, merhametli, esirgeyici sevgili geldi!" diyor.
• Menekşe nilüferin yanına geldi de; "Baharınız kutlu olsun!" dedi. "Sararıp solma zamanı geçti, uzun sürecek yeni bir hayat, yeni bir ömür geldi!"
• Nergis güle; "Keyfin yerinde, gülüyorsun değil mi?" diye gözünü kırpıyor. Gül de; "Evet!" diyor. "Ben gülmeyeyim de kim gülsün? Sevgili geldi, gönlüme girdi; bana hoş kokular getirdi!"
• Çam ağacı da; "Allah'ın inayeti ile çetin yollar aşıldı; kışın dondurucu soğukları bizi bırakıp gitti! Şimdi her yaprak, su verilmiş kılıç gibi baş kaldırdı, yeşerdi!"
• Şu geveze leyleğe bak! Minbere çıkmış; "Ey dostlar, ne duruyorsunuz? Haydi, çalışma zamanı, iş zamanı geldi; herkes uykudan uyandı; siz de uyanın!" diye lak lak edip duruyor.
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
452. Allah, insanı, can kuşu kafesinin demirden olmasından korusun!
Mefa'îlün,Mefa'îlün,Mefa'îlün, Mefa'îlün,
(c.11. 568)
• Ay yüzlü sevgili gelince, canın ne değeri kalır, onun yanında can kim olu-yor? Gün doğunca, artık gece bekçisinin işi bitmiştir; ona gerek yok!
• Ayın aylık etmesi, ışıklar saçması, gökyüzünde rahatça dolaşıp durması için güneş ona lutufta bulunur, geceleri kendini gizler, görünmez olur!
• Ey gönül! Sen de bu dünya evinden kaç git; bu kirli ev, seni rahatsız ediyor, seni sıkıyor! Aslında bu ev, bizim evimiz değildir; bu ev bize yabancıdır! Aklını başına al da, döşemesi gökyüzü olan bir gül bahçesine, bir eyvana git!
• Bu dünya, yaşanacak bir yer değildir! Bu dünyada birbirleri ile savaşan in-sanlar, barıştıkları zaman bile, gönülleri kinlerle doludur. Bu dünyanın sabahı bile yalancıdır! Çünkü, sabahının arkasında gece gizlenmiştir; burada sonsuz sabah yoktur! Dünyanın bu çeşit aldatıcı sabahları Hakk yolunda yürüyüp giden kervanları helak edegelmiştir!
"Gençliğimde bazı şiirler yazardım. Mevlana'yı tanıdıktan sonra yazdıklarımdan utandım, defterlerimi yaktım. Hafızamda kalan şu iki beyti, Mevlana'nın yukarıdaki beyti münasebeti ile bir hatıra olarak sayın okuyucularıma arzederim:
"Akşamların ardında sabahın sesi var
Kışlarda da bir gizli bahar müjdesi var
Vuslatların ardında ne var, sorına fakat
Hicranda senin vuslatının hissesi var!"
• Sen, varlıklara can bağışlayan, arkasında gece bulunmayan gerçek sabahı ara! îçte o gerçek sabahdır ki, binlerce ermişe "Mansur şarabı" sunar, binlerce Hakk aşığına aman verir, kurtuluşa ulaştırır!
• Aşk ateşi yanınca gamı, kederi de yakar, yandırır! Fakat, onun yanına bir gül fidanı eksen, alevleri ile onu besler de, o gül fidanı bir gül bahçesi olur!
• Gönlü temiz, huyu güzel Hakk aşığı, insanı her türlü afetten korur! Hassas, ince, asîl ruhlu bir dosta, bir sevgiliye yüzlerce can feda olsun!
• Tatlı dilli bir dost, tatlı sözleri ile insanı şarap gibi mest eder! Zaten kendisi, ilahî güzellikler karşısında mest olmuş, daima Hakk'la vuslat halindedir!
• Rüyada kendisini gökyüzünde ayla buluşmuş gören bir kişinin bedeni, samanlıkta yatar uyursa ne gam!
• Allah, insanı, can kuşunun kafesinin demirden olmasından korusun! Ötelerin kuşu olan zümrüdankanın da, şu dünyanın daracık yuvasında kalmasını Allah göstermesin!
• Ağzını kapa, artık sus! Sen, Hakk'ın ilham ettiği ilahî sözlere sahipsin! Sen, ölümsüz olan, sonsuz olan bir kulak, bir akıl bul da, onlara seslen!..
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
453. Aşık kimsesiz, yapayalnız kalsa bile, o, yalnız değildir;
sevgilisi ile gizlice, manen beraberdir!
Melu'îlün. Mct'a'îlün. Fe'ulün
(c. II, 662)
• Dünya, baştan başa dikenlerle dolu olsa, yine de aşıkın gönlü tamamıyla gül bahçesidir!
• Şu dönen gökyüzü dönmesini durdursa da işsiz güçsüz kalsa, aşıkların gönlü yine iştedir, güçtedir; bir sevgi alışverişinde, sevgiliyi anmakta, sevgiliyi düşünmektedir!
• Herkes kederlere, gamlara uğrasa, herkesin başına belalar yağsa, aşıkın canı sevinçlidir, neşelidir, latîftir! Çünkü, bütün başa gelenler, Hakk'tan gelmektedir!
• Aşık kimsesiz, tek başına, yapayalnız kalsa da, o, yalnız değildir; sevgilisi ile gizlice, beraberdir! Çünkü o, nerede olursa olsun, gerçek sevgili olan Allah ile manen beraberdir!
• Aşıkların şarabı, üzüm şarabı gibi küpten coşmaz, gönülden coşar! Aşık, sırlar aleminde aşka dost olur, arkadaş olur!
• Sen bir aşığı hasta görürsen, ona ne gam!.. Onun gizli, güzel sevgilisi onun başucunda değil midir?
• Sen, aşk atına bin; Hakk yolunun uzaklığını, zorluğunu düşünme! Çünkü, aşk atı pek rahvandır, pek hızlı gider!
• Yol düzgün olmasa, zahmetlerle, sıkıntılarla dolu olsa bile, aşk atı bir atılışında seni menzile, varacağın yere götürür!
• Sen, hem mest, kendini kaybetmiş, hem de çok akıllı olan
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
454. Allah'ın nüru gelince, kabir bir gül bahçesi olur!
Mefulü, Mefa-îlün, Mefülü, Mefa'îlün
(c. 11, 611)
• Ey karanlık geceyi uykuda geçiren mümin! Dua zamanı geldi; haydi, kalk! Ey kötülük etmeyi adet edinmiş nefis; ibadet etme, iyilik etme zamanı geldi!
• Pencereden bak; tövbe kapısını aç! Evi tertibe koy, düzelt! Haydi, durma;bizim nöbetimiz geldi!
• Suçtan, kötülüklerden neden temizlenemiyorsun? Günahlardan ellerini yıka, yüzüne su vur; abdest al, namaza durma zamanı geldi!
• Seni mezara koydukları, lahitte yüzünü kıbleye döndürdükleri zaman, hayatta şu karşında duran kıbleyi hatırlarsın ama, namazını kılamadığın, kazaya bıraktığın için içinin yanmasından eline ne geçer?
• Sen şimdi hayatta iken bu kıbleden bir nür, bir ışık ara, bir ışık elde et de, o nur, o ışık senin kabrini ışıtsın, aydınlatsın! Allah'ın nüru gelince kabir, bir gül bahçesi olur!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
455. Ten kafesinden ayrılanlar; neredesiniz?
Mefulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ülün
(c. II, 656)
• Ey şimdi ten kafesinden ayrılmış olanlar! Tekrar bir yüz gösterin, görünün de söyleyin; neredesiniz?
• Ten geminiz şu denizde kırık bir halde kaldı. Ey balıklar gibi ölüm denizine dökülenler; bir an için olsun, bu sudan çıkın, kendinizi gösterin! Yoksa, hayat mücadelesi vererek günlerin havanında inciler gibi dövülüp toz mu oldunuz?
• Fakat o toz, hakikati arayanların gözlerinin sürmesidir! îyi görebilmek için o sürmeyi gözlerinize sürün, sürün!
• Ey ruh aleminden bu dünyaya doğup gelenler! Ölüm gelince ürkmeyin, korkmayın! Bu, ölüm değil, bu ikinci bir doğumdur; doğun, doğun!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
456. Geceleri ben ağlamasam, inlemesem bile hasta gönül ağlar, inler!
Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(c. 11, 571)
• Gül, bu gece, sevgilinin saçları gibi canlar bağışlıyor; ayın nürlar saçan yüzü de, sevgilinin yanağına benziyor.
• Yıldızlar, gökyüzünde başıboş avare aşıklar gibi dönüp dolaşıyorlar. Onların gönüllerinin yanışından akıl bile işten güçten kaldı, düşünemez oldu!
• Can sakîsi gizlilik aleminin kadehi ile öyle bir şarap sundu ki, yıkılıp kendimden geçtim; ayık kalan kim, belli değil!
• Sen, geceleri, hastalardan başkasını ağlayıp inler, uyanık kalır bulamazsın! Ama, ben ağlamasam, inlemesem bile hasta gönül ağlar, inler!
Fuzülî merhumun bir beyti şöyle:
"Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkıt ne bilir!
Mübtela-yı gama sor kim geceler kaç saat!"
(Uzun geceyi vakit belirleyen, yıldızlarla uğraşan kişiden sorma; gecelerin ne kadar uzun olduğunu sen gamlı kişilerden sor!)
• Ey gönül; çırpınıp duran şu denizde Yunus gibi ağla, inle! Çünkü, gece timsahı aşk denizinde adam yiyeceğe benziyor!
• Canda, şu yeryüzünden, şu gökyüzünden bambaşka, acaip bir gök, acaip bir pazar var fakat, kıskançlığından ötürü o pazar gizli kalıyor!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
457. 0; canımı da, gönlümü de hasta etti; gönül şişemi de kırdı!
Müfle'ilün. Mefa'îlün, Müfte'ilün. Mefa'îlün
(c. II, 558)
• Sevgili, bizi develer gibi yularımızdan tutmuş çekiyor! Bakalım, kendi sarhoş devesini hangi katara, hangi develer arasına katacak?
• 0; canımı da. bedenimi de hasta etti, yaraladı! Gönül şişemi kırdı, boynumu da bağladı! Bakalım, beni ne işe çekip götürecek?
• Sanki ben onun oltasıyım, ağıyım; balıklar gibi beni tutuyor, karaya atıyor! Gönül tuzağımı da, av beyine doğru çekiyor!
• 0; yalnız beni değil, göğün altındaki bulutlar katarını da çeker, dağlara, mağaralara doğru götürür, ovaların sakîsi yapar, susuzlukları giderir!
• Gök, gürleyerek davul çalıyor! Artık, tabiatın cüz'i de, küllü de dirilmiştir! Ağaçların gönüllerine, güllerin burunlarına hoş bahar kokulan geliyor!
• 0; çekirdeğin gönlüne meyve olma isteğini veriyor, ağaçların sırlarını yapraklar halinde, meyveler halinde dallarına asarak açıklıyor!
• Gerçi kış mevsiminin dondurucu soğukları, cefası bahçeyi terk edince bahçe sevindi, güzelleşti, mahmurlaştı ama, bu da, herşey gibi devamlı olmayacak! Yaz mevsiminin kavurucu sıcakları gelince, ilkbaharın da, bahçenin de güzelliği kalmayacak, mahmurluğu gidecektir!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
458. Biz insanlar, duvardaki resimlere benzeriz;
bizi resmedenin ışığı vurunca canlanırız!
Mefa'îlün. Mela'îlün. Mefa'îlüıı, Mefa'îlün
(c. 11. 591)
• Bu ne hoş kokudur, ne hoş kokudur? Acaba o gül yanaklı sevgili gül bahçesinden mi geliyor?
• îlkbahar gecesi mi, öd ağacı mı; yoksa misk mi, anber mi? Yoksa, Yusuf aleyhisselam acele acele ıtırlar pazarından mı geliyor?
• Du nasıl bir nurdur? Bu nasıl parıltıdır? Bu ay mıdır, güneş midir? Yoksa, yalnızlığı arayan Hakk dostu Muhammed aleyhisselam dağdan, mağaradan mı teşrif buyuruyor?
• Selvi boylu sevgili gezmeye çıkınca, dünya gül bahçesi olur; kendini gösterince de, kıyamet kopar!
• Biz, bütün insanlar, duvardaki resimlere benzeriz; bizi resmedenin, bizi yapanın ışığı vurunca o zaman canlanır, uyanmaya baçlarız!
-
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
459. Oruç yüzünden bizim canımız dirilik elde edecektir!
Müfte'ilün. Fa'ilat. Miifte'ilün. Fa'ilat
(c. II. 892)
• Ramazan geldi; aşk ve iman padişahının sancağı erişti! Artık maddî yiyeceklerden elini çek! Çünkü, göklerden manevî rızık geldi ve can sofrası kuruldu!
• Can, bedenin hantallığından kurtuldu; tabiatımızın isteklerinin eli bağlandı! Aşk ve iman ordusu geldi, sapıklık ve imansızlık ordusunu kırdı geçirdi!
• Bir bakıma oruç, bizim kurtuluşumuzun kurbanı sayılır; bizim canımız, onun yüzünden dirilik elde edecektir! Mademki göniil evine misafir olarak can geldi, onun uğruna bedenimizi tamamıyla kurban edelim
• Sabır, hoş bir buluttur; ondan, hikmet, manevî lütuflar yağar! Bu sebeptendir ki, Kur'an-ı Kerim de bu sabır ayında nazil olmuştur!
• Bizi kötü işler, günahlar işlemeye teşvik eden kirli nefsimiz, arınmaya, temizlenmeye muhtaçtı! Ramazan gelince, günah zindanının kapısı kırıldı; can, nefsin esaretinden kurtuldu, miraca çıktı, sevgiliye kavuştu!
• Bu mübarek ayda gönül de boş durmadı; ümitsizlik perdesini yırttı, göklere uçtu! Can, zaten bu kirli dünyaya mensup değildi, meleklerdendi; onlara ulaştı!
• Ramazan günlerinde sarkıtılan merhamet ipine sanl da, şu beden kuyusun-daki hapisten kendini kurtar! Yüsuf aleyhisselam kuyunun ağzına geldi, seni çağırıyor; çabuk ol, vakit geçirme!
• İsa aleyhisselam isteklerden, beden eşeğinin arzularından kurtulunca, duası kabul edildi! Sen de nefsanî isteklerden temizlen, elini yıka! Çünkü, gökyüzünden manevî yemeklerle dolu sofra geldi!
• Haydi, elini ağzını yıka; ne yemek ye, ne iç, ne de söyle! Hakikate erdikleri, Hakk'ı bulduklan için susup duran ermişlere gelen mana sözlerini, mana lokmalarını ancak Şems-i Tebı-îzî'nin himmeti ile bulabilirsin!