Peygamberimizin, Hz. Âişe ile konuşması
Peygamberimizin, Hz. Âişe ile konuşması
Hz. Âişe’ye iftirâ edilişin üzerinden bir ay gibi uzun bir müddet geçmiş olmasına rağmen, Resûl-i Ekrem Efendimize (a.s.m.) bu hususta herhangi bir vahiy inmedi.
Mescidde Ashabına irad ettiği hitabesinden birkaç gün sonra Hz. Ebû Bekir’in evine vardı. Selâm verdikten sonra, Hz. Âişe’nin yanına oturdu ve şöyle dedi:
“Ey Âişe! Hakkında bana şöyle şöyle sözler erişti. Eğer sen bu isnadlardan uzak isen, yakında Allah, seni onlardan berî ve uzak tuttuğunu açıklar. Yok eğer böyle bir günaha yaklaştınsa, Allah’tan af dile ve Ona tevbe et! Çünkü kul, günahını itiraf ve sonra da tevbe edince, Allah da ona afv ile muamele buyurur.”
Hz. Âişe o andaki durumunu da şöyle anlatır:
“Resûlullah (a.s.m.) sözlerini bitirince gözümün yaşı kesildi. Öyle ki, göz yaşından birtek damla bulamıyordum. Hemen babama dönüp, Resûlullaha bu hususta benim tarafımdan cevap ver’ dedim.
“Babam, ‘Vallahi kızım! Resûlullaha (a.sm.) ne diyeceğimi bilemiyorum’ dedi.
“Sonra anneme döndüm, Resûlullaha bu hususta benim tarafımdan cevap ver’ dedim.
“O da, ‘Vallahi, ben de Resûlullaha ne diyeceğimi bilmiyorum’ dedi.”1
Baba ve annesi Resûlullaha herhangi bir cevapta bulunmayınca, Hz. Âişe bizzat konuşmak mecburiyetinde kaldı. Şehâdet getirip, Cenâb-ı Hakka hamd ve senâda bulunduktan sonra, “Vallahi,” dedi. “Ben anladım ki, siz halkın yaptığı dedikoduyu işitmişsiniz. Hattâ, onlara inanmış gibisiniz!
“Şimdi, ben, size o kötülükten uzağım, desem—ki Allah biliyor, uzağımdır—beni doğrulamazsınız!
“Farazâ, ben, kötü bir iş yaptım(!) desem—ki Allah biliyor, ben böyle bir şeyden uzağım—siz, beni hemen tasdik edersiniz!
“Vallahi, ben kendim için de, sizin için de Yâkub’un (a.s.) oğulları ile olan misâlinden başka getirecek misâl bulamıyorum. Nitekim, o zaman o, ‘… Artık, bana düşen güzel bir sabırdır. Söylediklerinize karşı ancak Allah’tan yardım istenir’2 demişti.”3