-
DIRILIS ve HESAP VERME
Sur'a üfürüldü; böylece Allah'in diledikleri disinda, göklerde ve yerde olanlar çarpilip-yikiliverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artik onlar ayaga kalkmis durumda gözetliyorlar. Yer, Rabbi'nin nuruyla parildadi; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve sahidler getirildi ve aralarinda hak ile hüküm verildi, onlar haksizliga ugratilmazlar. (Zümer Suresi, 68-69)
Sur'a Ikinci Kez Üflenis ve Ölülerin Diriltilmesi
Sur'a ilk olarak üflenmesiyle birlikte yer ve gök paramparça edilmis ve maddesel evren ölmüstür. Canli hiçbir varlik kalmamistir. Ayetin ifadesiyle, "yer baska bir yere, gökler de baska göklere dönüstürülmüstür". (Ibrahim Suresi, 48) Bu dönüsümden sonra mahser günü için hazirlanan ortam söyledir:
Sana daglar hakkinda soruyorlar. De ki: "Benim Rabbim, onlari darmadagin edip savuracak"
"Yerlerini bombos, çirçiplak birakacaktir."
"Orada ne bir egrilik göreceksin, ne de bir tümsek." (Taha Suresi, 105-107)
Iste hesap günü insanlarin üzerinde dirilip, biraraya gelip, hesaplarini ve akibetlerini bekleyecekleri yer budur. Artik sira insanlarin diriltilip tek olan, kahhar olan Allah'in huzuruna çikarilmalarina gelmistir. Ve Sur'a ikinci kez üfürülür. Dünya hayatinda ahireti ve yeniden dirilisi inkar eden insan bir daha uyanmayi hiç beklemedigi kabrinin içinden disari atilir. Sur'a bu ikinci üfürülüs ve insanlarin dirilmesi Kuran'da söyle geçer:
Sur'a üfürüldü; böylece Allah'in diledikleri disinda, göklerde ve yerde olanlar çarpilip-yikiliverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artik onlar ayaga kalkmis durumda gözetliyorlar. Yer, Rabbinin nuruyla parildadi... (Zümer Suresi, 68-69)
ÖLÜLERIN MEZARLARINDAN ÇIKMASI
Insanlarin dirilisleri esnasinda ve dirildikten sonraki durumlari ayetlerde ayrintili olarak tarif edilmistir. Kuran'da haber verildigine göre o büyük dirilis söyle gerçeklesir:
- Sur'a ikinci kez üfürülmesiyle birlikte topragin altindan disari çagrilan insanlar, yayilan çekirgeler gibi ve hizla kosarak kabirlerinden disari çikarlar.
Gözleri 'zillet ve dehsetten düsmüs olarak', sanki 'yayilan' çekirgeler gibi kabirlerinden çikarlar. (Kamer Suresi, 7)
... Sonra sizi yerden (topragin altindan) bir (kere) çagirma ile çagirdigi zaman, hemencecik siz (bir de bakarsiniz ki) çikarilmissiniz. (Rum Suresi, 25)
O gün yer, onlardan çatlayip-ayrilir da (onlar,) hizla kosarlar. Iste bu, Bize göre oldukça-kolay olan bir hasir (sizi birarada toplama)dir. (Kaf Suresi, 44)
- Kendilerini çagiran çagiriciya dogru yönelirler ve dikili bir seye dogru yönelmis gibi boyunlarini çagiriciya uzatmis olarak kosmaya baslarlar. Ve bu çagri daha önce benzerine rastlanmis bir çagri da degildir:
... O çagiricinin 'ne taninmis, ne görülmüs' bir seye çagiracagi gün... (Kamer Suresi, 6)
O gün, kendisinden sapma imkani olamayan çagiriciya uyacaklar... (Taha Suresi, 108)
... sanki onlar dikili bir seye yönelmis gibidirler. (Mearic Suresi, 43)
Dünyada Allah'in sinirlarini tanimayan, Allah'a itaat etmeyen, kendi basinin dikine giden, büyüklenen inkarci, dirilir dirilmez birden boyun egici, bir hale gelmistir. Ne olup bittigini sorgulamadan, kayitsiz sartsiz bu çagriya icabet eder. Dünyadaki imtihan sona erdigi için baska seçim sansi da yoktur zaten. Aksini yapmayi istese de yapamaz. Hatta isteyemez bile. Bu çagriya karsi koymaya hiçbir gücü yoktur. O nedenle bu günün "zorlu bir gün" oldugunu gerçekten hissetmistir:
Boyunlarini çagirana dogru uzatmis olarak kosarlarken, kafirler derler ki: "Bu, zorlu bir gün." (Kamer Suresi, 8)
- Kafirler baslarini dikerek kosarlar, gözler dönmez, hareket edemez. Herkes kayitsiz sartsiz bir itaat içindedir. O gün insanlarin sahip olabilecegi tek geçerli ve degerli sey imandir. O da kafirlerde yoktur. Bu yüzden kalpleri bombostur:
Baslarini dikerek kosarlar, gözleri kendilerine dönüp-çevrilmez. Kalbleri (sanki) bombostur. (Ibrahim Suresi, 43)
- Tek bir merkeze dogru dalga dalga süzülürler.
Sur'a üfürülecegi gün, artik siz dalga dalga geleceksiniz. (Nebe Suresi, 18)
Sur'a üfürülmüstür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine dogru (dalgalar halinde) süzülüp-giderler. Demislerdir ki: "Eyvahlar bize, uykuya-birakildigimiz yerden bizi kim diriltip-kaldirdi? Bu, Rahman (olan Allah)in va'dettigidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler dogru söylemis". (Yasin Suresi, 51-52)
Bu "eyvah" çok büyük bir panik ve hayal kirikliginin ifadesidir. Çünkü kendi dirilisine bizzat sahit olan kafir, hayati boyunca kendisine bunu haber veren elçilerin gerçekten dogru söylediklerini anlamistir. Dolayisiyla bunu inkar edenlere müjdelenen, "dönüsü olmayan ebedi azab"i da bizzat yasayacagini idrak etmistir. Artik bundan hiçbir süphesi yoktur. "Ebedi uyku" diye bir sey olmadigini anlamistir. Kendisine vaat edilenlerin birer birer basina geleceginden, hiçbir kurtulus ümidi olmadigindan emindir.
- Kafirlerin genel ruh halleri korku, dehset, yilginlik, saskinlik ve çaresizlik, genel görünümleri ise daha da dehset vericidir. Yüzleri kapkaradir; toz, kararti ve zillet (asagilanma) kaplamistir:
O gün, öyle yüzler vardir ki, 'zillet içinde asagilanmistir.' (Gasiye Suresi, 2)
Ve o gün öyle yüzler vardir ki üzerini toz bürümüstür. Bir kararti sarip kaplamistir. Iste onlar da, kafir facir olanlardir. (Abese Suresi, 40-42)
Kiyamet günü, Allah'a karsi yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara oldugunu görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok? (Zümer Suresi, 60)
- Kafirler kiyamet günü kör olarak hasredilirler.
Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artik onun için sikintili bir geçim vardir ve biz onu kiyamet günü kör olarak hasredecegiz.
O da (söyle) demis olur: "Ben görmekte olan biriyken, beni niye kör olarak hasrettin Rabbim?"
(Allah da) Der ki: "Iste böyle, sana ayetlerimiz gelmisti, fakat sen onlari unuttun, bugün de sen iste böyle unutulmaktasin." (Taha Suresi, 124-126)
Allah, kimi hidayete erdirirse, iste o, hidayet bulmustur, kimi saptirirsa onlar için O'nun disinda asla veliler bulamazsin. Kiyamet günü, biz onlari yüzükoyun körler, dilsizler ve sagirlar olarak hasrederiz. Onlarin barinma yerleri cehennemdir; atesi sükun buldukça, çilgin alevini onlara arttiririz. (Isra Suresi, 97)
- Kafirlerin bu kör gözleri de korkunçluk ve igrençliklerini artirir bir sekildedir. Allah kafirlerin gözlerinin alacagi sekli söyle ifade etmektedir:
Sur'a üfürülecegi gün, biz suçlu-günahkarlari o gün, (yüzleri kara, gözleri) gömgök (kaskati ve kör) olarak' toplayacagiz. (Taha Suresi, 102)
Bu korkunç, ayni zamanda da asagilik görünümleriyle kafirler ilk bakista, müminlerden ayrilirlar. Dünyadayken kibir ve gösteris içinde, Allah'in ayetlerine karsi savas açan, büyüklenen bu güruhun sonlarinin baslangici iste böyle olur.
O GÜN DOSTLUK, AKRABALIK, YAKINLIK VE YARDIMLASMA YOKTUR
O gün insanin baskalariyla, hatta kendi annesi, babasi, esi ve çocuklariyla bile ilgilenmeye ne hali ne firsati vardir. Mahser gününün siddeti ve olaganüstü korkusu herkesi kendi derdine düsürür. Allah, o dirilis gününü, öteki adiyla din gününü söyle tarif etmektedir:
Din gününü sana bildiren sey nedir? Ve yine din gününü sana bildiren sey nedir? Hiçbir nefsin bir baska nefse herhangi bir seye güç yetiremeyecegi gündür; o gün emir yalnizca Allah'indir. (Infitar Suresi, 17-19)
Fakat 'kulaklari patlatircasina olan o gürleme' geldigi zaman, kisi o gün, kendi kardesinden kaçar,
Annesinden ve babasindan,
Esinden ve çocuklarindan,
O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir isi vardir. (Abese Suresi, 33-37)
Dünya hayatinda kisinin en çok deger verdigi put edindigi baglar, böylece Allah'in azabi karsisinda paramparça olur. Artik insanlar arasindaki dünyevi yakinliklarin, soy baglarinin hiçbir anlami kalmamistir. Degeri olan tek sey, imandir:
Böylece Sur'a üfürüldügü zaman artik o gün aralarinda soylar (veya soybaglari) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soylulugu veya birbirlerine durumlarini) sorusturmazlar da. Artik kimin tartisi agir basarsa, iste onlar, kurtulusa erenlerin ta kendileridir. Kimin tartisi hafif gelirse, iste onlar da kendi nefislerini hüsrana ugratanlar, cehennemde de ebedi olarak kalacak olanlardir." (Müminun Suresi, 101-103)
Dünyadaki baglar ve iliskiler öyle bir parçalanir ki, sözde en çok sevilen ogullar, esler, kardesler, hatta bütün soy, inkarcilar tarafindan azaba karsilik fidye olarak teklif edilir:
(Böyle bir günde) Hiçbir yakin dost bir yakin dostu sormaz. Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabina karsilik olmak üzere, ogullarini fidye olarak vermek ister. Kendi esini ve kardesini. Ve onu barindiran asiretini de. Yeryüzünde bulunanlarin tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa. Hayir; (hiçbiri kabul edilmez). Dogrusu o (cehennem), cayir cayir yanmakta olan atestir. (Mearic Suresi, 10-15)
Mahser günü yasanacak olan bu "fidye teklifi", inkarcilarin gerçekte ne kadar nankör olduklarinin ve menfaatleri dogrultusunda nasil acimasizca hareket ettiklerinin bir göstergesidir. Bu teklif, dünya hayatinin ne denli bos oldugunu da gösterir. Dünya hayatinda çogu insan küçük çikarlar pesinde kosar. Iyi bir is, güzel bir ev, para, makam mevki sahibi olmak ugruna bütün bir ömür çalisilir. Buna karsin, Kuran'da haber verildigi üzere tek bir kadin degil dünyadaki kadinlarin tümü, tek bir ev degil dünyadaki bütün mülkler, yeryüzünün altin ve gümüs bütün hazineleri, hatta bütün dünya, mahser gününün azabindan kurtulmak için fidye olarak verilmek istenecektir. Ama elbette bu umutsuz bir çabadir ve insani hiçbir sekilde kurtaramaz. O mülklerin sahibi zaten Allah'tir. Insanin kurtulusu ise, bir daha geri dönemeyecegi dünya hayatinda kalmistir. Vakit çok geçtir ve cehennemin atesi ona vaat olundugu gibi yanmaya baslamistir.