Şimdi ben, dünyanın muhtelif yerlerini gezen ve tanıyan bir kardeşiniz olarak, doğuyu da gördüm, batıyı da gördüm, Amerika’yı da gördüm, Avrupa ülkelerinde de bulundum, Ortadoğu ülkelerinde de bulundum… Bizim yarı aydınlar çok mutaassıb, çok geri kafalı, çok tutucu insanlar… Dünyadan haberleri yok!
Amerika’da, üniversitelerde ders veren bazı profesörler de televizyonda söylediler. Birisi ısrarla devrimleri konu edip ona soru sorunca, gayet ciddî bir zât dedi ki:
“–Devrimler böyle bilgisiz, kaba saba insanların elinde kalmıştır. Onları yorumlamak, anlamak durumunda olmayan, mutaassıb insanların elinde kalmıştır.” dedi.
Onlar rağbette; yâni davulcu gibi kuru gürültü, başka bir şey yok… Mûsikinin inceliği nerde, davulun vurması nerde?.. Arada çok büyük fark var. Birisi çok ses çıkartıyor ama, davula vurmak herhalde bir sanat eseri değil. Mûsikîde davulla bir sanat şâheseri ortaya konmaz.
Onun için ahireti isteyen de ilme çalışacak, dünyayı isteyen de ilme çalışacak, ülkeyi iyileştirmek, yükseltmek isteyen de ilme çalışacak. Bilimle taban tabana zıt bir anlayışla ne yönetim olur, ne ilerleme olur, ne yükselme olur…
Peygamber SAS efendimiz’din ilimle ilgili birinci hadis-i şerif bu… Yâni ilim taleb edeni cennet kendisi tâlib oluyor, istiyor. Günah taleb edeni, günahın peşinde koşanı, cehennem peşine düşüyor, istiyor. Cennetlik olmak isteyen ilme çalışacak.
Onun için ilmi çok seviyorum. Bana soru soran bütün talebelerime, ihvanıma, kardeşlerime ilim yolunda ilerlemesini tavsiye ediyorum. Mümkünse asistanlık yapmasını, doktora yapmasını, kendi mesleğinde ilerlemesini, yükselmesini; mümkünse yurtdışına gitmesini, yabancı dilleri öğrenmesini tavsiye ediyorum, ufku açılsın diye… Yoksa küfleniyor. Böyle önüne bakan, sağı solu görmeyen insanlar çok geride kalıyorlar.
b. İlmin Sadakası
İkinci hadis-i şerif, yine Abdullah ibn-i Ömer RA’dan. Bu sefer İbn-i Sinnî isimli alim (Rh.A) rivayet etmiş. Peygamber SAS Efendimiz buyuruyor ki:
RE. 440/4 (Men kâne lehû ilmün felyetesaddak min ilmihî, ve men kâne lehû mâlün felyetesaddak min mâlih.)
Bu da kısa bir hadis-i şerif. Bunların hepsi hatırda kalabilecek temel esaslar, temel bilgiler. İnsanın hayatına ışık tutan, yön veren nasihatler.
(Men kâne lehû ilmün) “Kimin ilmi varsa, (felyetesaddak min ilmihî) bilgisi varsa, ilminden sadaka versin…” İlminden sadaka vermek ne demek; ilmini anlatmak, bildiğini başkalarına öğretmek demek, ilmini ortaya koymak demek.
Yazacaksa, yazacak… Tabii yazmak için yazılacak yer lâzım, gazete lâzım, dergi lâzım!.. Konuşacaksa, konuşacak yer lâzım; sesini duyurmak için radyo lâzım, televizyon lâzım!.. Bunlar ilmin çok önemli araçları olduğu için, gazete çok önemli diyoruz, radyo çok önemli diyoruz, televizyon çok önemli diyoruz; kardeşlerimize çok ısrarla söylüyoruz, teşvikte bulunuyoruz. Gazeteleri geliştirmek için her türlü fedâkârlığı yapın, dergilerimizi geliştirmek için her türlü desteği yapın! Okuma desteği, satma desteği, daha başka hayırlar…
Şimdi bu devirde birisine yiyecek bir şey versen, dudağını kıvırır. Ne olacak yâni, herkes yiyecek bir şey buluyor, giyecek bir şey buluyor; Türkiye’de hayat seviyesi yüksek… Ama eksik olan taraf, işte gerçeklerin söylendiği bir tertemiz gazete… Sağduyu sahibi bir gazete çok önemli!
Biz bunu başarmışız, burca bayrak dikmişiz. Ulubatlı Hasan, boyna ok atılıyor üstüne; göğsüne yirmi tane, otuz tane ok saplanmış. En büyük kaybı da mâlî imkânların azlığı. Birisi gelecek destekleyecek, bayrak burçtan aşağı düşmeyecek. Anlatılacak, konuşulacak.
Başkaları bu gazeteleri şerde kullanıyor, mafiaların sömürüleri için kullanıyor, gerçekleri çarpıtmak için kullanıyor… Memleketi batırmak için kullanıyor, gençliği bozmak için kullanıyor. Yalan söylüyor, kötü yayın yapıyor, müstehcen neşriyat yapıyor. Ahlâkı bozayım, millet zayıflasın, çöksün, çürüsün diye çalışıyor.
Biz de; (Ve eiddû lehüm mesteta’tüm min kuvveh) “Gücünüz yettiğinizce onlara karşı kuvvet hazırlayın!” (El-Enfal: 60) diye Kur’an-ı Kerim’de Allah emrettiği için, en önemli olan aletleri, cihazları hizmete sokmağa çalışıyoruz, sokuyoruz. O hizmette onların yürümesi lâzım!
Gazete çıkmalı, dergiler çıkmalı; çıkacak inşaallah! Belki çıktı bile birisi, İslâm dergisi; çünkü ben yazıları gönderdim ve çıkacağına dair müjdeyi de aldım. Bütün dergilerimiz çıkacak. Bir kısa duraksamadan, bir küçük fetret devresinden sonra dergiler çıkacak, gazete devam edecek, gelişecek, artacak. Belki başka alanlarda yayın yapan gazeteler, dergiler çıkacak.
Radyomuz, televizyonumuz gelişecek. Gerçekleri anlatacağız, bilimsel bakımdan halkımıza gerçekleri söyleyecğiz, faydalı olacağız. Dünya ve ahiretlerini kurtarmağa çalışacağız. Yanlışlıkları dile getireceğiz.
İşte ilmin sadakası nedir?.. İlmi anlatmaktır. Anlatmak için kimse gelmiyor. Ben öyle iyi kıymetli hocalar biliyorum, “Kimse gelmiyor hocam talebe olarak!” diyor. Ben üzülüyorum, “Vaktim olsa ben geleceğim, seni dinleyeceğim!” diyorum, ben gelince, başkaları da gider diye.
Kimse gitmiyor. Neden?.. Ağır geliyor. Onun dili biraz anlaşılmaz oluyor, veya kulağı iyi duymuyor. Veyahut ötekisinin zamanı olmuyor. İşte bu güçlükleri aşacak çareler bulmak lâzım!
Çare ne?.. Radyodan adam çalışırken bir şeyler öğrenebiliyor. Radyoyu koyuyor tezgâhına, bir taraftan çalışıyor, bir taraftan radyodan bizim anlattıklarımızı duyuyor Hem eli çalışıyor, hem kulağı dinliyor, hem aklı, gönlü doluyor. Radyo çok büyük bir eğitim vasıtası…
Televizyon karşısında akşamleyin kahvesini içerken, çayını içerken, kendisine güzel bir görüntüyle güzel şeyleri anlatan, çoluk çocuğuyla zevkle dinleyebileceği, yüzü kızarmadan, dinine hücum olmadan, akîdesi bozulmadan, günaha girmeden seyredebileceği bir televizyon… Ne kadar güzel… Böyle bir şeyi istemez mi?.. İster. Ama siz kuruyorsunuz, biz kuruyoruz; destek yok, masraflar çok olduğundan yürütemiyoruz. Desteklenmesi lâzım ki, bu hizmetler yürüsün. Biz de ilmimizin gereği olan sözleri söyleyelim!
Kimin ilmi varsa, ilminden sadaka versin; yani ilmini anlatsın, öğretsin! Öğretmenin vasıtası, öğretmenin ileri yolu nedir?.. Mekteptir, mekândır, radyodur, televizyondur, dergidir, gazetedir, toplantıdır, konferanstır, seminerdir… Çeşitli adlarla, çeşitli şekillerde bilgilendirmeler.