-
Şenî iftira
Şenî iftira
Görüldüğü gibi hâdise her türlü şâibeden uzak cereyan etmişti. Hz. Âişe Validemiz makul ve meşru bir mazeret sebebiyle geride kalmış. Bir müddet sonra, ordunun geride kalan ve düşen eşyalarını bulup sahiplerine teslim etmek üzere toplamakla vazifeli gayet saf, temiz kalbli ve sonradan hasûr olduğu, yani erkekliği bile bulunmadığı anlaşılan Safvan bin Muattal tarafından görülmüş ve getirilip orduya yetiştirilmiştir.
Kur’an-ı Azimüşşana göre; peygamberler (a.s.), mü’minlere öz nefislerinden daha üstündür. Ezvâc-ı Tâhirat da mü’minlerin anneleri hükmündedir. Resûl-i Ekrem Efendimizden sonra bile zevcelerinden herhangi birini nikâhlamak kesinlikle yasaklanmıştır.2
Buna binaen, Allah’a ve Resûlüne gerçek mânâda îmân etmiş olan bir Müslümanın, bu kadar kesin ve açık âyetler karşısında, Hz. Resûlullahın, gerek sağlığında ve gerek Mele-i A’lâya yükselişlerinden sonra, hanımlarından herhangi birisine, kîmân gözle bakması, hatta böyle bir kötülüğü kalbinden geçirmesi bile tasavvur edilemez.
Allah ve Resûlüne gerçek mânâda îmân etmiş ve onların emir ve yasaklarına riayet eden gerçek bir mü’min ve Müslümanın, canından çok sevdiği Peygamberinin zevcesini, örtüsüne bürünmüş ve yapa yalnız uykuya dalmış bir halde görünce, onu hürmet ve saygı içinde deveye bindirip, orduya sü’ratle yetişmesi kadar tabiî ve zarurî ne olabilirdi?
İşte, gerçek mânâda bir mü’min ve Müslüman olan, hattâ erkeklik özelliğinden bile mahrum bulunan Safvan bin Muattal da dininin gereği olan bu vazifeyi yapmıştır.
Ne var ki, kalblerinde hastalık bulunan, dilleriyle îmân ettik deyip, kalben îmân etmemiş bulunan ve işleri güçleri mü’minleri birbirine düşürmek olan münafıklar, hususan Abdullah bin Übeyy bin Selûl, bunu bir ganimet bilmiş ve diline dolayarak Hz. Âişe Vâlidemize şen’îce iftirada bulunmuştur. Maksadı üzerine toplanan nazarları dağıtmak, Resûl-i Kibriyâ Efendimizin nazik ruhunu rencide etmek ve Müslümanları birbirine düşürmek, onların birbirine karşı olan itimadlarını sarsmaktı.