-
Karar
Karar
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, ekseriyetin düşmanı Medine dışında karşılamak arzu ve görüşünde olduğunu anlayınca, şehirden çıkıp muharebeyi açık arazide kabul etmeye karar verdi. Ashabına hitaben de şöyle buyurdu:
“Sabır ve sebat ederseniz bu defa dahi Cenâb-ı Hak size yardımını ihsan eder. Bize düşen azim ve gayret göstermektir!”
Günlerden Cuma idi. Resûl-i Ekrem Efendimiz Cuma namazını kıldırdıktan sonra, Müslümanlara cihadın faziletinden cihada nasıl hazırlanacağından bahsetti ve şöyle buyurdu:
“Cihadda geri durmak, gecikmek âcizliktir. Sabır ve sebât gösterildiği zaman Allah’ın yardımı gelir. Sabır ve sebât ediniz! Sabır ve sebât ettiğiniz takdirde, Allah’ın yardımı sizinledir.”2
Resûl-i Ekrem Efendimiz, vakti giren ikindi namazını da cemaâte kıldırdıktan sonra, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’le birlikte Hâne-i Saâdetine girdi. Bu iki Sahabî Efendimizin hazırlanmasına yardımcı olacaklardı.
Resûl-i Ekrem içerde zırhını giymek, kılıcını kuşanmakla meşgulken, dışarda toplanmış bulunan Müslümanları Sa’d bin Muaz ile Üseyyid bin Hudayr Sahabîleri ikaz ederek şöyle dediler:
“Medine’den çıkmak istemediği halde, siz çıkmaları için Resûlullaha ısrar edip durdunuz. Halbuki ona emir gökten iner. Siz bu işi ona bırakınız. Onun istediğini yapınız!”
Bu sözler, Medine dışında düşmanı karşılamak fikrinde olanları bir derece de olsa yumuşattı, hattâ pişmanlık bile duyar oldular. Resûl-i Ekremin zırhını giyinmiş, kılıcını kuşanmış bir halde evinden çıktığını görünce şöyle dediler:
“Yâ Resûlallah! Senin hoşlanmadığın şeyi biz istemeyiz. Eğer Medine’de kalmak istiyorsan kalalım! Sana aykırı hareket edemeyiz.”
Hz. Resûlullahın cevabı şu oldu:
“Bir peygambere, zırhını giydikten sonra, düşmanla çarpışmadan ve Allah onunla düşmanları arasında hükmünü vermeden zırhını sırtından çıkarmak yakışmaz.”1
Arkasından da şöyle buyurdu:
“Sürâtle size emrettiğim şeyleri yapmaya bakınız. Allah’ın ismini anarak gidiniz. Sabır ve sebât gösterdiğiniz müddetçe, Allah size yardım edecektir.”2