Nefsin Allah sevgisine mazhar olmasi.
Terbiye görmedigi zaman bir put olup insani dalâlete sürükleyen nefis, terbiye gördükçe Allah’in kulu oldugunu bilir ve manevî mertebelerde yükselir. Kur’ân’da nefsin degisik sifatlari zikrediliyor. Bazen asiri ve ilkel istek sahibi mânâsinda “emmâre”1 sifatiyla anilan nefis; bazen kendisini yargilayan, kinayan ve günahlardan içi darlasan bir öz varlik olarak “levvâme”2; bazen hayvanî ve sehvanî isteklerin hükmünden kurtulup ubudiyet makaminda Ilâhî nurla tatmin oldugu anlaminda “mutmainne”3 sifatlariyla, yani makamlariyla anilir. Kur’ân ayrica nefislerin bazen ilham aldiklarini4; bazen kemâlâtta felâha erdiklerini ve kurtulduklarini5; bazen Rabb-i Rahîm’den razi olduklarini, Rabb-i Rahîm’in de kendilerinden razi bulundugunu6 kaydeder. Ve Cenâb-i Hak razi oldugu nefislere, “Has kullarim arasina gir! Cennetime gir!”7 buyurur. Diger yandan nefisleri uyarir: “Onlar ki, küçük günahlar disinda büyük günahlardan ve fuhsiyâttan sakinirlar. Süphesiz Rabb’in genis magfiret sahibidir. Rabb’in sizi topraktan yarattigi sirada ve sizler annelerinizin karinlarinda ceninler iken sizin hallerinizi en iyi bilendir. Öyleyse nefislerinizi temize çikarmayin! Sakinani en iyi O bilir”8 buyurur.
Nefsi; 1- Nefs-i Emmâre (kötülükleri emredici), 2- Nefs-i Levvâme (kendisini kinayan), 3-Nefs-i Mülhime (ilhama mazhar olan), 4- Nefs-i Mutmainne (itminana ermis, olgunlasmis), 5-Nefs-i Râziye (rizâ makâmina ermis), 6- Nefs-i Marziye (kendisinden râzi olunan), 7- Nefs-i Kâmile (kemâle ermis nefis) olmak üzere yedi makamda inceleyen Islâm Büyükleri, bu makamlari yukarida bir kisim âyetlerini verdigimiz Kur’ân’dan süzüp çikarmislardir.
Nefsin bu sifatlari hiç süphesiz duragan degildir. Yani bu sifatlari bir merdivenin basamaklari kabul ettigimizde, nefisler için yükselis ve inis, ölüme kadar her zaman mümkündür. Iman, ibadet ve taat yükselisine; isyan, tugyan ve günahlar inisine sebep olur. Nefs-i emmârenin, levvâme, mutmainne veya daha yüksek makamlara yükselisi halinde bile, silâhlarini ve cihâzâtini asâba devrettigini beyan eden Bedîüzzaman Hazretleri, asâb ve damarlarin o vazîfeyi, yani “emmâre” vazifesini ömrün sonuna kadar gördügünü, dolayisiyla nefs-i emmâre çoktan ölmüs olsa bile eserlerinin damarlarda yasadigini; bundan dolayi çok büyük asfiyânin ve evliyânin nefisleri “mutmainne” makâminda olduklari halde, nefs-i emmâreden sikâyet ettiklerini kaydeder.9
Saîd Nursî Hazretlerine göre, “Nefislerinizi temize çikarmayin”10 âyeti, nefsin en ilkel haline karsi bizi uyarmaktadir. Söyle ki: Insan cibilliyeti ve fitrati hasebiyle nefsini sever. Hatta evvelâ yalniz nefsini sever; baska her seyi nefsine feda eder. Mabuda lâyik bir tarzda nefsini metheder. Mabuda yarasan bir tenzih ile nefsini ayiplardan tenzih eder ve berî görür. Elden geldigi kadar kusurlari kendine lâyik görmez ve kabul etmez. Nefsine tapar bir tarzda kendini siddetle müdafaa eder. Hatta fitratinda derc edilen ve yalniz Mâbud’unun hamd ve tesbihi için kendisine verilen duygulari ve istidatlari kendi nefsine sarf ederek, “Nefsinin arzusunu kendine Ilâh edinip her emrine uyan kimseyi gördün mü?”11 sirrina mazhar olur.
Neticede, gerçekte “acz” içinde yuvarlanan nefis, kendisini üstün görür, kendisiyle gururlanir, kendisini begenir. Oysa kulluk makami, Allah’in azameti ve büyüklügü karsisinda, kendi acziyetini idrak etmeyi gerektirmektedir.
Iste bu mertebede nefsin tezkiyesi ve terbiyesi, nefsi tezkiye etmemektir, yani nefsi günahlardan uzak görmemektir. Yani nefsi günah ve kusurlardan temize çikarmamaktir. Nefsin günahlardan arinmasi ve temizlenmesi için bu sarttir. Çünkü “acz” içinde oldugunu anlayan ve kabul eden nefis, gururlanmaz, kendisini büyük görmez; Allah’a kulluk yoluna girer. Allah’a kulluk yolu ise onu, mahbûbiyete, yani Allah sevgisine mazhar olma makamina yükseltir.
Dipnotlar:
1- Yûsuf Sûresi: 53; Sems Sûresi:10
2- Kiyâme Sûresi: 2; Tevbe Sûresi: 118
3- Fecr Sûresi: 27
4- Sems Sûresi: 8
5- Sems Sûresi: 9
6- Fecr Sûresi: 28
7- Fecr Sûresi: 29,30
8- Necm Sûresi: 32
9- Mektûbât, s. 316
10- Necm Sûresi: 32
11- Furkân Sûresi: 43