Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1089. 0 sana, senden daha yakındır. Ne için onu dışarıda arıyorsun?
Mef'ulü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün,
(c. V.2172)
• Belki gelir, belki de gelmez diyordum. Ama sevgili ansızın bana misafır olarak geldi. Bu gelişten gönlüm şaşırdı da heyecanla; "İşte geldi." dedi. Can da; "Ne şaşıyorsun, işte o ay yüzlü geldi, burada!" dedi.
• 0, eve geldi ama, biz deliler gibi sokaklara döküldük. Onu arıyoruz. "0 nerede, o ay yüzlü nerede?" diye bağırıp duruyoruz.
• Halbuki, o evin içinde; "Ben buradayım." diye bağırıyordu. Benim ise, evin içinden gelen sesten haberim bile yoktu da "Neredesin?" diye her tarafa bağırıp duruyordum.
• Bizim mest olmuş bülbülümüz, bizim gül bahçemizde ötüp duruyordu da biz kumru gibi "Ku, ku, nerede, nerede?" diye feryad ederek uçuyorduk.
• Sanki gece yarısı, bir çok kişiler yataklarından sıçrayıp kalkmışlar; "Hırsız var, hırsız var!" diye bağırıyorlardı. Halbuki, hırsız orada idi. 0 da onlarla beraber; "Hırsız var!" diye bağırmakta idi.
• Hırsızın kendisinin bağırması, öbürlerinin bağırmaları ile öyle karışmıştı ki onların bağırış ve çağırışlarından sesi bile ayırdedilemiyordu.
• "Nerede olursanız olunuz, o sizinle beraberdir."44 Yani bu arayışta o da sizinle beraber olduğu için arıyorsan asıl onu ara!
44--(57. süre olan Hadîd Suresi'nin şu mealdeki 4. ayetinden iktibas var: "Her nerede bulunursanız bulunun, Allah sizinle beraberdir)"
• 0 sana senden yakmdır.45 Ne için onu dışarıda arıyorsun? Kar gibi eri, yok ol da, kendini kendinde aramaya başla!
45--(50. süre olan Kaf Suresi'nin şu mealdeki 16. ayetinden iktibas var "Biz ona yakın olan şah damarından daha yakınız.)"
• İnsan, aşık olunca süsen gibi dillenir, söze başlar, konuşur durur. Ama, sen dilini tut, sus! Süsenin de huyu budur, dili vardır ama, söylemez, susar.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1090. Varlık aleminde asıl yaşayış, duyuş aşktır.
Mef'ulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ulün
(c. V. 2265)
• Bugün dostla buluşma rüzgarı, mutlu olma rüzgarı esmededir. Bugün sevgi, verdiği sözde, ahdinde durmuş, vefa göstermededir.
• Rakip gitmiş, artık sevgilinin yanında yok. Sevgili, düşmanın zahmetini çekmeden, aşıkların yalvarışlarını, yakarışlarını duymadadır.
• Ey gönül! Sana sevgili ile buluşma müjdesi, onunla birlikte şarap içme müjdesi veriyorum. Zaman senden neler aldı gitti ise, onların hepsini sana geri verecek.
• Şükürler olsun, düşman def' oldu gitti. Biz de şarap kadehi ile arkadaşız. Bizim neşeden yanaklarımız kırmızı; rakipse kör olmuş, yaslara girmiş.
• Ey sevgi! Ne mutlu sana, buluşma lütfunda bulunarak kendini gösterdin. Senin canına canlar feda olsun. Zaten asıl cömertlik mal ile değil, can ile olur.
• Sevgili, haset edenlerin gönülleri hoş olsun diye, bize cefa etti. Ama bugün onunla başbaşa kaldık da, o bizi methetmeğe başladı.
• 0, öyle bir ay yüzlüdür ki; onun nuru, güneşin ışığından üstündür. Bugün onu gören kişi, güneşi kararmış görür.
• Bugün o, ay gibi olan yüzünden örtüyü kaldırdı. Onun nuru, güneşten de, aydan da, Zühre yıldızından da üstündür.
• Aynrııktan ötürü ne rahat kalmıştı, ne de huzur. Bugün ise, yaşayışımız güzelleşti, tatlılaştı.
• Yeni ay, her zaman güneşten nur alır. Bu ay ise; güneşe kendi nurunu veriyor. Bu ay nasıl şaşılacak bir aydır.
• Ey gönül! Bu halden faydalan, Allah'a şükret! Sevgi sana şefik olmaya, acımaya başladı. Allah da seni seviyor, ne mutlu sana!
• Şu anda aşk ordusu tarafından esip gelen rüzgar hoş bir eda ile el attı, onun büklüm büklüm olan saçlarından bir büklümünü çözüverdi.
• Sevgi, bizim susuzluğumuzu gidermek için meclise geliyor. Kahvenin verdiği sarhoşluk ise, zaman gibi uzadıkça uzuyor, yeniden yeniye sarhoşluklar doğuruyor.
• Aşıkları rahatsız eden gam, şu anda kapının dışında kaldı. Damdan da aşağı indi.
• Bugün o, buluşma ihsan ediyor, şifalar veriyor. Bugün ilahî aşkla kendimizden geçtiğimiz için rüku' ediyoruz, secdelere kapanıyoruz.
• Sen bize o incelmiş kadehi gönül şifası olarak sun! Biz çoktan beri onun zevkinden mahrum kaldık.
• Ey insanlar! Aşka sarılın, onun çağrısına cevap verin. Ona gidin, onu bırakmayın. Çünkü, Allah aşka ölümsüzlük vermiştir.
• 0 uyumayan, daima uyanık olan aşk, gökyüzünden, ötelerden gelen sevgi bugün gafilleri, gönülleri uykuda olanları çağırıyor.
• Varlık aleminde asıl yaşayış, duyuş aşktır. Aşksız yaşayış, yaşayış değildir, kabuktur.46
46 Fuzülî merhum; "Aşk imiş her ne varsa alemde" demişti. Hz. Mevlana da bir şiirinde:
"Aşksız geçen ömrü, ömür sayma. Onu hiç hesaba katma."demişti. (Dîvan-ı Kebîr, 3-1129)
• Seni aşktan alıp, dünya sevgisine doğru çeken dost, iyice bil ki senin düşmanındır. 0 sana haset etmededir.
• Aşkta konuşma, aşktan bahsetme yoktur. Aşkı yaşamak vardır. Aşkta inlemek, gözyaşı dökmek vardır. Bu gözyaşları sana kafidir.
• Sus, söyleme; hiç bir şey deme! Deme de aşkın ne olduğunu gözyaşı söylesin. Gönül yanmaya başlayınca öd ağacı gibi koku verir.47
47 Bir şairimiz ;"Sen hamüş ol, macerayı, çeşm-i giryan söylesin." (Sen sus baştan geçeni anlayan göz söylesin.) demişti.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1091. Ben dünyada her şeyden bıktım da senin arzundan başka bir şey istemiyorum.
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. V. 2229)
• Ey adı benim mest olmuş canıma gıda olan sevgili; gözüm de, aklım da senin günlerinle aydınlanmadadır.
• Senin güzel yüzünü, gözünü, boyunu, posunu, elini, ayağını gümüş renkli bedenini görünce, altı cihet de benim yüzümün ışığı ile altın rengini aldı.
• Bana; "Gönlüm senden bıktı, usandı." demiştin. Ben de o dünyada her şeyden bıktım da, senin arzundan başka bir şey istemiyorum.
• İşte ben de oturdum, bekliyorum. Canıma, beni özlediğine dair bir haber gelinceye kadar bekleyeceğim.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1092. Aşk ehli Tebriz şehrinin topraklarından kokular alır.
Fe'ulün, Fe'ulün, Fe'ulün, Fe'ul
(c. V. 2274)
• Bir inciye yolum düştü. Denizler onun sevdasına kapılmışlardı. Onu dolunayla cilveleşirken gördüler de şaşırıp kaldılar.
• Bir su gördüm, ruh, o suya aşık oldu. Onunla arınmak, onda sefa bulmak diledi. 0 kirlilikleri temizlerdi ama, ateş değildi.
• Aşkın öyle bir nuru vardır ki, güneşte, ona benzer bir nur yoktur. 0 nur, aşıklara delil olur, kılavuz olur, onları yürütür.
• Sevgi gelini, bir dolunaydır, karanlıklarda parıl parıl parlar. Aşıkların kanları ona mahmurluk verir.
• Sevgiyi elde etmek için dünyaya sırtımı döndüm. Bana kendi diyarımdan başka türlü aydınlandı, göründü.
• Aşk yolunda atlılar gördüm. Atları yaralanmıştı ama, yollarında pek hızlı gidiyorlardı.
• Onlara; "Böyle hızlı hızlı nereye gidiyorsunuz?" dedim. "Sevgi diyarına gidiyoruz, sevgi diyarından kaçan helak olur." dediler.
• Buna tam bir delil, bir örnek istersen "Tebriz" denen şehre git! Orası tam ziyaret edilecek bir şehirdir.
• Aşk ehli o şehrin topraklarından kokular alır. Ruh için orada manevî süsler ziynetler vardır.
• Gider, karanlık bir gece gibi onun havasına girersin. Sonra neşelenmiş bir halde gündüz olursun, geri gelirsin.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1093. Hayalinin etrafında aşıkların dönüp dolaştıkları o kerem sahibi geliyor.
Fe'ulün, Fe'ülün, Fe'ulün, Fe'ül
(c. V. 2272)
• Ey komşu! Müjdeci, müjdeli bir haber verdi. 0 müjdeyi duyunca gönüller kendinden geçti, yandı, tutuştu.
• Sizin evinizin ve çadırınızın yakınında müjdecinin ağzından Hakk'ın sesi duyuldu.
• 0 müjdeci; "Karanlık gecelere, yüzü ay olan ve hayalinin etrafında aşıkların donüp dolaştıkları, o kerem sahibi geliyor, yaklaştı." diyordu.
• Müjdeciyi karşıladılar. Onun etrafında halka oldular. Hepsi de müjdeciye secde ettiler, onu ziyaret ettiler.
• Bela yatıştıktan sonra, gönüller de yatıştı. Ondan baht elbiseleri giydiler ve yürüdüler, gittiler.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1094. Uykudan uyanınca benim aklım olur, düşüncem olur, gelir beni bulur. Uykum gelip de uyusam, gelir, rüyama girer.
Fe'ulün, Fe'ülün, Fe'ulün, Fe'ul
(c. V. 2251)
• Yeni bir iş yapmaya başlasam; bana emir veren, yaptırtan odur. Ben gönül aramaya kalkışsam, benim gönlümü alan dilber odur.
• Ben barış arasam, bana barış sağlayan odur. Savaşa girişsem, düşmanı öldürmek için hançerim o olur.
• Eğlenmek için aşıklar meclisine gitsem, mecliste o bana şarap olur, meze olur. Gül bahçesine gitsem, o bana yasemin olur.
• Bir maden ocağına insem, o madeni baştan başa akîk haline getirir, akîk olarak karışma çıkar, denize girsem, denizin incisi olur, avucuma düşer.
• Bir ovaya gitsem, bir bahçe olur gelir beni bulur. Gökyüzüne yükselsem, bu defa bir yıldız olur, karşımda parlar durur.
• Başıma gelen bir belaya sabretmek için bir köşeye çekilsem, bana minder olur, üstüne oturtur; gamdan, kederden yanıp yakılsam, beni içine alır, buhurdanım olur.
• Neşe zamanında, aşıklar arasına katılsam, gelir, hem sakî olur, bana şarap sunmaya başlar, hem mutrib olur, güzel nağmelerle beni büyüler, hem bana şarap sunduğu kadeh olur, şarap içerken kendini bana öptürür.
• Uzakta bulunan dostlara mektup yazmak istesem, bana kağıt olur, kalem olur, mürekkep olur.
• Ben, uykudan uyanınca, benim aklım olur, düşüncem olur, gelir beni bulur. Uykum gelip de uyusam, bu defa gelir, rüyama girer.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1095. Allah rızası için, bize güzelliğinden bir şeyler ver!
Fa'ilatün, Fa'ilatün,Fa'ilat
(c. V. 2230)
• Biz süffîer, çok uzaklardan geldik. Senin kapında bekliyoruz. Allah rızası için bize yüzünüzün güzelliğinden bir şeyler ver!
• Susuz kaldık. Yanımızda boş ibriklerimiz var. Çünkü, biliyoruz ki; senin ırmağından başka bir ırmakta güzellik suyu yoktur.
• Ey huyu her zaman merhamet ve lütuf, iyilik olan güzel! Haydi, kapında bekleyen bu yoksullarına bir şeyler ver!
• Kıtlık senesinde, Hz. Yusufun güzelliği can gıdası oldu. Biz de kıtlıktan bunaldık, sana geldik.
• Süfîler, yine helva arzu etmekteler. Onların gönüllerinin arayıp özlediği senin o tatlı dudaklarındır. 0 tatlı sözlerindir.
• Dün gece, tekkede bir gürültü kopmuştu. Tekke senin kokunla misklere bürünmüştü, misk kokuları ile dolmuştu.
• Haydi, biz dilencilerin zembiline doğru elini uzat, aç! Senin sadaka veren eline, koluna aferinler.
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1096. İnsanın kendini beğenme huyunu bir kokla; onda can kokusu yoktur, toprak kokusu vardır.
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. V. 2203)
• Meyhanenin yolu nerede? Ben meyhaneye yalnız başıma gitmek istiyorum. Benimle beraber beden de gelmesin, can da gelmesin. Böyle nadir bir küfre ait dünyada layık bir zünnar var mıdır?
• Can, ilahî şaraptan esip gelen rüzgarla her an mest olmada ve meyhanenin kapısına kadar koşmada, fakat onun yükü, yani bedeni nerede?
• Kulağın bulunmadığı bir taraftan (ötelerden) bir çeng sesi geliyor. Bu çeng bildiğimiz çeng değil, sevgilinin çengi. 0 çengi yapmak için tahta nerede bulunacak, tel nerede bulunacak.?
• Aşık beden elbisesinden soyununca, ona öyle bir can elbisesi giydirirler ki, onun kumaşını hızlı hızlı çalışan çulhalar dokumamıştır. Peki o nerede dokunuyor? İpliği nerede?
• Aşığın kibrini, kendini beğenme huyunu, bir kokla! Onda can kokusu yoktur. Toprak kokusu vardır. Zaten o koku aslında topraktan yaratılan bedendendir. Böyle uçsuz bucaksız vahdet denizinde kendini beğenmek ayıptır, utanç vericidir.
• Eğer burnun açılır da bir hakîkat kokusu alırsa, o koku burnuna aşk mağarasından gelmededir. 0 koku hiç duyulmamış, hiçbir attarda bulunmayan acayip bir kokudur. Her tarafa koşarsın, mağara nerede bilemezsin.
• Aşığın tertemiz bir halde bulunan yüzünde, renksizlik rengi vardır. Fakat o güzel yüzlü sevgilinin vefası, lütfu, sefası nerede?
• Sermedî olan yani ölümsüz olan ömürden sana bir müjde geldi. Allah'a hamdet! Artık senin ömründe ne bu senenin bir gamı vardır, ne de geçen senenin.
• Artık orada, iyi kişilerle de, kötü kişilerle de konuşup görüşmek ruha yük olur, zahmet verir. İyilerin en iyisinin gölgesindeki halvete kim sığabilir?
• Hakk Şems'i ve din Şems'i ölümsüzlük sefalarında büyükler büyüğüdür. Onun güneşinin parıltısında aklı başında kalmış, bir zerre bulunur mu? Bu zerre nerede?
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1097. Senin canının çekişleri olmasaydı, topraktan yaratılmış beden nasıl aşık olabilirdi?
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. V. 2223)
• Üstün insanların, seçkin kişilerin hepsi senin misafirindir. Güneş bile gökte seni sormada, seni aramadadır.
• Kem göz, senin güzel yüzünden uzak olsun, binlerce can sana feda olsun.
• Sana feda olan canlar ölümsüz olurlar. Çünkü, canlar senin madeninin iksiridir.
• Sen, Hakk'ın ismet, temizlik sarayındasın. Baht ve devlet de gece gündüz sana kapıcılık yapmadalar.
• Allah'ım bu bahçeyi sonsuz baharının lütfu ile daima yeşert, yemyeşil, ter ü taze sakla!
• Sakla da melekler oradan meyve devşirsinler, elmalıklarında gezinsinler.
• Allah'ım, şu aşk ırmağının suyu, senin ihsanın, bu ırmak her tarafa aksın, hiç bulanmasın.
• Allah'ım, bu duaya, sen de amin de! Zaten dua da senin duan, amin de senin aminin.
• Dünya çenginde, dünya kanununda teller var. Her telin feryadı, senin emrine göre, senin arzuna göredir.
• Ben uyumuştum, beni sen uyandırdın. Ben senin çevgeninde bir top gibiyim.
• Senin canının çekişleri olmasaydı; topraktan yaratılmış bu beden, nasıl aşık olabilirdi? Toprak nerede? Aşk nerede?
• Kuru toprak mest oldu da nağmelere başladı. Bu nağmeler senindir, nağmeler senindir, senin!
Cevap: Hz.Mevlana "Divan-ı Kebir"
1098. Gönül, senin eteğini tuttu. Beden de gönlün eteğini tuttu. Vah bu çekişten, vah bu işten!
Müfte'ilün, Fa'ilat, Müfte'ilün, Fa'ilat
(c. V. 2242)
• Senin nar çiçeği gibi olan yüzün bahçeye gelince, gülün gönlüne ateşin düşer, onu yakar, yandınr.
• Lalelerin gönüllerindeki ateşin dumanı senin can renkli ateşindendir. Senin yükünü çektikleri için, menekşelerin beli bükülmüştür.
• Can gül bahçesinin goncası, senin gül gibi olan yüzünü gördü ve dikeninin sevdasına kapıldı da gözünü hoş bir şekilde açtı.
• Süsen kılıcını çekmiş, yaseminin kanını dökmüştür. Fakat süsene bu kılıcı kim vermiştir? Kim verecek, senin kanını içen, kan dökücü nergis gözlerin vermiştir.
• Bütün çemenler, ham sofular gibi soğuk ve kupkuru idiler. Senin görünmez şaraplar veren meyhaneci dudaklarından mest oldular, yeşerdiler, geliştiler.
• Aşkla mest olduğum için ona; "Sen, benim sevgilim değil misin?" dedim. Yoksa, iki dünyada da şaşıdan başka, kim senin sevgilini görmüştür?
• Gönlümde; "Ben sizin Rabb'iniz değil miyim? Evet."48 yazısı var. 0 yazıyı inkar etme! İşte yazın, işte ikrarın!
48 A'raf Süresi, 7/172. ayete işaret var.
• Gönül, senin eteğini tuttu. Beden de gönlün eteğini tuttu. Vah bu çekiştirenden, vah şu işten!
• Ey can padişahlarının padişahı Tebrizli Şemseddin! Bedenin gönlünde, gönlün aşkı var. Gönlün gönlünde ise, senin aşkın var.