Peygamberimizin Hevze’ye Bedduâsi
Peygamberimizin Hevze’ye bedduasi
Salit bin Amr (r.a.), Medine’ye dönerek Resûl-i Ekrem Efendimizin huzuruna vardi. Olup bitenleri anlattiktan sonra Hevze’nin gönderdigi mektubu Efendimize verdi. Hevze mektubunda Efendimize söyle diyordu:
“Dâvet ettigin sey çok iyi, çok güzel! Ben, kavmimin hatibi ve sâiriyim! Araplar da benim kavmimden korkarlar! Bana, isinden bazi salâhiyetler ver de sana tâbi olayim!”1
Resûl-i Ekrem Efendimiz, bu yersiz teklif için, “Yerdeki bir hurma korugunu bile istese, ona vermem” buyurduktan sonra, kendisine tâbi onca insanin hidâyetine de mani oldugundan Hevze’ye, “Elindeki her sey yok olsun” diye beddua etti.2
Bu tarihten bir yil kadar sonra Cebrâil (a.s) gelip Efendimize Hevze’nin kâfir olarak öldügünü haber verdi.3
Böylece, Resûl-i Ekrem Efendimiz, gönderdigi elçiler ve dâvet mektuplariyla cihansümül Islâm dâvâsini o zamanin bütün devlet reislerine bildirmis, Islâmin sesini bütün dünyaya duyurmus oluyordu.
Bu dâvete, o zamanin iki büyük devleti olan Habesistan ve Bizans hükümdarlarinin cevabi gayet müsbet geliyordu. Hattâ Necasî Islâmla sereflendi. Heraklius ise, Peygamberimizin hak peygamber oldugunu anladigi halde sadece dünya saltanati için iman etmekten çekiniyordu. Ayni sekilde Misir hükümdari Mukavkis da Hz. Resûlullahin elçisi ve mektubunu gayet iyi karsiliyor ve müsbet cevapta bulunuyordu. Bu dâvete muhatap olan Yemame hükümdari Hevze bin Ali de, Hz. Resûlullahin elçisine gayet iyi muâmelede bulunuyor ve dâveti nazik bir üslupla kabul etmedigini belirtiyordu.
Geri kalan iki kisi ise, bu davete, menfi cevapta bulunuyordu. Hattâ bunlardan biri Iran Kisrâi, küstahça Peygamberimizin mektubunu yirtiyordu. Diger biri olan Gassan hükümdari Hâris bin Ebî Simr ise haddini asarak Efendimizin dâvet mektubunu yere atiyordu.
* * *